Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMh<.KİYET2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER liyorlar. Bogiin babalarla çocuklar arasında bilgi, inanç, töre, diinya görüşü vb. bakımlanndan anlaşmazlık yok mu? Diinyanın öküz boynuzunda durduğuna inanan kişinin oglu, dünyanın boşlukta dönduğüne inanıyor; çarşafiı kadının kızı mayo giyiyor, mahalle imamının çocuğu İ£İkIigi savunuyor, padişahlığı öven kimsenin lorunu "Turk Cumhuriyetini iklebed muhafaza ve miidafaa" görcvini yükleniyor. (...) Biz, babalarla çocukiann anlaşamamalanndan degil, asıl anlaşmalanndan korkmalıyız. Eğer anlaşırlarsa, gelişme durmuş demektir." Doğu uygarlığından çıkıp Batı uygarhğına girdiğimiz için Doğu uygarhğına bağiı her şeyi bırakıyoruz. Dil alanındaki davranış da bunun olağan 'bir sonucudur: Eski kuşakların Doğu dillerinden aldığı sözcük ve kuralları bugün genç kuşaklar atıyor, yerlerine Türkçelerini koyuyor. Eski kuşakların "züerbeatiiladla" dediği şeye bugünün çocukları "dörlgen" diyor; "aksülamel" yerine "tepki", "vasıt«i nakliye" yerine "Uşıt", "mahnıkat" yerine "yakıt", " m u h a c i r " yerine "göçmen", "mütekaid" yerine "emekli", "mefkure" yerine "ülkü", "tahtessuur" yerine "bilincaltı", "tayyare" yerine "uçak" diyor. 16 EKİM 1988 Atatürk'ün Türk Dil ve Türk Tarih Kurumlarına bıraktığı kalıta el konularak kurulan (1983) yeni Dil Kurumu, aradan beş yıl geçtiği halde, bir tek sözcük dahi türetmemiş; bu arada, bilimsel çalışmalar bir yana, aylık Türk Dili dergisini bile doğru dürüst çıkaramamış; yeni sözcükler konusunda Karşı devrimciJerin çiğneye çiğneye eskittikleri bir genmeyip yereceksiniz... Bu bir çelişkidir. da her halde, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in düsakız vardır: Dil Devrimi yüzünden kuşaklar (onşüncesini "dikkate alarak değişikliklerin zaman içeAtatürk ün "Devrim" lar "nesiller" der) birbirlerini anlayamaz olmuşlar. risinde yedire yedire gerçeklestirilmesi" için kış uyanlayışındaki dogruluk kusuna yatmıştır. Burada, Yahya Kemal'in ünlü diHukukdışı bir kurum sayılan "Atatürk Kültür, Bir devrim başlatılınca, "değişikliklerin çok kı zesini biraz değiştirerek, anabiliriz: "Âhesle çek küDil ve Tarih Yüksek Kururau*'nun bir dalı olan yeni Dil Kurumu'nun ele geçirdiği Atatürk kalıtından sa zamanda" yapılması zorunluğu vardır. Harf Dev rekleri devrim uyanmasın" (mirastndan) gelen para ile düzenlediği "Uluslara rimi'nin başladığ; yıl (1928), uzmanlar, yeni yazırası Turk Dili Kongresi"nin açış konuşmasında nın 5 ya da 15 yıllık bir süre içinde, "yavaş yavaş" Bir başka çelişki Cumhurbaşkanı Kenan Evren de aynı görüşü bir öğretilmesini düşünmüşler, "gazetelerin yanm süŞimdi yine, Cumhurbaşkanı Evren'in açış konuşkez daha yineledi: "Eger dil üzerindeki değişiklik tundan başlayarak yavaş yavaş yeni yazılı kısmı art masına dönelim. Söz konusu konuşmada bir başler çok kısa zamanda ve büyiik olçude yapılırsa, o tırmalarını; daireler ve yüksekokullar için de ka çelişki ile daha karşılaşıyoruz: Ukdirde yaşlı nesille genç nesil arasında onanlma 'tedrici' bazı yöntemler" önermişler. Atatürk, buBir yandan, Türk Dil Devrimi övulüyor, "yabancı sı güç bir kopukluk meydana gelir ve bunun sonu na karşılık: "Bu ya üç ayda olur, ya hiç olmaz. Gazetelerde yarım sütun eski yazt kaldığı zaman dahi dil uzmanlannın gözlemlerine göre, Türk dil inkıcu olarak nesiller birbirini anlamakta zoriuk çekerler. Bu önemli sonınu dikkate alarak degişiklikle herkes bu eski yazılı parçayı okuyacaktır" demiş lâbının yeryüzünde en köklü ve görkemli reformrin zaman içerisinde yedire yedire gerçekkştirilme tir (Falih Rıfkı Atay, Çankava, c. II, s.405406). lar arasında yer aldığı", "yabancı kelimelere karşı açılan kampanyanın birçok yönden yabancı ülkesinde sayısız yarar olduğunu sanıyonım." Ağustos 1928'de düşünülen Harf Devrimi, 1 Ka lere örnek olduğu", "özellikle gelişmekte olan ülBu sözlerden sezildiğine göre eski Türk Dil Ku sım 1928'de yasalaşmış; gazeteler 1 Aralık 1928'de kelerin Türkiye'deki dil çalışmalannda takip edilen nımu, "dil üzerindeki değişiklikleri çok kısa zaman baştan aşağı yeni Türk harfleriyle çıkmaya başla yolları ve elde edilen tecrübeleri sık sık değerlendirdikleri" anlatılıyor; bir yandan da "dil da ve büyük ölçüde yaparak, yaşlı nesille genç ne mıştır. üzerinde devam ettirilen reformlar" eleştiriliyor, "dil sil arasında onanlması güç bir kopukluk meydana 26 Eylül 1932'de başlatılan Dil Devrimi de aynı üzerindeki değişikliklerin çok kısa zamanda ve bügetirdiği" gerekçesiyle kapatılmış olsa gerek! yöntemle gerçekleşmiş, eski dilin ustalarından HaCumhurbaşkanı Evren'in konuşmasını bu açıdan lit Ziya Uşaklıgil dahi, devrimin başlamasından iki yük ölçüde yapılmaması;... değişikliklerin zaman inceledim, beş buçuk sayfalık konuşmada eski Türk yıl sonra yayımladığı Kırk Yıl (1934) adlı anı kita içerisinde yedire yedire gerçeklestirilmesi" isteniyor... Dil Kurumu'nun yarattığı 93 tane yeni sözcük kul bında "anlam" sözcüğünü kullanmış ( c IV, s. 93), öylesine bir övgü ile böylesine bir eleştiri, aynı kolaruldığını; bunlardan 60 tanesinin, devrimin ilk yıl altı yıl sonra da (1938) eski öykü ve romanlarının nuşma içinde bağdaştmiamaz; bunlar, şaşı gözler gibi, birbirlerine ters düşer. Nitekim, uygulamada lannda, "çok kısa zamanda yapılmış" sözcükler ol dilini sadeleştirmeye başlamıştır. da aynı çelişki göze çarpmaktadır: "Dil çalışmaladuğunu gördüm: Eski Türk Dil Kurumu'nun yayımladığı Türkçe nnda takip ettiği yollar ve elde ettiği tecrübeler, ge"Akım, amaç, anlam, ıtılım, bilim, dergi, dtıyar Sözlük'te 10.300 yabancı sözcük vardır. "Değişik lişmekte olan ülkelerce sık sık değerlendirilen" eslık, düzey, egiüm, etken, etki, gettşim, görkemli, iHş liklerin zaman içerisinde yedire yedire ki Türk Dil Kurumu, "dil üzerindeki değişiklikleri kin, kavram, kesin, kontı, köken, kural, ögrefira, gerçeklestirilmesi" önerisine uyularak, sözgelimi, çok kısa zamanda ve büyük ölçüde yaptığı" için kaönder, önem, önemli, özellikle, sayın, sonuç, söz yılda 100 sözcük Türkçeleştirilse, bütününün Türk patılıp cezalandırılmıştır. lük, süre, tepki, uzman, üriin, yansımak, yayin, ya çeleşmesi 103 yıl sürer. Eğer öyle yapılsaydı, bugün Konuşmada kullanılan hem "uluslararası" ve zar, yüzyıl, zorunluluk vb." (TDK, hâlâ "tegmen" yerine "miilâzımı evvel", "albay" "millef, hem "yöu" ve "istikamet", hem "alan" ve Tiirkçeden Osmanhcaya Ccp Kılavuzn, 1935) yerine "miralay", "tuggeneral" yerine "miriivS", "sah«", hem "doyarlık" ve "hassasiyet" gibi dil çeBunlar dışında, 33 sözcük de, daha sonraki yıl "korgeneral" yerine "ferik" vb. deyip duracaktık. lişkilerini bir yana bırakarak, "nesillerin birbirini larda türetilmiş; işte birkaç örnek: "Açı, araşarmacı, Cumhurbaşkanı Evren de söz konusu konuşmasın anlamaması" konusu üzerinde duralım. Bu konubilinç, dcginınek, denetim, doğrultu, dönem, göze da: •'Yirminci yüzyılın başında Necip Asım çalış da daha önce de yazmışım; şöyle demişim: "Ben tim, göziem, içerik, ilke, katkı, öge, öneri, öngör malan ile Mehmet Emin de şiirleriyle yeni bir akı bunda korkulacak, üzulecek bir yan göremiyonım. mek, sorumlnluk, sorun, Urüşmak, terim, tiir, ulus mın öncüleri olmuşlardır" yerine "Yirminci asnn Uygarlık değiştiren bir toplumda babalarla çocuklararası, yaklaşım, yayımlamak vb" iptidasında Necip Asım mesaileri Uc Mehmet Emin lar elbette anlaşamayacak. Bu konuya dokunanlar Bir devrimin hem ürünlerinden yararlanacak, de eş'ânyla bir cereyanı cedîdin pîşdarlan nedense yalıuz dil anlasmazugını göriiyoriar da öbiir anlaşmazlıklan görmüyor, ya da görmezlikten gehem de onun çalışmalannı, çalışma yöntemini be olmuşlardır" diyecekti. Aheste Çek Ktirekleri... CEVDET KUDRET PENCERE Mahpus Yılmaz Güney... Kimi zaman suyun yüzü dupdurudur.. Doğayı olduğu gibi yansıtır.. Ama bir taş atmaya görün.. Dalgalanır su . Dogayla birlikte çalkalanır. İşte o an efsane başlamıştır. Masalcı baba konuşur.. Ne anlatır.? Çocukluğumuzdan beri tanıdığımız kahramantardan söz açar; gerçekle düşlem arasır.dakı bağıntıyı gizemli örgüsünde ilmik ilmik dokur. Masalda kimi zaman bir kahraman gelir, duvarian boydan boya kaplayan aynayı bir vuruşta kırar, ardına geçer. Biz de onunla birlikte, yansıyanla yansıtılan arasındaki ilişkilen keşfetmeye yöneliriz. Masal gibidir olan biten; ama o güne kadar bilmediklerimizi bilmek, görmediklerimizi görmek olanaklarına kavuşuruz; gerçeklerin özüne dokunmak, gerçekliği ellerimizle okşamak btlincimizi ürpertir. Aynayı kıran kahramanımızla artık özdeşleşiriz; nereye baksak hem onu görürüz hem kendimizi. Bir minibüsün camında, bir koy kahvesinin ocağında, bir gecekondunun penceresinde, bir derginin kapağında bize bakan biz miyiz? İkiz kardeşiz artık, öylesine severiz ki onu, birlikte yaşam mutluluk veıir. Yılmaz Güney neydi, kimdi? Bir masal mıydı? Filmlerde mi yaşıyordu, aramızda mı? Düş müydü, gerçek mi? İçeride miydi, dışarıda mı? Ne olursa olsun gerçekten daha gerçekti bu eşine az raslanır türde sanatçı, yazar, yönetmen, eylem adamı, adını yurdun toprağına taşına yazıp gitti, nasıl geldiyse öylesine, rüzgâr gibi esti, savurdu, sevdi, sevildi, üretti, yarattı, geçtı gıtti bu dünyadan... Türkiye'nin çağdaşlaşabilmesi Yılmaz'ı ve Yılmaz gibilen iyice tanımaksızın gerçekleşemez. Yılmaz'ın filmleri sinemalarda oynayacak, sanat enstitülerinde irdelenecek, derslerde incelenecek, yapıtları örnek dıye göstenlecek, hayat/nın anlamında bir dönemin kimliği tartılıp ölçülecek... Türkiye özgürlüklere kavuştuğu, demokrasiyi gerçekleştirdiği gün Yılmaz'a hakkını verebilir. O bize çok şey verdi.. Biz ona ne verebiliriz? Yaşlı kuşak, gençlere uymalı Hem neden, yaşlı kuşaklar genç kuşaklara uymayı düşünmüyorlar da genç kuşakların kendilerine uymasını istiyorlar? Bugünün çocuğu "zflerbeatüladla" diyemeyeceğine göre yaşlı kuşaklar "dörtgen" demeyi öğrensinler; böylece, ilerlemeyi engellememiş olurlar. Cumhurbaşkanı Evren ve yandaşlan istedikleri kadar "inkılâp" desinler, bugünkü çocukiann dili dönmez ona, "devrim" der. Türk dili ezan değil ki bir buyrukla Arapçaya dönüşsün. Dil Derneği'nin 26 eylülde düzenlediği dil bayramı toplantısını "eski nesil"cilerin dinlemesini isterdim. Konuşmacı, "eskiden Karadeniz yerine Babri siyah, Akdeniz yerine Bahri sefid, sıradaglar yerine silsilei cibâl denirdi" dediği zaman gençler kahkahalarla güldü. Dilimizi "çok kısa zamanda" bu gülünçlüklerden kurtarmak zorunda idik; "yaşlı nesiT'in hatırı için bu yoldaki "değişikliklerin zaman içerisinde yedire yedire gerçeklestirilmesi" yoluna gidilemezdi; eğer öyle bir yol tutulsaydı, Cumhurbaşkanı Kenan Evren, bugün "Genelkurmay BaşkanlığYndan emekli" olmaz, "Erkânı Harbiyei Umumiye Riyasetinden mütekaid" olurdu. OKTAYAKBAL EVET/HAYIR Kediler Derken... Ben Guillaume Apolinaire'ın Kedi' şiirini şöyle çevirmiştim: "isterdim olsun evimde Bir kadın halden anlar Kitaplar arasında bir kedi Cümle dostlar her mevsimde Özlediğim yalnız bunlar." Dostum Salâh Birsel ise yeni yayımlanan 'Kediler' (Bağlam Yayınları) adlı kitabındaki kedilerle ilgili denemesinde bu şiiri başka türlü çevirmiş: "İsterim evimde olsun Bir kadın 2 4 ayar Bir kedi kitaplarımın arasında Dostlar her mevsim gelsin Onlarsız yaşayamam ben." Kediler benim çocukluğumun arkadaşlandır. ilkokul çağında, daha öğrenime ayak basmadan başlar kedi sevgim. Kedi yavrularından uzak kalmamak için Kumkapı'daki okulun arka kapısından sık sık kaçışım! Bu bir bahaneydi elbet! Okulu sevmemiştim, kara kara cüppeli 'Mon Pere'lerden, 'Mon Frere'lerden korkmuştum daha çok. Duvar dibine dikilip bir ders boyu beklemek cezasından yılmıştım. Hem Şehzadebaşı'ndaki evde üç kedi beni bekliyordu. Durulur muydu? Oktay Rifat, Hatıralar dal ister konacak' der. Anılar da ortah%. Arkası 13. Sayfada Hasan Kıyafet bu soruya bir kitapla yanıt vermiş: "Mahpus Y W maz Güney". Yaşamında toplam yirmi kez tutuklanmış Yılmaz Güney, yedi ayrı ilde, on iki ayrı cezaevinde yatmış. Ayrıca Konya'da altı ay Cıımhuri\K>t9i öğretmenler, eğitimciler de sözlefmemiz türlü bahanelerle dakikada geldbn ve çok l j U < u l l w l V*^ * vardır. Ve çoğunhıktadırlar. ve Teztş Smdikası'nm sevindim. Ancak bu sevincim sürgün kalmış. Kısa ömrünün on bir yılını cezaevlerinin taş duvarian arkasında geçirmiş... Okliytmlcir Cumhuriyet, her yönden çağdaş olumsuz tutumu yüzünden çabuk söndü. Çünkü araba Hasan Kıyafet bu alanda bir arama tarama yapıyor, cezaevlebir üniversite sayıhr onuncu aya kadar uzatıldı. vapurunun kapağı ile rinde Yılmaz'ı tanıyanları sorguluyor, yanıtlarını bir kitapta top"Bu gazeteyi okuyanlar, okurlarmca. Cumhuriyet îşçinin bu süre içerisinde iskelenin betonu neredeyse buradaki yazarlann demokrasi çağdaşkğın peşindedir. çekmiş olduğu sıkıntı dik açı olusturan bir basamak luyor. gİ İydL Ö n ü m d e k i Türkiye'de cezaevleri, çoğu ülkeden daha değişik bir nitelik peşinde olmadıklanm iyi Cumhuriyet Atatürkcülüğün yetmiy0!^"^ *"î.""' 4 °** ? <^banm bilmelidirler" demis Başbakan ^nTdUCu^huriye"ger]ek *<"???<»>»* haklarmuz ekıosu ve altı çarpn, hasar taşır. Törelerin acımasızlığıyla, haksızlık ve bilgisizliğin harmanından oluşan yazgıların buluştuğu dört duvarın ardından YılTurgut özal (26.9.1988). Sayu, a^okZi^şZdedir ^mfOm aünmaya çah^hyor. gördu. Bir diğeri aynı ÖzaU daha öncekri de birkac aem"Krw>mm ™ Atom Bey'den ışçıyı sıkmtıya sonuçtan kurtulamadu Herne maz Güney'e bakış nedir? Bir gardiyan: kez Cumhuriyet^ köşe Cumhuriyet, ulkemızın seçkın sokmadan geriye dönük kadar görevti memur çarpraz Neme gerek saygılı adamdı, idareye hıç zoriuk çıkarmazd yazarlarına yönetik, daha da bır gazetesı olarak okurlarmca haklann verilmesinde yardımcı gelin, şöyle gidin gibi odama önünu iliklemeden girmezdi." öte, gazetenin Genel Yayrn sevgı ve beğenı üe obnasını ıstiyoruz. birtakım önerilerde Başgardiyan: Müdüru Sayın Hasar, Cemal okunmaktadır. Kımse onu İSKİ bünyesinde çalışan bir bulunduysa da o boşluğu Dile gelmez iyi bir adamdı, disiplinsizliği görülmezdi." için önyargüu yakıstksız sbzler gozden duşuremez, grup işçı atlamak ancak dört Bir tanık: söylemif ve çok yadırganmtstL KEMAL ÜSTÜN j~v . . . ... ayakluann yapacağı iştL Ben Yılmaz Güney'i görmüş olanlann bir övünme payı ayncalı Şimdi ise, gazetenin okurlanna Moda Cad. Sivastopol Sk. 5/20 MJUVar glOl €UK arabamı zor kurtardım ve vardı, hani ben hacca gittim, ben Çanakkale'de savaştım gibi. uyarüarda bulunuyor. KadıköyÎSTANBUL ferİbot Eskihisar'a çıktutu Ondan Bir öğretmen: Hayret!... icısv • «ı • ı ı sonra yol güzel olduğundan Sağmalcılar Cezitevi'nden Selimiye'ye nakil nedeni neym Bilindiği üzere Cumhuriyet 1 3 A İ lŞÇlteri Kapagindan çok kısa bir sürede evime Gazetesi, Türkiye Cumhuriyeti <töz\p<tmesi knmvn rthnt ulaştvru Bu çok önemli biliyor musunuz? Gardiyanlar kapı deliğinden lumpen mahkum ile yafittır ve her mesUkten *«z<e?m«s* KOTaja ÇIKIŞ teknik hatanm ilgili lara para ile Yılmaz'ı seyrettiriyorlarmış..." aydın yurttaşlann gazetesidir. Bizler İSKİ bünyesinde çahşan Geçenlerde yeni açılmış olan Arkosı 13. Sayfada Nitelikleri ve değeri okurlarmca isçileriz. İSKİ Genel JbpçularEskihisar iskeleleri makamlarca ivedi olarak iyi bilinmektedir. Okurlan Müdürü'ne seslenmek istiyoruz, arasında çalışan feribota duzeltueceği umuduyla. arasında benim gibi Marttan geçerli olan bindinu Eskihisar'a 20 N. Ersezen / Istanbul OKURLARDAN AKTİFBANKACIUK Tüirdye'de ilk defa kredili l<redi karti: Yapı Kredi VISA. Bütün batı ülkeleri gibi, Türkiye de nihayet "kredi"si de olan, gerçek bir kredi kartıyla tanışıyor: Yapı Kredi VISA. Yapı Kredi VISA, sadece ödeme aracı değildir. Harcamalannızı bir imzayla yaparsınız, isterseniz ödemenizin önemli bir bölümünü ileri tarihlere bırakabilir, Yapı Kredi'den kredi kullamrsmız.* Hesabınızda yeterli para bulunmasa bile, nakit ihtiyacımzı Yapı Kredi VISA ile karşılarsınız. Kredi limitiniz dahilinde, her an nakit para çekebilirsiniz.** Yapı Kredi VISA ile, Yapı Kredi'deki vadesiz hesaplannızı kullanabilir, TELEBANKA'lardan günde 24 saat, yılda 365 gün hizmet alırsınız. Yapı Kredi VISA ile tüm bu ayncalıklara ve dünyanın en çok kabul gören kredi kartına sahip olursunuz. Siz de Yapı Kredi'ye gelin. Türkiye'nin ilk gerçek kredi kartını, Yapı Kredi VISA'yı alın. Bu avantajlardan ve Aktif Bankacılık Çağı'nın daha birçok kolaylığından, olanağından yararlanm. Bugün "yeni bir hayafa adım atın. f O * Yurtiçi harcamalannızda ekstreyi izleyen on gün içinde kredi kartı harcamalannızın en az % 25'ini ödemek kaydıyla, borcunuzu ileri tarihlere erteleyebilirsiniz. • * 583 Yapı Kredi şubesi, 24 saat hizmet veren TELEBANKA'lar. dünyanın dört bir yanında VISA sistemine dahil 2.000 bankanın şubeleri ve VISA sistemine bağlı 28.000'i aşkın ATM'den (otomatik vezne) nakit çekebilirsiniz. "hizmette smır yoktur rr