19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER deki silaha dayanarak, r endisini öncelikli ve ayrı* calıklı saymış, tek örnek uniformasına ve tek örnek kavuk, kalpak veya kasketine bakarak da sivillere "başıbozuk" demiştir. Başıbozuk nitemi, kişinin kafasında taşıdığı başhğın asker başhğına benzememesi durumundan doğmuştur. Öyle ya, alışkanlığı sürdürerek boş zamanlarını doldurabileskiden külâh, yün sargı, fes, takke, abani, şal vesin ve böylece emekliliğin getirdiği bir tür ruhsal ya bez sarık taşıyan halkın başı askerlere oranlayalnızhk ve boşluğu içinde duymasın!.. gerçekten "bozuk" bir görünüm sergiliyordu. Burada çok önemli bir noktaya dokunmuş buAyrıca "başıbozukluk" nitelemesi, askerin dülunuyoruz; o da askeri eğitimde, mesleki ve tekzenli davranış ve yürüyüşü karşısında sivillerin, donik öğretimin yanı sıra sosyal ve kültürel eğitimin ğal olarak, dağınık hareketlerini de simgeliyordu. de aynı derecede ve boyutlarda önemli olduğudur. Sonralan dilimizde bu söz, genel olarak, düzenBilindiği gibi, gençlerin algılama yeteneği, yaşlasizlik, derbederlik, aldınşsızlık ve argo dilindenıp meslek sahibi olanlara oranla daha güçlüdür. sallapatilik anlamında kullanıhr oldu. Her ne olurGençlikte belleğin de daha sağlam ve güçlü oldusa olsun, önemli olan nokta, asker veya sivil kişiğu kesindir. Dikkat ederseniz, çocukluk ve gençlerin kafalarının dışındaki değil, içindekî başıbolikteki olayları çok canlı ve ayrıntılı olarak anımzuk belirti ve görüntüdür. sadığınız halde yaşhlıkta kimi zaman 510 yıl önCumhurbaşkanı'nın, 'ülkede artık askersivil ayceki olayları aynı belirginlik ve netlikle anımsayarımı olmamalıdır' yolundaki görüşüne hak vermemadığınızı görursünüz. O halde çok dikkatli ve çok mek ve katılmamak olanaksızdır. Biz gerek askerince tekniğe dayanan bugünkü askeri eğitimin yalik görevimizi yaparken, gerek daha sonra bu ayrı nında, askeri okul öğrencilerine toplumsal ve kulgayrılık zihniyetinin büyük sakıncalarını, dahası, türel eğitim vermek, son sınıflarda ciddi bir biçimacılannı gördük, yaşadık. Burada kendimizle ilde evrensel felsefe eğitimiyle onlan düşünmeye alışgili olanlan anlatmaya gerek görmuyoruz. Genç tırmak gerekiyor. Böyle yetişen bir subay, nerede ve yiğit dost ve meslektaşım Uğur Mumcu'nun bulunursa bulunsun, yalnız mesleğinin gerektirdiği "Sakıncalı Piyade" adlı kitabını okuyanlar, onda yayınları değil, bunun dışında kendisini yine kenbu sakmcanın bir çok örneğini bulmuşlardır. disine "çağdaş insan" olarak tanıtacak, kendisine Askersivil aynmı ortadan kalkmaz; belki sivil kukendi kişiliğini duyumsatacak çağdaş kültür yaruluşlar tek örnek duruma getirilerek bu ayrımın yınlarını da okuyup izlemeye vakit bulabilir. Bu giderilmesine çalışılabilir. Nitekim 12 Eylül alışkanhk, spor alışkanlığı gibidir. Gençlikte dü1980'den sonra toplumsal kuruluşlarda bir "tek zenli spor yapmaya alışmış kişi yaşhlığın her evreörneklik" uygulaması başladı. sinde bu alışkanlığı nasıl sürdürürse, kafa sporu • * * yapmaya alışmış olan kişi de, mesleğinin her aşamasında ve emekliliğinde bu alışkanlığı sürdürür. Önce üniversiteler tek örnek oldu ve hepsi YÖK Geçen yıl bir yazımda bu noktaya politika açısındenilen ve üyeleri Cumhurbaşkanmca atanan Yükdan değinmiş, "Askeri okullarda ayrıntılı sosyal ve seköğretim Kurulu'na bağlandı. Kendini yalnız ulupolitik eğitim ve öğretim yapılması zorunludur, sal değil, uluslararası bilim alanlarında tanıtıp kaçünkü tarihimiz gösteriyor ki, Türkiye'nin politibul ettirmiş olan nice bilim adamımız bu yüzden ka yaşamında asker kökenli kişilerin oynadığı rolüniversitelerden aynldı ya da aynlmak zorunda bıler büyük oluyor. Bundan sonra da böyle rakıldı. Üniversitelerin temel işlevi olan "bilimsel olacaktır" demiştim. araştırma" düzeyi düştü. Yeni kurulan üniversitelerden pek çoğunda böyle araştırmalara yetecek ki* • * taplıklar, laboratuvarlar yok. Olanlarda da genç Sayın Cumhurbaşkanı, sözünü ettiğim törendeki • konuşmasının bir yerinde de 'artık askersivil ay araştırıcılara yol gösterecek, kendini bilime adamış yetenekli bilim adamları ya hiç yok ya da çok rımını ortadan kaldırmalf düşüncesini ileri sürdü. eksik. Özgür düşünce sahiplerinin üniversitelerde Türkiye'de asker sivil ayrımı kişisel genlerimize tutunması ise gerçekten çok güç. değil, sanki tarihsel ve toplumsal genlerimize de işlemiştir bizim. Çünkü eskiden beri asker, elinÜniversite öğrencilerinde de durum pek farklı değil. Öğrenci dernekleri tek örnek olacakmış. Demokrasi, bilindiği gibi, çoğulcu düşünceye dayamr, tek örnek görüşe değil. Böyle bir görüş totaliter ülkelerde istenir. Hitler Almanya'sında, Mussolini îtalya'sında ve Stalin Rusya'sında bunları yerinde ve kişisel olarak gördüm. Franko tspanya'sındaki durum ile Salazar Portekiz'indeki durumu ise kitaplardan öğrendim. Bunların hepsinin er ya da geç fıyasko ile sonuçlandığını yalnız ben değil hepimiz gördük. Durum böyleyken ülkemizdeki bu "tek örnek" tutkusu neden? Ortaokulda iken "Elmücerreb lâ yücerreb" diye Arapça bir tekerleme söylerdik. Anlamı, "Denenmiş, denenmez"dir. Bu söz belki bilimsel ve teknik konularda geçerli değil; onlarda denemeler, türlü yöntemlerle yinelenir durur. Buluşlar böyle çıkar ortaya. Ama toplumsal ve tarihsel konularda, kötü sonuçlar doğurmuş deneyimlerden yararlanmak, onlan yinelememek gerekir. Gazetelerde okuduğuma göre, askeri nitelikli "Güçlendirme Vakıflan" da birleştirilip tek örnek olacakmış. Oysa, başta "Kara Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı" olmak üzere "Deniz Kuvvetlerini ve Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakıflan" ayn ayrı ne güzel çalışıyor ve yurttaşlardan ona göre de bağış topluyorlardı. Bunlar birleştirilip tek örnek duruma getirilirse bağışlann azalacağına kesin gözle bakılabilir. Bırakınız, kardeşçe çalışma ve yarışma ruhu yaşasın aralarında. Yalnız parasal denetim mekanizması dikkatli ve sıkı biçimde işleşin, yeter. Özel hukuka göre yeni bir dil derneği kuruldu. Anayasa hükmüne uyularak devlete bağlı bir dil kurumu zaten mevcut olduğundan aynı amaçla yeni bir dernek kurulamayacağı gerekçesiyle bunun çalışması valilikçe durduruldu. Demek yalnız üniversite öğrenci derneklerinin değil, dil derneği gibi kültür derneklerinin de "tek örnek" olması ve hepsine bu yazının başında anlamını belirttiğimüniforma giydirilmesi isteniyor. Neyse ki mahkeme yürütmeyi durdurdu. Sayın Cumhurbaşkanı "askersivil aynmı artık ortadan kalkmah" diye istediği kadar dilekte bulunsun, "tek biçim" alışkanlığı her alanda egemen olmak eğilimindedir. Evet, 45 yıl taşınan üniformayı sırttan temelli çıkarmak gerçekten çok gtiç; ama onu kafanın içinden çıkarmak daha güç!... 26 TEMMUZ 1987 Ünifomna... Latince kökenli birleşik bir sözcük olan ve uzun süreden beri diHmize yerleşmiş bulunan "üniforma", "tek biçitn" demektir. Bizde, başta askerler olmak üzere, her dereceden güvenlik görevlileri, gümrükçüler, orman koruyucuları, belediye zabıta memurlan, demiryolu ve tETT görevlileri; kadınlardan da, hastane hemşireleri tek biçim ve tek örnek giysi taşırlar. Gerek nicelik, gerek nitelik bakımından en önemlisi askeri üniformadır. 2 Temmuz 1987 perşembe akşamı televizyon ekranında, Genelkurmay Başkanhğı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı devir ve teslim törenlerinde konuşan Sayın Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 45 yıl hizmet etmiş bir askerin üniformayı çıkarıp ondan temelli ayrılmasının gerçekten çok güç olduğunu, dokunaklı bir sesle, Türk kamuoyuna duyurdu. Haklıydı. Ben bunu bazı asker yakmlannun emekli olduktan sonra geçirdikleri sarsıntıdan biliyorum. Albay ya da tuğgeneral oluncaya değin emir ve komuta zintiri içinde yetişniş bir askerin sırtından üniformasını çtkarıp sivil giysi taşıması onlardan birinin bana söylemiş olduğu gibi "giran geliyor". Her türlü alışkanhktan temelli aynlmak duygulu insanlan sarsar. Tam yedi yıl süren ortaöğrenimimi, öğrenci üniforması ile devlet okullarında yatıh olarak yapmıştım. Yatılı öğrenciliğin kendine özgü, çok ilgjnç yönleri vardır. Onu yaşamayanlar bilmez. Lise diplomasını alıp kendimi birdenbire arkadaşlarırndan ayrılmış, dışarıda bulunca ne kert»Hİe sarsıldığımı hâlâ anımsar.m. Çok uzun yıllar sonra öğretim üyeliğinden emekli olduğumda, dekanlıkça düzenlenen aynlık töreni bitince, 40 yıldan çok içinde çalıştığım fakültemden son kez çıkıp giderken de üzüntüye kapılmıştım. Şu var ki, ben ve benim gibi olanların işi gücü kitap, kalem ve kağıtla uğraşmak ve de türlü toplumsal konular üzerinde bol bol düşünmek olduğundan, emeklilik bizleri o kadar çok sarsmıyor. Ama daha okul sıralannda kitap okumaya alıştınlmamış bir subay, kimi zaman ülkenin çok uzak köşeîerinde, dağda, kırda, bayırda küçük veya buyük çaptaki kıt'asının başında kağıt kalem ve kitapla uğraşmayı nasıl düşünsün de emekli olduktan sonra kitap okuma akşkanhğı kazansın, bu HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU PENCERE Doktorun Suçu?.. örsan öymen'in bir seveni, cenazeye yolladığı çetengin üzerine yazmış: "Doktortann ihmali mi seni ayırdı bizden?" Çarpıcı bir soru... Hürriyet gazetesi de bu soruyu birinci sayfasında kocaman bir haber başlığına donüştürmüş. Çünkü çoğu ötümOn ardından bir kuşku başlar; yrtiriten kişinin yakınları, suçlu ya da sorumlu aramak eğilimine düşerter: doktortar da hedef tahtaı na dönüşürier. Peki, doktoriarın ölümlerde hiç sorumu, suçu, ihmali, yanlışlığı yok mudur? Ohooo... Yalnız Türkiye'de değil, dünyanın tıp alanında en ileri ülkelerinde bile bu tür olaylar yaşanır. Hekim de insan değil mi? Hiç kuşkusuz yanlışlık yapar, yanılgıya düşer, bilgisizliğinden veya yeteneksizliğinden ötürü hastanın canına okuyuverir; coğu zaman kimsenin ruhu duymaz. Hekimliğin de eninde sonunda bir meslek olduğunu unutuyoruz. Yazar her gün esdeğerde yazabilir mi? Avukat her davasında eş ustalıkla sanığı savunabilir mi? Mimann yüzüne gozune bulaştırdığı proje yok mu? Terzi kimbilir kaç giysiyi berbat etmiştir? Geceyarısı yatağından paldır küldür kaldınp hastaya cağırdığımız doktor; yorgunsa, içkiliyse, kafasını topariayamazsa, en doğru kararı veremezse, ne yapılabilir? • Başbakan Turaut özaf'ın Denizli'deki toplantısını televizyondan izliyorum. Ozel açılı kamera, meydandaki halkı otduğundan kalabalık gösteriyor. özal atıp tutuyor: Cumhuriyet devrinde elli yılda yapılamayanı, uç yıkia yaptık. Eskiden cebinde Amerikan Doian taşımak yasakt; şimdi ister duvizini cebinde taşı, istar bankada do/ar hesein açbr; kimse kanşamaz... Alkış ve yaşşa sesferi... Kalabaltğa bakıvorum, çoğu sıradan yurttaş, ömründe ne Amerikan Doları görmüş ne de bankada döviz hesabı açtırabilir. özal ekonomisi yüzunden yurttaşın cebindeki 1000 lira 1980'den bu yana yuvariak sayıyla 50 liraya donüşmuş, erimis; ama kalabalık alkışlıyor. Peki, halkımız bilinçsiz mi? Halkı bir yana bırakarak variıklı kesirne bakalım. Şimdi Amerika'da Saint Louis'de çalışan doktor Ümit Aker'i bir gun Büyükada'dan zengin birisi çağırmış. Adam kalp krizi geçiriyor. Ne yapacak Ümit? Hekim kardiyotojinin Allahı otoa, multimilyarderin evinde elinden ne gelir? LDks koJtuklar, camekânda porselenler, duvardaki yaldıztı resimler, mutfaktaki bilgisayarlı aygıtlar, teknotojinin son modeli televizyon, banyodaki altın kaplamalı musluklar ünlü işadaminın kalbini tedavi etmeye yarar mı? Adalar'da yürek vurgununu yiyen holding babasına dünyanın en ünlü kardiyoloğu ya da cerrahının bile yardımı çok sınırtıdır. istanbul'da zengin işadamını, tıkanmış trafiktena* np, hastanedeki yoğun bakım odasına nasıl yetiştirebttiriz? Ümı. Aker olayı anlatırken demişti ki: Amerika'da bir zendnin sağlık güvencesi, bizim zenginimizden daha llerdedir. Bodrum, yaz mevsiminde yurtdısından gelen zenginlerin, tstanbul'dan giden sözde sosyetenin, aydınlann, sanatçtlann toplandığı bir turizm merkezi değil mi? Amerika'da yaşayan ünlü işadamı Ahmet Ertegün'ün Bodrum'da lüks villası var; ama Bodrum'da kalp krizi geçirecek bir insan için önlem yok, bakım yeri yok... • Geri kalmışlığı, az gelişrnişliği, ilkelliği halkta aramaym; bizimki gibi bir ülkede en geri takım, toplumun kaymak katmanlarından çıkar. Doktorlara kızmak da boşunadır. Onlar da bu düzenin içinde helak oluyorlar; kimi hekim bir seyler yapmak için kendisini paralıyor kimisi de "Ben düm&nime beJcanm" diye "köşeyi dönmeyi" yeğliyor. Hem hapishanelerdeki işkencelerden, hastahaneterde otenlerden bize ne canım?.. Cebimizde Amerikan Dolan taşıyoruz, bankada döviz hesabı açıyoruz ya, başımızı duvara vuruncaya dek vur patlasm, çal oynasın... EVET/HAYIR OKTflY AKBAL OKURLARDAN "Bilgisayar çağındayız, amaV yazısma cevap Gazetenizin 27.4.1987 tarihli nüshasının 2. sayfa I. sütununda yer alan "Bilgisayar çağındaytz, ama!.." baflıkh yav incelenmiştir. Yayda bahse konu olan telefonun Melahat Togar'a ait 162 13 11 numaralı telefon olduğu anlafilmiftır. Sözkonusu telefona mart 19S7 döneminde tahakkuk ettirilen 74.850. liranın fazla konufma ücreti olduğu ve bu ucrelin 45.250. lirasırun 28 ekitn • 15 aralık 1986, 29.600. lirastnm ise 1 subat l mart 1987 tarihleri arasındaki fazla konusma ücretini kapsadığı lespit edilmiftir. ücretlerde de herhangi bir yanhşhğa rastlanmamtstır. BilgiUrmizi ve yukanda belirtilen açıklamanın gazetenizde yayımlanan yazıya cevaben kamuoyuna duyurulmasını arz ederiz. PTTGESEL MÜDÜRLÜĞÜ Keşke Haklı Çıkmasaytüm? büstü var ki, insanın ağlayası geliyor. Simsiyah, kömürden daha kara bir renk almıs. Bu nasıl zihniyet? Şunu unutmayalım ki, Atatürk'e saygt yediden yetmişe her Türkün görevidir. "Bundan yaklaşık bir yıl kadar önce sı'ze bir mektup göndererek Bulent Ecevifin doğal liderliği konusundaki yazılannız nedeni ile sizi eleştirmiştim. Fakat zaman içinde gördüm ki sız haklı imişsiniz, bunun için sizden özür diliyorum." Karadeniz Ereğiisi'nden bir dost okur, H. Dinçer böyle yazmış... İlgisine, açık yürekliliğine teşekkür ederim. Herkes bilir, Sayın Bülent Ecevit, uzun yıllar dirençle desteklediğim, beğendiğim bir politikacı idi. Bu 'idi'yi yazmak bana çok zor geliyor! Kendi yanılgımı da itiraf etmek bir bakıma!.. Gerçekten Ecevit'i şaır, yazar, milletvekili, bakan, başbakan nitelikleriyle öven yazılar yazdım. Ne var ki sosyal demokrasiye, daha doğrusu demokrasiye ters düşen, hatta zarar vermeye başlayan kişisel Ayrıca, subat ve nisan 1987 tutumu beni ve benim gibi Ecevit'e sevgisaygı duyan insanladöneminde tahakkuk ettirilen rı yeni düşüncelere iteledi. 12 Eylül olayından sonra İlhan Selçuk'un deyimiyle 'Onur Çiçeği' diye tanımlanacak yürekli çıkıslar yaptı, hepimiz de kâh adını yazarak kâh da yasalara ters duşmemek için adını da vermeden bu eylemleri övdük... Ama ne zaman ki siyasal partilerin kurulması aşamasına varıldı, işte o zaman Ecevit'in yanlışlık üstüne yanlışlıklaa düşmesi, bizleri hem üzdü hem de bu zarar verici davranışlara karşı çıkmaya zorladı. Sosyal demokrat gücün bir yerde toplanması başta gelen bir gereklilik değil midir? Yüzde otuz, kırk orandaki bir oy gücünü dağıtmamak, sağa, aşın sağa karşı, Atatürk devrimine bağlı, çağdaş uygarlık çizgisinde, halkçı, toplumcu bir birikimi korumak, sürdürmek, yaşatmak baş koşul iken, Sayın Ecevit bu eylemi elinden geldiğince bozmak, dağıtmak çabalanna girişti. DSP'yi kurdurmak, sözde tabandan bir eylem başlatmak oysa tabandan geldiğini söylediği kurucuları tek tek kendisi seçmişti gibi savlar eninde sonunda iflasa mahkumdu. Öyle de oldu! Bugün Ecevitler'in çevresinde ya bir kaç duygusal dost Murteza Çelikel gibi; ya da kendilerine siyasal çıkar arayan bir küçük topluluk kalmıştır. Kendi seçtiği kurucuların büyük bir bölümü görüldüğü gibi Ecevit ailesine isyan bayrağı açmış durumdadır. İyiniyetle, dostlukla, sosyal demokrat birikimin dağılmaması amacıyla yaptığımız eleştiriler zaman zaman kimi okurların üzüntüsüne, hatta öfkesine yol açıyordu. Halkımız sevdiği insandan kolay kolay vazgeçmiyor. Onun yanılgılarına bile bağışlayıcı, hoşgörücü yorumlar arıyor. Ama gerçeklerin ağırlığı bu gibi iyiniyetli yurttaşları da sonunda uyarıyor. Ereğlili okurun 'Siz haklıymışsınız' demesi gibi!.. Ereğli'den H. Dinçer'in mektubunu okurlanma sunarak bu üzücü konuyu kapatrr.ak isterim: "DSP Denizli Milletvekili Mustafa Kâni Bürke "Rahşan Hanım mutfağa" buyurmuş. Haklıdır haksızdır tartışması t<r yana, eğer bir partinin milletvekili kendi genel başkanı hakkında bu yargıya varmış ve bunu sçıkça ilan etmişse durum vahim demektir. Partinin yapısında ve işleyişinde bir arızanın varlığını kabul etmek gerekir. Halktan biri değil, partinin milletvekili, partisinin genel başkantnı boy/esıne eleştirebiliyorsa o partinin geleceği karanlıktır. Böylece bu olay gösteriyor ki tek bir insan sevgisi üzerine parti kurulamaz, kurulsa da yapay olduğu için uzun ömürlü olamaz. Partiler, belli bir dünya görüşünü paylaşan toplum katmanlan ile ve gerçekçi bir yapıda kurulur, giderek gelişir ve kökleşir. Tıpkı Atatürk'ün kurduğu, kapablan CHP gibi. Yine partiler hızla değişen toplum ve dünya sartfanna ayafc uydurabilmelidir. Allah aşkına bilen varsa söylesin, devşirme yirmi küsur milletvekili transferi dışında DSP ne yapmıştır? En azından partileşebilmiş midir? Sosyal demokrat odaklara inandırıcı mesaj verebilmiş midir? SHP karalaması da DSP'yi büyütmemiştir, aksine eritmiştir. Demek ki yapısında önemli bir anza var. Bu saatten sonra bu arızanın bulunup tamir edilmesi de ise yaramaz. Zira atı alan çoktaaan Üskudar'ı geçti. Ağaçlarda dallar gövdeye, gövde ise köke bağlıdır. Bu benzetmeyi partiler için de yapabiliriz. Ömeğin, SHP'nin dalları ve gövdesinin eski CHP köküne bağlı olduğu meydandadır. Peki DSP'nin gövdesi ve kökü nerede? Türk sosyal demokratları gaftet uykusundan uyanıp kendilerine gelmeli ve gerçeği görmelidir. Daha fazla gedkmeden kaynağı derinden gelen gür bir su gibi kendi öz mecrasına dökülmelidirier. Bu öz mecra Ulu Önder'in kurduğu kapatılan CHP'dir. isimler değişebilir ama kök kalıcıdır." Geçen gün yolum Boğaziçi'nde şirin bir yer olan Çengelköy'e düştü. tskeleye yakın bir yerde Çengelköy Polis Karakolu var. Gözlerim karakolun bahçesindeki Atatürk köşesine ilişıi. Bu köşede Atatürk'ün "Se mutlu Türküm diyene" sözü yazılı. Fakat bu yaztmn bazı harfleri düşmüş. Hele bir Atatürk Yüce Atatürk'e saygıyı unutmaynhm M. SABÎH ŞENDfL SELtMtYE / tSTANBUL Çocuk bahçesi lunapark oldu Bizler ancak spor faaliyederi veya çocuk bahçesi olabiJecek küçük bir arsanın çevresinde oturan 90 kadar aileyiz. Aylar önce Anakent Belediye Başkanı Sayın Bedrettin Dalan'a çocuk bahçesi yaptıracağız diye açttrılan bu arsaya maalesef şimdi bir lunapark yapılmıstır. Sokaklara taslar koyup çizgiler çizertk spor yapmaya çalışan gençlerimizi düşünüyor ve ticarethane şekline dönüşen bu arsaya baktıkça üzülüyoruz. Tek cepheli evlerimizin yatak odalarma sadece 5 metre mesafedeki bu lunapark gürültüsünün, ertesi gün işlerimizi ne denli etkileyeceği de ayn bir konudur. Bugün imar durumunda eğlence yeri olmadığı kesin olan bu arsaya lunapark izni kaymakam tarafından verilmiş, belediyenin de bayrama kadar ruhsat temin edeceği öğrenilmistir. EMİN ONGAN VE ŞAİR NAtLl SOKAK SAKtNLERl ÜSKÜDAR Gençliğimiz, sevgimiz, coşkumuz öyle yaralondi ki... Ersin Salman Orsan SEVGİLİ PENAR i ^ Sevgili Üç yıldır çığ gibi büyüyen özleminle seni arıyor ve anıyonız. DERYAEZEL Oğlumuz ALİ DENİZ'in Schvveppes dünyası paylaşılmaya değer... Açılan her SCHVVEPPES farklı bir tat, farklı bir serinliktir. Her SCHVVEPPES meyvanın doğal tadı...benzersiz bir kalitedir. SCHVVEPPES elden ele paylaşılan ve yaşanan coşkulu bir dünyadır. doğumunu dost ve akrabalara müjdeleriz. AİLESİ DSP KURUCULAR KURULU TOPLANTISI Beşte bir kurucu üyenin istemi ile DSP Kurucular Kurulu 15.8.198T günü saat 10.00'da Ankara Batı Sineması'nda, asağıdaki gündem maddelerini görüşmek üzere olağanüstü olarak toplanacaktır. (Çoğunluk sağlanamadığı takdirde 23 Ağustos 1987 Pazar günü var olan çoğunlukla ayıu yer ve ayıu saatte toplantı yapılacaktır.) DSP'nin kuruluş bildiriminde imzası bulunan bütün kurucu arkadaşlara ve tuzük gereği olarak kurucular kurulu üyesi sayılanlara önemle duyurulur. t***o Pöftakal DSP KURUCULARI GÜNDEM: 1 Açılış ve saygı duruşu 2 D'van kurulunun oluşturulması 3 İzlenen politikalann değerlendirilmesi ve tartışılması 4 Seçimlerde alınan sonuçların değerlendirilmesi 5 Büyük kongre tarihinin saptanması 6 Tüzük değişikliği 7 Genel Başkan seçimi 8 MKYK ve MDK'nin seçimi 9 Dilek ve öneriler 10 Kapanış bosfor turizm İSTANBULFRANKFURT Bütün Avrupa şehirleriyle bağlantılı murttazam otobüs seterleri. İSTÂNBUL (Mtrkn) . Mete Cad Ho 14 Taks.rr Tal ' « 2S 25 ÇIFTEHAVUZLAR : Ba&Sat Cad Nc 23i T* 360 58 57 ANKARA J « n Yavuz Sok No 311 Kıiıtay TM 134 4? 10 PORTAKAL • MANDALİNA • LİMON • ÇİIEK TONİK • SODA «GAZOZ • COLA paytaşın... yaşayın!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle