22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MART 1987 HABERLER CUMHURIYET/7 Ankara, sonuçtan memnıın SEDAT ERGİN ANKARA Geride bıraktığımız hafta Ege'de yaşanan gerginlik gerek TürkYunan ilişkilerine, gerek uluslararası politikaya dönük bir dizi sonuç doğurdu. Bu sonuçlardan en önemlisi, Yunanistan'ın son uç yıldır Ege'nin ihtilaflı kıta sahanlığı alanlarında sistematik bir şekilde yürüıtüğü petrol arama faaliyetlerini durdurup, kendi karasularına çekilmesi oldu. Yetkili çevrelerden alınan izlenimlerin ışığmda, geçen hafta yaşanan krizin yol açtığı sonuçlan şu şekilde sıralayabiliriz: 1) Tüıkiye'nin, yaşanan krizden, Ege'ye dönük sonuçlan açısından "kânV çıknğını söyleyebilmek mümkün. Bunu gösterebilmek için kıta sahanlığı uyuşmazlığının ozellıkle 1980 sonrasmda geçirdiği gelişmelere kısaca göz atmak gerekiyor. Hatırlanacağı gibi, Yunanistan 1981 yılında kıta sahanlığı gorüşmelerini kestikten sonra ilk kez karasulan dışındaki ihtilaflı alanlara 1982 yılında çıkmış ve Türkiye'nin sert bir notasıyla karşılaşmıştı. Yunanistan, bunun üzerine karşı bir notayla, "yakın bir gelecekle ihtilaflı sulara çıkmayacağı" yolunda guvence vermiş ve daha sonra petrol arama faaliyetlerini kendi karasulan ile sınırlı tutmuştu. Türkiyenin o dönemde üzerinde durduğu konu, Yunanistan'ı gorüşme masasına çekemese bile ihtilaflı kıta sahanlığına çıkmaktan alıkoymak, deyim yerindeyse petrol arama faaliyetlerinde kendi karasularına "hapsetmekti." Yunanistan, Türkiye'de Özal hükümetinin göreve gelmesi ve izlenmeye başlanan "zeylin dalı" politikasıyla birlikte bu tutumundan aynlarak petrol aramalannda yeniden 6 millik karasulan sınırmın dışına çıktı. Özal hukümeti ise Yunanistan'ın Bern Anlaşması'run ihlalini oluşturan bu davranışlannı "sessiz dipiomasi" yöntemi ile durdurmayto çalıştı. Yunanistan, 19841986 yıllan arasmda ihtilaflı bolgedeki sismik araştırmalarını sistematik bir uygulama haline getirdi. Yunanistan'ın bu faaliyetleri, kuşkusuz Türkiye açısından Ege'de belirgin bir "zerain kaybı" yarattı. Özal hükumetinin Hora gemisini ihtilaflı sulara çıkarma karannın başlıca hedefı, bu bölgede aramalara başlamak degil, Yunanistan'ı yeniden kendi karasularına itebilmekti. Bir başka anlaiımla, karar "kontrollü bir kriz polilikası" izleyerek Yunanistan'ı geriletmeye dönük bir operasyon olarak nitelendirilebilir. Kuzey Ege Peırolleri Şirkeü'nin aramalara başlamak için son tarıh olarak ilan ettiği 28 mart tarihinde (geçen cuma günu), Yunanistan kendi karasulannın dışına çıkamamış ve bu açıdan Ankara amacına ulaşmıştır. Yunan hukümeti, ihtilaflı bölgede arama yapmayacağı yolunda resmi bir güvence vermı*se de "fiiliyatta" 6 millik karasularının dışına çıkamamıştır. Bu açıdan baküdığında, Türkiye'nin yarattığı "caydıncılıkla" Yunanistan'ı sınırlayabildiği söylenebilir. Ankara, böyİehkle geride bıraktığuntz uç yıl içinde de Yunanistan'ın Bern Anlaşması'nı ihlalleri sonucu ortaya çıkan "zemin kaybT'nı bu manevrayia teIafi edebilmiş, Ege'de uygulamada Yunanistan lehine olusan dengede yeniden eşitliği sağlayabilmiştir. 2) Ege sorunları ve özellikle kıta sahanlığı uyuşmazlığı 1970'li yılların ilk yansından itibaren Turk hükümetlerince uluslararası politikanm gündemine sokulmuş ve Yunanistan bu konularda muzakere masasına çekilebilmişti. Ancak, özellikle 12 Evlül sonrası dönemde Türkiye bu sorunlar üzerinde belirgin bir suskunluk içine giraıiş ve sonuçta bu sorunlar uluslararası politikanm gundeminden çıkmış, bu sure içinde Yunanistan kendi görüşlerini serbestçe yayma olanağı bulmuştur. Türkiye'nin Hora gemisini Ege'ye cıkarma karan ile bu süreç belli olçülerde tersine çevrilmekte ve Ege sorunu yeniden uluslararası sorunlar dizisi içinde yerini almaktadırlar. Türkiye, yaklaşık 7 yıllık bir aradan sonra ilk kez Ege sorunlarında somut bir adımla inisiyatifi eline almış olmaktadır. 3) Kriz, Papandreu ile birlikte tam bir diyalogsuzlük içinde seyreden TürkYunan ilişkilerinde yeni bir durum yaratmıştır. Her krizin yol açtığı gibi, son olayın da TürkYunan ilişkilerinde bir hareketlenme getirmesi muhtemeldir. En azından taraflar kıta sahanlığı sorunu üzerinde dünya kamuoyunu etkilemek üzere bir dizi manevraya girişeceklerdir. Bu manevralar Ankara ile Atina arasında diyalog kapısııiı aralayabilir mi? Bu soruya yanıt vermek güç olmakla birlikte, diplomaıik çevrelerde ihtiyatlı bir iyimserlik havasının belirdiği gözlenmektedir. BATI DEVREYE GİRİYOR 4) Ege'de yaşanan gerginlik, başta ABD olmak üzere Batı dünyasının tüm dikkatini TürkYunan ilişkilerine çevirmesine yol açmış ve diyalogsuzluğun TurkYunan ilişkilerinde ne gibi tehlikeli gelişmelere yol açabileceğini gösteren ornek bir olay olmuştur. Bu durumda, diyalogsuzluğu ciddi bir sorun olarak görmeyen Batılı ülkelerin bundan böyle daha duyarlı davranmalan muhtemeldir. Nilekim, bu yönde ilk gelişme NATO Genel Sekreteri Lord Carrington'un devreye girmesi olmuştur. Türk diplomasisi, son olayla Yunanistan'ı di layoğa çekebilmek için önemli bir fırsat ele geçirmiştir. Ankara, diyalogsuzluğun nelere yol açabildiğine işaret ederek, Batıb ülkelerden Papandreu'yu jnasaya oturması için ikna etmelerini isteyecektir. SOVVETLER'İN TLTUMU 5) Türk diplomatların üzerinde durdukları bir diğer önemli olgu da, Doğu Bloku'nun son olay karşısında takındığı tavırdır. Yunanistan, kriz sırasında Dışişleri Bakanı Papulias'ı Sofya'ya göndererek destek aramış, ancak Bulgar Dışişleri Bakanı yaptığı bir açıklamada, "Taraflar sorunlannı banşcı yoldan ve hakkaniyele uygun bir şekilde çozmeieri gerekir" demiş, Atina'ya destek vermekten kaçınmıştır. "Hakkaniyei" ilkesi Türkiye'nin Ege sorunlannın çozumü için öne surduğu tezin başlıca dayanağını oluşturmaktadır. Böylelikle, Yunanistan Bulgaristan'dan umduğunu bulamamıştır. Bulgaristan'ın bu tutumu, aynı zamanda uzun dönemde Türkiye ile uzlaşmak istediğinin bir göstergesi olarak alınabilir. Ayrıca, Bulgaristan'ın Atina'ya istediği desteği vermemesinde perde arkasında Sovyetler Birliği'nin de rol oynadığı düşünülebilir. Sovyetler Birliği, uzun vadeli çıkarlarını gözönünde tutarak bu gerginlikte Yunanistan'a "jeşil ışık" yakmamışıır. Bir Türk diplomatının deyişiyle "Yunanistan'ın gııvendiği dağlara kar >agmıştır." 6) Krizin Türkiye açısından en olumsuz sonucu, Yunanistan'ın Türk tehdidi iddiasım canlı tutabilmesi için bu olaydan yararlanacak olmasıdır. Yunanistan, Ege'nin ihtilaflı alanlarında uç yıl süreyle petrol aradığında sorun olmamakta, ancak Türkiye bu sulara gireceğini açıkladığında gerilim doğmaktadır. Yunanistan'ın Türkiye'nin AET'ye tam üyeliğini engellemek için bu olaydan yararlanmaya çalışması kuvvetle muhtemeldir. Ege'deki kriz taraflara ne getirdi? Guvemörler toplantısı kapanış oturumu Islam Katkınma Bankası Başkatu Ahmet Muhammed Ati'ntn "General Ktnan Evren, Türk hukümeti ve Türk halkına tefekkür" sözleriyle sona erdi. (Fotoğraf: a.a.) Guvernörler toplantısı, kapanış oturumu ile sona erdi Islam Bankası'ndan özeUeştirmeye destek BM ve bölgesel işbirliği örgütleri ile daha yakın işbirliğine gitmesi de yer aldı. Kurul, İKB Başkanı'na üye ülkelerdeki çocuklann durumlarının düzeltilmesi için UNlCEF'le anlaşma imzalaması için yetki verdi. Toplantuun kaparuşında, oturum başkanı Kaya Erdem, bir sonraki oturumun başkanhğına getirilen Tunus guvernörüne başkanhk sembolü olan çekici Haber Merkeıi Islam Kal bloke ettiği Libya mal varlığı ve devretti. Guvernörler Kurulu, kınma Bankası Guvernörler Jtu banka hesaplarına ilişkin uygu Cezayir guvernörünün önerdiği, rulu, çalışmalannı "turistik bir lamadan vazgeçmesi yolunda Is "Cumhurbaşkanı Kenan Evhavada" geçen ikinci gunün so lam Konferansı dışişleri ren'e, Türk hükümeti ve Türk nunda, kapanış oturumu ile ta bakanlan Fez toplantısından çı halkına teşekkür eden" bir kamamladı. Oturumda söz alan kan mevcut bir karar var. İKB rar tasansını alkışlarla kabul etİKB Başkanı Ahmet Muham tarafından yayımlanacak basın ti. Islam ülkeleri arasındaki pamed Ali, bankanın üye ülkeler bildirisinde bu karara atıfta bu rasal ve mali işbirliğinin geliştideki özelleştirme projelerini lunulması bekleniyor. Başbakan rilmesini amaçlayan merkez desteklemeye hazır olduğunu Yardımcısı Kaya Erdem'de bir bankaları ve parasal otoriteler açıkladı. Muhammed Ali, yeni soru üzerine, bugün saat U'de toplantısı da bugün başuyor. İki oluşturulan ticaretin orta vadeli düzenleyeceği basın toplantısın gün sürecek toplantımn açış kodesteklenmesi kredisinin gele da konuya değinmeyeceğini be nuşmasını Kaya Erdem yapacak. neksel ihraç ürünleri için kullalirtti. Toplantıda Türkiye'yi Merkez nılmasının düşünülmediğini de Kapanış oturumunun basına Bankası Başkan Vekili Zekeriya belirtti. açık olarak yapılan son bölü Yıldırım başkanlığındaki bir heİKB guvernörleri, dün sabah münde ilk sözü İKB Başkanı yet temsil edecek. oturumunu iptal ederek, temasAhmet Muhammed Ali aldı. Amiral Bristol Hastanesi'ne larına Al Baraka'nın ev sahipliMuhammed Ali konuşmasında yatınlan Islam Kalkınma Bankaği yaptığı öğle yemeği ile şu üç konunun altını çizdi: sı Genel Sekreteri Zaaf Ül İsbaşladılar. ÎKB heyeti daha son• Üyelerin bankaya yönelik lam'ın sağhk durumunun iyiye ra gemiyle bir Boğaz gezisi yapborçlanmn tasfiyesi için Tunus gittiği bildirildi. Hastane yetkitı, Dolmabahçe Sarayı'nı ziyaret guvernoru başkanlıgında, arala lileri, beyin enfarktüsu geçiren etti. Akşam saatlerinde başlayan nnda Türkiye'nin de bulunduğu Islam'ın daha önce de.bypass kapanış oturumuna, gün içinde bir grup Ulke öneri hazırlayacak ameliyatı geçirmiş olduğunu bilbaşkente giderek Başbakan Turve Tunus'ta düzenlenecek İKB dirdiler. Yetkililer, Islam'ın durugut Özal'ı karşıladıktan sonra Istoplantısına sunacak. Bu komi munun daha iyiye gittiğini, yarın tanbul'a dönen Başbakan te İKB'nin "batık kredileri" ve yoğun bakırndan çıkarılıp serviYardıması Kaya Erdem başkanodenmeyen sermaye paylarına se alınacağını bildirdiler. lık etti. Oturumda gündem mad yönelik bir çözüm arayacak. delerinin konuşulmasından • İKB, üye ülkelerdeki kamu sonra söz alan Libya delegesi, sektörünün özelleştirilmesi proABD'nin dondurduğu Libya jelerine ilişkin arastırma ve gimal varlığı ve banka hesaplanderlerin finansmanına destek na değindi. Libyalı delege, olacak. ABD'nin bu uygulamadan vaz• Islam ülkeleri arasındaki tigeçmesi için çağrıda bulunulmacaretin orta vadede finansmanı sını istedi. Oturum Başkanı için oluşturulan kaynaklar yeterErdem ise, Libyalı delegenin isANKARA (UBA) Kapatısizdir. Bu nedenle söz konusu fiteğini "not aldıklannı" belirtti, nansman sistemini geleneksel lan Milliyetçi Hareket Panisi'nin konuya basın bildirisinde değiihraç ürünleri için kullanılması Genel Başkanı Alpastan Türkeş, nileceğini söyledi. Oturum önce mümkün degil." partinin eski yöneticilerine Bulsinde Türkiye, Pakistan %'e Libya Başkan Ahmet Muhammed var Palas'ta bir yemek verdi. arasında yapılan gayri resmi te Ali, sözlerini "General Kenan MHP'nin eski il ve ilçe başkanmaslarda konunun oya sunula Evren, Türk hükümeti ve halkı ları, MÇP yönetim kurulu üyecak bir karar tasansını leri ve eski milletvekillerinin hana teşekkür ederek" bağladı. dönüştürülmemesi üzerinde anGuvernörler Kurulu'nda alı zır bulunduğu yemekte, ülkücü Jaşmaya varılmıştı. ABD'nin nan kararlar arasında, İKB'nin görüşün bundan sonraki stratejisi üzerinde durulduğu belirtildi. Eski milletvekillerinden Ali NOTLAR Fuat Eyüpoğlu, Mehmet Irmak ve Faruk Demirtola'nın da katıldığı toplantıdan sonra verilen yemekte milliyetçi grubun MÇP'de birleştirilmesi görüşünün üzerinde durulduğu ifade edildi. NtLAY KARMAN Alpaslan Türkeş, gazetecilerle konuşmaktan kaçınırken çevYaklaşık 51 gündür Başbakan vekilliği görevini sürdiiren resinde kurulan 5 kişilik bir koKaya Erdem. .\nkara ya Başbakan Turgut Ozal'ı karşüamaya ruma timi de gazetecileri Türgidince îslam Kalkınma Bankası Guvernörler Topîantısının keş 'ten uzak tutmaya çalıştı. dün gündüz yapılması gereken bölümü akşamüstüne ertelendi. L'BA muhabirinin "Özal birazAncak, bu erteieme, toplantıya katılan delegelerin de işine dan buradan geçecek. Karşılageldi ve güneşii havada Istanbul'un güzelliklerinden paylarımaya çıkacak mısıruz?" biçiminnı aldtiar. Delegeîer. öğlen El Baraka'nın Tarabya Oteli'nde deki sorusunu Türkeş'in basın kendi onurlartna verdikleri öğle yemeğine daha sonra da Bosözcüsü "Hiçbir yere çıkmıyoğaz gezisine katıldılar. îslam Kalkmma Bankası Guvernörruz, akşama kadar buradayız, ler Kurulu toplantısına katümak üzere 3 gündür tstanbul'da Özal'ı da karşılamayacağız" dibulunan delegeîer, daha sonra da, Dolmabahçe Sarayı'nm ye yanıtladı. önünde mehter takımını izleyerek, sarayı gezdiler. Güneşii günden sonuna kadar yararlanmak isteyen delegelerin ve Kaya Erdem'in getikmeleri nedeniyle, kapanış oturumu iyice geç başladı. • •* Toplantıya katılan delegeler arasında "el falı" hayli yaygındı. Basın Yaym Genel Müdürlüğünün Sheraton Oteli'nde kurduğu Basın Merkezi'nin hemen yanıbaşındaki PTT'de görevli bir hanım kızın çok iyi el falına baktığı haberini çıkartan bir L'gandalı delege, böylelitie diğer konukların da ei faANKARA (a.a.) 4. Kolordu lı konusundaki iştahını kabartîı. •• Komutanlığı Ankara 1 Numaralı As* * * keri Mahkemesi'nde görulen MHP davası kararının. yarın 332'nci otuIslam Kalkmma Bankası Guvernörler Toplantısına kaıılan rumda açıklanması bekleniyor. delegelerin büyük çoğuniuğu beş vakit namazlarını kılmayı MHP davasında aralarında genel ihmal etmediler. Özellikle, Sheraton Oteli'ndeki toplanti sabaşkan Alpaslan Türkeş'in de bulunlonunun yanında kurulan mescit delegelerin imdadına yetişduğu 42 kişi hakkında ölüm cezası ti. Sabahleyin erkenden namaza kalktıkları için saat 06'dan isteniyor. itibaren kahvaltı salonuna indiler. Nitekim delegelerin sabah Askeri savcı aralarında genel sekre namazına kalktıktan sonra odalanndan çıkmalan yüzünden, ter Necati Gültekin, genel sekreter organizasyon komitesi görevliSeri, sabahları saat 6.30'dan İtîyardımcısı Yaşar Okuyan ve Ülkü baren Sheraton Oteli'nde hazır buhmdular. Ocaklan Genel Başkanı Sami Bal ile *** Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkanı Saffet Beştepe'nin de bulunduFashsından, TunusJusuna, Kamerunlusundan, Çadlısına ğu 287 sanık hakkında üç ile 27 yıl kadar 43 ülkeden yüzlerce detegenin katıldığı toplantı sıraarasında ağır hapis cezası verilmesismda, bazı konuklar organizasyondaki kanşıklıklar yüzünni istemişti. Ayrıca aralannda genel den, zaman zaman odalarım şaşırdılar, zaman zamansa, pabaşkan yardıması Agah Oktay Güsaportlarını ve biletlerini kaybettiklerinden yakındılar. Ama, ner, genel idare kurulu üyesi Taha Islam ülkelerine mensup delegelerin en çok yakındığı konu, Akyol ile gençlik kolları başkanı AbİKB toplantısımn ilk kez bu denli hızh seyretmesiydi. Ne var dullah Pehlivan'ın da bulunduğu 65 ki, delegelerin bir çoğu, Istanbuî'un güzellikierinden yararsanık hakkında "delil lanmaya baslaymca, toplantılann akışınm hızh olmasına seyctersizliğindcn" beraat karan verilvindiler bile... mesi istenmişti. KONUK YAZAR Atina'nın Ege politikası PROF. HÜSEYİN PAZARCI SBFöğretim üyesi Yunanistan'ın kıta sahanlığı konusunda güttüğü politikası da Ege'deki öteki alanlara ilişkin politikasının bir parçasmı oluşturmaktadır. Bu politikanm özü, her türlü duygusal düşünceden, önyargıdan ve etkilenmeden arınmaya çaba göstererek yalnızca olayları gözlemem sonucu vardığıra kişisel karuma göre, Yunarüılann birçoğunun gönlünde ve kafasında süren PanHellenik duygu ve düşüncelerden oluşmaktadır. Bu politikayı şöyle özetlemek olanaklı görUnmektedir: Bir kısım Yunanlı için Ege tümüyle Yunanistan'a aittir ve öyle kalmalıdır; bir öteki kısmı için ise, bugün dünyada geçerli olan siyasal görüşlere ve hukuksal kurallara göre Ege'nin tümüyle Yunanistan'a ait olmasını ileri sürmek doğru olmasa bile, Ege Yunanistan'a ait olsa iyi olurdu. O zaman yapılacak şey, bu duygu ve düşünceleri gerçekleştirmek amacıyla yol ahnabildiği sttrece sessiz davranmak, ancak herhangi bir tepki ya da karşı atakla karsüasınca gerilim yaratarak "güçiü dunımunu suiistimal eden" bir "saldırgan Türkiyt" görüntusü vermek yoluyla etkili devletleri ve dünya kamuoyunu yardımına çağırmaktır. Bu arada, yan etken olarak, Türkiye'nin zayıf ya da uluslararası ortamda yalnız kalmasına yardımcı olacak her türlü olanaktan yararlanmak da bu politikanm bir öğesini oluşturmaktadır. özetle, Yunanistan sonuç aldığı sürece parça parça koparma taktiği gütmekte, takılınca da "denetimli gerilim politikası" denilen, dunımu çatışma noktasına kadar getirip orada durmak yoluna gitmektedir. Yunanistan'ın bu Ege politikasının iki yüzünu de değişik dönemlerde görmek olanağı vardır. Bir serl tepki görmeden ve hatta bazen Türkiye'nin katkılan ile (F1R için olduğu gibi) Ege'de sessizce genişlemesine örnek olarak 1930'lardan 19731974'e kadar güttüğü politikasını gösterebüinz: 1931'de hava sahasım 3 milden 10 mile çıkarması, 1936'da karasularuıı 3 milden 6 mile çıkarması, 1947'de oniki adaya sahip olması, 1950'de FIR denetimıni elde etmesi, 1950'li yıllardan başlayarak Doğu Ege adalanru antlaşmalara aykırı olarak artan biçimde silahlandırması gibi (1). Bunlara kıta sahanlığı ile ilgili olarak, 1%0'h yıllardan başlayarak 1973'e kadar Yunanistan'ın Ege'de sessizce verdiği petrol arama ruhsatlannı da eklememiz gerekmektedir. Yunanistan'ın Ege poUtikasımn ikinci yarum olustaran hırçın yuzü ise, Türkiye'nin 1973 ve 1974'te bu genişlemeci Yunan polıtikasma kıta sahanlığı konusunda dur demesi ile ortaya çıkmıştır. TUrkiye'ye çeşitli kınama notalan gönderen Yunanistan, 1976 ağustosunda Türkiye'nin Ege'de sismik arastırma yapmasını bile hazmedemeyerek, Güvenlik Konseyi'nden Uluslararası Adalet Divam'na kadar bütün uluslararası forumlan ayaga kaldırmayı denemisür. Yunanistan, bu politikasını, günün koşullanna uygun olarak, değişik başka forumlarda sürdürmekten geri kalmamaktadır. Son yıllarda bu uluslararası forumlar, özellikle NATO ve Avrupa Topluluğu organlandır. NATO çerçevesinde Yunanistan'ın girişimleri doğrudan kıta sahanlığı konusunda olmayıp, Doğu Ege adalarının, başta Limni olmak üzere, silahlandınlmasımn sağlanması konusunda yapılmıştır. Buna karşı çıkan Türkiye ise, bir yandan NATO'nun ortak savunmasma katkıda kusurlu gosterilmeye çalışılırken, öte yandan Doğu Ege adaları Üzerinde emelleri olan saldırgan bir devlet olarak takdim edilmiştir. Yunanistan bu konuda o kadar ileri gitmiştir ki, yavuz hırsız örneği, belirli bir süreden beri ABD'den ve öteki NATO devletlerinden Türkiye'ye karşı ülke botünlüğünün güvence altına alınmasını isteyip durmaktadır. Bu arada, NATO devletlerini bu yönde harekete geçirebilmek amacıyla, bu kez Varşova Paktı üyelerinden Bulgaristan ile dostluk ve saldırmazlık antlaşması imzalamak yoluna bile gitmiştir. Sonuçta Yunanistan böyle bir "saldırgan Türkiyt" göruntüsünü bugün de Ege kıta sahanlığı sorununa ilişkin olarak NATO çevrelerinde kullanmayı sürdürmektedir. NATO devletlerini kendi görilşlerine çekemediği zamannse, son ABD üssünü kapatma olayırun gösterdiği gibi, değişik şantaj yollanna da başvurmaktan geri kalmamaktadır. Yunanistan'ın Avrupa Topluluğu organlan çerçevesindeki girişimleri de, sorunlu ve "jaldırgan" bir Türkiye'nin toplulukla olan ilişkilerinin, ilk elde, düzelmesini engellemek, Türkiye'nin tam üyelik başvurusunda bulunması durumunda da bunun gerçekleşmesini önlemek ve en azından gecikürmek amacım gütmektedir. Bu amaçla Yunanistan Avrupa Topluluğu'nun milletvekillerinden olusan organı olan Avrupa Parlamentosu çerçevesinde Türkiye'yi hedef alan her türlü girişimi desteklerken, üye devletler bakanlanndan olusan bir karar organı olan Konsey çerçevesinde de Türkiye lehine olacak her türlü kararı engellemeye çalışmaktadır. Bugünlerde Ege sorunu kadar güncel olan Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na tam üyelik başvurusu konusuyla ilgili olarak anılan organlann önemi vazgeçilmez değerdedir. ZİM, Türkiye'nin tam üyeliğinin kabul edilebilmesi için Konseyin oybirliği gereklidir. Oysa bu Yunanistan'ın da karşı oy vermemesi demektir ki, elde edilmesinin zorluğu ortadadır. Yine, tam üye olabilmek için bir başka koşul, 1986 yılında yapılıp bugün yürürlüğe girmiş bulunan "Avrupa Tek Senedi" adlı antlaşma sonucu, Avrupa Parlamentosu'nun da olumlu kararının alınması olmaktadır (Mad. 8). BEKLENEBİLECEK GELtŞMELER Bundan sonra Ege kıta sahanlığına ilişkin olarak Yunanistan'ın hangi girişimlerde bulunabileceği sorununa gelince, en başta, anılan devletin eski parça koparma taktiğini, yürütebilirse, bu ortamda da Sürdürmeye çalışacağı kesindir. Dolayısıyla, Türkiye tarafından kabul edilebilecek ya da en azından zayıf tepki gösterilecek her türlü girişim ile Ege'nin tartışmalı bölgesinde Yunanistan fiilen alan kazanma çabasını sürdürecektir. öte yandan, siyasal ve diplomatik düzeyde Ege'de kıta sahanlığını genişletmesine dayanak oluşturacak hukuksal gerekçeler elde etmeye çalışacaktır. Dolayısıyla, devletimizin yetkililerinin bu açıdan yapacaklan konuşmalara ve yazışmalara özel dikkat göstermelerinde yarar vardır. Ancak, Yunanistan'ın en büyük çabası, Ege kıta sahanlığı sorununu uluslararası forumlara çekme yönünde olacaktır. Bu amaçla, bir yandan Türkiye'yi uluslararası hukuk kurallanna saygı göstermez olarak görüntülemek için Uluslararası Adalet Divam'na gitme çağnlarını yinelerken, öte yandan özellikle ABD ve NATO devletleri nezdinde girişimlerde bulunarak, Yunanistan'ın kendi lehine olarak değerlendirdiği yöntemler için Türkiye'nin ikna*edilmesini sağlamaya çalışacaktır. Doğnısunu söylemek gerekirse, güney kanadı felce uğramış bir NATO örgütü ile üslerinin varlığı tehlikeye düşmüş bir ABD'nin bu yönde bir görev üstlenerek Türkiye'yi Divan'a gitmek için zortamaları olasılığı giderek anmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye'nin bu açıdan bütün olasılıkları en iyi biçimde incelemesi ve değerlendirmesi zorunlu olmaktadır. Ege kıta sahanlığı sorununun Yunanistan tarafından Avrupa Topluluğu çerçevesinde kullanılması ise, bu sorun ile öteki TürkYunan sorunlannın bir çözüme bağlanmadan Türkiye'nin topluluğa katılmasının engellenmesi biçiminde bir zaman sürecektir. Türkiye'nin toplutuğa katılmasına ekonomik, toplumsal ve siyasal nedenlerle karşı olan öteki topluluk devletleri de böylece Yunanistan'ın arkasına sığınmaktan geri kalmayacaktır. Bu arada, eğer Yunanistan Türkiye'den birkaç ödün kopanrsa, bunlan da cebine koyduktan sonra, muhalefetini yine sürdürecektir. Bununla birlikte, Yunanistan'ın Avrupa Topluluğu çerçevesindeki bu tutumu artık kendisi bakımından zararlı olmaya başladığı zaman, Ege kıta sahanlığı sorunu da dahil olmak üzere, Türkiye ile olan sorunlannın kendi işine gelen yöntemler çerçevesinde bir çözümü kabul etmesi koşuluyla Türkiye'nin topluluğa katılmasına e\et diyecektir. Dolayısıyla, bir gün Avruna Topluluğu üyesi öteki devletlerin Türkiye'den topluluğa katılabilmesı için bu konuda "anlayışlı davranmasım" istemeleri olasılığı da pek zayıf değildir. Dolayısıyla Türkiye'nin tez elden bu tür olasılıklara karşı politikasını oluşturması da kesin bir zorunluluk göstermektedir. Görüleceği gibi Türkiye için gelecek, başta kıta sahanlığı sorunu olmak üzere Ege sorunları bakımından, çok yoğun politik ve diplomatik çabalara sahne olacaktır. Beklenebilecek bu gelişmelerde sertlik dozunun biraz anması ise askeri çatışma olasılıklannı zaman zaman gündeme getirebilecektir. Türkiye olarak her seyi çok iyi inceleyip hesap etmemiz, bir sürü maddi ve manevi kaybın doğmasına engel olacaktır. Yunanistan'ın ise, Ege'nin iki kıyısmda iki ayn devletin varlığım ve Türkiye'nin meşru haklan ve çıkarlanna saygı göstermesi gerektiğini artık içine sindirmesi gerekmektedir. Son bir sözün de başta ABD olmak üzere öteki NATO ve Avrupa Topluluğu üyelerine yöneltilmesi yerinde olacaktır: Taraf tutarak iki komşu devlet arasmdaki sorunlara girmeye çalışmayın; çünkü bu yöndeki en küçük bir tutumdan yararlanmayı planlayan bir Yunanistan bütün banşçıl umutları, emekleri yok edebilir. Londra'da demeç Özal: AET üyesi okaydık sorun btiyünıezdî LONDRA (Cumhuriyet) Başbakan Turgut Özal, Türkiye ile Yunanistan arasında baş gösteren gerginliğin azalmasının Türkiye'nin bu ülkeyle savaş istemediğini ortaya koyduğunu söyledi. Özal, "Şayet her iki ülke de AET üyesi olsaydı sorun bu boyutlara varmazdı" şeklinde konuştu. Özal, AP'ye verdiği demeçte Ege'nin tartışmalı sularındaki kaynakların iki ülke arasında paylaşılmasının "adil ve doğru" olduğunu kaydederek, "Yunanlıiann kırmızı alarma geçtiklerini duydum, ancak biz askeri hazırlık bakımından bir derece altta dururadayız" diye konuştu. Özal, Türk hükumetinin, Yunanlılann harekete geçmemesi halinde, Ege'nin ihtilaflı sularına herhangi bir araşnrma gemisi göndermeyeceğini kaydederek, "Umarıra bu sorun çözüldü ve Yunanistan'ın yaygarasının da saçma olduğunu ortaya koydu" dedi. Ege konusunda bazı anlamlı görüşmeler yapılacağı konusunda iyimser olduğunu kaydeden Özal, Türkiye'nin konuyu, bölgeyi halihazırda ihtilaflı su ilan eden Lahey Adalet Divam'na yeniden götürebileceğini söyledi. Özal, AFP'ye verdiği, demeçte de Ege'deki gerginliğin tamamen Yunanistan'dan kaynaklandığını ve "Türkiye'nin sorunun çözümü için Atina yla doğrudan görüşmeler yapmaya hazır olduğunu" kaydetti. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Ege'deki son bunalırndan sonra alarm durumuna bile geçirildiğine işaret eden Özal, Yunanistan Başbakanı Papandreu'nun sürekli olarak Türklerin savaş isteği yolunda iddialarda bulunduğunu, ancak bunun doğru olmadığının Türkiye'nin takındığı son tutumla da ispatlandığını söyledi. Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya üye olmalarının, Ege'de savaj çıkmasını önlediğini belirten Özal, "Şayet her iki ülke de AET üyesi olsaydı, sorun bu boyutlara varmazdı" diye konuştu. İKB Başkanı Ahmet Muhammed Ali, İKB Guvernörler Kurulu toplantısımn kapamşmda, bankanm üye ülkelerin özelleştirme projelerini desteklemeye hazır olduğunu açıkladı. Libya'nın, ABD'nin dondurduğu paralarına ilişkin bir karar tasarısı çıkmadı, konuya basın bildirisinde değinilecek. İKB'nin tahsil edemediği kredilerine çözüm bulmak üzere aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bir grup ülke Tunus toplantısına öneri götürecek. Türkeş, strateji saptıyor BtTTİ (1) Geniş bilgi için bkz. H. Pazarcı "Lozan Antlaşmasından 1974'e Kadar Ege'ye fiiskin GeUsmeler ve Yunanistan'ın Ege Politikası", TürkYunan tlişkileri, Ankara, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı yayını. 1986, s. 1932 DÜZELTME Prof. Hüseyin Pazarcı'nın gazetemizde dün çıkan yazısında "taraflann bu iddiaları karşısında uluslararası hukuk Kuralları incelendiğinde..." şeklinde başlayan paragraftaki bir cümlede yanlışlık vardır. Bu cümle "Zira, en başta Yunan görüşü ile ilgili olarak adaların da kıta sahanlığına ilke olarak sahip olabilmeleri, sırurlandırma durumunda, bunlann özelükleri ne olursa olsun kıta ülkelerinin eşit muamele görmeleri gerektiği anlamına gelmemektedir" olacaktır. Elfah memkı EGE KRİZtNE BtR YORUM Hakkmıızı almadan olur mu? HASAN ESAT IŞIK Eski Dışişleri ve Milli Savunma Bakanı Bern Anlasması'ndan önceki döneme donelim diyen Yunan hukümeti olmuştur. önceki dönemdeki durum da bellidir: Yunan hükumetinin Ege'de kıta sahanlığım istediği gibi saptama isteği Üzerinde direndiği görülünce 1974'te Türk hükümeti Çandarh gemisini karasulanmız dışında arastırma ile gorevlendirmiş ve "B«n sadece herhangi bir devlet gibi açık deoizde araşünnı yapürmıyorum, Ege'de kıyısı olan bir devlet sıfatıyla kıta salwhgıı»Q dahil addettigim için Çaodaıiı'yı oralara gönderiyorum" demişti. Bern Arüasması işte bu hakkına sahip çıkma azmimiz sonucu mümkün olabilmisti. Bu nedenle Yunan hükümeti, "Bern Anlaşması'nı tanımıyorum" deyince Türk hükumetinin de kıta sahanlığımız içinde addettiğimiz yerlere yeniden arastırma gemisi göndermeyi kararlaştırması çok yerinde idi. Nitekim bu tutum Türkiye'yi muhalefeti ile, kamuoyuyla hemen hükümetin yanında buluşturmuştur. Bu vesileyle bir milli politika tezahüru de kendiliğinden ortaya çıkmıştır. Milli politika bilindiği gibi, hükümetin görüşüne herkesin uyması demek değildir, hükümetin Türkiye'nin yerleşmiş itibar, çıkar ve temel dış politika anlayışına uygun hareket etmesi demektir. Burada bu olmuştur. Bunun uzerine hükümetin tek yan.' odünlerle bir yere varüamayacağını nihayet anlamış olduğu sanılmıştı. Zaten ciddi dış ilişkilerde tek yanlı iyi niyetin yeri yoktur. Dış ilişkilerde önemli olan eşitliktir, karşılılıktır. Tek yanlı iyi niyet, daha çok birinden çekinme olarak değerlendirilir. Bir hükümet çekiniyor izlenimi de verirse çığ gibi artan isteklerle karşı karşıya kalır. Hükümet hakkında bu olumlu düşünceler gelişmekteyken sonradan tanık olunan gelişmeler bu havayı değiştirdi. Anlaşılıyor ki, hükümetin tutumuna beslenen umutlarda acele edilmiştir. Ege'de gerginliğin azaltılması elbette iyi olmuştur. Türkiye'nin indinde Yunanistan'la dostluğun değeri büyüktür. Fakat dostluklar tek yanlı niyetlerle sürdürülemez. Karşılıkh özveri ve iyi niyet gerektirir. Türk ve Yunan hükümetleri ortak bir açıklama ile Bern Anlasması'na saygılı olmaya devam edeceklerini bildirmiş olsalardı bu Türk Yunan üişkilerini yeniden dostluğa yönlendirme açısından olumlu bir adıro olacaktı. Taraflann Ege'de hakça bir dü zenden yana olduklan vurgulanmış olacaktı. Ama böyle olmadı. Bir tarafta Turk'ye başbakanı, öbür tarafta da, bizzat Dışijleri Bakanı Halefoğlu'nun deyimi ile "üst düzey bir konsorsiyum yetkilisi" karasulan dısı araştırmalardan vazgeçtiklerini açıkladılar. Görülüyor ki, eski alışkanlıklar NATO içinde devam ediyor. Türk Yunan anlasmazlıkları ancak Türk tarafının ödünleriyle çözülebilir inancı, olduğu gibi sürüyor. Bu çok üzücfl bir saptamadır. Bunun baş nedeni de TC; k hükumetinin ne yapılırsa yapılsın hicbir şey olmamış gibi işbirliğine devam edeceği hususunda yaratmış olduğu kanaattir. Son Ege krizinde üzerinde dikkatle durulması gereken başka noktalar daha vardır. Yunan hükümeti, çok acıdır Ege krizinde Amerikan'ın Türkiye üzerinde baskı yapmasını sağlamak için bir Amerikan üssünü kapattığını ilan etmiştir. Amerika hükümeti bizi karanmızdan vazgeçirmeye çalışacağı yerde "Ben Turki>çden bu konuda bir takpte bulunamam, üssün kapanlmasını istemem fakat yapacak bir şeyim de yok" deseydi çok isabetli hareket etmiş olurdu. Amerika, vaktiyle Johnson mektubunda bize böyle bır şey söylemişti. Türk hükümeti de Amerika'nın bu girişimini anlayışla karşılasa bile hiç olmazsa "Yunan hükümetiyle biriikte Bem /Vnlaşması'nın yüriirliikte oMuğunu açıklarsak karasulan dışına Hora" ji göndtrmeklen vazgeçebilirim" demeli idi. Bunu söylememesi Yunan Başbakanına Amerika'dan umduğunu elde etmesi olanağım vermiştir. Yunan hükümeti Türkiye'ye doğrudan kendinin yaptıramayacağı şeyleri Amerika'nın aracılığı ile yaptırtmak alışkanlığma kapılmıştır. Buna karşı da bizim dikkatli olmamız lazımdır. Böyle bir ahşkanuk Türk Yunan üişkilerini olduğu gibi Türk Amerikan üişkilerini de zedeler. Müttefiklerimizin tutumunda da yadırgatıcı bir taraf vardır. Müttefiklerimiz Bern Anlaşması'nı tanımıyorum diyenle bu anlaşmaya bağlı kalmaya devam edelim diyeni bir tutmamalıydı. Bu iki tutumun arasındaki büyük farkı görüp ona göre davranmalıydı. Bir ayınm yapmamak demek, yansız kalmak değildir, hırçına prim vçrmektir. Ege'deki Türk Yunan anlaşmazlıklannın adil çözümlere bağlanamamasında müttefiklerimizin hırçma prim verme alışkanlığının da önemli bir rolü olduğu bilinmelidir. Müttefiklerimizin bu durumu özellikle şaşırtıcıdır. Çünkü Papandreu bir müttefikine karşı anlaşmaları ihlal ederek böyle hırçın bir tutumda iken, bir yandan da Ege'deki kriz vesilesi ile NATO'dan degil, bir Varşova Paktı üye sinden destek istemektedir. Müttefiklerimizin bütün bu çelişkiler karşısında hâlâ Türkiye ile Yunanistan'ı bir tutabildikleri ibretle gözlenmektedir. Şurası açıkça anlaşılmaktadır ki, Türk hükümeti haklarına sahip çıkmadıkça müttefiklerimiz de Yunanistan'ın Türkiye zaranna emellerini desteklemekte bir sakınca görmeyeceklerdir. Ve Ege'de hakça bir düzen kurulamaya* caktır. Tek taraflı iyi niyet olarak "714 sayüı noüun"ı kaldırdık, Ege'deki sorumluluk alanlannın belirlenrnesini bile beklemeden Yunanistan'ın NATO askeri örgütüne dönüşüne alelacele evet dedik, fakat Yunanistan hiç de makul olmadı, daha da hırçınlastı, NATO güney kanadı işletilebilsin dedik, büsbütün felce uğradı. Müttefiklerimiz NATO makamları bütün bunlara seyirci kaldı. Yunan hükumetinin "Rogers Anlaşması'nı tanımıyorum" demesine bile ses çıkanlmadı. Eğer o zaman bir tepki gösterilmış olsaydı Yunan hükümeti bugün "Bern Anlaşması'nı lanımıyoruın' demekte biraz düşünürdü. Her şey bizi hakkımıza sahip çıkmaya yöneltiyor. Dış ilişkilerde sadece baskasının hakkına saygı yeımez, kendi hakkımıza sahip çıkmayı da bilmemiz lazımdır. Yurtta barış, cihanda banş, Türkiye Cumhuriyeti'nin görüşüne uygun bir ilkedir. Fakat Türkiye Cumhuriyeti dış politikasını ortaya koymak için yeterli değildir. Buna hakkına sahip çıkmak da eklenmelidir. Atatürk'ün çok yerinde bir sözü vardır. Şöyle demiştir: "Kimsenin toprağında gözüm yoktur, banş bozan da degilimdir, fakal anlaşmalardan dogan haklanmı da almadan edemem." Türk dış politikasının temel fikri bu olmalıdır. MHPdavastnda kararın yarın açıklanması bekleniyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle