23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tır. O kadar ki, felsefe ile uğraşanlar bu uğraşılannın karşıhğını yasamlannı yitirmekle ödemişlerdir. Tanzimatla başlayan çeviri çaUşmaları, Batı ile ilişkilerimiz ve yabancı dil öğrenenlerin sayısı arttıkça hız kazanmış ve yeni abece'nin (alfabenin) kabulüne kadar, hemen hemen her bilim ve sanat dalında birçok eserler Turkçeye kazandınlmıştır. Birinci Dünya ve Bağımsızlık Savaşları, az sonra da yeni abece'nin kabulü ile, bu çalışmalar bir süre için duraklama gösterdi. Nihayet 1940'larda Milli Eğitim Bakanlanndan rahmetli Hasan Ali Yücel tarafından kurulan Tercüme Bürosu sayesinde çeviri işi yeniden canlandı. Batı kültürü kadar Doğu kultürunü de tanıyan Hasan Ali Yücel, Doğu ve Batı klasikleri ile ilgili listeler hazırlattı ve bu listelerde yer alan eserlerin çevirisini başlattı. Kısa bir süre içinde yüzlerce eser Türkçeye kazandınlmış oldu. O kadar ki, bu satırların yazan, lise oğrenimi sırasında (İ9371940) okumak için çeviri bir eser bulamazken, 1945'te edebiyat öğretmeni olarak atandığı Diyarbakır Lisesi'nde Platon ve Aristoteles'in eserlerini okuyan öğrencilerie karşılaştığında şaşırmıştı. Bu hız son on yıl içinde daha da artmış, Batı ve Doğu klasiklerinden yapılan çevirilerin sayısı binleri aşmıştı. Bu çeviriler hemen hemen bütün ortaokul ve lise kitaplıklarına da gönderiliyor, böylece öğrencilerin kültür düzeyleri yükseltilmek suretiyle birtakım saplantılardan sıyrılmaları sağlanmaya çalışılıyordu. Nitekim insan, bu çevirilerin o donem kuşağı uzerindeki olumlu etkisini, körü körune başörtusünde ve sakal bırakmakta direnen bugünkü kuşağı görünce daha iyi değerlendirebilmektedir. Şunu da belirteyim: Tercüme Bürosu, sadece ülkemizde değil, öbür İslam ülkeleri için de örnek olmuştur. Nitekim aynı amaçla İran'da Bungâhı Tercüme ve Neşri Kitâb (Kitap Tercümesi ve Yayımı Kurvmu) adıyla bir kurum kurulduğu gibi Mısır'da da yayımlanan 1000 temel eser dizisi bizim tercüme Burosu'ndan esinlenmiştir. Kuşkusuz çeviriteri yapılan bu binlerce kitabın seçiminde ikinci, üçüncü derecede önemli olan ya da geniş kültürlü bir kuşağın yetiştirilmesinden korkan bazı kesimlerce zararlı ben bu kanıda değilim görulenleı vardı. Ancak, bazı kesimlerce zararlı damgası vurulanları seçenlerin, bunların ülke ve uhısumuz için olumlu yada olumsuz sonuçlar doğurup doğurmayacağını değerlendirebilecek, yurt ve ulusunu en az o kesimler kadar seven insanlar olduğu unutulmamalıdır. Bu büronun calışmalanna karşıt olanlar, ulusal kültürümüzle ilgili eserlere yer verilmediğini ileri sürmektedirler. Ancak Batı klasikleri dizisi yanında, Doğu klasiklerine de yer verilmiş olması, onlann bu iddialarının dayanaksız olduğunu göstermektedir. Bu eksiklik, bu konuda klasik niteliği taşıyan bir eserin bulunmayışı ya da bu alanda çalışanların ulusal külturle ilgili klasik bir eseri bugunkü kuşağa aktarabilme yeteneğinden yoksun olmalarının sonucudur. Tercüme Burosu'na karşıt olanlar, tek parti döneminde amaçlanna ulaşamayınca, 1950'den sonra başlayan çok partili düzende kurulan hükümetlerden yararlanarak, bu büronun içine siyaseti sokmayı başardılar. Böylece büro, çalışmalannı o sıradaki hükumetin eğilimine göre ayarlamaya çalıştı. Bu durum, bu alana da siyasetin giTmesine neden oldu. Büronun yansız ve deneyimli elemanlannın yerini, hükümetlerin siyasal görüşlerini, her türlü gerçeğin üstünde tutan deneyimsiz kişiler aldı. Bu suretle çahşmaları tavsayan bu büro, bir ara Milli Eğitim Bakanlığı'ndan alınarak yeni kurulmuş olan Kultür Bakanlığı'na bağlandığj gibi, gorevi de değişti. Çeviri çalışmalarının yerini 'milli kültürumüzle ilgili eserlerin yayımlanması aldı. Çeviriler bir yana bırakıldı ve eski çevirmenlere, çevirilerini başka yerlerde yayımlama hakkı tanındı. Böylece vaktiyle yayımlanmış olan Batı ve Doğu klasiklerinin bir çoğu başka yayınevlerince başka yerlerde yayımlandı. SONUÇ Aradan asağı yukan on yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, Doğu klasiklerinin yayımlanmaya başladığı görülmektedir. Önce eserin çevirmen ya da yazarına haber verme gibi en basit nezaket kuralına uyulmadığı gibi, bu konuda herhangi bir bedel de ödenmeden yapılan bu yayımlarda daha kitabın adından (rahmetli hocam Ahmet Ateş'in Dimlerin Sayımı adıyla çevirdiği thsâ'u'lulum hiçbir anlama gelmeyen İbsâ:ıilulum biçiminde) başlayarak, iki ciltlik bir kitabın birinci cildini, birinci baskısından, ikinci cildini de yeniden duzenlenmiş ikinci baskısından (Ahmed Eflâki, Âriflerin Menkıbeleri) yayımlamak gibi, eşine hemen hemen rastlanmayan yanlışlar ve gariplikler üzerinde başka bir yazımda duracağım. 23 MA YIS 1987 Tercüme Bürosu'na karşıt olanlar, tek parti döneminde amaçlanna ulaşamayınca, 1950'den sonra başlayan çok partili düzende, kurulan hükümetlerden yararlanarak, bu büronun içine siyaseti sokmayı başardılar. Böylece büro, çalışmalannı o sıradaki hükümetin eğilimine göre ayarlamaya çalıştı. Bu durum, bu alana da siyasetin girmesine neden oldu. Büronun yansız ve deneyimli elemanlannm yerini, hükümetlerin siyasal görüşlerini, her türlü gerçeğin üstünde tutan deneyimsiz kişiler aldı. Beytü'l Hikme ve Tercüme Bürosu PENCERE Niyazi!.. Osmanlı ordusu istanbul kapıianna dayanmış. Bizanslı nöbetçi, surun mazgal deliğinden baktı mı yeniçerinin palabıyığını görüyor. Kent ha düştü, ha düşecek... Kilisede papazlar tartışıyorlar. Konu: Meleklerin kartatları var mıdır, yok mudur? Hipodromda mavilerle yeşillerin yandaşlan birbirierinin gırtlaklarına sarılıyorlar: Vanşı kim kazanacak? Bizans'ın önde gelenlerinin, ululannın ve kodamanlannın aklı fikri Roma kilisesıne takılmış. Papa cenapları İtalya'dan elini uzatarak İstanbul'daki papazların yetkilerini ellerinden almasın? İki imparatorlukta din bir, mezhep ayrı; ama Bizans kodamanları hırslarına dizgin vuramıyorlar. İstanbul'da diyorlar, Papa'nın tacını görmektense, Müslümanın sanğını görmeyi yeğleriz. • Tarihte ve günümüzde buna benzer nice öykü yaşanmıştır. Sömürgeciler Afrika'yı bugüne değin neden kolayca yönettiler? Çünkü kabıleler arasındaki kavga, düşmanlık. çatışma, çelişki, koskoca Afrika'yı en kolay yutulur lokmaya dönüştürmüstü. Bugün bile Güney Afrika'da siyahlar sayıca beyazlardan kat kat üstün olmakla birlikte bir araya gelemezler; ilkel çelişkiler ağır basar. Siyonizmle Araplar arasındaki çatışmanın topoğrafyasına ne demeli? Araplar bin türlü mezhebe, tarikata, aşirete, şeyhliğe, krallığa bölunmüş; her biri ötekine düşman; her biri kendi çöplüğünde horoz... Arap millıyetçılığmde bütünleşme "bilinç sorunu" iken, bir de "İran İslam Devrimi" patlamaz mı? Türkiye'den Basra Körfezi'ne doğru bakınca iran Irak savaşı ne kadar anlamsız geliyor değil mi? Geçenlerde bir dost: Inanılır gibi değil, dıyordu, Müslümanlar birbirierini öldürmekten bıkmadılar; bunların hangisi şehıt olup cennete gidecek, hangisi cehenneme? Kimi zaman bir olaya uzaktan bakmak, gerçeği yakalamak yolunda kolaylık yaratabilir. Olayın içine daldın mı, kör dövüşüne katılmaktan kendini alamazsın, kişisel çatışmalann sığ havuzunda dibe dalma talimleri yaparsın. Geçenlerde televizyonun haber programında DSP Meclis Grubu Başkanı Sayın Cahit Karakaş'ı izliyorum. Başkanın yamacında Sayın Nuri Korkmaz oturuyor. Her ikisı de çatık kaşlı. Parti tüzüğü gülümsemeyi yasak mı etmiş?.. İçimden: Kırk bir kere masallah dedim, işte su katılmamış iki sosyal demokrat... Sonra düşündüm: Acaba hangisi daha çok sosyal demokrat? Rahşan Ecevit mi? Deniz Baykal mı? Cahit Karakaş mı? Ali Topuz mu? Nuri Korkmaz mı? Erdal İnönü mü? Aydın Güven Gürkan mı? Tevfik Çavdar? Hasan Fehmi Güneş? Türkân Akyol? Ahmet Güryüz Ketenci? İsmail Cem? Fikri Sağlar? Yakup Kepenek? Say sayabildiğince.. Ah bir ölçüm aletı olsaydı, tansiyon ölçer gibi herkesin koluna takıp, ne kadar sosyal demokrat olduğunu ölçebilseydik; SHP ile DSP ayrılığı bir gerekçeye oturabılırdı. Yüzde 70 sosyal demokrat olanlar bu yana, yüzde 60 olanlar şu yana, yüzde 80 olanlar beriye gelsin, yüzde 40'ta kalanlar oteye gıtsın... illere. ılçelere, kasabalara, köylere, ölçüm aletini taşıyan görevliler çıkarmah, yalnız tavandakıleri değil, tabandakileri de ayırmalı... Anadolu'dan bakınca Müslümanları birbirine kırdıran İran Irak savaşı ne kadar anlamsız görünüyor? Peki, Türkiye'de sol kesimde yaşanan, iki partinin savaşımı daha mı anlamlı? Sağduyulu bir kişi, bu bölünmeye gerekçe bulabılir mi? Neden, niçin, hangı akla hizmetten?.. İran Irak savaşında ölen Müslümanlardan hangısinin şehit, sağ kalanlardan hangisinin gazi olduğu sorulabilir. SHPDSP çatışmasında ise ne şehit olunabilir, ne gazi... Olsa olsa Niyazi... Prof. Dr. TAHSİN YAZICI Başbğı gören okuyucu, biri tümüyle Arapça, öbürü ise, iki parçası da yabancı olmakla birlikte, Türkçenin kurallanna göre yapdmış bu iki tamlamanın birbiri ile ne ilişkisi vardır diye düşünebilir. Zira okuyucu Arapça tamlama (Beytü'lhikme)nın anlamına yabancı olduğu halde ikincisini, yani Tercüme Bürosunu (pek genç değilse) hemen anımsayacaktır. Çünkü bu büronun ülkemiz kükürüne yaptığı katkılar unutulur türden değîldir. tkincisi de yaklaşık bin yılı aşkın bir süre önce kurulan ve birincisi ile ayru nitelikte olan bir kurulun adıdır. Adı "Beytü'lhikme=Bilgelik evi", pek de gördüğü görevi yansıtmayan bu büro da tümüyle bir Tercüme Bürosu olup, Abbasilerden Me'mun döneminde (813833) kurulmuştur. Bu iki kurum, sadece yaptıklan görev bakımından değil, alın yazgısı bakımından da birbirine çok benzemektedir. Nitekim her ikisi de kurulduktan kısa bir süre sonra, dönemlerine kendi damgalannı vurmuş, ancak çok geçmeden baş gosteren bağnazbk karşısında etkinliklerini yitir miş ya da yerlerini kendi amaçlanna ters duşen birtakım gerici düşüncelerin egemen olduğu yeni kurullara bırakmışlardır. Harunurreşîd'in Iranlı bir cariyeden olan oğlu Me'mun, çok iyi öğrenim görmüş aydın bir kişi idi. Başta kardeşi Emin ile yaptığı halifelik kavgası olmak üzere, karşılaştığı bir çok tarihi ve siyasal olaylar, onu büim ve felsefe ile uğraşmaktan alıkoymadı. Daha önce başlamış olan Grekçe eserlerin çevirilerinin etkisiyle dinsel sorunlar üzerinde başlayan tartışmalar, gerçekten aydın bir kişi olan onu da etkilemişti. O da, Islam inançlarını felsefenin ışığı altında değerlendirmeye çalışan Mu'tezile mezhebi yanlısı idi. Bu bakımdan felsefeye duyulan gereksinim, Grek felsefecilerinin eserlerinin Arapçaya çevirilerini hızlandırdı. Me 1 mun, bu gereksinimi karşılamak uzere, Beytü'lhikme adıyla bir Tercüme Bürosu kurdu. Bu büronun başına da, Grekçeden yaptığı bir çok çeviri ile ün yapmış olan Hüneyn bin lshak'ı getirdi. O tarihe kadar yapılan ceviriler, Grekçe eserlerin Süryanice çevirilerinden yapılmıştı. Memun bu çevirileri, Bizans'tan getirttiği Grekçe asıllarından yaptuttı. Onun bu eserlerin çevirilerine ne kadar önem verdiği, çevirene, çevirdiği kitabın ağırlığı kadar altın vermiş olmasından anla^ılmaktadır. Onun bu davranışı, halkı da etkilemiş ve halk arasında bu çevirilere karşı ilgi uyanmıştır. Me'mun'un çeviri eserlere karşı gosterdiği bu yakm ilgi, sadece Grekçe eserlerin çevirilerine bağlı kalmamış, Farsça, Sanskritçe, Latince vb. dillerden de çevirilerin yapılmasını sağlamıştır. BİZDE ÇEVİRİ AŞAMALARI Me'mun döneminde en parlak çağını yaşamış olan ve Mutevekkil döneminde de sürdürulen bu çalışmalar, Gazzali (ölümü llllj'nin felsefeye karşı olumsuz tutumu ve dinde bağnazhğın artması ile durdu. Böylece Batıdan üç dört yüzyıl önce başlamış olan îslam rönesansı, Batıdakinin aksine, sadece unutulmakla kalmamış, onunla birlikte ozgürce düşünme de ortadan kaikmış EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Sevgili eşim, tdil'imizin biricik annesi, Nevzat Akkoç ve merhum Muşavir Akkoç'un kızı, llhan Küçükçetin'in yeğeni, Yücel ve Nermin Akkoç'un ablaları, Volkan'ın halası, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji (1%8), Boğaziçi Üniversitesi (1972) mezunu, Kimya Yuksek Mühendisi yitirdik. Aziz naaşını, 23 Mayıs 1987 Cumartesi günu, Levent Camii'nde kılınacak oğle namazını takiben, Küçükyah mezarlığmda toprağa veriyoruz. Tanrı rahmetini esirgemesin SELÇUK GÜRBÜZ (Çelenk göndermek isteyenlerin, Turk Eğitim Vakfı'na bağışıa butunmalannı dileriz.) Devlet Nasıl Özür Diler? "Devletbizden özür dilesin" diyor Menderes'in oğlu. Niye özür dileyecek? "Ortada infaz edilmiş bir ceza değil, bir çinayet varmtş" da ondan... Bu cinayeti de devlet işlemiş... Öyleyse devlet, Menderes ailesinden özür dileyecek, 27 ytl sonra bu konu da böyle kapatılacak!.. Devlet nasıl özür diler bilmem! Bugüne dek bu tür bir durum görülmedi. Siyasal nedenle birçok idam cezası verildi, uygulandı. Hıçbıri için devletçe özür dilenmedi. Yani "Aman biz büyük suç işledik, haksız yere babanızı, kardeşinizi, kocanızı, oğlunuzu astık, bizi bağışlayın" diyenler olmadı. Böyle bir istemde bulunan da çıkmadı... Ama Menderes ailesi devletten özür bekliyor. Bir başbakan asılmış. Ama durup dururken mi! Hayır, aylar süren Yüce Divan duruşmalarından sonra... Güzel bir olay mıydı bu? Hayır. Yanlıştı siyasal nedenlerte insanlan idam etmek... Hem de çok yanlıştı. Daha sonra Talat Aydemir'in, Fethi Gürcan'ın asılması da... Hele hele Deniz ve arkadaşlarının idam edilmesi hepslnden daha yanlıştı, çünkü bu gençler kimsöyi öldürmemişlerdi, anayasayı yıkmaya' kalkacak güçleri yoktu, bunu mahkemenin kararına karşıoy yazısında iki yargıç da önemle belirtmişti. Yine de Denız ve arkadaşları asıldı. Menderes ve arkadaşları idam edilmeseydi, on yıl sonra yeniden siyasal yaşama döneceklerdı. Hayrettin Erkmen gibi bakan bile olabileceklerdi. Deniz ve arkadaşları da yaşasaydılar, bugün ortayaşlı birer politikacı, birer hukukçu idiler. İdam denen kesin yargı geleceği de kapsamına alıyor. Bu yüzden kimsenin, hiç kimsenın, hele hele siyasal nedenlerle suçlananlann idam cezasına çarptırılmaları temelinden yanlıştır, haksızdır, çağdışıaır Devlet, Menderes ailesinden özür dileyecek mi? Böyle bir şey nasıl olur? Diyelim, Cumhurbaşkanı bir demeç verecektir, diyecektir ki, "Menderes'in ve iki arkadaşının idam cezasına çarptırılmalan adaletsiz bir karardır. Bu kişilerin asılması, infaz değil, bir cinayettir. Aile ve halk önünde bu büyük yanılgıdan öturü bağışlanmamızı dilerim." Ama 1960'tan 1980'e kadar her 27 Mayıs Bayramında kutlamaları kabul eden, kendisi de bu bayram kutlamalarına katılan bir Devlet Başkanı'nın, eski bir Genelkurmay Başkanının böyle bir özür dileme konuşması yapması, en başta kendini ve geçmişindeki tutumunu yadsımak sayılmayacak mıdır? Hem niye yalnız Menderes ve arkadaşları yanlış bir uygulamanın kurbanlan sayılsın? Ya ötekiler?.. 12 Mart'ta, 12 Eyiül sonrasında idam edilen gençler! Yıllarca hapıslerde yattıktan sonra, "Suçunuz yokmuş, artık özgürsünüz" denilen insanlar; türlü acılardan, işkencelerden geçtikten sonra serbest bırakılanlar!.. Ya da birtakım gizli, açık güçlerce öldürülen aydınlar, işçiler, öğretmenler, gazeteciler vb. Devlet adına onlardan da özür dilemek gerekmez mi? Menderes'in DYPTı oğlu her propaganda gezisinde Süleyman Demirel in yani başında yer alan Bay Aydın Menderes, bakın daha neler diyor: "İmralt'da ipe götürülen, milteftn sevgisi, ümidi ve iradesidir. Bu facia ve cinayet devletin gücü ve imkânları kullamlarak işlenmiştir." Genç kuşaklar bilmezler de sahi sanırlar! 1960'da Menderes tükenmiş bir politikacıydı. İlk genel seçimde başında bulunduğu iktidar partisini yenilgi bekliyordu. CHP son günlere kadar genel seçim istedi. Menderes bundan kaçındı. Tarihsel olayları unutmak olası değildir. Menderes, 27 Mayıs 1960 öncesinde ulusun umudu olmaktan çıkmıştı, ulusun sevgisini yitirmişti. Bunu bildiği için de seçime gitmedi, işi zorbalığa döktü; basının, gençliğin, üniversitenin uyarılarına aldırış etmeden dikta yönetimiyle ışbaşında kalırım diye direndi. Sonunda da ordunun alt kademelerinin oluşturduğu Kemalist bir eylem karşısında teslim olmak zorunda kaldı. Başbakan Ozal, siyasal bir oyun oynuyor. Menderes'in anısından yararlanmak istiyor. Bu 1 açık bir gerçek. Oysa Demirel (Arkast 13. Sayfada) ŞULE GÜRBÜZ'ü BAYRAM'DA Bayram günlerinde, bütün Türkiye'nin gazetesi İstanbul Bayram'dır. Nerede olursaruz ölun, bu güzel tatil günlerini gazetenizle renklendirebilirsiniz. ŞULE'yi beklenmedik bir trafik kazasında yitirdik. Selçuk'un sevgili eşi, ldil'in anacığıydı. Ve hepimizin can dostu, aziz arkadaşıydı. Acımız buyuk. ARKADAŞLARIN OKUNUR! **•« ., Gazetecüer Cemıyetı Cağaioğlutstanbul Tel: 522 12 22 522 54 08 526 80 46 Teleks: 23508 yeü tr Ankara Temsücüiğl Tel: 230 70 64230 79 51 r SEVİNÇ ÖZGİMER'İ yitirişimizin yedinci yılında sevgiyle, saygıyla, özlemle anıyoruz. Ailesi ve Arkadaşları SELDA YURUYORUM DİKENLERİN ÜSTÜNDE Türo plak vt kastlçiltrdı. SOYLUYOR ŞİŞLİ 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN İstanbul, Şişli, Halazkârgazi Mah. Cilt 01102, sayfa 84, kütük 246'da nufusa kayıttı bulunan tbrahim Nezihi kızı, Maide'den 1325'de olma EmıneMevhide Ertur'a hacir altına alınarak Şişli Bomonti Oktay Cebeci Sokak No: 1, Daire 6'da oturan kızı MisÜ Çelebioğlu va&i olarak atanmıştır, ilanen duyurulur. 21.5.1987 Basm: 5393 FATİ|İ 4. SULH HUKUK HAKİMLİĞİ'NDEN 1987/530 İstanbul, Fatih, Edirnekapı Sarmaşık Çıkmazı No: 17 adresinde mukim Celalettin ve Meliha'dan olma 272.1973 doğumlu kuçuk Birsen Pinç'e MK'nun 3S4. maddesı gereğince ağabeyı Raci Pinç vası tayin edilmiştir. llan olunur. 8.5.1987 KIRAL1K DAIRE ATAKÖY 4. KISIMDA Tel.: 570 13 76 Bodrum Aktur'da (Bitez'de) deniz üstünde kirahk yazlık Tel: 961431265 KİRALIK YAZLIK YARKIN KAPTAN'ı • kaybettik. Arkadaşları 21.5.1987 SİSECAM İHRACAT İCİN YİNE YATIRIM YAPTI: 12.7MİLYARTL LAJ CAMİS . . CAMİŞ AMBALAJ SANAYİİ A.Ş.uluslararası standartlarda ofset ve flekso baskılı, kaâıt karton esaslı tüketici ambalajı üretmek üzere TÜRKİYE ŞİSE VE CAM FABRİKALARI A.Ş. tarafından kurulmuştur. CAMİŞ AMBALAJ SANAYİİ A.Ş.; Sınai ürünlerimizin dünya pazarlannda rekabet gücönü arttırmak amacına yönelik T2.722.000.000.TL.'hk bir yatırımdır. Ülkemizin ihracat seferberliği içinde tamamlayıcı bir işlevi olan CAMİŞ AMBALAJ SANAYİİ Â.Ş. Türk ürünlerinin dış pazarlarda hak ettiği albeniyle sunulmdsına yardıma olacaktır. CAMİŞ AMBALAJ SANAYİİ A.Ş. öncelikle dünyanın en büyük cam üreticilerinden biri olan ŞİŞECAM TOPLULUĞU'nun 200 milyon dolariık 1987 yılı ihracat hedefinin gerçekleşmesi doğrultusunda, yurt dışında beğeni kazanan züccadye ürünleri için de, özgün ambalajlar üretecektir. Bunun yonı sıro CAMİS AMBALAJ SANAYİİ: 25 rnilyon m2 yıllık kapasitesiyle... 70.356 m2'lik açık alan uzerindeki 20.648 m2'lik kapalı alana'sahip tesisiyle.. • 165 uzman personeliyle... • Uluslararası standarflardaki makîna parkıyla gıdadan konfeksiyona, elektronik ev eşyalarından oyuncak sanayiine dek tüm sanayicilerimizin hizmetindedir. C A M İ Ş AMBALAJ SANAYİİ A.Ş. Fabrikdar Cod. N a 2 TOzta'İSTfel=395195O Fax 39527»J acas Ir iyex 36OI3 CAMİŞ AMBALAJ SANAYİİ A.Ş. bir TOftKlYE ŞİŞE v CAM FABKİKALARI A.Ş.kurulu;udur~ TBRK/VEŞJŞEveCAM WBRİKAUW A5 VclRKfrt İŞ BANKASI A.Ş. Kurulusudut
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle