23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/10 MUSAVI GEzistM DEĞERLENDlRDi Cumhurbaşkanı, "NATO'yasadakatin karşılığım görmüyoruz"dedi ANKARA,,,ANKA MU^ERREF HEKİMOĞLU 26 HAZ/RAN 1987 Çok küçük birgrup rahatsız oldu ERGANİ (Cumhuriyet) tran'da yayımlanan Cumhuri tslam gazetesinde İran Başbakanı Mir Hüse)in Musavi'nin Türkiye gezisinin ardındarı Musavi ve özal'a yöneltilen sorular ve yanıtlannı içeren bir röportaj yayımlandı. Röportajda Başbakan Turgut Özal'a sorulan sorular ve alındığı öne sürülen yanıtlar şöyle: Basra Körfezi'nin güvenliği konusundaki görüşleriniz nelenJir? ÖZAL Basra Körfezi'nde süper güçlerin varlığını kabul etmiyoruz. Tıpkı uluslararası sular gibi Basra Körfezi de serbest olmalıdır. ABD'nin İran'a saldırması halinde Türkiye'de bulunan NATO iisleri ABD'nin emrine verilceek mi? ÖZAL Karargâhlar Türkiye'nin malıdır. Baa karargâhlan NATO'nun kullanması için izin verdik. NATO sırurlı sahalarda bu karargâhlardan yararlanmaktadır. (özal'm, röportajın bir bölümünde de Irak'ın kuzey kesiminde hiçbir kontrol gücüne sahip olmadığını ve Barzani grubunun kuzeyde en büyük güce sahip olduğunu söylediği bildirildi). Röportajda Musavi'ye sorulan sorular ve yanıtlar da şöyle: Gezinin sonuçlarını nasıl degerlendiriyorsunuz? MUSAVİ Biz bölge sorunları konusunda görüşmeler yaptık. Kornşumuzun görüşünü öğrendik. özellikle Türkiye'yi de ilgilendiren savaş ve Basra Körfezi savaşı üzerinde açık bir göriişle sorunları görüştük. özellikle Irak'ın süper güçleri Basra Körfezi'ne çekmek için düzenlediği komplo ve Reagan'ın Basra Körfezi'nde özel hesaplarmın olduğu, Irak'ın gemilere saldırmaması halinde Körfez'de hiçbir sorunun olmadığı konuları üzerinde durarak görüş alışverişinde bulunduk. Türkiyeii Müslüman halk İranlı heyeti nasıl karşıladı? MUSAVİ Hatta Türkiye Başbakanı da soruna işaret ederek çok küçük bir siyasi grubun rahatsız olduğunu ve hedefleri doğrultusunda siyasi bir atmosfer oluşturmaya çalıştıklarını, diğer yandan Türkiye halkının büyük bir bölümünü oluşturan Müslümanlann bu geziden büyük memnunluk duyduğunu vurguladı. Biz bunu rahatlıkla hissettik. Türkiye Müslümanlan lslama bağlı olanlara sevgi besliyorlar. Biz Ankara'da camiye gittiğimizde büyük bir kalabalık toplanmış, bağırdıkları sloganlarla İran Müslümanlannı bağırlarına bastılar. Evren: Demokrasiye döndtik UFUK TEKİN FARUK CANPOLAT ELAZlC Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 12EylüI'deaskeri yönetimin, verdiği sözü yerine getirdiğini söyleyerek "Türkiye lekrar demokralik diizene donmüşlür" dedi. Evren, kendisinin "Atatürk ilkelerine karşı çıktığı, vasiyetini yerine getirmediği" gibisinden suçlamalann gerçeklerle ilgisinin olraadığını savundu. Ermeni sorununun da 1920'de Gümrü Antlaşması'yla çözümlendiğini anlatıı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Ürdün Kralı Hiiseyin'in Türkiye ziyareti nedeniyle yarıda kesmek zorunda kaldığı gezisinin son günü olan dün, ilk olarak özel idareye ait halı sanayii okulunu ziyaret etti. Daha sonra vilayete gelen Evren, kendisini bekleyen kalabalığa hitap etti. Konuşmasına, "Seni sevmeyen olsün" yazılı pankarta üzüldüğünü belirıerek, başlayan Evren, "Benim sizdcn ricam, 'Seni sevmeyen de çok yaşasın' deyin" dedi. Kenan Evren, 12 Eylül döneminde vatandaşlar arasında, "Türkiye nereye gidecek?" diye bir korku ve kuşku bulunduğu için mitinglerde. " Aman en iyisı şunu karşılayalım da bize bir kölülük yapmasın" düşüncesinin verleştiğini anlatarak "Ancak ben, normal düzene geçtikten sonra da vatandaşlann gösterdiği ilgiden anlıyorum ki, verdiğimiz soz yerine gelmişlir. Türkiye tekrar demokratik ststeme dönmüşlür, Türkiye'de zaman zaman demokrasiye ara verildi. Ancak askeri rejimler gelip giderken hiç kan dökülmedi. Bu millet çoluğu çocuğuyla, kadını erkeği, askeri siviliyle demokrasiyi benimsemiş bir milletlir" diye konuştu. NATO'ya girişin, Türkiye'nin isteğiyle gerçekleştiğini belinen Evren, " O zaman da iki sene bizi NATO'ya almadılar. Bakttlar ki bir Kore Savaşı çıktı, Birleşmiş Milletler Gücü'ne Türk lugayı da dahil oldu ve büyük başan sağladı. O zaman ulkemizin degeri anlaşddı. Ondan sonra bizi NATO'ya aldüar. Türkiye, NATO'nun en sadık ve en kuvvetli üyesidir, ama bunun mukabilini biz dostlannuzdan maalesef göremiyoruz" dedi. Aıatürk'ü küçük düşürmek için içerden ve dışardan çabalar sarf edildiğine değinen Evren, "Atatürk'ün vasiyelini bu yoneiim. askeri yönetim ortadan kaldırdı diyoriar. Atatürk'ün vasiyeti bellidir. Atalürk gelirlerinden bir kısmını belli kişilere bıraklı. Kalan yansını da 'Dii Kurumu ve Tarih Kurumu'na verin' dedi. Biz vasiyetini bozmadık, aynı şekiMe İş Bankasf ndaki hisselerinin yansını Dil, yansını da Tarih Kurumu'na veriyonız. Biz İş Bankası yann iflas etse, balsa ne olacak diye bu iki kunıma kanunla bütçeden de para verilmesini sağladık. Biz iyilik yaptık, kötuluk yapmadık. Amaçlan çamur atmak, başka bir şey degil" biçiminde konuştu. "Tevhidi ledrisal" uygulamasını kaldırmakla suçlandığım söyleyen Evren, okullara dir. dersi yerine, din ve ahlak kültürü dersi koyduklarım belirterek şunları söyledi: "Biz din kültürü dersini koyarken, dinler nasıl dünyaya gelmiş. nasıl başlamış. nasıl lekâmül etmiş. bunu okulda ogrensinler istedik. Dinsiz bir millet olur mu vatandaşlanm? Bazılan Atatürk'ü dinsiz diye tanıtıriar. Halbuki Atatürk. Dinsiz millet clmaz. dinlerin en mulekâmili. en akla yakını İslamiyeltir. Bunu çocuklannıza oğretecek yer de okuidur' demişlir. Ama gelin görün ki, Atatürk'ü dinsiz diye suçlarlar, bühtandır bu." Cumhurbaşkanı Kenan Evren, "Ben böyle büyük lopluluklar karşısında heyecanianıp kendinden geçen insan degilim. Söyledigim her kelimeyi tartarak söylerim" dedikten sonra, konuşmalanran Ermeni sorununa ayırdığı bolumünde şöyle dedi: "Ermeni meselesini yeniden çıkarmak isteyenlere şunu haürlalmak isterim. Ermeniler, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ruslann da desteklemesi ile bize taarruza başlayınca, Şark Ordusu Komutanı Kâzım Karabekir Paşa, 24 Eylül 1920de Sankamış, arkasindan Kars'ı aldı. Arpaçay'a dayandı. Ermeniler mütareke istedi. 3 Aralık 1920'de Gümrü'de bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile de Dogu Anadolu'da Ermenistan devleti kurulmasını ongören Sevr Antlaşması da kaldınlmış oWu. Dünyada ona benzer anlaşmalar, Sovyetler Birligi'yle 16 Mart 192lde Moskova'da ve 13 Ekim 1921'de de Kars'ta yapıldı. Dünyada Ermeni devleti yok degil ki. SSCB'de bir cumhuriyet var. Şimdi bu tneseleyi ortaya getiraıenin bir mânâsı yok. İnanın vatandaşlanm, Avrupa Parlamenlosu'nda olsun, ABD Kongresi'nde olsun bu pariamenterier bu konu ile ilgili öyle teklifler veriyoriar ki, siz zannediyor musunuz bunlar, bu tarihi gerçekleri, meseleleri letkik etmiş olsunlar. Bu iş taa o zaman bitti." Cumhurbaşkanı Evren, öğle yemeğini Elazığ'da yedikten sonra Sıvas ve Elazığ illerinde sürdürduğü çalışmalarını tamamlayarak uçakla Ankara'ya döndu. Bir Dağ Söyleşisi... Nemrut'a çıkarken minibüs şoförüyie konuşuyorum. Önce dağlardan, bayırlardan. Bu yöreden, içine dönük, onurlu bir kişi şoför Mehmet. Soru sormuyor, beni de kısaca yanıtlıyor. Ama Nemrut'a doğru soyleşimiz de dostça tırmanryor. insan ilişkileri böyle değil mi ya donup kalır ya ısınıverir. O dağ söyleşisini sıcacık duygularla anımsıyorum şimdi. Atatürk Barajı'nı gördün mü? Gördüm, diyor. Birkaç kez gittirn. Sesi sevinçle titriyor. Acaba neden seviniyor? Yaşamını minibüste sürdürüyor, toprakla ilişkisi yok. Bu yörede toprak, ağaların hâlâ. Pirinç ağaları, mercimek ağaları, fıstık ağajarı var. Köyterin, tarlaların sahibi onlar. 1974'te CHP'li Devlet Bakanı İsmail Hakkı Birler'den dinlediklerim çınladı kulağımda. Guneydoğu Anadolu'dan dönüşte Harrarh ın, Ceylanpınar'ın geleceğini anlattı masal gibi. Birler ayağı yerde, gerçekçi kişiliğiyle tanınan bir politikacı, ama öngörülen reformu anlatırken sesi coşku ve özlem doluydu Daha sonra profesör İlhan Öztrak ile konuştuk Guneydoğu Anadolu'yu. Aradan kaç yıl gectı, konuştuklarımız hâlâ gerçekleşmedi Ağalık düzeni değışmedi Minibüs şoförünün baraja umutla bakması bu nedenle ilginç geldi bana, ayrıca hüzün verdi. Bu umut yeşerir mi solar mı kestirmek güç. GAP sosyal bir ıçerik kazanmazsa mercimek ve fıstık ağalarına yenılen eklenir ancak. Minibüste şoförün küçük oğlu Uryan da var. Kömür gözlü, güleç yüzlü bir çocuk. Diplomat ve gazeteci arkadaşlar ona takılıyor, konuşturmak istiyorlar. Ama Uryan dinlemeyi yeğliyor, yalnız gülüyor. Bir aralık arkadaşlar türkü söyledi, şarkılardan, şarkıcılardan söz ettiler. Cem Duna da Uryan'a sordu: Sen en çok hangi sarkıcıyı seviyorsun? Madonna. dedi birden, dili çözülüverdi. Buyrun bakalım, ibrahim Tatlıses ya da başka biri, arabesk bir şarkıa beklerken Madonna çıktı karşımıza. Arabada bir sessizlik. ben söyleşimi sürdürüyorum. Kaç çocuğun var Mehmet? Üç oğlum. Büyüğü asker, öteki elektrikçi, bu da okuyacak mı bakalım? Nemrut'ta güneşi ugurladık, yüce dağlar dumanlandı birden, sonra ay görümdü, yıldızlar parladı, bizim söyleşimizde de dostça pırıltılar başladı. Minibüsü nasıl aldı, ondan önce kaç arabada çalıştı, nasıl borçlandı, nasıl odedi, kaç kilometre yol aştı... Anlatıyor bir bir Evinden, eşinden söz ediyor. Eşi şimdi çok mutsuz, her gün asker oğlundan mektup bekliyor, postacı gecikince gözlerine uyku girmiyor. Askerliğini Kıbrıs'ta yapıyor büyük oğlan. Belli. babası da onu çok özlemiş Tüm özlemi sesine vuruyor konuşurken. Bir sigara yakıyor. Onu bir gör, diyor gözleri parlayarak. Çok güzel delikanlı, TVde seyrettiğin artislerden daha güzel. Askerden sonra ne yapacak, nerde çalışacak? Şoförlük, diyor kısaca. Sonra anlatıyor. Çocukları okutamıyor, elleri iş tutsun istiyor, birine şoförlük öğretiyor. ötekini Adıyaman'da bir elektrikçi dükkânına çırak veriyor, bir mesleği oldu diye seviniyor. Derken düğün sevinci doluyor minibuse. Ben şaka yapıyorum. Oğlun çok güzelmiş, belkı de bir ağa kızıyla evlenir. Yok olmaz böyle şey. Ağa kızları ağa çocuklanyla evlenir ancak ya da iyi okumuş bir delikanlıyla ve bu yörede ancak ağa çocuklan okuyabilir. . İşte. ülkemizin yazgısı Eğitimde fırsat eşitliği olmazsa, eşit haklar. özgürlükler kâğıtta kalırsa bu tablo değışebilir mi hiç? Bu tabloda insan haklarının, özgürlüklerının yeri var mı yok mu, bu tablo değişmeden Batıyla butünleşmekten söz edilebilir mi? Bir şey daha var, toprak ya da kent ağaları ya da onların uzantıları bu tablonun değişmesini ister mi acaba? Urfa'da kutsal balıkları seyrederken camiye girdim bir aralık. Minberin ötesinde bir köşede küçük kızlar ve oğlanlar. ilkokul çağına bile gelmemışler, ama başlarında takkeler ve örtülerle Kuran okuyorlar Bana büyük hüzün verdi o çocuklar. Küçük beyinlerı nasıl yoruluyor, nasıl yıkanıyor kimbilir O küçük kızları ve oğlanları ya da minibüs şoförürtün oğullannı başka koşullarda düşündüm Başka okullarda, bir teknik okulda. bir sanat okulunda. bir tarım okulunda. bir sağlık okulunda ya da bir konservatuvarda... Belki de çok yetenekli çocuklar, yetenekleri gelişse Türkiye'nin seçkin beyinleri arasında yer alırlar belki de. . Köy Enstitülerinden çok iyi öğretmenler, yazarlar, ozanlar yetişmedi mi vaktiyle? Doğa ile savaşmak, toprağı yeşertmek güzel, ama insanı solmaya bırakan bir politika neye yarar? insana dönük bir politika özlemi var toplumda, insana sevgıyle, saygıyla, güvenle bakan, ayıran değil bırleştiren bir politika özlemi. İnsanın değerini tüketen değil üreten bir politikayla aşılabilir duvarlar. O dağ söyleşisini tüm politikacı dostlarıma aktarmak istiyorum. ANAP'lılara da kuruttay öncesinde değişik sancılar yasayan SHP'lilere de... Adıyaman'a gelince minibüsten indik, otobüslere bindik yeniden. Şoför Mehmet'ten de kırk yıllık dostlar gibi ayrıldık. Nemrut'a bir kez daha gidersem buluşmayı kararlaştırdık. Kuşkusuz buluşacağız. Eşini tanıtacak bana, askerden dönen güzel oğlunu da... Başımı otobüs camına dayadım, dağlarda ayın pırıltısı, Nemrut'un tepesine tırmanan dostluğu. Önceleri çekingen, durgun bir kişi güzel bir soyleşiden sonra nasıl sevecen ve gülecen olabiliyor. İçten bir söyleşi bile gözleri parlatabiliyor. Şoför arkadaşı ilgiyie, sevgiyle, saygıyla dinlemekten başka ne yaptım ben? Hiçbir şey. Sorun burada başlıyor işte... insanlar içten diyaloğdan hoşlanıyor. Çünkü içtfen bir diyalog güzel ürünler verebılır En azından somut ürünler. O dıyalogu kurmadan siyasal tıkamklığı aşmak olasılığı da yok galiba. Oysa bugün belli siyasal kuruluşlar diyaloğdan değil monologdan yana. Her zaman solistlikten hoşianıyorlar. Yalnız onlar konuşsun istiyorlar, dinlemeyi hiç bilmiyorlar. Sonra da demokrasiden söz ediyorlar. Oysa demokrasi bir orkestrasyon değil mi? Değişik sesler arasında bir denge ve uyum sağlayarak, notalardan hiç şaşmayarak, ama çağdaş yorumlar yaparak gerçekleşir o orkestra. Geri kalmışlığı yenmeden, çağdaşlığa yönelmeden, toplumun tüm kesimlerini seslendirmeden gerçekleşemez. Yıllardır yaşıyor, öğrenemiyoruz. Fabrika kapanışına yemek boykotu İstanbul Haber Servisi Vita UniLever fabrikalarında cahşan 1800'e yakın işçi, işten çıkanlmayı protesto için dün geniş çaplı yemek boykotu başlattı. Belediyece temmuz 87 sonunda yıkılacak olan Bakırköy Vita UniLever'de halen çalışmakta olan 485 kişiden 250 kişinin çıkarılmasını protesto için başta Bakırköy Vita olmak üzere, Çorlu Vita UniLever ve bunların yan kuruluşları olan Leverİş'e bağh Elida Kozmetik, Desaş Pilastik, Leverlş Sabun Fabrikasında çalışan 1800'e yakın işçi yemek boykotu yaptı. UGUR MUMCU (Baştarafi I. Sayfada) GOZLEM Kral Hüseyîn'in (Baştarafi 1. Sayfada) yin'e Kraliçe Nur'un yanı sıra, Başbakan Zaid Rifai, Dışişleri Bakanı Tahir Ellviasri, Genelkurmay Başkanı General Şeref Zaid Bin Şakir ve büyük bir ihtimalle Saray Nazırı Mervan ElKasım eşlik edecek. Ürdün tarafı ise, ziyaretin önemli olduğunu vurgularken Kral Hüseyin'ın Türkiye'ye Ortadoğu için uluslararası konferans coplanması konusundaki çabalannı anlatacağını ve Türkiye'den bu konuda bazı girişimler talep etmesinin mümkün olduğunu belirtiyor. Crdünlülere göre, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinden başka Ortadoğu'da özel bir yeri var. Bu "özel yer", Türkiye'nin, Körfez savaşı ile Filistin sorunu arasında önemli bir jeopolitik mevkide yerleşık olmasından kaynaklanıyor. Buna göre, Türkiye'~. nin hem İran hem de Irak ile ilişkileri; Suriye'ye komşu olması, ılımlı Arap ülkeleri ile düzenli ilişkilere sahip olması ve üstelik tsrail ile diplomatik üişkilerini sürdürmesi, kendisine bölge sorunları açısından potansiyel bir rol kazandınyor. Bu çerçevede, Ürdün Kralı Hüseyin'in Türk tarafından Musavi ile yapılan son temaslar konusunda bilgi istemesi söz konusu. te Dışişleri Sözcüsü'nün ağzından Cezayir'de nisan ayında ulusal birliğini yeniden sağlayan FKÖ'nün Ortadoğu'da barış görüşmelerine ilgili bir taraf olarak katılmasını desteklediğini açıklamıştı. Ürdün'ün bu konudakı tavrı değişik. Ürdün Kralı, FKÖ'nün bağımsız bir taraf olarak katümasından pek yana gözükmüyor. Ürdün'Un bu konudaki görüşü, FKÖ üyesi olmayan Filistinlilerin ya ortak bir ÜrdünFilistin heyetinde ya da genel Arap heyeti içinde yer almalan gerektiği biçiminde. Bu görüş, belli ölçülerde Israil'de hükümetin bir kanadını oluşturan Şimon Peres'in ve ABD'nin eğilimlerine uygun düşüyor. Zaten Kral Hüseyin'in Londra'da bu konuda tsrail İşçi Partisi liderleri, Dışişleri Bakanı Şimon Peres ve Savunma Bakanı İzak Rabin'le gizli bir görüşrne yaptığı ve uzlaştığı bildiriliyor. Ürdünlüler, bu söylentileri yalanladılarsa da tsrail basını, söz konusu Londra görüşmesine hâlâ bir gerçek olarak atıfta bulunuyor. Ürdün'ün uluslararası konferansın biçimine ilişkin olarak da ABD'ye güvence verdiği, Sovyetler'in Ortadoğu denklemıne fazla dahil edilmeyeceği bir yöntemden yana olduğu biliniyor. Buna göre. Ürdün, uluslararası konferans açılır açılmaz, komitelerin oluşmasından ve uluslararası konferans şemsiyesi altında tsrail ile ikili göriişmelere girişilmesinden yana. Bu yöntem, Sovyetler'in söz sahibi olma imkânlarını bir hayli kısıtlayacak. İşte bu noktada FKÖ ile Ürdün'ün uluslararası konferansa ilişkin yaklaşımları, neredeyse laban tabana zıt. Bu durumda, Ürdün Kralı Hüseyin'in Türkiye ziyareti esnasında ve sonrasında Türkiye'nin takınacağı tutum, Ortadoğu politikasındaki öncelikleri ya da değişiklikleri de sergileyebilecek. Katliam (Baştarafi 1. Sayfada) ne 5.5 saatte vanldığı dogru degü. Biz jandarmanın kısa surede ulaştıgını biliyoruz" dedi. Jandarmanın zamanmda yelişememesi ve eşkıyamn olay mahaüinden uzaklaşmasından duyulan üzüntüyü dile getiren Güzel, incelemelerin sürdüğünü söyledi. "Terörisl eşkıyamn saldınlannın çok cepheti degeriendirümesi" gerektiğini dile getiren Güzel, köy koruculuğu sisleminin yararlı olduğu görüşünü vineledi. Güzel, köy koruculuğu sisteminde bazı eksiklikler bulundugunu da kaydederek "Pınarcık olayında köy koruculannın bulunması. köyun tam manasıyla müdafaasız kalmasuıı önlemişlir" dedi. Genelkurmay soruşturmasının, güvenlik görevlilerinin ihmali olup olmadtğının belirlenmesi için yapıhp yapılmaması sorusuna Güzel, şu yanıtı verdi: "Güvenlik kuvvetlerinin ihmali oldugunu belinmek için zamanı erken buluyorum. Ancak Pınarcık olayı öaemli bir olaydır. Gayet tabii bu olayın bütün cephelerinin araştınlması gereklidir." CAM PAZARLAMA A.Ş.'DEN TASARRUF SAHİPLERİNE DUYURUDUR Şirketimizin yıllık faiz ödemeli brüt Vo 55 sabit faizli 2'nci tertip, 2'nci seri tahvilleri 6.7.1987 tarihinden itibaren T. Şişe ve Cam Fabrikalan A.Ş.'nin Barboros Bulvarı No. 125 Camhan, BalmumcuBeşiktaş/İSTANBUL adresinden satışa sunulacaktır. Işbu tahvillerin halka arzı Sermaye Piyasası Kurulu'nun 15.5.1987 tarih ve 76/C3 sayılı iznine dayanmaktadır. Ancak bu izin, tahvillerimizin ve ortaklığımızın kurul ya da kamuca tekeffülü anlamına gelmez. 1. Ortakhğın a) Ticaret unvanı Cam Pazarlama A.Ş! Büyükdere Cd. Beytem Han b) Merkez adresi Kat. 8 Şişli/İSTANBUL. c) Esas sermayesi 1.000.000.000.TL. 1.000.000.000.TL. Ödenmiş sermayesi Her türlü düzcam ve sınai kapd) Faaliyet konusu ların iç ve dış piyasada pazarlanması. Süresizdir. e) Süresi Tahvillerin satışından sağlanacak fon, işletme sermayesinin finansmamnda kullanılacakür. Izahname 28.5.1987 tarih ve 1775 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayınlanmış olup, şirketin yukarıda belirtilen merkez ile T. Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.'nin merkezinde incelemeye açık tutulacaktır. Tahvillerin a) ltibari kıymetleri tutarı vetertibi : 1.000.000.000.TL. 2'nci tertip, 2'nci seri. b) Kupürlerin itibarı kıymetleri: Parti tüzükleri, partinin demokratik yapısını ve işleyişini sağlayıcı düzenlemelerdir. Bir partinin geniş halk yığınlarına güven verebilmesinin ilk koşulu, parti tüzüklerinde yer alan demokratik kuraliar ve bu kurallann işleyiş biçimleridir. SHP, sosyal demokrat bir düzen kurmayı amaçlayan bir krtle partisidir. Ne var ki, bugünkü anayasa düzen i ve yasatar, Batılı anlamda bir sosyal demokrat parti kurulmasına engekjir. uzetle "sosyal demokrasiye mevzuat müsait değildiri" Batıda sosyal demokrat partiler ile işçi sendikaları "organik bir bütün" olarak çalışırlar. Parti yapısı, bu bütünleşmeden doğar. Partinin kitletabanı ile ilişkisi, sendikalar aracılığı ile sağlanır. Üstelik, Batı ülkelerinde sosyal demokrat partilerin sağ sınırlarında liberal partiler, sol sınırlarında da komünist partiler bulunur. Bizde, sağ partiler arasında "liberalparti" denebilecek bir parti yoktur; komünist partilerin kurulması da yasaktır. Böyle bir siyasal çerçeve ve anayasal yapıda bir sosyal demokrat partiyi işçilere dayanarak kurmak ve bu partiyi işçi sendikalarından güç alarak geliştirmek güçtür. Bu güçlükler göz ardı edilirse, SHP'nin ve genel olarak "soTun sorunları kavranamaz. SHP ve sol bu çıkmazdan nasıl çıkacaktır? SHP, 12 Eylül yönetimince kapatılan CHP'nin toplumsal tabanında filizlendi. Öyleyse yapılacak ilk iş; CHP'ye kaynaklık etmiş bulunan "Kuvayı Milliye ruhu"r\u yeniden canlandırmak; Atatürk'ün "tam bağımsızltk" iikesine sımsıkı sarılmaktır. Başlangıç noktası bu olmalıdır. Günümüzün olgusu, "ekonomilerin militarizasyonu", yani liberal kapitalist düzenlerin silahlı kuvvetlerce yerleştirilmesidir. Başka bir olgu, Pakistan, İran, Suudi Arabistan örneklerinde görüldüğü gibi, "dinin politizasyonu", yani dinin siyasal amaçlarla kulianılmasıdır Atatürk ilkelerinin kapalı bir rejimde savunulması kolaydır. Güç olan, inanç, sabır ve hüner isteyen, Atatürk ilkelerini çoğulcu demokraside savunmaktır. SHP, laiklik ilkesini hiç ödün vermeden inançla savunmalıdır. Çoğulcu ve katılımcı demokrasi ve bu yapıda sanayileşme modeli, SHP'nin vazgeçilmez amacı olmalıdır. Olmalıdır, ama bütün bunlar için SHP'nin seçim kazanması gerekmez mi? SHP seçimleri kazanacak, kazandıktan sonra anayasayı değiştirecek ve ancak böylece sosyaJ demokrat bir düzene yeşil ışık yakılacaktır. Yoksa, yine "havanda su dövülecek"; sol, yeniden bir kısırdöngüye sürüklenecektir. SHP, bu kurultayı, "erken seçim olasılığım" göz önünde tutarak topladı. Bu yüzden, CHP'li eski pariamenterier, parti yöneticisi olamıyorlar. Eğer parti yönetimi, kasımda yapılacak kurultay ile oluşsa, eskisi ve yenisi ile bütün siyasetçiler bir seçim yarışına gireceklerdi. Bu açıdan bakarsanız, bu kurultay, kasım kurultayı için bir "ara kurultay" olacak ve bir "geçici yönetim" kurulacaktır. Seçim 88'e kayarsa parti, kasım kurultayında seçilecek yöneticilerce seçime hazırlanacaktır. Her parti içinde kanatlar oluşur. Önemli olan parti yonetiminin, bu kanatların demokratik yarışması ile oluşmasıdır. Bu kanatları yok saymayan, ezmeye ve tasfiye etmeye çalışmayan ve parti tabanının görüşlerini yansıtan bir yönetimin işbaşına gelmesi, "solun makus talihini" değistirebilir. Nesnel koşullar, sosyal demokrasinin iktidar şansını her gün daha çok arttırıyor. Bütün iş, sosyal demokratlann derlenip toparlanmasında! AÇIKLAMA: Ergun Göze; Hollanda'da Turkislam Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı Ibrahün Görmez'in gazeteciliğe Tefcöman gazetesinde başladığını yazmadım. \vzılan, Görmez'in Tercuman gazetesinde "çalıştığı"dır. Görmez'in TercOman gazetesinde "bir ara" çalıştğı kaydedilmiştir. tezıda Görmez'm odasında Süleyman Demirel'in fotoğnfınm bulunduğu belirtilmis; bu fotoğrafın hangi tarihte Görmez'e verildiği yazılmamışt/r. "Islam Radyo 7elevizyon Kunımu", Hollanda'daki Türkler tarafrndan kısaca "Hollanda Islam Radyosu" diye anılır Görmez, radyo binasının kirasının Kültür Bekanlığı taratından ödendiği konusuna değinmemiş, yalnızca bu bınanın kendtlenne "tahsis edildiğini" söylemiştir. Görmez, konuşmalann ses bandına alınmasını istemiş; bu yüzden, söyiedikleh not alınmışür. "Görmez" soyadının "Gören" olarak yazılması bütün yayınlarda rastlanabilecek fürden bir dizgi yantıştdır. Bu yanlıslık "Rabıta" k/tabtnın yeni basımında duzeltilmiştir. ' Görmez'in "Ofiu" diye bilinen Türk kaçakçılanna ev tutulması ile ılgilı anlattıklannı henüz yazmadım. Acaba, Görmez'e teleton eden Oflu Osman rmydı, yoksa Ismail mi? Ergun Bey kardeşimden, Görmez'e bu soruyu da sormasını rıca ederim. Geleiim şu vakrilar ile ilgili konuya. Bu vakrflar ile ilgili bilançolar, Vakrilar Genel Müdüriüğü'nce yayımlanan ")teni Vakrilar Kata/oğu" adlı krtaptan aknmıştır Ömeğin, Turgut Özai, Hulusi Çetnoğkı, Alaaddin Kısakürsk, Salih Tuğ, Mehmet Uzun'un kurduklan "Türkiye Milli Küttür Vakfı"nın 1983 bilançosu, 75 milyon 892 btn 481 lira 11 kuruştur. Dr. AH Ûzbek, Prof. Salih Tuğ, Prot. Asaf Ataseven, Bekir Sadak, Doç. Ekmelletin ihsanoğlu, Sabri Özpala, Sadrettin Gumüş'ün kurdukları "Isiami llimler Araşbrma Vakfı"nın bilançosu 3 milyon 81 bin 548 lira 17 kuruştur. Yönetim Kurulu başkanlığını Eymen Topbaş'ın yaptığı "İlim Vtıyma Vakfı"nın bilançosu, 533 milyon 915 bin 301 lira 19 kuruştur. Bu yayındaki amaç, vakıf kuruculan ile siyasal parti yöneticileri arasmdaki ilişkryi vurgulamakü. "Ûmraniye Ulu Camü" ve "Kartal SoğanHk" vakıHannın yüzbmlik" bitançotan yanhşlıkta evet "milyon" olarak yaıılmışüri Bu yanlısı da duzeltlyorum. "Faisal ve El Baraka" gibi Islamcı finans kurumları "Rabıta" örgütunün uzantılandır. Bu Islamcı ffnans kurumlannm Babtali'deki bazı yayın organlanna verdiği bu arada Tercüman gazetesine sağladığı ucuz kmdinin dökümunü yapmak gerekir. Bunu da Ergun Göze'den rıca edelim. Kaç milyon ve kaç yüzbin? Rabıta örgütü ile ilgili yayında bu küçük aynntı dışında yanlış olan nedir? Rabıta Örgütü'nun Türkiye temsücilerinin adresleri mi? Korkut özal ve Eymen Topbaş'ın vakıflan mı? Arap finans kunımlanna tanınan ayrıcalıklar mı? Islamcı örgütler ile Alman masonlannın ilişkileri mi? Türk imamlanna ödenen paralar mı? Gönvez'in yakın arkadaşı imam EhdoP in yaptığı açıklamalar mı? Arap şeyhlerinin Istanbul'da kapattıklan arsalar mı? Aramco mu? Hangisi? Tiirkiye ve IrakSuriye uzlaşması KraJ Hüseyin'in gezisini ilginç ve önemli kılan bir başka unsur, Kral'ın önceki gün Suriye başkenti Şam'a yaptığı ani ve beklenmedik ziyaret. Kral Hüseyin'in bu ani Şam ziyaretinin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad ile Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'i "banştınnak" amacına yönelik olduğu sanılıyor. Suriye ve Irak Devlet Başkanlarının önümüzdeki günlerde Ürdün'de bir araya gelmeleri muhtemel. Kral Hüseyin'in Hafız ve Saddam'ı nisan ayı sonunda Kuzeydoğu Ürdün'de bir araya getirdiği rivayetleri her üçü tarafından yalanlanmıştı. IrakSuriye uzlaşması. 1982'den beri toplanamayan Arap Zirvesi'ne yolları açacak olmaktan başka Kral Hüseyin'in peşinde koştuğu Sov^eıler Birliği ile ABD'nin de onayını alan Ortadoğu'da barış için uluslararası konferansın toplanabilmesi, ortak bir Arap tutumunun oluşabilmesi açısından hayati önemde kabul ediliyor. Elbette ki, bir IrakSuriye uzlaşması, Körfez savaşına ilişkin "kartlan" da karmakarışık edecek. Bilindiği gibi, Körfez savaşında Suriye, İran ile yandaş. Ancak ŞamBağdat yakınlaşmasının bedeli Şam'ın Tahran'ı terk eımesi olacak. Böyle bir gelişme, Körfez savaşırun gidişaunı yakından etkileyebileceği gibi, etkilerini Lübnan üzerinde ve Arapİsrail ilişkilerinde derhai gösterecek. Kral Hüseyin'in üzerinde çalıştığı Surıyelrak uzlaşması, kuşkusuz Türkiye'yi de yakmdan ilgilendiriyor. Böyle bir gelişme halinde, Türkiye'nin güney sınırlannın tümünde yeni bir jeopolitik denge ortaya çıkacak. Bu da Türkiye'nin yönelimlerini etkileyebilecek. Amerin iade edilecek Bu arada, Türk tarafının doğrulamakıan kaçındığı sızan bazı bılgiler e göre Türkiye, Ürdün Kralı Hüseyin'e bir iyi niyet jesti olarak çok taraflı casusluk olayımn faili olarak tutuklu bulunan Ürdün Büyükelçiliği ldari Memuru Amerin'in, Ürdün'e iadesini kabul etıi. Ürdün Büyükelçiliği Birinci Kâtibi Ziad Sati'nin 1985'te Ankara'da öldürülmesi olayı ile ilgisi bulunduğu gerekçesiyle lutuklanan ve hüküm giyen Amerin'in durumu, Türkiye ile Ürdün arasında pürüzler yaratmıştı. Ürdün, Amerin'in suçsuzluğuna inanmış, diplomatik dokunulmazlığının bulunduğunu bildirerek, Amerin hakkındaki tüm yasal prosedüre karşı çıkmış ve iadesini istemişti. Ürdün Dışişleri Bakanı Tahir ElMasri, ocak ayında Kuveyt'teki İslam Zirvesi şırasında bize yaptığı açıklarnada, Ürdün'ün Türkiye ile kötü ilişkiler içinde bulunmaya tahammül edemeyeceğini, Amerin konusunu "sessiz diplomasi" yoluyla çözmeye gayret ettiklerini söviemişti. Amerin'in Ürdün'e iadesinin kabulü, Ankara ile Amman arasındaki kayda değer tek sürtüşme konusunu ortadan kaldıracak. Kral Hüseyin'in önemli Türkiye ziyaretinin sonuçları ise birkaç gün içinde anlaşılabilecek. ÇAUŞANLAR1N SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL u Haksızlığa uğruyorum" Soru 1962 yılında başladığun çalışma yaşamında, fiikn 20 yıl 8 ay prim ve kesenek ödedim. 1981 yılından bu yana ögretmen olarak Emekli Sandıtı'na kesenek ödemekteyim. Bugün derecem 8, kademem ise 2'dir. önceieri, gerekenin, ilgUUerce yapüacağını sanıyordum. Sonraki yıllar, ögretmenlik çok » m « m m ı »). dı. Çünkü, çok sevdigim bir mesiek. Özlük islerimi düşünemeden yıllar geçti. Emeklilik başvurularım baslayınca 8. derecenin 2. kademesinden emekli oUcagunı dgrendim ve ttzüldüm. Sigortalı olarak tavandan ödedigim 13 yıllık primierim ve ilk göreve başladıgımda kesilen 2 yüı aşkın emekli keseneklerim, emekliligime sayümıyordu. Bana, 241 sayılı kannn hükmündeki kararnamenin ek geçici maddesi uyannca intibakımın yapılamayacağı bildirildi. 8. derecenin 2. kademesinden emekli edilmekte taaksızlıga uğruyorum. Emekli derecem ne olmalıydı? YANTIİ 241 sayılı kanun hükmündeki kararnamenin 15i maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasasma eklenen ek geçici madde, memurlann görev ayhklarına ilişkindir. Oysaki, emekli ayhkları 5434 sayıb T.C. Emekli Sandığı Yasası hükümlerine göre bağlanmaktadır. Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında geçen, ancak 657 sayıb yasaya göre değerlendirilmeyen süreler, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasası uyannca emekli ayhklarına yansıtilmaktadır. 1425 sayılı yasanın ek madde 3'ünde "Sosyal Sigortalar Kanununa tabi görevlerde bulunduktan sonra iştirakçi olanlann, emeklilik keseneklerine, personel kanunlan geregince kazanılmıs bak olarak aldıldan derece ve kademe ayiıklan üzerine, sigorta primi ödemek suretiyle geçirdikleri sürelerin her yıh bir kademe Beriemesiııe ve tahsil dunımlanna göre her 2, 3, 4 veya S yüı bir derece yükselmesine esas olacak şekiMe eklenerek bulunacak derece ve kademe aylıgı esas alınır." Böylece, sigorta primi ödenerek geçen her 3 yıl için 1 derece yükselmesi emekli ayhkları yönünden sağlanmıştır. Konuya ilişkin Emekli Sandığı Müdürler Kurulunun 1.2.1979 tarih ve 6541 sayılı karannda da: " U ) Diger tarafUn ek ikinci maddede, primi ödenmiş sigortalı sürderio tahsil dnnımlanna göre her 3,4 veya 5 yüının derece yükselmesine esas alınacagı betirtilmişse de Eİevlet Memnrlan Kannnunda 1897 sayılı yasa ile degisiklik ympdarak, tahsil derecesi dikkate aunmadan her memurun 3 yılda bir derece ilerlemesi yapabilmesi kabul edildiginden, 3 yıllık sürenin derece Uertemesine esas alınması gerekecektir. (...)" Bu bilgilerin ışığmda, 12 yıllık sigorta primi ödenmiş sürenin emekli ayhğına esas alınacak derecenizi 4 derece yukarı çıkarması gerektiği görüşündeyiz. KUPÜR ADET TUTAR (TL.) 10.000.000.190.000.000.200.000.000.600.000.000. 25.000 100.000 500.000 1.000.000 400 1.900 400 600 Ya Urdün ya FKO Bunun dışında, görüşmelerin ağırlık konusunu Kral Hüseyin'in uluslararası konferans hakkında vereceği bılgiler ve Türkiye'den beklentileri teşkil edecek. Türkiye, yakın geçmiş 3.300 c) Satış süresi Başlangıç tarihi Bitiş tarihi d) Erken ödemeye ilişkin esas ve şartlar e) Tahvillerin yıllık faiz oranı ve faiz ödeme tarihi : 1.000.000.000.06.07.1987 13.07.1987 Erken paraya çevirme taahhüdü yoktur. Altındöviz kaçakçısmı yakaküana ödül ANKARA (CumBBriye* Bürosu)Bakanlar K.urui\ı, 1567 sayıh Türk parasırun kıymetini koruma hakkmdaki yasada değişikliJc yaparâk altın ve döviz kaçakçtlannı ihbar edenlere ikrami>e verilmesini hükme bağladı. Devlet Bakanı Hasan Cdai GüzeTin dün düzenlediği basın toplantısında verdiği bilgıye göre, yasanın eski halinde de var olan "ihbarikramiye" uygulaması bazı boştukiar nedeniyle i$letilemiyordu. Karann Cumhurbaşkanı Kenao Evren tarahndan onaylanması halinde döviz, efektif, kıymetu' rnaden, kıymetli taş vç bunlardan mamul kıymetli eşyayı tilkeye kaçak yollardan sokan ve çıkaranlan ihbar edenlere, bunlara ilişkin suç delilfcrinin tespitinde hizmeti geçenlere ikramiye ödenecek. thbarlar, ancak yetkiîl vc görevlflerin olaya el koymalanndan önce ve yazılı olarak yaptfrrsa, olayın ortaya çıkanlmasirıda etkili oiursa ikramiye ile ödüllendirikcek. Hazine personelj ihbar ödülündenyararianamayacak. thbaravesuçdeİilleriniortayaçıkaran görevlilere ödeaecek ikramiye tahsil edilecek para cezasının yilzde 45'ini aşaraayacak. İkramiye ihbara ve suç delüini saptayan görcvli arasında yan yanya payiaşünlacak. Adıma düzenlenmiş A190357 nolu T.C. Emekli Sandığı sağlık karnesini kaybettim. Hükümsüzdür. ÖNDER ÇELtK Tamamı hamiline yazılı tahviller, brüt % 55 sabit faizli olup, faizler her yıl 13 temmuz tarihlerinde ödenecektir. 0 Tahvillerin tamamı hamiline yazıhdır. g) Satış fiyatı: Tahviller nominal bedelinin % 2 noksanı ile satılacaktır. h) Tahviller 2 yıl vadelidir. 2'nci yüın sonunda bir defada, itfa edilecektir. i) Ödemesiz dönem süresi: 2 yıldır. i. Tahvillerin ödeme planı VADE 13.07.1988 13.07.1989 ANAPARA (TL) FAİZ (TL) TOPLAM (TL) 1.000.000.000 550.000.000 550.000.000 550.000.000 1.550.000.000 1.000.000.000 1.100.000.000 2.100.000.000 Anapara ve faiz ödemeleri vadelerinde Camiş Menkul Değerler A.Ş.'nin merkezinde yapılacaktır. Tahviller, T. Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş.'nin Barboros Bulvarı No. 125 Camhan BalmumcuBeşiktaş/İSTANBUL adresindeki merkezinde tarafımızdan satılacaktır. Tahvillerin anapara ve faiz ödemelerini taahhüt eden kişi veya kurum yoktur. Adapazan Pas. Dairesi'nden almış olduğum pasaportumu kaybettim. Hükümsüzdür. YAVUZ HALICIOĞLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle