19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mıştır. Bunlar anayasanın çağdaşhk, özgürlükçü demokrasi, hukuk devleti kavramlarına çok şey yitirtmiştir. En önemlilerinden biri de "laiklik" ilkesidir. 12 Eylül Anayasası bunu, hem anayasal anlamda metni içine almış, hem de "Atatürk ilke ve inkılapları" içinde benimsemiştir. Oysa bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde eğitim ve öğretim laik değildir. Değildir çünkü, anayasa, kullarulan çapraşık anlatım ve çapraz yoruma açık metni ile, okullarda din dersleri, din kültürü okutulmasını zorunlu kılmıştır. Oysa, uygar dunyadaki anlaytşla; amaçlar geregi din egitim ve ögretimi yapan okullar dtsında, okullarda din dersleri zorunlu kılınamaz. Kılınırsa eğitimin ve öğretimin laik olduğundan söz edilemez. Bu okullar ise, bir toplumda pek büyük kesimin geçtiği yerdir. Gerçekte okullarda laikliğin kalkması, geleceğin gençlerini, daha ileride de tüm ulusu laik düşünce dışında kalmaya iter. Anayasanın yürürlüğe girmesinin hemen ardından laikliğe nasıl bir saldırı başlatıldığı henüz canlılığını korumaktadır. TRT'de laiklik oıurumu yapan yöneıici de kapanışta "şahsi ve TRT adma" tesekkürlerini bildirmişti. Böylece bütün Türk basuunı ayağa kaldıran, o talihsiz ve yanlış konuşmalar kurumca benimsenmiş oluyordu. TRT (devlet) kendi adırun geçmesine karşı çıkmadı. O günkü o, din ağırlıklı trafık, anayasadan edinilen izlenimlerden güç alıyordu. Diyeceğimiz odur ki, anayasada böyle tutarsızlıklar, çelişkiler vardır. Devletle birey ve toplum arasındaki denge yoktur. Çünkü anayasayı hazırlayanlar basbakanın sık sık başvurduğu benzetme ile elmalarla armutlan toplamaya kalkmışlardır. Bu yüzden de ortaya, her geçen gün, yeni yeni sorunlar çıkmış, eleştiriler yoğunlaşmış, anayasayı titizlikle korumak görevi olan hükümet bile bazı hükümlerin ezilip büzülmesine, çekilip çevirilmesine göz yummak ya da maddeleri askıya almak gibi yeni ve yapay bir çıkış noktası bulmak becerisinde kalmıştır. Çok kısa bir zaman dilimine sıgan, hele bir anayasa sürekliliginde, hiç denebilecek bir süre içerisinde ortaya çıkan bu sapraalar, bir tükenişin göstergesi olmuştur. Bundan anayasayı hazırlayanlar arasında bulunanlar da yakınmıştır. Oysa elmalarla armutlan toplamaya kalkanlann, sonucun mürdüm eriği çıkmasına şaşmamalan gerekir. Bazı kişilere siyasal yasaklamalar getiren anayasa maddesi de bunlardan biridir. Bireyler yasalarda yazılı suçlardan dolayı cezalandırılabilir, siyasal yasak altına alınabilir. Fakat yasada suç olduğu yazılı olmayan bir fiil için bireylere hiçbir sey yapüamaz. Sonradan çıkanlacak yasalara böyle hüküm konamaz. Anayasalara da konamaz. Hukukun üstünlüğü ilkesi yürür; çok kez de o madde varsayılmaz. Böyle bir hükmün varhğı halinde ise hukuk devleti niteliği sakatlamr. Türk halkı hukuk de\ leıine aykırı bir hükmün anayasadan çıkarılnıasına \c eski oylarının iptaline oy verirken. önünc getirilecek hukuk devletine ve demokrasiye aykırı öbür anayasa metinlerine karşı tutunıunun neolacağını da eöstermişıir. Artık bu hükümleri anayasada tutmaya devam etmek halkın iradesine kar>ın tersini yapmak olur. Türk halkının referandıım fırsatında verdiği mesajııı bir yoıuı de budur. 12 EylüTdeki «Evet" ile 6 Eylül'deki "Evet" 6 Eylül referandumunda verdiği oylarla Türk halkı, 12 Eylül Anayasası'nın, bir ulus için hiç de yüz ağartıcı olmayan çağdışı hükümlerinden birini iptal etmiştir. Bu iptalde Türk ulusunun verdiği mesaj şudur: 1987'lerin Türkiyesi, 12 Eylüllerin Anayasası ile yönetilemez. 6 Eylül oyları ile Türk halkı, aynı zamanda anayasada yer almış öbür çağdışı hükümleri de onaylamadığını göstermiştir. PENCERE 24 EYLÜL 19 Atatürk'ün İşlediği Suçlar? DÜNDAR AKÜNAL Hukukçu önü kapatıiıp, elinden seçim yapma olanağı alııunca, sağduyusunu kullanarak oy veren Türk ulusu. kcndisine seçme Ozgürlüğü tanınınea gerçek iradesini kullanmıştır. " 6 Eylül" referandumunda verdiği oylarla Türk halkı, 12 Eylül Anayasası'nın, bir ulus için hiç de yüz ağartıcı olmayan, çağdışı hükümlerinden birini "iptal" etmiştir. Gerçekte Türk uluso, " 6 Eylül" oylan ile 12 Eylül Anayasası'na daha önce verdiği kendi oylannı "iptal" etmiştir. Bu "iptal", temelde 12 Eylül Anayasası'nın demokrasi ile yönetilen bir hukuk devletinde "oiamaz" değil, "dUşünülemez" durumdaki çağdışı bütün hükümlerine, Türk halkının bir mesajıdır. O mesaj şüdur: "1987'lerin Türkiyesi, 12 Eylüllerin Anayasası ile yönetilemez." Bir devlet sürekliliğinde, göz açıp kapayacak kadar denilebilecek, kısa bir süre sonra anayasa hükmünü tersine çeviren oylardan çıkan lemel sonuç budur. Dünkü 12 Eylül "evef'leri ile bugünkü 6 Eylül "evef'lerinin sözlüksel anlamlan ne kadar aynı ise içeriksel amaçlan da o kadar ayrıdır Türk ulusu, daha önce de, kendisine olanak tanındığı zaman, özgür ırade gücünü nasıl kullanacağını göstermişti. 12 Eylül Anayasası'nın kabulünden bir yıl sonraki 6 Kasım seçimlerinde, o günün yönlendiricilerince, kendisine oy vermemesi önerilen bir partiyi iktidara getirmiş, iktidara getirmesi istenilen bir partiyi de, ana muhalefet yerini bile çok görerek, son sıraya itmişti. Böyle yapmıştı, yapabilmişti. Çünkü, 12 Eylül Anayasası'nda olduğu gibi, bu anayasayı kabul etmekten baska çare, bu anayasayı kabul etmektir, diye düşünmek zorunda bırakılmamıştı. Gcr^i 6 Kasım seçimlerinde egemen güçler milletvekili adaylarını denetimden geçirmiş, istemediklerini " v e t o " ederek listeden çıkarmıştı. Partilerin veto edilen birinci sıra adamlarının yerini de, arka sıralardan gelenler almıştı. Böylece; adamlar bir çeşit "dolayh atama" ya da "doğrudan onay" yolu ile seçime katılabilmişlerdir. Durum buydu. Ama halkın elinde yine de bir seçme yapma olanağı vardı. Sonuç Bir kez daha yineleyelim ki, W87'lerin Türk toplumu çağdaş toplumla aynı hakları yaşamak isteğindedir. Türk toplumunu "halkımız geridir, rüştünü ispat etmemiştir" sözleriyle çağın dışına itmeye kalkışmak yanbştır. Hiçbir ülkenin halkı tümüyle ileri ya da tümüyle geri değildir. Gözlerimizi yalnız değişen köyîere, kentlere, kıyılara çevirip değişen Türkiye'ye bakmak yanlıştır. özde değişen hızla değişmekte olan toplumdur, insandır. Onun özlemlerini, insanca yaşamak hakkını, iç dünyasmdan gelen isteklerini gözardı edemeyiz. Hem devletin yapısını Türk toplumunun siyasal ağırlığına oturtmak, siyasal yazgısını onun oylarına bağlamak hem de haklarını kısmak, özgür lüklerini sınırlamak, uzun süre ayakta kalabilecek sağlıklı bir yaklaşım oiamaz. Türkiye'de çok şeyler değişmiştir, değişmektedir ve değişecektir. Evet, Türkiye'de sürekli bir şeyler degişmektedir. Iktidann da mubalefetin de görmeziikten gelemeyecegi bir şey! Yasalar, toplumu gerisinden izlemek yerine, onunla birlikte yürürse çok şey kazanmış oluruz. Sanırım o zaman yansı onanmla geçen onar yıllık dönenceli demokrasimiz de kendimizin olur. Politikacılar için de bu bir demokrasiye içtenlikle inanmışhk sorunudur. Politikada halkı kendiniz için yönlendirebilir, saptınr, yanıltabilirsiniz. Fakat bunlann geçidliğini, bir gün aynı halk tarafından tepetaklak edilmesini önleyemezsiniz. Demokrasi tarihinin dili ile "halkın bir bölümünü her zaman için, tümünü de kısa bir zaman için aldatabilirsiniz. Ama bütün bir halkı her zaman aldatamazsınız. Beklenmedik mirasçı Seçim yapıldı. "Seçimi kazanmaya, hatta iktidar olmaya mahkum" olduğunu pek fazla yineleyen bir parti, "suskun" halkın oylan ile kaybetmişliğe mahkum edildi. Ve bu partiye göre tasarlanmış iktidar, bir anda, arka sıralardan gelen bir "beklenmedik mirasçı''ya, ANAP'a intikal ediverdi. Yine iktidar varsayımlı parti için uyarlanmış hukuk düzeni, siyasal olanaklar, hesaplanmış "lcraatın lçinden"ler de bütün mirasla birlikte ANAP'a geçti. O da bu, "çok partili görünümlü tek parti demokrasisi"ni bir yanına laik cumhuriyetin milli eğitiminden laikliğe kaldıran 12 Eylül Anayasası'nı, bir yanına bol faizli ekonomiyi alarak, "kararnameli devlet yönetimi"ni kurdu. Referandumdan geriye bir kez daha dönersek: "12 Eylül Anayasası bir çelisik kurallar topluluğu oluştunnuştur. Kişilere temel hak ve özgürlükler tanımış; bunlan kişiye sıkı sıkıya bağlı, dokunulamaz, devredilemez, vazgeçilemez saymış, siyasal, sendikaJ vb. hakları düzenlemiş, fakat butün bunlann bir bölümünü yasalar yoluyla bir bölümünü de kendi getirdiğı kısıtlamalarla geri al OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Emeğin Partisi Olmak... Demokrasi için mücadele veren ve bu uğurda yaşamını yitiren Gururumuz, Onurumuz... DİDAR ŞENSOY'un KEMAL KESEN ERZURUM ASKERt CEZAEVİ Ölüm adın kalleş olsun. Devrimci kavgamızda şehit düşen anısını yaşataeafcız. KESEN AtLESt ADINA DİDAR ŞENSOY mucadelemizde yaşıyor, yaşayacak. Saygıyla anıyoruz. "... İnsanların uğruna çalışabilecekleri, inanabilecekleri bir şeye karşı derin bir özlem duydukları..." Erich Fromm bu inançtadır... insanlar gerçekten de uğrunda savaşım verebilecekleri, inanabilecekleri bir "şey'in özlemi içindedirler. Nedir o şey? Güvenli, mutlu, korkusuz bir yaşam... Yine Fromm'a göre, 'Toplumculuk, yalnızca sosyoekonomik ve poiitik bir program değildir, endüstri toplumunun koşullannda hümanizm düşüncesinin gerçekleştirilmesidir." Ülkemizde gerçek anlamda bir toplumcu partinin var olduğu. söylenebilir mi? SHP ve DSP kimi çevrelere göre 'toplumcu' görüntüde birer partidir Ama Ecevit'in son zamandaki tutumu, ileri sürdüğü düşünceler (son olarak, "DYP ile aynı görüşteyiz" gibi sözleri) DSP'yi toplumculuktan, sosyaldemokratlıktan uzaklaştırmıştır. Geçen yazımda da belirttiğim gibi, DSP ortanın sağında bir siyasal kuruluş olmuştur. SHP'nin toplumculuğu da Fromm'un görüşlerine pek uymuyor. "Hümanist düşüncenin Oerçekieştınlmesi" yalnızca emekten yana olmak değildir; emeğin temsilcilerini siyasal savaşıma sokmak, daha doğrusu emekçilerin de ülke yönetiminde etkin olmalarını sağlamaktır. Bugün Türkiye'de işçi sendikalannın önemli bir ağırlığı yok. 12 Eylül döneminde çıkarılan yasalarla sendikalar eski önemini yitirmiştir. SHP içinde emeğin sesini duyurabilen kişiler sayılıdır Yönetim kadrolarına baktığınızda emekçilerin, yani elleriyle kollarıyla yaşamlannı kazananların sayılarının pek az olduğu görülür. Oysa sosyaldemokrat bir parti her şeyden önce işçi sınıfı ile kaynaşmak. yönetımde. parlamentoda işçi sınıfının temsilcilerine öncelikle yer vermek görevindedir. Şu hızlı seçimde. sosyaldemokrat tek parti SHP'nin adaylarını bugünlerde öğreneceğiz. Bakalım emekten, emekçiden yana kaç kişi listelerin ön yerlerinde olacak!.. işçi sınıfının temsilcileri acaba SHP listelerinden Meclise girebilecekler mi? SHP. emekçi yığınlarının güvenini ancak böyle sağlayacaktır. Emekten yana, emekçıdervyana adayların etkinliğiyle parlamentoya gerçek sosyaldemokrat temsilcilerin, yani emekçilerin girebilmesiyle... "Toplumculuk akla dayalı olmalıdır". Akıl. geniş halk yığınlarına daha iyi, daha mutlu bir yaşam sağlamayı gerektirir. Czilen. yoksulluk çeken, hakları elinden alınan kesim emekçilerdir. Emekçiyi yalntzca bir oy deposu gibi gören partiler siyasa sahnesinin ön yerlerindedir. Emeğiyle geçinen halk boş sözlerle, içtenliksiz davranışlaria yıllardır kandırılıyor. Toplumculuktan yana olanlar, çahşan kesimin haklarını. özgürlüklerini savunanlar hemen her dönemde horlanıyor, eziliyor, türlü baskılaria cezalandırıhyor, politikadan uzakta tutuluyor Onlar yalnızca yönetilecek, onlar yalnızca oyları ellerinden alınacak insanlardır Hiçbiri siyasa alanında etkili olmamalı, etkin yerlere getirilmemelidir! (Arkası 15. Sayfada) İBRAHİM YILDIRIM VE ARKADAŞLARI MALATYA KAPALI CEZAEVİ DİDAR ŞENSOY'u mucadelemizde yaşalacağız OVERSEAS OPPORTUNITY A leading Italian company seeks a qualified "Instrument / Mechanical Specia Pist" for maintenance contracts in IRAN. Fluency in English is essential.1 Please send full c.v. to HEMSA LTD. Tünelgeçidi tşhanı301 BeyoğluİSTANBLL ZABİT İLTİMUR VE ARKADAŞLARI İSPANYOLCA EVRENSEL BİR DİLDİR. Dilkur'da İspanyol öğretmenlerin yürüttüğü İspanyolca kurslarına kayıtlar başlamıştır. Seviye testi : 24.9.1987 Perşembe Kurs başlangıç : 5 EKİM 1987 Pazartesi "2000'e Doğru" dergisini yine toplatmışlar. Dergi Atatürk "Kürtlere Mahaili idare" hakkının verilmesine ilişkin bir yaz nı yayımlamış. Gerçekten 1922'de Mecli6 tutanaklarına g< miş böyle bir belge var. Toplatma kararının gerekçesi de ilginç: "Derginin 39. sayısındaki "Kürtlere Mahaili idare" başlığı tındaki yazı ile aynı derginin 35. sayısının "Kürtlere Özerklik" b lıklı yazılarla Güneydoğu illerimizin bir bölürnünde halen sün rülen bölücü eylemler göz önünde bulundurulduğunda, iki; yıda arka arkaya aynı konunun işlenmiş olması, Atatürk'ün ı rüşlerinin kamuoyuna yansıtılması amacının sınırlarmın aşılc ve Türk Ceza Kanununun 142/3'te tarif edildiği şefe/cte milli d, gulan yok etmek ve zayıflatmak için propaganda yapmak n hiyetinde olabileceği şekilde değerlendirilerek toplatma kaı alınmıştır." * Bizim ceza kanunumuzun devlete karşı işlenmiş suçlar t lümü, Talleyrand'ın bilinen özdeyişini anımsatır. Ne demişti ünlü politikacı: Bana bir sözünü verin, ben o adamı asayım. Atatürk'ün söylediklerı ve yazdıkları arasında bugünkü dı letimize karşı suç niteliğinde çok şey var; "Büyük Nutuk"un: nundaki 'H/faöe"sinde Gazi Mustafa Kemal, gençliğe şu ç revi vermiştir: Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelet muhafaza ve müdafaa etmektir. (...) Bir gün İstiklâl (bağıms lık) ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen vazife atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraıtini (şt larını) düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait çok namüsait ( verişsiz) bir mahiyette tezahür edebilir (oluşabilir). İstiklâl ve Cu huriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali gör memiş bir galibiyetin temsilcisi olabilirler." Atatürk en kötü koşulları sayıp döktükten sonra daha da t tüsünü şöyle belirliyor: Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üı re. ülke içinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet, hatta rt/y net içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menı atlerini müstevlilerin (istilacıların) siyasi emelleriyle tevhit ec bilirler (birleştirebilirler). Ey Türk istikbalinin evladı!.. İşte bu a val ve şerait içinde dahi vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyet kurtarmaktır." Atatürk'ün "Hitabe"sini okuyan yurtsever bir genç ne düş nür? Çevresine şöyle bir baktığında ne görür? "Dünyada eı sali görülmemiş bir galibiyetin temsilcisi" olan Amerika Türl ye'ye girmiş; bizimkiler de "Amerika'nın kucağına oturmus." ÜI içinde iktidara sahip olanlar kişisel çıkarlarını (şahsi menfa; lerini) yabancıların "siyasi emelleriyle tevhit etmişler" (birleşt mişler). Bu duruma bakan bir genç, Atatürk'ün kendisine em net ettiği bağımsız Cumhuriyeti korumaya kalktığında ı olacak? Soruya yanıt yaşamda verildi. 27 Mayıs öncesinden başlayarak bugüne kadar gelen ve bu dan sonra da sürecek gibi görünen gençlik sorunu, genç1, eylemleri, gençlik önderlerinin asılması için birbiri ardına k rulan darağaçlarmın bir başka anlamı var mı? Yaşlı kuşaklar gençliği neden düşman gibi görüyorlar? * Peki, bu köşede üç dört gün üst üste "Atatürk'ün Gençlit Hitabesi" yayımlansa suç olur mu? Vallahi olur mu olur.. Yaşadığımız dönemde siyasal iktidarın yetkili bakanlığı t açıklama yapsa, bir genelge çıkarsa, Atatürk'ün hangi sözle suç oluşturur, hangi sözleri suç oluşturmaz, anlasak. Yaza lar. yazı müdürleri, yayıncılar için böylece güvence sağlanm olur; dergıler de toplatılmaz. Öyle günlerde yaşanıyor ki hem liberal siyasal iktidanmız vs hem de maşallah en koyusundan baskı rejimi sürüyor. 1 K; sım genel seçimlerinde ANAP'ı yine sandıktan çıkaralım da b durum sürsün; liberal, yarı militer, yan bağımsız, muhafaz; kâr baskı rejıminin tadına doyum olmuyor. New Turkish Charter Aırline based in IZMIR requıres operating Boeing 737 aircraft and startıng its operatıon in April 1988 REOUIRES FOLLOVVING PERSONNEL for entry around December 1987 PILOTS CAPTAINS and COPILOTS Adres : Taksim Cad. No: 91 Taksim Tel : 155 32 99 155 34 % holdıng B737 type ratıng (or sımılar) and havıng excellent knowledge of English fluent in Turkish and English and faır *nowiedge of German AIR HOSTESSES fluent ın Turkısn knowledge of English TAKSİM SANAT EVİ Bar • Restaurant 7. YIÜMIZDA SIZ DOSTLARIMIZLA YİNE BİRLIKTEYİZ, Tel 144 25 26152 07 73 r.AKSİM SANAT EVİ v> SANAT EVİ BODRUM l•! GÖRSAN A Ş KiirLiHijıiAır. C H I E F AIR H O S T E S S (nstu:or TURK DILI DERGISI tkinci sayısı: ömer Asım Aksoy, Sami N. Özerdim, Prof. Nermi Uygur, Sami Karaören, lsmet Zeki Eyüboğlu, Prof. Mümtaz Soysal, Cemil Yener, Doç. Mehmet Fuat Bozkurt, Mahir Ünlü, Naim Tirali, Behzat Ay, Ercan özgür, Arslan Kaynardan ve Arat Ovalı'nın yazılarıyla çıktı. PK 118 Kadıköylstanbul Özgttrlük ve maceranm tadı • • • . •İ.'A' PÜ 1 t 1379 Yll i İORA PL.467 TEDBİR UYARINCA SİGARA SAĞLIĞA ZARARLİDIR.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle