18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER vaş Üretimi Bakanı Albert Speer'in bildirdiğine göre, "hayranlık duyduğu her şeyden (insandan) nefret etmekte ve nefret ettiği her şeye (insana) hayranlık duymakta" idi. Mimarlığa olan ilgisi bilinen Hitler, örneğin savaşı kaybettiğini anladığı zaman ve Nazi birlikleri Paris'ten çekilirken, mimari zenginliği çok değerli olan bu kentin havaya uçurulmasını emretmişti. Hitler, Paris'e hayrandı! Hitler, 3. Reich'ın bürokratik aygıtını partisi NSDAP'ye tümüyle bağlamak ve kamu yönetiminde mutlak parti egemenliğini sağlamak için yönetimleri partiye bağh olan "yönetim okullan" kurmuştu. NSDAP'ye körü körüne bağlı kişilerin çocuklan bu okullara alınmaktaydı. Hitler'in müsteşarı Martin Bormann, bu okulların yönetimini bizzat denetlemesine karşın, çok sayıdakı çocuklarından sadece birini, onu da "ceza olarak", bu okullara göndermişti. Çünkü bu okullar, kayıtsız şartsız endoktrine olmuş bürokratlar yetiştirirken, çocuklann öz benliklerini yok ediyorlardı ve bu nedenle pek benimsenmemişlerdi. Ancak, NSDAP rejiminin kurmuş olduğu yönetim ve savaş aygıtı modern tiranlıklara öncülük edebilecek nitelikteydi. 2. Dünya Savaşı'nda Nazilerin (ya da Almanların) nasıl olup da tarihte eşi görülmemiş boyutlarda vahşet yapabildiğini Albert Speer, Nürnberg Mahkemesi'nde şöyle anlatmıştır: "Hitler'in diktatoryası modern teknik çağının ilk endüstri devleti diktatoryası idi. Bu diktatorya, kendi halkı üzerinde egemenlik kurmak için teknik araçlardan mükemmel bir biçimde yararlanmıştır. Radyo ve hoparlör gibi teknik araçlar kullanarak. seksen milyon insanı tek bir kişinin iradesine bağlamak olanaklı olabilmiştir. Telefon, teleks ve telsiz, en yüksek mercilerin buyruklarının en alt kademelere kadar iletilmesini sağlamıştır ve söz konusu kademeler de bu buyrukları yüksek otorite niteliğine sahip olmaları nedeniyle hiçbir eleştiriye gerek görmeksizın uygulamışlardır. Doğrudan bu yolla birçok yönetim birimi, korkunç nitelikteki buyruklannı almışlardır. Teknik araçlar, yurttaşlann kapsamlı biçimde denetim altına ahnmasını ve işlenen suçların yüksek derecede gizli kalmasını sağlamıştır. Sistemin dışında bulunan bir kişiye bu devlet aygıtı bir telefon santralının düzensiz bir görunümdeki kablolar karmaşası gibi görünebilir. Ancak aynen telefon santrahnda olduğu gibi, bu devlet aygıtı da tek bir irade tarafından kullanılabilmekte ve egemenlik altına alınabilmekte idi. Önceki diktatoryalar doneminde, yönetimin alt kademelerinde de yüksek kaliteleri olan elemanlara gereksinim bulunmakta idi. Bu kişiler, bağımsız olarak düşünebilmek ve girişimlerde bulunabilmek yeteneğine sahiptiler. Teknik çağın otoriter sisteminin bu nitelikteki elemanlara gereksinimi bulunmamaktadır. Sadece modem haberleşme araçlarının varlığı dahi, sisteme alt yönetimin çalışmasını mekanikleştirme olanağını sağlamaktadır. Bunun sonucu olarak da eleştirel yetenekleri bulunmayan ve sadece buyruklara uyan tipten, kamu görevlileri ortaya çıkmaktadır" (1). Yukandaki ilginç açıklamalara ek olarak Albert Speer, 3. Reich'da sınırlan katı ve kesin olarak belirlenmiş bir "bölüm düşüncesi"nin egemen olduğunu bildirmektedir. Söz konusu "bölüm düşüncesi"ne göre, örneğin mimar mimarlıkla, mühendis mühendislikle, oğretmen öğretmenlikle, çiftçi çiftçilikle, işçi işçilikle, iktisatçı iktisatçılıkla uğraşacak ve başka hiçbir konuyla ilgilenmeyecekti. Speer, 3. Reich'ın bakanlarının dahi birbirlerine çalışmalan konusunda bilgi vermediklerini ve bu nedenle her türlü suçun (ve Hitler tiranlığının ağır insanlık suçlarının) gizli kalabildiğini belirtmektedir. Mekanıkleşmış, bir düğmeye basılarak istenen yönde harekete geçirilebilen, bağımsızlaşmış, toplumlarından kopmuş bürokratik orgütlerin yukarıda belirttiğimiz özellikleri, " t o p yekun" ("total") yönetim yöntemlerinin uygulandığı devlet sistemlerinde gözlenmekle birlikte, teknik araçların yönetimde kullanımının giderek yaygınlaşması, demokratik sistemler açısından da bazı sorunlar doğurmaktadır. Nufus artışı, ekonomik, sosyal, yönetsel ve siyasal süreçlerin karmaşıklaşması, çağımızda yönetimlerin gittikçe daha kapsamlı olarak otomasyondan. bilgi işlem ve üetişim sistemlerinden, uzay teknolojisinden yararlanmalarını zorunlu kılmaktadır. Örneğin, televizyonun dünya ölçeğindeki iletişim ve "manipülasyon" gücü, yönetim ve sağlık sektörlerinde yurttaşlarla ilgili verilerin, bilgilerin stoklanması, demokratik ülkelerde demokrasinin sağlığı açısından tartışmalar doğurmaktadır. MUTLULUK GETİRİCt PLANLAMA George Orvvell'in 194O'lı yılların teknolojisinden yola çıkarak yazdığı "1984" adlı önemli yapıtı, teknik araçlann kamu yönetiminde " t o p yekun" yönetim yöntemlerini uygulanmasını tehlikeli bir biçimde teşvik edeceğini önceden bildirmektedir. Nitekim, Isveç ve Federal Almanya gibi demokratik ülkelerde, yurttaşlarla ilgili "stoklanmış bilgilerin korunması" ve "hangi noktaya kadar bilgilerin stoklanabileceği" konulan yasal, siyasal ve sosyal açılardan önemli tartışmalara yol açmıştır. Stoklanmış ve stoklanmak istenen bilgilerin demokratik olmayan amaçlara hizmet edebilmesi tehlikesi, söz konusu ülkelerin insanlan tarafından ciddi bir sorun olarak algılanmaktadır. Burokrasiler bu açıdan irdelendiğinde ve özellikle PTT, Sular Idareleri vb. kurumların ülkemizde otomasyon konusunda hangi ölçüde başarılı olduklan göz önüne alındığında (2), teknik araçlann kullanımının ülkemiz kamu yönetimi açısından önemi ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak vurgulamak istediğimiz nokta, modern teknik araçların, insanların yaşamlanna mutluluk getirmesi ve tersi durumlann, daha planlama evrelerinde, demokratik yaşam ulküsünün önceliği açısından saptanabilmeleri ve ileride önemli sorunlann doğmasına yol açılmamasıdır. (1) Speer. Albert, ErimKnıogea, Verlag UUstein, Frankfurt/M Betlin Wıen 1969, s. 522. (2) Bu konu için bkz. Kttlebi, Ahmet, "Az Gelişmiş Ülkelerde lşletmelerin YOnetiminde Eleklronik Bilgı lşlem ve İletişim Sistemierinin Kullanırtıında Insan Sorunl a n " , •Verinılilik, MPM Mılli Prodüktivite Merkezı dergısı, Ankaıa, 1985/4, s 514 7 MART 1987 Tiranlar ve Bürokrasiler önemli olan modern teknik araçlann, insanların yaşamlanna mutluluk getirmesi ve tersi durumların, daha planlama evrelerinde, demokratik yaşam ülküsünün önceliği açısından saptanabilmeleri ve ileride önemli sorunlann doğmasına yol açılmamasıdır. Y. Doç. Dr. AHMET KÜLEBİ H.Ü. Kamu Yönetimi Bölümü "Açıkhk ve berraklık" politikasının ülkesinde uygulanmasını isteyen Sovyet Komünist Partisi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov, son merkez komitesi toplantısında parti üyesi olmayan kişilerin de parti organlan için yapılacak seçimlere katılabilmelerini ve oylamalann gizli oyla gerçekleştirilmesini talep etmiştir. Televizyon tarafından verilmeyen bu toplantıda, Gorbaçov'un iki "proteje"si yine karşı adaylar olmadan ve yine açık oylamayla Politbüro adaylığına ve Merkez Komitesi Sekreterliği'ne "seçilmişlerdir." Bunlara karşın, Gorbaçov'un, "glasnost" politikası, parti denetimindeki bazı deneüm kurumlarının eski kararlanru yeniden gözden geçirmeleri zorunluluğunu doğurmuştur. örneğin, "Sinematografı Devlet Komitesj", Gürcü rejisör Tengis Abuladse'nin 1984 yılında tamamladığı "Günah Çıkarma" adlı filmin gösterimini serbest bırakmıştır. Filminin, tarnamlanmasından sonra hemen gösterime girmemesini Abuladse, "Bazı kişiler tutucu düşünüyorlar" biçiminde yonımlamıştı. BEĞENİLEN FİLMİN KONUSU Abuladse, özel bir gösterimde fılmi seyreden Gorbaçov'un, "Günah Çıkarma"yı, "çok çok beğendiğini" söylemiştir. Genel gösterime girmeden önce filmden sadece bir pasaj çıkarılmış ve " o . . . pular, o... pular" tümcesi, "fahişeler geziniyorlar" biçimine dönüştürülnıüştür. Genel gösterime giren film, ilk seansta daha son sahne bitmeden alkışlarla karşüanmıştır. Rejisör Abuladse'nin, "Günah Çıkarma'' adlı filminde ele aldığı konunun 1984'te Sovyet sansürüne takılmış olması, kurumların Stalinist gelenekleYini, tasfiye edilmiş olmaları gerekirken, yine aynen kemikleşmiş ve bağımsızlaşmış bir biçimde sürdürdüklerini göstermektedir. "Günah Çıkarma"nın konusu ise kısaca şöyledir: Film, bir taşra kentinin eski belediye başkamrun görkemli cenaze töreniyle başlar. Cenazenin gömülmesinden bir süre sonra, kimliği belirlenemeyen bir kişi, ölüyu gömütten çıkanr ve ölüyü oğlunun evine getirir. Bu, daha birkaç kez yinelenir. Bunun üzerine bir pusu kurulur ve bir işçi ceketiyle kendini kamufle etmiş bir aydın kadının bu işi yaptığı anlaşılır. Kadın, mahkeme önünde, "Belediye başkanı gibi kişilerin toprakta yatmaya hakları olmadığıru" söyler ve çocukluğunu anlatmaya başlar. Bu sırada da beyazperdede belediye başkanının kendisine emanet edilmiş olan kentte bir terör kampanyasını uyguladığı izlenir. Kentteki birçok namuslu ve yasalara saygıb kişi ve bu arada kadının babası da, halk düşmanı olarak tutuklanırlar. Işkence sonucu aklını yitirmiş olan bir adam, saçma bir komploya katılarak, Bombay'dan Moskova'ya kadar bir tünelin kazılmasına yardımcı olduğunu itiraf eder. Karalar giyinmiş kadınlar, kentin tren istasyonunda vagonlara yüklenmiş ağaç inşaat malzemesi arasında dolaşırlar ve ağaç kabuklarına kazınmış olan kocalannın, oğullanrun, kardeşlerinin adlarını ararlar. Belediye başkanının bir nükleer laboratuvar haline dönüştürdüğü 6. yüzyıldan kalma bir kilise bu arada havaya uçar. Kadın, bütün bunları mahkemeye anlatır. Mahkeme, kadını akıl hastası ilan eder. Büyükbabası olan belediye başkanının bu kişiliğine çok üzülen genç torun intihar eder. Belediye başkanının oğlu, babasına lanetler yağdınr, başlarına gelen tüm felaketten onu sorumlu tutar ve ölüyü bir tepeden aşağıya atar. Bu türden insanların toprakta yatmaya hakları yoktur. "Günah Çıkarma" bir semboller oyunu niteliğindedir. Film, herhangi bir tarihsel donem ve coğrafî bir yöre ile ilintili değildir. Belediye başkanı, İtalyan operalarından aryalar söyleyerek, kendi buyruğu üzerine canlı olarak gömülmuş olan insanların başlannı kibirli bir biçimde seyretmektedir, kentin boş caddelerinde Naziler zamanından kalma bir Mercedes ile dolaşmaktadır ve ortaçağın savaş zırhlarını giyinmiş süvariler, kendisine refakat etmektedir. Yargıçlar, Kraliçe Viktorya döneminin peruklannı, modern milis askerleri ise çar döneminin üniformalarını taşımaktadır. Imgeler ve simgeler, belediye başkanının kişiliğinde ttalyanlara Mussolini'yi, Latin Amerikahlara örneğin Pinochet'yi anımsatmaktadır. "Günah Çıkarma", belediye başkanının kişiliğinde genelleme yaparak, bütün tiranlan ve onların ellerindeki yönetim "aygıtını" yermektedir. Dolayısıyla film, Stalin'in gizli polisinin şefi Berija ve "aygıtı"nm dönemini de gözler önüne sermektedir. 1984'ün parti "aygıtı" ise, filmin gösterime girmesini engellemişti. "HİTLER, HAYRANLIK DUYDUGU ŞEYLERDEN NEFRET EDERDİ" Öte yandan "Günah Çıkarma", ellerinde "resmi" olarak örgütlenmiş baskı ve terör "aygıtı" bulunan tiranlann, bu "aygıt"larını kendilerinden daha yetenekli olan insanlan aşağılamak ve hatta yok etmek için kullandıklarını vurgulamaktadır. Bu noktadaki birincil amaç. tiranların böylelikle kendi benliklerine karşı kendilerini kanıtlayabilmeleri, "aygıtı" istim üstünde tutmaları ve insanların yenilik ve değişim istemlerini anında yok etmeleridir. Tiranlardan Hitler, kendi Sa PENCERE Tonton, Türkiye'ye Çağ Atlattı Tonton uçağa atladığı gibi Amerika'ya gitti, VVashington'a indi, flonald ile konuştu. Nasılsınız? İyiyim, ya siz? Sağ olun. Türkiye'nin 30 milyar dolar dış borcu vardı. Altı yıldan beri veresiye yiyorduk. Ankara ödeme yetersizliği içindeydi. Amerika, kredi musluklannı kısarsa, iktidar partisi seçimterde ayvayı yerdi. Artist Reagan artık ne düşünüyordu? Gerçi Tonton, SIAE görüşmelerini tatlıya bağlamıştı, ama ne olur ne olmaz, nabız yoklamalıydı. Sonra VVashington'dan Houston'a geçecek, bypass ameliyatı olacaktı. Tonton çok yakınlarından başka kimseye haber vermemişti. "Acilen" hastaneye yatıverdi. Herşey istediği gibi oldu. Amerikalı doktorlar ameliyatı yaptılar. Tonton'u eskisinden daha güçlü duruma getirdiler, Türkiye'yi daha etkin biçimde yönetmesi için koroner damarlarını değiştirdiler. Yamandı şu Amerikalılar... • Tonton ameliyata girmeden önce emir vermişti: Bana gelen "Geçmiş olsun" telgraflarını bilgisayara istif edeceksiniz. Emir TRT'de açıklandı: Sayın Başbakana gelen telgraflar arfabetik sırayla istif ediliyor, birer birer inceleniyor; sonunda bu mesajlar toplanacak ve bir kitap basılacak. Büyük bir telaş başladı, herkes birbiriyle yanşıyordu Houston'a telgraf çekmek için... Olur a, iierde devlet kapısına işi düşen yurttaşın durumunu saptamak için "Geçmiş Olsun" kitabına başvurulabilirdi. İşbitirici iktidarın tumikesinden geçebilmek kolay mıydı? Telefon rehberi gibi basılacak "Geçmiş Olsun" kitabında adı bulunmayan kişi, güvenlik soruşturmasında yaya kalmış yurttaş gibi dışianmaz mıydı? Houston'a yağan binlerce geçmiş olsun telgrafı, Tonton'un ne kadar sevildiğinin de kanıtıydı. Tonton ameliyat oldu, çok şükür iyileşti, ayağa kalktı; ama, bir süre Amerika'da kalması gerekiyordu. Zamanını boş mu geçirecekti? Bir teleşov düzenlenemez miydi? Senaryo hazıriandı. Bakanlar Kurulu Ankara'da toplanacak, Başbakanın koltuğuna da bir TV aygıtı konacaktı. Tonton toplantıya TV'deki görüntüsüyie katılacaktı. Ülkemizdeki TV meraklısı bu gibi senaryolara alışıktı; "Yıldızlar Hâkimi" ya da "Uzay Kahramanlan" gibi dizileri izleyenler, şimdi Amerikan uydusundan aktarmalı TV programından Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl yönetildiğini seyredeceklerdi. • Bakanlar Kurulu Ankara'da Başbakanlıkta toplantı. Başbakanın oturması gereken yere de bir televizyon kondu. Bakanlar heyecanlıydı. Çehreler beşuştu. Tonton ekranda göründü ve sordu: Kaya, anlat bakalım, son gelişmeler nasıl? İyi haberler var mı? Kaya Erdem: Muhterem Başbakanım, bütün haberierimiz çok rykJir, herşey tıkırında gidıyor... Tonton gülümsedi: Mustafa sen anlat bakalım! Mustafa, anlattı ki, her şey yağlı ballıdır. Güllük gülistanlıktır, kaymaklı tel kadayıfıdır. Tonton, Metin'e, Zeki'ye, Ahmet'e ve öteki Bakanlara teker teker söz verdi. Hükümet üyeteri de güzel güzel konuştular; kendilerine daha önce verilen sorulara zaten sınava giren ögrenciler gibi hazırianmışlardı. Her şey öylesine tıkırında gidiyordu ki, herkesin ağzı kulaklarına varıyordu. • Hey sevgili yurttaşım... Ey büyük Atam! Sen şu Türkiye Cumhuriyeti'nin haline bak!.. Artık 20. yüzyılı da geride bırakıp çağ atladık; yeryüzünde böyle üstün teknoloji ile Amerika'dan yönetilen bir başka ülke var mı? EVET/HAYIR "Nerde eski zamanın kartan" der Villon. "Her şey göz içindir, kuteğabk şey yok" der Baudelaire... Gökien düşen bu bembeyazlık, şairlere her zaman yeni duygular vermiştir. Bir sabah gözünüzü açıyorsunuz her yan beyaz. Damlar, pencereler, sokaklar, taşıtlar. Güzel, eşsiz bir değişim, ama seyretmesi güzel; kent insanının yaşam düzenini altüst eden bir değişim. İki gündür kapandık eviere... Sular kesilir, elektrik bir gelir bir gider, telefondan çevir sesi bir türlü gelmez. Radyo, televizyon, pikaplar, kasetler... İşin gücün yoksa, bekleyenin, arayanın yoksa, evin sıcaksa çekilirsin pencere yanında bir koituğa seyredersin çevreyi! Ama ya bunların hiçbiri yoksa? Evde odun, kömür kalmamışsa, suyun akmıyorsa, bakkalda, fınnda ekmek bulamamışsan, çoluk çocuk aç susuz bekleşiyorsa, işe gitmek için sabahın köründen kar yığınlarına basa basa yolu tutmuşsan, bir de düşüp bir yerini kırmışsan, hastalanıp da bir hekim bulamamışsan, hastaneye kadar gidebilecek bir taşıt da ortada yoksa... O zaman 23 gün sürekli kar yağması tam anlamıyla bir felaket olur. istanbul'da üç gündür yaşandığı gibi... Dış ülkelerde de böyie karlı günleri çok gördüm. Hep görmüşüzdür. Kar başlar başlamaz, kertt belediyesi de eyleme geçer. Yollar temizlenir, kömür dökülür, otobüsler, metrolar aksamaz. Herkes işine düzenli biçimde gider gelır Anımsıyorum, Stuttgart'ta böyle karlı bir gün, her gün alışveriş ettiğim yerden iki ekmek istemiştim. Her gün bir ekmek aldığımı biten satıcı kadın, "n/ye"diye sormuştu. Havayı göstermiştim. "Ne var, ne güzel hava" demiş, bir ekmek uzatmıstı. Bir haftadan uzun süren o fırtınalı, karlı havada evlere gaz dağıtan kamyon, yine zamanında gelmiş, her zamanki gibi 5 teneke değil 4 teneke bırakmışlı binbir özür dileyerek. Kar birkaç gün daha böyle yağmasını sürdürürse, İstanbul halkı ne hale gelir diye düşünüyomm. Buyük bir kenti yönetmek nasıl olur? Bunu sayın belediye yetkilileri bir gün öğrenirler mi bilemem. Parlak sözler söylemek, söylevler vermek, ona buna meydan okumak kolay, ama böyle günlerde halkın huzurunu sağlamak önemli olan bu. Taşıtlar işleyecek, fırınlar çalışacak, ama böyle şey yok bizde. Yalnız şimdi değil öteden beri... Şiddetli bir yağmur, bir kağ yağdı mı kentin ve kentlinin işi bitiktir. Sanki yağmur da kar da bir doğa olayı değil, büyük bir felaket, bir kıyamet. Neyse bir avuntu çıktı perşembe akşamı biztere! Eğlenceli bir olay. Sayın Özal, Houston'dan Bakanlar Kurulu'na katıldı. Ses olarak, görüntü olarak... Bakanlarıyla konuştu, "Nasılsın Metin, ne var ne yok? Maliye Bakanı, işler nasıl Sayın Erdem?" diye gereksiz bir gevezelik... Avrupa'da ilk kez oluyormuş bu tür bir yayın. Ta Houston'da ekran başına geçeceksin, Ankara'dakileri seyredeceksin. Onlar da seni seyredecek, dinleyecek. Yurt işleri de böylece tıkır tıkır işleyecek. Amerika'dan yonetiliyoruz savı bir açıdan doğrulanmış oluyor! Ama bu yayının halkımıza yüklediği gider ne kadardır. Avrupa'da bile yapılmamış bir yayın olayı bize kaça mal oldu? Hem böyle bir yayın pek mi gerekliydi? Mahalle kahvesi söyleşilerine benzeyen bu konuşmalar hiç yapılmazsa ne kaybedilirdi? ANAP propagandasından başka şey midir bu? "icraatın İçinden'ln bir başka türlüsü. Sayın Başbakan'a özel jat ucağı alınır, hiç kimse bir şey demez. Houston'dan özel araçlarla Türkiye'ye seslenir, kimse bir şey demez. Nerden bu para, bu masraf neden diye bir soran çıkmayacak mı? Bu denli başı boş mudur 83 seçimleriyle (ki seçimden başka bir şeydi) iş başına gelen iktidar. İyiden iyi ortaya çıkıyor, en erken tarirrte bir genel seçimin gerekliliği. Kar yağıyor, kar yağacak. Halkımızın umutlarının, hayallerinin üstüne sürekli kar yağacak... Hiçbir güzelliği yok bu beyaz yığınların, bu beyaz parçacıkların. Acıları, yoksunlukları, sıkıntıları daha da arttırmaktan başka... Oysa şairler ne güzei duygularla seslenmişler karlı günlere. Ne tatlı anılarla yaşatmışlar o anları. Japon şairi Mikata No Sami'den, Haikayi ile yazımı bitirsem: "Kara ayağınla basma I Şu sarayın çevresine düşen kara / Her zaman böylesine bol yağmaz I Dağdakiler gibi olmaz / Ey yolcu, yalvarınm sana / Bu güzel kara ayağınla basma." Ah şu şairler ahl VEFAT ve BAŞSAGLIGI Alarko Holding A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi ve Başkan Yardımcısı Sayın TAMER ATAUZ'un kıymetli eşi, VEFAT Odamız başkanı sayın M. CEMAL IŞLEYtCt'nin annesi İstanbul'a Kar Yağınca... O K W AKBAL FERİDE ÎŞLEYİCt 6.3.1987 günü vefat etmiştir. Ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI vefatını büyük bir teessürle öğrenmiş bulunuyoruz. Merhumeye Tanrı'dan rahmet, tüm yakınlarına başsağlığı dileriz. ALARKO Fenni Malzeme Satış ve İmalat A.Ş. Mensuplan ŞÜKRAN AIAUZ'un HACER GENCELLİ (ŞENER) ile LEVENT GENCELLİ 7.3.1987 BURSA evlendiler / KADIKÖY İKİNCİ SULH HUKUK HAKİMLİĞİNDEN 1987/10 Tasfiye Üsküdar, Kuzguncuk mahallesi, cilt 7, sahıfe 15, kütuk 17'de nüfusa kayıtiı ve Kadıkoy, Selamiçeşme, Hacımehmet Efendi sokak, Beyan Apt. 14 noda ikamet etmekte iken 15.8.1981 tarihinde vefat eden NESİM KIZI SULTANA'dan 1321/1319 dadağma, BOLtSA REKANATl'nin vârisi oğlu Börtü Rekanati tarafından reddi miras talebinin tesciline ve terekesinin tasfiyetine mahkememizce karar verilmiş olmakla: Muteveffa Bolisa Rekanati'den alacak ve borç iddia edenlerın ve kefalet sebebi ile dahi alacaklı ve borçlu olanlann bir ay içinde evrakı müspitelerı ile birlikte dosyasına kaydettirmeleri aksi halde vaktiyle yatırmayanlar lerekeyi takip edemeyecekleri, M.K.nun 560, 561, 569'ncu maddelen uyarınca ilan olunur. Basın: 2065 PAYDOS Her mesafeden NET ve RAHAT görüntü BİRDEN FAZLA GÖZLÜĞE Devren Satılık Eczane Mür: 575 02 74 ORG, GtTAR, NOTA DERSLERİ. 336 22 20 MARMARA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN Universitemiz Tıp Fakültesi ve Iktisadi tdari Bilimler Fakültesi'nde açık bulunan aşagıda bölümü, anabilim dallan belirtilen kadrolara 2547 sayılı kanumın ilgili maddelerine göre, Doçent ve Araştırrna Görevlisi alınacaktır. 1) Doçent kadrosu daimi statüde olup, bu kadroya atanmak isteyenlerin Ozgeçmişlerini, doçentlik belgelerini, bilimsel çalışma ve yayınlanru 4 nüsha halinde dilekçelerine ekJi olarak RektörlüğürnOze, 2) Araştırma Görevliliğine başvuracakların özgeçmişlerini, bilimsel araştırma ve eserlerıni dilikçelerine ekli olarak ilgili Fakülte Dekanhğına ilan tarihinden itibaren 15 gün içerisinde başvurmalan gerekmektedir. İlan olunur. ADRESLER M.Ü. Rektöriügü : SultanahmetİSTANBUL M.Ü. Tıp Fakültesi : HasUnckf Cad. HmydarpaşaİSTANBUL M.Ü. tktisadi ve ldari BUimler Fak. : Ressam Namık İsmail Sok. No: 1 BabçeüevlerİSTANBUL TIP FAKÜLTESİ ANABtLtM DAL1 KADRO ÜNVANI ADEDİ Mikrobiyoloji Doçent 1 NOT: Ders verebilecek düzeyde lngilizce bilen). tKTİSADİ VE tDARİ BİLİMLER FAKÜLTESt BÖLÜMÜ Iktisat tngilizce " " lngilizce ANABtLİM DALI lktisat Teo. ve Iktisat Tar. Matematiksel tktisat tktisat Teorisi Uluslararası Ekonomi Finansal Muhasebe Maliye Muhasebesi Pazarlama Araştırması Basın: 13943 KADRO ÜNVANI Araştırma Görevlisi Araştırma Görevlisi Araştırma Görevlisi Araştırma GOrevlisi Araştırma Görevlisi Araştırma Görevlisi Araştırma Görevlisi ADEDİ 1 1 lktisat " " lşletme " VARILUX CAM: Her türlü görüş bozukluklarının düzeltimini tek bir camda toplamayı başaran camdır. KUZ ORGANİK CAM: Normal cam yüzde taşımak zorunda kaldığımız bir yüktür. Oysa organik cam %50 hafiftir. OPTİK TİTALRODALENT: Normal camdan %40 daha ince ve hafiftir. Yüksek miyoplar için fevkalâde bir estetik görüntü sağlar. T.C. İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İSKİ İSTANBUL SU VE KANALİZAŞYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TAŞIMA İHALESİ Aşağıda özellikleri verilen ihale ile ilgilenerüer ihale dosyasını, dosya bedelini İSKİ GENEL MÜDÜRLÜuU Merkez veznesine yatırarak alabilirler. Isteklilerin şartnameye uygun hazırlayacakları teklif mektuplarını en geç ihale tarihinde saat 10.00'a kadar asagıdaki belirtilen adresıe İSKİ Genel Evrak Müdürlüğüne giriş tarih ve numarasmı havi alındı makbuzu karşıhğuıda teslim etmeleri gerekmektedir. tski No tşin Adı İhale Bedeli thale Tarihi Geçici Teminat Dosya Bedelı: Y. 1695 Su taşıma Asya yakasında 13.3.1987 Asya Yak. için 50.000 TL. 205.920.000. TL. 8.50O.OOO Avrp. Avrupa yakasında Yak için 443.040.000. TL. 18.500.000 Not: 1 Postadaki gecıkmeler dikkaıe alınmaz. 2 İSKİ 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa tabi olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta, uygun bedelin tespit ve takdirinde serbesttir. Adres: İSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ AKSARAY MEYDANI 34300 AKSARAYİSTANBUL Tel: 523 18 64 99 (36 hat) Telex: 23923 İSU Tr 31293 1SU Tr Faks: 90 (1) 521 32 38 52i 16 22 Basın: 13606 Gözlükte şıklığın zerafetin inceliğin altın kalitesi KUZ OPTİK ve Prof. Dr. RIDVAN CEBIROĞLU Çocuk Psikiyatristi Kırağı Sok. No: 43 OSMANBEY 1460601 uL ü MER AKSARAY M. K PAŞA CAD NO: 21 tel: 523 97 70 ŞUBE. AKSARAY YERALTI GECİOİ N O : 119 tel: 521 76 85 ŞUBE: BEYAZIT YENİÇERİLER CAD. N O : 61 tel: 528 46 70
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle