28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ları güçleştiren bu sakır.cayı ortadan kaldırmak için boşanma kurallarına karının parasal ve ekonomik geleceğini güvence altına alacak kesin önlemlerin konulması gerekir. Bu önlemler. özellikle kadına ömür boyu yoksulluk nafakası bağlanması ve bu nafakanın örneğin taşınmaz ipoteği gibi güvencelerle sağlamlaştırılmasıdır. Bu nokta göz önüne alınmadan boşanmayı kolaylaştırmak sosyal adalete uygun düşmez. Gazetelerden öğrendığimize göre "karşılıklı anlaşma ile boşanma" yöntemi de kabul edilecekmiş. Nitekim Sovyetler Birliği'nde, hemen bütün sosyalist ülkeîerde ve bazı İskandinav memleketlerinde "karşıuklı anlaşma" bir boşanma sebebi olarak kabul edilmiş bulunmaktadır. Bu yöntemin elbette bazı yararları vardır. Özellikle karşılıklı anlaşma sonucunda boşanmaya olanak sağlamak, boşanma davalarında aile sırlarının mahkeme karşısında ortaya serilmesini ve eşlerin karşılıklı olarak suçlamada bulunmalarını önler. Eşler neredeyse barış içinde, ama yine mahkeme kararıyla birbirinden boşanmış olurlar. Ekonomik bakımdan da, boşanmak isteyen erkek, karısını (onun ekonomik geleceğini sağlayacak miktarda para veya taşınmaz mal vermek suretiyle) boşanmaya razı ederse ve mahkemeye birlikte başvururlarsa, yargıç kolaylıkla ve rahatça boşanmaya karar verebilecektir. İlk bakışta gerçekten doğru ve mantıklı görünen bu düşüncenin, ülkemizin gerçeklerine ne derece uyup uymayacağı sorunu üzerinde durup düşünmek gerekir. Örneğin halkının hemen hemen yüzde yetmişi köylerde yaşayan Türkiye'de karşılıklı anlaşmayla boşanma çoğunlukla karının aleyhine sonuçlanır. Onun nzasını zorla elde etmek için erkeğin, dayak başta olmak üzere, türlü baskı yollarına başvurması olanağı göz önünde bulundurulmahdır, Aynca şu noktada düşünülmeye değer: Eğer eşlere karşılıklı anlaşmayla boşanma yetkisi verilirse, mahkemenin işi sadece bu boşanmayı tescilden ibaret kalacak ve böylece boşanma işi, özü bakımından, devlet kontrolünden çıkarak ilgililere ait özel biı sorun durumuna gelecektir. Bunun doğal sonucu olarak "nafaka" tazminat, çocukların velayetinin hangi tarafa verileceği, çocuklarla kişisel ilişkiler" gibi konuları da, doğal olarak, boşanan eşler belirleyeceklerdir. Eğer karşılıklı anlaşma ile boşanma olanağı yasamıza eklenecekse, bütün bu noktaların ince ince düşünülmesi ve belirli çözümlere bağlanması gerekir. Karşılıklı anlaşmayla boşanma, özellikle genç evlileri ilk kavgada boşanmaya sürükleyecek ve böylece bir çok aile yuvası yıkılarak aile kurumunda sarsıntı olabilecektir. Üstelik karşılıklı anlaşma ile boşanma olanağı, bir yılhk, iki veya üç yılhk gibi "siireli evlenmeler"e, yani bir tür yasal metresliğe yol açabilir. Taraflar: "Şimdilik evlenelim de bir yıl sonra boşanınz" gibi bir düşünceyle neredeyse deney niteliği taşıyan evlilik yoluna gidebilirler. Eğer toplumun önemli konularından biri olan "çocuk" sorunu olmasaydı bu durum belki büyük bir sakınca olarak görülmeyebilirdi; ama böyle geçici evlemnelerden doğacak çocuklar, toplumda iyi yetişmeyen mutsuz kişiler olacaklar, bu ise ülkenin geleceği bakımından kötü sonuçlar doğurabilecektir. Aynca yukarıda kısaca değindiğim gibi, erkek karısını boşanmaya razı etmek için bir takım vaatlerle aldatma, ya da hile gibi, korkutma, bıktırma, eziyet gibi çok etkin yollara başvurabileceği gibi, akla hayale gelmeyen türlü baskılar da yapabilir ve böylece kadın istemeye istemeye boşanmaya razı olabilir. Gerçi yasada karşılıklı anlaşmayla boşanmama olanağı kabul edilmese de, erkek yine bu yollara ^idebilirse de, bunun yararı yoktur; zira Medeni Kanunumuzda şimdi karşılıklı anlaşmayla boşanma olanağı bulunmamaktadır. Boşanma davalarını sürüncemede bırakmamak için düşünülebilecek bir yol da, mahkemece boşanma davası reddedildikten sonra eylemli olarak uzunca bir süre, örneğin beş yıl ayrı yaşamış olan eşlerden birinin istemi üzerine herhalde boşanmaya karar verilmesi şeklinde bir kuralın yasaya eklenmesidir. Günümüzde böyle durumlar pek çoktur. Nitekim yazının başlarında sözünü ettiğim emekli hava kıdemli albayı Saym Erol Kuyumcuoğlu tam 16 yüdır eşinden ayrı yaşadığını bildirmektedir. Boşanma davası reddedilip eşler yıllarca ayrı yaşamayı sürdürürlerse onlar yeni bir yuva kurma olanağından yoksun kalırlar. Aynca böyle durumlar meşru olmayan birleşmelere de yol açabilir. Yasaya eklenecek bir madde veya fıkra ile, uzun yıllardan beri süregelmiş olan bu eylemli ayrılık durumlarım tasfiye etmek ve bundan sonra bu gibi durumlara olanak bırakmamak belki yerinde olabilir. Nitekim başta sözünü ettiğim Medeni Kanun Komisyonu bu yasanın 134. maddesine (134/A) olarak "ortak hayatın kurulamaması" yan başlığı altında şöyle bir maddenin eklenmesini önermişti: "Bu yasanın yürürliiğe girmesinden önce veya sonra boşanma sebeplerinden herhangi biriyVe açılmış olan boşanma davasının mahkemece reddine karar verilmiş ve kararın kesinleştiği tarihten beş yıl geçtiği halde, her ne sebeple olursa olsun, ortak hayat yeniden kurulmamışsa, eşlerden birinin istemi üzerine herhalde boşanmaya karar verilir. Tazminat ve nafaka isiemine hakkı olan tarafın bu hakkı saklıdır." tşte ülkemizdeki boşanmaların çoğunda bütün sorun, kadının ekonomik geleceğini güvence altına almak noktasında düğümlenmektedir. Dileğimiz, boşanma hukukunda yapılacak değişikliklerin, ülkemizin kendine özgü gerçeklerine uygun olması ve aile kurumunu zedelememesidir. 24 OCAK 1988 Boşanma Hııknku HIFZIVELDET VELİDEDEOĞLU Geçen hafta çıkan "Cumhurbaşkanlığı Geleneği" başlıklı yazımda ABD'nin Monroe doktirinini şöyle özetlemiştim: "Amerika kıtası Amerikalılarındır; başka devletler bu kıtanın işlerine kanşamaz buna karşılık ABD'de Amerika dışındaki devletlerin işlerine kanşmaz;' Yazık ki burada yapılan bir dizgi yanlışı anlamı büsbütün değiştirmiş: "Amerika dışındaki devletlerin" yerine "Amerikadaki devletlerin" diK ye dizilmiş: Bugünkü konumuza geçmeden önce I* bu önemli dizgi yanlışını düzeltmek zorunda kalC. dığım için okurlarımdan özür dilerim. Geçen haftaların gazetelerini ve kamuoyunu meşgul eden en önemli toplumsal sorunlardan biri boşanma konusu oldu. Adalet Bakanlığı, Başbakanhğa Türk Yurttaşlar Yasası'nın (Medeni Kanun'un) boşanmaya ilişkin kurallanndan kimisini değiştiren ve boşanmayı kolaylaştıran bir tasan sunmuş. Tasan Bakanlar Kurulu'nda iacelendikten sonra TBMM'ye gönderilecek. Tam metnini gönnediğimiz için bunu ayrıntılı olarak irdeleme olanagırruz yok. Gazetelere geçen haberlere bakılırsa, boşanma kurallannda yapılacak değişiklik kadınlann aleyhinde imiş. Çünkü bu tasarıya göre, kusurlu olan eş de boşanma davası açabilecek. miş. Şimdi buna olanak yok. Uygulamada görüldüğü gibi, kusurlu olan eş yüzde doksan kocadır. Demek ki bir ailede koca geçimsizlikten, ya da başka nedenlerden dolayı kusurlu olsa bile boşanma davası açabilecek. Eğer gerçekten böyleyse, tasarı elbette kadının aleyhine olur. Bu yüzden Türk Kadınlar Birliği'nden dört kişilik bir kurul Adalet Bakanı'nı ziyaret ederek bilgi aldı. TV ekranında seyrettik. Ama ben kendi hesabıma pek bir şey anlamadım bu kısa gösterimden; yani ziyaretçi hanımlanmız Adalet Bakanı'ndan ne istediler ve isteklerine karşı ondan ne yanıt aldılar belli oltnadı. Boşanma konusunda bu sütunlarda tam 45 yıldan beri pek çok yazı yayımladım. Aynca "Ailenin Çilesi Boşanma" başlıkb bir de kitap çıkardım; mevcudu kalmadı, yeniden bastırma olanağı da yok. Bütün bıınlardan başka 1951 yıhndan mayıs 1960 tarihine değin Adalet BakanhğVnda çalışmalannı sürdüren "Medeni Kanun Komisyonu"nun raportöril olarak, bu bilimsel kurulun tutanaklanna dayanmak suretiyle, yıllar süren çalışma sonunda bir de gerekçeli "Medeni Kanun Öntasansı" hazırladım ve bu tasarı 908 sayfalık bir kitap halinde Adalet Bakanlığı'nca 1970 yılında yayımlandı. Bu öntasarıda boşanma sorunu için düşünülen çözüm, gazetelere yanlış yansıdığı için, kadınh erkekli bir çok vatandaştan yüzlerce yakmma ve eleştiri mektubu da almışüm o zaman. Şimdi de geliyor böyle mektuplar. örneğin geçen yıl Bursa'dan "On altı yıldır boşanamanuş bir adam" diye imza atan emekli hava kıdemli albayı Erol Kuyumcuoğlu'ndan gelen mektup önümde duruyor. Boşanma sorunu üzerinde çok durmuş olduğumdan son yıllarda bu konuya pek değinmiyordum. Iş yeniden güncel olunca düşüncelerimi yazmak gerekti. Boşanma konusu yalnız hukuksal değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik bir konudur. Sosyaldir, çünkü çocuklar dolayısıyla, toplumu ilgilendirir. Ekonomiktir, çünkü kadırılanmızdan çoğu yaşamını kendi kazancı ve çalışması ile sürdürecek bir meslek sahibi olarak yetiştirilmediğinden, geçim bakımından kocasına bağımlıdır; bu yüzden, e|er boşanırsa yoksul ve muhtaç durumda kalmaktan korkar. Haklıdır. Hiç bir kadm bunca yılhk bir evlilikten sonra yoksul kalarak şunun bunun kapısında hizmetçih'k etmek istemez. Buna karşdık, ekonomik geleceği, yani sürekli olarak geçimi sağlandığı ve güvenceye bağlandığı halde ille kocasından öc almak, onu üzmek için, yasa kurallarından yararlanarak, boşanmamakta direnen kadm haksızdır. Bir ailede sevgi ve saygı yok olunca o evliliğin eşlere, eğer varsa, çocuklara, dahası topluraa hiçbir yaran olmaz. Boşanma konusunu türlü yönlerden bir kez daha ele alırken, yeni çıkıruş olan çok önemli bir kitaptan da söz etmeyi gerekli göriiyorum. Çünkü şimdiye kadar boşanma sorununu gerek tarihsel gelişim ve mukayeseli hukuk yonünden, gerekse Türkiye'deki uygulama yonünden bu boyutlarda ele alan bir kitap çıkmadı ülkemizde. Boşanma hukukunda değişiklik yapılırken bütün parlamenterlerin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi üyesi Namık Yalçınkaya ile Yargıtay Onursal üyesi Şakir Kaleli tarafından yayımlanmış olan (Türk Hava Kurumu Basımevi, Ankara, Ekim 1987) "Boşanma Hukuku" adlı iki ciltlik bu değerli kitaba hiç değilse göz atmalarını dilersek acaba fazla bir özveri mi beklemiş oluruz? Sanmıyonım; çünkü boşanma sorunu ülkemizin gerçekten büyük önern taşıyan sosyal ve hukuksal sorunlanndan biridir. Boşanma davalannın uzamasının ve boşanma güçlüğünün baş nedenlerinden biri, az önce değindiğim gibi çoğu kez kadının ekonomik bakımdan kendine yetecek bağımsız bir durumda olmaması, dahası kadırılanmızdan bir bölümünün sadece geçim kaygısıyla evlenmiş olması ve ele geçen bu evlilik durumunu kaçırmak istememesidir; varlıksız kadın hizmetçiliğe düşmek korkusu içinde evliliğe dört elle sarılmaktadır. Şu halde boşanma PENCERE Rapor?.. Geçmişle geleceğe bakış bir bütündür; Mustafa Kemal'in bu yolda, sözleri unutulmaz: ' Bugün, günün ağardığını nasıl görüyorssm, uzaktan, butün Doğu uluslarının da uyanışını cy/e görüyorum. Bağımsızlık ve özgürlüğüne ulaşacakçokkardeş ulus vardır. (...) Sömurgecilik ve emperyalizm yok olacak ve yerlerine uluslar arasında hiçbir renk, din ve ırk ayrımı gözetmeyen yeni bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır." Gazi'nin 1920'lerin başında söyledikleri gerçekleşiyor; İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra siyasal sömürgecilik tasfiye edildi; ekonomik sömürgeciliğin kaldınlması için savaşım, kimi zaman ağırdan, kimi zaman hızlanarak sürüyor. Geçmişle geleceğin bütünlüğü, kişinin tarihe bakış açısını da belirler; sağcı ve gerici dünya görüşleri, geleceği bilinmez ve karanlık olarak niteler; solcu ve ilerici dünya görüşleri geleceği aydınlığın ve nedenselliğin gergefinde işler. Ancak bu temel gerçekliğe karşın kapitalist dünyada fütüroloji (gelecekbilım) çabalarının geliştiği de bir gerçektir. Hükümetler bir yana, büyük şirketler bile bütçe, atılım, yatırım yaparlarken önlerini görmek ısterler; bu yolda raporlar hazırtatılır, siyasal, ekonomik, parasal kapsamda falcılıklar yapılır. • Business Intemabonal, merkezi Cenevre'de bulunan özel danışmanlık şirketi, 12 Eylül'den bu yana yabancı işadamla/ını Türkiye'de bizim hükümetle her yıl buluşturmayı iş edinmiş; bu sene 7'nci yuvariak masa toplantısını düzenledi; çarpıcı bir reklamla işe başladı; toplantıdan bir gün önce bütün gazetelerin birinci sayfalarında bir haber patladı: "Business International'a göre ANAP 2000 yılına iktidar olarak girecek." Bu haberin degeri ve içeriği neydi? Türkiye pazarında "tatlı kârlar" düşleyen yabancı şirketlerin özal'a destek sağlamaları doğaldı; ama Business InternationaFın raporunda gerçeklik değeri var mıydı? Yoksa sait yabancı iş çevrelerinin özlemini dile getiren bir reklam ve propaganda amacını mı taşıyordu? Gazeteler olayın bu yanını kurcalamaya fırsat bulamadan özal demecini patlattı: 2000 yılına kadar iktidarı sürdürebiliriz; ipler benim elimde olmalı..." Gerçek şudur ki, gazeteler bu haberleri manşetlere çıkardığı için iktidar partisi reklamda basarıyı sağlıyor; ama olayın ne ölçüde ciddiyetle bağdaştığı bir ayrı sorudur. Borç yükü gün geçtikçe ağırlaşan Türkiye'de delikleri tıkamak için önümüzdeki yıllarda yabancı sermaye gereklidir; bakalım, Business International ile düzenlenentezgâh bu işe yarayacak mı? "ANAP'lı siyasal istikrar" mayası tutacak mı? * Biz öteden beri dışardan gelen her şeye şartlandırıldık: Eh Business International da kimilerine önemli görünüyor; ama kim eline alıp da raporu eleştirel bir gözle okuyor? Bütününü okumaya da gerek yok; işte meşhur rapordan birkaç satır: "ANAP sadece bu yüzyılın sonuna kadar değil, 2000'li yıllarda da Türkiye'nin en güçlü partisi olacak. Tarih bizi yanıltmazsa, ANAP'a bugün merkez sağda rakip olan partiler, çadırtannı toplayıp, önümüzdeki birkaç yıl içinde yok olacaklar" (Hürriyet 21.1.1988) Ciddi bir kurumun raporu mu bu? Yoksa ANAP'ın Cenevre şubesinin bildirisi mi? Haaa. Kökeni Londra'daki Business International'm merkezi Cenevre'de değil mi? Hani şu Türkiye'den kaçan sermayenin yuvalandığı kent; hayali ihracatla emmebasma tulumbanın motoru da İsviçre'de çalışmıyor mu? Herkes TÜSİAD'ın hazırlattığı dış borç raporuna çok öfkelendi; ama şu Cenevre'den ithal edilen rapor nedir? EVET/HAYIR AKBAL YENİ YILI USTALARLAIHTIYARUUIADM VİLLA EKİP'LE YASAYIN... DO'.ARDAN DUı'AH» Sabahattîn Ali'yi 2 Nisanda Anmalıyız 2 Nisan 1948... Bu önemli bir tarihtir. Yazın dürtyamızın unutulmayacak bir günü. Sabahattin Ali'nin öldürüldüğü gün... Gerçi durum biraz karışık, Sabahattin Ali, Bulgar sınırı yakınlarında mı öldürüldü, yoksa başka yerde mi? Aradan kırk yıl geçti, bu düğüm çözülmedi. Bu gidişle çozüleceği de yok! Hem ne fark eder ki, olan olmuştur. Türk yazınının en güçlü bir kalemi, oykü sanatının ustası, gerçek yurtsever bir yazar, 1948 yilının karmaşık olayları arasında ortadan kaldınlmıştır. 2 nisanda gerçekleştirilen bu cinayet, ancak 16 haziran günü ortaya çıkanlmıştır. Kırklarelili Çoban Şükru, Sazara köyü yakınlarında hayvan otlalmakta iken aylarca önce öldürüldüğü tahmin edilen bir ceset görmüş, bunu resmi makamlara ihbar etmiş. Çoban önce cesedin babasına ait olduğunu sanmış, sonra cesedin yazar Sabahattin Ali'nin olduğu anlasılmış. O günleri iyi anımsıyorum. Sabahattin Ali'nin bir süredir ortadan yitip gittiğini duyuyor. biliyorduk. Yurtdışında mıydı, yoksa Anadolu'nun bir köşesinde mi? Güçlü düşmanlıklarla çevriliydi. Derken gündelik gazeteler Sabahattin Ali'nin 2 nisan günü Bulgaristan'a kaçarken 'milli hisleri' çok güçlü biri tarafından öldürüldüğünü yazdılar. Katil yakalandı. Her şeyi itiraf etti, ama dedikleri ne denli doğruydu! Bukjaristan'a kaçacağı sırada mı oldürülmüşrü ünlü yazar? Yoksa daha başka bir yerde mi? Bulunan ceset onun muydu, yoksa başka birinin mi? O da belli değildi. Üstünden çıkarıldığı söylenen özel eşyalar ve belgeler belki de sonradan cesedin ceplerine konulmuştu. Kısacası, Sabahattin Ali'nin ortadan kaldınlışı bugüne dek gizlerini koruyan bir çirkin olaydır. "Göziüğün kınk I Bir tarafta katil bir sopa I Bir tarafta Puşkin I Artk o kitap bir şey söylemez sana IO rüzgir esmez artık /Vekan içinde bembeyaz saçların" Sabri Soran, Sabahattin Ali için yazdh ğı ştiri şöyle bitiriyordu: "Dallar yeşerdi IKoskocaman bir mevsim geçti üstünden bütün sıcakhğı ile I Yağmur yağdı, kar yağdı 1 Sen kalkamadın bir türlu yatbğın yerden I Bir varmış bir yokmuş sanki dünya I Sahipsiz gibi hikayelerin I Ama dostlar var arkada / vefalı dostlar I seni düşünecekler / kann ve kızın kadar." Asım Bezirci'nin "Sabahattin A//"sini okurken kırk yıl önceye gidip geldim. Ben bu büyük yazarla iki üç kez karşılaştım. O daha çok Ankara'daydı, bu yüzden istanbul'a gelişlerinde onunla görüşmek kolay değildi. Kendisine gönderdiğim ilk kitabımı okumuştu, Beyoğlu'nda rastlaştığımızda güzel sözler soyiemişti. Kuşağımı etkileyen bir öykücüydü. Bir Sait Faik, bir Sabahattin Ali... O gunlere dek tek tanıdığımız oykü yazarı, bütün okullarda okutulan, sevdirilen tek yazar, ömer Seyfettin'di. Bir gün okulumuza Nurullah ; Ataç gelmiş, yazın üstüne bir konuşma yapmıştı. ömer Seyfettir^ bi öykülerinden hoşlanmadığını söyiemişti, hepimizi kızdırmıştı. Na1 sıl olurdu da Ömer Seyfettin kötülenirdi? Yıl 1939'du. Ataç, adları; ' nı vermeden 'önemli öykü yazarlarımız olduğunu' bildirmişti. Ben , onlan tanıyordum: Sabahattin Ali'yi 1935'te 'Ayda Bif dergisinden, \ Sait Faik'i de 1936'da çıkan "Semaver" adlı kitabından. Bezirci'nin bu kitabı daha önce iki kez basılmıştı. Bu üçüncüsü Ama Bezirci kitabı nerdeyse yeniden yazmış; yeni araştırmalar, yeni incelemelerle sunuyor üçüncü baskıyı Bu yeni basımda yer alan önsöz her bakımdan önemli. Sabahattin Ali'nin öldurülmesi olayında Rasih Nuri lleri, vardığı sonuçları şöyle sergiliyor: Sabahattin Ali, Bulgar sınırında öldürülmedi. Sınırı gectiğini sandığı an Milli Emniyet tarafından yakalandı. Kırklareli Emniyeti'nde sorgu sırasında işkence ile öldürüldü. Martın son günleri ile nisanın ilk haftasında gerçekleştirilen bu olay, kamuoyundan, basından aylarca gizlendi. Yazarın cesedi sınır civarına bırakıldı, orada çürüdu, sonra köylüler tarafından bulundu. Sabahattin Ali'nin yanına şoför olarak giren kişi, ki emniyet ajanıydı katil olarak ortaya çıkarıldı. Katil diye tutuklanan kişi, 1950'de dört yıl mahküm oldu, ama aynı yıl af yasası ile özgüıiüğe kavuştu. Bu da işin içinde bambaşka bir iş olduğunu gösteriyor! Bezirci'nin kitabı bize Sabahattin Ali'yi 'insan' ve 'yazar' nitelikleriyle tanrtıyor. öyküleri ve romanlarını ayn ayrı tanrtıyor. Başarılı bir inceleme... Daha önce de dediğim gibi, Sabahattin Ali'nin Bütün Yapıtlan'nın yanında yer almaya değer bir belgesel çalışma... Bezirci, "Sabahattin Ali uğradığı ssüdmlara, kahıriara karşı inandığı yolda direndi, ulusunun bağımsızlık ve esenliğini, emekçi halkının özgürlük ve mutluluğunu savunmaktan geri durmadı" diyor ve 2 Nisan 1948 günü öldürülüp haziran ayında cesedi bulunan büyük Türk yazarının şu sözleriyle kitabını bitiriyor: "Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer? Bir gün Almanlann pabucunu yalayan, ertesi gün İngilizlere takla atan, ertesi gün de Amerika'ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız milletın önünde secdeye vardık. O da kendi cefakeş milletımizdir.. Çalmadan çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?" 2 Nisan 1988 Sabahattin Ali'nin ortadan kaldırılışının 40. yılıdır... Büyük Türk yazarı, gerçek devrimci Sabahattin Ali'yi 40. ölüm yıldönümünde hak ettiği saygıyla, sevgiyle anmamız gerekmiyor mu? 1727 ya$lannda bayanlar tngiltere'de çocuğa bak, karşılığında lngilizce öğren. 158 53 42 tngiltere'de Ingilizce'yi ucuz öğrenme imkânını şirketimiz sağlar. Derin Limited 158 53 42 HALI TÜRKİYE SİSE VE CAM FABRIKALARI A.S. SISTEM VE OTOMASYON MÜDÜRLÜĞÜ ELEMANLAR ARIYOR I. BİLGISAYAR DONANIM MÜHENDİS ve TEKNİSYENLERİ (Istanbul ve Mersin'deki işyerlerimiz için) 13.000. TL/m* ' Ş C M k'E KDV DAH.L DUŞAKABIN GERFLOR AKORDEON KAPI STOR / DIKEY PERDE ZAVAMNO» T T Z IŞOLKLE RHES2 T1 GAHANTIL K0N0MIKVE ARAYİN EKİP ŞEFM... sizm mm o ÎHTİYARLASIN Elektronik dalında lisans veya yüksek lisans öğrenimi yapmış mühendisler, Elektronik dalında meslek yüksek okulu veya meslek lisesi mezunu teknisyenler, TÜRKİYE ÇAPINDA Büyük bir kunıluşta dolgun ücretle görev almak isteyen 1825 yaş arası bayanlar 151 00 53 tstanbul Tabip Odası hüviyetimi kaybettim. Hükümsüzdur. SÖYLEV Cilt 2 Havrlayan: Hıfzı V.Velidedeoğlu 17. bası, 2500 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan, Türkocağı Cad. 39/41 CağaloğluIstanbul II. KİŞİSEL BİLGİSAYAR (P.C.) P R O G R A M C I L A R I (Istanbvl'daki işyerlerimiz için) • Yüksek öğrenim görmüş (tercihan bilgisayar dalında) • Paket Programlarla (LÖTUS, dBASE III ve vvordstar gibi) konularda eğitim verebilecek düzeyde deneyimli EKPŞEREM STW8Ul. I AHUET £«NÇ 512 21 41.5K13 68 MARUARIS I »TllLA ıPEKU (6'25) 10541106 3 ı » I LB.ÎK" SUCJER 2189 59 • 22 66 12 KEMAL OKAN SOYKAN TÜM ADAYLARIN; ingilizce bilir, Askerliğini yapmış, 30 yaşını doldurmamış olmaları gerekmektedir. Isteklilerin özgeçmişlerini içeren fotoğraflı ve aday olduklan görevi belirten başvurulanm 1 Şubat 1988 akşamma kadar TÜHfiy» ŞİS0 W0 Cam FabrikalanA.Ş. Porson»! MüdüHüğü PK I *T5 Boşiktaş İSTANBUL adresine göndermeleri ve haberleşmeyi çabukiaştırmak amacıyla telefon numaralonnı bildirmeleriricaolunur. TÜRKİYE ŞİŞE ve CAM FABRİKALARI A.Ş. ELEMANLAR ARIYOR PROJE, MÜHENDİSLİK ve TEKNİK HİZMETLER BÖLÜMÜNDE . GÖREVLENDİRİLMEK ÜZERE KİMYA/MAKİNA MÜHENDİS ve YÜKSEK • Çok iyi derecede (Sözlü/Yazılı) ingilizce oilen, • Tercihon Tasanm, ls; Transferi, Yatırım, Projelendirme ve Uygulama, Bilgisayar Kullanımı, Bilgisayar Destekli Tasanm konulannda deneyimli. III. BİLGİSAYAR PROGRAMCISI YETİŞTİRİLECEKTİR (Istanbvl, Mersîn ve Lüleburgaz'daki işyerlerimiz için) • En az 4 yılhk yüksek öğrenim görmüş, • İyi düzeyde ingilizce bilen, • Askerliğini yapmış, • 30 yaşını geçmemiş, Adaylar arasından seçilenler; KURSU'no tabi tutulacaklardır. TEKNİK RESSAMLAR • Endüstri Mesiek Lisesi veya Meslek Yüksek OKUIU Makina Bölümü mezunu, • Makina ve Çelik Konstrüksiyon dalında deneyimli. 3 aylık yoğun BİLGİSAYAR PROGRAMCILIĞI ARA5TIRMA MERKEZİNDE GÖREVLENDİRİLMEK ÜZERE; KİMYA/FİZIK/ELEKTRONİK DALLARINDA MÜHENDİSLİK ye FEN EDEBİYAT FAKÜLTELERİ LİSANS veya YÜKSEK LİSANS MEZUNLARI • Çok iyi derecede (Sözlü/Yazılı) İngilizce bilen, • Tercihan Malzeme Bilimi, Katı Hal Fiziği, Enstrumental Analiz, Olçü Kontrol Sistemleri, Bilgisayor Kullanımı konularında deneyimli, Yetiştirilecek adaylann, 4 Şubat 1988 Perşembe günü saat 17.00'ye kadar görev almak istedikleri ili belirfen fotoğraflı özgeçmişleriyle birlikte Barboros Bvhran Mo: 125 Ctmthtm B*sMrfa? İSTANBUL adresindeki Personel MüdüHüğü'ne şahsen başvurmaları gerekmektedir. Adaylar; 6 Şubat 1988 Cumartesi günü saat 10.00'da Istanbul Universitesinde yapılacak ingilizce ve yeterlik sınavına gireceklerdir. KİMYA/ELEKTRONİK TEKNİSYENLERİ • Endüstri Meslek Lisesi veya Meslek Yüksek Okuiu mezunu. Isteklilerin özgeçmişlerini içeren fotoğraflı ve aday oldukian görevi belirfen başvurulanm NECMETTİN BÜYÜKKAYA yı ölümünün 3. yılında saygıyla anıyoruz. Dostian adına \ [İ Öme ACIN• İsfendiyar FYÜBOĞLU YOL KESEN IRMAK H.Veldet Velidedeoğlu 2. bası, 1200 lira (KDV içinde), öŞmbat 1988 Cmmarteti, akşam<na kadar. P.K. BOfHttUf/tSTANBUl adresine göndermeleri ve haberleşmeyi çabukiaştırmak amacı ile telefon numarası bildirmeleri rica olunur. Tüm adaylann 30 yaşını doldurmamış olmaları, erkek adaylann ise askerlik yükümlOlüğünün bulunmaması gerekmektedir. Müracoatlar gizli tululacak ve cevaplandınlacaktır. 17580706 Çağdaş Yaymlan, Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul L
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle