24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 AĞUSTOS 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 MUZK Cazın en etkileyici kişiliklerinden saksofoncu Gerry Mulligan: KİM KİME DUM DUMA BEMÇ AK Dtinya sevgisizlikten batacak yesi) ile başladı. "Lincoln'ün Portresi" ikinci eserdi. Ilk bölumün son eseri ise yine çağdaş ABD'li bestecilerden Harry Freedman'a aitti. Bestecinin bariton saksofon ve orkestra için yazdığı "The Ssıx Chronicles" adlı 4 kısa eserinin solisti Gerry Mulbgan'dı. Mulligan bu kez "gerçek sesi" olan bariton saksofonu ile salonu dolduran çoğunluğu klasik müzik dinleyicisi olan müzikseverleri kendisine bir kez daha hayran bıraktı. İkinci bölüm Mulligan'ın bariton saksofon ve orkestra için yazdığı senfonik bir eser olan "Entenf'la başladı. Mulligan orkestranın önünde birinci kemanla şef arasında, elinde oldukça "makul" boyutlara iniveren koca bariton saksofonu ile şefi, orkestrayı ve salonu, güç anlatılır bir ülkeye doğru unutulmaz bir yolculuğa çıkardı. 30 yıl önce Miles Davis'le birlikte başını çektikleri "Cool" akımının bu her haliyle "Cool" ustası swingi hiç elden bırakmadığı bu bestesiyle salondaki eski hayranlarına da hiç yabancılık çektirmedi. "Entent" bittiğinde, dinmeyen alkışlar karşısında şef Sasson salona dönerek, endişe edilmemesini son eserden sonra "Entent" i yineleyeceklerini esprili bir biçimde duyurdu. Son eser Çaykovsld'nin "1812" Uverturü idi. Sasson ve San Remo Senfoni Orkestrası, Mulligan'ın en "Cool" partisyonlarından, Çaykovski'nin en fırtınalı denizlerine uzanan bu ilginç programla muziğin ne kadar geniş tepsiler içinde sunulabileceğini de gösteriyordu. Mulligan ve orkestra, bisten sonra uzun süre sahneyi terk edemedi. "Yadırgadığımız" bir başka ayrıntı da son orkestra üyesi de kalkmadan kimsenin yerinden kımıldamaması idi. Kuliste Mulligan mutlu idi. "Bravo Maestro" diye kendisini kutlayan orkestra üyelerine ilginç Amerikan İtalyancası ile teşekkür ediyor, yine geleceğine söz veriyordu. Konserden önceki akşam ve konser sonrası uzun süre birlikte olma fırsatı bulduğum Mulligan'a kısa süre önce Istanbul'da iki konser veren Chick Corea'nın klasik müzikle caz arasındaki çizgiyi kaldırmaktan soz ettiğini anımsattım, düşüncelerini sordum. Mulligan "sadece Corea 1 nın degil pekçok caz sanatçısının bu çizgiyi zorlayacak kapasitede olduğunu, muzisyenlerin önce kendilerini. yeteneklerini kesfetmeleri gerektiğine inandığım" söyledi. Ama çizgi için, "Hep vardır ve olacaktır, sorun da bu zaten, farklılıklar her zaman ilk göze çarpan şejlerdir, çaba gostermeden göriilebilir, zor olan ama giızel olan, benzeriikleri yakalayabilmektir," dedi. San Remo'dan önce Tel Avivde New York Filarmoni Orkestrası şefı Zubin Mehla'nın konuk olarak yonettiği Tel Aviv Filarmoni Orkestrası eşliğinde bir konser veren cazın bu ezeli varoluşçusu bana da bir soru sordu: "Dünya neden batacak biliyor musun?" Ve bana fırsat bırakmadan kendisi yanıtladı: "Sevgisizlikten!" Virtüöz bariton saksofoncu ve besteci Gerry Mulligan, San Remo Senfoni Orkestrası eşliğinde verdiği konserde saksofonun yanı sıra kendi sesiyle de ttalyanlara unutamayacakları bir akşam yaşattı. Yaptığımız söyleşide Mulligan bana, "Dunya neden batacak biliyor musun?" diye sordu ve banafırsat bırakmadan kendisi yamtladv "Sevgisizlikten!" SADETTÎN DAVRAN SAN REMO "Vurttaşlanm, Urihten kaçamayız. Dingin geçmişin dogmalan, günümüzün fırtınalarına dayanamaz. Çok büyük guçluklerle karşı karşıyayu ve üstesinden geltnek zorundayız. Içinde bulunduğumuz koşullar 'yeni' olduğuna göre biz de 'yeni' dıişünmek, 'yeni' davran•nak zorundayız." Ayakta iken 1.92 boyunda idi. Ve böyle demişti. Lincoln sakin bir adamdı. Aba Lincoln sakin ve melankolik bir adamdı. Ama demokrasiden söz ettıği zaman!.. Şöyle demişti: "Köle olmak istemedigim gibi, 'sahip' de olmak istemiyonım. Benim demokrasi anlayışım budur. Bunun dışında hiçbir $ey demokrasi değildir." Bu sözler ABD'nın 16. Bışkanı Abraham Lincoln'ün KuzeyGüney Savaşı'nın en kanlı carpışraalanndan Gtysburg'daki tarihsel söylevinden. ABD'li çağdaş besteci Aaron Copland'ın Lincoln'ün trajik yaşamından esinlenerek yazdığı "Lincoln Portrait" (Lincoln'ün fcOK ÇOK GUZEL UNUTULMAZ BİR YOLCULUK San Remo'daki konserde Gerry Mulligan, eünde oldukça "makul" boyutlara iniveren koca bariton saksofonuyla, şefi, orkestrayı ve salondaki dinleyicüeri, güç anlatıür bir ülkeye doğru unutulmaz bir yolculuğa çıkardı. Portresi) adlı senfonik eserınde, yanm yakın gözlükleri ile söz kobaşkanın bu kısa ama etkileyici nusu dönemin Kongre üyelerinsöylevi de "resilatif" olarak yer den birini andıran Mulligan, çok almakta. iyi denetlediği etkileyici görünuCazın yaşayan en etkileyici ki şünün yanı sıra, pekçok tiyatro sanatçısını kıskandıracak diksişiliklerinden, virtüöz bariton yonu ile de söylevi okurken, saksofoncu ve besteci Gerry Mulligan (1927), San Remo Sen Copland'ın eserine unutulmaz bir boyut ekledi. foni Orkestrası eşliğinde burada verdiği konserde saksofonun yaItalya'nın müzikle iç içe yaşanı sıra kendi sesi ile de ttalyan yan kentlerinden San Remo'nun lara unutamayacakları bir akşam Michel Sasson yonetimindeki yaşattı. Senfoni Orkestrası, programma Lincoln'a yakın boyu, bembe yine ABD'li besteci Leonard yaz saçları, düzgün kesilmiş Bernstein'ın ünlii eseri "West Sibembeyaz sakalı, beyaz smokini, de Story" (Batı Yakasının Hikâ HIZLI GAZETECİ SECDET ŞE\ CEHAP A&; . tutARKBN At>i •• ORÖA. • / t>i tAHB NA, ŞtlMA \&İZİM UANIM VEHİ FENA Î%ETTİGERÇÎ BBN DE ^/JT/titŞ ZlflHU UlkTA YESİNE /A/ÛN/MAV4(?AK' BUN U yA... BlLiRSİNİZ BİIİMKİ 6l'0İ ıNSmLAR BOL YARATIR 0UNLARPAN ÇİRİ 0B ?k?Al BURNU AÇ\KLARl 0ATMIŞ BlR PÜŞMÛN ZlRUuSlN/N 8ULUNPU6U (jZERİNE.. AMÛ Ç t Z G t l İ K KÂMtL MASARACI RpSjflpO nl1l1J1ll1JTl1JYl 20 Vlll fiM £"" birçoklarmca "klasik"gözüybir zamanlann ünlu t0B ueuııco uıuurnurıu/ı xı/. yuı luluğu Beatleshn beUeklerde en çok yer eden albümlerinden biri de "Sgt. Pepper" idL İlk kez 196Tdepiyasaya çıkan albümün 20. yth geçenlerde Londra'daki Abbey Road Stüdyolan'nda bir partiyle kutiandu Beatles'm üyelerinden Paul McCartneyHn de katüdığı kutlama partisinde, uzun adıyla "Sgt Ptpper's Lonely Hearts Club Band" adlı albümün yeni gerçekleştirilen "compact disc'1 de sunuldu. le bakllan . AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KE\LAL GÖKHA* Ezginin Günlüğü topluluğunun üçüncü kaseti "Alagözlü Yar" Başanlı bir çokseslendirme Ezginin Günlüğü, "Seni Düşünmeic" ve "Sabah Türküsü"nden sonra üçüncü kaseti "Alagözlü Yar"ı da piyasaya çıkardı. "Alagözlü Yar", bazılan oldukça popüler 10 Azeri türküden oluşuyor. Geleneksel ezgiler üzerinde oldukça titiz ve dikkatli bir çokseslendirme gerçekleştirilmis. BLRAK ELDEM Ezginin Gunluğu topluluğu aşağı yukan duzenlı aralıklarla yayımladığı kasetlerinin uçuncusünu kısa bir süre önce piyasaya çıkardı. "Alagözlü Yar" adlı bu çalışma önceki ikı kasete gore daha buyuk ılgi göruyor gibi. Kuşkusuz, bunun en onemlı nedenlerinden bıri, Ezginin Gunluğünun bu kez tumüyle Azeri turkulerden derlenen folklorik bir yapıt ortaya koyması. Azeri türkuleri kim sevmez? "Alagözlü Yar" bazılan oldukça popüler olan on Azeri türküden oluşuyor. Sozgelımi " D u t a g a c ı " , "Laçid" ve "Nazende", daha önce birçok Türk sanat muziği şarkıcısının repertuvarında >er almış, sevilen türkuler. Diğerlen ise bu ture ozel bir ilgi duyanlar dışında pek fazla kışinin bilmediği, ancak ezgisel özellikleriyle hemen kulağa yerleşiveren Azen havalan. Dıizenleraelerin tumu Ezginin Gunluğu tarafından yapılıren, geleneksel ezgiler üzerinde cldukça tıtiz ve dikkatli bir çokseslendirme gerçekleştirilmis. Zaten "Alagözlü Yar"ı herhangi bir Azeri turküleri kasetınden ayıranda duzenleme ve icradak, alışılmamış zenginlikle, birbirinden sevimli melodiler üzerine kurulu geleneksel teksesli türkuleri. Batılı kulaklann yadırgamayacağı yapıda sunması. "Çokseslendirme" denen olay Türkiye'de onca belirsizliği içinde barındırıp bir tur "çoksazlılıga" dönüşürken Ezginin Günluğu'nun bu konuda oldukça duyarlı davranıp hem türkülerin "ruhunu" koruması hem de başanlı bir çokseslendırmeye gitmesı kuşkusuz keyifli bir olay. Aslına bakılacak olursa "Alagözlü Yar"ın ılk habercisi, Ezginin Gunlüğu'nun bundan oncekı albümunde gizliydi. "Sabah Turkusu" adlı çalışmalarında Cabbarzade ve Cangirovdan aldıkları "Aykız" adlı Azeri besteye de yer veren Ezginın Gunluğu elemanlan, bu parçayla sanki olası bir Azeri derlemenin de ilk sinyalini veriyorlardı. "Aykız"ın çok beğenilmesi bir yana, özellikle vokalde Hakaa Yılmaz'ın başarüı yorumu, topluluğun bu tur çalışmalara yönelmesini destekler nıtelıkteydi. "Alagözlü Yar"a da baktığımızda yıne Hakan Yılmaz'ın vokalde oldukça yuksek bir performans gösterdığinı fark edıyoruz. Topluluğun ikınci adarnı durumundaki Emin İgus'un vokaJlerine de dıyecek bir şey yok; ancak Azeri türkuler konu olduğunda Yılmaz'ın bu türe olan yatkınlığının hemen kendini belli ettiğini soylemelıyiz. "Semeni" adlı turkude solo yapan Şebnem Başar, daha önce "Seni Duşunmek" adlı ılk albumde görunmuş, ancak "Sabah Türküsü"ne kalılmamıştı. Başar'ın kulağa çok hoş gelen bir soprano sesi olmasına karşı n yorumlarda zaman zaman fazla "akademik" bir hava yaratuğını ve bunun da turkuyu doğallığından biraz uzaklaştırdığını belirtmek zorundayız. Yine de Başar, "Sabah Turküsü"ndeki Gülnaz Gover'e göre ezgiye daha "egemen" bir yoruma sahip. Ezginin GunJuğu'nun en onemli dezavantajı, ıstikrarlı ve sureklı bir kadro oluşturamaması galiba. Üç albume baktığımızda, tumune de katılan dört beş isim olduğunu göruyoruz. Elemanların sürekli bir hareket içinde bulunması ve topluluğun karşımıza her albumde değişık kadroyla çıkması, "olurmuş" bir yapının ne zaman bıçimleneceği konusunda da soru işaretleri yaratıyor. Aslında aynı sonın, Ezginin Günluğu'nun henüz tur konusunda netleşmemiş olmasıyla da ilişkili. Her şeye karşın "Alagözlü Yar", geleneksel ezgılerin yeniden duzenlenip yorumlanarak derlenmesi konusunda oldukça başanlı bir örnek durumunda. "Her şeye karşın" diye başlamamızın nedenı, beste ve özgün yaratım olgusunun onemını kabul etmemize karşın, folklorik yapıtların modern anlayışla düzenlenme^i ve canlılığım yitırmeden yorumlanması konusunda bu denli yetkin örneklere rastlamanın da hayli sevındirici olmasıyla ilişkili. Nadir Goktürk'ün "Sabah Turku$u"ndeki bestelerine bakınca. Ezginin Gunluğü'nü kendi yaratımlarını seslendırmeye gudulemek geliyor insanın içinden. Ama "Alagozlu Yar" da azımsanamayacak onem ve değerde bir yapıt. Bu tur "ciddi" geleneksel derieme çalışmalarına bugune dek kaç kez rast'.adık kı? Arkadaşının cenazesinde şarkı söylerken öldü Kültür Servisi Özellikle 1940'larda ve 1950'lerde unlenen caz ve pop grubu Delta Rhythm Boys'un 73 yaşındaki bas şarkıcısı Lee Gaines, Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de öidu. Öte yandan, topluluğun baritonu Hugh Bryant da, Gaines'in Helsinki'deki cenaze toreninde şarkı söylerken bir kalp krizi geçirerek hayata veda etti. Lee Gaines, sanat yaşamı boyunca Ravens, Dominos ve Drifters gibi birçok vokal dortluyü derinden etkilemiş, Duke Ellington'ın da seslendirdiği "Just ASittin and ARockin" ve "Take the A Train" gibi birçok ünlü şarkının sözlerini yazmıştı. 1940'ların ve 1950'lerin tanınmış vokal grubu Delta Rhythm Boys, FJla Fiizgerald, Count Basie, Fred Astarie ve Les Paul gibi unlülerle plak doldurmuştu. Dört yuzü aşkın plağı olan topluluk otuz beşten fazla uzun filmde ve müzikal kısa fılmde görünmüştü. Gaines'in cenaze töreni sırasında olen bariton Hugh Bryant ise topluluğa 1962'de kaülmıştı. Daha önce Broadway'de sahneye çıkan ve birçok caz muzikaliyle turne gerçekleştiren Bryant ellilerindeydi. Sanatçı, son 15 yıldır Finlandiya'da yaşıyordu. iJok epatidirrtKuRtâiRiLrnayı b l a y ı afcm. e t m e knRtafiıLan\.e»ın'' TARİHTE BUGUIV MÜMTAZ ARIKA.\ 5 Ağustos ILGINÇ BlR KIŞI': EŞREF ŞEF/Kf. 1696 '04 8UGUN, ÛMLÜ SAZETECf VE RAOYO SPtKERİ EÇgEF ÇEFİK (A7BBEY) DÜNYAYA SELUİÇTİ. BİR. SÜIZE,F/SAN£4'DAK.ı SiyASf BiÜMLEG O/CULUMDA ÖğeEA/iU GÖREN Ef/SEF ÇEFİK,I. DÜNYA SAVAŞl yiMCA YUBM DÖNEISe*: ÇANA&CALE SAt/AŞt'MA GÖNCİLUİ KAriLMtŞTI. SAVAÇTAfJ SONSA GAZ£TÇCIUK YAPMAYA SAÇ LAMlŞ, bAHA SONSA DA /STKAJguL ISAOyOSU'MUN tXJRUCU~, LARl ABAStNDA YEfS ALMIÇTI. ÖZELÜKLE 6ÜREÇ KAe{ LAŞMALAISINI AKTAIZAMS/YLA 774MNAN EŞgEF ŞEF/K 'İN ÜENKJJ ÛSLUBUYl/* YAPrrSl SOHBET PfZOGRAMLAet [>E ŞÖYLE OEMİÇVİ : "EFEMOlM, Bid OİNLEYtClMİZ SO&UYOR, BAUK KAUA6A ÇlKAR M/YM/f?" "Ç/AS4A IFRIKA'NIN DBNİZE KIYISI OIAA/gİG ÜUCEStfJDE,MEODÜCEZIK ÖYLE KUVyETU OLURMUÇ Kİ,P£NlZ yÜ£SeU/JCE, KfY/İVUy AĞAÇLA&/M BÛYUK yAP&4£LA/H uZEJZıMDE 50 YIL ONCE CumhurİYet Halk türkülerimiz ve onları söyliyvnler Masaların, pıyanonun üzermdeki, kenarda ve koşedeki saksı ve çiçek demeüerile bir bahçeyi andıran ılık ve aydtnlık muattar salonun geniş pembe koltuklarının bırine gömülmitş, şu renk renk leylak ve karanfil yığımnın serin, pırıl pırıl yatağmdaki ışıllıya dalmış, Sa/iyenin bir su gibi temız, bir su gibi berrak sesini dinliyorum: " Sevmediğim eseri okumak zahmetine katlanamam. Okurken evve/a ben varım, sonra karşımdakiler... Fakat bir an ge/ırkı ben de yok olurum, karşımdakiler de yok olurlar ve var olan sade bir ses kalır. Işie bu ses kalabalığı eğer bir büyü gibi kavramış, sarmış, suruklemişse, eğer içten geldiğı gibi içlere işleyebilmişse mesuttur. Bu sozlerimle, halk şarkılarım okurken duyduğum haz ve heyecanın büyukiüğunü de anlatmış oluyorum. Okuyan da, dinleyen de bu şarkılarda o kadar aynı alakayı, aynı sevgiyi, aynı heyecanı duyuyor ki, an oluyor insan kendi kendine soruyor: Bu ses bemm mi, onların mı?" " Şarkılar arasında en çok sevdiklerinız?" " Benim mı?.. Hayır ayırmayınız. Eğer halk bir eseri sevmışse demek kı ben o eseri içten gelen bir sevgiyle okumuşumdur. Mesela "Yanık Ömer" çok tutulmuştur. O kadar tutulmuştur kı, bakın itiraf ediyorum, ben artık onu okumaktan bıktım, fakat halk 5 Ağustos 1937 hâlâ dinlemekten usanmadı.'' Gozlerı, kızıl karanfillerı buğulayan sigarasının dumanında, devam ediyor. " Ancak unutmayınız ki okuduğumuz halk şarkılarımn bir kısmı sahibleri belli olmıyan hakiki halk şarkılarıdır, bir kısmı da bugünku bestekârlarımız tarafından o tarzda yapılanlardır. Halk onu da, bunu da seviyor... Ve, bir kelimeyle sade, ö'z şarkılarım istiyor." On üç yaşında halkm karşısına çıkan ve o zamandan ben okuyan Hamıyeti Kocamustafapaşadaki evinde buldum ve zar'if bir ev kadım halile hanım hanımcık anlatmaya başladı: " Dort sene evvel halk şarkılarına başladık. tlk 1937197 okuduğum "Afyon turkusü"dur. Ondan sonrakilerin hesabını Allah bilir. Şimdiki halde en çok tutan "Dağları hep kar aldı"dır." " On üç yaşında şarkıya nasıl başladınız?" " İlk mektebdeyken sesim hocalarımın ve komşularımın nazarı dikkatini celbetmişti. Böylece, teşvikle bir gün kendimi sahnede buldum. tşte tam on senedır okuyorum. Fakat hâlâ hocalarım olan Sadettin Kaynak, Tamburi Selahaddin, bestekâr Mustafa Naziften ders almakta devam ediyorum." " Ne zamana kadar okuyacaksımz?" Gözlerinin içi gülüyor... ' Bir apartman yaptmncaya kadar." HER ALBUMDE DEĞtŞtK KADRO Ezginin Günluğu'nun en onemli dezavantajı, istikrarh ve sürekli bir kadro oluşturamaması. Üç albüme baktığımızda tümüne de katılan 45 ad olduğunu, karşımıza her albumde değisik bir kadroyla çıktığını görüyoruz. Müzik yazarımız Filiz Ali, yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarını bir süre yayımlayamayacağız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle