Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Rejimin felsefesine göre, cumhuriyet bilgi ve erdemdir. Bilgisiz erdem olamayacağma göre, bunlardan birinin yokluğu durumunda, cumhuriyet sağlam temellere oturmayacaktı. Öyleyse devleti yönetecek olanlar, mutlaka kültürlü ve yetenekli kişilerden seçilmeliydi. Ve Atatürk bunu yaptı. Türkiye'de bilgili ve yetenekli kişileri siyasette ve devlet hayatında safdışı etmek, ne yazık ki çok partili dönemin kötü bir uygulaması olmuş ve günümüzde artık gelenek halini almıştır. Bizler, "Atatürk / Inönü ekolü" denen akademiden diploma alanların ya da onların yetiştirdiklerinin eşsiz kültür söyleşilerinden ve deneyimlerinden yararlanmaya çalışmış bir kuşağız. Belki de tek şansımız bu olmuştur. Mahmut Esat Bozkurt, Cemal Hüsnü Taray. Memduh Şevket Esendal, Hasan Saka, Tahsin Bekir BaJta. Faik Ahmet Banıtçu, Vakup Kadri Karaosmanoglu. Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Belge, Cevat Dursunoğlu, Hasan Reşit Tankut, Ahmet Hamdi Tanpınar. Şevket Raşit Hatipoglu. Suut Kemal Vetkin, Nunıllah Ataç, Enver Ziva Karal, Hıfzırrahman Raşit Öymen, Bedrettin Tuncel ve bugün ölümsüzlüğe göçmüş olan daha niceleri; bizim kuşağa çevren açmış, Kemalist inanç ve heyecanla dopdulu bilim, kültür ve fıkir ağırlılı kişilerdi. Kültürle güçlenen ve saygınlık kazanan devlet, bu kadrolara çok şey borçludur. Pozitif, çağdaş ve akılcı kültür yerine, başörtülü ve tespihli bir kültürle ne uygar bir dünyanın saygıdeğer bir üyesi olabilir ne de ulusal kimliğimizi kazanabiliriz. Çünkü, "milli" olmanın yolu, önce "ümmetçi olmamak'tan geçer. Bu ise, devlet ve toplum hayatında çağdaş kültürün ve müspet bilimlerin egemenliğini şart koşar. Cumhuriyet insanı ve Kültür ^ Cumhuriyetle başlayan kültür atılımı, çok partili dönemle birlikte laik düşünceye vurulan darbelerle durdurulunca; öğrendiklerini yerli yerine koyamamış, bilgisini tutarlı bir senteze götürememiş "yarı aydınlar" üretimi başladı ülkemizde... tşte şimdi meydan, bu yarım kültürlülerin egemenliğindedir. PENCERE 15 AĞUSTOS 1987 Seydişehifdeki Gerçek!.. Alüminyumun demir ya da bakır cevheri gibi çok eski bir geçmişi yok; yüz yıldan beri kullanılıyor. Türkiye İkinci DOnya Savaşı'ndan sonra toplum yaşamında alüminyumu tanıdı; 1974'te Seydişehir Alüminyum TesisJeri'nin açılmasıyla endüstri üretimine başlandı; çoğu sanayi alanında görulduğü gibi devtetçilikle işe girişildi; başarı da kazanıldı. Seydişehir Alüminyum Tesisleri'ni Sovyetler kurdular. Yılda 450 bin tonu aşkın boksrt işlenerek alüminyum üreten fabrika yurt gereksinmesinin yarısını karşılayacak captadır. Buna karşın Türkiye'de alüminyum kullanımı çok düşüktür. Kişi başına alüminyum tüketimi ABD'de Z7J5 kilo, Fransa'da 123, Yunanistan'da 5,4, Türkiye'de 1,6 kitodur. Kişi başına elektrik üretimi de Yunanistan'da 2,454 kvMfeaat iken Türkiye'de 675 kw/saattir. Görükjüğü gibi palavra üzerine kalkınma edebiyatını sayılara vurduğumuzda ortaya çıkan sonuç parlak değil. • İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra derme çatma ve plansız programsız gelişmemızde öncülüğü üstlenen sermaye sınrfı, çağdaş demokrasiyi taşıyabiiecek bir ekonomik altyapı oluşturamadı. Bu yüzden ne zaman ortalık kartşsa, ordu imdada çağnldı. Son olarak 12 Eylül'de gündeme giren askeri müdahale, emekçi sınıflannın haklannı urpantayarak dışa bağımlı holdinglerin isteklerini yerine getirdi. 12 Eytülcülerin aldıklan önlemlerte artık grev yapılamayacağı sanılıyordu; ama işçinin hayat koşullan öytesine bozuldu ki grev hakkını ister istemez kullanmak zorunda kalryor. Bu nedenle ülkenin her yanında grev girişimleri gündemde bukınuyor. Seydişehir'de Alüminyum Tesisleri'nde süregelen eylem de bunlardan birisidir. Ne var ki, bu grevin karşısına 12 Eylül'ün uzantısı ANAP iktidan aba altından sopa gostererek çıkmış; Başbakan tehdii savurmuştur: ' Fabrikayı kapatınm ha!.." Fabrika kapatmak, kuşkusuz fabrika açmaktan çok daha kolaydır; ama gerekçesi nedir? özal'a göre Seydişehir tesisleri çok enerji harcamakta, geri teknoloji uygulamakta, üretim pahalı olmaktadır. Peki, bu gerekçe uygulandığında Türkiye'de kaç fabrikayı kapatmak zorunda kalınz? Hesab yapıldı mı? Bugün özel kesimin çoğu ürünü, yüksek gümrük duvartan ardındaki iç piyasamızda pazarianmıyor mu? özal hükümetinin inadıyta çıkmaza saplanan grev, bir buçuk aydan beri sürüyor. iç piyasada alüminyum fiyatlan birden yükselmiş; iktidara yakın olduğu bilinen kimi şirketler bu arada parsayı vurmuşlardır. Bazı ellerde toplanan kazançlara ilişkin sayılar baş döndürüyor. Oysa Seydişehir'de greve yöneien sendikanm istekleri benimsenseydi, 700 milyon lira ile sorun çözümlenecekti. Şimdi yaklaşık 10 milyarlık bir kayıptan söz açılmaktadır; kimine göre bu hesap 30 milyar liraya tırmanıyor. * Seydişehir grevini yürüten Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa özbek diyor ki: İşçiler için istediğimiz ücrst iddia edildiği gibi yüksek değil, 75 yıllık işçinin eline hiç değilse 100 bin lira geçsin istiyoruz, işte bu kadar..." Olayın bir yanı bu. öteki yanına gelince: Türkiye'de elektrik enerjisi pahalıdır, bu nedenle Seydişehir'de alüminyum pahalıya geliyor. Temelde bütün sanayi kesimini ilgilendiren bir sorunla karşı karştyayız. Bu sorunu çözmek Türkiye'yi yönetenlerin görevidir; "Barajlar Kralı"nın tahtını tacını paylaşmak üzerine birbirierine girenlerin ödevidir. Kırk yıldan beri kötü ekonomik polrtikalar yüzünden hem elektrik enerjisi üretiminde geri kalmamn acısını işçiden çıkarmaya kalkmak doğru mudur? Çağdaş devlet yönetimi bu mu? ......... Bugün Türkiye, yaratılan alüminyum bunalımıridan birkaç "gözetilen şirkef' kazanabilir; ama ülke zarardadır, bütünüyle düşünülürse özel sektör de zarariıdır, işçi de zarariıdır. Sindirilmemiş kültür Kültür, eğer sindirilmemiş bir kültürse, toplumları ve insanlan gülünç duruma getirir. Cumhuriyetle başlayan kültür atıhmı, çok partili dönemle birlikte laik düşünceye vurulan darbelerle durdurulunca; öğrendiklerini yerli yerine koyamamış, bilgisini lutarlı bir senteze götürememiş " y a n aydınlar" üretimi başladı ülkemizde... lşte şimdi meydan, bu yarım kültürlülerin egemenliğindedir. Bir sayfa yazıda 1520 noktalama ve dilbilgisi (gramer) hatası yapabilen, düşündüğünü doğru dürüst bir Türkçe ile anlatamayan, sözcükleri ve terimleri yerinde kullanamayan, ama Türkiye'de söz sahibi olmuş çok sayıda "diplomalı cahil"ie karşılaşmak, herhalde ülkemizde sinir ilacı tüketimini arttıran başlıca etkenlerden birisidir. (Dahi)yi (dâhi), (takdir)i (taktir), (sukut)u (sükut), (laik)i (lâyık), (yalruz)ı (yanhz), (asgari)yi (askerî), (nüfuz)u (nüfus), (program)ı (porguram ya da porugra.n), (mâzeret)i (mazarrat), (slogan)ı (solugan), (izhar)ı (ishal), (mali porte)yi (malî portre), (sübvansiyon)u (suspansiyon) diye yazıp okuyan, üstelik bilim ve kültürde iddialı kişilerin; devlette, hele kültür kuruluşlannda görevli olmaları ne acı!.. Yaşadıkça ve gördükçe; "Siyasette ve yönetimde en büyük fekatet, yanm bilgili insanlann tam yetkili olmasıdır" diyen ünlü Fransız bilgini Laplace'in düşüncesine katılmamak mümkün mü? ŞİNASt ÖZDENOĞLU Eski Parlamenter "Cumhuriyet insanı" uygar ve çağdaş bir insan olmalıdır. Atatürk'ün verdiği parolanın özündeki düşünce budur. Cumhuriyet insanının kişiliğindeki temel öğe, Kemalizm'e inançla birlikte kültür ve uygarlıktır. Bu ise, onun yiiksek insani değerlere inanmasını gerektirir. Vatan ve insan sevgisi, barış ve özgürlük tutkusu, hoşgörü, vefa, sevecenlik ve yardım duygusu gibi yüksek değerleri insan kişiliğine mal eden etken; kültür ve sanattan başkası değildir. Buradaki "külliir" deyimini, Latince "cuhura" kökünden gelen, insanoğluna, dünyaya ve olaylara bakış ve değerlendirme yeteneği veren, onun kişiliğini yaratan tüm bilgilerin toplamı anlamında almak gerekir. birierine böyle bakarlar mıydı?" Elbette böyle bakmazlardı... Gülümseyerek birbirlerini selamlar; "Size sevgi. size saygı duyuyorum" demek isterlerdi. Sanki bu toplumun insanlan, her sabah bir başkasının hakkını yemek, bir başkasının yıldızını söndürmeye ant içmiş gibi evierinden çıkıyorlar. Zenginiyle, yoksuluyla, orta hallisiyle... Rejimin insanı ve bir kültür rönesansı Cumhuriyeti kuranlar, rejimin felsefesiyle birlikte, elbette onun aydın ve inançlı insanını da yaratmak istemişlerdir. Bu insan, kuşkusuz biyonik bir yaratık, bir robot olmayacaktı. Bilimsel ve teknik üstünlükleri yanmda, moral niteliklere sahip, uygar ve kişilikli bir "Cumhuriyet insanT'ydı yaratılmak istenen. 1932'de Halkevleri'nin böyle yüksek bir amaçla kurulduğu kuşkusuzdur. O kuruluşlarda halka verilen kültür, cumhuriyet kültürünün bir parçasıydı. Halkevleri ve halkodaları, belli bir ideolojinin koşullandınlmış, standart insanını değil, çağdaş bir eğitimden geçerek, evrensel kültür çevrenine (ufkuna) bakabilen insanı yetiştirmeyi amaçlıyordu. Türk küitür yaşamında bir "kültür rönesansı" sayılabilecek "klasikler" dizisi, Batı ve Doğu külturünde "köşe taşı" sayılan yapıtların birçoğu, halkevleri kitaplıklarında halkın ve aydınların yararına sunulmuştu. Günümüze kadar gelen tiyatro, müzik, resim, edebiyat ve spor değerlerinin birçoğu, gözlerini sanat yaşamına halkevlerinde açmış gençlerimizdi. Eğitim, kültür ve demokrasi Gerçek bir demokrasiye, eğitim ve kültür merdivenlerinden çıkılarak varılır. Türkiye'deki uygulamanın, gerçek bir demokrasi olmadığını ispata elbette gerek yok. Birbirimizi aldatmayalım: Belli bir kültür birikinıine ulaşamayan toplumlarda, bilinçsiz seçmen kitlelerinin kendisini oyuyla mahkum ettiği, bir başka deyimle, kendi çıkarlarına karşı oy kullandığını görmüyor muyuz? Hemen her seçimde "oy tezgâhlan", "önseçim pazarian" kuruluyor ve halk kendi iradesini satışa çıkaranlara karşı en küçük bir tepki göstermiyorsa, bu biraz da seçmenin kültür ve eğitim düzeyinin yetersizliğinden kaynaklanmıyor mu? Kültürde ve uygarlıkta gerileyişimiz, demokratik tavırlarımızdaki korkaklığımızın baslıca göstergesidir. Anayasanın 84. maddesini, işine geldiği zaman işletip, işine gelmediği zaman işletmeyen bir zihniyet, tarihin herhangi bir döneminde ve herhangi bir ülkede ne görülmüş ne de işitilmiştir. Siirüp giden özlemimiz Altmış yıh aşkın bu uzun dönemde; "cumhuriyet insanı"na bu kültürü, bu kişiliği verebildik mi? Ulusal değerlerle birlikte, evrensel değerlere bağlı; kendisinden çok toplumu için yaşayan, başkalannın inançlanna saygı duyan, çevTesine özveri ve sevgi sunan insan, bizim hâlâ gerçekleşmeyen özlemimiz değil mi? Sayın Prof. Dr. Ragıp Üner, geçe.ı yıl Parlameoto dergisinin ağustos sayısında çıkan seçkin yazısında diyor ki: "Sokaklarda, çarşüarda, pazarlarda, devlet daireierinde insanlann birbirierine nasıl baktıklarına dikkat ettiniz mi? Ne korkunç bir bakış! Acaba bu kisiler, belli bir kiiltüre sahip olsalardı, bir Bir vicdan hesaplaşması Kemalist hareketin yaratmak istediği uygar ve kültürlü "cumhuriyet insanı", yıllardır hep onu engelleyen politikalarla, yerini Doğulu kafada, bağnaz, ilkel ve kaba bir modele terk etmiştir. Bu kargaşa ve ödün ortamında cumhuriyete sahip çıkacak insanı yaratmak, ancak Kemalizm'i bütünüyle ve temelden özümseyip, onu bütün boyutlanyla ve ödünsüz uygulamakla mümkün olabilir. 64. yılında, hâlâ kendi insanını ve kültürünü yaratamayan cumhuriyete bağlılık yemini edenlerin, Atatürk'ün kutsal anısı ve idealleri önünde ciddi bir vicdan hesaplaşması yapmalan gerekmez mi? OKTAY AKBAL EVET/HAYIR "Üç Yıl" Olmuş "Kırk Bir Yıl"! CumrturjYef KıtapKulubu "Üç yıllık demokrasi hayatımızda bu yolun aralığından bile bakmamış olmamız acıdır" diye yazmış 17 Ağustos 1948'de... Aradan kırk bir yıl geçti gitti. Nadir Nadi'nin bu cümlesini "Kırk bir yıllık demokrasi hayatımızda bu yolun aralığından bile bakmamış olmamız acıdır" diye degiştirebiliriz! Hiçbir şey fark etGELİN, YAZARLARLA TANIŞIN İMZALI KİTAPLAR EDİNİN... mez. Hep aynı gerçek, hep aynı durum, hep aynı acıyı duymak... Hem de demokrasimizin kırk birinci yılında!.. 1727 yaşlarında bayanlar Şükran Kurdakul'un "Çağdaş Türk Edebiyatı" başlıklı iki ciltlik IMZA GUNLERI/19.00 22.00 Ingiltere'de çocuğa bak yazın tarihi Broy yayınlarında çıktı. Şair Kurdakul, aynı zamanda karşılığında lngilizce öğren. yazın tarihiyle, eleştiriyle de yakından ilgilenen bir araştırma158 53 42 cıdır. Bugüne dek yayımlanan edebiyat tarihlerine hiç benzemiyor ortaya koyduğu yapıt... Oldukça yansız, yazın sevgisiy. . * ., le, gerçekçi. daha doğrusu toplumcu bir bakış açısıyla ele alıYAZIHANEYE genç elemah, kürek işçileri, yor şairleri, yazarları bu ölçütlere göre değerlendirmeye çalı15 Ağustos cumartesi £:•. M U Z A F R R İZGÛAYDIN BOYSAH (Jı nakliyeciler, pazarlamacılar şıyor. Tartışılır yargılara da varıyor. Tartışılmayacak yargı olur aramyor. 155 29 00 mu? Ne var ki Kurdakul'un yargıları yazın sevgisinden kaynaklandığı için hiç de batıcı degil; okuru düşündürüyor, kendi kendisiyle tartışmaya, o yazarı ve yapıtlarını kendi anlayışıyla değerlendirmeye götürüyor. ANKARA İFLAS MEMURLUĞUNDAN Nadir Nadi'nin "Hele Bir" yazısını 'Cumhuriyet Dönemi' cilADİ TASFİYE VE İFLASIN AÇILMASI dinin 'Düşün' bölümünde okudum. Kurdakul, bu bölüme ilginç İLANI yazılar seçmiş. Mehmet Ali Ayni, Falih Rıfkı Atay, Peyami Sa1987/4 fa, Remzi Oğuz Ank, Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu, Sabiha ZekeAnkara Asliye 2. Ticaret Mahkemesi'nin 10.4.1987 tarih 9861329 riya Sertel, Hilmi Ziya Ülken, Şevket Süreyya Aydemir, Behice sayılı kararlan ile iflas tasfiyesi açılan Müflis Lider Çelik Anonim Boran, Nusret Hızır, Niyazi Berkes, Necip Fazıl Kısakürek ve Şirketi (Yapıcı sokak 2/aSiteler Ank. 37024 ticaret sicil sayılOnın Nadir Nadi yanyana... Bugüne dek yazın tarihine girmemiş, Satasfiyesinin şimdilik İİK.nun 219 maddesi gereğince adi tasfiye olabiha Zekeriya, Behice Boran, Remzi Oğuz vb. kişilerin bir dörak yapılması tensip kılınmış olmakla, alacaklılar ve istihkak iddianemin 'düşün' alanındakı etkınlıklerını anımsarsak. bu kişilesı sahiplerinin alacak ve istihkaklarını ve bunlann dayanağı olan belrin bir yazın tarihine neden alındıklarını anlarız. Falih Rıfkı, Pegeleri veya örneklerini bu ilan tarihinden itibaren bir ay içinde meyami Safa ve Nadir Nadi'nin gazetelerde çıkan yazılarında ise murluğumuza kaydettirmeleri veya tevdi eylemeleri, müflise borçlu bir yazın tadı bulunduğunu herkes bilir. Güzel yazmak, anlatolanlar aynı süre içinde kendilerini veya borçlarını bildirmeleri aksi halin cezai sorumluluk gerektir^reği müflisin mallarını her ne suretmak istediğini en iyı biçimde okura sunmak isteği ağır bastı le ellerinde bulunduranlar o mallar üzerinde kanuni haklan saklı olmı, o yazı, ister istemez yazınsal bir değer kazanıyor... mak şartıyla bunlan aynı süre içinde iflas dairesi emrine tevdi etmeNadir Nadi'nin, yazımın başında bir cümlesini aldığım başleri makul özre dayanrnaksızın vermezlerse cezai sururaluluğa uğrayazısı bugün için de güncel ve ilginçtir. "Her rejim bir sosyal yacakları ve rüçhan haklarından mahrum kalacaklan ilk alacaklılar muvazenenin ifadesidir, böyle kaldığı müddetçe yaşar" diyen Natoplantısının 23.9.1987 günü saaı 14.30'da iflas memurluğunda yaAbidei Hürriyet Caddesi Gökfüiz lştaanı Kat 8 dir Nadi 'hukuksal eşitlik' ile 'iktisadi eşitlik'm bir arada uygupılacağından alacaklılann bu toplantıya gelmeleri veya yetkili bir vekil Mecidiyeköy tSTANBUL lanmasından yanadır, "Medeni hürriyetin yegâne kaynağı şüpgöndermeleri, müflis ile müşterek borçlu olanlar ve kefillerin ve borcu hesiz hukuki eştliktir. Fakat ekonomi alanına el uzatmadığı müdTel.: 172 00 2122 tekeffül eden sair kimselerin bu toplantıda hazır bulunmaya haklan detçe bu eşitlik lafta kalmakta, tıpkı mutlakiyet idarelerinde göoldugu ilan ve teblig olunur. 10.8.1987 rüldüğü gibi ancak ufak bir zümrenin çıkarını sağlamaktadır" Hukukta ve ekonomide eşitliği kurabilmektir demokratik yöneFATMA ÖZDEMİR'e ait timin baş sorunu... "Nasıl etmeli de birbiriyle bağdaşamayan 146 97 38 TİYATROGÖSTERİ hizmet pasaportu ve diğer bu iki kardeşin arasını bularak hem medeni hürriyetleri korumak evraklarını bulanlann 528 66 hem de büyük halk kütlelerinin ekonomik, dolayısıyla sosyal ve liıiehosa Utn^uane aUitso.. 29 nolu telefona haber BİLSAK BAŞKA politik köleliğine engel olmak imkânını sağlamalı" diye soruyor vermeleri rica olunur. 194â'de Nadir Nadi... Yazısını da şu satırlarla bitiriyor: "Üç yılGÜZEL ŞANATLARA TANRININ lık demokrasi hayatımızda bu yolun aralığından bile bakmamış İstanbul Tıp Fakültesi kitap GİRİŞ KURSLARI ' COCUKLARI olmamız acıdır. Biz hâlâ 7789 yılının Jeu de Paume salonu vakartımı kaybettim. • R»im • Hcvkel • C.talık • 1 oıoğrat kalannı yaşıyoruz. Hürriyet Misakı adına yemin ediyor, şef sisHükümsüzdür. • L Minıarlık • Soranıık • Tekstil VIILIAM HURT M.A. GÖĞÜSGEREK temini yıkacağız diye haykınyor, Adam Smith mektebinin çok• Sahnc vc Cinrunlu (Tiyatro) MARLEE MATLIN tan tarihe gömülen prensiplerine hasret çekiyoruz." • Lııdusirı Lmnleri .c Tasarını Nüfus cüzdanımı ve sigorta "Üç yıl" olmuş şimdi "kırk bir yıl!" Hep aynı çizgide kalmak \\ Sıslı SITE S I I . I M I M I ^ I . S K L M I I I Sk N . ' " <• I M \ S C . I R I M kartımı kaybettim. 1 ne kadar acı! Üstelik zaman zaman hukuksal eşitlik de, özgürKadıkoy SÜREYYA lıl: 14.' 2 »Tl14.1 28 W Hükümsüzdür. lük de elimizden gidiyor, hele hele ekonomik eşitlikten söz açSA VAŞ SALKA YA mak en büyük belâları çağırmak sayılıyor! işbaşındaki sözde 'liberal' iktidarlar 'tarihe çoktan gömülen' Adam Smith ilkelelngilizce Bilgisayar EMEK SİNEMASI rini yeniden gündeme getirmek çabasında!.. dersi verilir. Soylüyor Şükran Kurdakul'un yazın tarihi hemen her öğrencinin, her UMV y 358 81 82 aydın yurttaşın kitaplığında bulunması gereken yapıtlardan... *• Wlrt»ri(Hef gun 1 hlm) "fiOREV" Meşrutiyet Dönemi'nin; 1950'ye kadar Cumhuriyet döneminin Nüfus cüzdanımı kaybettim. Bugün 1996 Canneb belli başlı yazarları, şairleri, düşünürleri bu ciltlerde yer almış. Hükümsüzdür. 1987 (n lyı BULUNDUĞUMUZ Kurdakul hepsi konusunda bilgi veriyor, yapıtlarını açıklıyor, yoŞÜKRÜ KIRAÇ Bu «aseı ars.vınz ÖÖUİ rumluyor, örnekler sunuyor. Kurdakul ilk cildin önsözünde "GüYOL mjiiaka Du'uirra cümüz, araştırma alanında sabnmız, yeteneğimiz oranında elSydn«y POLLACK DHHta I lum latcan Tla: ANKETÖRLER aramyor de ettiğimiz sonuç, yetişen kuşakların çalışmalarına ufak bir katH.RediordB.Streısanö lanptm. Mtt* Ukııı 155 29 00 12 00 14 15 • 16.30 !B<5 kıda bulunabilirse ne mutlu" diyor... Hiç kuşku duymasın, amacınavarmış... Ortaya başarılı birçalışma koymuş. Şimdi bu yapıtı bir çok yönden eleştirenler elbet çıkacaktır, çıkmalıdır da... Ama önemli olan ortaya bir yapıt' koyabilmektir, Kurdakul bu <;ALKKILKK 146 97 38 işi tam bir yüreklilikle yapmış... CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ TEMSİLÇİLİĞİ KOCAELİ FUARINDA KİTAP ŞENLİĞİ 15 TEMMUZ15 AĞUSTOS İLAN İSTANBUL 1. SULH HUKUK HÂKİMLİGİNDEN 1987/159 Vasi. Küçükler Tahir Uygur, Volkan Uygur, Ayşin Ayşen Uygur ve Neşe Uygur'un anne ve babalannın ölmüş olmaları sebebiyle hacredilerek amcalan Yunus Soksan'ın vesayeti altına konmalarına 13.8.1987 tarihinde karar verilmiştir. Ilan otunur. 13.8.1987 Basın: 1618 Bugün Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Özel Boğaziçi Yabancı Diller Kursu SEZEN Yaşama sırası sende! Hoşgeldin • • • YAZ OKULU üçüncü dönem kayıtları devam etmektedir. • • • YAZ ve SONBAHAR genel ve özel amaçh İngilizce kurslan kayıtları başlamıştır. Kısmcttrfan TOZAN 14.8.1987KONYA yv . SELDA BAGCAN Söylüyor YÜRÜYORUM DİKENLERİN ÜSTÜNDE Bu Kaseti Aldınız mı? Studvo: Değlşlm / Sezer Bağcan Tonmeisterler Yılmaz Karayalım, Mete Akkuş "MAVİ DÜNYA'YA GÖNİ L VERENLER... AĞUSTOS 1987 SELDA BAĞCAN "DenizdeveEvinizde" : SAYI:40 MISSI0N YEŞİLKENT Yaşanacak kent Hayalinizdeki • apartmanlar, villalar # YEŞİLKENT'te Rahatlık, konfor ve huzur içinde yazkış oturabileceğiniz yuvalarınızı yaratmak bizim isimiz. d GÜZEL SANATLAR FAKÜLTELf RİNE GİRMEK İSTEYENLER ! Resım atelvelerinde çalışmalanmız başlamıştır Turtzm Oenizcllik San. ve Tic. Ltd. Şti. MAVİ YOLCULUK'A GELİN Taksitle, Tam Pansiyon 250.000 TL.'ye GÖKOVA'da tatil yapın. Merkez: Caot Şaklr Cad. Kardeşier Pas^ı 1/A B0DRUM. fd: (6141) 1968 T1x: 52915 B0TXTR. 1 SERAMIK SANAT MERKEZİ Şışj ADı^e» Hufnvet C o d 220 5 Teı M 6 S3 16 I GÜZEL SAIT^TIJUl PAKULTELERI mecidiyeköprü sak n o ] 6 erlaköy «•! M1S785 BIRLESÎKSANATEVLERİ GHAFIK. RESIM HEVKEi. IÇ MIMARLIK TEKST1L GUZEL SAMATLAR FAKULTELERİ YETEMEK SINAVLARINA HA2IRLIK KURSLARI ÇİZGİ SANATEVI "179 83 "1 :^f ır 3 00 GÜZEL SANATLAR GİRİ$ SIN AVINA HAZIRLIK HIZLANDIRILMIS KURSLAR BAĞDATCAD.333/3ERENKÖY 3606910 S IA K S 0 Y H İSANATEVİİ EL SANATLAR FAKULTELERININ İUM B O L U M U B I N E k ?2. 3 ı T,ıksıın Tel 144 77 2) GİRİŞ KURSLARI Haramidere Yakuplu mevkii 5100 konutluk YEŞİLKENT'te Modern teknoloji uzman kadro ve çağdaş yapım ile hizmetinizdeyiz aıoıas Şukrü Kanatlı Caddesi, No 11, KTepe, BakırköyİSTANBUL Tel 583 23 84 572 89 37