19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 10 NİSAN 1987 Kasap ihracatı Düğün takısma smır KONYA («.«.) Konya'nın llgın Uçesine bağlı Barakmuş!u köyunde düğun takılan sınırlandınldı. fhtiyar heyeti ile imam ve ilkokut müdürünön de kaüîdığı toplanuda ahnan karara göre, evlenmek isteyen gençier bundan böyte geline 50 gramdan fazla ahuı takamayacak. Genelev kadınlan GAZtANTEP (Camlıarlyet) GeneJevde çalışan 75 kadıru AIDS konusunda eğttmek amacıyla Saglık ve Sosyal Yardun Mud&rlüğfl salonunda konferans verildi. Saghk MfldOrfi UJ«r Görragenç, "Ifcbsn zoramlo hastriıkbBd»''sayüan AIDS konusuuda hayat kadmlanoı egitmek amacıyla başlaolas çalışmaiann sürdürükcejini söyledi. ANKARA (a.a.) Mimar Sinan 399. ölüm yıldönümünde Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi bahçesindeki anıtı önünde törenle anıldL Mimar Sinan Haftası da dünbaşjadı. DTCFdeki törende konuşan Mimarlar Odası Ankara Şube$i Başkanı Mehmet Kibar, Sinanın dünya mimari tarihinde ölümsüz eserJeriyle yer alan evrerjsei, çağdaş ve toplumcu bir mimar olduğunu vurguladı ve "Sinan, Türk mimarisine bıraktığı çok çeşitli sayıdaki eserlerinin tümünde kişiliğini, gttcüntt, mimari yeteneğini kanıtiamı$tır" dedi. ikiDoğudan, ikiBatıdan Çalıştıklan sirkle birlikte Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Carmen Georgescu (yukanda) ve Julia Catriniou adh iki Rumen jtmnastikçi, New YorkHa Amerikan makamlanna başvurarak sığınma hakkı istediler. Öte yandan ABD'li asker Wade Roberts ve Batı Alman nişanası Petra Neunumn da (aşağıda) Moskova'da, Sovyet makamlanna başvurarak siyasi sığmma isteğinde bulundıüar. ERGANİ (Cnmauriyet) Hac başvunılannın ardından, İş ve Işçi Bulma Kurumu Diyarbakır Bölge Müdürlüğü*nun Kâbe'de kesim yapmalan için hacı adaytarıyla biriikte Suudi Arabistan'a kasaplann 4a gönderileceğini açıklamast uzerine, çok sayıda kasap başvuru için sırayagirdi. Doğramaeı'nın sağlığı ANKARA (a.».) Yüksek Oğretim Kunılu Baskanı Prof. Dr. îhsan Doğramacı, bacağının iki ay daba alçıda kalaca ğını ve bu siireyi /atakta geçireceğini bildirdi. Prof. Dr. Doğramacı, Hacettepe Ünivershesi Çocuk Hastanesi'nde yattığı özel bölümde sajlık durumunun çok iyi olduğunu, bacağının alçıdan çıkanldjktan sonra çeküecek fiimde kemikîerde kaynama görüldüğü takdirde kolluk değneği ile dolaşabüeceğini bildirdi. Teksas'tan yemek ödülü ANKARA (a.a.) ABD'nin Teksas eyaletinde bulunan "Girişimci İşadamları Dernegi"nin her yıl çeşitli dallarda dağıttığı "Uluslararası Altın Taç" ödülü, gastronomi dalında bu yıl bir Türk lokantasına verildi. Alınan bilgiye göre, derneğin her ülkede bulundurduğu "lezzet ajanlan" lokantalan gezerek servis, yemek kalitesi, temizlik yönünden not veriyorlar. Tekstil, turizm, lokantacılık, halıcılık, kozmetik gibi dallarda her ülkeden bir kuruluşu ödüllendiren dernek, Ankara'daki Chez Le Belge (Belçikalının Yeri) adh restorana "Ulusiararası Altın Taç Gastronomi Ödttlünii" kazandığını bir telgrafla bildirdi. Chez Le Belge'nin sahipleri Sadık, Sefa, Ramazan ve Ferit Görgiilü kardeşler, geçen hafta Madrid'de odüllerini aldılar. Ceviz yanşması * « Evren'den armağan Foto Muhabirieri Derneği, CumhurbaşkanıKenan Evren'tn öneriaüzerine "FotoğrafMakineleriMüzesi"oluşturacak. Evren, 34yılönceikibuçuk liraya satm akuğıfotoğrafmakinesini bu müzeye konulmak üzere Foto Muhabirieri Derneği'ne armağan etti. Demek Başkaru Bülent Hiçyümaz, bu makînenin, ohısturulacak müzede en baş köşede onurla saklanacağuu söyledi. Cumhurbaskanı Evren, Foto Muhabirieri Derneğihe geiişinde, demek yönetküerine,fotoğraf makineleri müzesi oluşturmalarvu önermişti. Evren, fotoğrafçekmeyi çok sevdiğini kaydederek 1953 yütnda iki buçuk liraya Braun Paxette marka bir makine satm aldığını ve bu makineyi halen sakladığıru bildirmişti. YALOVA (aJL) Tralova'da "Madanüı Vakfi" tarafmdan 15 Kasun 1987 tarihinde Türktye gertelinde ceviz yansması düzenlenecek. Turkiye'de en iyi cevizin nerede vetiştirildiğini saptamak ve bunu tohuraluk olarak dcğerlendirmek için duzenlenen yarışma. ziraat yüksek mühendislcrinın gözetiminde gerçekleştirilecek. Valüiklere bu konuda gondcnlen bir yaada, yarısma konusunda üreticiiere bilgi verilmesi istendi. HABERLERIN DEVAMI OLAYLARIN ARDENDAKI GERÇEK UĞURMUMCU GOZLEM Dış borç çığ gibi Türkiye'nin dış borç bileşiminde 1980 yıhndan itibaren kısa vadeli borçların toplam içindeki payı artarken, 1995 yılında, her yüz dolarlık borçtan 48'inin kısa vadeli olacağı hesaplandı. Türkiye, 19871993 dönemi boyunca her yıl 5.5 milyar dolar dış borç ödeyecek. ANKARA (Cumhuriyel Bürosu) Türkiye, 1986 yılı sonu itibarıyla her yüz dolarlık döviz gelirinin 37 dolannı dış borç ödemesine ayırmak zorunda kaldı. Ülkede üretilen milli gelirin her yüz lirasının, 8 lirası da yine dış borç ödemesine gidiyor. 1980 yıhndan bu yana yürürlükte olan dış kaynağa da>alı büyüme modelinin faturası su üstüne çıkmaya basladı. 1980 yılında yıllık döviz gelirinin yüzde 24'ünü dış borç ödemesine ayıran Türk ekonomisinde, 1986 yılında bu oran yüzde 36.8'e yükseldi. Dış borca aynlan döviz gelirleri, 6 yılda yüzde 53 oranmda büyüdü. Yühk dış borç ödemelerinin gayri safı milli hasıla içindeki payında da benzer bir artış izlendi. 1980 yıhnda gayrisafi milli hasılanın yüzde 2.4'ü tutanndaki yıllık dış borç ödemesi, 1986'da yüzde 8'e çıkü. Böylece yaklaşık 3 katına yükseldi. OECD raporuna göre, Türkiye'nin önümüzdeki 8 yıllık dönemdeki dif borç ödcmelerı daha da artacak. Ekonomik tşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı tahminleri, 19871993 döneminde Türkiye'nin her yıl 5.5 milyar dolar tutannda dış borç ödemesi gerçekleştirmek zorunda olduğunu gösteriyor. Toplam dış borç yükünün 1990 yılında 35 milyar dolara, 1995'te de 37.5 milyar dolara yükseleceği hesaplanıyor. 1990 yılında ulaşılan dış borç düzeyi, 1980 yıiına göre yüzde 115'lik bir arüşı sergüeyecek. 1995'te iseTttrkiye'nin dış borç yükü 1980'e göre yüzde 131 artmış olacak. Yükselen dış borçlann vade kompozisyonundaki değişme de dikkati çekiyor. 1980 yılında kısa vadelılerin toplam dış borç yükü içindeki payı yüzde 15.4 düzeyindeydi. 1986 yılında iki katına çıkan ve yüzde 30.4'e ulaşan bu oranın 1990'da yüzde 42.3'e, 1995'te de yüzde 48.3'eyükselmesi bekleniyor. Yani 1995'e gelindiğinde toplam dış borçlanmızın yansı kısa vadeli borçlardan olusacak. (Baştarafi 1. Sayfada) mize "minnet" borcumuz varmış gibi davramlması, yabancı bir devletin "harimi ismetimiz"e buyur edilmesi, VVashington'un bütün isteklerine büyük özyerilerle "evet" denmesi düşündurücudür. Türkiye gerek NATO'da, gerek ABD'nin Ortadoğu'daki konumunda büyük yükümlülükler üstlenmiştir. Buna karşıhk ne görüyoruz? ABD, Türkiye'ye yönelik tutum ve davranişlaruıda olumsuzluk üstüne olumsuzluk yükleyen bir siyaseti sürdürmekte, kimi zaman bir "husumet"i vurgulayan kararlara yö'nelebilmektedir. Ermeni davasından sonrâ Kürt sorununun da bu kapsamda Amerikan resmi betgelerine geçtiğini Sedat Ergin arkadaşımızın dünkü Cumhuriyet'te yayımlanan haberinden Türk kamuoyu öğrenmiş bulunuyor. Amerikan kredi ve askeriyardımlarımn kısılması, Türkiye'ye silah akışında Yunanistan'ın yediye on ipoteğinin sürmesi, verilen sUahların kullamm alanlarının koşullara bağlanması ve Kongre kesiminde sıcak tutulan sözde Ermeni soykırımı tasarısından sonra bir yeni adım daha atılmıştır. Güneydoğu Anadolu'ya yönelik bölücü siyasetin ABD Dışişleri Bakanlığı raporlarmda ilginç bir açıdan ele alınışı ne anlama gelmektedir? Müttefikimiz Amerika'mn Türkiye'ye dönük tutum ve davranışlanmn hesabı yapıldığında, toplam çizgisinin altında görünen nedir? Öyle görünüyor ki Turkiye'de bu hesabı yapabilecek bir hükümet olusmadan, soru havada kalacaktır. Ancak, Türk halkı o hükümeti de oluşturabiiecek bir ulusal bilince sahiptir ki, bunda kimsenin kuşkusu olmasın. * * • IPI (Baştarafi 1. Sayfada) Dün Atina'da yabancı basın için olağan basın toplantısını düzenleyen Rubattis, Ege kıta sahanhğının tayin edilmesi için Türk hükümeline Lahey Adalet Divanı'na gitraeden önce hukuk uzmanlan düzeyinde ön görüşmeler başlanabileceğirun önerildiğini ifade ederek, Papandreu'nun önceki gün PASOK meclis grubundaki konuşmasında. "Btz gizli diplomasi yapmıyoruz. lara tersine olanaklann izin verdiği koşullar altında konuşma>a ga>rel gösteriyoruz. Ancak iki iılke arasında jalmz goruşmderi öngören ön araştınnalar surerken bunun basına yanaülmasında hiçbir yarar görmüyonım. Çıinku o zaman diyalog Tiirk ve Yunan gazetecileri arasmda olacaktır ki, bu da her şeyden beter bir dunımdur" dediğirü ammsattı. öte yandan, Dışişleri Bakanlığının önceki ak$am Papandreu Akıman görüşmesinden önce yaptığı açıklamaya hükümetten hiçbir tepki gelmediği gibi gazeteier de bunun haberini yorumsuz olarak yayımladılar. Akımarfla (Baştarafi 1. Sayfada) Olmasına olur ama yann, öbür gün bu tür ilişkiler, ANAPın başına iş açmaz mı? Açar. "Açmaz" demeyin, burası Türkiye.. "Pefd" diyeceksiniz: Niçin oçar?" Şundan açar: "Faisal ve Al Baraka" Islami kurallara göre çalışan finans kuruluşlandır. Bunda bir şüphe VBT mı? Yok. "KAr ortakhğı" gerçi 'faiz"\n başka türüdür. "HllfH şeriyye"dir, şudur, budur; bunlan da şimdilik bir yana bırakryorum. Devlet Yatınm Bankası, "iktisadi devlet taşekkulü" statüsünde bir devlet kuruluşudur. Bundan da hernangi bir şüphe var mı? Yok. Bu banka, KİT'lere kredi sağlar; bu amaçla garanti verir. Görevi budur. Bu iki konu aydınlığa kavuşmuşsa, üçüncü konuya girebiliriz. Üçüncü konu, Türk Ceza Yasası'nın 163'üncü maddesidir. önce maddeyi, her bir sözcuğun uzerinde durarak ve düşünerek okuyalım: LaHdiğe ayton otarak, devkıön sosyal veya ekortomlk VBya siyasi veya hukuki temel düzenini, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teskil, tanzim veya sevk ve Idare eden kimse, sekiz yüdan on baş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandınlır. Bu maddedeki sözcükler her biri uzerinde düşünülerek, tane tane okunmuşsa, herhalde, şu sözcükler dikkatlerden kaçmamıştır. . . Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuk düzenini, kısmen de olsa dini inançlara uydurmak amactyta.. Böyle yapılırsa ne olurmuş? Bunu yapanlar, sekiz yıldan, on beş yıla kadar hapsolurmuş... Allah saklasın, Allah kimsenin başına böyle bela vermesin.. Vermesın, vermesin ama bu madde Ceza Yasası'nda öyle "kapı gibi" duruyor. Durduğunagöre, "Devletkı ekonomiktemeldüzenini...Kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak" suçtur. Bu konuda hiçbir şüphe yok, suçtur. Devlet bankalannı, dinsel amaçlı finans kurumlanna ortak etmek, "devletin ekonomik temel düzenini kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurma" suçudur. Hiç şüphe yok; böyledir. Ya bu yasa maddesini kaldıracaksınız, ya bu yasaya uyacaksınız.. Başka çaresi yok. 163'üncü maddeyi kaldırmadan "Al Baraka" ve "Faisal Finans" gibi "dinsel esas ve inançlara" göre çalışan Suudi kökenli kuruluşlara devlet bankalannı ortak edemezsiniz.. Bunu yapamadığınız gibi Vakıflar Bankası'nı bu finans kurumlannın birer şubesi gibi kullanamazsınız. Haydi, 163'üncü maddeyi kakjırdınız. Bu dayetmez, maddenin aynısı anayasada da yer alıyor. Anayasanın 24'üncü maddesinin de degiştirilmesi gerekir. Gerekir çünkü, bu madde de "devletin ekonomik temel düzenini kısmen de olsa din kurallanna dayandırma"y\ yasaklamaktadır. Biz yaptık, oldu... Yaparsanız olur, olduğunu sanırsınız, amaolmaz, bizden uyarması: Bu ülkede laiklik ile oynamak çok tehlikeli bir iştir. Başınızı sonra çok duvarlara vurursunuz. Yapmayın, etmeyin; şu uyanlanmıza kulak verin... Belediye Başkan VekUi Halil Karagöz (oturan) ile kardeşi Ibrahim Karagöz, dün akşam "tehdit"i açıklıyorlar. Aktaş'tan Vüşvet ifşaatı'na (Baştarafi 1. Sayfada) si'nde yapılan grup toplantısından sonra, ANAP'tan istifa ettiğini belirten ve gazetelere açıkladığı olaylann gerçek olmadığıru ifade eden iki mektubun, baskı ve tehdit altında kendisine imzalatıldığmı söyledi. ANAP'lı Belediye Başkan Yardıması Halil Karagöz, "Hürriyet" ve "BuKar" gazetelerine yaptığı "ifşaat"ta, Başkan Tahir Aktaş'ın Çorlu'ya bağh Marmara Ereğlisi sahilinde, 5. Kolordu Askeri Kampı'nın yanında bulunan 35 dönümluk arazinin belediye tarafmdan saun alınması için arsa sahibi Firuz AJbak'tan 150 milyon b'ra rüşvet aldığını iddia etmişti. Karagöz, satıştan belediye tarafmdan vazgecilmesi dunımunda, arsa sahibine ödenecek 500 milyon lira tutanndaki garanti çekinin, Aktaş tarafmdan kendisine zorla imzalaüldığını ve çeklerin şu anda emanet olarak ANAP Eminönü eski llçe Sekreteri N«d Seviat'te bulunduğunu söylemişti. Bu arada rüşvet karşılığı alınmak istenen arsanın asıl sahibinin ünlü "baba'Mardan Fevzi Öz olduğu anlaşıldı. Fevzi Öz, M. Ereğlisi'nde tamamı 92 dönümluk bu araziyi 2 Mayıs 1986'daki icra satışından 297 milyon liraya satın almıştı. Tapu kayıtIarında arazinin yaklaşık ücte birlik bölümü Fevzi öz'e, geri kalan hisselerin de yine Fevzi Oz'ün aile şirketleri "NeTeUi Madencilik, Turizm, Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti." ile "öksüzoğullan lç ve Dış Ticaret Ltd. Şti."ye ait olduğu belirlendi. Ancak, belediyeye yapılan satış teklifınden bir gün önce, 19 Mart 1987'de arsanın iki şirkete ait olan hisselerinin, Fevzi öz'ün şoförü olduğu bildirilen Firuz Albak'a 215 milyona satıldığı anlaşıldı. Satıştan bir gün sonra Firuz Albak tarafmdan Eminönü Belediyesi'ne verilen satış teklifinin ardından, Belediye lmar Müdürlüğü tarafmdan arsa uzerinde yapüacak tesisleri gösteren avan projenin de hazırlanmasına karşın; Başkan Aktaş tarafmdan arsanın alımından vazgecilmesi üzerine Karagöz, ifşaatlarda bulundu. Karagöz'ün açıklamaianndan sonra, arsanın alınmaktan son anda vazgeçilmesinde Aktaş'la Fevzi ö z arasındaki bir anlaşmazlığm rol oynayıp oynamadığı soru işareti olarak kalıyor Eminönü Belediye Başkanı Tahir Aktaş, dün sabah kendisiyle konuşan Cumhuriyet muhabirine "EminöBÖ Bdediyesi'nde hiçbir kannnsnz iş yapdmadıgını ve gazetderdeid yayvM MloKsİDden sonra bir açıkla•• yapacatını" söylemekle yetindi. Anakent Belediye Başkaru Bedrettin Dalan ise, "Bo, TabJr Aktaş'ın şaha mesetesklir. Içisieri Bakınlıgı müfettisleri olayı çözerier" dedi. ANAP lstanbul İl Orgütü, Aktaş'la ilgili rüşvet iddialarını görüşmek üzere dün akşam olağanüstü bir toplantı yapa. Toplannda, Haül Karagöz'ün iddialanyla ilgili kendilerine ulasan dosya uzerinde duruldu. tl Sekreteri Cengiz Zengin, Halil Karagöz'ün partiden kesin ihraç istemiyle tedbirü olarak il disiplin kuruluna sevkine karar verildiğini belirtirken, Tahir Aktaş'la ilgili rüşvet iddiaiannın da ANAP Genel Merkezi'nden gelen raüfettişler ve tçişleri Bakanlığı yetkililerince inceleneceğini söyledi. Tahir Aktaş'ın saat 13'te ANAP'ü meclis üyelerini "grup toplaansı" için belediyeye çağırdığı bildirilirken, Karagöz'ün makam arabası, Aktaş'm emriyle aiındı. Karagöz'ün de grup toplantısma katıldığı, ondan sonra 2.5 saat süreyle "beiediyedc mahsur kalarak tebdit edUdigi" bildirildi. Bu konudaki iddialar dün akşam gazete burolanna telefonla yapıldı. Çakmakçılar Yokuşu'nda "Biiyük Yeni Han"da lstanbul Odabacılar Esnaf Derneği'ne çağnlan gazetecileri kalabalık bir esnaf grubu karşıladı. Daha sonra gelen Halil Karagöz'ün son derece dalgın ve kesik kesik konuştuğu gözlenirken, Ankara'dan gelen ağabeyi ve diğer yakınlan tarafmdan kendisine belediyede yediği yemeğe ve içtiği çaya ilaç katıldığı için hâlâ kendisine gelemediğini söylediler. Belediyede sorguya çekildiği odada başından geçenleri tam olarak hatırlayamayan Halil Karagöz, gazetecilerin ısrarh sorulan karşısında şunları anlattı: "Birtikte gittigim arkadaslaruu içeri almadüar. Grup odasun <kf»da ise, Tahir Beyin akraba ve adaav lan bckliyordu. Benim istifam isteniyordu. Bu arada yemek yedlk, çay içtik. Açıkça, üzerimde baskı ve tehdit vardı. Suçuma razıyim dedim, rüşvet vardı açıkladım dedim. Ehşan cıkmak istedim, çıkarmadüar. AçıkJamatannıın dogru olmadı|uM bdirten roektubu ve istifamı imzalamazsam kapıdan degil, camdan çıkarsın dediler. Sonunda her ikisini imzalamak zorunda kaldım." Karagöz'ün açıklamalan sırasında, odada bulunanlardan bazılan "Niye silah tehdidiyle imzaiadıgım soylemiyorsun?" diye çıkıştılar. Bu arada belediye binası önünde bekleyen Günaydın muhabirinin bina önündekilerin resmini çekmesi üzerine Aktaş'ın adamlannca tartaklandığı bildirildı. Askeri kimlik kartımı yitirdim. Geçersizdir. MERAL A&LANKA YA (Baştarafi 1. Sayfada) seleyi halletmek istiyorsanız, ş bir yaklaşımla bakmanu lazımdır. Çözüm yollan arayalım. Hetn meseleyi çözmek için sadecc kıta sahanlıgı değil, başka meselekre de bakmak lazuı" şeklınde konuştu. Özal, bu ifadesiyle Türkiye'nin Uluslararası Adalet Divanı'na gidilmesine yanaşmayacağını ve başka yollar uzerinde ısrarh olacağını, aynca sorunları yalnızca kıta sahanhğından ibaret görmediğini, diyalog sürecinde hava sahası ve karasuları gibi sorunların da ele alınması gerektiğini Ustu kapalı bir şekilde duyurmuş oldu. Özal, aynca Papandreu'nun mesajının incelendiğini de kaydederek, "Bir müddet tizerinde çalışüktan sonra crvap vereceğiz" dedi. PAPANDREU'YA ÇtÇEK ATTI Başbakan Özal, bu konudaki açıklamalannı dün TBMM'de Parlamento MurTabirleri Derneği'ni ziyareti sırasmda yaptı. Özal'ın açıklamalan sırasında Papandreu'ya sıcak mesajlaı göndermesi ve uzun bir zamandan bu yana ilk kez Yunanlı muhatabını övmesi dikkat çekti. özal, Papandreu'dan söz ederken kendisi için, "kıvrak adam", "iyi politikacı" gibi sıfatlar kullandı. özal, Yunan Başbakanı'nın polinkaalığını ve "kıvraVJtgını" överken, kendisine seçimleri kazanabilmesi için taktikler vermekten de geri kalmadı ve "Papandreu, üçüncü defa secbB kazanmak istiyorsa, Turkiye ile •riuasebetleri gerginleştirmesinde 4c(il, banşa götürmesinde yarar vanhr" şeklinde konuştu. Başbakan Özal, açıklamasında Atina'ya "güven duygusu" aşılamaya da çalıstı ve şöyle devam etti: •» »• "Yunan halkının Türkiye'deo çekiunesi için hiçbir tarihi gerçek yoköır. Şu yayılmış, Yunanistan'a bir Türfc taamızu olacak, Turkiye Yuna•tatan'a lecavüzedecek.. 1830dan bu jmaa tek bir tnisali yoklur. Türkiye Vraanistan'a tccavuz etmemiştir. Hadtseler tam tcrsi olmustur. Goruşmeler başiarsa. şunlara da bakmak lanm. Milletimize, halkımıza, birbiri•lize düşmanlık mı aşılıyoruz? Okul Idtaplanmızda >anuşlar mı ogretiyornz? Belki sebepler buradadır. Mesek biraz daha geniş çapta müzakere ediimelidir.." özal, bir gazetecinin "tleride Papandreu ile göriişür müsüniiz?" şeklindeki sorusunu yanıtlarken de, "Daha işin o kadar başındayız ki, çok üerisini soruyorsunuz. Bakahm, •lyalog baslayacak mı? Göruşmeler şozitif giderse, tabii yüksek seviye6e bir araya gelme de olur" karşılığını verdi. ö t e yandan, Hükümet Sözcüsu ve Devlet Bakanı Hasan Celal Güzel de dfin düzenlediği basın toplantısında TürkYunan iliskilerindeki gelişraeler hakkında açıklamalarda bulundu. Güzel'in açıklamalan sırasmda iki Alke arasında kı diyalog havasının fürdüğünü vurgulaması dikkat çekti. Güzel, aynca Türkiye'nin Ege somnlanna ilişkin görüşlerini bir kez daha vurguladı. Güzel, bu çerçevede sorunlann ancak ikili görüşmelerle ve hakkaniyet ilkesine göre çözümlenebileceğini belirtti ve diyaloğun divana gidilmesi halinde hazırlanması gerken "lahkimname" konusu olarak izah edilmesimn Ankara açısından mümkün olmadığıru duyurdu. Güzel, "Netice alabüroek için gayretlerimize devam edeceğiz. Karşıhklı diyalog olmadan sadece Ege meselesiade değü. tüm dış meselelerde bir sonuca ulaşılabileceğini duşunmüyoruz. Kabul edilmesi gerekir ki, en medeni tavır da budur" dedi. Atina ile Ankara arasında mesaj diplomasisi surerken, Dışişleri Bakanlığı, iki Yunan jetinin Türk hava sahasını ihlal ettiğini bildirerek, Yunanistan'a bir gün içinde ikinci kez sert bir nota verdi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan acıklamada, Yunan uçaklannın, dün akşam üzeri Gökçeada uzerinde Türk hava sahasını 8 mil derinliğe kadar ihlal ettikleri belirtildi. Ankara ANKARA...ANKA MUŞERREF HEKİMOĞLU Güneşli Saatler... Bir nisan sabahı Güneş'i anarak parladı saatler, önce kahkahalarla, sonra yeni ufuklara dogru kanat çırparak... Turan Günoş de bu günü yaşasaydı, diye düşündüm. Nasıl gülumserdi kimbilır! Yaşama sevincini sürdürmenin mutluluğunu duyardı. Konuşmalar boyunca karşımızda duran resimleri giderek caniandı gibi geldi bana... Güneş gününe katılan kalabalık beni aynca etkiledi. Dışişleri Bakanı'nın eşi Zehra Hakfoğlu, İnönü'nün kızı Özden Toker, Demokrat Parti'nin ilk Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü'nün kızı Beyhan Köprulü, AP hükümetlennin Dışişleri Bakanı ihsan Sabri Çağlayangil, başta uzun yıllardır politikanın dışında yaşayan Raif Aybar, kimi Hürriyet Partililer, eski CHP'liler yeni SHP'liler, sonra da eski ve yeni Mülkiyeliler... Oğretim üyeleri ve ögrenciler... Sözün kısası, Fransız Kültür Merkezi salonlarına stğmadı Güneş'i selamlamaya gelenler. Elbet gelmeyenler de var. Örneğin eski Dışişleri Bakanlarından Hasan Esat Işık'ı göremedim, bir dönemi Güneş ile birlikte yaşayan kimi CHP'lileri de. Onları da gözüm aradı doğrusu. istanbul'dan yalnız Ilyas Seçkin gelmiş galiba. Çay içerken konuştuk. Yaş yetmiş, politika bıtmiş, ama anılar bitmiyor, dedi, gözleri parlayarak. Turan Guneş'e dönük anılar herkesin gözünü parlattı doğrusu. Sevecen, gülecen kişiliğine yaraşır bıçimde bir anma töreni, tüm konuşmacılar insancıl bir yakjaşım içinde... Eşi Nermin Güneş önümde oturuyor, kızı ve damadı hiçbir yerde oturamıyorlar... Ama sonunda çok güzel bir yere oturdular belleğimizde. vaktiyle "Ayşe tabte gıtstrf sözleriyle siyasal sözlüğümüze yerleşen Ayşe Ayata, Güneş'i pariatan bir kız, bilim dalında iyi bir yerı, kuşağının görev ve sorumluluğunu bilinçlenen çabaları var. O toplantının beni çok etkileyen yani bu doğrusu. Ölümün hüznünü bir şeyler üreterek, bir şeyler yeşerterek dağıtan elleri seviyorum. Turan Feyzioğlu'nu uzun süredir görmedim, dinlemedim. Profesör, Nermin Abadan Unat, İstanbul'dan Profesör ŞerifMardn ve Büyükelçi Semih Günvertn konuşmalannı o yönetti, adaşına dönük anıları da tazeledi... Elli yılın anılarında çok hoş bölümler var. Galatasaray'daki öğrencilik yıllarından başlıyor, 1980'lere doğru geliyor, elbet inışleri, çıkışları, akları, karalan da var. Ama bir şey dikkatimi çekti. Turan Güneş eski dostluklan sonuna dek sürdürüyor. Siyasal savaştaki yol aynmları, eski bir dosta bakışını değıştirmıyor. öğle yemeğıni vVashington lokantasında Raif Aybar ile birlikte yerken, Güneş'ın bu özelliğini daha kapsamlı hissettik. Nllüter ve Aydın Yalçın'dan ilk forum anılarını dinleyerek. Sonra Hürriyet Partisi'nden söz ettik biraz. Masada 1950'lerden rüzgârlar esti. Ekrem Alican'ın, Fethi Çelikbaş'ın adı da geçti, elbet değişik çağrışımlaria. Bir siyasal eyleme damgasını vuran "ispat hakkı" olayından söz ettik, Ekrem Alican'm yazdığı anılardan. Raif Aybar da anılannı yazmalı bir gün. Bu tür kişiler siyasal sahnede "müzelik" bir niteliğe dönüştü artık. Genç kuşaklar onları da tanımalı, nasıl bir savaş verdiklerini öğrenmeliler. öğleden sonraki oturumda P/raye Bigat vardı yanımda. Demokrat Parti'nin ilk kadın üyelerinden biri. Menderes'e karşı ilk bayrak açanlardan. Genç konuşmacıları izlerken çok hoş tepkilerıni saptadım. Bir şey daha saptadım. Aradan bunca yıl geçmiş ama bir özlem dinmemiş henüz! öteki yanımda da Profesör Fehml Yavuz var, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki kürsüsünden emekli oldu, ama bakışları, düşünceleri dipdiri, elbet özlemı de... öğleden sonraki oturum beni hayli duşündürdu. Profesör Ruşen Keleş, Profesör Mümtaz Soysal, Profesör Sina Akştn, Profesör ilhan Tekeli'nin konuşmalarını Profesör Hicri FL şekyönetti. 1950'den 1980'e uzanan dönemin siyasal, ekonomik, sosyal yorumunu yaptılar genç bilim adamları. Profesör Mümtaz Soysal anayasal açıdan çizdıği tabloyla demokrasimizin gerçeğini de çizdi. Çizgiler ileriye değil, geriye dönük. 1961 Anayasasf nı yapanlar neler öngörmuşler, neler düşlemişler, o öngörüler nasıl tersine dönmüş sonra! Arkamda genç ögrenciler otüTuyordu. Ara sıra bir söz, bir gülüş, bir espri ile tepkilerini belirtiyorlardı. Onların da başka bir özlemi var, geleceğe dönük kanat çırpışlarını yansıtıyor. Ama her şeyden önce bir tartışma, bir diyalog ortamı özlüyoriar bence. Bugün böyle bir ortam yok üniversitelerimizde Gençier dersleriyle ilgHensin, yeter deniyor neredeyse. Ama yetmediği ortada, bitki değil, insan yetiştirmek istiyorsak bir tartışma ortamı, gençleri duşündüren, duşünce üreten bir ortam da oluşturmak zorundayız. Turan Güneş'i anma töreni bu zorunluğu da somut btçimde ortaya koydu. Güneş'e dönük anıları dinleyenter, bir yaşam öyküsünden demokrasi savaşında belli savaşlann öyküsünü dinlediler. Aynca o öykülen noktalayan olaylann yorumuna vardılar. O konuşmalan 12 Eylül yöneticileri, örneğin Cumhurbaskanı Sayın Evren, ya da ANAP yöneticileri de izleseydi keşke. Onlar da belli, yarariı yorumlara varabilirier, en azından dar açıları biraz genışlerdi. Vanlışlarda direnmez doğrulara yönelırierdi belki. Hiç değilse otuz yılın somut gerçeğini görürierdi. Elbet bugünden yanna giden yolun çıkmazını da... Otuz yılın olayları da kanıtlıyor, toplumdakı beklentilere ters düşen iktidariar gücünü yitiriyor çok geçmeden. Demokrasi, toplumun tüm kesimlerinden oluşan bir siyasal deneyle gelışebiliyor ancak, o dengeyi bozan gırişimler toplumu geriye götüruyor. Ortak Pazar'a girmekten söz ediliyor, ama Ortak Pazar ilkelerının çağdaş düzeyine ters duşülüyor Çağdaş uygarlık savaşı, Rabıta Örgütü'nün çengeline takılıyor. Atatürk'ün çağdaş Türk topulumu için öngürdüğü model yozlaşıyor, ilkel bir topluma yönelik eylemler, davranışlar ağıriık kazanıyor. Bir nisan gününü "Günes'1 anarak geçirmek, onca yozlaşmaya karşın, umutlu bir olay elbet. önce toplumda sağlıklı bir birikimi de kanıtlıyor. Sonra genç kuşakların beklentisini. Aynca kimi "Güneş'ierin parıltısını yitirmediğini, ölümün soluğunu Ayşelerin kesebildiğini... Fransız Kürtür Merkezi'nden çıkınca baharı kokladım başkent sokaklarında. Ağaçlarr çiçek açmış tepeden tırnağa. Nermin Güneş'in sözleri çınladı kulağımda. Kandırn'ya ilk gidipmi yazacağım, diyor. Kandıra güzel geiıni nasıl karşıladı kimbilir! Asıl güzeli o yolculuğu hâlâ aynı coşkuyla yaşayabilmek galiba. İnsan bu güzelliği de yaşayarak öğreniyor. Kimi sevgililer ölseler de anılaşmıyor, kimileri de yaşarken ölüyorlar, hatta anıları da soldurarak. Güneş ailesini kutlamak gerekir. Yıllar geçse de sıcağını, parıltısını koruyor!. Yunanİ8tan a silah yasağı (Baştarafi 1. Sayfada) sa görünüşte dengeyi sağlamak için Yunanistan'ı da silah yasağına sokarken Senato, Yunan lobisinin daha ağır basmasıyla silah yasağını yalnız Türkiye için koydu. Yunanistan'dan sözeden bir bölüm yasa değişikliğinin kapsamına almmadan yalnız "Report Language" denilen bir ek rnetin olarak kaldı. Yine Temsilciler Meclisi Kıbns'ta ABD silahlarırun tümünün kullanımını yasaklarken senato bu yasağı tank, gemi, uçak gibi belirli silahlar deyimi altında smırlama yoluna gitti. ABD Dışyardım Yasası'na eklenen bu yasa değişikliği Senato oturumunda gorüşülürken Kuzey Karolina Curnhuriyetçi Senatörü Jesse Nelms bir önerge vererek Yunanistan'ın da yasağa sokulmasını ve yasağın belirli silahlarla sınırlandınlmasını istedi. Helms, önergesinde ayrıca Kıbns'ı bölünmuşluk durumunun devamı ya da bir başka ülkeyle birleşmesi olasılığına ABD yönetiminin karşı olduğu ve gerek Türkiye, gerek Yunanistan'ın BM görüşmelerini tam bir inançla desteklemeleri gerektiği göriışünün eklenmesini istedi Helms, yine bu çerçevede ABD yönetiminin Kıbns'ta adil çözüme ulaşmak için her türlü çabayı göstermesi gerekIiliğinin de Kongre'nin görüşü olarak eklenmesi istedi.. Helms'in önergesinde Turkiye ile Yunanistan'a verilecek askeri yardımlar da 10'a 7 oranının devamı da şart koşuldu. Helms'in örıergesi, özellikle Yunan lobisinin Senato'daki ağır topu Maryland senatörü Paul Sarbanes tarafmdan siddetli direnisle karsılaştı. Komisyon Başkanı Pell ve öteki senatörler de Sarbanes'e katılınca Helms önergesinden Yunanistan'ı da yasağa ahnmasını isteyen paragrafı çıkarmak zorunda kaldı. Yunanistan ile ilgili paragraf düştükten sonra Helms'in önergesi tüm yasa değişikliği ile birlikte oy birliği üe kabul edildi.. Senato'nun kabul ettiği yasa değişikliği Temsilciler Meclisi'nden geçen yasa gibi ABD Başkanı'run iki ayda bir Kongre'ye Kıbrıs'taki Türk birliklerinin sayı ve silah dnrumunu aynntıh bir raporla bildirmesini ve bunlarda bir artış bulunması halinde Türkiye'ye ABD askeri yardınunın durdurulmasını öngormekte.. 9 (Baştarafi 1. Sayfada) mayıs ayuıda İstanbul'da yapılacak kongresi ile ilgili ön temaslarda bulunmak üzere Türkiye'ye gelen Galliner, dün sırasıyla Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğin, TBMM Başkanı Karaduman, Başbakanlık Başdanışmanı Adnan Kahveci, eski başbakanlar Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit ile görüştü. Hukümet Sözcüsü ve Devlet Bakanı Hasan Celal Güzel de dün akşam Galliner onuruna bir akşam yemeği verdi. Galliner, bugün Başbakan Turgut Özal tarafmdan kabul edilecek. Askeri kimlik kartımı yitirdim. Geçersizdir. HA TİCE ASLANKA YA Askeri kimlik kartımı yitirdim. Geçersizdir. SEMRA ASLANKA YA Ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. RECEP KILIÇ Türkler'in avukatları MHPkararını temyiz etti tstanbul Haber Servisi MHP ve Ülkücü kuruluşlar hakkında 1 Numarah Askeri Mahkeme'nin verdiği karar, öldürülen DİSK eski Genel Başkanı KemaJ Türkler'in avukatları tarafmdan temyiz edildi. Temyiz dilekçesinde kararla "faşizmin mahkum edilmediği, tersine aklandığı" ileri şürüldü. Öldürülen DİSK eski Genel Başkanı Kemal Türkler adına MHP ve Ülkücü kuruluşlar davasma müdahil olarak katılan avukatlar Rasim Öz ve Atilla Çoşkun, kararı temyiz ederek Türkler'in MHP Genel Başkanı Alpaslan Tttrkeş'in emri ile öldürüldüğünu öne sürdüler. Ege için Lahey'e gidilsin (Baştarafi 1. Sayfada) karar tasanlan bir metin haline getırildi ve toplantıda hazır bulunan yüz milletvekilinden tümünün olumlu oylanyla kabul edildi. Esas olarak Atina tezlerine yakın olan ancak, mutedil bir dil kullamlan bu kararda Ege'deki gerginlikten duyulan kaygı ifade edildi. Ve "Türkiye ve Yunanistan'ın kıta sahanlıgı sorununa bir çözüm bulmak amacıyla Labey AdaJet Divanı'na gitmek için anla$ma>a varmalan" istendi. Yani iki taraf arasında kapsamlı bir diyalog çağnsı yapılmadan, konu Lahey'e gitmek için anlaşma isteği ile sınırlı tutuldu. Aralannda Yunanlılar da olmasına rağmen, oylama öncesinde konuşan sekiz parlamenterin hemen hepsi ılımh bir dil kullandüar ve taraflardan herhangi birisini suçlamadılar. Strasbourg oturumlannda genellıkle l'ürkiye konusunda "mangalda kül bırakraavan " PASOK üyesi Yunanb millcı\ekillerinin dün mutedil bir dil kullaııması, gozlemciler tarafından Papa:ıdreu hükümetinin Ankara'ya kars,ı değişen yaklaşımıyIa açıklandı. Bu arada, "Yeni Demokrasi" Partisi üyesi Tsounis'in, "Ege sorunıı. en iyi Türkiye, AET'ye tam u>e olıırsa çözümlenir. Ancak. bugünku demokrasi şartlannda Ankara toplu!uğa giremez. Bu ' yüzden de şimdikı çoziım yolu taraflano Lahe> Adalet Divanı'na gitmesidir" şeklinde konuşması dikkati çekti. öbur konuşmacılardan Belcikalı liberal Luc Beyer'in ise, konuşmasımn sonunda Ankara ve Atina'ya savaş çıkarmadıklan için Türkçe ve Rumca teşekkur etmesi de gülüşmelere yol açtı. Diğer taraftan dün Brüksel'de toplanan AET yürütme orgam komisyon, Atina'nın imzalamamakta direndiği "TarkYunaa uyum anbşmasını" onayladı. Komisyonun onaylamasmdan sonra, anlaşma 15 nisanda AET Daimi Temsilciler Komitesine, 27 nisanda da topluluk dışişleri bakanlannın önüne gelecek. Ancak, Yunanistan'ın anlaşmayı imzalamamakta ısrar edeceği hemen hemen kesin. Büindiğı gibi, Ankara'nın Turkiye'deki Yunan uyrukluların mal transferini yasaklayan 1964 karamamesini kaldıracağmı bildirmesinden sonra, bu anlaşma Ankara ile Brüksel komisyonu arasında parafe edilmiş, fakat bu seferde Türk tarafımn eski birikmiş tazminatları ödemesini de isteyen Yunanistan, işi yine yokuşa sürerek anlaşmayı ünzalamamıştı. EV İŞLERİNE YARDIMCI OLACAK YATILI BAYAN ARANMAKTADIR. $86 07 82
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle