19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 ÖĞRETİM ÜYELERİ NE DİYOR? Prof. Dr. Bedia Akarsu: (FelsefeciEmekli öğretim üyesi) "Felsefe olmadan, fen olamaz. Felsefesiz ancak uzman olunur, yaratıcı bilgin olunamaz. Bilim adamı sürekli felsefeyle ilgilidir. Bizde yaratıalık yok, hâlâ fîlozofumuz da yok. Frarîsa'da kurulu College Intemational de Philosophie'nin (Uluslararası Felsefe Kurumu) şimdi tüm çabası felsefeyi fene sokmaktır. Bizim liselerimizde okutulan felsefenin felsefeyle alakası yoktur. 'Orta Asya'da bilim, tslamda bilim, her şeyi biz bulduk' işte bunlar öğretiliyor. Bilim tarihi olma isteğinde, ama bilim tarihi de değil. Bilim tarihi olma iddiasındaki bir kitapta Nevrton'a bir satır aynür mı? Felsefe, düşünmek ve kuşku duymaktır. Din felsefesi denilen dini inanca dayahdır, dogmacıdır ve felsefe değildir. Din felsefesi, Rönesans'tan sonra felsefe dışı bırakılmıştır. Bugün bunlar çok aşıldı. Felsefede dil ağırlık kazandı. Felsefeden bütün Osmanlı tarihi boyunca korkulmuş, Tanzimat döneminde biraz girebilmiş, ama din felsefesi olmuştur." Prof. Dr. Teo Grünberg: (ODTÜ Felsefe Bölümü BaşkanıGeçmişte ve halen liselerde okutulan mantık/modern mantık kitaplarının yazarlanndan) "1967 yılına kadar Türkiye'de klasik mantık okutulurdu. Bu tarihten sonra kademeli olarak modern mantığa geçildi. Milli Eğitim Bakanlığı mn yeni ders programlarını hazırlarken, lise fen ve matematik kollanndan mantık derslerinin tümden kaldınlmasmı önerdiguıi bümiyordum. Acaba, bu bir unutkanlık mı? Çünkü, onuncu ve onbirinci yüzyıllarda lslam felsefesi, tehlikeli bulduğu için Yunan felsefesine karşı çıkardı. Ama lslam felsefesi mantığı tehlikeli bulmamıştr ve Osmanlı zamanında mantık temel ders olarak müfredat programlannda yer almıştır." Doç. Dr. Necla Arat: (tÜ Felsefe bölümü öğretim üyesi) "Türkiye'de özellikle son yıllarda felsefe, olması gerekenden çok farklı bir yapdanma içine sokulmustur. Ortaöğretim kurumlarında, skolastik (ortaçağ) döneminin felsefe geleneğini örnek alan dinfelsefebilim özdeşleştirilmesi yaklaşımı benimsenmiştir. Bugün liselerde okutulan felsefe kitaplannda şovenist ve dinci bir eğilimle belli ve kalıpiaşmış bir ideoloji işlenmeye çalışılrruştır. Kitapta, ls HABERLERİN DEVAMI lam filozofu ve bilim tarihçileri ağırlıklı olarak dönemlerine özgü, arr.a artık bugün aşılmış olan düşünceleriyle yalnızca aktarılmışlardır. Böylece ashnda özgür ve özerk düşünceye kaynaklık etmesi gereken ftlsefenin kendisi dar bir çember içinde kuşatmaya ahnmıştır. Felsefenin bu son şekliyle liselerden kalkması, kalmamasından daha hayırlıdır. Felsefe ders kiuplan; felsefe öğretmenleri, felsefe öğretim üyeleri ile çok geniş çaplı olarak tartışılmalı, yeni ve çağdaş bir felsefe programı tüm teknik okullarımıza, teknik öğretim veren üniversitelerimize ve harp okullarımıza da konmaJıdır. Çünkü korkulacak .ek şey, düşünce zenginliği değil, düşünce yoksulluğudur."' Prof. Dr. Turan Oguzkan: (Boğaziçi Universite Eğitim Fakültesi Dekanı) "Felsefe grubu derslerini edebiyata lazım, fen koluna lazım değil diye ayırmak doğnı değil. En katı dediğimiz matematik dersi dahi tartışmaya açık hale getirilmeli. Bu derslerin kaldırılması ya da konulmasından öte, tüm derslerin belki de yüzde SO'sinin uygulamaya, tartışmaya, araştırmaya yönelik olması lazım. Bu tamamen eğitim felsefesiyle ilgili. Eğer ders dört saatse, hiç olmazsa bunun bir saati serbest bırakılmalı. öğrenci bu derste kendi düşüncelerini anlatsın. Eğitim, öğretmen odaklı değil, öğrenci odakh yapılmalı. öğretmen, 'Arkadaşınız böyle düşünüyor, siz nasıl düşünüyorsunuz' diye yönlendirmeli." Doç. Dr. Arda Denkel: (Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanı) "Türk milli eğitiminin en belirgin olumsuzluklan arasında tek boyutlu düşünme alışkanlığı ve ezbercilik vardır. Ezbercilik ve tek boyutlu düşünme alışkanhklarını gidermede en etkili yollardan biri, gereği gibi verilen felsefe eğitimidir. Çünkü felsefe eğitimi insana soru sorabilmeyi, konulara birden çok açıdan yaklaşabilmeyi ve eleştirel düşünme yeteneğini verir. Bunlar ise, özgün bilim yapabilmenin zorunlu koşullarıdır. Bu açıdan bir zamanlar ileri görüşlü sayılabilecek Türk eğitimi, felsefe grubu derslerinin düzeyi yeni yazdırılan kitaplarda önce içerik ve nitelikçe duşUrülmüşken, şimdi nicelik olarak da azaltılmak isteniyor. Bu tür kararlar yüzünden, bilimsel gelişmemizin köstekleneceği kanısındayım." 21 HAZtRAN 1987 1198687 öğretim yılı lise haftalık ders çizelgesi DERSLER U u r k Diii ve Edebtyatı 2.Psıkoto}i 3. Felsefe Grubu 4. Oin Kurtüru ve Ahlak Bügisi 5.Tarirı & T.C.İnk Tarihi ve Aîaturkçuluk 7. Sanat Tarihi & Coğrafya 9. Matematik 10. Biyoloji 11. Biyotoji ve Sağlık Bitgisi 12. Rzik 13. Kimya 14. Yabancı Dil 15. Beden Eöitimi 16. Milli Guveniik Bilgısi 17. Turizm 18. Sağlık Bilgisi 19. Seçmeli Dersler 20. Rehberlik ve Eğı. Çalışmalar 21. Sosyal Etkinlikler TOPLAM 4 5 1 2 1 2 5 3 3 3 5 3 1 3 39 5 FEN. 4 2 1 2 1 2 6 4 3 4 3 1 1 3 39 5 6 E0. MAT 6 2 1 2 1 2 2 3 2 2 2 4 3 1 1 2 3 39 3 3 1 2 2 2 7 4 3 3 2 1 1 1 1 3 39 6 FEN. 3 3 1 2 2 2 3 4 3 4 3 2 1 1 1 1 3 39 6 E0 6 6 1 2 2 1 2 2 2 2 4 2 1 1 1 1 3 39 Cennetlîk kitaplar (Baştarafi I. Sayfada) duralar. Sonra Gülkız'ı ujanr: "Ezan duyunca ayaklannı toplamalısın degil mi?" Bu sözleri söylerken bir yandan da bebeğımn bacaklannı bükmeye çalışır, zorlamaya dayanamayan plastik bacaklar yerinden çıkıverince babasına koşar. Sonrası şöyle: " Nifio çıku bu yaramazın bacagı? Önüne bakmadan BU koştu yoksa? Elif olanları anlatınca da: Aferin kmm, ona ezana saygılı olmayı haUrlatmakla iyi etmişsin." 4 yıldır Avrupa'da yaşayan Türk çocuğu Mehmet'in yurda dönüşünun anlatıldığı "Dua Ediyorum" ise bir "kendine donıtştur". "Sonra biz, yemegimizi sag elle yeriz, Avnıpalılar ise sol elle yerler..." turünden "bilgiler" yanında, korkunca, ezan okunurken, ezan bitince, yatmadan önce, kalkınca, hastalanınca, günah işledikten sonra, imtihana girerken okunacak dualar yer alır. Peygamberin çağnsı üzerine, "önce iki yana sallanan sonra yünıyerek vanına gelen" ağaçlann anlatıldığı "Dine Dogru"da, gerçekle mucızenın karıştığı "Annemi Anıyonım' a benzer anlatımlara yer veriyor: Mezarlıklardan geçerken, "Selam size ey kabirlerde yataalar, Allah bizi de sizi de bagışlasın. Siz bizden önce gittiniz. tnşallah biz de peşimzden gelecegiz" denilmesi gereği kadercilikten öte, ulasılacak mutlu bir son olarak veriliyor. Kitabın kahramanı küçuk kız, düşlerindc, uçarak cennetteki annesine ulasır. Annesinden, okuduğu duaların onu cennetteki küçük evinden çıkararak, saraylara kavuşturduğunu öğrenir. Fatiha duasını bilmeyenlerin mezarlara çiçek koyduklarını da babasından... Diyanet İşleri, Din Işleri Yüksek Kurulu ve Milli Eğitim Bakanlığı tavsiyeli "Kadere Inanıyorum" ise, ilk sayfalarmda "muzır bir yarabk olan sineklerin, neden yaratıldıgı" sorunsalmı işliyor. Bilgili, görmüs geçirmis Ahmel Dede'nin diğerlerinden farksız bir av hikâyesi ile de bu çözülüyor: Ahmet Dede, avda u>Tiyakaldığında, kendisini parçaJayacak bir ayının saldırısından bir sineğin ısırma sıyla uyanır ve dom dom kursunlu iki atışia rakibini yere uzatarak debelenir halde bırakır. "Uzeyle'oin tmanı" sabır telkin ederken, "Ahirete tnanıyorum"un sayfalan en merak İa çevrilen "demirbaş kitap" olarak ortaya çıkıyor. Bilinmeyen ya da çok az bilinen cennet en ince ayruttısına kadar tarif edilerek, bu konudaki meraki susozluk gideriliyor ve bunun doğal bir sonucu olarak da "O zaman biz, yüzümüzde tatlı bir (ebessümle cenoete dogru uçup gidecegiz. Biz olümden korkmayız, ölümden kötüler korksun" deniliyor. Sonsuz, sürekli durağan bir yasam cennetteki, demirbas kitaba göre... Herkes 33 yaşında, "çünkü en iyi gençlik yaşı..." Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içtikçe insana zevk veren, yatağı inci ve yakuttan kaynak suları da cennette. "Cennette bu kadar çok ve güzel seyier yenip içilecek, ama sonra ne olacak?" sorusunun yanıtı ise aynen şöyle: "...CenDttle yenip içilen seyler hafif bir gegirti veya ince bir ter halinde dışan alılacak. Bu gegirti ve ter insaıu rahatsız elmeyecek. Aksine mis bir koku halinde uçnp gidecek." 2 '2 194142 Öğretim yılı lise haftalık ders çizelgesi DERSLEÜ Edebiyat FiJozofl ve Sosyoloji Psikoloji Tarih Coğrafya Matematik Tabiat Bilgisi Fızık Kimya Utirtce Yabancı Dil Cimnastik Askerlik TOPLAM L KONUK YAZAR 1 smıf 3 2 1 4 2 2 2 5 S 1 2 29 2 sınrf 3 2 2 1 3 2 2 2 5 4 1 2 29 1 smıf 4 4 2 1 2 1 1 1/2 1 1/2 5 4 1 2 29 Cumhııriyet'in Öğrenci Anketi Üzerîne Doç. M. TAHİR HATtBOĞLU Cumhuriyet gazetesi ile v r i Arastırma A.Ş'nin birlikte düzenlediğı "Universite Gençligi Konuşuyor" adiı anketin sonuçları 3 ay önce yayımlandı. Bu önemli çalışma, bir dergi dışında hiçbir kişi ve kurumun ilgisini çekmemiş ve değerlendirilmemiştir. Sıradan bir yazı dizisi gibi kalan bu araştırma, sorunJan gündemden düşmeyen öğrencüer, siyasal paniler ve toplamsal islev yüklenen kurumlar için bulunmaz veriler içermektedir. Kuşkusuz yalnız bu konuda değil, hemen her konuda, Türkiye öylesine ilgisiz ve duyarsız oldu ki, ne yapsanız sonuç aynı oluyor. Anketin asıl önemli yanı, öğrenci düzeyinde yapılmış olmasıdır. Bugüne değin YÖK ve uygulamalan, daha çok Universite dışına itilen öğretim üyeleri tarafından değerlendirilmiş ve irdelenmiştir. Üniversitede çalışan öğretim üyeleri de ne acı ki Universite olgusuna sırt çevirmişler, korku ve baskıdan çekindikleri için gerçeği açıklamaktan kaçmışlardır. YÖK döneminin asıl üzücü ve kaygı verici olgusu budur. Böyle bir ortamda oğrencilerin görüşlerinin kamuoyuna yansıması çok olumludur. Bu konudaki basandan ötürü Cumhur,,..xiyet gazetesini kutlamak gerekir. Araştırma için 18 üniversiteye başvuruluyor ve sadece yedisi yanıt verebiliyor. Tek basına bu olay bile üniversitenin tukendiğini, bilim ve araştırma kurumu olmaktan çıktığmı kanıtlamaya yeter. Ana işi araştırma yapmak ve bilim üretmek, ülke sorunlannı bilimsel düzeyde ortaya çıkarmak ve tartışmak olan bu kurumlar, başka bir kurumca hiçbir karşıbk beklerneden yapüacak araşUrmaya engel ve köstek oluyorlar. Tablonun acıklı ve kara durumu bu kadar açık seçiktir. Üniversitelerin asıl işi araştırmadır. Beş yıldan bu yana bu araştırma kurumlarında yeni bir sistem uygulanıyor. tşi araştırma olan üniversite, beş yıl içinde, "Düzenimiz iyi mi, öğrenciler ve öğretim üyeleri buna ne diyor?" diyerek bir araştırma yapmayı düşünmüyor. Bilimin güdüleyici etkeni olan "merak", YÖK üniversitesinde itici güç olmaktan çıkmıştır. Üniversitenin bu "ayıbını" iki özel kuruJuş gidermek istiyorlar ve ayıpçılann engelleriyte kaısılaşıyorlar. Kısacası ayıp üstüne ayıp işliyorlar. Araştırma için Bay Doğramacı'ya başvurulduğunda, "Çok önemli, öğretim üyeleri ve yardımcılan arasında da yapılmalı; üniversiteler özerktirler, emir veremeyiz" diyor. Sozleriyle asıl demek istediklerinin birbirine uymamasıyla ünlü Doğramacı'nın 1402'liklerle ilgili sözleri de böyledir. Basına yapHığı her açıklamada, "1402'likler üniversitelerine başvursunlar, başvurular kabul edilsin, kadro yoksa kadro istensin" diyen Doğramacı, bolge idare mahkemelerinin verdikleri "dönebilirler" kararlannı, hemen Danıştay'da yürütmeyi durdurma istemiyle temyiz ediyor ve olumlu soruç alıyor. Anketten çok ilginç sonuçlar çıkmıştır. örneğin, öğrencilerin yüzde 63'ü öğretim üyelerini yetersiz buluyor. Bir öğrenrinin öğretmeni için yetersiz demesi ne demektir? Duşünen ve azıcık usu olan için utanç verici sonuçtur bu. Ashnda başka bir yanıt beklenemezdi. Üniversiteler, binbir güçlükle ve milyarlar harcayarak yetiştirdikleri binin üzerindeki yetkin öğretim üyesini birkaç yılda yitirirlerse kuşkusuz böyle bir sonuç alınır. Universite bu tür öğretim üyesi yitimini bugün de yaşıyor. Haber değeri kalmadığı ve olağanlaştığı için yitimler gazetelerde yer almıyor. Yetersiz bulunan öğretim üyeleri kimlerdir? Akademik sanı olraayan, yeni üniversiteyi bitirmiş ve öğretim görevlisi adı takılmış kişilerdir. Bir de bürokratlardır. Bundan 1520 yıl önce bu bürokratlar ortaokullarda ders veriyorIardı; şimdi üniversitelerde ders veriyorlar. YÖK üniversitesi bu sonuçtan uzülmez. Onun için niteliğin önemi yoktur. önemli olan "okunuyor" görülmesidir. tçleri sızlatan da budur. Bu olgunun bir başka aa yanı da yurttasları hiç ilgilendirmemesidir. Zira, yurttaşlar da çocuklanrun "okuyor" gözükmesinden memnundur. öğrencilerin yüzde 85'inin "YÖK değişmclidir" demesi bir başka önemli sonuçtur. Bugüne değin değişmelidir, diyenler hep eski öğretim üyeleridir. YÖK'çüler bunları "muzır" gördükleri için hiçbir zaman ciddiye almamışlardır. Öyle sanıyoruz ki, YÖK'çü çevre, bu yüzde 85'i de "muzır" bulup önemsemeyecektir. Araştırmanın bu sonucu da YÖK tarihinde bir belge olarak yerini alacaktır. Üniversitelerde sosyal etkinlikler yoktur. öğrenci, evokul çizgisinde gel git yapan, derse değil sınava giren bir varlık olarak görUlmek isteniyor. Ankete göre öğrencilerin yarısından çoğu (yüzde 57), sosyal ve kültürel etkinlik yoktur, diyor. Üniversite bitirmiş bir insanın en güzel yılları üniversitede geçer. Bu yıllann güzelliğini sadece ders dinlemek ve sınava girmek sağlamaz. Genç insan katıhmcı olmayı, özgür düşünme>'i, Ulke sorunlarına ilgi duymayı, yönetme sanatını hep bu kültürel etkirüikler içinde öğrenir ve yaşar; unutulmaz güzel yıUarı böyle yaratır. Araştırma sonucuna göre üniversite gençliği için arîık böyle "güzel yıllar da" yoktur. Araştırmanın bir sonucu, öğrenciler açısından üzücüdür. Derneklere üye oranı 1» 7'dir. Bu oran düşüktür. Bugünkü baskı ortamında bu sayıyı küçümsemek yersiz olabilir. Ancak, genç insan, bu yersizliğe karşın kendi derneklerine üye olmasını bilmelidir. Bu arada üye olmayı düşünenlerin oranının yuzde 40 olduğunu da vurgulamak gerekir. Kurulmuş ve kurulacak öğrenci derneklerine üye olmayı isteyen yüzde 40 ile istemeyen yüzde 52'yi içine alacak biçimde çekici kılınmalıdır. 12 Eylül kuşağı gençleri eğitmek ve dernekçiliğe alıştırmak bir görcv olmalıdır. Üniversite öğrencileri için korkunun ve çekinmenin anlamı olmamahdır Korkunun eceie yararı olmadığı gibi, korku yaratmanın da bir yeri yoktur. Böyle giderse Türkiye Cumhuriyeti gençlerin değil, yaşhların ve paralıların omuzlarında ytıkselccektir. Doğaldır ki, bu da olası değildir. Üniversitenin yapmadığı araştırmayı Cumhuriyet gazetesi >apmıstır. YÖK, bütün umursamazlığına rağmen bundan ders almalıdır. Benzer bir araştırma üniversitede çalışmakta olan öğretim üye ve yardımcıları arasında da yapılmalıdır. Sanınz bu görev de Cumhuriyet'e düşecektir. Bugünkü yöneıimin etkili ve yetkili kişileri, bilimin yol göstericiliğinden uzakta kalmışlardır. Onlar için yaşamda gerçek yol gösterici Allahtır ve dindir. Onun için araştırma sonuçlan ne olursa olsun Üniversiteler degışmeyecektir. Bir ülkede hastalık için "Dua edin" deniyor, nazar değmesin diye "tüısü" yaptınlıyor, Doğramacı'nın kırılan ayağı için Cumhurbaşkanı "Kaderinde varmış" diyorsa, o ülkede sağduyu ve bilim ölmüş demektir. Bilim onlar için öldüyse bizim için ölmemiştir. Araştırmalar yapılacaktır. Geleceğin sahibi olanlar, araştırma sonuçlanndan yararlanacaktır. Gelecek, bizimdir, hepimizindir. UĞUR MUMCU GOZLEM Milli Eğitim Bakanlığı, lise ders programında değişiklik yapmayı düşünüyor. önerilere göre, 5. sınıf fen kolunda psikoloji; 6. sınıf edebiyat kolunda biyoloji; 6. smıf edebiyat kolunda da matematik dersleri kaldınlarak seçmeli hale gelecek. Mantık dersi ise tümden kalkacak. Biigisayar, ekonomi, eski yazı gibi bazı yeni konularla birlikte 20 adet seçmeli ders olacak. Gecmiş dönemlerde de seçmeli derslerin arttırılması için girisimlerde bulunulmuş, ancak tasanlar öğretmen yetersizliği ve benzeri sorunlar yüzünden rafa kaldmlmıstı. Ortaöğretimde laiklikten (Boştorafi 1. Sayfada) haftada dört saat okutuluyordu. 7 Eylül 1942 tarih ve 188 sayılı Tebliğler Dergisi'nde yayımlanan, lise felsefe ve toplumbilim dersleri için öğrenci ve öğretmenlere önerilen yardımcı ders kitapları listesinde, Yaratıcı Tekâmülden Hayatın Tekamülüne (Henri Bergson), Bejeri Bilgınin Prensipleri (George Berkeley), Kant'tan Parçalar (Emmanuel Kant), Monadoloji (Oottfried Leibniz), Bilgi ve Hata (Ernst Mach), Mistisizm ve Mantık (Bertrand Russell) ve Etika (Baruch Spinoza) gibi kitaplar yer alıyordu. Zamanla önerilen yardımcı kitaplar arasında Batı felsefesine ilişkin kitapların giderek azaldığı, günumüzde ise tümden ortadan kalktığı görülüyor. Bu arada felsefe ders kitaplannın içeriğınde de degişiklikler dikkati çekiyor. Bir lise felsefe öğretmeninin ifadesiyle, "Geçmisteki felsefe dersi mtıfredatında Batı felsefesi agırüktaydı. Estetik, etik ve ahlak sonınlan islenirdi. Şimdi bilgi problemleri agıriıkU. Özellikle son iki yıldır lslam felsefesi, Osmanlı bilim ve düşiiDcesi agıriik kazandı." cilerinin gördüğü din bilgisi dersleri, 1960'u yıllara doğnı ortaokullara, hhami Ertem'in Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı 1967 yılında da "istege baglı" olma kaydıyla liselere girdi. Dönemin Talim Terbiye Kurulu'nun 4316/7 ve 9441 say; 7 Ekim 1967 tarihli karannda, "TC Anayasası, Bili biriik ruhu içinde daima vucelmeyi amaç bilen bir egitim öğretim planlamasmı esas tuttuğu cihetle lise çagındaki öğrencilere, anayasanın laiklik prensibine ve istege baglıhk şarüyla. uygun şekilde din yönünden ihtiyaç duyacaJdan ve kazaodınlmasını isteyecekleri bilgileri vennekle faide mülahaza edilmislir" denildi. 1976 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı AIi Nafli Erdem. valiliklere gönderdiği 320.1/1586611698 sayılı yazısında "Bilindigj dzere ortaöğretim ve ortaöğretim kunımlannda çocuklanmızın din bilgisi ihtiyacını karsüamak. milli ve dini duygulannı anayasanın öngördügü ölçü içinde egjtmek ve gdiştinnek maksadıyU din bilgisi ve ahlak dersleri okutulmaktadır" denildikten sonra, bu derslerin ilahıyat fakültesi, lslam bilimleri fakültesi ve ytıksek lslam enstitüsü mezunları tarafından okutulacağı belirtildi. StYASETÇİLER NE DİYOR? Gttler Tanyolaç (SHP MKYK üyesi Ortaöğretim eski genel müdürlerinden) "Düşünen, arayan ve soran kafaları yaratacak sosyoloji ve manük gibi derslerin kaldınlması ya da azaltılmasının bir tek gerekçesi vardır: Ülkedeki demokrat, çağdas ve laik insanlann sayısını azaltarak, zaman içinde "Türkİslam sentezinin egemenliğini sağlamak. Henü2 eski yazunn seçimli ders olması için karar aünmamışsa da bu yolda önemli bir adım atılmıştır. Bu, açıkça bir geriye dönüş özlemidir: Atatürk devrimlerinin parça parça yok edilmesinin önemli adımlarmdan biridir." Kenan Kolukısa (DYP MKYK üyesi, genel sekreter yardımcısı Ortaöğretim ve yaygın eğitim eski genel müdürlerinden) "Felsefe, mantık, psikoloji, sosyoloji rasgele dersler değildir. Bunların kaldınlması ya da azaltılmasına kalkışmakla bir milletin kültür zenginliği açısından bence önemli bir noksanlık yaratılıyor. Bu, her şeyi maddeden ibaret sayan bir iktidarın bu alanda da noksanlığım gösteriyor. Bu kararlar alınırken öğretmenler, müdürler, Milli Eğitim il yöneticileri tartışmalı, alacak lar ı kararlar büyük şuraya getirilmelidir. Eski eğitimcilere sorulmalıdır. Bunların yann iktidar değişikliğinde yaz boz tahtası olmaması için muhalefet partilerinin görüşlerinin alınması i a zorunludur. Biz bu kararların çoğunu kaldınnz." Dr. Scyfettin Gttrsel (DSP Istanbul tl Başkanı) "Avrupa Topluluğu'na üyelik için başvurmuş bir ülkenin ortaöğretimde Batı kültüründen giderek uzaklaşması, esash bir çelişkidir. Zaten din dersinin okullara zorunlu ders olarak konmasını, biz parti olarak laiklikle bağdaşmaz buluyoruz ve anayasanın ilgili maddesinin değişmesinden yanayız. Çağdaş uygarlığın felsefi kaynağı, büyük ölçüde Batı felsefesidir. Bu felsefeye gereken ağırlığın verilmemesi, çağdaş uygarlık düzeyine yakında geleceğimiz iddialarının safsata olduğunu gösteriyor. Biyoloji dersinde tslamda yaratıcılık teorisinin yer alması ise eğitimde bir skandaldır." Ahlak ve din Liselerde ayrı bir ders olarak "ahlak" ilk kez Mustafa Üstündag'ın Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı 1974 yılında gündeme geldi. Ahlak dersi ilkokullarda sınıf öğretmenleri veya okul yöneticileri, ortaöğretimde ise felsefe, din bilgisi, sosyal bilgiler, tarih, Türkçe ve edebiyat öğretmenlerı tarafından okutuldu. 12 Eylül 1980'den sonra ise söz konusu ders din kuitürü dersıyle birleştirilerek sadece İslami eğitim görmüş öğretmenler tarafından verilmeye baslandı. Din dersine ilişkin gelişmeler ise şöyle oldu: Cumhuriyetin ilk yıllannda ilkokul dördüncü ve beşinci smıf öğren Zürih Konsolosluğumuz taşlandı ZÜRİH (Cumhnriyet) Türkiye' nin Zürih Baskonsolosluğu binasına dün bir saldırı düzenleyen DevSol adlı yasadışı orgüt mensupları, binayı taşladıiar. Dün TSt 13.30 sıralannda başkonsolosluk binasımn önüne gelen sayüan 2530 civarındaki eylemciler, 3 katlı binayı taş yağmuruna tutarken, kapı ve pencereleri tahrip ettiler. HAFTALIK HABER DERGİSİ (Baştarafi 1. Sayfada) ler, yayına bile başlamışlar: İşçi sınrfımn bağnndan çıkmış kahraman Sovyef ordusu, Leninizmin ilke ve inkılaplarına bağlı olarak yönetime e/ koymuştur... Tabii, arkasından, Gorbaçov'un "revizyonist" oUiuğu, ülkeyi adım adım "burjuva pariamentarizmi"ne kaydırdığı, bu gidişe silahlı kuvvetlerin elbette "dur" diyeceği gibi sozler de gelecektir. Gorbaçov ve Politbüro'nun bazı üyeleri, hemen o gece gözaltına ahnacaklar ve doğru Kırım'daki "DATÇA" adı verilen yazlıklara götürüleceklerdir. Askeri yönetim, Gorbaçov: dan, Devlet Başkanı Andrey Gromiko'dan ve gözaltına alınan Polrtbüro üyelerinden Moskova Havaalanı'nda askeri uçaklara bindirilişlerinden hemen önce "ordu müdahalesinin haklı olduğu"nu onaylatıcı imzalar da alacaktır. Mareşal Sokolov, parti genel sekreteri olacak; devlet başkanlığına Ukrayna Kömünist Partisi Genel Sekreteri Vladimir Şerbitski getirilecek, Kömünist Partisi yönetimi, emekli generallere teslim edilecektir; Brejnev döneminin bürokratları eski yerlerine döneceklerdir. Ordunun "işçi sınıfı adına" yönetime el koymasından sonra ülkede askeri birlikler ve fabrikaların önlerine birer "Lenin" heykeli dikilecek, televızyonda Lenin'in yaşamı ile ilgili filmler yayımlanacak, kamu kurumlarına kırmızı ışıklarla "Lenin ölmedi" yazıları ve panoları asılacaktır. Mareşal Sokolov, sık sık televizyona çıkacak ve ülkenin Gorbaçov zamanında nasıl bir uçuruma sürüklenmekte olduğunu örnekler vererek anlatacaktır. Bu arada, okullarda zorunlu "MarksizmLeninizm" dersleri konacaktır. Okullarda "MarksizmLaninizm" derslerini okutanlann Kautsky ve Bernstein ekolüne bağlı "revizyonistler" oldukları ileri sürulecektir, ancak Mareşal Sokolov, bu söylentilerin yönetimlerine karşı olan "likidatör"\erce çıkarıldığını, "bu Menşevik taktiğine" boyun eğmeyeceklerini söyleyecektir. Yine bu arada, "MarksizmLeninizm" ders kitaplannda, burjuva demokrasisini öven, Lenin dönemini kötüleyen bolümler yer aldığı kanıtlanacak, Mareşal Sokolov, Moskova Basın Birliği'nde düzenleyeceği ve televizyondan da yayımlanacak basın toplantısında, bu söylentilerin "işçi sınıfı düşmanlannca çıkankhğmı" söyleyecek ve Lenin'e ve Ekim Devrimi'ne bağlılığını" yineleyecektir. Bütün ülkede sıkıyönetim ilan edilecek, "halk mahkemeleri" adıyia olağanüstü mahkemeler kurulacak; Politbüro'nun alaşağı edilen üyeleri, Kömünist Partisi yöneticileri ile Sovyet Bartş Derneği kurucuları, "MarksistLeninist sistemi yıkarak, yerine kapitalistburjuva ideolojisine dayalı Batılı bir sistem getirmek" ve ayrıca "CIA ile ilişki kurmak" suçlarıyla yargılanacaklardır. Bu arada, TKP, bir bildiri yayımlavarak, "Kızıl Ordu'nun Ekim Devrimi'nin mirasçısı" olduğunu, Gorbaçov'un Türkiye'deki "Aybar revizyonizmi"ne benzediğini ileri sürecek ve ordunun yönetime el koymasını "proletarya diktatörlüğü yolunda atılmış güçlü bir adım" diye niteleyip Mareşal Sokolov ve silah arkadaşlarını kutlayacaktır TKP bildirisinde, Mareşal Sokolov ve arkadaşları için "emek kahramanları" denilecektir. "Nereden çıkanyorsun bütün bunlan?" demeyin.. Nereden çıkaracağım? Geçen gün fala bakmıştım, falda çtkmıştı bütün bunlar. Ama yine de içimde Gorbaçov ile ilgili bir endişe var. Bu endişemi dışa vurmasam, vallahi, çatlayacağım: Gorbaçov yoldaş! Reform meform, sana ne, "proleteryayı" sen mi kurtaracaksın Allahaşkına! Bak ŞHP nin Allende'sine ne oldu?.. Dik Lenin'in heykellerini, yap heykellerin önünde birer konusma.. Olsun, bitsin! Çevreciler, feministler, ateistler, radikaller, eşcinseller... ALLI YESİLLİ GEÜYORLAR Birbirinden farklı özerk gruplar Türkiye 'yi yeşillendirirken, alışılmışın dışında muhalefet odakları oluşuyor. Koca dayağına "hayır"dan, Akkuyu'daki nukleer santrale; eşcinsellere baskıdan, Dalyan'daki kâplumbağalara... Ankara, İstanbul ve İzmir'de çeşitli gruplaşmalar Bu sefer eşcinseilerin ve travestilerin sözcusü Mihriban Tatar soruyor ve ' 'ünlü'' programcı Ertürk Yöndem cevaplıyor: "Devletin televizyonunda olmaz ki" BUCÜN ÇIKTI Orduda 12 Eylül Operasyonu 3000 e yakın subay, astsubay, askeri öğrenci işkenceli soruşturmalardan geçti. 1500'ü ordudan atıldı İdam edilen ve işkencede intihar eden teğmenler İsviçre mahkemesi: H a ff a / , fc K "Haydar Saltık'a 'katil' demek suç değil" İran Ceza Kanunu: Kırbaç, taşlama, çarmıh, göz çıkarma SHP'de hizipler ve İnönü'nün günahları" DSP: Kaynayan kazan TDKP üçe ayrıldı: Sosyalist Biriik, Leninist Kanat ve Merkez Çanakkale Cezaevi: Görüşmeciye damga! Mamak Cezaevi'nde yeniden dayak Nevzat Çelik'e uluslararası şiir ödülü 100. Yıl İşçi SitesiAnkara: Bizde her renk bulunur Basketbol: Yunanistan'ın başarısı "Türk düşmanları" ve Ermeni sorunu Tartışma Murat Belge Ayhan, Ertürk, Adnan ve Sisi: Kim erkek, kim değil? Demokratik Sol Parti de olup bitenlerin arka yüzü DSP çift görüyor Spor basını Evren'in protestosunu tartışıyor 12 Eylül futbolu ihmal edince... Erzurumlular Sitesi'nde rakı içene ev yok İstanbul Festivali'nin bu haftaki flaşları de r9i Bütün Bayilerdı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle