18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/12 30 MART1987 Gözler onda Prenses Diana, giydiği kıyafetler, şapkalar, ilginç tavtr ve mimikleriyle dünya basımmn en gözde ' 'fotomodellerinden'' biri olmaya devam ediyor. tngiltere 'yi ziyaret edert Suudi Arabistan Kralı Fafıd'ı karşuamak için eşi Prens Charles ile birlikte GatHick Havaalanı'na gelen Lady Di, bu karşılama töreni için seçtiği giysiyle Kral Fahd'dan daha çok ilgi çekti. Krem takımı ve şapkasıyla tüm dikkaıleri üstünde topladı. On bin organ bağışlandı ANKARA <«.».) Cumburbaşkam Keaan Evren'in geçen yıl gözieriai bağışlayarak başlattığı organ bağışı kampanyasma olan ilgi giderek aıtıyor. Türkiye Organ Nakli ve Yanık Tedavi Vakfı Müdürü Kutln Türker, vatandaşlann organ bağışma çok istekli olduklannı beürterek, bugüne kadar 10 bin dolayında organ bagışı yapıldığmı kaydetti. Türkcr, şöyle dedi: "Bagjş kartlan bulusaB kişüerin ötamleri feaiiade daremaa deriuü saghk kanıluşlanaa büdirilnıesâ gerekir. Halbuki şn «ada Türkiye'de trafik ı«T»iaıiıwn yoğanlnfnna ragmea durum Ugüi kunıluşUra badirUmemektedir. Bu konuyu devlet orgaaize etmetidir." Ikbal ve Cinnah anıldı ANKARA (a.a.) TürkiyePakistan Kültür Derneği tarafından duzenlenen toplantıda, Pakistan devletinin kurucusu Muhammed Ali Cinnah ile Pakistan'ın milli şairi Muhammed İkbal anıldı. Odalar Birliği salonunda duzenlenen toplantıya. Kültür ve Turizm Bakanı Mesut Yılmaz'ı temsilen katılan Bakanhk Müsteşar Yardımcısı Aytuğ İzat yaptığı konuşmada, Cinnah'ın devlet adâmlığı yönünü anlattı. İzat, Atatürk 11e aynı devirlerde yaşayan Cinnah'ın, Pakistan'da büyük zorluklarla Müslüman bir devlet kurduğunu belirtti. Daha sonra konuşan Pakistan Büyükelçisi Altaf Şeyh, Pakistan ile Türkiye arasındaki dostluğun gelecek . yıllarda da devam edeceğine inandığını söyledi. îranh göçmenlere 'müşfik' olunacak Aksal emekli oluyor ANKARA (ANKA) Türkiye İş Bankası Genel Kurulu bugjin toplanacak. Bankanın altı yıldır yönetim kurulu başkanlığını yapan Ismail Rüştü Aksal, kendi isteğiyleemekliye aynlacak. T . İş Bankası Genel Kurulu'nda, yönetim kurulunun bazı üyelikleri için de seçim yapılacak. Kilosu 150 bine bal RİZE (UBA) Rize "Anzer Bah"run kilosunun bu yıl 150 bin liradan satılacağı açıklandı. Bırçok hastalığın tedavisinde oluınlu sonuç veren ve sadece Rize'nin Ikizdere ilçesine bağiı Çiçckli köyünün Anzer Yaylası'nda üretüen Anzer Balı ilc ilgili olarak açıklama yapan köy muhtarı Şükrü Ksa, bu yıl Anzer Baiı rekoltesinin 400 kilogram civaımda olacağmı belirtti. Üretimin az olması nedeniyle Anrer Balı'nın satışmın on bağlantılarla yapıldıgnu kaydeden muhtar Şükrü Kan, "Bn yıl öneffîkk Ankara ve tstanbul iUerinden balımıza aşın Ufcp var. Ancak bepsini iuuştiamarau mümkün degil. Fıyatf»n da beoöz tam beiirlemedflc ama bu yıl 150 bin lira crvartn<ta oİBr" dcdi. Cinnah ANKARA (ANKA) fçişleri Bakanı Yıldınm Akbulut, başka ulkelere sitmek için Türkiye'ye geçen îranhlara, hükumetin elinden geldiği kadar yardımcı olmaya çahşttğını söyledi. Akbulut, bu konudaki soruları yamtlarken, İranlı göçmenlerin büyük çoğuniuğunun başka ulkelere gitmek üzere Türkiye'ye geçtiklerini belirtti. Bunîar arasında çok yoksul kişilerin bulunduğunu bildiren Akbulut, göçmenlerin banndjrıldığı yerleTİn daha iyi koşullara kavuşturulması için çahşmalar yapüdığını söyledi. Aksal Resmi Gazete'ye zam ANKARA (ANKA) Başbakanlık, Resmi Gazete'ye yüzde 50 zam yaptı. Resmi Gazete'nin KDV ve posta hariç yıllık abone tutan 20 bin liradan 30 bin liraya çıkanldı. Yeni fıyat çarşamba gününden itibaren uygulanacak. Yabancı ülkeler için ise Resmi Gazete'nin yıllık abone tutan 60 bin lira olacak ve bu tutara uçak posta Ucreti de eklenecek. Başbakanlık, Resmi Gazete ile birlikte TBMM Tutanak Dergisi'nin yıllık abone tutannı da 20 bin liradan 30 bin liraya yükseltti. Uçunımuıt Kenannda Politika (Baştarafı 1. Sayfada) Ege'de krizin "şimdllik" dondurulmuş olması ve sıcak bir çatışma ihtimalinin şu aşamada kaybolması, önemli iki husustur. Çünkü aklı başında hiç kimse bir savaşın patlamasını kuşkusuz arzulamaz. Vurgulanması gereken bir başka nokta da, neredeyse yedi yıllık bir aradan sonra Türkiye'nin ilk defa "aktiF' bir tutum sergilemiş olmasıdtr. Ankara, bunca yıl zemin kaybettikten sonra, artık Yunanistan'ın Bem Anlaşması ihlallerine karşı "sessiz diplomasi'Y\ bir yana bırakarak pasif kalmayacağını acığa vurmuştur. Yunanistan, tartışmalı sularda faaliyete geçerse Hora da karasularımızın dışına çıkacaktır. Türkiye bu konuda karartı olduğunu, gerek iç gerek dış kamuoyunda yıllardtr İlk kez kendini açıkça taahhüt altına sokarak göstermiştir. uzal hükümetinin bu adımı attıktan sonra yeniden eski edilgin tutumuna kayması o kadar kolay değildir. Olaya tepeden bakılırsa, 28 mart krizinin ortaya çıkardığı en önemli sonucun bu olduğu soylenebilir. Hem Türkiye hem Yunanistan açısından 28 mart tarihinin öncesi ve sonrası artık aynı olamaz. Özal hükümeti resmen açıklamıştır ki, Yunanistan tartışmalı alanlara girdiği anda, Hora da faaliyete başlayacaktır. İşin özü burada düğümlenmektedir. Başbakan Papandreu'nun, bu hususu değerlendirmesinde yarar vardır. Ankara, kamuoyuna da kendisini açıkça angaje ederek "kararlılığı"n\ tescil ettirmiş ve Ege'nin bir Yunan gölü olamayacağının altını çizmiştir. Atina'ntn bu durumu gözden kaçırmaması temenni edilir. Hafla içinde Yunan paıiamentosunda, çokuluslu petrol arama şirketinin millileştirilmesini öngören tasarının görüşülmesi bekleniyor. Eğertasan kanunlaşırsa Papandreu ne yapar? Yeniden bir "kriz drumu" yaratıp, bir yandan Türkiye'nin "kararlılığı"n\ sınamaya devam ederken, öte yandan Washington ve Brüksel'de şantaj yapmayı sürdürür mü? Başbakan Papandreu'nun elinde bunun manivelalan var; zamanlamasını kendi yapabilir; öyle gözüküyor. Ancak, uçurumun kenannda poiitika yapmak çok tehlikelidir; zira aşağı yuvarlanma ihtimali de her zaman vardır. Atina'da hava iyice yatıştı STELYO BERBERAKİS ATİNATürkiye ile Yunanistan arasında olası bir savaşın çıkacağı yolundaki tedırginliğin Atina'da da yavaş yavaş yatıştığı hissedilirken, Yunan Silahlı Kuvvetleri'nin üçgfln önce geçmiş olduğu teyakkuz durumunu halen surdürdüğu, ancak aşamalı olarak kaldırılacağı beliniliyor. Başbakan Turgut Özal, BBC radyosuna yaptığı açıklamalanyla iki ulke arasındaki gergin durumun yatışacağına ilişkin ilk yeşil ışıkları yakarken. özal'ın açıkJamalarımn Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu'nun da "ihtiyatlı iyimserliğini" ifade etmesine yol açtı. Papandreu, bu ifadeyi kullanmadan once, siyasi parti liderleriyle de ayrı ayn göruşmüş ve Ege'deki son gelişmelerin "iyi yolda" bulunduğunu ve "savaş leblikesinin allatıldığım" belirtmişti. Parti liderleri, Başbakan Papandreu'dan aldıkları bu "y«tıştına" bilgilerden sonra "Ege'deki gerginligin" sona erdiğini belirten birer açıklama yaptılar. Bu arada Yunan gazeteleri, pazar sayılarında, "Ege'deki krizin Türklerin gerilemesi)le giderildigini" yazdılar. Buna gerekçe olarak da Yunan hükümetinin kararUUğım ve genel olarak NATO ve Batılı ülkelerin Türkiye üzerine yaptıkları baskıları gösterdiler. PASOK hakumeti karşıtı sağ eğilımli gazetelerin bu>ük bir bölumu ıse Papandreu'nun yine "blof" yaptığını öne surduler. Ancak Yunan gazetelerinin dünku sayılarında 8'er sutunlu ve buyük puntolu harflerle verdikleri bütün manşetleri, aynı Türk basınında çıkan başlıkları andırdı. Yunan gazetelerı "lürkler geriledi...", " H o r a , çıkmayı goze alamadı" anlamında Turkçedeki ">ok" kelimesiyle "Hora yok" ya da "Türkler apar topar gerije döndii" ve "Turkler, pılıvı pırtı>ı lopariayıp geriye döndii" gibi başlıklarının yanı sıra, Komunist Partisi'nin yayın organı Rizospaslis, "Bu hcpimize ders olmalı" başhğım kullanmakla diğer sol ya da sağ eğilimli gazete başlıklan arasmda tek istisna oldu. Rizospastis, aynca ön sayfasında ooceki gün çıkan ve aralaYında bazı sol eğilimli gazetelerin de bulunduğu, yazıları sert bir dille eleştirdi. Bu gazetelerde "Kuçük Asya seferi yinelenivor" ya da "kayboian vatanlara dogru" gibı çıkan yazıların "utaoç verici" olduğunu vurgulayan Rizospastis, bu gazeteleri "Şovenlik duygulan aşılamakla" suçladı. HABERLERIN DEVAMI Türkiye (Baştarafı 1. Sayfada) ni genel merkeze çağırarak, iki ülke arasında "iyi niyet girisimi" yapmasma ne cevap verileceğini sordu. Türkiye'nin NATO nezdindeki daimi temsilcisi Osman Otcay Ankara'nın bunu "ilke olarak" benimsediğini bildirdi ve bunun resmi bir cevap olarak algılanabileceğini belirtti. Yunanistan temsilcisi Hristos Zacharakis ise, hükümetinin bu tür bir gırişimi "şimdilik yerinde bulmadıgını" ıfade ederek öneriyi reddetti. öte yandan, Lord Carrington'ın Osman Olcay ile yaptığı temasta, genel sekreter, daha önce on gün için planlanmış olan ABD gezisıne çıkıp çıkamayacağını ve gelişmelerin ne yönde olduğunu sordu. Olcay, bugünkü durumda gerilimin yatıştığını ifade etti ve Carrington'ın Washington yolculuğunun iptal edilmesi için şimdilik bir neden bulunmadığını söyledi. Bunun üzerine, ittifak genel sekreteri, yolculuğunu üç güne indirdiğini ve TürkYunan gerginliğini ABD yöneticileriyle de konuşacağını bildirdi. EGE KRİZtNDE PAPANDREU DİPLOMASÎSİNİN GAFLARI... Diğer taraftan, Ege krizinin bu aşamada bir tahlilini yapan Belçika başkentindeki gözlemcilere göre, diplomatik planda kazançlı çıkan taraf Türkiye oldu. Bu gözlemciler söz konusu sonuca vanrken şu noktalardan hareket ediyorlar: Bunalımın başında, Ankara'nın "MTASismik1" in denize acılması kararını almasıyla, "provokasyona" yol açan ülkenin Türkiye olduğu izlenimi uyandı. Bunun nedenini de, Ankara'nın daha önce Yunanistan'ın girışimleri hakkında "yöksek sesli" uyanlarda bulunmamış olması oluşturdu. Ancak, olaylann gelışmesiyle Turk diplomasisi buıün müttefik başkent' lerde puan toplarken, Papandreu hükümetinin izlemiş okhığu tutum. Yunanistan'ın kısmi tecridine yol açtı. Atina bellı başlı üç diplomatik gaf yaptı. Bunlardan birincisini, bir NATO ülkesi olan Yunanistan'ın başka bir NATO ülkesi olan Turkiye'ye karsı ortak tutum almak için Papulyas'ın Bulgaristan'a gönderilmesi oluşturdu. Bu affedilmez gaf hem bir şantaj olarak algılandı hem de Papandreu'nun müttefikler nezdindeki "güvenilirligiui" son derece sarstı. Yunanistan'ın ikinci gafı ıse, kendi topraklan uzerindeki bir Amerikan üssünü kapatması, sonra da yeniden bunu açması oluşturdu. Şantaj için kapatıldığı anlaşılan üssun ABD üzerinde pek etkı yapmadığı da, aradan 48 saat geçmeden yeniden "açılmasıyla" anlaşıldı. Atina'nın kendisi için dezavantaj oluşturan diğer gafı ise, bunahmı tırmandırarak hem NATO'nun hem de diğer ülkelerin Türkiye ve Yunanistan'ın karşilıklı muzakerelere oturması için çağrı yapmasına zemin hazırlamak oldu. Papandreu hükümetinin tezlerine tamamen zıt duşen bu yaklaşımın resmi bildirilerle aleniyet kazanması, Türkiye'nin uzlaşmacı taraf olduğu izJenimini daha da güçlendirdı. Öte yandan, krizin zirveye ulaştığı cuma akşamı Başbakan Turgut Özal'ın Türkiye'nin daimi temsilcisi Osman Olcay'ı telefonla arayarak Ankara'nın, "Sismikl"in denize açılmasını durdurduğunu bildirdiği öğrenildi. ABDlden olağanüstü (Baştarafı 1. Sayfada) rasulan dışına çıkmamış olması. Ancak iki ülkeyi savaşın ejiğinde dola$tıran dramaük 24 saaün, geçen cuma gününün Ozerindeki sis perdesi aralandıkça ve Atina'daki diplomatik kulislere girilebildikçe, "geri basao" tarafm Türkiye olduğunu söylemek güç. Gelişmelerin en kritik anlan, cuma gecesinin son saatlerinde yaşandı. Gece saat 10'da yapılan Türkiye1 nin Atina Büyükelçisi Nazmi Akıman ile Yunan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yannis Kapsis arasındaki gOrüşmede, Yunanlı yetkilinin durumu savaşın eşiğinden geri çevirmek için bir imkân araştırdıgı izlenimi edinildi. Bu, Yunanistan'ın savaş konusunda kamuoyuna yansıuldığı kadar kararb olmadığı sinyalini verdi. Gece saat Il'de Yunan yöneticileri, Başbakan Tnrgut özal'ın Londradaki açıklamasıru Ogrendiler. özal'ın açıklamasındaki üslubu, "yomnsak" degerlendiren Yunan liderleri, durumu yatıştırmaya yönelik bir görüntüve fcüründüJer. Cumartesi sabahı şafak sökerken, bunalunın savaşa varmadan geçileceğj duygusu, Ankara kadar Atina'ya da yayümıştı. Akıman Kapsis görüşmesi ve Turgut Özal'ın Londra'dan yapüğı açıklamaya Yunanistan'ın ABD'nin en büyük haberleşme ussü Nea Makri'yi kapaftığı acıklaması denk gelmişti. lşte cumayı cumartesiye baglayan geç saatlerde ABD'nin Yunanistan'a çeşitli kanallardan "olagınüstü baskı • tepki" yöneltüği ve Yunan tutuw munu etkiledigi de diplomatik kulislerden sızan en önemli bilgi. Yunanistan'ın bir yumuşama arayan tutumunda en Önemli etkenin bu olduğu sanıhyor. Cumartesi gunü ögle saatlerinde Akıman'ın Kapsis ile görüşmesi, bu gehşmdere ekJenen yeni bir halka oldu ve savaş ihtimalini iyice bertaraf etti. Akıman, Kapsis'e Turgut özal'ın açıklamasının tam metnini iletti. Yunanistan böylece, Türkiye'nin tutumuna "resmen" muhatap oldu. Yunanlılar, her ne kadar savaşın eşiğinden dönülmesine Hora'mn Türk karasulan dışına çıkmamasını gerekçe gösteriyorlarsa da gerçek bu kadarla sınırlı değil. özal'ın açıklamasının Yunan kamuoyuna yansıtılmayan bölümünde, "YunanisUn 6 millik karasulan djsında anstınnaya girmezse, Tiirkiye1 nin de girmejecegi" beliniliyor. Akıman Kapsis arasındaki ikinci görüşmeden iki saat kadar sonra Papandreu'nun hükümet sözcüsü Rnbatis aracılığıyla "Son gelişmeler uzerine ihtiyatlı iyimscriik içine Kİrdigini" belinmesi zımnen ya da üstü kapalı da olsa Yunanistan'ın 6 mil dışına çıkmayacağıru kabullenmesi sayıhyor. Böylece Yunanistan Bern Anlaşması'na, "kabol ettlgini bOdiımedea" rüliyarta uymuş oluyor. Bu açıdan bakıldığmda, Türkiye istedigini elde etmiş denebilir. Türkiye ne istiyordu? Yunanistan'ı 6 mil içinde "hapsetmek", Bern Anlaşması'na uyma>a zorlamak, daha net deyimle, Ege'nin Yunan gölü olduğunu reddetmek, Ege'de Türkiye'hin de hak ve çıkarlan olduğunu kayda geçirmek, hatta bu uğurda savaşı göze alabilecek bir kararhlığa sahip olduğunu göstermek. Bu yapılmıştır. Son günlerin bunalımını hazırlayan gelişmeler bir ay kadar önce başladı. Şubat sonlannda cunta döneminde Taşoz açıklannda petrol arama ruhsatı elde etmiş olan Kuzey Ege Petrolleri Şırkcti adlı konsorsiyum, Tişoz'un 10 mil doğusunda 28 marta kadar petrol sondajına başlayacağım açıkladı. Bunun üzerine Yunan hükümeti, şirketin hisselerini millileştirmek için harekete geçti. Aynı anda Türk diploraasisi de harekete geçti. daha önce son kez 1985'te olmak Uzere Türk diploraasisi Yunan hükümetine şirketin soz konusu bölgede petrol çıkarma işlemini engellemesi için başvurmuştu. Yunan hükümeti de olağanüstü hal ve ulusal çıkarlar gereğince "force majeur" yani bir anlarnda ihtiyati tedbir uygulayaıak, şirketin petrol çıkartma operasyonuna girişrnesinjn önüne geçmişü. Bu kez Yunan hükümeti Türkiye^ nin girisimi üzerine force majeur sözünü ağzına almaması ve sadece şirket hisselerini millileştirme doğrultusunda harekete geçmesi Ankara1 da kaygı yarattı. Yunanistan'ın bu kez force majeur uygulamaktan kacınması ve millileştirme peşine düşmesi, söz konusu ihtilaflı sularda zengin petrol yataklan bulunduğunun bir işareti olarak algılandı. Eğer Türkiye, geçen haftaki dramaük çıkışı yapmasaydı. Yunan hükümetinin Bern Anlaşması'nı tanımadığı ve Yunanistan'ın nerede, ne zaman kendisinin karar vereceği açıklamaları bir arada düşünüldüğünde, Türkiye gelecekte Yunanistan'ın 10 millik bir alanda petrol çıkarma işlemine girişebileceği bir emrivakiyle karşı karşıya kalmaktan ve gerek siyasi gerek hukuki bir zemin kaybından endişe etti. Son çıkış, Türkiye'nin Ege'de hak ve çıkarlanmn teyidi ve bu amaçla savaşı göze alabilecek kararlıhkta olduğunu belirtmek ve Yunanistan'ı geri adıma zorlamak amacıyla yapıldı. Ancak Türkiye'nin gercekleştiremediği ve Papandreu hükümetinin kendi kamuoyuna son bunalımdan zemin kaybına uğramadan çıktığını öne sürebileceği bir nokta var. O da Yunanistan hükümeti resmen ve alenen 6 millik karasulan dışında petrol aramavacağını ilan etmiş değil. Bu son bunalımdan Papandreu hükümetinin takındığı tavırdan çıkarsama yoluyla elde edilen bir yorum. Dolayısıyla Yunanistan kendisini hukuken bağlamış olmuyor. Aynca kıta sahanlığı sorununu Lahey Uluslararası Adalet Divanı'na karşilıklı nza ile götürmek için çağnda bulunuyor. İçinde bulunduğumuz aşamada şimdilik savaş ihtimali bertaraf edilmiş olmakla birlikte bu riskin gelecekte her an ortaya çıkabileceği bir diplomatik manevralar süreci başlıyor. Çünkü Yunan hükümeti Lahey*e gitme çağrısmı ki Papandreu önceki gece TVde bir kez daha tekrarladıyerleşik pozitif hukuk kurallan uzerinde anlaşma şartı ile >apıyor. Bundan kastedilen 1982 tarihli 3. Deniz Hukuku sozleşmesi ve 1958 Cenevre Konvansiyonu hükümlerini kabul ederek LaheVe gitmek. Her ikisinde de Türkiye'nin imzası yok. llki, adalann da kıta sahanlığı olduğuna ilişkin bir hukum taşıyor. Ikineisi kıta sahanlığı sınırlandırılmasının saptanmasında ortaya hat esasını geüriyor. Bunlan kabul ederek Lahe> 'e gitmek Türkiye'nin elinde hiçbir koz bırakmıyor. Türkiye kıta sahanlığı sınırlandınlmasmda hakkaniyet ve doğal uzantı kavramlarından hareket ediyor. Bu deklare, Yunan tutumunun yanı sıra, Kuzey Ege Petrolleri Şirketi'nin hisselerinin millileştirilmesine ilişkin yasa tasansı, bu hafla içinde Yunan parlamentosuna geliyor. Hisseler millileştirildiği anda bunalımın başlangıcındaki konuma bir anlamda geri dönUlmüş oluyor. Yunan hükümetinin şirket için "force majeur" uygulamasına gerek kalmayacak. Yunanistan Tulen yapmasa da Taşoz'un 10 mil açığında petrol arama hakkını saklı tutacak. Bu durumda petrol araştırmalanm önleyecek tek "force majeur", Türkiye'den gelebilecek bir savaş tehdidi. Papandreu hükümeti bir yandan Lahey çağnsını sürdürup diplomatik manevra alanıru genişletmeye çalışırken, diğer >*andan da Türkiye'nin "yaydmacT emellerini vurgulayacağa benziyor. Bu süreç içinde Türkiye'nin Avrupa topluluğu ile ilişkilerinde yeni pürüzler belirmesi, Atina'daki diplomatik kaynaklarca da kaçınılmaz görülüyor. Bu haftadan itibaren ne zaman gerçekleşeceği kestirüemeyen yeni bir savaş riskine kadar ABD'nin ve NATO'nun geçmiştekinden daha aküf biçimde Türkiye Yunanistan çekişmesine dahil olacağı bir diplomatik manevralar sürecine giriyoruz. Kim geri adım attı sorusuna verilecek cevap, duruma hangi açıdan bakıldığmda yatıyor. Atina Ankaranın, Ankara Atina'nın attığını söyleyebilir. tkisi de atmamış kabul edilebilir. Ya da her ikisi de atmtş yonımu getirilebilir. Somut olarak açığa çıkmayan bir biçimde Yunanistan'ın attığı söylenebilirse de hiçbir hukuki sonuç ortaya çıkmış, Yunanistan kendisini hukuken herhar.gi bir sonuca angaje etmiş değil. Yunan muhrtblnln Türk ktraıulınna glrdlöl nokta YUNAN MUHRİBİ KARASULARIMIZDA Saroz Körfezi'nde "Hora"yı ararken karşılaştığımız 31 numarak Yunan muhribi, muhabirlerimizin bulunduğu balıkçı teknesine 150 metre kadar yaklaştı.. tki kez çevresinde tur attı, sonra aynldı.. Arkadaşımız Erhan Akyudız (altta), Yunan muhribmin örtünde. (Fotoğraf: ENDER ERKEK) Hora'yugittik^Yunan muhribiyle karşılaşnk ERHAN AKYILDIZ GÖKÇEADA Saroz Korfezi'ne açıldığımızda amacımız "Sismikl"i bulmak, çalışmalannı izlemekti.. Her şey saat 16'ya kadar iyi gitti, ama Saroz Körfezi'nde Hora'yı bulamamıştık, Hakkı Kaptan (Dereli) dumeni biraz yukanlara, Enez yönüne doğru çevirmişti.. Bir süre yol aldıktan sonra, bir muhribin üzerimize geldiğini gordük.. Karşımızdaki muhrip Yunanistan'a aitti ve borda numarası 31 "di.. Bulunduğumuz yer Türk karasulan içindeydi.. Teknemizin kaptanı, Karadeniz şivesiyle "Bu paluk midur, her yere girip çıkayi" derken, bizi bıraz teskin eder gibiydi. Gökçeada Kaleköy limanından saat O9.30"da aynlmıştık. İki üç günlük kumanyamızı yanımıza almtştık. "Hora"yı bulacaktık. 10 metrelik balıkçı teknesinde tam altı kişiyiz. Kaptanımız Sürmeneli Hakkı Dereli. Hakkı Kaptan, Gökçeada'ya yıllar önce iskân ettirilen Karadenizlilerden. Ege'yi çok iyi biliyor.. Kardeşi Mahmut Dereli'den başka ben, fotoğrafçı arkadaşım Ender Erkek ve Guneş gazetesinden trfan Taştemur ve İrfan Alyanak olmak uzere Saroz'u tanyoruz.. Hava güzel, deniz sakin.. Saat 12.00 .. Rotamız Semadirek'in açıklannda uluslararası sular.. Hora'yı hâlâ bulamadık. Saroz Körfezi'ne girmeye hazırlanırken "P113" borda numaralı Türk hücumbotunu devriye gorevi yaparken görüyoruz.. Ilerıde bir başka deniz aracı görüyoruz ama ne olduğunu saptayamıyoruz.. Belki bir Yunan muhribi olabilir.. Bizimkisi Enez yonüne doğru çıkarken, o da yukarıdan aşağıya ıniyordu. Hakkı Kaptan'ıngüçlü dürbününe "Hora" takılmıvor. 2.5 saattir yoldayız, ama hıçbır tekne goremıyoruz.. Saat 16.00.. Körfezden tam dışarı çıkmaya başladığımız sıralarda kaptanımız. "lşte, daha önce gördüğıimüz Yunan muhribi bu... Bakın gelivor" diye bizi uyardı... Tam hızla uzerimize geliyordu.. Biz de üzerine doğru yol alıyorduk. Heyecanlanmadık değil.. Bizi alıp götürebilirlerdi. Ama kaptanımız buna ihtimal vermiyor, çünku bizim karasularınm en fazla uç dort mil açığındaydık. Yani Yunan muhribi bizim karasulanmıza giımişti. Muhribe 150 metre kadar yaklaştık. Bizler fotoğraf çekerken, Hakkı Kaptan da telsizle durumu Gökçeada'daki merkeze iletmeye çalışıyordu.. Tam bu sırada bir de lodos pallamıştı.. Biz havanın etkisinden perişan haldeydik.. Teknenin karaarasında tutunabilmek bile sorun olmuştu.. Yunan muhribindekileri artık apaçık göruyorduk.. Onlar da fotojraf çekiyorlardı. Çevremizde iki tur attıktan sonra ani bir yön değişikliğiyle uluslararası sulara yöneldi.. Bakıştık kaldık.. Acaba bizim telsiz konuşmalanmızı dinlemiş olabılirler miydi? Midelerimiz alt üst olmasına karşın, tekneden Yunan muhribiyle birlikte goruntümüzu kameralarımızla saptadık. Lodos iyice hızını arttınrken, biz kendimizi Gökçeada'ya atmaktan. başka çare bulamadık.. Gökçeada'ya akşam karanlığı basmadan girdiğimızde herkes bizi telsiz anonslanndan merak etmişti. Üstümüz başımız sırılsıklamdı.. Hakkı Kaptan hâlâ sinirliydi.. Yunan muhribinin Türk karasularına girmesini içine hâlâ sindirememişti.. Hâlâ "Bu paluk midur, her >ere girip çıkavi./'diyordu. "Hora"run bulunduğu yere bugun gitmeye çalışacağız. Ani gelişme (Baştarafı 1. Sayfada) gut Özal'ın yaptığı açıklama hakkında Yunanistan Başbakanına izahat verdiği kaydedildi.Bunun yanısıra Türkiye'nin bunalıma ilişkin resmi goruşü ile ilgili bir dizi belgeyi Papandreu'ya sunduğu da ilaveedildi. Türkiye'nin Atina Büyukelçiliği, göruşmenin içeriği konusunda bir açıklama yapmaya yetkili olmadıklarını, ancak gorüşmenin son 24 saat içinde ortaya çıkan yumuşama surecini otumsuz yönde değiştirecek bir özellik taşımadığını belirttiler. büyukelçilik kaynaklan, Nazmi Akıman'ın Papandreu'ya Turgut Özal'm Londra açıklamasının dışında yeni bir mesajını sunup sunmadığı yolundaki soruları ise, "Bu konuda hiçbir açıklama yapmaya yetkimiz yok" karşılığını vererek yanıtsız bıraktılar. Ancak, diplomatik çevreler, Akıman'ın Papandreu ile goruştükten sonra beklenmedik biçimde Türkiye've hareketinin, Turgut Özal'ın yeni bir mesajı uzerıne Papandreu'nun cevabı mesajını götürmek amacını taşıdığı görüşünu ortaya atıyorlar. Türkiye'nin Atina Büyukelçiliği, Nazmi Akıman'ın Turkiye"ye hareketini, "İslanbul'a ozel nedenlerie gittigi ve bundan başka bir şey söyleyemeyecekleri" biçiminde izah ederek. Atina'da Turk ve ^ unan liderleri arasında yeni bir mesajlar teatisinin bulunduğu yolundaki spekülasyonları beslemiş oluyorlar. Papandreu Akıman görüşmesi, özel bir önem taşıyor. Çunku Türkiye'nin Atina Buyükelçisi Nazmi Akıman, bu gorevine 1984 nisan ayında atanmıştı. Atandıktan ancak dort ay sonra 1984 ağustosunda Papandreu tarafından kısa bir süre için ilk kez kabul edilmişti. Papandreu bu goruşmesinde Akıman'a, "Şimdi siz beni dinlediniz bir dahaki gorusraemizde ben sizi dinleyeceğim" demışti. Ne var ki ıkınci bir PapandreuAkıman görüşmesi bütün beklentilere rağmen 1984 ağustosundan dune kadar asla gerçekleşmemişti. Haıta Akıman, büşlıkelçilik görevi sırasında Yunanistan Dışişleri Bakanı tarafından dahi hiç kabul edilmemış ve surekli olarak Dışişleri Bakan Yardımcısı Yannis Kapsis'e muhatap kılınmıstı. Akıman'ın Papandreu ile goruştükten sonra Ankara'yı arayarak, "Bizzat kendisinin Ankara'ja gelerek Başbakan te Dışişleri Bakanı ile görusmek istedigini" soylediği oğrenildi. Ankara'daki kaynaklar. Akıman'ın Papandreu'dan yazılı bir mesaj getirıııedığını bildiriyorlr . Dışişleri Bakanı Halefoğlu, a.a. muhabirinin, "Atina Bütukelçisi, Papandreu ile goruşmesinde mesaj mı göturdu, mesaj mı aldı " şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı: "Esasen karşilıklı olarak durmadan haberieşiyoruz. Bir büyukelçinin başbakanla görüşmesi tabii normal birdurum degildir. Büyukelçimiz göriışmeyle ilgili olarak şifahi bilgi sunmak istedigini belirtti. Biz de uygun gorerek Ankara'ya gelmesini soyledik." Halefoğlu, "Durum normale dönme yolunda mı?" şeklindeki bir soruyada "inşallah" karşılığını verdi. ANKARA'mn GİRİSİMİ Resmen doğrulanmamakla birlikte, Akıman'ın Papandreu'ya Başbakan özal'ın diyaîog temasını işleyen bir mesajını götürdüğü öne sürülüyor. Bu arada Ankara, Yunanistan'ı goruşme masasına çekebilmek amacıyla başta ABD olmak uzere Batılı ulkeler nezdinde yoğun bir diplomatik kampanyaya girişti. Ankara'daki yetkili çevreler, hafta sonunu TürkYunan ilişkilerinin geleceği uzerinde değerlendirmelerde bulunarak geçirdiler. Bu değerlendirmelerde, kriz sonrasında TurkYunan ilişkilerinin nasıl bir seyre girebileceği konusunda başlıca uç olasılık uzerinde duruluyor: 1. iki ülke arasında göruşmelerin başlaması, 2. Diyalogsuzluğun surmesi \e sorunların son dönemde olduğu gibi yeniden askıda tutulması, 3. Papandreu hükümetinin Ege'deki ihtilaflı sulara çıkarak yeni bir krizi davet etmesi... Dışişleri çevrelerinde yapılan değerlendirmelerde bu olasılıklar uzerinde şimdiden kesin bir tahmin yürütülmüyor. Ancak bu olasılıklar içinde şimdilik en uzak gözükeni, Yunanistan'ın yeniden ihtilaflı sulara çıkarak petrol aramalarına girişmesi. Turk yetkililer, bu aşamada Yunanistan'dan bu yönde bir hareket beklenmediğini belirterek, "Bu bir çılgınlık olur" diyorlar. Söz konusu değerlendirmelerde, kriz sonrasında ilişkilerde yeni bir durumun ortaya çıktığı goruşü ağırlık kazanıyor ve diyaloğun başlayabilmesi olasılığının da geniş bir yer tuttuğu göze çarpıyor. Ancak diyalog kapısının aralanması halinde diyaloğun hangi çerçeveye oturtulacağı bu noktada başlıca soru işareti olarak beliriyor. Yunanistan, diyaloğa "e\e<" derken bunu, kıta sahanlığı uyuşmaziığının Uluslararası Adalet Divanı'na gotürülmesi koşuluna bağlıyor. Yunan önerisinin bir alt koşulu da, Divan'a gidildiği takdirde, başvurunun Cenevre Sozleşmesi ve 1982 Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne dayandırılması. Nitekim, Yunanistan geçen cuma günu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyelerine dağıttığı mektupta da bu öneriyi bir kez daha tekrarladı. Ankara'daki değerlendirmelere göre de. Yunan önerisi bu açıdan yeni bir unsur taşımıyor. Ankara ise, "diyalog"dan soz ederken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin iki ülkeyi doğrudan muzakerelere da\et eden 395 sayılı kararıru ve Bern Anlaşması'nı ön plana getiriyor. Ankara'nın bu aşamada kendisini avantajlı görduğü bu iki belgeden geri adım atma niyetinde olmadığı anlaşılrvor. Özetlemek gerekirse, Ankara "Ûtili göriişmeiere oturalım", Atina ise, "Adalet Divanı'na gideünı" görüşlerinde ısrar ediyorlar. Her iki tarafm da kesin pozisyonlannı bu şekilde belirledikleri dikkate alındığında, bu farklı pozisyonlar Uzerinden bir diyalog sürecine girilip girilemeyeceği soru işaretleri yaratıyor. Türkiye'nin Atina Büyükelçisi Nazmi Akıman gerek krizin yasandığı cuma akşamı, gerek önceki gün Yunan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Kapsis ile yaptığı görüşmelerde, Türkiye'nin diyaloğa hazır olduğunu bir kez daha vurguladı. Ancak, Kapsis'in "Uluslararası Adalet Divanı'na gitme koşuluyla evel" demesi Yunan tutumu açısından bir değişiklik getırmedi. Yaşanan kriz Yunan hükümetini Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir durum değerlendirmesi yapmaya itebiIir mi? Ankara'daki yetkililer, şimdiden bu konuda kesin bir tahmin yürutmekten kaçınıyorlar ve "Bunu görebilmek için önumüzdeki günleri b«klemek gerekir, ancak biz yine de iyimseriigimizi muhafaza etmek istiyoruz" şeklinde konuşuyorlar. Atina'da randevu hazırlığı (Baştarafı 1. Sayfada) niden başlayacağı kaydediliyor. Diplomatik haberleşmede en önemli merkezlerden biri Birleşmiş Milletler olacak. Birleşmiş Milletler'de önümüzdeki haftanın gündeminde, Yunanistan'ın kıta sahanlığı konusunu Uluslararası Adalet Divaru'na götürmesi isteği önemli gündem maddesi durumunda olacak. Türk delegasyonundaki diplomatlar, konunun Güvenlik Konseyi'ne yeniden getirilmesi durumunda, 25 Ağustos 1976'da alınan 395 sayılı Güvenlik Konseyi kararının yenilenerek^, Yunanistan'ın isteği doğrultusunda yeni bir karar çıkanlması ihtimalinin yüksek olduğunu söylemekteler. Yunanistan, cuma günü Güvenlik Konseyi üyelerine dağıttığı mektubunda 395 sayılı kararı, Uluslararası Adalet Divanı'na danışarak müzakere edilmesi tavsiyesine ağırlık vererek yorumladı. Böylelikle, 395'te sadece tavsiye olarak yer verilen Uluslararası Adalet Divanı unsurunu yeniden başlayacak müzakerelerde temel unsur durumuna getirmekten yanalar. Türk diplomatları Uluslararası Adalet Divanı'na danışmadan önce ikili görüşmelerin ve müzakerelerin başlamasını istemekteler. BM nezdinde bu politika izlenecek. Yumuşamanın ve rahatlamanın en önemli göstergelerinden biri, iki ülkenin diplomatlarının kriz sırasında karşilıklı sorumluluklannı yerine getirerek davranmaları. Eskiden her fırsatta birbirlerine eleştiri yönelten diplomatlar, şimdi Güvenlik Konseyine dağıtmış oldukları metinleri "Günliik retorikten uzak, yeterli diplomatik ağırlıkta metinler" olarak nitelendiriyorlar \e birbirlerinden söz ederken dikkatli bir dil kullanmaya büyük özen gösteriyorlar. Yunan diplomatlarındaki bir başka değişiklik de Başbakan Özal'a karşı gelişen bir yumuşamayı yansıtmaları. Eskiden her fırsatta askeri rejimle Özal'ı özdeş görme>e yönelik yaptıkları açıklamalara karşı, son krizde Türk askeri güçleriyle Başbakan Özal'ı ayırt etme gereği duymaktalar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle