22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 30 MART 1987 Eden: Türklerin ittifaka sadakatine güvenüir mi? ABD'nin Ankara Büyükelçisi MacMurray, İngiltere Dışişleri Bakanı 'nın sorusunu şöyle yanıtlıyor: Türklerin ittifaka sadakatine güvenilebilir. Ama Türkler verdikleri sözü yerine getirirken, öylesine titizleneceklerdir ki, başağrışı verebilirler. 21 Şubat 1941'de yakışıklı Ingiltere Dışişleri Bakanı Mr. Anthony Eden, yardımcılarıyla Ankara'ya geldi. 46 sayıh telgrafında MacMurray, "tngiliz meslektaşım Biiyiikelçi Hugessen, beni çagırdı, Eden ve General Dill'le göriişmemi sağladı" diyor. Eden, bu görüşmede Başkan Roosevelt'in özel daruşmanı Hopkins'le yaptığı konuşmalardan övgüyle söz etmiş, hele nedense o yıllarda Balkanlar'da ve Ortadoğu'da sürekli gezinen Amerikan deniz kuvvetlerinin gayri resmi gözlemcisi Albay Donnovan'ın 'hizmetlerine takdirle' değinmişti. 'Takdir' edilen bu hizmetlerin neler olduğu telgraflarda geçmiyor). 46 sayıh telgraf metni özetle şöyle: MacMurray, "basında izlemelerine karşın, Turklere, pek üzerinde durmadıkları ABD'nin 'amaç ve olanakları hakkında bilgi vermenin' yararlı olacağını" Eden'e söyledi. Ingiltere Dışişleri Bakanı, MacMurray'a sordu: "Türklerin ittifaka sadakatine giivenilebilir mi, güvenilemez mi?" MacMurray, "güvenilebilir" dedi, ekledi: "Ancak Türkler, İngiltere Dışişleri Bakanı, Ankara'da nabız yoklarken ABD elçisine bir soru yöneltiyor Eden ve tngiliz Generali Dill, Türkiye'nin kendine özgü şartlar altında savaşa girmesinin bu ülke için dezavantaj olacağı kanısına varıyorlar. Türkiye'nin saldırı olmazsa kenarda durması ve hazırlık yapması kararlaştırılıyor. verdikleri sözü yerine getirirken, çok titizleneceklerdir. O denli titizleneceklerdir ki, 'başagrtsı' verebilirler. Ancak verdikleri sözü yerine getirmede azimli ve cesaret sahibidirler." MacMurray son göruşmelerinde Türk başbakanının, Türkiye'nin "sadakatine kuşku duyuiup duyulmadığını öğrenmek istedigini" de anlattı. Eden, "Türklerin bu konuda anormal ölçülerde duygusal olduklannı biliyorum" dedi. MacMurray, Eden'e, Dr. Saydam'la konuşmasından edindiği izlenimleri ve "Türklerin, ABD'yi yakından bilmedikleri için Başkan Roosevelt'in konuşmalarından ABD siyasetini çıkaramadıklanm" aktardı. ratabilmek için 4 yılhk bir süre gerektiğini kabul ettiklerini söyledi. Eden'le Dill, "Türklerin bu konudaki noksanlannı henüz anlayamadıklan kanısında" olduklannı belirttiler. Eden ve General Dill, "mevsim koşullan izin verir vermez Bulgaristan'ın, Yunanistan veya Türkiye'ye karşı yapılacak bir Alman hareketinde üs olarak kullanılacağını" askeri olasılıklar arasında kabul ediyorlardı. lngiltere Büyükelçisi Hugessen, Türk görevlilerin "mevsim koşullannın eylül ortalannda düzelecegine inandıklannı" söylemesi üzerine, General Dill, bu sürenin Ingilizlere 7 hafta zaman kazandıracağını belirtti. Eden, "Her gün önemlidir" dedi. MacMurray, "Yeni bazı görüşmeler olacağından durum üzerinde şimdiliİc yorum yapmak istemiyorum" diyor, telgrafı sonuçlandınyordu. (46 sayılı telgraf)Eden'ın gelmesiyle başlayan "değişik beklentileri" MacMurray, 1 mart günü saat 20.00 dolaylannda biçimlendirdi: "Daha fazla bilgi beklememe karşın hemen belirtmeüyim ki, Eden ve Bill, burada yaptıklan görüşmeler sonunda, Türkiye'nin kendine özgü koşullar altında savaşa girmesinin bu ülke için dezavantaj olacağı kanısına vardüar. Türklerle oldukça içten ve dostane bir anlaşma yaptılar. Almanya Yunanistan'ı işgal etse de, Türkler savaşa girmeyecekler. Hatta, Türkiye'ye saldırı olmadığı sürece 'bir kenarda' duracaklar. Ama, bir saldın olasılığına karşı, Türklerin hazırlık yapmasında anlaştılar" (49 sayılı telgraf). Tabü, bu anlaşmanın altında "fazla, daha fazla malzeme" sağlanması yatıyordu; daha sonraki günlerde bu "dururn" bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktı. Türkler noksanlarını henüz anlamıyor Eden, hemen sordu: "ABD'nin maddi kaynaklannı Turklere de açabileceği konusuna tepki gösteriyorlar mı?" MacMurray'ın, "bunun üzerinde fazla durmadıklarını" belirtmesiyle Eden, "Türklerin de Ingilizler gibi ABD sanayiinin savaş dengesini bozabileceğini 'idrak' edip etmediklerini" öğrenmek istedi. Araya giren General Dill, Almanlann bile bir zırhlı tümen ya EDEN ANKARA'DA tngiltere Dıstsleri Bakanı Eden, 27Şubat 194Vde Ankara'da Dışişleri Bakanı Saraçoğtu ile birlikte. "Türklerin duygusal olduğunu biliyorum." Türkler, askeri güçlerini ve kendilerine güveni abartıyor' 2 1940 yılı, Başkan Roosevelt'in, ABD Ankara Büyükelçisi John Van A. MacMurray'dan kasım 1939'da istediği bir raporla açıldı. 9 Kasım 1939'da MacMurray, Beyaz Saray'a uzun bir rapor gönderdi. Istenilen raporun konusu SovyetAlman anlaşmasıyla başlayan yeni ikili ilişkilerin "Türkiye ve Türk siyaseti üzerindeki etkileriydi." MacMurray, TürkSovyet Uişkilerini Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan alıyor, Sovyet devrimi ve Türk Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasındaki yakınlaşmayı uzun uzadıya anlatarak sürdüruyordu. Italyanların Arnavutluk'u işgaliyle başlayan günlere dek geliyor, TürkIngiliz ve Fransız ittifakını anlatıyordu. Üçlü ittifakm görüşüldüğü günlerde Türkiye'nin Sovetlerle "danışmalar" yapacak kadar dostça ilişkiler içinde olduğunu belirtiyordu. "Ancak" diyordu MacMurray, "Sovyetler'in ısrariı çagrılan Ue Moskova'ya giden Dışişleri Bakanı Saraçoğlu'nu Sovyetler, Almanlaria yaptıklan anlaşma müzakereleri bitinceye dek, bir turist gibi agırianuşUrdı. Oysa, Saraçoğlu, bir anlaşma yapma umuduyla Sovyetler'e gitmisti. ABD Büyükelçisi MacMurray, Washington'a gönderdiği raporda Türkiye'nin durumunu değerlendiriyor ABD Belgelerinde Türkiye CÜNEYTARCA YÜREK 1941de neler oldu? ABD Ankara Büyükelçisi MacMurray'ın Washington'a gönderdiği rapordan: Türkler tarihi geleneklerine ve deneyimlerine dayanıyor. Ancak malzeme bakımından ciddi bir organizasyon olmadıkça, korkarım ki gerçek askeri güçlerini gereğinden fazla değerli buluyorlar ve bunun doğurduğu büyük bir inançla kendilerine olan güveni fazla abartıyorlar. Şu sırada silah tüccarları araalığıyla bazı yeni silahlar aldılar." Türk hromuna "düşük fiyat": Savaş yıllarında Türk kromu altın değerindeydi. İngiltere ve ABD Almanlann Türkiye'den krom almasını önlemeye çalışıyordu. 1940 yılı haziran ayında VVashington dan ABD Ankara Büyükelçisine şu telgraf geldi: "Hükümetimiz yedek stoklar saglamak için Türkiye'den büyük ölçüde krom almaya karar verdi. Ancak Türk hükümetine kroma biçtiği fiyatın çck altında bir fıyat teklif edilsin..." Savaşın solıığu Türkiye'nin ensesinde 1941, Türkiye'nin savaş soluğunu ensesinde duyduğu yıldı. TürkBulgar saldırmazhk anlaşması, bu yıl imza edildi. tngiliz Dışişleri Bakanı Eden ve Genelkurmay Başkam Dill, Ankara'ya geldi. Alman ordulan Bulgaristan'a gırdı. TürkSovyet saldtrmazltk bildirileri açıklandı. Almanlar, Yunanistan ve Yugoslavya'yasaldırdı. TürkAlman saidırmazlıkpakü imzalandı, hemen arkasından Hitler, Rusya'yasaldsrdı. Başkan Roosevelt, Kongre'ye mesaj gönderip "tarafsızlık yasasmm"değiştirilmesiniistedi. Japonlar, PearleHarbour'a baskın yaptt. Amerika savaşa girdi. Şimdi diptomasi dehtizlerine ABD betgeleriyk inerek kimi gelişmeleri izleyelim. Türkler, Sovyetler'in Çarlık döneminden farkh olmadığıru düşündü Bir yandan Almanlarla müzakere yapan Sovyetler, Saraçoglu'na, kabul edilemeyecek koşullar öne süriiyoriardı. Saraçoglu döndü ve o gunden sonra Türkler, Sovyetler'in Çar dönemi Rusyası'ndan farklı olmadığı kanısına vardılar, ilişkiler gerginleşü." MaçMurray, Roosevelt'e şunları da yazıyordu: "Türkler, Sovyetler'in Almanya'ya yakınlaşmasını, iki dost, ama düşman iki ülkece Polonya'mn birlikte işgalini hayretle karşıladılar. Bu hareketin altında yatan amaçlan ve sonuçlannı anlamakta güçiük çektiler. Bo dnrumdan uzaklaşma, ya da bu sonuçtan elden geldiğince yararlanma isteği arasında kararsız kaldüar." MacMurray, Sovyetler'in Türkiye'yi lngiltere ve Fransa'dan uzaklaştırma, Üçlü lttifak'ı bozma çabalannın boşa çıktığını belirtiyor, Türkiye'nin bütün dünyaya müttefıklere olan bağlılığını ilan ettiğini yazıyordu. (Arşiv no: 761.6211/316). gaziann bir TurkSovyet ortak denetimi altında olmasuıdan yanaydı ve belki de o bölgede bir ya da birkaç usse sahip olmak istiyordu. Ama Türk hükümeti bir harekete geçmeden once Sovyetler'le görüşmeler yaparak doyunıcu bir izlenim verebiürdi. tngiliz, Stalin'in bu konuda harekete geçmeden önce Londra'nın desteğini almaya çauşacağını sanıyordu." (1202 sayılı telgraf). • • * Oysa, Stalin 1940'ta söylediklerini, 1945 yılında uygulamaya sokacaktı. tngiltere Büyükelçisi, Sovyetler'in Boğazlar konusundaki isteklerini beş yıl önce saptamıştı. Almanlar, Boğazları Ruslara vaat ediyor Ote yandan MacMurray, Balkanlar'daki gelişmeleri "Türk hükümetinin kararidık içinde izlediğini" bildiriyordu. Ama bu olaylann geliştiği gunlerde, 12 Kasım 1940'ta ABD'nin Berlin'deki lşgüderi Morrıs, Molotof'un Alman başkentine geldiğini bildirirken, "Burada Almanlann butıin Boğazlar bölgesini Ruslara vermek istediklerine dair soylentiler var" diye yazıyordu. Sovyetler, "Boğazlann kendilerine vaat edildiginden" söz ediyordu, Morris'e göre, Molotofun Berlin ziyaretinin ana amacı, " Bogazlan istemek ve almakla" ilgili olabüirdi. Ama eğer Almanlar Ortadoğu'ya doğru ineceklerse, Sovyetler'le böyle bir anlaşmaya niçin girsinlerdi?.. Morris, "Almanlann Bogazlan işgal edip sonra Sovyetler'e vermeleri düşünülemez" diyordu. • • * Almanlar, gözlerini Balkanlar'a ve Doğu'ya çevirdikleri sırada, Türkiye üzerinde ABD belgelerine göre işte, bu türlü değerlendirmeler, haberleşmeler yapılıyordu. Ankara hükümeti ise, "saldın olursa savaşmak, ama tersine gelişmeier gerçekleşirse, savaşa girmemek" için, kuşkuyla, kaygıyla dolu yeni bir yıla giriyordu. Türk kromu, altın değerindeydi Londra'dan Büyükelçi Kennedy, 22 Haziran 1940'ta, Türkiye kromlan üzerinde ilk pazarlık işaretlerini veriyordu. Türkiye'nin Fransa'ya satmayı kabul ettiği krom, Alman işgal güçlerinin elinden kurtulup, nasıl tngiltere'ye gönderilecekti, Londra, bu konuyla çok yakından ilgileniyordu. tngilizler 250 bin tonluk krom üretiminin 100150 bin tonunu ABD'ye devredebileceklerdi. Savaşın bu ilk günlerinde ve savaş boyunca Türk kromu altın değerindeydi. Ingiltere'nin ve ABD'nin de kroma gereksinmeleri çok fazlaydı, savaş kroma yüksek değer biçmişti. Her devlet silah yapmak zorundaydı. Krom, savaşın sonuna kadar, Türkiye'nin öteki ülkelerle ilişkilerinde gündemin ilk sırasında kalacaktı. WashingtonLondra arasındaki Türk kromuyla ilgili uzun görüşmeler, sonuçta Londra'nın TUrk kromunun tümünü ABD'nin yardımıyla almasını ön gören bir kararla biçimlendi. Sonunda VVashington, MacMurray'a bir telgraf gönderdi, "Hükümetimiz, yedek stoklar saglamak için Türkiye'den büyiik ölçüde krom almaya karar verdi" diye bildirdi. Eğer Türk hükümeti doyunıcu rakamlar öne sürerse, ABD'ye teslim koşuluyla, üretilen kromun hemen tümünü alacaktı. Ancak, "Türk hükümetinden son günkrde sattığı kroma biçtigi fiyatın çok altında fıyat vermesi" isteniliyordu. (41 sayılı telgraf). Ağustosta hâlâ krom konusu sürüncemedeydi. SAVAŞ YILLARI TÜRKlYESt Cumhurbaşkanı ve "MHBŞef"lnönü, Arahk 1939'da Erzincan tren istasyonunda askeri tören kıtasuu deneth'yor. ABD Büyükelçisi, Türk askeri güçlerinin malzeme bakımından ciddi organizasyona gereksinimi olduğunu vurguluyor. tanyor. Türk Dışişleri Bakaruna göre, Italya'nın Yunanistan'dan almayı isteyip de uğruna savaşabileceğı hiçbir şey yok! McMurray soruyor. "ttalya, Yunanistan'a saldınrsa, Türkiye'nin tutumu ne olacak?" Saraçoglu, "Türkiye yansız kalacak. Yardımcı olacak, ama savaşa girmesini zoriayan hukuksal bir durum yok orta yerde" diyordu. Ama Türk hükümeti,"ortaya çıkacak yeni koşullarda kendi çıkarlannı korumak için ne gibi bir yol izlemesi gerektiğini" saptayacaktı. Sovyetler'e gelince, Saraçoğlu'na göre, Ruslar büyük birriskegirmeksizin her fırsatı kullanacaklardı. Yeni topraklar elde etmeye çalışacaklardı. Bu istekler arasında Boğazların denetimi de vardı. Fikirlerini değiştirmeleri için hiçbir neden yoktu. MacMurray Washington'a yaptığı bütün bu konuşmalardan sonra özet veriyordu: 1) Türkler çok gercekçi. Dünyanın bu bölgesinde çıkabilecek oJaylann geçici olduğuna inanıyorlar. Onlara göre, her şey lngiltere Ue Almanya arasındaki savaşın sonucuna bağlı. 2) Türkler, tngilizlere karşı yalnızca siyasal bir "sempati" duymuyorlar, tngilizlerin bu savaşta askeri ve siyasi prestij yitirmeyeceğine de inanıyorlar. 3) Tarihi geleneklerine ve deneyimlere dayanıyorlar. Ancak malzeme bakımından ciddi bir organizasyon olmadıkça, korkanm ki, gerçek askeri güçlerini gereğinden fazla degerli buluyorlar, bunun doğurdugu büyük bir inançla kendilerine olan güvenlerini fazla abartıyorlar. Bugünkü tehlikeli durum içinde büyük bir istekle yaratmaya çahştıklan yeni Türkiye'yi geliştirmek için banşa gereksindiklerini düşünüyorlar. Buna karşın savaşa girerlerse şimdiye kadar elde ettikleri her şeyi yitirme tehlikesiyle karşüaşabileceklerinin bilinci içindeler. Şu sıralarda şuradan ya da buradan silah tüccarları aracıhğıyla bazı yeni silahlar aldılar... (156 sayıh telgraf)• Amerikah gözüyle savaşın en ateşli günlerinde Ankara'nın içinde bulunduğu ruhsal ve askeri durum böyleydi işte... Roosevelt'in mesajı ABD Dışişleri Bakanı Cordell Hull 9 Şubat 1941'de ABD Başkam Roosevelt'in siyasal tutumunun Türk hükümetine bildirilmesini istiyordu: "ABD'de savaş malzemesi üretimi geniş çapta başlamıştır. Zafere kadar tngiltere'nin gereksinimlerini karşılamaya yönelik çalışmalanmız sürecektir." Başkan, "Bugün herhangi bir ülkenin Nazilerte, ancak bntünüyle teslim olarak banşa erişebilecegini" söylemiş, sözlerini, "Bagünkü siyasetten aynlma olanağımız yoktur" diye bağlamıştı. Türk hükümetinin Roosevelt'in mesajından hemen haberi oldu. Bu arada Cordell Hull, ABD'nin Ankara Büyükelçisi MacMurray'dan başka bir konuda, "ABD Kongresi'nde görüşülmekte olan ve başkana, saldınya uğrayan ya da saldın tehdidi altında bulnnan ulkelere savaş malzemesi sağlama yetkisini veren 'ödünç verme ve kiralama' yasası üzerinde" Turk Başbakanı Dr. Refık Saydam'a bilgi vermesini istiyordu. (1214 sayılı telgraflar). MacMurray, Hull'dan gelen mesajı Dr. Refik Saydam'a verdi. Türk Başbakanı, "Gerek şahsı, gerekse hükümeti adına başkana teşekkürlerini" bildirdi. Göruşmenın "nezaket faslı" tamamlanmıştı. "Tecavüze uğrayan devletkre yardım paragrafının Türkiyc'vi ima ettiğine" Uişkin bir şeyler söyledi. Bu fırsattan yararlanarak Dr. Saydam, MacMurray'a Türkiye'nin tutumunu açıklamaya başladı. 18 Şubat 1941. Akşam üzeri saat 16.00'da MacMurray, "Türk Başbakanının açıklamalanndan edindigi izlenimleri" aşağı yukan şu biçimde Washington'a geçiyordu: Stalin, Boğazlarda söz sahibi olmak istiyor MacMurray'ın Türkiye'yi anlatmasından bir gün sonra, VVashington'a Moskova'daki ABD Büyükelçisi Laurence A. Steinhardt'tan gelen telgraf da Stalin'i özetliyordu: Moskova'daki tngiliz elçisine Mareşal Stalin, "Eğer tngilizler Almanya'ya karşı savaşı yitirirlerse, Sovyetler'in Almanlarla çarpışacagını" söylemişti. tngiliz elçisi, Stalin'in Türkiye üzerinde uzun uzun konuş'tuğunu aktarmıştı. "Sovyet lideri, Rusya'nın Boğazlar rejiminde söz sahibi olması gerektiğini açıkça vurgulamıştı." tngiltere Büyükelçisinin Steinhardt'a söylediğine göre, Stalin, "Bo Türkler, kendilerine güveni fazla abartıyor Eylül 1940'ta MacMurray, uzun bir rapor gönderdi: Almanya batıda, Sovyetler, Besarabya ve Romanya ile ilgileniyor. Savaş, Mihver'in bütün hızıyla ulkelere saldırdığı bir aşamada... Tehlike, Balkanlar'a doğru iniyor... MacMurray, bu ortamda Saraçoğlu'nun, "ttarya'mn Yunanistan'ı sadece tehdit etmekle yetinecegine" inandığını, Washington'a ak ABD Ortadoğu Masası, Alman saldınsı ve Türkiye konusunda rapor veriyor ABD Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu masasmda, "Tirkiye Bzerinde degerlesd!ra«ler" sürüp gidiyordu. Ortadoğu masası şefı Alling, 16 Ekim 1940'ta Bakan Yardıması Berle'ye bir yaa gönderdi: "NotBBUzdaki sornlara yaaıt: AlmanJar Boğtular'a karşı bir harekette buiuaartana, Türklerio savaşacafmbBi emin olabilecegimlıi düşiniyonım. Askeri göröş, Tirkkris Alman ordulartBja yirirya>a karştsuda n m san direaeiBeyecekleri biçimind*dk. Fakat, ben Almaalsnn Anadolu yaytahuiBdaa ve Toros Da#an'ndaa koteyUda geçcBieveceklerinJ Mnıyorem. Yatau bn kosada bfr yeai sorn ortaya cıkıyor: Almanlar Saveyş Kanah'aa BU, yoksa Irak pctrol alanına mı Uerieyecekkr? Büyük olasılıkla her ikisini de deneyecekler. Her ne kadar Musul petrol alanını aimaları, Almanya'ya rafme Ürün sağlamazsa da, hiç olmazsa boru hattıyla Hayfa'ya gîden akaryakıtı kesme olanağmı bulacaklar. Irak'taki küçük rafmerinin üretimini Avrupa'ya aktannalan zor olacak. Biz, Rusya'nm Türkiye'ye karşı ne bugün, ne yann bir askeri harekete girişmeyeceği kanısındayız. Şu nedenlerden dolayı, aşağtdaki sonuçlara vardık: AJmanlan Anadohı ve Ibroslar'dan koiay geçemez ABD raporundan: Biz Türklerin Arap ülkelerine lider olabilme oiasıhğını kuşkuyla karşılartz. Araplar Türkleri sayarlar, ama onlara tam inandıklarından kuşkuluyuz. Araplar, oldukça yeni bir olay olan Hatay sorununu ammsıyorlar. Haziran sonlarında Nuri Paşa, Türkiye'nin Irak ve Suriye'den toprak istemi olmadığına dair güvence almak için Ankara'ya gelmişti. a) Ruslar giderek Mihver'in amaçlanndan çok kaygı duyuyor. b) Rusya, iç zayıflıklar nedemyle savaşa katılmak ıstemiyor. c) Mihver Türkiye'de başanya ulaflfta, herhangi bir askeri riske girmeden büytlk olasılıkJa, Mihver'le ortakiaşa Boğazlar çevresinde, lran'da önemli ufak toprak parçalan elde etmeyi umut ediyor. d) Biz, Türklerin Arap ülkelerine lider olabümc oiasüıgını kaşkttyla karşılaru. Araplar, Türkleri sayarlar. Ama bugan büe Türkkre tam inandıklanBdan ksskttluyuz. Araptar, oldukça yeni bir olay sayılan Hatay somsmnB anımsıyoriar. Haziran sonlarında Nuri Paşa, Türkiye'nin Irak ve Suriye'den toprak istemi olmadığı güvencesini almak için Ankara'ya gitmişü. Böyle bir gUvencenin istenmesi büe Iraklılann Türkiye'den kuşku duyduklarının kanıtıdır. Ama Türklerin etkili olabileceği başka bir gnıp var: Sadabat Paktı Uyeleri. TürkiyetranAfganısıanIrak arasında. Türkiye, bu ülkekri 'canlandırabilir'. Türkler, belki bu olasıhğı aramışlardır, ama bu konuda bilgi sahibi degiliz. Doğaldır ki, Iran ve Afganistan, Almanlann Türkiye'yi işgalini önleyecek bir davranışta bulunamaz. Ankara, bu ulkelere bir yaklaşımının Sovyetler'in kuşkusunu çekeceğini bilir. Ne btdm ne Sovyetler'in ve ne de tngflizterio Türkleri Miaver'e karşı savaşa girmek İçin kandırabtlecegİBÜzi auumyoran. TürUer koaımada pottt& davnusnuz zortadJa kazandıUan bagımsıziıklannı kornmalanaı salık vermek otaMHr. Fakat asıl soran şu: Elimizde onlan 'Bcaa edecek' kesİB bir öaeri var mı?.. Türkiye'nin askeri malzeme edinmesinde *özel kolayhklar' gösterdik, bunu sürdürmeliyiz..." (Arşiv no: 1939/6126) Saydam: ABD'den askeri malzeme gelir mi? Savaşın başından beri Türkiye, lngiltere ve ABD'nin desteklediği amaç ve ideallere bütün kalbiyle inanıyordu. Savaşa zorlansa bile sonuna kadar bu görüşleri desteklemekten vazgeçmeyecekti. Fakat tabiatiyle koşullann Türkiye'nin bilfiil savaşa girmesini önleyecek biçimde gelişmesini umut ediyordu. Savaşa zorlandığı takdirde kendi kaynaklannın sınırlarıru hesaba katmak zorundaydı. Ortak çıkarlara en iyi biçimde nasıl katkıda bulunacağı konusunda, gelişmelere göre karar vermesi gerekebilirdi. Türkiye'nin elinde gerekli askeri malzemenin bulunmaması, şimdilik sadece "savunma" hareketlerine girişme olanağmı doğuruyordu. Bir olası saldırı nedeniyle savunma için kuvvetlerini bütün olanaklarıyla ayakta tutmakta ve IngilizFransız kredilerine ek olarak halkını "yoksulluğa dUşürecek ölçüde" para harcamaktaydı. Dr. Saydam bana sordu: "ABD'den askeri malzeme getebilir mi?" Yanıtladım: Mesajın içeriğine göre, bu olanaksız değil." İÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle