23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 Üçün birinde şeflik niteliği belirgindi. İnce uzun boylu, kel küçük kafalı, etli dudaklı, Agatha'nın ünlü hafiyesi Hercul'e benzeyen yüz çizgileriyle Ada'daki her eve istediği zaraan gizli ya aa açık, girer çıkardı. Video onanmı yapan bir dükkânı vardı, her video ekranını sahibinden aldığı buyruklarla istenilen düzene koyardı. lkinci üçün biri, Lazöy'le yakın ilişkideydi. Orta boylu şişmandı, o da etli dudaklıydı, bol sigara içer, altın ince telden çerçeveli gözlükleriyle birinci üçün birinin dükkânında çalışır, Lazöy'den aldığı bu>Tukları şefe aktanrdı. Üçüncü üçün biri sıskaydı, derbeder havasıyla hemen her çevreye sokulur, çekinilecek bir adam olmadığmdan her topluluk onun yanında dilediği gibi konuştnakta bir sakınca görmezdi. Sıska, sakallı üçün biri, aldığı bilgjleri Lazöy'e ve uzun boylu şefe sunardı. Kısacası üç üçün biri, videocu dUkkânında tam bir trio oluşturmuşlardı. Üç üçün biri, Sakret'in tam aradığı kişilerdi. Üç üçün birinin gözlerinin içine bakmış, yüzlerini incelemiş, gardiyanlar okulunda iken izlediği "sezgi dersindeki" yöntemleri uygulayarak bu üçünü "düdük" olarak kullanabileceğini anlamıştı. Daha sonra Ada tüzüğüne, ad vermeden bu üç düdüğü tanıralayan, buyruğuna bağlayan bir ifade T5 AĞUSTOS 1987 astonunu yere vurarak, "Derneğin yeni tüzüğü büzüldü" dedi Sakret. Arkasından ekledi, "Tüzükler büzüldü, demek, tüzüğün hazırlandığı anlamına gelir." Düdüklere dönerek "Yeni tüzüğü Ada halkına siz anlatacak, siz savunacaksımz" dedi. B Adaya demokrasi nasıl geldi? KUDETA 2 POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Antepli Mehmet'in Öyküsü Antepli Mehmet ile Roterdam Köln treninde tanıştık. Ben İslam Dernekleri Konfederasyonu'nun çağrılısı olarak Roterdam a gitmiş, dönüyordum. Ordaymış, beni orda görmüş. Tren pek kalabalık değildi. Gerçi binenler, inenler vardı, ama az. Perv cerenin yanına oturmuş, kışa rağmen ekili, bakımlı, sanayi ile donanmış ovalara bakıyordum. Küçücük, avuç içi kadar bir toprak parçasının içine nasıl da böyle akıllıca yerleşmişler. Yapıları, kırmızı kiremitli sivri çatıları, resim çerçevesi gibi pencereleri ile hep bir örnek görünüyor. Bizde olduğu gibi yolların, tren yollarının kenarına evler yapmıyorlar. Belli ki gerektiğinde durmadan yol yapıyorlar Köprüler, işlenmek üzere bırakılmış ham yol çok gördüm. Hollanda küçük bir ülke sanılıyor uzaktan, ama Roterdam1 da olsun, Amsterdam'da olsun mağazaların vitrinlerine baktığım zaman ne zengin bir ülke olduğu anlaşılıyor. Dünyanın her yerinde üretilmiş ne varsa getirilip, bilmem ne makine karşıhğı vitrinlere doldurulmuştu. Bir yandan bakar, bir yandan düşünürken, başı bereli, top sakallı, şalvar gibi blucin giymiş, gençten biri 'merhaba' dedi. "Merhaba" dedim. "Türk müsünüz?" "Evet." "Ben de..." "Ben de" demesine gerek yoktu; zaten giyim kuşamından, dincilere özgü bırakılmış gür sakalından kim olduğu bellıydi; şurdan burdan konuşmaya başladık. Antepli imiş, buraya geleli yirmi yıl olmuş. Alman demiryollarında işçi olarak çalışıyormuş. İşinden, yaşantısından çok memnunmuş. Demiryolcu olduğu için yönetim işçılere parasız bilet verirmiş. Biletlerle hemen hemen bütün Almanya'yı dolaşmış. Nitekim biletçi gelip biletlere bakarken bizimkinin parayla alındığını, onunkinin beleş olduğunu hemen anladı. Almanca, aralarında dostça konuşup gülüştüler. Almancayı da basbayağı güzel konuşuyor gibi geldi bana. Sorası oldum: "Almancan nasıl?" "İyidir fena sayılmaz." "Konuşur musun Almanlar gibi?" "Almanlar gibi konuşmak zor, yabancılar gibi konuşurum." "Kaç yıldır burdasın?" "Eh, yirmi yıldan fazla oldu." "Oooo, epeydir burdaymışın." "Bizim çocuklar var, onlar çok iyi Almanca bilir. Konuşurlarken sanırsın Alman çocukları." Oysa kendi Antep şivesiyle konuşuyordu. Belki çocuklar da Türkçeyi öyle konuşuyorlardır." "Kaç çocuğun var?" "Yedi." Benim şaşkın baktığımı görünce: "Bir oğlumuz olsun istedik. Onu buluncuya kadar Allah altı kız verdi." "Çok kalmışsın Almanya'da" "Bir döndük memlekete, orda malımız filan vardı. Kardaşlarım bakıyordu. Fakat bir türlü edemedik memlekette, gerisin geri döndük Almanya'ya." "Demek burayı seviyorsun." "Bir gelen bir daha bırakamaz burayı." "Bizim memleket niye oimuyor böyle?" "Bak ben sana bir şey söyleyeyim, bizde hainlik çok. Kimse dinine sanlmıyor. Dinine sarılsa, hakkına razı olsa, her şeyi Allah'ın takdirine bınaksa biz de böyle oluruz. Bak ordaydın, neler dedi hoca. Onun dedikleri yaptlsa bizim memleket ihya olur?' "Bilmem sadece dinle olur mu?" "İnanmak lazım. Ben sana söylüyorum, inan, abdestine namazına dön, her şey olacaktır." Kim olduğumu bilmiyor, beni dine çağırıyordu. Sanki ben başka bir dindendim. o başka; ayırıyordu. "Sakalını böyle yarım bırakma: Sünnetli sakal bırak! Namazını kıl, orucunu tut, her iki dünyaya da inan. Göreceksin çok rahat olacaksın." • • • "Demek yedi çocuğun var" "Ellerinden öper." "Almanlar her çocuk için ayn bir para veriyormuş, öyle mi? Epeyce tutar mı?" Hemen güldü. Yüzünü öte döndü. "Alman para veriyor diye çocukları çoğaltmayasın?" Yol boyu durmacasına hep dinden konustuk. Cennet, cehennem, Kuran, abdest, namaz. Artık sıkılmaya başladım. İşi biraz felsefeye döktüm. İstedim ki bunları dinlesin. Başladı dınlemeye. Birden duraladı. "Din üstüne bunca şey biliyor da, nasıl oluyor hocadan yana olmuyorsun?" Kantarın topu iyice kaçsın istedim. "Sahtekârın biri." "Ne diyorsun?" "İpiyle kuyuya inilmez." Yüzüme sert sert baktı, pılısını pırösını toplayarak başka kompartımana gitti. Ben kurtulmustum, ama onun kurtulup kurtulmadığını bilemem. Belki kafası iyice karışmıştı. Koca sanayi toplumu içinde kendisiyle baş başa kalmıştı. CÜNEYT ARCAYÜREK da'nın çahşan kesimi için yazılan madde: "Çalışan umduğunu değil, eline baktığı vurzuncudan bulduğunu yer." Böylece Sakret 'e göre üretim alanındaki "açgözlülük" sona erecekti. Üçün biri düdükler "Dütt de düt!" diye öterek Sakret'i onayladılar. Sakret'in 'kamuoyu düdükleri' koydurmuştu. Sakret bu üç düdükle çok işler görecekti, üçün birinin düdükleriyle Ada halkını yönlendirecekti. Daha sonraları Lazöy'ün, bu üç düdüğü Sakreı'in elinden alıp dilediği gibi kullanacağını düşünde görse Demek Başkanı inanmazdı. Ama Sakret'in o sıradaki planı şuydu: Düüüt deyince toplantı, düt de düüüt diye sesler duyulunca konuşma, ddddüüüüt sesiyle ne istiyorsa ona uyulması anlamına gelen "telkinleri" Ada halkına hemen ulaşabilecekti. Kısacası, Sakret, Ada'da "diidüklerte oluşacak diidiik bir kamuoyu yanıtma" sevdasına kapılmıştı. Üçün biri uzun boylu, kel küçük kafalı, diğeri orta boylu şişman, öbürü sıska ve sakallıydı Yeni tiiziik Her üçün birinin yanağını okşayan Sakret, "Üçüniız Ada'da benim kamuoyu düdüğüm olacaksınız. Size bu onur, Demek Başkanı tarafından Inhşedilmiştir" dedi. Üçun biri her düdük beklemedikleri bu onurlandırma karşısında bir ellerini sırtlarında, öteki ellerini mideleri üstünde tutarak iki büklüm olup Sakret'i selamladılar: "Selam sana biiyiik kurtancı Sakrel!" dediler. Sakret, üç düdük elde etmenin uyandırdığı heyecanla, "Selam size kamuoyunun düdükleri!" diye yanıt verdi. 1. Damat hemen cebinden bir kâğıt çıkardı, hiyegrolif yazısıyla "düdüklenen düdükler" başlığından sonra olayın tarihini duştu. Sakret ile birlikte düdüklenen kamuoyunun üç düdüğü de tarihe geçiyordu. Uzun boylu kel kafalı üçün biri düdük dürüstlüğünü kanıtlamak için Sakret'e, "Sayın babaaacık" diye başlayan açıklamalarda bulundu. "Ben genç yaşlarımda kirni tavşanlarla oynaşmış, tavşanca konuşmalar yapmıştım. Oysa verdiğiniz bu onur gecmişteld davranışlarunla çelişiyor" dedi. Sakret, bir an durdu. Olgun insandı: "Önemli olan dün değil, bugündür" dedi ve sürdürdü: "Şimdi size tavsiyem: Bugünün düdüğü, dünün faödügü olarak günah çıkarınız" dedi. Üçün biri kel kafalı düdük, "Nasıl babacım, nasıl?" diye sordu, Sakret'in ağzının içine bakıyordu, bu adama bağlanmış, verdiği onurla yüreğinden dağlanmıştı: Sakret, "O kolaayyyy!" dedi. "Ada'nın hoparlöründen 'tavşanlar gençken nasıl ırzıma geçtiler' diye bir konuşma yaparsınız" diye kel kafalı üçün biri düdüğe "tavsiyede" bulundu. Sorun kalmamıştı. Orta boylu üçün biri düdük, "Ya ben?" diye sordu Sakret'e. Demek Başkanı, "Senin işin kolay düdükçüğüm" dedi. "O kadar kolay ki, yılanlarla öteden beri işbirliği içindesin. 1. Damat sana çıkarcılarla nasıl çalışabileceğini söyler, yol gösterir, tamam." Etli dudaklanyla şişman orta boylu üçün biri düdük mutluluktan uçuyordu. Bir yanda Lazöy, öte yanda Sakret'in kamuoyu düdüğü olmak... Duşünde görse inanamazdı. Sıska, ne var ki gür sakallı üçün biri sonuncu düdük, konuşmuyor, susuyordu. Sakret, "Senin geleneksel bir terbiyen var, bizdensin" dedi ona. Üçün biri sonuncu düdüğe sormamasına karşın "yan tavşan yan yüan bir geçmişim var. Kopar kuyruğunu, yılan dediğinin kuyruğu doğa güciiyle uzar, büyük bir yılan olur" dedi. Sakret'in kamuoyu düdükleri düttt diye bir ses çıkardılar. "Çalışan umduğunu değil, eline baktıgı vurguncudan bulduğunu yer." Sakret'in açıklamalarına göre, böylece, üretim alanlannda "açgözlülük" sona erecekti. Artık yeni tüzüğün maddelerini peş peşine sıralıyordu Sakret: "Tavşan tüyünün değmediği örgütsellik, yılanlann üç kez deri değiştirmesine olanak sağlayacaktı." Ada'nın dernek kesiminde çalışanlar için getirilen kural ise, "Vur ağzma, al lokmayı" diye biçimlendirilmişti. "Agzında lokma kalmamışsa bagla çenesini" diye ikinci bir fıkrayla desteklenmişti. Sakret, "Göriiyorsunuz ya. çalışana hangi kesimde olursa olsun, büyük özgürlükler veriyoruz" diyordu. Kel kafalı üçün birinden kesin onay geldi: Düt! Şişman üçün biri düdük başka bir sesle onayladı: Dütt de düt! Sıska, sakallı olan üçün biri düdük ise: "DüttHtt!" diye öttü. Bu "simgesel düdükler" uzun süre ötmeyi sürdüreceklerdi. Ada yönetiminin tüzüğün kabul edilmesinden sonra yapılacak genel kurulda oylarla saptanacağına işaret etti. "Çok önemli aşamadayız" diyordu Sakret. Dileyen fırka kurabilirdi, ancak "özürsüz kâğıtlara yazılacak başvurular" kabul edilecekti. "Çünkü" diye açıklıyordu Sakret, "özürlü kâğıt elimize geçince, bakarsınız nişan yüzüğümüze bir yerinden takılır, yırtılabilir, Ada yönetimine daha baştan sakıncalı bir yürütme gelebilir!' Eski yöneticiler Son önemli maddeye geldi: "Ne olsa insanız, yüreğimiz var, eski yöneticilerin Ada'ya gelmesine izin vereceğiz" dedi. Kel kafalı üçün biri düdük, "Düttt, çok soylu bir davranış" dedi. Merika'da yolda yürürken okuduğu 'demokrasilerde konuşmayıp hayvanlaşan insan' adlı son kitaptan kimi bölümleri anlattı. Şişman üçün biri düdük, "Zaten bugüne dek ne işe yaradılar ki, dütttt" dedi. Içinden de eski yöneticiler günü gelir güçlenirse, bir iki dütt çekerek onlara yanaşır, eski dostuluğumu canlandınnm diye düşünüyordu. Sıska, sakallı üçün biri düdük, "Düt" dedi. "Stop. İstemem, Düt!" Üçün biri sonuncu düdük, kısa kestirme konuşmalar yapmaya bayılırdı. "Sessiz ağız açıp kapama" "Aferin benim uysal düdükçülerim" dedi Sekret. Yeni tüzüğün öteki maddelerine geçildi: "Tavşanlar bir araya gelemeyecekler, ancak komşu adalardan lepki sesleri duyulmamasını sağlamak için diledikleri gibi teker teker dilediklerini sö\le>ebileceklerdi. Yılanlar yönetimi desteklemek koşuluyla tumu>le özgürdüler. kertenkeleler halkın vicdanında özgür, yüzeysel görünüşte ister sevilir ister sevilmez, ister inaıulır ister inamlmaz her kuraJa baglı kalacaklardı." Kural Sakret, "Ama bu maddenin son fıkrasını dinlemediniz henüz, karara acele vanyorsunuz" diye homurdandı. Sesi bir boğanınki kadar güçlüydü bu sırada. Oysa düdüklerin dayısıydı, farkında değildi. "Karar şu" diye açıkladı Sakret, Kel kafalı üçün biri düdüğü dinleyen Lazöy, "Demek böyle ha" diye mırıldandı Genel Sekreterlikten atıldığından beri tepedeki evi bırakmış, deniz kıyısındaki "bannak" dediği büyük yalıya taşınmıştı. Doğayı sever görünür, sevmezdi. İnsanlara ıhmlı davrandığını kamtlamaya çalışır, buyrukları dışında işler yapanlardan nefret ederdi. Denize bakıyor, ama denizi görmüyordu. İleride Sayın Bayan iskeleye koyduğu geniş bir koltuğa oturmuş, denize olta salmıştı. Kel kafalı üçün biri düdük, yavaş sesle, arada bir damdaki kargalara göz atarak konuşuyor, hem Sakret'i hem de Lazöy'ü idare edip geleceğini kurtarmaya çalışıyordu: "Dileyen fırka kunıp yönetimi ele geçirmeye çalışabilecek Sayın Gut Lazöy" diyordu. "Bu, bir fırsat. Hele eski dostlar ağzını açıp ses çıkaramadıktan sonra sonuç cepte keklik..." Hoparlörden bangır bangır "Kekliği düz ovada avladım" türküsü duyuldu. Lazöy gülümsedi, iri başıyla küçük siyah gözleri uyum içinde bir sağa bir sola devindiler. "Sayın büyügümüz Sakret efendimiz. yazılı ruhsat vermedikçe yeni bir fırka binasını hiç kimse kiralayamaz" dedi. Kel kafalı üçün biri düdük, "Kuşkusuz" dedi, sesini yükseltti: "Esasen kekliği düz ovada avlatmazlar insana" diye bağırdı. Hoparlör sustu, türkü kesilirken iğnenin plağa sertçe dokunmasından olacak, "cartt!" diye bir ses duyuldu. Kel kafalı üçün biri düdük, "Düüttt" diye seslendi. Heybede bilgi Lazöy, "Bakıyorum hazırlanan yeni tüzüğe hemen uyum sağlamışsınız" dedi kel kafalı Uçün biri düdüğe. Düdük, "tşimiz bu" dedi kestirmeden. "Tavşanlar yönetime gelse, heybemizde ona göre de bilgi var, biz büyük adaiarda büyük dersanelerde terbiye görmüş düdüklerdeniz" diyerek sözlerini tamamladı. Lazöy, badembıyığını düzeltti, sağelinin işaret parmağıyla kulağını, saçını kaşıdı. Düşünürken hep böyle yapardı. Düşünmek için baş kaşımanın gerekliliğine inamrdı. Kel kafalı üçün biri düdüğün dirençli sorularına kısa yanıt verdi: "Düşüneceğim" dedi. Kel kafalı üçün biri düdük bir yandan Sakret'i, arkasından da Lazöy'ü cebine koyan bir insan mutluluğuyla Lazöy'ün yanından .ayrıldı. Sayın Bayan, kalçalarını sallayarak yaklaştı. Bol eteğinin cebinden bir ses alma aracı çıkardı, düğmesine bastı. Lazöy'le kel kafalı üçün biri düdüğün konuşmalan yansıdı. Lazöy güldü. Sayın Bayan. "Siz bunları konuşurken benden gizli söyleştiğinizi sanıyordunuz değil mi?" diye sordu. ç üçün biri Sakret'in tam aradığı kişilerdi. Sakret, gardiyanlar okulundaki izlediği "sezgi dersV'ndeki yöntemleri uygulayarak bu üçünü "düdük" olarak kullanabileceğini anlamıştı. Aaa tüzüğüne bu üç düdüğü tanımlayan, buyruğa bağlayan bir ifade koydurmuştu. Sakret bu üç düdükle çok işler görecekii. S "İnsanlar özgür uyanır, özgiir yaşayamaz" Sakret, üçün biri üç düdüğe döndü: "Artık göreve başlayabilirsiniz" dedi "Hazır mısuuz?" Düttt diye yanıt verdi üçün biri düdükler. Sakret, bastonunu yere vurdu, "Derneğin yeni tüzüğü büzüldü" dedi. Düdükler bir şey anlamadılar bu açıklamadan. Sakret, zekiydi, ne olsa gardiyanlar okulunda bekçilik mesleğinde insan nasıl yönetilir, öğrenmişti. "Düdükler büzüldü, demek" dedi, "tüzügün hazırlandığı anlamına gelir." Üç keskin dütt sesiyle üçün biri her düdük Sakret'i anladıklarını ifade eıtiler. "Şimdi işimize bakalım" dedi Sakret: "Yeni tüzüğü Adalılara siz anlatacak, siz savunacaksımz." Uçün biri her düdükten kısa yanıt: Düt! Sakret, "Artık tüzüğün ana ilkelerini anlatabilirim" diye basladı. Önce gerekçeyi anlattı. Ada halkının istekleri doğrultusunda hazırlanan yeni tüzüğün ilk maddesi "Ada insanları her sabah özgür uyanır, gün boyu özgür yaşayamazdı." Gelişen bilim henüz insanlann özgür uyanmalarını önleyecek bir yöntem bulamadığı için, maddeyi bu biçimde hazırlamışlardı. Ama özgür uyanan bir insanın özgür yaşamasını engelleyecek bilimsel düzenlemeler çok gelişmişti. Sakret yönetimi, uygarlığa erişmeyi kafaya koyduğundan, bilimsel bu yöntemleri bütün aynntılanyla kullanacaktı. "Özgür yaşayamayan insan, özgürce genel tuvaletlere gidemez. Ada'nın Uç metre karelik büyük alanlannda diledikleri zaman toplanıp diledikleri gibi konuşamazlardı." Birinci maddenin ikinci fıkrası böyle yazılmıştı. lkinci madde: "Özgür yaşayamayan insan, özgürce ölebilir"di. "Demokrasilerde" diyordu Sakret, "özgürce ölemeyen insan yaşayamaz"dı. Ada'nın çalışan kesimi için hazırlanan madde daha vurucuydu: akret üçün birine "Şimdi size tavsiyem: Bugünün düdüğü, dünün hödüğü olarak günah çıkarınız" dedi. "Ada'nın hoparlöründen 'tavşanlar gençken nasıl ırzıma geçtiler' diye bir konuşma yaparsınız" diye kel kafalı üçün biri düdüğe "tavsiye"de bulundu. "Eski yöneticiler Ada'ya gelebilir, yerleşebilirler. Ancak..." Üçün biri düdüklerden heyecanlı sesler yükseldi: "Eeeedüttüüü dü!" Sakret, çevTesindekilere baktı, gülümsedi, keyfi yerine gelmişti: "Ancak" dedi, "ağızlarını açıp kapamaları serbest olacak. Sesleri çıkma>acak. Sokakta, gazinoda, ses çıkarmadan konuşacaklar, eğer dudak hareketlerinden onları anlayan olursa, ne âlâ.. Anlaşılmış olacaklar. Gozlerini kırpmaları da serbest. Fakat göz kırparken çeşitli anlamlara gelecek, özellikle Ada'yı kurtaran Ada aslanlarından olumsuz söz ediyonnuş duygusunu verecek biçimde gülümseyeme>ecekler. Ağız hareketlerini sesle süslemeleri, göz kırpmayı gülümsemeyle değerlendirmeyi düşünemeyecekler bile... Başka önlemlerimiz de var!" Üç düdük sesi: "Harikadüttt!" "Beğendiniz mi gidi keratalar sizi" dedi üçün biri düdüklere Sakret. "Düt!" Kel kafalı düdük, "Örnegin sendika" diyecek oldu, Sakret birden. "Entrika!" dedi. Ağzının payını alan kel kafalı düdük, "düt" dedi, kesti. Şişman düdük, "Dernek" diye başlayacaktı ki Sakret, "Sebek" diye karşı çıktı. Sıska, sakallı düdük, '•Ada'nın bağnna tavşanlar dayasa ayağını" dedi. Sakret, yumruğunu göğsüne vurarak güm güm ses çıkardıktan sonra. "...Bulunur kurtaracak Ada mahlukatım" dedi. eni tüzükte Sakret'in liberal düzensizlik ekonomisi "temiz hava, kısıtlı gıda" şeklinde özetlenebilirdi. Bunun yanı sıra Lazöy'ün Ada'ya üç yıl önce getirdiği "vuralkaç" sistemi de sürdürülecekti. "Vurup kaçabilen, vurduğunu alıp yaşayabilen herkese kapımız açıktır. Alıp kaçamıyorsa, ensesine biz vuracağız" diyordu Sakret. Lazöy, "Peki bunun alıcısı nerede?" dedi. Sayın Bayan güldü. Eğildi, Lazöy'ün sağ ayağının baş parmağıyla kuçük parmağı arasından böcek büyüklüğünde bir şey çıkardı. "İşte" dedi. Bir meydan savaşı kazanmışçasına mağrurdu, katırların çektiği eski savaşlardan kalma bir sahra topu kadar büyük göğüslerini oynattı. Y, ÇÂİISANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞÎPAL Teknik eleman statüsünde" SORU: Ziraat Fakültesi çıkışlıyım. (4 yıllık yüksek t ve 1979 yılında teknik deman statüsönde, baş mühendis iken Emekli Sandıgı'ndan 1. dcrecenin 4. kademesinden emekli oldum. 1979'da emekli oiduktan sonra ve 1980 yılı sonlanna dofrn başvunım özeriae ek göstergeden >ararUndım. Devtette geçen toplam hizmetim 24 yıl 10 aydır. Öğrenmek istediklerim: 1) Göstergem ve artı (ek) göstergem ne kadardır? 2) SUtüme göre eksik maaş mı alıyonım? (temmuz 1987 için üç aylık fark çeki Ue birlikte aylığım 500 bin lira dolaymdmdır) 3) Bu statüde olanlar için yeni bir düzenleme yapılacak mı? c . Y. "Vicdanlaria yeşil kertenkeler arasuıda nasıl bağlantı kurmuşuz, değil mi?" diye sordu. Dütttt efendim düt!.. "Ancak" diye bir vurgulama yaptı Sakret, "kertenkelelerin yaşayış bicimleri, geleneksel yaşamlan bugüne dek Ada çocuklarına okutulmamış. Ders kitaplarında ber hayvan var, tavşanlarla ilgili bölümler bile, ama kertenkelelerle ilgil tek satır yok." Üçün biri düdükler merakla beklediler. "Bu nedenle kertenkele yaşamını aynntılanyla öğrenmeleri için Ada'ya girecek bütün dergilere yanm sayfa bir ek yapılmasını tüzüğe yazdık" dedi Sakret. Sıska üçün biri, "Vay anam vay!" dedi. Sakret hemen o yana döndü, "Bir şey mi oldu sıska üçün biri düdük?" diye sordu. "Tarih öğretmeni anamın bugün yaş günü de onu kutlaya)im dedim" diye yanıtladı. "Tarihi biz yazıyoruz düdükkk!" diye bağırdı Sakret. Üçün biri öteki iki düdük, 'düt de düt düt de düt" diye tempo tuttular. Doğa aşkını yaratabilmek için tüzükte "temiz r hava, kısıtlı gıda" özde> işiyle ozetlenebilecek liberal düzensizlik ekonomisinin uygulanacağını açıklayan Sakret, maddenin gerekçesine de değindi: Hepsi palavra . Lazoy, yine güldü: "Bak" dedi. Elini pantolon cebine soktu, bir ses alma aracı da o çıkardı. Düğmesine bastı. Sayın Bayanın sesi yayıldı: "Şimdi Lazöy, bu ikiyüzlü kel kafalı üçün biri düdükle gırgır geçmeye başladı. Yok düşünecekmiş, yok sayın büyüğümüzmiiş, yok nıhsat almakmış. hepsi palavra" diyordu. Sayın Bayanın yüzü asıldı. Lazöy gene güldü: "Nuru ayinim, olur böyle vakalar, Lazöy hemen yakalar" dedi. "Benimle alay edemezsin Gut" diye çıkıştı Sayın Bayan. "Ala>" dedi Lazöy. "O ne biçim sözcük öyle. Sen benim Nanuy uygarlığı kadar görkemli gövdesi, dunya akıllısı kadınımsın..." Sayın Bayan yumuşadı. Lazöy, "Birkaç gün içinde Sakret'i görüp fırka girişimini söyleyeceğim" dedi. "Yaşşşşa!" diye sıçradı Sayın Bayan. Tozlu, taşlı Ada yollarında Frengistan'dan getirttiği giysisine özen göstererek yürüyen kel kafalı üçün biri düdük de cebinden ses alma aracmı çıkardı, düğmesine bastı. YANIT: 1) "Kadroları Teknik Hizmetler Suufına dahil olup, en az 4 yıl sureli yüksekögrenim veren fakülte veya yüksekokullardan mezun olarak yUrOrlükteki hükümlere göre yüksek mühendis, mühendis, yüksek mimar, miınar, şehir planası, bölge plancısı, jeolog, hidrojeolog, hiorolog, jeomorfolog, jeofızikçi, fizikçi, matematikçi, istatistikçi, yöncylem (hareket araştırmacısı), matematiksel iktisatçı, ekonomici ve kimyager unvanı almış olanlar ile teknik yüksek öğretmen okulu mezunlan"na 1987 ve onu izleyen yıllarda öngörülen ek gösterge ve toplam gösterge tabloları: EkGMMfi MtoH 1. 2. 3 4 5. 6. 7. 1 derece 1200 2 kad 2.480 2010 1565 1.450 1.205 1.125 910 860 derece 900 Ek gösterge 1 kad 2.420 1.955 1520 1.415 1175 1100 890 845 derece 600 derece 600 5. kad 2180 1.710 1565 1300 1.205 975 910 derece 450 6. kad. 2.240 1.765 1.610 1335 1.235 1.000 930 7 kad. 1520 1655 1.370 1.265 1.025 950 derece 450 8. kad. 1380 1.710 1.415 1300 1.055 975 derece 300 9 kad. 1.765 1.460 1335 1.085 1.000 derece 300 Derece 1 2 3 4 5 6 7 8 kad. 2540 2.065 1.610 1.485 1.235 1.150 930 875 a 4. kad 2.600 2.120 1.655 1520 1265 1.175 950 890 Kısıtlı gıda, bol hava "Böylece Ada halkı kısıtlı gıdayla bol hava alacaklar, hem de bedava temiz hava" dedi. Bu ekonominin yanı sıra Lazöy'ün Ada'ya üç yıl önce getirdiği "vur al kaç" sisteminin sürdürüleceğini bildirdi. Gerekçesi çok basitti: "Vurup kaçabilen, vurduğunu alıp yaşayabilen herkese kapımız açıktır. Alıp kaçamıyorsa ensesine biz vuracağız" dedi. SÜRECEK 2) Kısaca, 4 yıl süreli yüksekögrenim çıkışlı Teknik Hizmetler Sınıfırun 1. derece 4. kademesinden 24 yıl 10 ay hizmetten sonra emekli olan bir memurun emekli aylığının hesabı: 1.400 (ana gösterge) + 1.200 (ek gösterge) = 2.600 (toplam gösterge) x 70 (1987 2. yan katsayı) = 182.000 (aylık bağlamaya esas) x °7o69.83 (24 yıl 10 ay karşüığı aylık oranı) = 127.097 (emekli ayhğı) + 40.000 TL. (sosyal yardım zammı) = 167.097 TL. (toplam emekli ayhğı) x 3 = 501.291 TL. (3 aylık toplam emekli aylığı). 3) Genel bir düzenlemeden söz edilmektedir. Ancak bugüne değin somut bir gelişmenin var olduğu söylenemez.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle