Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 TEMMUZ 1987 HABERLER GÜNEYDOĞUDAN NOTLAR CUMHURİYET/9 Köy ayrunına suç duyurusu Istanbul Haber Servisi Gazetemizde önceki gün yaytmlanan Celal Başlangıç imzalı "Devlete Karşı Köyler Saptandı" başlıklı haber yazıya dayamlarak, yetkililer hakkında Güneydoğu'daki bazı köy halkının toptan vatan hainliğiyle suçlamldığı savıyla suç duyurusunda bulunuldu. Kapatılan CHP eski senatörü avukal Mehmet Feyyat tarafmdan, dün Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu 'na noter aracılığıyla gönderilen dilekçede, Türk ulusunun ayrılmaz parçası olan köyler halkı arasında ayrım yapüdığı ileri sürüldü. Asiye'yi Hakkâri'de kurtarmak Bir belge. Yer ve kişi adları bizde saklı, kimin tarafından verildiği bizde saklı bir belge. ". ilçesi, köyü nüfusuna kayıtlı, oğlu, doğumlu mıntıkada diş yapma bahanesiyle görevlidir. Kendisine yardımcı olunmasını rica ederim." CELAL BAŞLANGIÇ HAKKÂRİ Güneydoğu, bir insan mozajği... Karmaşık olaylann aynı tezgâhta dokunduğu bol desenli bir kumaş. Baskınlar, ölumler ve operasyonlarla birlikte guneydoğuyu gezerken, yaşadıgınız olaylan çözumlemek için Buyük İskender'in kılıcından bile umar bekler duruma gelirsiniz. Ama Türkiye'nin güneydoğusundayken, nasıl bir bölgede yaşadığınızı anlamak için, çevrenizde ıyi bir gözlern yapmanız, ya da birkaç belgeye göz atmanız, binlerce yüdır atılan düğumü çözmenıze yeterü olmasa da, günümuzde, yöre insamnın hangi koşullarda yaşadığını, güneydoğuluların "bujur ve giıven ortamT'nı kavramanız için size değil ipucu, halat uçu bile verebilir. Diyelim ki etinize bir belge geçti. Belge, bolgenizde bulunan jandarma merkez komutanlığı tarafından yazılmış. Belgeyi okuyunca tüyleriniz diken diken oluyor. O içinde yaşadıgınız kıiçücük köye her gun gelip gıden; o guler yuzlü, yumuşak davranışlı adam demek ki... •nınlıkada diş yapma bahanesi ile görevlidir. Kendisine yardımcı olunmasını rica ederim.»" Kimbilir neler söylemişliniz o adam dişinizi çekerken. Devleıten yakınnuş mıydınız? "Yolumuz >ok, suyumuz yok. Biz zaten açtıklan öluvoruz, bir de gece eşkıya gelip köyü baayor. Yemek vermeyip de ne yapahm kardeş" diye dertleşmış raıydiniz? Acaba o nasıl rapor etmişti? Belkı de iyi insandır, kotu bir şey yazmamıştır... Ya iyi insan değilse? O zaman yandık ki, ne yandık... İşte dışi ağnyan bir güneydoğu köylüsünün, korkuları böyle başlayabilir... Ya da, köyünuzun, VanDiyarbakır karayoluna bakan yanına oturdunuz. Köyluk yerde iş ne olacak? Sağdan sola, soldan sağa giden araçlan iziiyorsunuz. Kimbilir bu arada da, tek mi çift mi oynuyorsunuz belki de, T e k plakalı araç gecerse, babası Ayşe'yi bana verecek" ya da "Çifl plaİtahysa eger gececek araç, bu ay bugdayıma...." derken, önunuzde dört araçtan oluşan bir konvoy dunıyor. Araçlardan ikisi askeri, ikisi sivil. Sivil araçlar ortada, iki asken araç, kasasmda silah donanmış askerlerle birı önde, diöeri arkada, yolun kenarına yanaşıyorlar. Askerler ellennde silahİanyla athyorlar kamyonlardan. Uçu yolun kenanna bir makineli tüfek koyuyor. Sehpasıru kuruyor hafif makinelinın, şerit mermilerini makineye suruyor ve arkasında yatıp bekliyor. Asken araçtan atlayan dığerleri bir sıçrayışta yolun kenanndaki köyunuze sıçnyor. Kafanızda ne Ayşe kaldı, ne tek, ne çift plakalı araçlar, ne de buğdayınız. "Eyvah" der içinizden, "Bizim koye jandarma boyle telaşla neden geliyor ki" diye, adresi belli bir korku yaşarsınız. Askerler koyünuzu sarar, silahları köye çevirir ve oylece dururlar. Ne oluyor ki? Neden sonra rahatlayabilirsiniz. Ortasında iki sivil araç olan dörtlu konvoyun önunde giden askeri araç arıza yapmıştır. Korautan araçtan inip kaputu açtıracak ve arıza onanlacaktır. Ama bolgede son uç dört yılda başlayan olaylann gerginliği ile, askerler önlem almaktadır, nereden geldiği belli olmayan bir kurşun yememek için. Ortadaki sivil araçlarda da cephane taşınmaktadır ve en iyi biçimde korunması gereklidir. Araç onarılır ve konvoy yoluna devam eder, sizin de yaşadıgınız korku yanınıza kâr kalır. Belki de bir ders ahrsınız da bir daha Ayşe'nin uzenne ana caddeden geçen araçların plakasıyla, tek mi çift mı, oynamazsınız. Aktardığımız, adlarla belgeyi veren yerin adı bizde saklı, belge güneydoğunun bir ilçesinde yaşayan insanlann, köylerdeki güneydoğululann bir anlamda ne durumda olduklarını, sanırız göstermeye yeterlidir. Anlattığımız olay da perşembe gunu, saat 15.40 dolayında. Van'dan Dıyarbakır'a giderken, şehırlerarası ana yol üzerınde ve Diyarbakır'a 130 kılometre kala olmuştur. İkisi de gerçektır, en az önceki gun aktardığımız, "köylulerin" 'devlet yanlısı' ve 'devlet karşıtı' diye aynlmasr'na ilişkin belge kadar... DUYDUK/GORDUK YALÇI1V PEKŞEİV •kışlakent' Yanımıza gelen polis "kent iyi korunuyor" diye anlatıyordu. Hakkâri Valisi Arif Akbulut, teroristlerin, 1985 yılında kent merkezine değin geldiklerini ve emniyet müdürunun aracını taradıklannı soyledikten sonra, guvenlik guçlerinin çevreyi kontrol altında tuttuğunu belirtiyordu. İşte bölgedeki olaylann dokusunu, yorenin ınsan mozaiğini kavramak için bir de Hakkâri'yi gonnek gerekliydi. Kent tam anlamıyla bir kışlayi' andınyordu ya da polis eğitim merkezini. Yolda üç kişiden ateş istesenız, bunlardan birisı mutlaka polis olurdu. Toplu halde kahvelerde ve meyhanelerde dolaşıyordu sivil olanları. Resmi olan asker ve polisler ise kentın gıriş ve çıkışını tutmuşlar, Hakkâri'nin sokaklannda devriye dolaşıyorlardı. Bir "fakir" kentti Hakkâri. Topraklarının ancak yüzde 2'si ekılebiliyordu. Hakkâri'nin yerleştiği dokuz bin beş yüz kılometre karelik alanın yuzde 67'si kayaydı. Ancak yuzde 5'i de orman... Hakkân'de "gecim" zordu. Onun için bolgede görev yapan polisler, Hakkâri halkına biraz kızıyorlardı: Başka geçimleri yok. Ancak buraya gorevli gelen memuriann askerlerin ve potislerin sırtından geçinebilitoriar. Onun için de, her sey inanıimayacak kadar pahalı... Eğitim uçağı düştü DİYARBAKIR (Cumhuriyet) İkinci Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı 'na bağlı F104 tipi savaş uçağı dün sabah saat 9.40 sıralarında henüz belirlenemeyen bir nedenle Diyarbakır yakınlarında düştü. Düşen uçağın pilotu Üsteğmen Mehmet Çetintaş şehit oldu. Çetintaş'ın cenazesi duzenlenecek askeri törenden sonra memleketi olan Kayseri'ye gönderilecek. Cem Karaca yedi yıl, beş ay, 11 gün sonra yeniden ulkesinde. "Bir de baktım köşede Löwen bira.. Ama asgari ücreti duydum, yıkıldım" diyor.. (Fttainf: MEHMET DEMİRKAYA) Elvis Presley'den Emrah'a uzanan 7nce uzun yol"un yolcusu CEM KARACA: 'Coğrafyanın farkına vardım...' bir fotoğraf vardı. Bu resim 20 Ocak 81 'de burada bir gazetede "Cem Karaca geçenlerde katıldığı bir mitingde örgüt yönetiyor gizli hesaplar peşinde" gibi yazılarta birlikte yayımlandı. Bunun hemen arkasından bana "yurda dön çağnsı" yapıldı.. Bu çağn gelir gelmez ben işin trajikomik bir olay olduğunu anladım. Çünkü olacak şey değil. Aynı resimde benimle birlikte görülen SeldaTürkiye'de.. Selda kalkmış grtmiş sıkıyönetimde ifade vermış ve o toplantıda suç yok diye aklanmış. Kısacası o toplantıda suç olmadığı anlaşılmış. Ben de diyorum ki, işte iş anlaşıldı, bana yaptıkları çağnyı bozacaklar.. Aaa bir de baktım bırakın bozmayı vatandaşlıktan atılryorum. Yapmayın etmeyin demeye kalmadı, biz vatandaşlığımızı kayıp mı ettik, atıldık mı, çıkarıldık mı, bilemiyorum. Netice ıtibariyle ben artık TC. vatandaşı olmamaya başladım.. ALKOL DENİ2İNE DAUŞ Ne hissediyor insan o zaman? Çok kötü bir şey.. Kötü bir şey ama çok da ilginç.. Hayatınız değişiyor.. O güne kadar sizin kendinize ve herkesin size koyduğu kimlik kayboluyor.. Bir boşlukta kalıyorsunuz. Anlatılamaz o duygular.. Dönemeyeceğinizi düşündünüz mü hiç?. Yok.. Ama bir sallantı dönemim oldu. İşte "ya dön, ya da çıkarsın" denilince bu bir şok yarattı ve bir alkol denizine daldım ben.. Zaten içerdim biraz, ama artık arabesk içme temposu içinde girmiştim.. Bu durum iki yıl sürdü. İki yıl sonra 83'te Almanya'da oynanan bir tiyatro oyununda bana hem bir rol hem de Türkçe damşmanlık verildi. O vesileyle alkol denizınden kafamı kaldırdım.Yine içıyordum ama tünelin ucu gözükmüştü. Bir gün bir sofrada böyle basit bir şekilde kadehi masaya koyup 'ben artık içmiyorum' dedim ve ondan sonra da bir daha içmedim.. Sonra Turgut Özal'la diyalog kurduğunuzu duyduk. O nasıl oldu? Evet 85'te.. Ben birtakım araştırmalar yapıyorum Türkiye'ye nasıl dönebilirim diye.. Fakat birtürlü biryolunu bulamıyorum.. Derken Hannover Fuan nedeniyle Başbakan'ın Almanya'da olduğunu duyunca, bir arkadaşın vasıtasıyla kaldığı otelde kısa bir görüşme imkânı yakaladım.. Gittik kaldığı otele.. Sorunlarımı ilgiyle dinledi. Elinden gelen bir şey varsa yapacağını söyledi.. Ben başıma gelenlerin bir haksızlık olduğunu anlattım ama bazılarının sandığı gibi artık öyle demokratik talepler içeren şarkılar söylemeyeceğim demedim, ama sonra nereden çıktı bilmiyorum "Cem Karaca Özal'dan af diledi" diye bir haber.. Oysa ben niye af dileyeyim ki.. İnsan ne zaman af diler. Suçlu olduğu zaman. Ben suçlu değilim ki.. Af dilenecek bir durum söz konusu değildi.. Neyse ben Turgut (Özal) beyle görüştüm. Arkasından Turgut (Kazan) beyte bir vekaletname gönderdim. Nisah, mayıs, haziran sonunda da ülkeme yumuşak bir inişle gekdim.. 8 YIL SONRA... Ne gibi değişiklikler buldunuz. Türkiye'de.. Ben 8 yıl uzaktaydım Türkiye'den. Bu 8 yıl 'ah Türkiye vah Türkiye' diye kendi içinde logaritmik olarak çoğalan bir özlemle geçti. Bir kere bu benim Türkiye'ye karşı, aynı zamanı Türkiye'de geçırmiş bir insan kadar düz bakmamı engeller.. Ama getdiğimde gördüğüm şu: Havaalanı ben giderken acınacak haldeydi. Havaalanı mıydı, yoksa bir kasabanın tren istasyonu muydu, belli değildi. İndim, son derece modern.. Mermer zeminler, sarı ışıklar. Kapıdan çıktık, taksiye bindik. Aaa taksilerin saatleri var.. Aman ne güzel.. Yol düzenli.. Kırmızı ışıkta durdun diye adam dövülmüyor ki bu olay benim başıma gelmiştir.. Eve geldim, bilmem kaç milyon sertest tesebbüsün yağmaladığı sahil yolu gitmiş, yerine park yapılmış, içinde çocuklar oynuyor.. Bir de baktım köşede Lövven bira.. Televizyon ikinci kanala geçmiş, üstelik renkli.. ben ekonomiden anlamam ama bildiğim bir şey var.. Bir tren var bir yere gidiyor.. Neden biz üçüncü mevkide seyahat edelim ki... Ama asgari ücreti duydum, yıkıldım. 41 bin lira.. Bir restauranda yemek yedik daha fazla verdik. Ulan bu adam nasıl yaşar.. Yani gördükferim bunlar.. DEVRİME DAİR Peki gene devrimci şarkılar söyleyecek misiniz... Devrimci şarkılar derken.. Benim büyük ustalardan alıp, müziklerini yapmaya çalıştığım şiirler var.. Mesela Orhan Veli'nin "bedava yaşıyoruz bedava" adlı şiirini söyleyeceğim. Nazım Hikmet'in "Çok yorgunum" şiiri var. Onu müzikledim, söyleyeceğim.. Yine bir "Ceviz ağacı" şiiri var ki, yurt özlemini yansrtan bir şiiri Nazım Hikmet'in.. Bu arada ben bir saptama yapayım Cem bey, ANAP'ın konserlerine çıkacağınıza dair bir söylenti var.. Bana böyle bir öneri gelmedi.. Geldiği takdirde ben şunu söylerim. Repertuarımda şu şarkılar var. Ben kalkıp "yaylalar yayialar" söyleyemem. Yaylalar yok ama "arım, balım peteğim" var.. Yok alaturka söyteyemem.. O şarkı belki güzeldir ama onu Zeki Müren çok daha iyi soyler. Ben söyleyemem.. Benim şarkım ortada.. Nazım'ın şiirleri, Orhan Veli'nin şiirieri.. Allaha şükür ben saray şarkıcısı olmayacak kadar iyi şarkıcıyım.. Bir bekçi öldürüldü tZMÎR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Bahçelievler'de dur ihtanna uymayan iki kişinin açtığı ateş sonucu bir bekçi öldu. Bahçelievler semtinde devriye gezen Kemal Keskin ve Mustafa Bildir adlı bekçiler gece yansı, durumlanndan kuşkulandıklan ikı kişiye dur ihtannda bulundular. Ancak ateşle karşıHk verilmesi üzerine çıkan çatışmada bekçilerden Kemal Keskin'in aldığı kurşun yaraları sonucu olay yerinde öldiiğü bitdirildi. Istanbullu olarak "kıro" dediğimiz, "hanzo" dediğlmlz, hlçbir şeyden anlamaz sandığımız bir Anadolu Insanı almış eline bağlamasını "anam, anaaam" dlyerek bir başladı.. Benim hislerimi 12den yakalayıp anlatan o müzikti işte.." Sayın Cem Karaca, yurtdışmda bu sefer mecburi olarak kac sene geçirdiniz?.. Yedi sene, beş ay ve 11 gün tam olarak.. Çünkü ben 12 eylülden 9 ay önce çıkmıştım yurtdışına. Hangi nedenle gitmiştiniz? Artık burada şarkılarımı soyteyemiyordum. Muhtelif Anadolu konserlerine gidiyorduk. O konserlerde muhtelif sol fraksiyonlar gelip benden kendi fraksiyonel çizgılerinin onlara göre izdüşümü olan şarkılar istiyoıiardı. Mesela benim şarkımın icerisinde "halk" kelimesinin geçmesi belli birgrubu havalandınrken, başka bir grup, "halk yok, halklar vardır" teması üzerine slogan yarışına girtyorlardı. Ben şunu saptadım; bana göre, birtakım çok sağlıklı şeyler ürettiği kanaatini beslemediğim bir sanatçı bacağının arasına alıyor bağlamasını, bağlama çalmaktan bihaber.. Efendime söyleyeyim "kahrolsun Amerika" diyordu. Salon alkıştan yıkılıyordu.. Oysa ben oturup çok sesli nasıl yaparım bunu, türkünün özünü kaybetmeden nasıl batı sazlarıyla doğu sazlarını kayriaştırarak akıllı bir sentez yaparım gibi birtakım sanatsal, estetık kaygılarla birtakım şeyler üretmeye çalışırken, bakıyordum ki, bunu yapmaya gerek kalmıyor. Sahneye, çıkıp "kahrolsun Amerika, kahrolsun Sovyet flusya" yahut "kahrolsun emperyalizm" demek şarkının içinde, bir etki yaratıyordu insanlarda ve insanlar bunu dinliyorlardı. Tabii bu bir sanatçı olarak beni birtakım sorularla karşı karşıya bıraktı. Ben aletini iyi kullanmasını beceremeyen bir sanatçının bırakın devrimci olmasını, hiçbir şey olamayacağına inanıyorum. Ben devrimci bir sanatçı olmak için, bir sürü devrimci savını taşımayan sanatçıdan daha ıyi bir sanatçı olmak zorundaydım ki kitleye belli bir mesaj iletebileyim. ELVİSTEN EMRAH'A Siz bu noktaya nasıl gelmiştiniz Cem bey? Ben sizi çok eskiden lanıyorum. İşe eğlence müziğiyle, rock'n rolllarla başlamıştınız.. Ben müziğe Robert Kolej'de öğrenciyken başladım. Dünyaya yavaş yavaş hakim olan Amerikan müziginı birinci elden dinleyebildiğimiz birokuldu 60'lı yılların başlarında.. Derken 65e kadar ben, İngilizce de bıkjığım için rock'n roll etkisinde kalarak bir papağan gibi bu temin ettiğim plakları dinleyip, sözlerini çıkara Galata Köprüsü tSTANBUL (UBA) Galata Köprüsu, kapaklarında yapdacak onanm nedeniyle yarın kısmen trafığe kapatılacak. 08.0019.00 saatleri arasında kısmen trafığe kapatılacak olan Galata Koprüsü 'nde sadece iki trafik şeridinden yararlamlabilecek. Kaçak Türk FREILASSING (a.a.) A vusturya 'da Salzach Nehri'nden grlice Federal Almanya'ya gırmek isteyen 24 yaşmda bir Türk genci boğularak oldü. Bu gencin, geçen nisan ayında yine yasadışı yollardan Almanya'ya girmek isterken yakalanarak, A vusturya 'ya geri gonderildiği bildirildi. Avusturya'ya geri gönderildikten sonra, Bremen'de oturan anne ve babasmı arayan Türk gencinin, Turkiye'ye dönmek istemediğini, bu yüzden Almanya'ya girmek için yeni bir yol deneyeceğini söylediği bildiriidi. Hakkâri'nin kent merkezinde gezinirken, çevre yollarda beş dakikada bir kimlik göstermek durumunda kahrken ınsan guvenden çok yakın bir guvensizliğe kapılıyor sanki her an bir şey olacakmış gibi. Onun için de pek ortalıkta dolaşmak istemiyor... Ne vardı da Hakkân'de, çevre yollannın tümü tutulmakla kalmayıp bir de kentin içi, eğitim alanına döndurülmüştu? Olağanüstü Hal Bölge Valiliği'nin toplantısında tçişlerı Bakanı Akbulul, "Bölge halkını degişik duşunu«ormuş gibi goslermeye kimsenin hakkı yoktur" dıyordu. Sonuna kadar doğru. Ancak bir süre onceye değm, bölge halkını farklı duşunüyormuş gibi kimler gostermcye kalkmıştı, bu belgeleri kimler duzenlemişti? Acaba Sayın Akbulut bunlan araştıracak mıydı? Yoksa, koyunuze gelecek bir dişçinin cebindeki "görev belgesi". kışlaya dönmuş Hakkâri ili, ya da koyünüzun kenarında otururken yola kurulan hafif makineli ve köyunuzu saran guvenlik güçleri bölge halkının farklı duşunmemesinden mi kaynaklanıyordu? Bolge halkını geçmiş dönemde farklı gorenler ayırt edilip, yeni yonetım bunlar için gerekli onlemlerı alacak mıydı? Köyleri toplu olarak şu ya da bu yanda gormek yerine "Guneydogu nasıl i> ileştirilir?" sorusu gundeme gelecek miydi? DeğilGÜNEYDOĞU NASIL İYİLEŞTİR1LİR? Köyleri toplu olarak şu ya da bu yond" gomıek ) erine, se, Hakkâri'nin Asiye'si ile Asiye'nin bu soru gündeme gelecek mi! Yoksa Hakkâri'nin Asiyesi ile Asiye'nin guneydoğusu vine birbirine mi guneydoğusu yine birbirine mi karışkanştırılacak? (Fotoğraf: MEHMET AKA) tınlacaktı? En iyisi biz belgeyi, yer ve kişi adlarını görmezden gelerek okuyalım: " yçtsi, köyü nüfusuna kayıtiı, ..„, ogiu,........ do£umlu, ....*..«. Bir belge... Dakikada bir... Kuyuda boğuldular tSTANBUL (a.a.) Pendik Şıhlar köyünde Yılmaz Karataş'a ait kuyuyu temizlemeye inen 4 işçiden Muammer Aydın (26) ve Muammer Çolak (25) gaz zehirlenmesi sonucu öldüler. Yeşilkoy'de bir apartmanda cam silerken dengesini kaybederek üçünciı kattan aşağıya düşen Nuri Solak da kaldınldığı hastanede can verdi. TeknolojideÖnder, SanayideÖnder ASELSAN ASELSAN Telsizi Tapmayın, etmeyin demeye kalmadt.. Netlce Itibariyle ben artık T.C. vatandaşı olmamaya başladım.. Çok kötü bir şey.." tty Yıınanistandan iltiea EDtRNE (a.a.) Yunanistan'da yaşayan Batı Trakya Türklerinin Turkiye'ye ilticaları devam ediyor. 1987 yılı başından bu yana 150'yi aşan Batı Trakya Türklerinin ilticalarma, bir yenisı daha eklendi. Edirne'nin Karaağaç Ardu Kule mevkiinden Yunan sınırını aşarak, Türk topraklarma ulaşan Gümülcine Türklerinden Bahattin Seyfettinoğlu (26) yanında, eşi Hamiyet ve 1 yaşındaki kızı Neslihan olduğu halde, Türk makamlarmdan siyasi sığmma hakkı talep etti. Yeni evli çiftin iltiea isteklerinin incelemeye alındığı bildirildi. üretir... ^ürkiyenin 67 ilinde 300'ün üzerinde Kamu ve özel kuruluş ile belediyeler, oteller. hastaneler, fabrikalar ASELSAN telsizlerini kullanıyor... ASELSAN'da yılda 30 000 adet telsiz üretilip satılıyor. ASELSAN'ın satışla bitmeyen giiçlü desteğı, tecrübesi. yıllar süren garanti anlayışıyla, ASELSAN telsizleri sadece ülkemizde değil, yurt dışında da güven ile kullanılıyor. Yılda 12 milyon dolarlık telsiz yurt dışına ihraç ediliyor. ASELSAN teknolojisi ASELSAN güvencesi ASELSAN kalitesi ile. Kemoterapi kongresi tstanbul Haber Servisi Uluslararası 15. Kemoterapi Kongresi dün akşam AKM'de yapılan törenle sona erdi. Kongrenin kapanış töreninde Prof. Bülent Berkanda, Prof. UğurDerman ve Uluslararası Kemoterapi Derneği Başkanı Prof. Daikos konuya iliskin birer konuşma yaptılar. Daha sonra Prof. Daikos 1989 yılında 16'ncısı Kudüste yapılacak olan Kemoterapi Kongre Başkanı Rubinştayn 'a bir plaket verdi rak çalmaya başladım. O zaman diskotek furyası yoktu, müzik canlı yapılırdı. Biz İlhan Gerv çer'in Çatı'sında şova çıkardık. Sonra değişim nasıl başladı? 65'te askere gittim ve çok yadırgatıcı birdurum bu benim için. İstanbul'dan Antakya'nın Jandarma Er Eğitim Alayına paldır küldür binmiştim. Saçlar kesilmiş, 3 günlük de evliyim. Alayın arkasında bir dağ vardı hiç unutmam. Güneş o dağa vura vura batardı. İstanbul gözümde tütüyor, karım gözümde tütüyor.. Diyorum 'ne işim var burada'.. Doluyum, ağlamaya çeyrek kala bir haldeyim. O güneş de o dağı bir boyuyor batarken... Nasıl bozuğum.. Derken uzaktan bir bağlama sesi duydum. O güne kadar Istanbullu olarak 'kıro' dediğimiz 'hanzo' dediğimiz, hiçbir şeyden anlamaz sandığımız Anadolu insanlarından biri almış eline bağlamasını "anam, anaaam" diyerek bir başladı.. Benim o andaki hislerimi tam 12'den yakalayıp anlatan o müzikti işte.. Ben o zaman yaşadığım coğrafyanın farkına vardım. İçimden bir sesin "işte sen busun" dediğini hissettim. O zaman kafamda bir şimşek çaktı. Robert Koleji'nde Elvis Presley'in ağzından seslendirdiğimiz şeylerin yerine ilk olarak Karacaoğlan'ın şiirterinden bir tanesini besteledim. Sonra Emrah'ın meşhur "yok yok" nakaratıyla giden şiirini.. Böyle başladı.. TRAJİKOMİK BİR ÖYKÜ Anlıyorum. Yine, Almanya maceranıza gelmek istiyorum ben. Siz Almanya'ya giderken "sakıncalı" bir durumunuz var mıydı? Hayır.. Hakkımda 77 yılında çıkarmış olduğum "1 Mayıs" plağımdan dolayı bir dava açılmıştı ama bu ciddi bir dava değikji. Nitekim pasaportumu rahatça aldım. 79 senesinin 30 ocağında çıktıktan sonra eylülde döndüm. Ondan sonra Türkiye'de birtakım müzik çalışmaları yaptım. 80'in 11 ocağında kalktım, gittim Münih'e.. 9 ay sonra 12 Eylül oldu biliyorsunuz.. Bir fotoğraf hikâyeniz var. Çok ilginç. Onu anlatır mısınız.. Askeri müdahalenin arkasından benim 1979 yılında Almanya'da iken 1 mayıs toplantısına Selda'yla beraber katıldığımızda çekilen ASELSAN P.K. 101. 06172 Yenımahalle/ANKARA Tel: (4) 354 17 00 Teleks: 42 638 44 422 • Faks: (4) 354 13 02 Istanbul irtıbat Bürosu Barbaros Bh. 45. 80691 Beşıktas/IST. Tel (1 > 161 67 88 • Teleks38 165