28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yıl önceki halkoylaması ile kutsal kitapta yazılı "boşanma yasağı" kuralının değiştirilmesi, bunu gerçekleştiren Protestan ve Katolik toplumlann Hıristiyanlıktan ayrüıp "dinsiz" olmalan sonucunu doğurmadı. Bunun tersini savunmak, Hıristiyan Ortaçağı'na dönüşü savunmakür. Tıpkı bunun gibi, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'tıin din ve ibadet işleriyle dunya işlerini hepten ayınp kutsal kitabımız Kuran'daki dinsel hukuk kurallan yerine, değişen çağlann gereksinmelerine göre değiştirilebilen ussal (akılcı) hukuk kurallannı koyması ve bunlan uygulaması da Türk halkının "dinsiz" olması sonucunu doğunnamıştır ve doğurmaz. Bunun tersini savunmak, lslam Ortaçağı karanlığında direnmek demektir. Ülkemizde bu gibilere gerici (mürteci) denilmesinin nedeni budur. Sayın Nezih Uzel, mektubuna ekli başka bir kâğıtta da şöyle diyor: "Bu gOrüsün (dünya) ve (ahret)i birbirinden ayırmayı amaç edindiği ve 'din ile devlet' aynhğmı savunmaya çalıştığı kesin. Böyle bir durumda Türkiye Cumhuriyeti'nin bir lslam devleti sayüıp sayılmayacağını merak ediyor ve konunun (fikir özgürlüğüne sahip) ulkelerde tartışılmasınt istiyorum" Böyle bir tartışma elbette çok yararlı olur. Tartışılsın. Ben şu kadannı ekleyeyim ki artık çağımızda nasıl "Katolik Fransa Cumhuriyeti", "Protestan lngiltere Kralhğı" denmiyorsa, "lslam Türkiye Cumhuriyeti" de denemez. Çünkü "lslam" olan varhk, topraklannda başka din ve inançlara bağlı insanların da yaşamakta olduğu devlet değil, devletin lslam inanışına bağh uyruklandır. Bu gerçeği bizim "şeriatçı"lara öğretmek ve kabul ettirmek, Hıristiyanlık'ta olduğu gibi, 900 yıl sürmeyecektir ve Atatürk Devrimi'nin getirdiği "laiklik", yani din ve dünya işlerinin aynlması ilkesi cok daha kısa bir zamanda bütün Müslüman toplumlannca kabul edilecektir. Hıristiyan toplumlar karşısında bağımsız olarak yaşamak olanağı ancak böyle sağlanacaktır. Ankara'dan sayın Mükerrem Can da mektubunda, yukanda belirttiğim konulara değindikten sonra şunlan ekliyor: "Her sıkıldığımız, bunaldığımız dönemde orduyu, her şeye karşın, bir kurtancı olarak düsünebüiyordum. Itiraf edeyim ki şimdi artık kendimiz için değil ama çocuklarım ve daha pek küçük olan torunlanm için korkuyor ve hiçbir kurtuluş umudu görmüyorum. Kaç yuzyılda bir gelen bir dahi, bir Atatürk bir daha gelmez. Her şeyimizi borçlu olduğumuz Atatürk'ümüze dil uzatılırken kendi çıkarlan için her şeye göz yumanlar varken, 1950'lerden beri gericilere her türlü ödün verilirken (muhtaç olduğumuz kudreti) nerede, nasıl bulabiliriz?" Bu acı haykınşa karşı derim ki merak etmeyiniz, Ataturkçülük ölmeyecek ve onu öldürmek isteyenler amaçlarına ulaşamayacaktır. Fransızlann şö)le bir atasözü vardır: "Bütün servetini yitiren kişi önemli bir şey yitinniştir, sagh&uu yitiren, çok şey yiürmişiir, onnrunn yitiren, pck çok şeyini yitinnlştir, umnduno yitiren kişi ise her şeyini yitirmiştir" Birinci Dunya Savaşı'nda, Fransız topraklannda Paris'e doğru ilerleyen Alman ordulannı yenerek savaşın sonucunu belirleyen Mareşal Foch (Foş)'un şu sözü, bir karta basılmış olarak, uzun yülardan beri masamın camının altında durur: "Bir tek meziyetim vardın Hiçbir zunan umatsuzlaga kapdmam." Eğer Gazi Mustafa Kemal, Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında şeriatçı iç isyancılann kendi karargâhına kadar sızdığı, Yunanlılann Polatlı'ya kadar ilerleyip Ankara kapüanna dayandığı zamanlarda bir an umutsuzluğa kapılsaydı bugünkü bağımsız Türkiye olmazdı. Şimdi bizi yeniden lslam OrtaçagYrun karanlığma sürüklemek istevenler var. Ama lslamın kitabı Kuram Kerim'de bile "Her gecenin giindnzii" olduğu yazıhdır. Atatürk yalnız bir Türk milliyetçisi değil, lslam Ortaçağına akılcı ve ışıklı ilk pencereyi açan Müslüman liderdir. Bu pencere kapanmayacak ve bu ışık sönmeyecektir. Bunu savunmak için "muhtaç oiduğumoz kudret"i soruyorsaıuz o, sizlerde, bizlerde, çocuk ve torunlarımızın "asil kanUnnda'Mır 10 OCAK 1988 Şeriat Devleti HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Artik herkes biliyor; şeriat devleti demek, Iranda, Suudi Arabistan'da ve öteki biıçok Islam ülkesinde olduğu gibi, toplumun her yönden dinsel kundlarla yönetilmesi ve bağlanması demektir. Böyle bir toplumda din yalnız vicdanımızda, özel yaşamımızda, Tann ile olan ruhsal ilişkimizde degil, günlük yaşamıminn, maddi hayatımızın her evresinde, her ilişkisinde, düzenleyiri ve değişmez kurallanyla, egemendir. Bu kurallar Tannsal kaynaklı olduğu için, kuüar bunlan degjştiremez. Bunlann içinde, hukuk başta gelmektedir. Böyle olunca toplum, 1400 yıl önce Tann tarafmdan konulmuş olan hukuk kurallanna göre yönetilmelidir; inanç ve ibadet kurallan ile hukuk kurallan arasında şeriatçüara göre herhangi bir aynm yoktur. Bunlann hepsi Tann'nın buyruğu olduğu için, 1400 yıl önce gökten nasıl indirilmişse yine öyle uygulanına||dır ÜskOdar'dan sayın Nezih Uzel bu konular üzerindeki düşüncelerini bana yoUamış olduğu bir mektupta şöyle açıklıyor: "Genellikle kapalı bir devre olarak süregelen Türkfıkir hayatmm en kısa bir dönem içinde uluslararası alana açılması başlıca emelimizdir. Dolayısıyla (5 Nisan 1987 tarihü) makalenizin uluslararası yayın organlanndan birinde tümüyle yer almasını arzu ediyor ve bu hususta müsaadenizi rica ediyorum. Paris'te bulunan ve biltıassa tslami neşriyatla yakından ilgilenen bir arkadaşıma mektup yazdım. Zannederim kendisi bana yardımcı olacaktır. Dinin dünya işlerinden aynlması, Hıristiyanlık gibi 'İsa'nın hakkı Isa'ya, Sezar'ın hakkı Sezar'a diyen bir din olayında dahi tngiltere Kralı II. Henri'nin Centerbury Başpiskoposu Thomas Beckett'i öldürtmesinden bu yana 900 yıl devam ettl îslam gibi 'kulların her şeyine' kansan bir din de ne kadar sürer acaba?' Bu konuyu dogmatik değil bilimsel ve akılcı açıdan ele aldığı için sayın Nezih Uzel'e teşekkilrlerimi sunar ve sözünü ettiği makalemi istediği dile çevirtebileceğini bildiririm. Nezih Uzel'in hakkı var: Batı uluslannın dinde refonn yaparak ve Rönesans çağını açarak Hıristiyanlığın Ortaçağ karanbğına son verme, yani din işleriyle dünya işlerini ayırma savaşunı çok kanlı oldu ve uzun yüzyülar surdü. Hıristiyanlığın kutsal kitabında: "Evlenmekk eşlerin rahluı birieşir. Tann'nın birieşÜnüfİBİ kul ayıramaz" kuralı yazıhdır. Din reformunu yapmış olan Hıristiyan ulkelerde, yani Protestanlıkta bu kural kaldınlarak, belirli bazı nedenlerin varlığı durumunda mahkeme, yani devlet organlan, kısacası, "kul" durumunda bulunan yargıç tarafından boşannıaya karar verilebileceği kuralı kondu. Katolik toplumlar bu kuralı "dinsel ilkelere ve kutsal kitaba aykın" bularak kabul etmediler. Protestanlığın getinniş olduğu daha birçok değuşiklikleri de "kâfirlik, dinsizlik" sayarak reddettiler. Oysa evlenme ve boşanma işleri, öte dünyayı (ahreti) değil bu dünyayı Ugilendiren işlerdendi. Nitekim durumun böyle olduğunu Katolik toplumlar da anlamaya başladı ve sonunda Katolik Italya devleti, halkın geniş bir kesiminin istemesi ve bu istemde direnmesi üzerine, boşanma yasağının kaldınbp kaldınknaması konusunu bundan on yıl kadar önce halkoylamasına sundu; Katolik kilisesinin en yüksek mercii ve mcrkezi olan Papalığın çok sert karşı koymasma ve Italya'daki bütün küiselerde bütün Katolik rahipler araahğıyla yaptırdığı propagandaya rağmen, Katolik ttalyan halkı büyük çoğunlukla boşanma yasağının kaldınlması için oy verdi ve böylece ttalyan Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanunu) değiştirilerek ona, boşanma kuıallanyla ilgili maddeler eklendi. Gerek 400 yıl önceki reformasyon ile gerek 10 PENCERE Papağanlaşmak... Çoğu zaman kullandığımız sözlerin ve fikirlerin kaynağı bizim dışımızdadır: Keynes'in de belirttiği gibi.. Friedman'a bakılırsa.. Frenkler'in ünlü bir deyişi vardır.. Kuran'da yazıhdır.. Marks'a göre.. Konuşurken ünlü kişileri çok anan insan için "ukalalık ediyor" ya da "bilgiçlik taslıyor" 'denebilir; bilim kitaplarında çok "gönderme" (atıf) yapan, her zaman olumlu bir sonuca ulaşamaz. Ancak hiç kaynak göstermeden yazıp konuşurken de bilmediğimiz kişilerin sözlerini kullanabiliriz. Çağımızda etkileşim öylesine güçlüdür ki, bir fikrin göz açıp kapayıncaya kadar dünyaya yayılması, hatta devletleri yönetenlerin ağzında sakızlaşması, kimseyı şaşırtmıyor. Ancak az gelişmiş ulkelerde bu etkileşimin yarattığı bir "tehlike" var. Sosyalist odaklardan dünyaya yansıyan fikirlerin, ister kaynak gösterilsin, ister gösterılmesın dile getirılmesi, kişinin başına büyük bela açabiliyor. • Geçenlerde bir toplantıda konuşuluyordu; söz 12 Mart'ın Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'a geldi. Rahmetli Paşa1 nın politika ve ekonomi kültüründen nasibi olmadığı kesin ve doğaldı; ama anılarda bir özdeyişi kalmıştı. ' Türkiye'de sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı; bunu durdurmak gerekiyor" Tağmaç, 12 Mart'ın felsefesini bu kadar yalın ve özlü biçimde nasıl dile getirebilmişti? Bu laf kendisinden mi kaynaklanıyordu? Yoksa birileri mi öğretmişti? YÛK Yasası çıkar çıkmaz üniversiteden ayrılmış bir öğretim üyesi dedi ki: Tağmaç'ın söylediği sözün babası, faşist fikirieriyle ünlü Am&rikalı Profesör Huntington'dur. Sonra anlattı: Samuel P. Huntington, Harvard Ünıversrtesi'nde siyaset bilimi profesörü. West Point çıkışlı. ABD Dışişleri ve Savunma bakanlıklannda danışmanlık da yapmış. Ünlü kitapları arasında "Devlet, Ordu ve Kilise", Brjzezinski ile birlikte yazdıkları "ABDSSCB" var. "Siyasal Düzen ve Siyasal Çürüme" adlı kitabında ise ilginç bir saptama yapıyor. Sosyal devingenlik (uyanış) siyasal katılma taleplerini arttınr; ekonomik kalkınma, sosyal devingenliğin gerisinde ise toplumsal hoşnutsuzluk artar. Sosyal hoşnutsuzluk, sosyal devingenlik kanallarından taşarsa, siyasal katılım artar. Eğer siyasal katılma, mevcut siyasal kurumlaşma içine sığamıyorsa, siyasal ı'stikrarsızlık doğar. Peki, çare? Amerikalı profesör çareyi buluyor: "Bunu engelleyecek olar asker olup, 'vetodarbeleri' ile bu çürümeye son verir ve 'kurum inşacısı' rolü oynar" • Şimdi denebilir ki: Tağmaç'ın kafasını Marks yönlendirecek değil ya!.. Elbet bir Amerikalı profesör biçimlendirecek... Sorun bu değil. Tağmaç ve 12 Eylül'deki benzerleri, bağımsız kafayla ve özgür tartışmayla fikirlerini geliştiremiyorlar. Eğer bu olanak sağlansaydı, Türk ordusunun Genelkurmay Başkanı, Türk halkının uyanışını, ezilmesi gereken bir tehlike gibi görür müydü? Danışmanları rahmetli Paşa'ya "işin doğrusu budur" diye Amerikalı profesörün faşist fikirierını aşılamışlar, o da 12 Mart'ın stratejisini açık yürekle dile getirmiş. Marks'ı papağan gibi yinelemek elbette sakıncalıdır; ama bir Amerikan papağanı ya da kuklası olmak, ülkemiz ve ulusumuz için yararlı sorauçlar mı verir? Ah, kendi kafamızı kullanmayı bir öğrenebilsek... r OK'Eff AKBAL EVET/HAYIR 12 Eylül Öncesi, Sonrası... TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİNDEN 26. Genel Kurul Toplantısı, çoğunluk saglandığı takdirde 1617 Ocak 1988 tarihinde, çoğunluk sağlanmadjğı takdirde 2324 Ocak 1988 tarihlerinde aşağıda gösterilen yerlerde ve gündem ile yapılacaktır. Kongreye tüm üyderimizin oda kimlik kartıyla gelmesini rica ederiz. GÜNDEM I. GÜN: 1 Açılış ve saygı duruşu 2 Etaskanlık Divanı seçimi 3 Başkanın açış konuşması konuk konuşmacılar 4 Çalışma raporunun okunması 5 Denetçiler raponınun okuaması 6 Raporların görüşülmesı I Yönetim Kurulunun aklanması 8 Yeni yıl bütçesinin görüşülmesı ve kabulü 9 Dilekler ve Genel Kurula göturülecek öneriler 10 Yönetim Kurulu, Denetleme Kurulu ve Merkez Yönetim Kurulu delegelennin aday tespıti. II. GÜN: II Yeni Yönetim Kurulu'nun, Denetçiler ve Merkez Genel Kurulu delegelerinin seçimi. 12 Kapanış NtSAPLI TOPLANTI VE SEÇİM YERİ: 16 Ocak 1988 Cumartesi tarihlı toplantı Cad. 303/2 Harbiye adresinde, 17 Ocak 1988 Pazar tarıhli seçimde yukarıdakı adreste yapılacaktır. NİSAPSIZ TOPLANTI VE SEÇİM YERİ: 23 Ocak 1988 Cumartesi tarihli toplantı Mimar Sinan Üniversitesi Sinema TV Merkezi BalmumcuKışlaönüBeşiktaştSTANBUL SEÇtMLER: 24 Ocak 1988 Pazar tarihli seçimde Feriköy özel Karma Rum tlkokulu Abideı Hürriyet Cad. No: 5 Osmanbey İSTANBUL, saat 09.00 17.00 TEŞEKKÜR Oğlumuz Mehmet DENtZ'in doğum öncesi ve doğum sırasında gösterdiği ilgi ve çabalardan dolayı İSTANBUL TIP FAKÜLTESI Kadın Doğum Servisi doktorlarından Sn.Dr. FARUK BUYRU'ya ve doğum servisi personeline teşekkür ederiz. "Bir yazınızda'Ayda82 bin lirayla geçinilir mi' diye sormuştunuz ve bu aylıkla geçinebilmek için insanın sihirbaz olması gerekir diyordunuz. Eşim mermer işçisi, ev/m/ze 250 bin lira giriyor ve biz geçinemiyoruz! 12 Eylül öncesine mi dönmek istiyorsunuz diye soranlar çıkıyor Evet, ben ev kadınıyım ve 12 Eylül öncesine dönmek istiyorum, çunkü eşimin o zamanki kazanctyla bolluk içinde olmasa bile, daha rahat yaşıyorduk. Dönmek istiyorum, çünkü on bir yaşındaki oğlumun sabah akşam dualan ezberlemek için çektiklerinı görüyorum ve kahroluyorum. Öve öve bitirilemeyen 24 Ocak Kararları'yla ev kadınlan sokaklara dökülmüşlerdir, çocuktannm kamını doyurmak için... Birgün kendi kızımın da böyle bir duruma düşmesinden korkuyorum. Çocuklanmm birtakım suçlamalaha işkence tezgâhlanndan geçmesinden korkuyorum. Kendimden utanryorum, birtakım çirkinliklere 'dur" diyemediğim için..." Bir ev kadınmın, Sayın H. G.'nın mektubu boyle başlıyor. Milyonlarca kadınımızdan biri konuşuyor açık açık... 12 Eylül öncesine dönmek ısteyen bir yurttaş!.. Doların yüz liranın çok çok altında olduğu bir dönem! Şimdi dolar çıkmış bin iki yüz çizgisine!.. Evet, o günlerde sokaklarda adam öldürülüyor, katiller bulunamıyordu. Ama o katiller bugüne kadar yakalanamadı. Bugün Güneydoğu illerimizde her gün ınsanlanmız öldürülüyor, bu kanlı gidtşin sonu alınamıyor. Kbrku, işkence sürdürütüyor. Başbakan bile "Nerede işkence, delil göstehn" diyebilıyor Acı gerçek, bir annenin "Ben 12 Eylül öncesini anyorum" diyecek duruma düşmesidir. Her gün yeni yeni zamlarla halkımızın yoksulluk içinde çırpınmastdır. H. G. ana muhalefet lideri Sayın İnönü'ye de şöyle sesleniyor: "Halk sizden çok şey bekliyor. Umudumuz sizlersiniz. Halkın yüzde 64'ü bu hükümetı istemediğini oylanyla belirtmiştir. Bu fırsatı değerlendihn. Halkı, zamian protesto edeceğiz diye sinema salonlarına kapatmayın. Halk her şeyi görüyor. Bu gidişe dur demek için halk açık açık hoşnutsuzluğunu gösterebilmelidir. Baskılardan, aç kalma korkusundan, işkencelerden çekinmeyelim. SHP sesimize kulak vermeli. Halkın özlemlerinı anlayamayan, bunu Mecliste ve Meclis dışında karsılayamayan bir parti, er geç erimeye mahkumdur." Gerçekleri söyleyenler, yazanlar, duyuranlar, yeni yeni baskı düzenlemeleriyle karşı karşıyadır. Öncelikle basını dize getirmenin baş koşul olduğunu düşünüyorlar! Seçim öncesinde ANAP'lıların bir toplantısında sabık CHP'li, şimdiki ANAP'lı bir kişinin "Hele bir iktidara gelelim, basını nasıl susturacağımızı biliriz" gibilerden sözler söylediğinı yazmıştım. Gerçi, adı geçen kişi bu sözlerı düzeltmeye çalıştı, ama ne çare! "Yalan Habere Ceza Yasası" birden ortaya çıkarılarak bu konudaki söylentilerin ne derece doğru olduğu anlaşıldı. Yalan haber! "Halk açlık çekiyor, geçim sıkıntısından cana kıymalar çoğaltyor, fahişelik artıyor" dediniz mi, karşınıza bu yasa mı çıkarılacak? Önce Muzır Yasası, sonra Yalan Yasası!.. Ardından düşünmek yasası, konuşmak yasası, ANAP'a oy vermeyenlere ceza yasası ve daha bir sürü baskıcı yasa! Bu gidişin sonu nereye varır, ister istemez siyasal bir çıkmaza, bir uçuruma... Prof. Çetin Özek, bu 'yalan' yasası için bakın ne diyor: "Böyle bir yasa, 1960'tan önce çıkmış ve 27 Mayıs İhtilâli'nin sebebi sayılmıştır. Dünyada basın suç/arı kaldınlırken böyle bir tasarının getirilmesı ülkemizde geriye gidiş sayılırf' Prof. Aksoy'un sözlerine yürekten katılıyorum: "Hukuk devletinde böyle işlemler olmaz. Devleî basını cezalandırıp kaçakçıyı ödüllendiriyor. Türkiye'de hak hukuk yoktur, katledilmiştir}' Ev kadını okurum haklı olarak Meclisteki muhalefete, en başta da sosyal demokratlara seslenmektedir: "Baskılardan korkmayalım. Halkın özlemlerinı anlayamayan, bunun gereklerini yerine getırmeyen birpartı, er geç erimeye, yok olmaya mahkumdur" MELİKEORHAN DERELİ NURAY ÖVÜNÇ Güleç yüzünle hep aramızda olacaksın. Yaşama karşı olan direncinle yüreğimizde yaşayacaksın. GÜRCAN BAHADIR, REŞAT KESKİN, MUZAFFER ERKMEN ANMA Sevgili babamız MÜFİT İMŞlR'i ölümünün 2. yıldönümünde mezarı başında saygı ve rahmetle anıyoruz. ., . . >Jı • , AILESİ BAŞSAĞUĞI Devlet Senfoni Orkestrası şefi ve devlet sanatçısı dostumuz, arkadaşımız Gürer Aykal'ın değerli eşi Devlet Balesi koregraflanndan DUYGU AYKAL'ın ESKİDEN FUTBOLMU VARDI ? 1940'tanGCınümüze Türkiye'de Futbolun Gelişimi vefatını büyük bir teessürle öğrenmiş bulunuyorum. Muteveffaya Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı dilerim. BÜLENT AKARCALI VE EŞİ Sağkk ve Sosyal \ardım Bakanı YENİ YILI • USTILARU İHTIYARLMUDAN MflclBRÖZGÜN MÜZİK YAPIM SELPA BAĞCAM SUNAR VİLLA EKİP'LE YASAYIN... ?JUBC»N?J Ayrıca: • NBA Amerikan Profesyonel Baske1tx3İ Ligi • Istanbul'da ve OJnyada Buz Pateni ABONE FORMU Adı Soyadı Adresı • DESTE CÜNAYDIN Olayı Müzik Dünyasında 13.000. HALI CANIMI YOLUNA KOYDUĞUM Tüm Plakçılarda Stuayo Değışim Tonmeıster SE2ER BAĞCAN 1.MÇ 6 Blok6506 Unkapanılsl Tel 512 58 32 • A'dan Zye Ralli... Renç Koçibey ile Soyteşi Tarıh ööeme seVlımzı ICrtfen ısaretteym Abone bedelı 3O.0OO TL yı • Yap< <red Gayre"ep« ŞuDest 16337 rtoiu hesabayatird "• Banka makbaru veya tolokoçts ektedtr Q HaikBankast Wecı3 yekoySjbesı 1161 no\^ Mesasayatırdım Ban*a makbuzu veva (otokopıs ek'edi' • KKTC abone fıyat «0O0TL • Avrupa U kei e < aboe fı ,an 134 000 TL • ABO aborg fıyaiı 228 000 TL Vukardakt forrmı OOMEMLI YAYINCtLIK A Ş Abone ServtstBÜYÜKDCRE CAD No 59 60310 ve Spor Kultürü'ne kçrtkılanyla: JUPP DERVVALL DENİZ GÖKÇE. ROBHUGHES.ENİSBATUR, FADIL KOCAGÖZ. MEHMET BENGÜ... DUSAKABIN GERFLOR AKORDEON KAPI STOR / DIKEY PEROE 2AUM.INCA TIT; ;Çi L KL; F1RESSZ GARAN" ı EKC'ıOM K \ işte.... Arşivl* bir kaset daha.. ARAYIN EKIP ŞeFINI SIZIN YBRISIZE 0IHTIYARLASIN Cilt kapakları satışa sunuldu Cumhuriyet BİLİM TEKNİK dergisi birinci dldinin kapaklan hazırlanmışür. Yakfaz basküı özel cilt kapaklan 2000 TL karşdığında, Cumhuriyet Gazetesi bürolanndan, Cumhuriyet Kitap Kulübü temsilciliklerinden edinilebilir. Cumhuriyet gazete bürosu veya Kitap Kulübü temsilciliklerinin bulunmadığı kentlerden gelecek talepleri posta ile karşılayacağız. Bu okurlanmızın 2000 TL'yi adresimize posta havalesi ile göndermeleri gerekmektedir. Adres: Cumhuriyet Mar ıacılık Gazetecilik T.A.Ş. Cumhuriyet Biliro Teknik Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloâtu/tstanbul İUMTEKNİK VERİLDİ! ÜUPŞEFLffl STAN6UII AHMET EPINÇ Sl2 21 41 520 63 68 1WRU»HS • ATia« IPEKU 16125M05» PJ6 S>m • . M N T S U M P 21 99 59 22 66 '2 "The British Council", Istanbul invites application for the post of "Arts Officer". Contract 1 year renewable with effect from February 1988. Qualifications : Degree + excellent »ritten & spoken English Interest : in/awareness of the arts in Turkey and abroad Some experience of: press/media and/or Publıc Relations. Lively, outgoıng personality. The successful applicant should be prepared to work at weekends/in the evening and occasionally, to travel within Turkey. Duties will include daytoday administration of the BC Arts programme, press relations and raising commercial sponsorship for individual events. Applications, accompanied by a full c.v. and a photograph should be sent to the British Council, 2224 Cumhuriyet Caddesi, Ege Han Kat 2, 80200 Elmadag (telephone 146 71 25), not later than 20 Januar> 1988. NAZIM HIKMET • Ordu birliklerini uyardı: "Fetullahçılara dıkkat." ••'Gayriinsani'" olmayan işkence. ^ Ydyınlanmamış aşk ve Stalin şiiıieri Nazım Hikmet'in ilk kez yayınlanan, Harp Okulu davası mahkeme dilekçesi. Şiirleri Nedim Gürsel günışığına çıkardı. Cemal Süreya, Stalin şiirlerini tartışıyor. Ünlü Çek muhalifi Jiri Pelikan'ın, A.Dino'ya gönderdiği, Nazım'ı konu alan yazısı. Kemal Sülker ile Nazım hakkında söyleşi. • ADNAN HOCA'DAN KADINLARA İZİN: KOCALARINIZI UYARIN. YOLA GELMEZSE DÖVÜN. • BUHARIN'İN SON MEKTUBU. TAM METİN. KARISI 50 YIL EZBERİNDE SAKLADI. • ÖZAL İLE PAPANDREU 28 OCAK'TA DAVOS'TA GÖRÜŞECEK. YUMUŞAMA BELİRTÎLERİ. Işçıler 88e damgalarını vuracak mı'7 • Avrupa'da 1992de sınırlar kalkıyor. • Cınsıyetçı eğıtımın boyutlan • Gorbaçov, Castro, Ortega,Gandi, Kim İl Sung, Ergani'deki Arkadaş gazetesini okuyor. • Denız Gökçe'den basketbol yazısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle