19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 EYLÜL 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURtYET/5 MÜZİK AKDENİZ AKDENİZ MÜZİK FESTtVALİ'NİN ARDEVDAN HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ Neye yaradığı belîrsiz bir şov Yarışmadaki parçalann büyük bir bölümünün "festival" havasında ve Eurovision ölçütlerine uygun nitelikte olması, bu işin geleceğini de olumsuz yönde etkileyeceğe benziyor. Kendi folklorik motiflerini kullanan yarışmacıların puanlamada alt sırada yer alması, olayı giderek bir "yerli Eurovision"a dönüştürmeye aday görünüyor. BURAKELDEM ANTALYA Bir mttzik festivali düzenlemek ne demektir? Eğer belirli bir bölgede belirli ortak duyariılık alanlarına sahip olduğu varsayılan kultür ya da alt kültürlerin ürünlerini destekleyecek bir festivalse söz konusu olan, yüklendiğj kültürel misyonu ycrine getirebilecek bir etkralikler dizisi düşünülmelidir. "Akdeniz Akdeniz" adını festivaJe uygun gördüğünüzde de iki farkh niyetiniz olabilir: Birincisi, Anglosakson dünyasındaki endüstriyel çarklann ezdiği özgön Akdeniz müziğine sahip çıkmak, ikinrisi de Akdeniz ülkelerinin kendi aralarında "eglenmesi" amacıyla müzik şeruikleri düzenlemek. Geçen "Akdeniz Akdeniz" müzik festivali ise çok daha başka görunümler çiziyordu kapsadığı süre içinde: tlle de bir müzik yanşmasını gündeme getirerek, neye yaradığı asla belli olmayan bir tür "şov"a yönelmek. Evet, sonunda festival etkinljkleri kapsamındaki en "evternasyomri" müzik olayı biçiminde sunulan şarkı yanşması sona erdi. Fransa adına yanşan Corfnne Hennes'in puanlamuz aracılığıyla düzenlenen bir tür "promotion sbow" olmanın ötesine geçemiyordu. Sözgelimi bir jüri vardı Aspendos'ta ki, hangi ölçütlerle oluşturulduğu uzerine en küçuk bir fıkir sahibi olmak bile mümkün değildi. Üyelerden bazüan, festival bünyesindeki sempozyumda konuşmak uzere gelen muzikologlardı, bazılan da popüler müzikle "iştigal eden" sanatçılar. Ama hiç değilse her üyenin önündeki tabelada yazılı ülkeyi temsil etmesi gerekirdi en aandan. Oysa Portekiz'i temsil eden jüri üyesi, yanşmacılardan Amelia Lopes'in dediğine göre, arzulan hilafına seçilmiş bir Fransız gazetecisiydi. Aynı sekilde Italyan jürisi olarak da Corinne Hermes'in "dostlanndan" bir Fransız'ın seçilmesi, sonucu belirleyen kurulun, festival organizasyon komitesi tarafından nasıl bir karnaval heyetine dönüştürüldüğünü gösteriyor. Bakarsınız zahmet olur da iigilenirler; festivalin bünyesine "her nedense" bir şarkı yansmasım sokan ilgüilere, önemli olduğunu sandığımız kimi noktaları anımsatmakta yarar görüyoruz. Eğer bir "jüri" belirleyecekse şarkı yanşmasınm sonucunu, ya şu bildiğimiz Eurovision'daki gibi bir halk jurisi kurar ve tümüyle "pop" ölçütlerine uygun bir seçim yapılmasmı sağlarsınız ya da müziği "bilen" ınsanların oluşturacağı bir kurulla daha rafme bir "şampiyon" seçme yoluna gidersiniz. Ama bu tür bir belirsizliğin ortasında "her telden" denilecek ölçüde ilkesiz O l"*"^1 9J^ !*G> V HEPHALPE KİM KİME DUM DUMA UEiıtç AK Ekncmnm 9oqal kıralıda lıuonon, ai çaltştp POĞflL OLfiN yvk$ek kknclojıy Katerina Zarouti (YUNANİSTAN) bir jüri oluşturulursa, yaptığınız işe ancak "yarışmacılık oynatnak" denilebilir. Üstelik atlanmaması gereken bir nokta da vardır şarkı yanşmalannda: Büyuk oranda bireysel tercihlere yönelik bir seçim işleminin ister istemez yol açacağı dedikodu ve spekülasyonları asgariye indirmek. Eğer atlarsanız "fesal" biri çıkıp, "Acaba niçin son üç ulkeye gelindiginde başlangıçuki seyir birden degisti de geriden gelen Fransa birinci oldu?" diye soruverir. Hele bu denlı rastgele seçilmiş bir jüri söz konusuysa. Yanşmadaki parçalann büyük bir bölümünün "festival" havasında ve Eurovision ölçütlerine uygun nitelikte olması, bu işin geleceğini de olumsuz yönde etkileyeceğe benziyor. Akdeniz müziğinden örnekler sunmak üzere gelen ve kendi folklorik motiflerini kullanan yarışmacılann puanlamada alt sıralarda yer alması, (örneğin Fas), olayı giderek bir "Yerli Eurovision"a dönüştürmeye aday görunüyor. Türkiye'yi temsil eden llhan trem'ın gözlemleri de aynı doğrultuda. "Ben yalnızca bir tek sey istedim katıhrken" diyor lrem, "müzigiıni deforme edip ödiın venneden, geniş bir kitleye ekranlardan seslenebilmek. Gerisi hiç onemli değil. Ama izttlerek şunu soylemek gerekiyor ki, Şarkı Yansması'nın girmekte olduğu yörunge. başlangıçUki hedeflerin çok uzağına düşecek zamanla. Festivale olan degerti katkılanndan oluru (!) teşekkür etmek istedigim Sayın Erkan Özennan'a sormak gerek bundan soorasını." Manıca (İSPANYA) manın bitimine doğru yaptığı küçük sprint, Dalida ödülünü de kazanan»>«anatçının yanşmayı önde bitirmesine yet«rli oldu. Sta Mardi (FAS) Ancak görünürdeki onca çekişmeye karşın pek öyle yüksek bir "heyecan dâlgası" yaşanmadı Aspendos'ta. Mısır'ın önde gittiği, hatta hatın sayılır bir puan farkı yaptığı anlarda bile tribunlerdeki çoğu kdşi sabırsız gözlerle saatine bakıyor, "Havdi artık Corinne'e versinler şu ödulü de gidelim" diyordu. Tıpkı provaları izlenen bir oyunu sahnede yeniden görmek gibı. Bu yalnızca şarkı yanşması için gecerli değildi tabii; Dalida adına Fransız basınının koyduğu ödulün de, festival tanıtım kııapçığında bıle "Türkiye'de bir mit" olarak lanse edilen ve Erkan Özerman'ın sözleriyle en büyuk "pop idoT'ümüz payesini hakeden Ajda Pekkan'a verıleceği fena halde bellıydı. öylesine belliydi kı hem de, TRT kameralan bile ödülun verilmesine yakın jürı üyelerinin oturduğu bölume doğru hareketlenmişlerdi. Uluslararası bir şarkı yanşması düzenlemenin gerektirdiği bütünluklü bakış açısından ve kimi asgari yükumlülukleri yerine getirme sorumluluğundan bir hayli uzak olduğunu farkettiğimiz organizasyon komitesi, yalnızca TRT düşunülerek gerçekleştirilmiş bir "etkinük" ekseninde hazırlamıştı her şeyi. Yapılanlar, kendi "Alternariı Eurovision"u Helena Blagne (YUGOSLAVYA) fflZLJ GAZETEÖ NECDET ŞEN Ç İ Z G İ L İ K KÂMİL MASARACI FESTİVAL KULİSİ Arabeskin marifeti Akdeniz Akdeniz Müzik Festivali'nde sanatçüar, muzik adamları ve basın mensuplan Alba Club'de kalıyorlardı. Alba'mn havuzbaşı sohbetlerini bu yüzden hep müzik olusturuyordu. Bir ara Zülfü Livaneli, bir grup gazeteciyle bu yılki festivali konuşuyordu: Organizasyon bozuklukları, sanatçüann istekleri ve öteki sorunlar... "Bu yıl da acaba geçen yıl Amalia Rodriguez konserinde olduğu gibi seyirci, konserin yansında Aspendos'u terk edecek mi" sorusu herkesi düşündürurken, gnıba Hmcal Uluç, Aspendos'un konser ortasında boşalmaması için bir çözüm öneriverdi: Bir duyuru yapılabilir ve Enrico Macias gibi sanatçılardan sonra sahneye Ibrahim Tatlıses'in çıkacağı açıklanabilirdi. Böylece izleyiciler arasmda son ana kadar yüksek tansiyon sağlanabilirdi. komünıst değilim" dediğini, bu sözlerinin başma iş açtığım, bu nedenle Antalya'ya gelemediğini söylüyordu. Baalan, Yunanistan'ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhunyeti'nin yer aldığı hiçbir düzenlemeye katılmadığını, zaten Yunanıstan Dışişleri Bakanlığı'nın bir açıklama yaparak şarkı yanşmasına katüan Yunanlı sanatçılann Yunanistan'ı temsil etmediğini duyurduğunu, Hacıdakis'in de bu nedenle gelemediğini öne sürüyorlardı. Oysa asıl neden, hiç de bu kadar politik değildi. Festivalin hemen her arunda kendini duyuran organizasyon bozukluğu, Hacıdakis'in de peşini bırakmamıştı. Sanatçıya gönderilen uçak bileti, Turk Havayolları'nın Yunanistan'daki bürosunda kalmıştı. Her ne hikmetse, Yunanlı müzisyenin eline geçmemişti. O da, Türkiye'den ses seda çıkmadı diye kalkıp gelmemişti. Küçük Zülfü ve Küçük Ali Alba'daki havuzbaşı sohbetinde söz arabeskten açılmışken Hıncal Uluç bir anısım anlattı: "Çeşme'de Modern Talking'in konseri vardı. Çoğunluğu genç, yüzlerce insan çıt çıkarmadan kaşları çatık izledi konseri. Oradan çıktık, bir baktık, Çeşme inliyor! Tüdanya mıdır kimdir bilmem, biri 'Seni Sevmeyen Olsün' diyor, butün Çeşmeliler 'ölsun' diye avaz avaz bağırıyor. Olmaz böyle şey..." Bu arada söze Ali Kocatepe girdi: "Arada bir dınliyorum, melodisini yakalamak istiyorum, ama ne mümkün. Hiçbir şey anlamıyorum..." Bunun uzerine Hıncal Uluç, "Bence sen onları kıskanıyorsun, yıllardır onca beste yaptın, hiç o kadar satamadın," deyince herkes kahkahayı patlattı. Zulfu Livaneli dayanamadı: "Adının başında 'Küçük' olan malı götüruyor. Bence sen de bundan sonra 'Kuçük Ali' ol..." Sonunda olayı formüle etmek Hıncal Uluç'a duştü: "Küçuk Zülfü'nun besteleriyle Kuçuk Ali diye sahneye çıkın da görun nasıl iş yapıyorsunuz! Ama sozu bağlayan Zülfu Livaneli oldu: "Ben bıyığımı neden kestim sanıyorsunuz!" AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAIS TARİHTE BUGÜN 30 Eylül ROBINSON CRUSOE ISSfZ AOAYA DÜSÜYOR/ SAsMtşrr! e.oMANClSI DAAJIEL DEPOe (j£7V SAĞDAKf £M ÜNLU ROMAMf OLAN "/eoS/A/S C£USoE*MUA/ tLK 8ÖLUMLE/2IUDE, RAMANIM/AJ B/fiJDiĞl GEM' BAT'MCA 8f^ A//) ULAŞTfG/M/ KAfZAyA çiKTlGı YE&E S//S. ÇAKAR.Atc üsrrüfJE ttişrriZCııGı "3O EYCUL. •fĞS'3" mRıHiNİ ROBIMSOM CJ2JJSOEj Söz. /COMUSU APAPA 23 YIL GEÇt&MEK. 2O/S.UA/PA Snjö/rtt Crasoe adadah 19371987' YERLi MALI Hacıdakis niye gelmedi? Akdeniz Akdeniz Müzik Festivali'ndeki "Akdeniz Müziğinin öteki Ülke Müzikleri Üzerindeki Etkisi" konulu sempozyuma Yunanlı müzisyen Manos Haadakis'in katüacağı, günler öncesinden duyurulmuştu. Festival basladı, sempozyum yapıldı, ama Hacıdakis ortalarda yoktu. Yetkililerden bir açıklama da gelmiyordu. Açıklama yapılmayınca da birtakım yorumlar yapıhyordu. Kimikri, Hacıdakis'in bir süre önce bir röportajda, Melih Aşık'ın "Arka Pencere"sinde aktardığı gibi, "Yunanistan'da ünlü sanatçılar ya komünisttir ya eşcinsel. Ben kesinlikle ZÜLFÜ LİVANELİ Oturumu kazastz belasız yönetmeyi başardı. Organizasyon'un Akdeniz'e etkileri Festivalde Akdeniz Müziğinin Öteki Ülke Muzıkleri Üzenndeki Etkisi konulu sempozyum, en başta katılan konuşmacılar açısından bir muammaydı. Kim, nerede, ne zaman, ne kadar konuşacağını bilemiyordu. Yetkililer de, olayı tumuyle oturum başkanı Zulfu Livaneli'ye bırakmıştı. Livaneli, anında almak zorunda kaldığı kararlarla sempozyumu kazasız belasız yönetti. Zaten konuşmacılar, birkaç basın mensubu ve üniversite öğrencisi dışında sempozyumla pek ilgilenen de yoktu. Basılacağı vaat edilen geçen yılın sempozyum kitapçığı daha ortada yokken, sempozyuma ilgi gostermeyenleri suçlamak mumkun olmasa gerekti. Yunanlı besteci Manos Hacıdakis, Antalya'da Akdeniz Akdeniz Muzik Festivali'ne biletsizlik yuzunden gelemedi, ama festivalde bakanlık gözlemcisi olarak bulunan tstanbul Devlet Senfoni Orkestrası kornocusu Huseyin Coşkun da aynı nedenle Îstanbul'a dönemedi. Üstelik, kornocu Huseyin Coşkun, îstanbul'a zamanında dönemediği için Istanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın Avusturya ve Çekoslovakya turnelerine de katılamadı. îstanbul'a dönemedi kısı, 1924 yılındd S3SOJotani\\ Riga 29 (a.a.) Şimali Leionyanm kuçuk bir kasabası olan Cests'te Turkıye Elçisi Nuri Batu, dun 1877 TürkRus harbinde Plevnede esır duşerek Cesıs'e getırılmiş ve burada ölerek defnedilmiş olan 26 Turk askeri adına dikilen abidenin kuşad 50 YIL ÖNCE CumhuriYet 30 Eylül 1937 TürkRus harbinde resmıne rıyaset etmıstır. şanlı ordulara malık bulunan Bu heyecan verıci merasıme, iki memleket arasındaki şehid olan Türkler Turkiye ateşemilterı yarbay Mithat Akçaova ile Letonya ordusunun delegelen, butun mahallı makamlar dostluğu da temsil eyliyeceğını tebaruz ethrmiştır. Turkiye elçisile, Turk ateşemılıtermden başka, garnızon kumandanı miralay Şepko ve Cesıs belediye reısı Kaucis de 26 Plevne Turk kahramamnm abıdesıne çelenkler koymuslardır. GISLAVED Ounjraıujı en H ( U I B ıştirak etmıstır. Türkiye büyuk elçisi, nutkunda, bu abidenin aynı zamanda aynı sulh ve ıyi geçınme hedeflerini guden ve \ t LN bON MODA ŞOŞONUR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle