26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tuvarlarında kısa bir pratik eğitimden sonra bununla ilgili beceriyi kolaylıkla elde ederler. Bu testler için çok az kan, 23 cm kadar yeterlidir. Her iki evlenme adayında da talassemi veya orak hücre hastalığının, tasıyıcılığı saptanırsa, onlara evlenme durumunda doğacak çocuklardan bir veya birkaçının bu hastalıklann ağır tipini gösterebileceği izah edilir. Buna karşın evlenmede direnirlerse, gebelik durumunda Ankara'da Hacettepe, TÜBİTAK'ın "Prenatal Tanı Ünit"ine basvurmalan önerilir. Gebeliğin 45. aylarında göbek kordonundan oldukça sakıncasız bir yöntemle kan alınarak doğacak çocukta bu hastalıklardan birinin bulunup bulunmadığı saptanır. Doğacak çocuk örneğin Cooley veya orak hücre kansızhğını gösteriyorsa, gebeliğe son verilir. Yukarda da belirttiğimiz gibi, bu işlemin uygulanması zor ve masraflı olduğundan, ancak sınırlı sayıda anneye uygulanabilir. Bu yüzden talassemi veya orak hücre taşıyıcılannın birbirleriyle evlenmesinin önlenmesi halk sağlığı bakımından, en kolay, en masrafsız ve en geeerli yöntemdir. Dünya Sağlık Kurumu'nun önerisi ile bu iki yöntem son yıllarda, talasseminin sık gözüktüğü ülkelerde uygulanmış ve bununla ilgili çok parlak sonuçlar elde olunmuştur. Buna öru^k olmak üzere talasseminin çok sık gözüktüğü Güney ve Kuzey Kıbrıs Devletlerinde elde olunan başanlan gösterebiliriz. Her iki ülkede de beta talassemi taşıyıcılığı, genelde ^o 15 civanndadır. Önleme tedbirleri alınmadan önce Güney Kıbrıs'ta yılda doğan her 158 bebekten birinin Cooley kansızlığı ile dünyaya geldiği hesap edilmiştir. Güney (Rum) Kıbrıs'ta 1983'ten başlayarak evlenen çiftlerin talassemi ile ilgili sertifika alma yöntemi yürürlüğe girmiştir. Güne>' Kıbrıs'ta beklenen Cooley kansızlığı olguları sayısında 1976'dan 1984'e kadar sürekli bir düşme meydana gelmiştir. Şöyle ki, yılda 6071 arasında hasta bebek beklenirken, bu sayı 1984'te 2'ye kadar azalmıştır. Güney Kıbrıs'ta bu azalmada taşıyıcıların evlenmesinin önlenmesinden daha çok doğum öncesi tanının ilgili merkezlerde (prenatal tanı ümitleri) konarak gebeliğin sonlandırılması etkili olmuştur. Örneğin 1979'da evlenecek çiftlerden ancak yüzde 3'ü evlenmeden caymış ve gerisi de prenatal tanı (yani anne karnmında tanı) ile gebeliğe son verilmiştir. Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti'nde de benzer sonuçlar elde edilmiştir. Kıbrıs Türk halkında her yıl 1525 ağır talassemili hasta çocuk doğduğu halde 1980'den beri Dünya Sağlık Kurumu'nun yardımı ile uygulanan bir program sonucu, bu sayı 23'e kadar düşmüştür. Hatta bu yıl yeni hiçbir ağır talassemili bebek saptanmamıştır. Bu parlak sonucun elde edilmesinde KKTC Sağlık Bakanlığı'nın izlediği, sağlık politikasının çok önemli rolü olmuştur. Her şeyden önce KKTC evlenecek çiftlere talassemi ile ilgili bir sertifika alma zorunluluğu getirilmiştir. Sonuca göre her iki adayın talassemi taşıyıcısı olduğu saptanırsa, durum kendilerine anlatılmaktadır. Buna rağmen adaylar evlenirlerse, gebe anne 45. aylarda Lefkoşa Devlet Hastanesi'ne yatarak "doğumdan önce tanı" işlemine tabi tutulmakta ve eğer doğacak çocuk hasta ise, doğuma son verilmektedir. 20 HAZİRAN 1987 İlgilenmeyen Tek tlkeyiz! Kıbrıs Türk Cumhuriyeîi Sağlık Bakanlığı, halkı için bir afet durumunda olan talasseminin önlenmesinde çok başarılı tutumuna "Dünya Sağlık Örgütü'nün" yardımını da eklemek becerisini göstermiştir. Belirîtiğim çok yüz güldürücü sonuçlara benzer durumlar Yunanistan ve İtalya'da da elde olunmuştur. Gönül isterdi ki, bazı bölgelerimizde ağır bir sağlık sorunu olan talassemi ve orak hücre hastalığı konusunda benzer başarılar ülkemizde de elde olunsun! Prof. Dr. MUZAFFER AKSOY 1517 Mayıs 1987 tarihleri arasında Antalya'da "Akdeniz Talassemi Sempozyutnu" toplandı. Bu toplantının özelliklerinden biri, Üniversite, Sağlık Bakanlığı veya TÜBİTAK gibi bir kanuı kuruluşu yerine özel "Akdeniz Talassemi Derneği" tarafından tertiplenmesiydi. (*) Talassemi, önceki yazılanmızda da belirttiğimiz gibi, "orak hücre kansızlığı" ile beraberce dünyada en sık gözüken ağır kalıtsal kan hastalıklanndan biridir. En çok Akdeniz, Balkanlar, Uzak ve Orta Doğu, Hindistan, Pakistan, Iran gibi ülkelerde gözükür. Bunun aksine, Orta ve Batı Avrupa ülkelerinde yok denecek kadar seyrektir. Ülkemizde özellikle Ege, Akdeniz, Trakya, Hatay ve Çukurova bölgelerinde bir sağlık sorunudur. Bu kalıtsal hastalıfcın ülkemizde sık gözüken ve sa£lık sorunu yapacak tipi beta talassemıdir. Talasseminin ikinci tipi alfa talassemi olup daha çok Uzakdoğu ülkelerinde saptanır. Ülkemizde seyrek olmamakla beraber bir sağlık sorunu değildir. Eğer çocuğa yalnız anababasının birinden bu kalıtsal hastalık geçmiş ise. bu insan yalnız bu hastalığın taşıyıcısı olup önemli hiçbir bulgu göstermez ve görünüşte sağlam bir insandan farklı değildir. Bu tip talassemi taşıyıcılannın ülkemizde yaklaşık mo 2 oranında bulunduğu anlasılrruştır. Tabii bu oran, yukarda da belirttiğimiz gibi ülkemizin bazı bölgelerinde daha da yüksektir. Örneğin Batı Trakya Türklerinde % 10'a kadar yükselmektedir. Orak hücre kansızlığına gelince; genelde Türkiye'de orak hücre taşıyıcıları °?t l'in altındadır. Buna karşın, ülkemizde Mersin, Tarsus, Adana ve Hatay'ı içeren bölgede kimi kez % 10'un üstünde taşıyıcı sıklığı gösteren topluluklar saptanmıştır. Her iki kan hastalığına neden olan ve bilim diliyle "gen" dediğimiz kalıtsal bulgu hem anneden ve hem babadan çocuğa geçerse, çok ağır kansızlık tablosu meydana gelir. Bu hastalıklar; talassemi major (Cooley kansLzlığı) ve orak hücre kansızlığıdır. Her iki hastalık da birbirinden ayrı şikâyet ve bulgulara neden olmakla beraber birleştiriei özellikleri, sık kan almayı gerektiren kansızlık göstermesidir. Kan yapıcı kemik iliğinin aşırı çalışması kemiklerde değişikliklere ve hatta bu yüzden hastalann "Mongoloid yüz" görünümü izlenimi vermelerine neden olur. Gerek talassemik ve gerekse orak hücreli hastalann şikâyetlerinin giderilmesi ve özellikle sık sık kan alma zorunluluğu; kan bankalan başta olmak üzere sağlık kuruluşlannı onemsenecek bir yük altında bırakır. Söz konusu sdilen her iki kalıtsal kan hastahğının tedavisi bugün için olanakh değildir. Kemik iliği nakli ile sürekli bir iyileşme elde olunabilirse de, bu yöntetn ;ok pahalı ve çok beceriyi gerektirir. Aynca iliğini verecek uygun kardeşin bulunması gibi özel koşulları vardır. PENCERE Güney Kore deyip geçmeyin, Uzakdoğu'daki bu garip ülke Türkiye'yi ikiye katlar. Asfalt desen asfalt, baraj desen baraj, otoyol desen otoyol, gökdelen desen gökdelen, kent desen kent, fabrika desen fabrika, tuhuş desen fuhuş, rüşvet desen rüşvet... Güney Kore öyle bir ülke ki dünya pazarında otomobil yarışına çıkıyor; Devlet Başkanı General Chon Doo Hwan televizyonda yaman nutuk atıyor: Ülkemizi küçük düşürmek isteyenler, solcular, komünistler, vatan hainleh halkımıza karamsariık aşılamaya çalışıyoriar. Oysa biz nelerde neleryapıyoruz!.. Dışa açılıyoruz, serbestpiyasa ekonomisini benimsiyoruz. Bugün içerde ne ararsanız var; vithnler dopdolu; dünya bizi alkışlryor; kredi güvencemiz yüksek; otomobil yaptık; uçak da yapacağız, hem de en iyisini... Şaka değil!.. Bilgisayariı üretim teknolojisıne coktan girdi Güney Kore, bitgi toplumuna dönüşüyor, robotlarla her sorununu çözümleyecek, Türkiye pazarına da girecek. Güney Kore isadamları dünyayı turluyor, grevsiz fabrıkaları şakır şakır çalışıyor; disiplin, zaptırapt, otoriteye güven, gerisine bakma sen.... Uzakdoğu insanının gizemli çalışma gücü, üstün görev anlayışı, inanılmaz tokgözlülüğü, inançlanna bağlılığıyla pekişen Pasifik kapitalizminin dev adımlarıyla ilerleyişinde Güney Kore'nin aytı bir yeri var. Vietnam savaşında Güney Kore isadamları az voli çevirmediler; Amerikan Ordusu Hindi Çini'de pis savaşı yürütürken Vaşington'un açtığı ıhalelerden payiarına düşeni aldılar. Amerika bu!.. Bir ülkede savaş girdi mi, çevre kapitalizmini de geliştirip kendisine bağlamasını bilir. Güney Kore, bugün Türkiye'yi ikiye katlar; ticarette, dış alınv satımda, kişi başına ulusal gelirde, endüstride, fuhuşta, rüşvette, soygunda, sömürüde... * Güney Kore'nin antlanmızda özel bir yeri var. Biz "özgürlük ve demokrasi" uğruna bu ülkede çarpıştık; Kunuri destanını unutan var mı? Ama kendimizde olmayan "demokrasi ve özgürlükleh" Güney Kore'ye nasıl götürecekiik? Nitekim başansız kaldık. Güney Kore, o günden bugüne, ne özgürlük yüzü gördü ne demokrasi. Ha baba de baba, dıktatörlük, darbe, askeri yonetim, faşizm, baskı, pislik, fuhuş, rüşvet, hırsızlık, sömürü soygunla kapitalizmhi sanayileştirme çabalarım sürdürüyor. Yazık oldu Güney Kore'deki Türk şehitliğinde yatan Mehmetçiklere, boşuna harcandılar. • Son günlerde dünya haberlerinde Güney Kore birinci sıralara yükseldi. Neden? Ögrenciler ayaklandılar Halk sokaklara dökülüyor. Polis birlikleriyle çatışmalar büyuyor. On binlerce kişi meydanlarda gösteri yapıyor. Ev kadınları pencerelerinden göstericilere çiçekler atıyor. Göz yaşartıcı bombalar, coplar, panzerler kâr etmiyor. Gençler kentlerin meydanlarında bağırıyorlar: Kahrolsun askeri dıktatörlük... Demokrasi istiyoruz... Halk devrimi... Bu çocukları bir kışkırtan mı var? Güney Kore'nin dev atılımlarını görmüyorlar mı? Gökdelenleri, otoyolları, bilgisayariı üretim süreçlerini, işadamlarımn ülkeye büyük katkılarını nasıl da yadsıyorlar? Türkiye'yi ikiye katlayan bir gelişmenin üstüne nasıl da gölge düşürüyorlar? Vatan haini mi bunlar? Nankör mü? Yoksa komünizm tümünü zehirledi mi? Kapitalist gelişme; toplumda demokrasi, sosyal adalet, sosyalizm isteklerini durdurmaz, büyütür. Zehir zemberek çelişkiler derinleşirse, toplum patlar Sonra? Güney Kore'de bugünkü baş kaldırma bastırılsa bile hiçbir şey çözülmüş olmayacaktır. Güney Kore Türkiye'yi İkiye Katlar... Dünya Sağlık Örgütü'nden yararlanmalıyız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı halkı içîn bir afet durumunda olan talasseminin önlenmesinde çok başarılı tutumuna "Dünya Sağlık Örgütü'nün" yardımını da eklemek becerisini göstermiştir. Belirttiğim çok yüz güldürücü sonuçlara benzer durumlar Yunanistan ve İtalya'da da elde olunmuştur. Gönül isterdi ki, bazı bölgelerimizde ağır bir sağlık sorunu olan talassemi ve orak hücre hastalığı konusunda benzer başatılar ülkemizde de elde olunsun. Yazık ki, ilgili sağlık kuruluşları, bilim adamlannın bu konudaki sayısız bilimsel dergi ve hatta gazete yayınlanna önem vermemişlerdir. 14 Eylül 1986'da Cumhuriyet'te yayımlanan "KKTC'de Sağlık Anlayışı Bizden Çok Üstün" başlıklı yazımızdan şu satırları aktaracağım: Fakat buna karşın Sağlık Bakanlığı'nın Dünya Sağlık Örgütü'ndeki temsilcileri bu sorunlarla hiç ilgilenmedikleri için ülkemizin talassemi ve orak hücre hastalıkları ile düşünülen savaşımda Dünya Sağlık Örgütü'nün elle tutulur hiçbir katkısı olmamıştır. Benim anladığıma göre, başta Akdeniz ülkeleri olmak üzere bu hastalıklann sık bulunduğu bütün ülkelere Dünya Sağlık Örgütü cömertçe davranmıştır. Hiçbir şey istemediğimiz için, bunun tek istisnası ülkemizdir. Aradan bir yıl geçti. Durum aynen sürmekte. Ufukta bunun değişeceğine dair hiçbir belirti yok. Buna karşın biz yine de sorumlu sağlık kurumlarımızın bir gün bu konuya ciddi bir biçimde eğileceklerini ve yüzyılımıza uygun kararlar alacaklarını sanıyor ve sabırla bekliyoruz. (*) Başkan: Prof. Dr. Hüseyin Sipahioglu. Önleme yöntemi Dünya Sağlık Kurumu (\VHO), bu iki kalıtsal kan hastalığı ile en uygun ve başarılı savaşım yönteminin "hastalığı önleme" olduğunu kabul etmiştir. Bu önleme yöntemi, şu biçimde gerçekleştirilir: GereK talassemi ve gerekse orak hücre kansızlığının sık gözüktüğü bölgelerde evlenme adaylarında talassemi ve orak hücre bulgusu aranır. Bu iki hastahğın taşıyıcılannı gösteren testler oldukça basit ve çok az masraflıdır. Aynca bu testleri gerçekleştirecek laborantlar tıp fakülteleri labora OKTAY AKBAL EVET/HAYIR Saöın Seçeneği Sag Olur mu? OKURLARDAN Ormanlı volu açılsın Avcılar, Cihangir Mahallesi'ndeki "Ormanlı" yolu, Londra asfaltı ile Ambarh santrahna giden "Reşit Paşa" caddesini bir birine bağlayan stabilize yollar, yülar evvd bozulmuş durumda. Ormanlı yolu; çevresindeki 100'den fazla inşaat nedeni ile çok yoğun bir trafiği taşımaktadır. Ormanlı yolu. yüzlerce hafriyat kamyonunun tahribatı ve bu yolc bağlı 50'dan fazla tali yolda açılan kanalizasyon, telefon ve su kanallarınm peşpeşe 3 defa açıldıktan sonra kapatümaması nedeni ile geçit vermez hale gelmiştir. Şu anda Ormanlı yolu ve buna bağlı 30 adet tali yolda oturan sakinlere acil bir durumda ne itfaiye ve ne de cankurtaran arabasmın ulaşma imkânı yoktur. Halbuki bir grayder en fazla 2 saat zarfında Ormanlı yolunu trafiğe açabilir. Bakırköy Belediyesi'nin 580 13 01 579 93 51 sayılı telefonlarına yaptığımız müracaatlara olumlu cevap atamamaktayız. Kendi şahsi gayretim ve 10 işçim ile birlikte aralık 1986'dan beri bu yolu kazma kürek ile açık tutmaya gayret ettim. Ancak şu anda dev gibi makinelerin yaptığı tahribatı izale etmeye insan gücü yeterli değil. Bu nedenle sayın basımmızdan ve sayın Anavatan Partisi Genel Merkezi'nden, önce yukarıda özetle anlatmaya çalıştığımız durumun giderilmesi için bize yardımct olmalarım istirham ediyorum. SABlH ORBAY İSTASBUL 150 hat kapasiteli bir manuel telefon santralı tesis edilmiştir. Ancak 200 hatta çtkarılması mümkün bulunan söz konusu santrala bilahara 50 hat ilave edilmiş ve'bekleyen taleplerden 48 adedinin daha abone haline dönüşturülmesi sağlanmış bulunmaktadır. Diğer taraftan, haberle birlikte yer alan fotoğrafta görülen direkler muracaat sahiplerine telefon hizmeti götürülmesi sırasmda kullanılanlardan ana kalanlardır. Aynca seçim zamanı kurulduğu ileri sürülen söz konusu santral seçim zamanmdan daha önce programa alınmış olup, halen normal çalışmaktadır. PTT GENEL MÜDÜRÜ duyar. Şimdi bundan sonrasını kendisinden dinleyelim: "Tlıvaletin nerede olduğunu sormaya gerek yok. Pis kokusu her yanı kaplamıştı. Ben de kokunun geldiği yana doğru gittim gitmez olaydım. Dışandan bakılınca pislikten içeri girilmiyor. Pis sular her yanı kaplamış. Koskocaman adliye binasında sular akmıyor, çöp kutusu bulunmuyor. İhtiyacı gelen vatandaşlar adliye dışmda bunu gidermek için çarşıya gittiklerinde, davasını kaçıranlar bile oluyormuş. Çorlu adliyesinde görev yapan hâkim ve avukatların böyle bir yerde nasıl ihtiyaç giderdikîerini doğrusu anlayamıyorum. Çorlu ki E5 karayolunun üstünde, Trakyamızm en gelismis bir ilçesi olarak, il olma iddialan vardır. Ben uzun yıllar Almanya'da işçi olarak kaldım. Hiçbir yerinde böyle durum görmedim. Çorlu adliyesinin pislik içinde yüzen tuvaletlerini görünce Türklüğümden utandım." ALt OSMAN ÇAGAS ÇORLÜ Bir yurttaş kendini bir arabanın altına atıyor. Yüz üstü yere yatmış, tekerleklerin üstünden geçmesini bekliyor... Taşıtın içinde eski Başbakan Demirel var Halk bağınyor: 'Kurtar bizi baba' Demirel konuşuyor: "Vicdantnız üzerine konacak baskıları reddediniz. Bu karanlık devri kapatıp bir aydınlık devir açınız ki millet ıstıraplardan kurtu'sun, devteti soyanlarla hesaplaşsın. rejimin rayına oturduğunu görsün. Pahalılık, işsizlik, çaresizlik, yoksulluk bitsin. herkesi kucaklıyorum ve herkesi demokrasi için işbirliğine çağınyorum" Güzel, etkileyici bir sesleniş. Araoasının altına kendini atan yandaşların varlığı da bir gerçek!.. Her seçimde Demirel'in partisinin oy gücünü arttırdığı da... Ne oluyoruz? Demirel nasıl birdenbire hesap vereri değil de 'hesap sorari Dir insan haline girdi? Türkiye'nin iç siyasa karışıklığının belirgin bir örneğidir bu... Ülkeyi yıllarca yönetmiş bir lider, o yıllarda türlü suçlamalara uğramış, 1973'te ve 1977'de başında bulunduğu partıyi yenilgiye götürmüş; 1971'de ve 1980'dte askersel darbelerle koltuğundan indirilmiş, şimdilerde ortalığı tozu dumana boğuyor, günün yoneticilerine en ağır sözlerle saldırıyor. "Hesap soracağım' diyor... ' Biz Türkiye'de 25 senedirvarız. 7 hükümet kurdum. Yüzlerce vali, kaymakam, emniyet müdürü tayin ettim'' diye bağınyor. Yine işbaşına gelecek yine atamalar yapacak yine 'demokrasi' diyerek ülkeyi yeni bir çıkmaza götürecek!. Bu kaçıncı deneyim bu kaçıncı serüven bu kaçıncı aldanış aldatış? ANAP'ın seçeneği DYP imiş! Ozal'ın yerini Demirel alacakmış! O zaman ülke demoKrasiye kavuşacakmış, yoksulluk kalkacakmış, yasalar değişecekmiş, özgürlük ortamı kurulacakmış!.. Öyle mi dersiniz? Bu sözleri daha önceleri de duymadık mı? Hem de Sayın Demirelden!.. Her defasında ülkemiz, halkımız yeni çıkmazlara, yeni bozgunlara uğramadı mı? Özal gider Demirel gelir, sonra Demirel gider asker gelir, askerle birlıkte yine Demirel'in ikinci takımı gelir, sonra yine Demirel, yine Özal ya da ona benzer bir başkası. sonra Demirel ya da ona benzer bir başkası!.. Bu kısır döngü hep sağdan. sağcılardan yana mı sürüp gider, sürüp gidecek? Kemal Sülker'in "7576 Haziran Işçi Olaylan"n\ anlatan yazısını okuduk. 274 ve 275 sayılı Sendikalar ve Toplu iş Sözleşmesi yasalarında önemli değişiklikler yapılmak istenmişti 1970'te. Başbakan Süleyman Demirel çıkarttığı yeni iş yasası ile işçinin 3008 sayılı yasa ile sahip olduğu teminatları ortadan kaldırıyor, ardından da 274 ve 275 sayılı yasaları değiştirip DİSK'in etkisini, gücünü yok etmeye hazırlanıyordu. Şöyle diyordu Başbakan Demirel: "Grevlerin ve öğrenci hareketlerinin şumül ve vüsati ne olursa olsun vatandaşlanmızı tedirgin ettiğini biliyoruz... Türkiye'de hıç kimseye suç işleme imtiyazı tanınmamıştır." Bugünlerin özgürlüklerin savunucusu, emeğin ve emekçi haklarının koruyucusu olarak ortaya çıkan Sayın Demirel'in, 1970 olaylarındaki itkisini, oynadığı rolü bir çok yönlerden incelemek gerekir. 12 Mart darbesine yol açan yanlışların yaratıcısı Demirel hükümeti değilmiş gibi, 12 Eylül günü devrilen iktidarın baş sorumlusu da kendisinden başka biriymiş gibi; şimdi kalkıp kendisinin vermediği hesaplan başkalarından sormaya kalkışması acı bir gülümseyişle karşılanmamalı mı? Kim kimden hesap sorup almış ki, DYP lideri Sayın Demirel, ANAP lideri Özal'dan son üç dört yılın hesabını soracak? İlginç bir görünüm karşısındayız: Demirel ve Özal'ın başlarında bulundukları iki parti, halkın önünde sert bir çatışma halindedir Önümüzdeki secim iki sağcı parti arasında oldukça sert ve acımasız geçecek. Burası kesin... Ama sonra? Şeçimin ardından ikisi de çoğunluk kazanamazsa ne olacak? Öpüşüp kucaklaşma ve birlikte yeni bir sağcı iktidarı oluşturma!.. Ne yazık ki halkımızın bir bölümü yeni bir aldatılış aşamasındadır. Özal'a karşı Demirel'i tutmakla. ANAP yerine DYP'ye oy vermekle halkın huzura, mutluluğa kavuşacağını sanıyorlar. Sağın seçeneği sağ olabilir mi? Böyle şey nerde görülmüş? Tarihte bir ömeği var mı? Ama bizde, yeni bir seçim öncesinde sağın karşısına seçenek olarak başka bir sağcı parti çıkıyor! Hem de türlü deneyimler geçirmiş, ulusumuzca çok iyi bilinen Sayın Demirel'in yeni kurdurduğu DYP!.. Tarihsel CHP'nin yüzde otuzu. otuz beşi bulan oyları nereye gitti dersiniz? Yüzde 22'si SHP'ye, yüzde sekizı DSP'ye... Geri kalanını da DYP ve ANAP alıyor. Bu gerçeği iyice saptad'ktan sonra halkımızın durumu sağduyu ile saptaması gerekir. iktidarı da ana muhalefeti de sağcı partilerin oluşturduğu, daha doğrusu oluşturmak tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir ülkede, ne demokrasi ne özgürlük ne de huzur kurulabilir. Solda politika yapan partilerin, politikacıların sorumlulukları büyüktür. Kişisei hesaplar bu sorumluluklann ya.nında değersizdir. Özal yerine Demirel ya da Demirel yerine Özal; ha Ali ha Veli demektir. Bu sağcı liderlerin partilerine verilecek her oy halkımızın güzel yannlar kurmasını, gerçek huzura ve mutluluğa kavuşmasını engelleyen, bu çirkin oyunu sürdürmeye yarayan bilinçsiz bir davranıştır. Nüfusumu kaybettim. Hükümsüzdür. MAHMÜT ŞETTAH SATILIK, KİRALIK KOTRALAR 356 53 55 Bir seçim öyküsii vazısına cevap Oazetenizin 4.6.1987 tarihli nüshasının 7. sayfa 6. sütununda yayımlanan "Bir teçim öyküsü" başlıklı yazı incelenmiştir. Bozyazı merkezine bağlı Akyaka PTT acenteliğinin bekleyen 150 adet telefon talebinin karşılanmasını teminen 15.4.1987 tarihinde Çorlu adliyesinin tııvaleti Kırklareli'nin şoför esnafından Ali Osman Çağan. Avrupa görmüş bir vatandaşımızdır. Bir trafik davasından ötürü yolu Çorlu adliyesine düşer. Sırası gelip de mübaşirin çağırmasmı beklerken, tuvalete gitme ihtiyacını Nadir Nadi Oğlumuz ANMA Kısa yaşaırunı özgür düşünceye ve barışa adayan öğretmen, CHP eski Adana Milletvekili FATİH SUUÂN'ın dünyaya gelişini tüm dost ve akrabalarımıza duyururuz. SEVÎMMURAT ŞAHİNOĞLU 19.6.1987 Vakfıkebir Ben Atatürkçü Değilim O basısı O . çıktı 1200 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınları, Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğluİstanbul İSMAİLHAKKI ÖZTORUN'u aramızdan ayrıhşının 1. yıhnda saygıyla anıyoruz. SUNAY YEŞİLDAĞ ONBIRINCI TEZ'in 6. sayısı çıktı. DEMOKRASİ, DEVLETVE SINinjlR Ralph Miliband Göriişme Gülnur Savran Manc ve Demokrasi Levent Köker Liberal Demokrasi Necip ÇakuPiyasa ve Demokrasi Sunçjuı SavTan Cumhuriyet Kitap Kulübü ESKİŞEHİR TEMSİLCİLİĞİNDE İMZA VE SÖYLEŞÎ Türkiye'de Darbeler Islâm ve Demokrasi Yüdırım Koç Sendika Içi Demokrasi Cenan Bıçakçı ASİS Deneyimi Perry Anderson Sosyal Demokrastnin Sonu mu? Atüa Eıalp Sosyalist Enternasyonal'in Çözümü Arif Ceniş İşçi Haklan Tartışması Şevket Pamuk ABDAvnıpa Rekabeti GaJip L. Yaiman Bülent Tanör iktisat AYLIK DERGİ Görüşme İbrahim Eren / Muzaffer Evirgen Köy ve Köylüler Yücel Çağlar Keynes ve Hicks Hasan Kirmanoğlu Doğal Kaynaklar İktisadı Paul Davidson Brandt Rapuru Diane Elson Sayı: 270 Cumhurıyet Cad. 27'6 TAKSİMİSTANBUL HIFZIVELDET VELİDEDEOĞLU 23 HAZİRAN: SAAT: 16.0018.00 24 HAZİRAN: SAAT: 11.0015.00 Cumhurivet Kitap Kulubu Eskışehir Temsilciliği PALET SANAT OALERİS1. Kuılcıklı Mahmut Cad. 5 A. Tek 35979 ESKİŞEHİR Askeri Devlet İSTANBUL BİRİNCt İFLAS MEMURLUĞUNDAN İFLASIN AÇILDIĞINI BİLDİREN İLAN Dosya No: 987/46 lstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 17914* 126645 sayısında kayıtlı ve Fidan Han No: 86 Bursa adresinde Ay\aı Tekstil tmalat tthalaı Pazarlama ve Ihracat A.Ş.'nin ve yine 81252'24039 sayısında kayıtlı ve aynı adreste kain Sıtkı Ayva''ın İFLASLARINA ve iflasların 10.6.987 gunü saat 16.25'len itibaren açılmasına lstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin aynı larih ve 987, 6 E. sayı ile karar verilmiş ve iflası açılmıştır. tflasın açıldığı llK.'nun 166. maddesi gereğınce ilan olunur. Basın: 6349 TEŞEKKÜR Babam İLHAN UYGUN'un geçirmiş olduğu rahatsızlığında. insanüstü gayretlerini esirgemeyen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hayrünisa DENKTAŞ başta olmak üzere. Doç Dr Atilla ALTLNEL, Dr. Devrim Gökhan ÖZÇINAR, Dr Tarık YILMAZ ve Dr. Baki GÖKSAVa, aynca Radyoloji Ana Bilim Dalı doktorlarından Dr. Haluk AKMAN, Dr. Orhan KORKMAZ, Dr. Nadir KİANİ ve Dr. Yedat ÇEBİ'ye, Nöroloji Servisi sorumlusu hemşire Miibeccel Ö. KARABAKİ ve diğer hemşirelere, tüm hizmetliler ve hastanede bizi yalnız bırakmayan yakın dostlarımıza teşekkürü bir borç bilirim. MURAT UYGUN GAZETECİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle