24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER duşünüyorlar. Bereket versin 6 Eylül'deki oylamr. konusunda katı değiller. Kesinlikle Ecevit'e karsı bir tutum içinde bulunmuyorlar. Bu oylamanın bir ÖzalDemirel sorunu olmayıp, demokrasiyi, hukuk devletini, insan haklannı ve Türkiye'nin onurunu kurtarma sorunu olduğunu tutucu kesimden kişilere anlatmaya çahştığımda, bunlar bana boş ve biraz da kuşkulu gözlerle bakıp sustukları halde, sosyal demokratlar ya da tarafsız aydınlara bu oylamanın InönüEcevit sorunu olmayıp bir demokrasi savaşı sorunu olduğunu anlatmaya pek gerek kalmıyor; işin bilincindeler. Kararsızlıklan, daha doğrusu tasalan, sosyal demokrasinin parçalanması, toparlanamaması üzerinde yoğunlaşıyor. Türlü kesimlerden kişilerle türlü yer ve zamanlarda yaptığım görüşmelerden edindiğim bir izlenim de, sosyal demokratlardan bir bölümünün kulaklannı Ankara'ya çevirmiş oldukları yolunda idi; o sırada liderler henüz konuşmamış çünkü. Nihayet 30 Temmuz 1987 tarihli Cumhuriyet'te Sayın Erdal InönüFüsun Özbilgen'in deyişiyle"Ecevit'ten önce davranarak" EVET kampanyasını başlattı. SHP liderinin, genç arkadaşımıza açıkladığı görüşlerinin özü şöyle: • Siyasal yasaklarm kaldırılması için bir referanduma gidilmesi zorunlu değildi. Bu sorun parlamentoca çözümlenmeliydi. "Insanlara ceza verelim mi" diye halka soru sorulamazdı. • Referandum sonucunun "hayır" çıkması durumunda yazık olur. Normal gelişme yine sağlanamaz. Yasaya aykırı durumlar yine sürer. • SHP'nin rakibi DSP değildir. Demokraside yasaklar olmaz. Genel seçimde şans arturmak veya azaltmak için temel demokratik ilkelerde pazarlık yapılamaz. Sayın tnönü burada harfı harfine şöyle diyor: "Ben kendi siyasi iübarım için siyasi şöhretim için Türkiye'de demokrasiye aykırı bir rejimi desteklemem. Madem ki demokrasiye inanıyorum, önce demokrasi olmalı, ondan sonra demokrasi içinde yarışılmalı diye düşünürüm." Bu güzel ve içtenlikli sözlere bir şey eklemeyi gerekli gOrmüyorum, Başka bir genç arkadaşımız Ahmet Tan'ın Sayın Bülent Ecevit ile yaptığı röportaj da bu liderin halkoylaması konusundaki görüşlerini ortaya koydu. 5 ağustos tarihli Cumhuriyet'te yayımlanan bu görüşlerin önemli gördüğümüz noktaları söyledir; • Bu halkoylamasının demokrasiyle, hakla, hukukla, eşitlikle hiç ilgisi yok. Bir yanda halkoylaması rejim sorunundan soyutlanıp belirli kişilerin sorunundan ibaretmiş gibi gösteriliyor; bir yandan da o kişilerin görüş açıklayabilmeleri, saldmlar karşısmda kendilerini savunabilmeleri engelleniyor. "HAYIR" oylarını arttırabilmek için Sayın özal ve arkadaşları, tum devlet olanaklannı seferber ediyorlar; TRT'yi diledikleri gibi kullanıyorlar. Ama, yasaklı kişiler, TRT'dekiyayınlara karşm, özal'ın ikide bir TRT'den yönelttiği açık veya dolaylı ithamlara karşı, anayasal düzeltme ve yanıt hakkını bile kullanamıyorlar. Sayın Özal, devlet olanaklanyla du'zenlenen toplanııları, parti militanlarının da katkısıyla "hayır" kampanyasına dönüştürüyor; ama yasaklılarm meydanlarda konuşmaları da yasak. • Ahmet Tan soruyor: Ama efendim. siz de Sayın Demirel de meydanlarda dilediğiniz gibi konuşabiliyorsunuz. Eeevit'in haklı yanıtı şöyle: "Doğru. Konuşuyoruz ama her konuşmamızdan sonra hakkımızda dava açtlıyor. Benim hakkımdaki davaların hesabını artık tutmuyorum; sanırım, son biryıl içinde 130'u aştı. 6 Eylül'e kadar iki yüzü de aşar. Sayın Demirel de aynı durumda... Bir insan her konuşmasından sonra mahkemelik olmayı, hapse girmeyi göze alıyorsa, en koyu dikta rejimlerinde bile, dilediği gibi konuşur. Demek ki aslında 'yasaklı politikacılar' için topluluklar önünde konuşma özgürlüğü de yok." • Sayın Eeevit'in hukuk açısından mantıklı ve haklı olan bir görüşü de şu: "Çoğu bu anayasaya kesinkes karşı olduğu için 1982'deki anayasahalk oylamasında yasal zorunluğa karşın, sandık başına giımeyen yaklaşık 2 milyon seçmen de şimdi bir bakıma yasaklı politikacılar gibi cezalı. Yani oy kullanabilecek olsalar, herhalde yasaklarm kalkmasına "evet" diyecek olan bu kimseler, oy kullanamayacaklar. Bu gerçekler karşısmda demokratik bir halkoylamasmdan söz etmek olanaksız..." • Sayın Bülent Eeevit'in bizce en önemli ve yerinde bir düşüncesi de şu sözlerde beliriyor: "Benim izleyeceğim yot değil, Türkiye'de rejimin ne olacağı önemli. Halkoylamasında 'evet'' oyları kazanır ve geçici 4. maddedeki yasaklar kalkarsa bu, demokrasi yolunda küçuk bir ilerleme olacaktır; ama 'hayır' oyları kazanırsa bu, demokrasi yolunda büyük bir gerileme anlamtra gelecektır. Çünkü, Türkiye'de kimlerin siyasal haklannı kullanıp kullanamayacağına askerlerin karar verme yetkisi; askerlerin, mahkeme kararı olmaksızın bazı yurttaşları cezalandırabilme yetkisi, sivil yönetim döneminde de, halk tarafmdan uygun görülmüş olacaktır. Onun için konuya, kişiler açısından değil, rejim açısından bakmak gerekir." *•* Görülüyor ki, Türkiye'de sosyal demokrasinin her iki lideri: 1) Siyasalyasakların hukuka aykırı ve bir mahkeme kararına dayanmadığı için keyfı bir ceza olduğu; 2) Bu yasaklar konusundaki halk oylamasından çıkacak sonucun kendi siyasal çıkar ve kişilikleri bakımmdan değil.Türk demokrasisinin geleceği bakımından büyük önem taşıdığı, noktalannda aynı düşunceyi taşımaktadırlar. DYP'nin gerçek lideri Sayın Demirel de başından beri kendisi için aynı savı ileri sürmekte ise de siyasal geçmişine bakınca, bu savın ne derece içtenlikli olduğu konusunda kuşku duyuyorum. Her ne olursa olsun, Türkiye'de gerçek, çağdaş demokrasinin kurulması yolunda adım atılmasını isteyen bütün seçmenler önümüzdeki hafta sandık başına koşup EVET oyu kullanacaklardır ve kullanmalıdırlar. Evet oylannın çoğunluk kazanması, eşit olmayan koşullar altında yapılan bu halkoylamasındaki haksızlık ve adaletsizliğe ve bu adaletsizliği işleyen ya da hoşgörenlere Türk halkı tarafından indirilmiş bir şamar olacak ve Türk halkının dış itibarını da yükseltecektir. 23 AĞUSTOS 1987 Evet mi Hayır mı? HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Iki hafia sonra yeniden sandık başına gideceğiz. Ben bu yazımla, şu veya bu partinin üyelerini ya da yandajlannı değil, anayasanın geçici 4. maddesi ile eski politikacılardan bazıları hakkında konulmuş olan siyaset yasağının kaldırılması veya kalkması için oy vermek üzere sandık başına gidecek olan bütün yurttaşlanmızı düşünüyor ve bir kez daha aldknmamalan için onlan uyarmak amacmı güdüyorum. 1987 yılının ilk yedi ayında güzel yurdumuzun uzak yakın türlü köşelerinde, türlü vesilelerle birçok gezi fırsatı çıktı. 1986'nın yaz aylannı hastane odalarında ve evdeki yatakta geçirmiş olmanın fıziksel yapımda doğurduğu zayıflık ve güçsüzlüğe aldırmadan ve eşimle evlatlarımın kaygılı uyanlannı tatlıbkla atlatarak bu fırsatlann hepsini kısa kısa değerlendirdim. TrabzonMaçkaRize; İzmirBodrum; EskişehirSeyitgazi; IzmitBursa ve Uludağ, önceden düşünülüp programlanmamış olan bu gezinin çerçevesine girdiler. Adataş Tesisleri'nde sahip olduğumuz 15 günlük "devremülk" hakkının ancak altı gününden yararlanabildik, gerisi yandı. Kural öyle... Vaktinde kullanılmayan hak yanıyor. Eğer 6 eylülde oy hakkımızı da vaktinde ve yerinde kullanmazsak, şimdiki topal demokrasimiz de yanacak. Bu nedenle o gün demokrasimizi bu yangından kurtarmanın yolunu sevgili okurlarımla tartışmak istiyorum. ("Yurttaşlanmla" değil de "okurlanmla" derken bu yazının bütün yurttaşlarımızın eline geçmeyeceğini, onlardan bazılannın Cumhuriyet okurlarınca aydınlatılabileceğini düşündüm.) • *• Az önce 1987'deki yurt gezilerimden birkaç satırla söz etmemin önemli bir ned:ni var. Bu gezilerde karşılaştığım kimi aydın yurttaşlarımızla ve esnaf, tüccar, şoför gibi sokakta ya da alışverişte rastladığım yurttaşlanmla görüşurken hiç hissettirmeksizin onların demokrasi ve 6 eylül halkoylaması konusundaki görüşlerini anlamaya çalıştım. Bir bölümü, bugün Türkiye'de "demokrasi"nin var olduğunu sanıyor. Mademki oy kullanmak için sandık başına gitme ve oyunu serbestçe kullanma hakkı var, o halde demokrasi de var onlara göre. Böyle düşünen sıradan yurttaşın da hakkı var bence; çünkü çok partili duzene geçtiğimizden beri sürdürülegelen uygulamada onlara demokrasi hep böyle öğretildi... "Bul 226'yı, al iktidan". "Bul turayı al parayı" gibi bir şey bu. Oysa demokrasi bir kumar oyunu değildir. lçeriksiz bir sayı oyunu hiç değildir. Sandıktan oy pusulalan boşalınca içi nasıl boş kalırsa, yalnız bu pusulalara dayanan demokrasi de öyle içeriksiz olur; çünkü çoğunluğu kazanıp sandıktan çıkarak iktidara gelen parti, kendisini ulusal iradenin tek temsilcisi sanır; muhalefetin, tarafsız basının, aydınların, (eğer varsa) özerk üniversitelerin, sendikalann, (eğer kaldıysa) Atatürkçü kurum, kuruluş ve derneklerin, her tür düşünceyi amaç edinen öteki derneklerle yannın yöneticisi gençliğin, kısacası bütun çağdaş demokrasilerde "baskı gnıplan" adı verilen ve demokrasinin "onsuz olmaz" nitelikteki oğesini oluşturan toplumsal kurum, kuruluş ve zümrelerin istek ve uyarılarını, eline geçirdiği TRT borazanıııın tersiyle iter; "yasa" adı altında çıkardığı birtakım kurallarla bir kısım halkı yıldınp ezerek, ya da her tanrının günü TV ekramna getirdiği meydan kalabalıklan karşısındaki konuşma ve vaatlerle onları aldatarak, sözünü ettiğim baskı gruplannın istek ve uyanlarını etkisiz kılmanın yolunu bulur. Sonra da tıpkı bugünkü ve daha önceki tutucu iktidarların yaptıkları gibi "Ben halk çoğunluğunun isteğine, yani milli iradeye göre hareket ediyorum" diye karşımıza çıkar. Bu tür demokrasi anlayışını uzun yıllardan beri "sayısal demokrasi", "sandıksal demokrasi" nitelemeleriyle bu sütunlarda eleştirmemizin nedeni budur. • •* Hukuka inanmış (Ne yazık ki inanmayanlan pelc çok bu ülkede) bir nukukçu olarak siyasal yasaklar konusundaki referandumda da böyle bir aldanış olasılığjnın kaygısı içindeyim. Çünkü başta sözünü ettiğim gezilerde görüştüğüm kişilerden önemli bir bölümü günümüzdeki yasaklı, çarpık demokrasi uygulamasının ayrımında değil. 6 eylülde yapılacak halkoylamasını da bir hukuk, bir çağdaş demokrasi ve insan hakları sorunu olarak değil, bir ÖzalDemirel ya da InönüEcevit sorunu olarak görüyorlar. Hepten yanlış bir göriiş bu. lşleri tıkırında olanlara göre "siyasal yasaklar sürmeli. Demirel yeniden iktidara gelirse Ozal'dan daha iyisini mi yapacak? Hiç değilse bu adam (yani Özal) ekonomiye canlıuk getirdi. Başladığı işleri bitirene dek iktidarda kalmalı. O halde "hayır" oyu vermek hayırlıdır" (Bu gibiler için Ecevit hiç söz konusu değil.) Bu görüşte olup da çıkarlannı ters doğrultuda arayanlann düşüncesi ise şöyle: "Eğer Demirel 12 Eylül 1980 darbesi ile iktidardan düşürülmese ve serbest seçime gidilseydi, kesinlikle kazanıp tek başına iktidara gelir, özal'ınkinden daha iyisini yapardı. Ona yazık oldu. Hem Demirel hakilri dindar. Özal'ın dindarlığı ise sahte". Bu gürüşte olanlara: "1965 ile 1980 arasında en uzun süre iktidarda kalan kişi Demirel değil miydi, niye dediklerimizi yapmadı" denildiğinde, onlardan hep aynı yanıt geliyor: "Fırsat bırakmadılar ki. 12 Mart 1971'de de askerler geldi, adamın hızını kestiler!' Bu gibiler şeyhine inanmış tarikat müritlerine benziyor. Ne söyleseniz etkilenmezler. Ağızlarından bir kez olsun "demokrasiyi kurtarmak" sözünü duymadım. Demirel'i kurtarmak için oy kullanacaklar. • *• Tutucu kesimi bir yana bırakıp aydın kesime, daha doğrusu, sosyal demokratlara gelelim. Bu kesimden görüşebildiklerimden çoğunun Sayın Bülent Ecevit'e karşı gönül kırgınlıklan var: "Sosyal demokrasiyi böldü" diye. Eğer yasaklar kalkar da Ecevit eylemli politika yaparsa büsbütün böler diye elektronik BİIgİsayar SektÖrÜ' nde Satış «e Servıs Hıznetlen veren kuruluşumuzaa gorev a'acak • lyı derecede Ingıhzce bılen. • Hatasız ve serı daktılo. teleks. telefax kullanan. (Kelıme Işlem WP • En az beş yıllık ış tecrubesıne sahip ve PC kullanımı tercın nede>ıı (Muhasebe Perso''eı Idari işier'de ceneyım tercıh nedeni) ısteklılerın. fotoğrafları eklı Ingıhzce C.V 'lerını; ODEL Elektronik Muhenaıslık ıızmetlen Ltd Ştı Daruiaceze Cadaesı BILAŞ Iş Merkezı No 31 A Blok Kat 8 OkmeydanıISTANBUL adresıne gondermelerı nca olunur I'Haşvurular keunltUe vıztı tutulacuklır.j bosfor turizm ISTANBULVIYANA Bütün Avrupa şehirleriyle bağtantılı muntazam otobüs seterleri. ISTANBUL (Uertn) . Meıe Caa No u Tansım Tel '*3 2S 25 ÇİFTEHAVUZLAH • Bağâal CaO No 234 Tet 360 58 57 ANKARA • Adem Yavuz Sok No3/\ KızUav Tel t34 A7 tC Özel Saint Michel ve özel Saint Benoit Fransız Liseleri Emekli Fransızca öğretmeni, özel Saint Michel Lisesi Müdürü Joseph Stnıb'un değerli kayınpederi, Bettina Stnıb'un çok sevdiği babası, Romy Edizel'in doyamadığı hayat arkadaşı JOSEPH AtLESİ JMIAM^Aİ 21.8.1987 cuma günü yitirdik. Cenaze Merasimi 24 Ağustos 1987 pazartesi günü saat 11.00'de Beyoğlu Saint Antoine Kilisesi'nde icra olacaktır. Çiçek gönderilmemesi, yerine hayır kurumlanna bagışta bulunulması rica olunur. OKTff AKBAL EVET/HAYIR Bu Kafayla Bu lutumla... Bu kafayla, evet bu kafayla Türkiye'de hiçbir sorun çözülmeyecektirl Hangi kafayla? diye soranlarınız varsa, son Eruh kıyımından sonra bu yöreye gelen ANAP milletvekilleriyle Siirt Valisi'nin konuşmalarını gösteririm... Siirt VaJisı bakın ne diyor: "Serbest çalışamıyoruz. En ufak bir hareketie parlamentoyu insan haklan diye ayağa kaldınyor birileri. Şimdi de köylerde yaşayan yurttaşlann tümünü fotoğrafianyla birlikte bir deftere kaydediyoruz. Bu kez de yakınmalar başltyor. İstesem yetkimi kullanarak istodiğimi sınır dışı ederim. Ondan sonra seyredin gürültuyü." Güneydoğu olayiannı ştddet yoluyla, suçlu suçsuz ayrımı yapmadan bütün bölge halkını 'düşman' bilerek ezip bastırarak bir sonuca varılmayacağını yetkililer hâlâ anlamadılar mı? Demokratik haklar tanınmadan, insan olmanın, yurttaş sayılmanın olanakları kabul edilmeden bütün yöre halkından kuşkulanarak, hepsini 'suçlu' sayarak başarılı yönetim kurulamayacağı artık belli olmadı mı? Bir vali bakın neden yakınıyor; parlamentoda insan hakları adına baskıcı yöntemlere karşı çıkanlar varmış, bu kıyımlar sürüp gidiyorsa, suç onların engellemesinde imiş! ANAP'lı bir milletvekili, Bay Sin hani Ankara'nın göbeginde saçı biraz uzamış gençleri yakalarından tutup karakola götürmeye kalkışan milletvekili de valiye ne demiş bu konuda: "Sen istediğini yap, biz onlara ynni insan haklan diyenlerealdırsaydık iş yapamazdık, sen işine bak, biz onlan sustururuz..." Nasıl susturacak acaba? Meclise eli sopalı militanlar sokup muhalefeti dayaktan geçirerek mi? Yoksa tek başına muhalefet sıralanna 'savlef ederek mi? Başka bir milletvekili Tekin de şöyle diyor:"Onlara köyiüler yardım etmese bu işi yapmaları imkânsız. Herkesi alacaksın, gününü göstereceksin, ondan sonra bakalım bir şey olacak mı?" Valisi, milletvekili, belki de bakanları, başbakanlan da bu türlü yanlış görüşlerden yana olunca hangi yarariı sonuçlara varılabilir ki! Kendi yurttaşından kuşkulan, yöre halkını ezerek yararlı iş yapılacağına inan, bu demektir ki kendi elinle halkı karşına alıyorsun, onlan ister ıstemez bölücü çetelere yardım etmeye zorluyorsun... Milletvekili Sin gibi Tekin gibilerinin aklına uyarak, 'herkesi tçeri al, günlenni göster1 sonra da meydanlarda söytev ver; "Sizler sevgili yurttaşlarımızsınız. Devlet, baba değildir, devlet sizin: hizmetinizdedir" diye, yeri göğü inlet! Devlet kimin hizmetinde acaba? Yoksa Güneydoğu yörelerinde yaşayanlar bu ülkenin yurttaşı sayılmıyor mu? Ne demektir iktidar partisi milletvekillerinin, bir valinin bütün yöre halkını kuşkulu insanlar olarak görmesil Bu, yönetimin beceriksizliğini, yetersizliğini gösterir. Yeteneksiz yöneticiler de en kısa sürede görevlerinden ayrılmak zorundadırlar. Hem üstlendiğin görevi yüzüne gözüne bulaştır, ülke 12 Eylül öncesini arar duruma gelsin, üç yılda bine yakın insan ölsün, 'eşkıya' diye anılan kişiler köyterı basıp çoluk çocuğu asıp kessin, sen otur yöre insanlarını fişe geçirerek, tümünü eşkıya' ya da eşkıya yardımcısı' sayarak baskılara giriş!.. 15 Ağustos 84'ten bu yana Güneydoğu Anadolu'da 700 kanlı olay olmuş, 168 askerimiz şehit düşmüş, 374 yurttaş öldürülmüş, 285 'bölücü' ölü olarak ele geçirilmişl.. Bütün bu sayılar ortadayken bir başbakan, nasıl kalkıp da ülkede huzur ve barış vardır diyebilir? 12 Eylül öncesinin kanlı günlerini anımsatıp, yurttaşları ANAP iktidarını daha beş on yıl desteklemeye çağırabilir? Güneydoğu barut fıçısına dönmüştür. Bugün Eruh, yann başka yer, hemen her gün 'bölücü', eşkıya' adı verilen örgütlerin acımasızca giriştikleri kıyımlarla karşılaşıyoruz. Güvenlik güçleri her zaman geç kalıyor her zaman eyleme geçme etkinliği 'eşkıya' dediklerimizde... Saldıranlar da saldırıya uğrayanlar da aynı etnik yapıda, yani onlar da bunlar da aynı soyun çocuklan... Acımasızca kendi soylarından gelenlerin minicik çocuklanna kıymaktan çekinmiyorlar. Bu denli gözü dönmüş kişilerin, o yöre halkının arasından çıkabileceğine inanmak güçtür. Kişi, kendisinin ya da çevresindekilerin çocuklarını, kadın ve erkeklerini öldürmek ister mi? Yurttaşlarımız arasında böylelerinin fazla sayıda olabileceği düşünülemez. "Herkesi alacaksın gününü göstereceksin", "insan haklan diyenlere bakma sen, biz onlan sustururuz" gibi dengesiz sözlerie, tutumlarla, Güneydoğu sorunu çözümlenemez. Tek çare, demokratik haklara, özgürlükiere, ama herkesin hak ve özgüriüklerine saygılı davranmaktır. Bütün yöre halkını suçlu' sayıp karşına almamak, karşı safa itmemektir. Bu kadarcık bir akıllılığı gösterebilmektir. T.C. KARŞİYAKA 2. ICRA MEMURLUĞU İLANEN TEBLİGATTIR 1986/1789 BORÇLU: GÜVEN UZBAY Alacakh MtfımeTAHf Ailatı vekili Av. Mehmet tren'e olan 5.000.000 TL. borcunuz sebebiyle 21 AS 891 plakalı vasıladaki 1/2 hisseniz satışa çıkarılmıştır. Bu borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmıştır. Birinci arttırma 24.8.1987 günü saat 1414.10'da 6634 Sokak No: 120'de yapılacak ve o günu kıymetlerinin yüzde 75'ine istekli bulunmadığı takdirde 25.8.1987 günü aynı yer ve saatte ikinci arttırma yapılarak yüzde 50 verene satılacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görulebileceği, masrafı verildiği takdirde sartnamenin bir öraeğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukanda yazılı dosya numarasıyla icra memurluğuna başvurraalan ilan olunur. 24.7.1987 10.000. TL. değerinde Diyarbakır tescil bdgesi 21 AS 891 plakah ve 401889 Nolu MAN 1970 model bej kırmızı renkli 575 HOTM tipli 0950112 sase no. seri no ve T. 080080 motor seri nolu 824 olup 43 kişilik istihap haddi bulunan ticari römorksuz 302 görünümünde crfobiuün 1/2 hissesi satışa çıkanlmıştır. Borçlu olarak tarafınıza ilanen tebliğ olunur. 24.7.1987 Basın: 26992 ISTANBUL KUALA LUMPUR (26 Ağustos 1987'den İtibaren) Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi ISTANBUL Kalkış DELHİ KUALA LUMPUR DELHİ Kalkış BODRUM'DA KİRALIK DEVRE MÜLK Bodrum Klüp SOYTAŞ'ıa ailenizle birlikte tatil olanağı. 519 eylül tarihleri arasındaki devTe mülk hakkımı kiraya veriyonım. Telefon: 334 8 7 43 Saal: 21.0023.00 arası Dershaneye yetenekli öğretmenler 158 28 23 1727 yaşlarında bayanlar tngiltere'de çocuğa bak, karşılığında İngilizce oğren 158 53 42 Kadıkov Acıbadem'de 8 jmda kız. 15 yaşında erkek cocuğa bakacak bayan aram\or. Tel: 336 63 21 İngillere'de Ingilizcevi ucuz oğrenme imkânını şirketimiz sağlar. Derin Limiled. 158 53 42 Baby sitter Tel: 37253 ESKİŞEHİR Bayanlar çocjk bakarak Jngilizce oğrcnınevi. ancâk AuPairlik yaparak gerçeklejtırebiürsiniz. 158 53 42 Nütus cuzdanımı kaybettim. Hukumsuzdur. FATMA OZDEMİR ISTANBUL 21.20 DELHİ 07.30 22.40 02.35 KUALA LUMPUR DELHİ Vanş 06.10 15.20 01.30 08.00 Varış Kalkış Kalkış Varış İSTANBUL Vanş Tarifedeki saatler Mahallidir. TÜRK HAVA YOLLARI TURKISH AIRL.INES Açıklamalı Bilgi ve Rezervasyon için Satış Bürolanmız ve IATA Acentelerimizle temas edilmesini Sayın Yolculanmıza duyurunız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle