25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER biçiminde yapılmıştır. Her iki tür için geçerli olan yargı şudur ki, söz konusu biçimsel değişikliğin amacı başka da olsa, Osmanlı dönemindeki bu kodifikasyon akımı, bizde de hukukun "belirsiz" (ius incertum) bir kategori olarak devamına son vermiştir. Bunun, hem hukuksal güvenlik hem de bireysel özgürlük açısından önem taşıdığı kuşkusuzdur. Batıda, hukuksal güvenlik ve özgürlüğün korunması uğruna kabul edilen bu "yasaya ve sadece yasaya baglı" hukuk anlayışı, daha 19. >Tizyılın sonlanna geünmeden şiddetle eleştirilmeye başlanmıştır. Yargıa bir "şifre görevBsi" yerine kpyan, yargı işinin "basit bir altlama (subsumtion)" işlem inden ibaret olduğunu kabul eden, sözcükleri düşüncenin biricik ve kesin yansımalan olarak gören, adaleti, doğal hukuku, ahlakı uygulamanın dışında bırakan "kanunculuk" okulu gittikçe itibaruu yitirmeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak, yirminci yüzyılın başında yürürlüğe giren büyük yasalarda, bizzat yasa koyucunun ağzıyla, "hiçbir yasanın, kendi uygulama alanına giren bütün ilişkileri doğnıdan dogruya çözecek tüm kuralları içerecek şekilde eksiksiz olamatacağı" (Alman Medeni Kanunu Gerekçesinden), yasalarda boşluk olabileceği ve bunu yargıcın dolduracağı (Isviçre / Türk Medeni Kanunu) itiraf edilmiştir. Bu yaklaşımın en kısa ifadesi şudur. "Yasa efendi, yargıç hizmetltârdır; ama körü körüne itaat eden degil, düşünen bir hizmetkâr." Bu niteliği ile yargıç, "var olan hukukn" sadece yasalara bakıp, orada yazılı olanları dilbilgisi kurallanna göre değerlendirmekle değil, incelediği olayla kural arasındaki ilişkiyi, sistemin bütününe egemen olan ilkeleri, kuralın konulmasındaki temel amacı, sosyal gerçekleri ve adalet fikrini gözönünde tutarak saptayacaktır. Böylece, gerek yeni bir kural yaratmak suretiyle, gerek var olan kurala sözü edilen ögelerin gözetilmesi yoluyla verilen "doğru" anlamın belirlenmesi suretiyle, "düşünen hizmetkâr" yargı görevini yapacaktır. Yargıcın yasa karşısındaki bu serberstliğinin hukuku yeniden "belirsizleştirecegi", bunun ise hukuk diizeninin asıl hedefi olan "istikran" bozabileceği söylenebilir. Özellikle totaliter rejimlerde, kuralın değerlendirilmesi için kullanılacak ögelerden biri rejimin "siyasal sloganlan" olursa böyle bir tehlike gerçekten vardır. Nitekim, Nazizmde, "Fiihrer'in program niteligindeki görüşleri"nin hukuksal yorumlarda önemle göz önünde tutulacağı kabul edilmişür. Klasik hukukçular, bu deneyin etkisiyle, "somut olay adaleti" olarak da adlandınlan uygulamaya "soğuk" bakmaktadırlar. Ancak belirtmek gerekir ki, totaliter rejimlerin sorumluları hukukçular değildir. Bizde de örneklendiği gibi, totaliter görüşlerin iktidarlarında, iktidara destek ve hizmet veren her meslekten insanlar bulunabilmektedir. Bunların arasında hukukçular, herhalde, ilk sırayı alanlar arasında sayılamazlar. öte yandan, totaliter yapılı bir iktidann yapacağı ilk işin, yasalara el atmak ve onları kendi çıkar ve görüşleri yönünde keskin birer silah haline getirmek olduğu da deneysel olarak bilinmektedir. Böylece, kuru kuruya "kanunculuk", o tür rejimlerde büsbutün tehlikeli bir öğreti sayıhr. Son yıllann hukuk uygulamaları açısından bakılırsa, bizim yargı organlarımızm "aşırı yasaseverlik" itiyadını çoktan bırakmış olduğunu öğünçle söyleyebiliriz. özellikle Yargıtay'm kararlannda, bunun pek çok örneğine rastlanmaktadır. Örneğin taşınmaz kiralar alanında Yargıtay, başta "tespit davalan" uygulaması olmak üzere, birçok sorunu en uygun ve doğru şekliyle çözmüş, hukuku belli ilkeler üzerine inşa etmiştir. Yine Yargıtay'm, "ülkenin sosyo ekonomik gerçekleri" gerekçesine başvurmak suretiyle "contra legem" çözüme bağladığı sorunlar da vardır. Son günlerde, Bankalar Yasası'nda yapılan bir değişikliği "smırlayıcı yonun" esasına göre yonımlayarak, uygulamayı belli bir zamandan sonra başlatacak şekilde karar vermesi de yeni bir ömektir. Bu andıklanmızın dışında daha yüzlerce örnek karar vardır ki, bütün bunlarda hukukun yasalarda yer alan bir yığın kurallardan ibaret bir şey olmadığı ve yasanın, hukuk uygulaması bakımından sadece bir öge sayılması gerekeceği düşüncesi yansımaktadır. SONUÇ Bu açıklamalanmızla Yargıtay düzeyindeki uygulamamn hiçbir yakınmaya yer bırakmayacak bir uygulama olduğunu ileri sürmüyoruz. Her uygulamada, taraflardan birini memnun bırakmayan bir çözüm bulunması doğaldır ve bu yüzden haklı ya da haksız eleştiriler yapılabilir. Söylemek istediğimiz şudur: Aşırı kanunculuk yapmadan, doğru olan hukuku bulmak ve uygulamak mümkündür; bizim Yüksek Mahkememiz de bunun örneklerini vermektedir. Bunlann keyfiliğe yol açtığı ya da açacağı ise kesinlikle ileri sürülemez. Çünkü, "hükümdann aklına değil, aklın bnyruğuna uymak" keyfılik değil, doğru olanı yapmakür. "Kanun Keçisi" Prof. Dr. AYDIN AYBAY Son yıllann hukuk uygulamaları açısından bakılırsa, bizim yargı organlarımızm "aşırı yasaseverlik" itiyadını çoktan bırakmış olduğunu öğtinçle söyleyebiliriz. özellikle Yargıtay'm kararlannda bunun pek çok örneğine rastlanmaktadır. örneğin taşınmaz kiralar alanında Yargıtay, başta "tespit davaları" uygulaması olmak üzere, birçok sorunu en uygun ve doğru şekliyle çözmüş, hukuku belli ilkeler üzerine inşa etmiştir. 19.000 maddeden olusan bu yasada, toplumsal ilişkilerin çok büyük bir bölümünü içeren, son derece aynntüı kurallar yer alıyordu. Amaç, yine hukuksal belirsizliği ortadan kaldırmaktı. Bu amaç uğruna o kadar ileri gidilmişti ki, yasada, "1 Haziran 1794 tarihinden önceki bütün hukukun iptal edildiği", yeni yasada kullanılan sözcüklerin düzenlenen konuyu anlatmaya yeter olduğu", "uygulamada bir tereddüt ortaya çıkarsa, yargıcın, taraflara bildirmeden, konuyu yasalaşünna komisyonuna bildirip, talimat isteyeceği" gibi hükümlere yer verilmişti. Daha da ilginci şu hükümdü: "Yargıclar, bundan böyle, huknk ögretisinde ileri sürülmüş göröşlere veya daha önceki yargı kararlanna dayanarak karar veremeyeceklerdir." "DÜŞÜNEN BtR HİZMETKÂR" Bizdeki, 19. yüzydın ortalannda başlayan yasalaştırma hareketinin amaçlan ise Batıdakinden farkhdır. Burada ağır basan "heder', hukuk düzenini, "uygar Batı"nın kurumlanna benzetmektir. Bu iş, bir yandan içerikçe Batıdaki örneklerden esinlenmiş yasalar yapmak (Ticaret Yana, Cexa Yasas), öte yandan da önceki yazılı ohnayan hukuku "kodlaştırarak" yeniden düzenlemek (Meceüe, Arazi Kanunu) • • Okurum Fatma Çakırca'nın mektubu, kimine "sert" kimine de "tehlikeli" görünebilir; bana göre gerçekleri acımasız biçimde yansıtıyor. Birlikte okuyalım: "Sayın İlhan Selçuk, Bu mektubu iki amaçla yazmaktayım. Amaçlardan ilki, yuzlerce, binlerce kişinin sorununu dile getirmek, ikincisi İse benim özel durumum; ama onu da yine kitlelere mal etmek. Yasadışı örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklanıp, görevine son verilen binlerce işçiden, memurdan yalnızca biriyim. Yaşadığımız dönemde en çağdışı, en insanlık dışı suç olan işkenceler ve sonuçlarındaki ölümler örtbas edilirken, işkencec/ kemik kıranlar, işkence masalarında genç kızlara tecavüz edenler, sözde devlet görevlileri, özde caniler, ellerini kollarını sallaya sallaya gezerken ve sanık yerine bile konulmazken; bizler, (avukat parası bile denkleştiremeyen bizler) ilk tutuklandh ğımız andan (yanlış anlaşılmasın evimize ilk gelindiği andan) itibaren suçlu muamelesi görerek, işkencenin ve sapıklığın kol gezdiği mahzenlerde ifadesi alınan bizler, gerçek dışı ıfadelere gözJeri bağlı imza attırılan bizler, evet, bizler adına yazıyorum bu mektubu. Bu bizim üye olduğumuz örgütler, ne biçim örgütmüş ki biz 'çete efradına' işkence yapanları tanıdığımız halde tutup kaçırmıyor, kaçınp da işkencede katietmiyor, sonra da 'intihar' susü verip ortalıkta bırakmıyor? Devlet yıkacak güçte görülen bu örgütler ne biçim örgütmüş? Heeeey, bizim örgüt neredesin? Evet, yoksa bütün veryansınlar, tutuklamalann çoğu, işkenceler, teşhirler yalandı da örgüt diye bir şeyleri var gibi gösterip üzerine gidilecek bir kısım aydın ve yurtsever kıyimı mıydı buyaşananlar? Ozele inecek olursak, istanbul kazan ben kepçe sekiz aydır iş anyorum. Daha önce bir müddet pazariamacılık yaptım. Bu öyle bir iş ki zaten sömürülen halkımı bir de ben kazıkladım, bir de ben aldattım. Piyasada 10 bin liraya bulabileceği malı, ben ona 2530 bine sattım. Primle çalışıyordum; elbette benim cebime girmiyordu bu para; ama yine de böyle bir sömürüye alet olmak benim uzun süre dayanabileceğim bir iş değildi. Firmada 'en çok satan' payesi verilmesine rağmen kendime olan saygım ve halkıma sevgimden ötürü kaJdıramadım bu işi; lanet olsun diyerek bıraktım. Dediğim gibi sekiz aydır iş anyorum, elimde avucumda beş kuruşum kalmadı. (Pazariamadayken haftada 75 bin liraya para demiyordum) Pazariamacılık beni yutsun istemiyorum, yaptığım işe saygı duymak istiyorum. Sizden ricam olacak, gazetenizde benim adıma bir ilan bastırabilir misiniz? Para kazanmaya başladığım zaman borcumu öderim. İlan şöyle olabilir: Yüksekokul mezunu, daktilo bilen bir bayan iş arıyor. (Nob Sabıkalıyım.)" * Okurum Fatma, sert yazmış; ama daha sert olabilirdi. Söylediklerinin doğru olduğunu biliyoruz; ben, sen, biz, siz, onlar iktidardaki koltuklarda oturanlar; hepimiz biliyoruz da örtbas . . etmeye bile çalışıyoruz; böyle sert çıkışları. "Türkiye'yi karalamak isteyen hainler'in marifeti sayıyoruz. Oysa işkence, belgeleriyle saptanmış durumdadır; Uluslararası Af örgütü'nun raporlan da meydanda... Bu arada bir de yeni kitap çıktı. Adı: "Aydınlanmamts Cinayetler" (İletişim Yayınları). Ümit Sezgin kitabının ilk sayfasında diyor ki: " Güzel insanlann ökJürülmeyeceği bir yaşama kavuşmak umuduyla..." Bir Mektup, Bir Kitap. PENCERE 14 NİSAN 1987 hanrlanmıştı. Yürürlükteki hukuku belirsiz hale getirmiş olan 3 milyon satu"hk eski Roma Hukuku malzemesi, Digesta'da 150.000 satıra indkilmiş ve yargıçlara, bundan böyle, sadece Digesta'daki çözümlere bakarak hüküm vermeleri emrediimişti. Bu buyruğa uymayan yargıç cezaya çarptırılacaktı. Bu "yasalaşünna" olayının (İS. 533) üstünden yüz>illar geçtikten sonra, 18. yüzyıkn ikinci yansında başlayan ve Fransız devrimi ile olgurtlaşan "kodifikasyon" akımı da, temelde, hukuksal belirsizüği ortadan kaldırma amacına dayanır. Ama bu yeni harekette, bir de "özgürlüğün korunması" yönü vardır: Yasalar yasaklanan ya da serbest olan her şeyi açık seçik gösterecek, bireyler de yasam ve eylemlerini buna göre ayarlayarak, özgürlüklerini güvenceye alacaklardı. Çünkü, hukukun "yazılı Yargıçlann yasaya sıkı sıkıya yasalar" haline dönüştürülmesi, bağlı olmalan bu amaca hizmet insanlık tarihinde büyük önem edecekti. Yargıcm "sadece yasataşıyan ileri bir adımdır. Bu nın sözünii söyleyen bir ağız", adım, yargjçların ve yöneticilerin yargının (hükmün) da "yasadaki keyfı kararlar vermek ve keyfi iş kuralın doğru olarak tekranndan lernler yapmaktan alakonmala ibaret bir işlem" (Montesquieu) n için atılmıştır. Amaç, hukuku olduğu böyle bir düzende, birey"bilinmez" ve "belirsiz" bir şey sel özgürlükler en yüksek düzeyolmaktan çıkarıp, ne olduğu belli de güvenceye bağlanmış ve kobir güvenlik düzeni haline getir runmuş olacaktı. mektir. lmparator Justinianusun, sonradan "Corpus Juris Bu akımın en ileri gitmiş örCtviBs" adı verilen yapıtınm neği 1794 yüında yürürlüğe kobölümü bu amaçla nan "Prusya Genel Yasası"dır. Deyimi ilk kullanan, yanılmıyorsam, Demir Ödö olmuştu. Hukuk fakültesinin 1959 yüı mezunlanndan fakülteye asistan olarak katılanlar, kendi aralannda, hukukçuluklannı yasa metinlerinden yukanya çıkaramayanlara "kanun keçisi" derlerdi. Bu deyimde hem bır eleştiri hem de bir iztihza vardı. Ünlü "591ular" sınıfının bugün her biri otuz yıla yaklaşan meslek yaşamını sürdüren mensuplan arasında, acaba kaç tane "kanun keçisi" kaldı? Hukuku yasayla "özdeş" sayan ya da hukuku "yasada yazılı olandan" ibaret gören hukukçuluk anlayışı, aslında, yeni bir şey değildir. Hatta, tarihsel gelişim içinde gözlemlenirse, belli bir kesitte, bu anlayışın "ilerici" bir görüş olduğu da kabul edilir. BURHAN ARPAD HESAPLASMA Kultüre ve Emeğe Ceza... Sosyal tesise kitap Muhterem yetküBer, köyümüze muhtar imam öğretmen işbirtiği içinde guzel OKURLARDAN bir dayamşma göstererek bir okuma odası kütüphane bir misafirhane, iki lojmandan müteşekkil bir sosyal tesis kazandırdık. Gerek küyümüz içindeki ortaokul ve ilkokul öğrtncilerine, gerekse ilçeye okumaya giden öğrencilerimize ders çaltşabilecekleri, baş vuru kitaplarmı bulabilecekleri, kitabı sevme ve okuma ahşkanlığı kazanacaklan böyle bir yere kavuşmamızın sevinci içindeyiz Sizltri de bu sevincimizi paylaşmaya, biziere yardımcı olmaya davet ediyoruz. Kayaköy Camii Kütüphanesi KAYAKÖY/ÖDEMİŞ Günümüzden kırk yıl önce Türkiye'de Türkçe basılmış uç yüz sayfalık bir kitap bir liraya satılıyordu. O günlerin baskı sayısı en çok üç bin olurdu. 1987'de yine 300 sayfalık bir kitap 2000 liradan satılıyor. Kitap kâğıdına yüzde otuz üç son zamlaria, 30005000'lik baskıyta... 194O'II yıllarda Türkiye'yi yftneten poiitikactlann küKOr ve edebiyat insanlarımıza davranışları ve tutumları sert ve acımasızdı. Türkiye'nin kültür başsehri istanbul'da ağır baskı havası esiyordu. Sudan nedenlerle insanlar tutuklanıyor, yürekleri sevgi dolu ozanlar zindana atılıyordu. Sevimli Sait Faik'in Medârı Maîşet Motoru", Bakanlar Kurulunca toplatılıyordu. Aydınhk kafaiı insanların soluk alışı bile izleniyor, polis deyimiyle fişleniyordu. 14 Mayıs 1950 iktidar değişimi (sözümona demokrasi) özgürlük açısından bir şey getirmemişti Bilinçsiz yığın, toprak ağalarına ve aracı kapitalistlere yönetimi vermişti. Yığın, tek bir gerçeği görebilmişti: Oy pusulası denilen kâğrt, kimi küçük yararlar ve çıkartar sağlıyordu. Köye çeşme, anayoia bağlantı yoilar gibi... 1950'den önce yılda 6 lira yol parasını ödeyemediği için yorganının satılmasından da kurtulmuştu. Yığın bu gibi değişimlerle avunuyordu. Özgürlüğe kavuştuğunu sanıyor, kimi politikacıları sırtında taşıyor ve gırtlağı yırtılıncaya kadar bağırıyordu: "Yasa! Var ol!" diye. Ulkede "Bırakınız yapsmlar! Bırakınız geçsinler!" dönemi başiamıştı. Vurgun dönemi otuz bu kadar yıldır, gittikçe korkunçlaşarak sürmekte. Emekçiden ve ırgattan gayri hemen herkes vurgundan yararlanma yolunu deniyor. Türkiye'nin gidişini, dış güçlerin çıkarlarıyla eşitleştirerek yöneten ünlü işadamlanmız seçim yoluyla ülke yönetimini ele alan partinin adı ne olursa olsun, çıkarlarını korumasını iyi biliyortar. Günümüz Türkiyesi'nde gidişi tek sözle açıklayabiiiriz: Umutsuz! Kol ve kafa emekçileri ekonomi koşullarının ağırlığı altında ezilirken, işbaşındakiler, düşünceyi ve düşünen kafayı büsbütün yok etmek çabası içindeler. İlhan Selçuk'un sözteriyle: "Düşünüyorum, öyleyse vurun!" yolundalar. Karnı aç yığınlar, kafasının içi kararttlmış okuryazarlar, düşünce yanı törpülenmiş neme lazımcıiar! Hepsinin üstünde holding babaiarı, Amerikan modeli "vakıflar" ve ANAP buluşu "fon"lar... Günlük ekmeğini zor elde eden emekçinin iki bin liraya bir kitap almasını isteyebilir miyiz? Ülkeyi yönetenlerin emekçilere uyguiadığı dolaylı baskılardan bir başka örnek: İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra burjuva kültür ülkelerinde isteksiz de olsa emekçiden yana kimi olumlu uygulamalar oldu. Çaltşanların durumu biraz düzeldi. Yıllık paralı izinler, haftalık çalışma süresinde indirimler, sağlık kurallannda olumlu adımlar görüldü. Serpintileri Türkiye'de de görüldü. Sosyal sigortalann kapsamı ve sendikalaşmalar genişletildi. Sigortalı' emekçilere konut yapma olanaklan getirildi. Sosyal Stgorta Kurumu'nun yüzde dört gibi düşük faizle verdiği konut kredisi ve belediyelerin yirmi yılda ödenmek kolaylığıyla sağlanan arsalarla emekçiler konut edinmek mutluluğuna kavuştu. Ne var ki, bu mutluluk uzun sürmedi. Özellikle şu son yıllarda emekçilerin konut edinmesi olanak dışı. Taşınmaz mallar öylesine fırtadı ki, 60 metre karelik bir konutun 20 milyona satıldığı görülüyor. Bununla da yetinilmedi. 1950'li yıllarda yirmi yıl taksitle (arsa parası içinde) yetmiş bin liraya satın alınmış bir sosyal konut için yılda 160.000 lira vergi alınıyor. Konut sahibi emekçinin iki aylığı tutarında. Oysa emekçilerden vergi alınmaz. Çalışma bakanlarımız Konuya ilgi duysalar, emekçinin taşınmazının ancak bir satış durumunda günün değerlerine göre vergilenmesini akıl ederlerdi. İki bin liraya kitap! Yirmi milyona sosyal konut! Bankalara milyarlar takan ünlü işadamları! 1987 Türkiyesi'nde kültür ve emek cezalıdır. Güzel insanlar kimler? Doöan öz, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Türkler, Orhan Yavuz, Akın Ozdemir, Cevat Yurdakul, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Doğanay, Bedri Karafakioğlu, Bedrettin Cömert'in dosyalanndaki karanlık gerçekler, insan olan herkesin yüreğine çöküyor; Ümit Sezgin bu konuyu kitabında irdeliyor; karanlığı deşmeye çaltşıyor. Fatma Çakır'a bu ortamda kimsenin iş verebileceğini sarv mıyorum; mektubunu yaşadığımız dönemin ve toplumun karakterini bir kez daha damgalamak için yayımladım. Oğlumuz, Ağabeyimiz, kardeşimiz l'inci ölüm yıldönümünde saygı ve sevgiyle anıyoruz. AİLESİ AJNMA EMİN ERElVi Milyon veriyor lOadet TÜRKİYE GAZETEÖLER SENDtKASL TGS 1 Odet 1O.OOO.OOO TL 2 a d e t 5.OOO.OOOTL 1.OOO.OOOTL lOOadet 1OO.OOOTL 25 a d e t 5OO.OOO TL 5 O a d e t 25O.OOOTL "TÜRK CEZA KANUNU ÖNTASARISI VE BASIN" (PANEL) PROGRAM: 13.30 Açıüî, OKTAY KURTBÖKE 13.4$ PANEL YÖNETEN: NAİL GÜRELİ KATILANLAR: Prof. Dr. SULHİ DÖNMEZER Prof. Dr. EROL CtHAN Prof. Dr. ÇETİN ÖZEK Gazetec.Yazar UCUR MUMCU VER: Btıın Sarayı Km: 2 Cafaloilu Burhuı Felck Koorcruu Salonu TABİH: 14 N u u IM7 SAAT : 13.3011.00 Her 2 boş \^\\\'^IL\ HH Makarna poşetine bir sans numarası Son postalama tarihi 15 Mayıs 1987dir. Çekiliş 1 Haziran 1987 de noter huzurunda yapılacaktır. Gönderin Kazanm PİYALECİLER KAMPANYASI MaktaşMakamacılıkveTic.T.AS. PK 11 35011 BAYRAKLI İZMİR Bu kampanyaya Pıyfte. MaMaş. A^daş, Tumgıda ve Modaıans mensuplan ıs«rak e d e ı m Sanavi ve Ticaret Bakanlığı'ıun kısmi kredi desteği ile Kooperatifîmizin sorumluluğu altında yapılacak olan 202 işyeri, çırak okulu ve sosyai tesislerden müteşekkil Batman Küçük Sanavi Sitesi inşaatı. Bayındırlık ve lskân Bakanlıgı birim fiyatları ve 8/2Î74 sayüı Kararnameye tabi olmak kaydıyla kapaü zarf usultt ile ihaleye çıkarunuşür. 1. Ihale 29.4.1987 günü saat 10.30'da Sanavi ve Ticaret Bakanlığı'nda yapılacaktır. 2. Söz konusu işin 1987 yüı birini fıyatlanca göre birinci keşif bedeli 2.475.087.158. TL. olup, adı geçen iş için ilgili kooperatife hitaben ahnacak limit içi geçici teminatı 74.252.615: TL. sıdır. 3. İhaleye katılmak isteyen ışürakçiler ihale dosyasıru Kooperatif Başkanbgımızın Sanayi Sitesi No: 53 Batman/ SİİRT veya Sanayi ve Ticaret Bakanhğı Kücük Sanaüar ve Sanayi Bölgeleri ve Siteleri Genel Müdürlügtl Malı işler Şube Müdürlüğü'nün A Blok 3. kat 317 nolu odasından 150.000: TL. bedeli mukabili makbuz karşüığında temin edebilirler. 4. Iştirakçilerin ihale dosyasında belirtilen sartlar dahilinde; A) Dış Zarfa: a) İhaleye katılmak üzere İhale Komisyonu Başkanlığı'na hitaben yazılmış dilekçe. b) Kanuni ıkametgah belgesi. c) Bayındırlık ve Iskan Bakanhğı'ndan almış olduğunuz en az keşif bedeli kadar (B) grubu müteahhiüik karnesinin aslı, d) 1987 yıh fiatları ile, bir taahhütte bu işin keşif bedelinin yansı kadar resmi ve benzer bir işi bitirdiğine dair iş bitirme belgesinin aslı ile bu belgeyi tevsik edici son hakediş ve geçici kabul tutanağı aslı, e) tşin keşif bedelinin %10 oranında tıakit teminat kredisi ile VolO oranında teminat kredisine ait Banka referans mektubu. 0 tlk ilan tarihinden sonra alınnuş ticaret odası belgesi. g) özel tdari Şartnamede belirtilen yapı araçlan ve teknik personele ait Noter tasdikli taahhütname. h) Son iki yılda yapılan işlere ait taahhüt bildirisi, ı) tşyerinin görüldüğüne dair Kooperatifımizden ahnacak yer görme belgesi, k) Keşif bedelinin °7o3 oranında limit dahili geçici teminat mektubu, 1) İmza sirküleri, konacaktır. NOT: (c) ve (d) maddelerindeki evraklann Noter tasdikli fotokopileri eklenecektir. B) Iç ZarFa: a) Üzerinde fırmanın adresi yazılı mühürlü zarf içerisinde teklif mektubu, konacaktır. Yukanda şartları ihtiva eden ihaleye müracaat dosyalannın engeç 29.4.1987 günü saat 10.00'a kadar Sanayi ve Ticaret BakanlığYnın A Blok 4. Kat 421 nolu adresindekj thale Komisyonu Başkanhgı'na makbuz mukabilinde teslim ediimesi gerekmektedir. Müracaat dosyaları ihale komisyonunca 29.4.1987 günü saat 10.30'da incelemeye ahnacak, bilahare yeterli görülen fınnalann teklif mektuplan aynı günde Komisyonca tespit edilecek saatte firmalann huzurunda açılacaktır. Kooperatifimiz thale Kanununa tabi olmadığından Komisyon Yeterlik Belgesi verip vermemekte ve ihaleyi y'apıp yapmamakta, ertelemekte veya dilediğine vermekte serbesttir. Postadaki vaki gecıkmeler ve telgrafla yapılan başvurular kabul edilmez. Keyfıyet ilan olunur. SINIRLI SORUMLU BATMAN KÜÇÜK SANAYt SÎTESİ YAPI KOOPERATtFİ . BAŞKANLIĞI'NDAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle