19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMUZ 1987 CUMHURİYET/7 Roma'dan Itcdyun bîhnecesi İtalya'da garip bir olgu yaşamyor. Her alanda hızla değişen bu ülkede siyasi sınıf hiç değişmiyor. Bir Ispanyol gazeteciye göre aslında nedeni basit: "Bu sınıf Italyanlara vergi ödememeyi, yer altındaki paralel ekonomiyi sürdürmeyi, kişisel çıkarlanna dokunmadan iyi yaşamayı garantiliyor. Üstelik onlara atıp tutma Ozgürlüğu de var." NİLGÜN CERRAHOCLU ROMA Bir Italyan arkadaşım, çok değil bundan 10 yıl önce Paris'e gittiğinde, Roma plakalı arabasııun ardından Fransızlann, "Macoroni, Macoroni" diye korna çalmalanna çok sinirlendiğini anlatmışn. Şimdi yurtdışına çıkan Italyanlar, çok farklı bir imaja sahip olduklarını göruyorlar. Bugün ttalyan giyimi, ltalyan dizayni, itaJyan stili, Italyan mutfağı prestij demek. Mandolinle " O Sole Mio" çalan ve spagettiyle, göçmen işçilerle özdeşleştirilen Italyanla, bugünün belli bir zevk düzeyi ile özdeşleştirilen ttalyanı arasmdan demek ki bir on, on beş yıl geçti. Bu süre içinde Italyanlar gerçek bir "ekonomik rönesans" gerçekleştirdiler. Bir sanayi gücü olarak tngiltere'yi geride bıraktılar, Fransa'yı da yakalamak üzereler. Şimdi ortalama ttalyan yemeğe bir lngilizın harcadığından 4 misli fazlasını harciyor. Hemen hemen tüm ltalyan ailelerinin garajında birden fazla araba var. Büyük çoğunluk yurtdışında tatil yapabiliyor. Giyim, mücevher, araba piyasaları günden güne serpiliyor. Italya, biraz . " kaos" sınırlanna varsa da 500"e yakın özel televizyon kanalıyla, basın özgürlüğünün en ileri olduğu ülkelerin başında geliyor. Ve çok gelişmiş bir hoşgörü ortamıyla da dikkati çekiyor. Bütün bunlann neticesinde yapılan anketler, İtalyanların ltalyan olmaktan çok memnun olduklarını gösteriyor. Fransızlannki gibi şoven bir milliyetçilikten ziyade, iyi yaşanan bir ülke olduğu için Italyanların yüzde 57'si buradan başka hiçbir yerde yaşamayı düşünmeyeceklerini söylüyorlar. Fakat bu dinamizme rağmen, İtalya'da garip bir olgu yaşamyor. Italya değişiyor, ltalyan siyasi sınıfı değişmiyor. Halen başbakanlık koltuğunu işgal eden, 6 kez başbakanlık yapmış 79 yaşındaki Hıristiyan Demokral Aniintore Fanfani'nin temsil ettiği siyasi sınıfı, ttalyan seçmeni emekliye ayırnuyor. Bu sımfın yenilenmesi, ancak doğal yolla, yani ölümle mümkün görünüyor. Bu nedenle, örneğin son seçimlerde oylann komünist paıtiden Yeşillere 3 puanlık bir oynama yapması, bir "lelzete" olarak nitelendiriliyor. Bu tip "zelzele"lere rağmen ttalya, Sovyetler Birliği'inden sonra, Avrupa'da iktidarın el değiştirmediği tek ülke olarak dikkati çekiyor. Birbiri ardına kurulan koalisyon hükümetleri hep Hıristiyan demokratların daîngasını taşıyor. Ve muhalefet hep, Batırun en büyük komünist partisi, ttalyan komünistlerinin tekelinde kalıyor. Bu kadar kısa bir süre içinde, bu kadar hızh bir değişim yaşayan bir ülkede kitleler neden hep aynı siyasi sınıfa oy vermeye devam ediyor? Sosyologlann başını ağntan bu soruya yülardır Roma muhabirliği yapan bir tspanyol gazeteci, "Çunkü bu sınıf, ttalyanlara vergi ödememeyi, yer altındaki paralel ekonomiyi sürdürmeyi, kişisel çıkarlanna dokunmadan iyi yaşamayı devam ettirmelerini garantiliyor. Ve de üstelik bu siyasi sınıfa istedikleri gibi abp tutma ozgüriüğünü de vererek, boşalmalanna da olanak saglıyor" diye cevap veriyor ve ekliyor: "Dikkat ederseniz, 'siyasi ahlak' sloganıyla kampanya yapan iki parti: Komünistler ve cumhuriyelçiler, bu seçimlerden en zararu çıkan partiler oldu..." Bu rastlantı olabilir mi? Bize kalırsa, "ttalyan usulfi degişinV'i en öz bir biçimde, geçen yüzyılın sonlarında yaşayan Giuseppe Tomasi Lampedusa'nın o unutulmaz sözleri açıklıyor: "Hiç bir seyin degişmemesi için ber şeyin degişmesi gerek." Bayan Le Pen 1n Playboy 'a verdiği bu poı, Fransa 'yı kanştırvken, dergiyi de yok sattırdı. Bayan Le Perfin ^tatlı' iııtikaıııı SABETAY VAROL PARİS Aşın sağ, tüm Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Fransa'da da tkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden beri seçimlerde elde ettiği oy oranı yüzde 12'lerde gezen marjinal bir akım niteliğindedir. Bu kenarda köşede kalmış Hffler, Mnsoüni öztemcisi çevreler zaman zaman ülke koşullannın el verd'ği ölçüde güçlenerek oy oranlannı arttınrlar. Söz konusu koşullar ortadan kalkınca varlık nedenlerini yitirerek eski oranlanna dönerler. Faşizmin yetmişti yülann ortalarına kadar iktidarda kaldığı lspanya'da büe Blas Puıar'ırtaşın sağcı partisinin elde ettiği oy ortada. ttalyan Neofaşistleri ya Faristen Fransa'da aşın sağın lideri Jean Marie Le Pen, AIDS, ırkçıhk gibi temalarla, korku ve yor. Bir süre kamuoyunda "uygar nefret temelinde oy toplamaya çalışırken, aynlma aşamasında olan eşi Bayan Le Pen, kocasının bir sözüne kızarak Playboy'a çtplak poz verdi. Derginin son sayısını bayilerde politikacı" imgesi yaratmaya çaUşan Le Pen, her şeye rağmen bu bulmak olanaksız. kın zamana kadar bu genel kuralın tek istisnası sayılırken, Fransız Ulusal Cephe Partisi de Avrupa siyaset arenasınm ortasında bir kaç yüdan beri boy gösteri verdi.. JeanMarie Le Pen, 1981 yılına kadar yüzde l'lik oy potansiyeli bile olmayan iki aşın sağ grupçuktan birinin lideri olarak Fransız politikasında ikincil bir yere sahipken bu tarihten itibaren adından eskisine oranla çok daha fazla söz ettirir oldu. 50'li yıllann sonlarında saman alevi gibi yanıp sönen, ancak adı yalnızca Fransa'da değil tüm demokratik ülkelerde belli bir politik eylem tarzına verilen Pierre Poujade'ın partisinden milletvekili seçilmiş bir kişi olarak biliniyordu. "Poujadizm", bunalımlı dönemlerde halkın çeşitli korku ve nefretlerini sömürerek oy toplama anlammda Turkiye'de de kullanılmış, politika sözlüğüne girmiş bir deyimdir. Fransız aşın sağının artık neredeyse bütün dünyanın tanıdığı dehşetli lideri Le Pen, Pierre Poujade'in partisinden geldiğinden, Fransa'nm politik fikir üreten çevreleri, 1984 yılından itibaren oy oranını yüzde 910'lara çıkaran Ulusal Cephe Partisi'ni Poujadizm'in uzantısı olarak nitelediler. Fransa'nın geleneksel sağ ve sol güçleri "Le Pen" olgusunu karşı tarafın neden olduğu geçici bir gelişme sandı. 1981'de sosyalist komünist iktidannın oluşması üzerine, uzun yıllar iktidarda kalma alışkanlığının eıkisiyle klasik Fransız sağı bir yıl kadar süren bir bocalama devresinden sonra "skkJetli muhalefrt" yolunu seçmişti. Ekonomik planda sosyalistler ülkeyi iflasa sürüklemekle suçlanırken, işsizliğin yarattığı korkunun etkisiyle uyanan yabancı işçi aleyhtarlığı kışkırtılmış, sol hükümetin emniyet ve adalet mekanizması gibi iki konuda insan haklarına saygıyı öne çıkaran tutumu ileri sürülerek, asayişsizlik iddialan klasik sağa mensup siyasetçilerin ağzında geçerli oy toplama yöntemleri olmuştu... JeanMarie Le Pen, işte bu uygun zeminde kendine bir hareket alanı yarattı ve klasik sağın bolbol kullanmaktan kaçınmadığı argümanlann gerçek sahibi olarak, gelecek korkusu ile yabancı düşmanlığının kanşımı duygulan alabildiğine değerlendirdi. Parlamento seçimlerinde nisbi temsil sistemini getirerek iki klasik sağ gücün mecliste çoğunluk sağlamasını engcllemeye calışan Cumhurbaşkanı Mitterrand ve Sosyalist Parti'nin, Le Pen'in mecliste daha da sağlam bir yer edinmesine yardımcı olduklannı anımsatmakta yarar var. Her neyse, sağın yeniden iktidar olmasıyla "Le Pen olgusu"nun tıpkj atası Poujadizm gibi siünip gideceğini sanan profesyonel politikacılar şimdilerde, yıllarca gördükleri tatü rüyadan acı acı uyanıyorlar. Aşırı sağ ulusal cephe, eriyip gitmek bir yana, üç dört yıllık bir sürede kazandığı oy tabanını kemikleştiriyor. Tüm yoklamalar Le Pen'in partisinin koşullar ne olursa olsun aynı oranı koruyacağı tahmininde birleşi çabalarında başarılı olamadı. Gerçi belli bir oy tabamm kendine uzun vadeli biçimde bağlamayı becerdi ama bu tabanı genişletmede yaya kaldı. 1985 yılına oranla çok daha fazla sayıda Fransız, Le Pen'in fikirlerini "hatalı ve tehlikeli" buluyor. Tüm topluma mal olma ve yayılma umudunu şimdilik yitiren aşın sağcı politikacı bu kez, elinin altındaki oyu kaçırmamak için çoğunluğun öfkesine yol açan, ancak belli bir seçmen azınlığmı memnun eden "öfke ve korku" kaynaklı demeçlerine geri döndü. Başarılı bir demagog olduğuna şüphe olmayan Le Pen'in şu anda en çok işlediği konu AIDS. Fransız aşın sağının lideri tüm AIDS hastalannın orta cağda cüzamiılara yapıldığı gibi kapatılması gereğini savunuyor. Tüm tabiplerin karşı çıkmasına rağmen Le Pen, AIDS'in son aşamasında "Tükürük, ter ve nefesten de bulasttgım" bir TV programında yalan söylediğini bile bile öne sürüyor. AIDSlilerin ezici çoğunluğunun eşcinseller ve uyuşturucu kullananlar olduğunu iddia ederek açıkça hastalan suçluyor. PERİKIZLAR1 Bejart'ın bir efsane gibi anlatılan peri kızlan artık Lozan'daki izleyicilerin gönüBerini büyüleytcek. BrükseVden Bejart neden Lozcutagitti Yirminci Yüzyıl Balesi'ndeki peri kızlanmn kilo almasım engellemek isteyen ünlü koregraf Bejart, her gösteri öncesi onları tartıya çıkanrdt. Canlanna tak diyen kızlar, gösteriden sonra Altın Pagod lokantasında Sesuan usulü ördeklerle kaçamak yapıp yeşil çay içer ve Stravinsky'nin Diaghilev'e yazdıklan mektupları okurlardı. HADİ ULUENGİN BRÜKSEL Ash astan varsa ve vaktiyle burada dolaşmış olan rivayetlere inanmak gerekirse, Maurice Bejart'ın "Yirminci Yüzyıl Baksi"nde dans eden kızlar, dünyanın en güzel, en duyarh ve en sıhirli kızlanymış; her şeyin en mükemmelini isteyen Bejart, peri kızlarının kilo almasını engellemek için prova öncesinde tartı yaparmış. Bazen canlanna tak diyen kızlar, bütün uyanlara rağmen, gösterilerden sonra "Ahın Pagod" lokantasında kaçamaklar yapar ve Sesuan usulü ördekler ısmarlarmış. ördekler gelmeden önce yeşilçaylar içer ve Stravinsky'nin Diaghilev'e yazdığı mektupları okurlarmış. Onlara çubukla ördek yemesini öğreten erkeklerden sevgililer edinirler, pikaba Duke Eilington plaklan koyar ve çok yorgun ve çok çirkin ayaklannı sevgililerinin dizlerine uzatarak, "Lütfen binu ovar mısın?" derlermiş. Tlırneye gittikleri şehirlerden de, "Hain adam canıma okuyor, ama yioe de dahi Sesuan usulü ördekleri ve Duke Ellington'u özledim" diyen mektuplar yollarlarmış. Bejart gitti. Pılısını pırtısını topladı ve Lozan'a gitti. Herkes bunu konuşuyor. Gazetelerde manşet, radyolarda da birinci haber Maurice Bejart, pılısının pırtısının arasında, dünyanın en önemli bale gruplanndan biri olan "Yirminci Yüzyıl BalesT ni de, bu gruba dahil 60 küsur balerini de, sonbahar gecelerinin bitmez tükenmez monden dedikodu ve rivayetlerini de götürdü. "Kraliyet Tiyatrosu"nun salonunda en avangard "pas de deux"leri seyredip, bazen alkışlayıp bazen yuhalayanlann hali duman. Prömiyerlerin çıkışında, "Bu defa her zamankinden daha iyiydi, artık olgunluk çagı eserleri veriyor" diye fıskoslaşanlann hali aaklı. Gece birden sonra "Alün Pagod"a üşüşüp Sesuan usulU ördek ısmarlayanlann ve sonra da Bejart'ın balerinlerini bekleyenlerin hali yaman. Eşcinsel kulüpterinde "Aqua Alva"ın yakışıklı oğlanlanm tavlayıp, onlarla deli aşklar yaşayan kulamparalann hali içler açısı. Brüksel öksüz ve Bejart'a da kırgın. Asbnda Fransız olan, kendi milleti kadrini bilmediği için de bundan yirmi yedi yıl önce Brüksel'e göç eden ve halen dünyanın en ünlü bale topluluğu durumundaki "Yirminci Yüzyıl Balesi" ni Belçika başkentinde kuran ünlü koregrafın, neden aklına esip de birdenbire Lozan'a gitmeye karar verdiği konusunda muhtelif rivayetler mevcut. Lituanya'da turnede olan Bejart'ın telefonla yaptığı resmi açıklamaya göre bunun sebebi, aynı çatı altında çalıştığı "Kraliyet Tiyatrosu" müdürünün kendisine "yeterince özerklik" tanımamış olması. Ancak Bejart'ı bu kararından çaydırmak için uçağa atlayıp alelacele Vilnius'e giden ve ona her türlu "özerkügi" vadeden Belçika Kültür Bakanı'nın da "nkt" cevabını alması, fîtnefucur dedikoduculann rivayetlerini en çok güçlendiren etken. Yok sanattan hiç anlamayan, ama Karun kadar zengin olan köylü tsviçreliler, Bejart'a "Dile benden ne dilersen" demişler de, Bejart dayanamamış ve Lozan'a evet demiş. Yok Kraliyet Tiyatrosu'nun Müdürü, Brüksel Operası'nı Avrupa'nın mükemmel operası haline getinniş de öbürü bunu kıskanmış ve kapris yapıp gitmiş. Yok eşcinselliğini sağır sultanın bile bildiği Bejart, Lozan Gölü kıyısında oturan bir parlağa aşık olmuş da, oğlan da sözüm ona AIDS'e yakalanmaktan korkuyormuş da ve testler için yalnız tsvicreli doktorlara güvendiğinden Bejart'a, "Ya ben ya Brüksel" demiş. tnsanlann ağzı büzülecek torba olmadığı için, ben, saat yediden sonra "Büyük Şablon Meydanı'nda" bir bardak beyaz sarap içerken, akşam gazetelerinde Bejart'a ait haberleri okur gibi yapıyorum ve fîtnefucur dedikoduculann alçak sesle söylediği rivayetlere kulak kabartıyorum. Aslında bunlar bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyor. Her halükârda, Bejart'ın peri kızlanna çubuklarla Sesuan usulü ördek yemesini öğreteceklerin Lozan'da da olacağını biliyorum. Toplumda itibarlı bir imge yaratma umudu azalan Le Pen, AIDS'i de ırkçılığı da korku ve nefreti de sonuna dek kullanacak. Bunun son ömeğini geçen hafta gördük. Kocasından boşanma aşamasında olan Pierrette Le Pen, JeanMarie'den yüklü bir nafaka isteyince; 88 Cumhurbaşkanı adayı koca, "hizmetçUik edip para kazansın" yanıtı vermiştı. 50 yaşındaki Pierrette bu yanıta kızıp, "Playboy" dergisine çırılçıplak poz verdi. "Muzır" derginin son sayısını bayilerde bulmak olanaksız. Le Pen bu işten zararh cıkacak sanırsamz aldanırsınız. Çunkü küçük düşeceği sanılan Le Pen, bu işin siyasal hasımları tarafından tezgâhlandığını iddia ederek kendi seçmeninin gozünde belki sempati bile topladı... Pedallarm üstündeki dünya tatılı için otomobil neyse, Çinli için de bisiklet o. Yalmzca kişisel ulaşım aracı değil, taşımacılıkta da yaygın olarak kullamlıyor. Dört kişilik bir aileyi bisiklet üzerinde görmek ne denli doğalsa, arka seleye yerleştirilmiş kesilmiş bir domuz ya da saman yığınlanm görmek de o denli olası. N t L G Ü N UYSAL ~ TtANJİN Uzun ve soğuk geçen bir kışı geride bıraktığımız şu günlerde, Çin Halk Cumhuriyeti ilk yazın güzelliklerini yaşıyor. Soğuk kjş güneşi altında canhlıktan uzak, her biri birbirinin aynı gibi görünen kentler, şimdi daha bir cana yakın ve sıcak görünuyor. Yine de değişen mevsimin etkisi ne olursa olsun, Çin kentlerinin belli ölçülerde birbirlerine benzedikleri bir gerçek. Günümüzün Çin kentlerinde, Çin mimarisi denildiğinde aklımıza gelen, çatılannın köşeleri hoş kıvnmlarla yukanya kalkmış külen, genellikle yolun bir kenarına çekilmiş onarılmayı bekleyen kamyonlardan motosikletlere, ya da taksi olarak kullanılan Japon yapımı otomobillere kadar çok çeşitli tipte taşıt görmek olası. BUtün buniara karşın, bir Batılı için otomobilin anlamı ne ise, bir Çinli için de bisikletin anlamı hemen hemen aynı. Çin'de bisiklet kişisel bir ulaşım aracı olmanın yanı sıra taşımacılıkta da yaygın biçimde kullamlıyor. Dört kişilik bir aileyi, tek bir bisiklet üzerinde görmek ne denli doğalsa, yine bir bisiklet üzerinde, arka seleye yerleştirilmiş, kesilmiş bir domuz ya da saman yığınları görmek o denli doğal. Şehirlerde ana caddeler bisiklet ve motorlu taşıt trafiğini biraz olsun rahatlatabilmek amacı ile genellikle geniş tutulmuş. Hatta trafığin yoğun olduğu yerlerde bisikletUlere özel şeritler aynlmış. Bütün bu önlemlere karşın, özellikle kış aylanmn erken bastıran akşam karanlığında, işlerinden çıkıp şehir dışındaki evlerine varabilmek için acele eden bisikletli gruplan, karayollannda gerçek birer tehlike oluşturuyorlar. Bir arabamn önünde yerde hareketsiz yatan, bisikleti bir yana savnıluvermiş bir kişi görmek öyle çok sık rastlanan bir olay değilse de, rastlama olasılığırun gerilimini her an yaşıyorsunuz. Bunun yanı sıra pazar gezintisine çıkmış bir çiftin, bisikletlerine aldırmaksızın, kollannı birbirlerine dolayarak ağrr ağır pedal çevirmeleri görülmeye değer güzel görüntülerden biri. Çin Halk Cumhuriyeti'nde 120 milyonun üzerinde bisiklet olduğu tahmin ediliyor. Ülkenin çeşitli kentlerindeki fabrikalarda her yıl milyonlarca yeni bisiklet üretUip satışa çıkanlıyor. Günlük yaşamın bir parçası bisikletle ilgili birtakım düzenlemelere gidilmiş. örneğin her bisikletin ilgili yerlere kaydettirilmesi gerekiyor. Bu gerekliliğin ne denli uygulandığını kestirmek biraz güç, ama eğer bisiklet kayıtü değilse, çalınması halinde polisin yapabileceği fazla bir şey yok. Şehirlerde kimi yerlerde özel bisiklet yerleri var. Buralara bisikletinizi kilitleyip bırakabiliyorsunuz. Bazı apartmanlann zemin katları da bisiklet parklan hahne dönüştürülmüş. Tabii sabah uyanıp da bisikletinizi almak için aşağı indiğinizde, bir gün önce kilitleyip bıraktığınız bisikletinizin artık orada olmadığını görmeniz de olası. Tianün'den Dört erkeğe birkaduı YAVUZ BAVDAR STOCKHOLM Beterin de beteri var. Baltık Deniri'nin kuzeyinde, Isveç Finlandiya sınır çizgisinin hemen yanıbaşında yer alan Lapon kasabası Pajala. bir hayli zamandır, insanlık tarihinin en kla• ssk sorunlanndan biri ile yüz yüze: Erkekler fena halde kadınsızhk çekiyor. Haftada birkaç kez kasabamn buluşma yeri halkevinde düzenJenen taogo akşamlan, karjı cinsten bir dans olsun koparabüme ve her sey yolunda giderse, arkadaşhk, beraberhk, sonunda da evhiik kurabilme derdindeki bekar erkeklerin birbiriyle didişmesi şeklinde geçiyor. "Btzim boralarda orman kanunn geceHİ" diyen bir Lapon bekiin, şunlan söyluyor: "Kız bolmalc için bayağı karga etmek gerekiyor. P»)ria sokaUsnnda yanıaa guzric* bir kız anp dolasan, onn kanmu son damiasıaa kadar korumak zoraada kalıyor." Kadınsizlık ba^ına vurmuş Lapon erkeklerinin çogunun ağzını bıçak açrnıyor. Bekirhk bu ırak diyarda sultaniık değil, tam tersi, bir sefiüik. İs\Tv in "seks ceaneti" mitine inananiarı şaşutacak bu durumun sebebi, kadınerkek sayısındaki dengesizlik. Yalnız Pajala'da değil, Norrbotten adryla arulan tüm Kuzeydoğu Isveç'te, 2045 yaş arasında dört (kimi yerlerde beşaltı) erkefe bir kadın düşüyor. Dengesizlifin arkasında ise yıllardır bölgeyi sarsan yoğun bir işsiztik yatıyor. Sanayi >atırunlaımın verimsizüği ve vetersizliğı, bolge halkını büyük şehirlere, güneye göce itiyor. İşin şasutıcı yam. gidenlerin büyük bölümünü genç kadıniann oluşturması. Pajala'b bir Lapon beklnna göre, bunun nedeni "KızUnn btzim bnraajn erkekterind«n daha eesar vt işbifiriri olma«." Hayvancılık ve bahkçıJıkla ugrafan bölge Laponlan. iş buiamayacaklan korkusuyla yerierinden kımJdayamıyorlar. Modern toplumîarda her sorun, kendi modern çözumünu yaranyor. Bolgede bunca aslan gibi delikanh, kadjn sıkmtısı çekiyorsa ne yapmalı? Doldurursun Guney tsveç şehirlerininkocave yuva arayan kizianm otobüsîere, gönderirsin yukarıya, tam$tr bahışurlar, evlenec evlenir, beğenmeyen geri döner. Bütün bunlann parasını da Pajala Bdediyesi öder, olur biter. < Stockhotm'den 120 MtL YON BtStKLET Çin 'de bisikUtUUr için özel yollar aynlnuş. Ancak yine de iş çıkış saatlerinde sokağa dökuien bisikUtU gruplar tra/îği kestntiye uğratabiliyor. o güzelim yapüara rastlamak pek yer olan "Yaz Sarayı"na gıderse bii geniş ana caddeleri ve insanı olası değil. Eğer Pekin gibi tariniz geleneksel mimari tarzında hayrete düşürecek kadar fazla hi önemi olan bir kentte, 500 yıl ki yapılan bol bol görebilirsiniz. olan bisikletleri de unutmamak boyunca iki hanedanlık dönemiFakat bugünün herhangi bir Çin gerek. ni banndırmış, o zamanlar halkkenti, merkeze doğru gidildikçe Evet bisikletlen Tüm Çin tan bir kişinin içeriye girmenin sayılan artan modern görünüşkentlerinin, yalmzca kentlerinin düşünü bile kuramayacağı bir lü binalar, kentin diğer kısımladeğil, aynı zamanda karayollan"yasak şehir" veya vaz sıcağınrında ise bir ya da iki katlı, genın da değişmez bir ulaşım aradan bunalan hanedan üyelerinin nellikle kiremitten yapılmış tekcı olan bisikletler... Çin trafiğindinlenmek için gelip kaldıklan düze yapılarla tanımlanabilir. Tade son derece eski, her yanı dö Kopenhag'dan Godot gibi beklenen yaz vatif almalan gerektiği anlatıldj. Evlerin mutfaklanndaki panolara, tatil alışverişi listesine, çekler, para çantaları gibi şeylerin yanına, şimdilik AIDS'e karşı birıcik önlem olan prezervatifler de eklendi. Festiv^llerde bedava prezervatif dağmlmaya başlandı. Kopenhag'daki şehir otobüsleri, boydan boya prezervatif desenlerıyıe oezenuı. Frezervaüflerin üzerine her dilden, "Aşk ölmesin, ama sen de aşktan ölme" diye yaaldı. Yayık İngilizceleriyle Amerika'hlar, boyunlarından eksik olmayan fotoğraf makineleriyle çekık gözlu Japonlar, komşu Almanlar, ucuz interrell biletlerinden yararlanan gencecik oğlanlar, kızlar, velhasıl bilumum turist çeşitleri geldi. Yaz halen gelmedi. Ben yaan gelişinı, Kopenhag yakınlarındaki DragOr kasabasının şirin limanında beyaz şarap ıçerek limandaki balıkçı dukkanından aldığım karidesleri, büyuk bir mağazanın yaz reyonundan aşırdığı beyaz yazhk eteğmi, "Bak yaz geldi!" şerefıne giyen bir hatun kışiyle paylaşarak ve uzaklardan, çok uzaklardan, belki de ruyalar ulkesinden gerçek ustü hayaller getiren uçaklann deniz üzerinden alcahşını seyrederek kutladım. Ben yazı mayıs ayında karşıladım. Temmuz oldu ama yaz henuz gelmedi. Danimarka'da yazla birlikte açılan restoranların, motellerin sahipleri, gazetelere, ellerini iki yana açıp başlan hafıf gökyüzüne dönuk "Yagdınna Mevtam" türu pozlar verip. "Bu sene yagmur yüzunden mahvolduk" türu yakınmalarda bulunurlar. Bir diğerleri her gün yeni bir "Belki yaz yarın gelir" umuduyla, her akşam televizyon haberlerim sonundaki hava durumuna kadar dinlemek zahmetıne katlamrken guneş yağmurla kapkaç oynamakla devam ediyor. Televizyon spikeri de "Yaı jann da gelmiyor" demekten yoruldu artık. Ey yüzunu butün kış boyunca bizden zaten esirgeyen hazreti güneş efendiler! Bak yaz geldi, geçiyor. Hadi çık ortaya! Önum arkam sağım solum sobe. Çık dısarı!. Lapon kasabası Pajala'da 4 erkeğe bir kadın düşüyor. Bu dengesizliğin arkasında ise yoğun işsizlik yatıyor. Modern toplumîarda her sorun kendi modern çözümunu de yaratıyor. Bölgede bunca aslan gibi delikanlî, kadın stkmtısı çekiyorsa ne yapmalı? Doldurursun Güney tsveç şehirlerinin koca ve yuva arayan kızlanm otobüsîere, gönderirsin yukanya. Bu parlak fikir, Pajala Beiediye Encümeni'nin komünist partüi azası B«rtii Isakssotfa ait. "tşsizHk yiizündea yalaoda buralartl» kimae kaimayscsk" düşüncesinden yola çıkarak "Kadın ototnisleri foon knndsaa' istemiylc isakssoa tarafından encumene sunulan önerı. şu Siralarda Pajala'da üzerinde en çok taruşüan konu. Kadın örgütlerinin "asafılayıo" bularak ayağa kalktığt öneri, sosyal demokratlann ağırükta olduğu encumen tarafından reddedike de gerçekleşecek gibi görünuyor. "Kadın otobiısJeri" fikrini, bu majdur böigedeki istihdam ve yannmlar açjsından olumlu bulan baa özel sektör tetnsilcüeri, Pajala"ıun ağüsıos sonunda 400. kuruluş yıldönümü törenlerini de vesile ederek, projeyi maîi olarak desteklemeye karar vermiş dunımdaîar. önce iîanlar verilecek, sonra "nlyeti ckkü" kadıniann dolduracagı otobüsler Sîockholm ve Helsinki'den kuzeye doğru yola koyulacak. "Kadm olobüsJeri'7 kdrtusunda bölge halkı ikiye aynlnuş durumda. Bir bölümü, bölgeyi sokak kadınlan dolduracak, gelmez olsun1ar derken, çoğuniuğunu bekâr Laponlar'ın oluşturduğu "majdnr kitk" olayı olumlu karştlıyor. Kuzey tsvec'in sanayi kenti Narvik'e kadıniarla buluşabilmek için otobüs seyahatleri düzerüeme amacıyla dernek kurmuş oiar. Korpilombolo kasabası bekârlan, otobusierin geleceğj günü heyecanla beklediklerini söylüyorlar. Fînlandiya içlerine, hatta Leningrad'a kadar aynı amaçla seyahat yaptıklarmı anlatan öteki bekarlar da umutlu bir bekleyiş içrade. Böigenin kızlan ise büyük şdıirlere göç etmeye devam ediyorlar. Genellikle Pajala'nın otobüs durağında toplanıp çene çalan kızlar, "Burada bize göre hiçbir s*y yok" görUsünde fıkir birligi içindeler. "Kadın «Hobüsa" olayımn matrak yanım >iakalayanlar da var. Pajala Kadmiar Kuiübü Başkaru Berta Toernten.^OtebiB mesriest Pajala'ys tsveç baritasiDda bak etligi yeti sonunda vtntf dıyor. Pajala sekmlerinın çıkardığı bir soylentiye göre ise CHiney hveç'in evh erkcklen, carüartndan bezince ejlerioe suyle diyorlanoış: "Bana bak, dikkat et, yoksa Pajala ya gönderirim ha." Festivaller, şarkıcılar ve caz geldi, ama yaz gelmedi. Gelmeyen yazla birlikte tatil ve turizme rağbet de arttı. Gazetelerin tatil eklerinde, tatile giden genç kızlann yanlanna mutlaka prezervatif almalan gerektiği anlatıldı. Kopenhag'daki şehir otobüsleri boydan boya prezervatif desenleriyle siislendi. Üzerlerine "Aşk ölmesin ama sen de aşktan ölme" yazıldı. FERRUH YILMAZ KOPENHAG Danünarka'ya yazla gelmesi gereken her şey geldi de yaz gelmedi bir türlü bu sene. Yazın buraya gelişi günlerin uzamasından bellidir genellikle. Bu sefer de günler uzadı uzayalı çok oldu, hatta kısalmaya başladı bile. Ama yaz gelmedi hâlâ. Hatta gündüzün en uzun olduğu akşam, geleneksel cadı yakma törenlerine katıhp gunümüzün modern cadılannı, örneğin Güney Afrika'yla ticaretini surdündüğu için, Shell maketini yaktık. Havayı akşam saat ll'de karartık. Ama yaz gelmedi bir türlü. Danimarka'ya yaz, jehir dışlarındaki parklarda yapılan onlarca şarkıcı ve grubun lcatıldığı rock ve caz festivalleriyle, Kopenbag'ın meydanlannda, parklarında verilen açık hava konserleriyle gelir. Bu sene de takvime uyarak festivaller geldi, caz geldi, Miles Davis, Bob Geidof, Tina Itarncr eeldi, velakin yaz gelmedi. (jelmeyen yazla birlikte tatil ve turizme rağbet de arttı. Gazeteler tatil eklenni çoktan verdıler. Tatil eklerinde, tatile çıkılırken unutulmaması gereken şeyler hatırlalılırken, genç kızlann yanlarında mutlaka prezer
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle