21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mayan mallar açısından yaparsak, ülke kayıplan katlanmaktadır). BİNLERCE MALDA ZARAR Böyle binlerce mal var. Özetle, 1984'te sadece 25, 1985'te sadece 60 kalem malda ülke zararı 126 milyon dolardır, yani 61 milyar liradır. Yüzlerce, binlerce malda ülke zararı kim bilir ne boyuttadır? Ülkemizde kullanımı zorunlu olanlar dışında, bu mallan alıp satmasaydık, dışalım ve dışsatırrumız bunların değerleri ölçüsünde kabarmazdı; ama ülke değerleri de dış ülkelere dışsatım yoluyla aktarılmamış olurdu. Bu olgu, sanayi mallarının dışsatım içindeki payını yapay olarak yükseltmektedir; dışalım ve dışsatımımızı yapay olarak kabartmaktadır. Bu olgu, "dıssaüm yoluyla fakirleşme"nin ta kendisidir.. 3) Sürekli değiştirilen dışalım ve dışsatımdan alınan fonlar, verilen primler ve öbür teşvikler, firmaları "alsatkazan" psikozuna itmektedir. Bu, dışsatımımızın sağlıklı bir tabana oturmasını önlediği gibi, serbest piyasa ekonomisine aykın olarak "haksız rekabete" ve "haksız kazanca" olanak yaratmaktadır. Şu iki örneğe bakınız: a) 1984 yılında dıştan alınan kütük ve bazı demir çelik mamulleri dışalımından "Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu"na yaklaşık 3 milyar lira fon tahsil edilmiştir. Dışa satılanlara ise, 12.5 milyar lira destekleme primi ödenmiştir. 1984'te kütük dışalımından ton başına 1 dolar karşılığı fon tahsil edilmiş; dışsatımında ise, ton başına 20 dolar karşılığı destekleme primi veya ek ödeme verilmiştir. Yani, 1984'te kütük dışalım ve dışsatımında, devletin ve milletin kesesinden birilerine ton başına 19 dolar karşılığı sağlanmıştır. b) Verilen teşvikler karşılığında, dışsatım taahhütlerinin yerine getirilmediği gözlenmektedir. Resmi verilerden saptayabildiğimegöre, 19811984 döneminde 4 yılda ortalama °7o 20 oranında dışsatım taahhüdü yerine getirilmemiştir. Bu dönemde söz konusu teşvikler karşılığında 10 milyar 600 milyon dolar dışsatım taahhüdünde bulunulmuş, 8 milyar 400 milyon dolar dışsatım gerçekleşmiştir. 19801984 döneminde beş yılda faiz farkı iadesi, vergi iadesi ve destekleme primi olarak toplam 665 milyar lira teşvik ödenmiştir. Yerine getirilmeyen 2 milyar 200 milyon dolarlık dışsatım taahhüdüne karşılık olan bu teşviklerden firmalara sağlanan "haksız kazanç" tutarı, yaklaşık 85 milyar lira dolayındadır. Aynca, 19801984 döneminde beş yılda toplam 808 milyar lira dolayında fiili gümrük vergisi muafiyeti sağlanmıştır. Bunun ne kadarının dışsatıma yönelik olduğu belli değilse de, büyük bir bölümü dışsatımla ilgilidir. Yerine getirilmeyen dışsatım taahhüdünü bu alanda da % 20 kabul edersek, fiili gümrük muafiyetinden firmalara sağlanan haksız kazanç tutan da yaklaşık 342 milyar lira dolayında olabilir. Öbür vergi, resim ve harç muafiyetleri bu rakamlara dahil değildir. Hesaplamalarımda hayali dışsatım olmadığı, dışalım ve dışsatımdan gerçek rakamlar olduğu, gümrük muafiyetlerinin tam yerinde kullanıldığı kabul edilmiştir, bunların varlığı da dikkate alınırsa, haksız kazanç boyutları kimbilir nasıl katlanır... 4) Dışalım ve dışsatım işlemleriyle ilgili olarak Hazinece toplam 3 milyar 300 milyon liralık dava açılmıştır. Ortalama beher dava 6.100.000 liradır. Bunlardan 27 dava sonuçlanmıştır. Henüz kesinleşmemiştir ama, bu 27 davadan Hazineye ne kadar gelir sağlanacaktır, bilir misiniz? Sadece 2.200.000 liracık. Yani, dava başına ortalama 81.000 lira. Maliye bakanlığınm açtığı davalar da vardır, ama henüz sonuçları belli değildir. 5) Dışalımı yapılan mallardaki fiyat artışiarı ile kur farklannın enflasyon üzerindeki etkisini de incelemeye ve somut rakam olarak hesaplamaya çalıştım. Sınırlı da olsa bir fikir vereceğini sanıyorum. 1986 yılında yedi ayda dıştan alınan 370 milyon dolarlık (238.5 milyar liralık ) 150 kalem malda, 1985 yılına göre dışalım fiyat farkı 35.5 milyar lira, kur farkı ise 45 milyar liradır. Işte bu, 150 kalem malda dışalımdan kaynaklanan "maliyet enflasyonıT'nun somut rakamıdır. Yani, 238.5 milyar lira tutan dışalımın 80 milyar lirası, dışalım fiyat farkı ile kur farkından kaynaklanan "maliyet enflasyoou"dur. Oran °7o 33.7'dir. Gümrük vergisi, resim, harç ve öbür vergiler ile fonların etkileri de bunun dışındadır. SONUÇ Kanımca, "dışsatım yoluyla yoksullaşma" sınırı aşılmıştır. Dışalım ve dışsatım uygulamalarmda ülkenin ve vatandaşlann yoksullaşması pahasına, devlet eliyle bazı ülkeler ve bazı kişiler zenginleştirilmektedir. Bu konudaki araştırma önergemiz TBMM'de ANAP oylanyla reddedilmiştir; ama, bu bir ülke sorunudur. Başta Hazine ve Dış Tiçaret Müsteşarlığı olmak üzere, ilgili kamu ve özel kurum ve kuruluşlan, üniversiteleri ayrıntılı ve ciddi araştırmalar yapmaya davet ediyorum. 23 MART 1987 Dışsatım Y ol u yla Yoksullaşıy©r muyuz? Sürekli değiştirilen dışalım ve dışsatımdan alınan fonlar, verilen primler ve öbür teşvikler, firmaları "alsatkazan" psikozuna itmektedir. Bu, dışsatımımızın sağlıklı bir tabana oturmasını önlediği gibi, serbest piyasa ekonomisine aykırı olarak "haksız rekabete" ve "haksız kazanca" olanak yaratmaktadır. OKURLARA. OKAY GÖNENStN Bir Olay, Üç Ders Doç. Dr. TÜRKÂN ARIKAN Bağımsız Edirne Milletvekili Sayın Özal'ın sık sık övündüğü konulardan biri "ihracat artışı"dır. Gerçekten dışsatım (ihracat) artmıştır; dışsatımımızın yapısı da değişmiştir. Ancak bu artışın "ekonomiye maliyetini" inceleme ve değerlendirme zamanı çoktan gelip geçmiştir. İşte, Sayın Özal hükümetinin bir türlü görmek istemediği ve bir türlü anlamak istemediği yön budur. ÖNEMLİ AKSAKLIKLAR Dışsatım ve dışalım uygulamalarında saptayabildiğim önemli bazı aksakhklan kamuoyuna iletmek istiyorum. 1) Dışsatırnı arttırmaya yönelik çeşitli teşviklerin amacı, Türk mallarının uluslararası pazarlarda sağlam yer edinmesini ve yeni pazarlara girebıimesini sağlamaktı. Ne var ki, yedi yıldan beri sürekli olarak uygulanan dışsatıma yönelik teşviklerin, esas amacına ulaşamadığı ve dışsatımın sağlam bir temele oturtulamadığı gözlenmektedir. Zira, dışsatım teşvildere bağımlı duruma gelmiştir; teşviklerde kısıtlamaya gidilince, dışsatım gerilemektedir. Nitekim, 19801985 döneminde altı yılda teşvikler sürekli ve hızlı bir şekilde artrmştır. Faiz farkı iadesi, vergi iadesi, destekleme primi gibi teşvikler, 198O'de 6 milyar 800 milyon Iira iken, 1984'te 350 milyar Iira, 1985'te 346.5 milyar Iira olmuştur. Bu teşvikler 1980 yılına göre 1984'te 51.5 kat, 1985'te 51 kat olmuştur. Altı yılın toplamı ise, 1 trilyon 11 milyar liraya ulaşmıştır. Aynca, 19801984 döneminde beş yılda, fiili gümrük vergisi muafıyetleri de 1980'de 15 milyar Iira iken, 1984'te 392 milyar Iira dolayındadır. Bu muafîyet, 1980 yılına göre 1984'te 26 kat olmuştur. Beş yılın toplamı ise, 808 milyar liraya ulaşmıştır. Öbür vergi, resim ve harç muafîyetleri ile teşvikler de bunların dışındadır. Teşvikler bu boyutlarda artarken, adeta patlarken, dışsatım artışı yeterli olmamıştır kanımca... Tersine, 1986'da duraklama ve gerileme başlamıştır. 2) Dışsatımımızın içinde sanayi mallarımızın payı artmıştır. Ancak, ekonomide önemli dengesizlikler ortaya çıkmıştır. Bakınız nasıl: a) Ülkemizde üretilen sanayi malları yerine, dıştan alınan mallar, dıştan alındıklan fiyatların çok altındaki fıyatlarla dışarıya satılmaktadır. b) Yüksek fıyatla dıştan alınan bazı mallar ülkemizde kullanılmaktadır. Oysa, ülkemizde üretilen aynı nitelikteki mallar, dışalım fiyatlarına göre çok düşük fîyatlarla dışarıya satılmaktadır. Bu dengesizlikler ülkenin zararına olmaktadır. Nitekim, sınırlı olarak hesaplayabildiğim, 1984 yılında sadece 25 kalem malda, yukardaki nedenlerle ülke değerlerinin dış ülkelere aktarılmasından doğan ülke zararı 29.5 milyon dolardır. 1985 yılında ise, sadece 60 kalem malda bu zarar 95.5 milyon dolardır. Nitekim, resmi verilere dayanarak yaptığım özel hesaplama ve analizlere göre, dışalım ve dışsatım sonucunda: 1984'te binek otomobilinde 5.648.000 dolar, hayvan yeminde 4.208.000 dolar, bazı dış lastiklerde 3.698.000 dolar, kütük ve bazı demir çelik mamullerinde 5.756.000 dolar, ülke olarak kaybetmişiz. 1985'te de, binek otomobilinde 2.329.000 dolar, manyetik bantlarda 2.592.000 dolar, kara ulaşım araçlannda şasi aksamında 15.400.000 dolar, tuvalet kâğıdında 71.000 dolar kaybetmişiz. Dışalım ve dışsatım yapan firmalar çok çeşitli teşviklerden yararlandıklan için zarar etmemişlerdir (Analizi, ülke için gerekli ol F OKT4Y AKBAL EVET/HAYIR "YBdi yıldan beri Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 80 bin nüfuslu bir ilçede görev yapan bir öğretmenim. Bölgemiz her yönüyle çağın gerisindedir, buralarda adeta bitkisel bir yaşam sürülmektedir. Bu acı durum, eğitim ve öğretim kurumlanna da yansımaktadır. Türkçeyi, o da ilkokulun son sınıflannda yarım yamalak öğrenebilen, ilkokullarda ikili üçlü öğretim yaptlan; ortaokulunda Türkçe dersleri çoğuniukla boş geçen, kışın sobası ara sıra yakılan; yakıldığı sıralarda da duman çıksın drye kapı ve pencereteri açık btrakılan; öğretmenler odasında üstunde oturacak sağlam sandalyeleri bile zor bulunan; bakanlıktan gelen yazıda "Kitapsızlık, kitapsız bir eğitim ve öğretimin sağlıklı olmayacağı" yer yer vurgulanırken kitaplığı her zaman kapalı duran; tuvaletlerinde sabun bulunmayan; hastalanan öğretmen ve öğrencileri doktorsuz hastanelerde günlerce bekledikten sonra göstermelik biçimde muayene edilen; daha bin bir güçlükle savaşan insanların suçu ne? Bu bölgede yasayan insanlar da savaşlarda şehit oluyorlar, askerlik yapıyorlar, vergi ödüyoıiar, oy kullanıyorlar, kısacası TC yurttaşı sayılıyorlar." Güneydoğu'nun bir büyük ilçesinden gelen acı bir sesleniş... Ama tüm gerçekleri en özlü biçimde gözler önüne seriyor. Güneydoğu sorunu nasıl çözümlenir diye düşünüyoruz. Gerçek, öğretmen okurumun yukanda yazdıklannı çözümlemekten geçiyor. Öncelikle yapılacak iş bu bölgede yaşayanlara öteki bölgelerdeki yurttaşlarımızın haklarmı sağlamak olmamalı mı? Antalya'dan S. Sert adlı bir okur da 'Doğuya Ezgi' adlı bir şiir yollamış. Güneydoğu için yazılmış bir şiir... Birlikte okusak mı? "Sen böyle kal utangaç sevgilim / Peçeyi yüzüne çek I Her güneş doğuşunda I Çıkar ayağında eskimiş I Hitit'ten, Urartu1 dan, Bizans'tan kalan / Köhne pabuçlan / Sorma yorgundur topraklar I Çiçeksiz parklar gibi anlamsız I Vermiş vereceğini özünden isteyene / Sömürülmüş güzel güzel, uyanmamış / Burada güneşler doğar bir tanem / Güneşler karanlık ışıkiarını saçar / Sarp dağlann yamaçlanna I Sanki burada devrimlerle I Bir Mustafa Kemal hiç doğmamış." Güneydoğu Bölgemiz sürekli kanayan bir yaradır. Bu yararın kaynaklarının iyi saptanması gerekiyor. Dünyanın hiçbir yerinde baskıcı önlemlerle bu tür olayların yatıştınldığı görülmemiştir. Bir süre için sorun çözümlenmiş görünse de yeniden daha kanlı olaylar patlak vermektedir. Güneydoğu illerimizde yaşayan halk sayısız sorunlanna çözüm arıyor. Her türlü uygarca yaşama koşullarından yoksun bir bölgede günlük dertlerle savaşanları ulusal birliğimize kazanabilmek için büyük çaba harcamak gerekiyor... Güneydoğu'da çalışan lise öğretmeni ne diyor: "Bu bölgede yaşayanlar da asker oluyorlar, şehit düşüyoıiar, vergi ödüyorlar, 7C yurttaşı sayılıyorlar!' Ama yine öğretmen okurumun yazdığı gibi ne oradaki okullar gerçek birer öğrenim yuvası, ne hastaneler bir sağlık ocağı; ne de yaşam koşulları çağdaş bir çizgide... O zaman bunca yoksulluk içindeki insanları kandırmak, aldatmak, yanlış yollara sürüklemek yurt düşmanları için kolaylaşıyor. Gerilik, bilgisizlik, baskı, korku, dış ve iç kışkırtmalar, Türkçeyi yeterince öğretememek, yaşam güzelliklerini sur.amamak, ilkel anlayışları ortadan kaldıramamak... Bütün bu acı gerçekler ortadan kalkmadan Güneydoğu sorununun çözümlenmesini yalnızca polis önlemleri. daha sonra da askeri harekâttan beklemek bilmem ne derece doğrudur? Güneydoğu'da güneşin, karanlık ışıkiarını değil, aydınlık, uygarlık ışıkiarını saçtığı gün, bütün bu sorunlar yarı yarıya çözümlenmiş olacaktır. S. Sert'in yazdığı gibi, Güneydoğu'ya Mustafa Kemal devrimlerinin, çağdaşlık, uygarlık, insanca yaklaşım ilkelerinin girmesi, uygulanması, benimsetilmesi, ora ınsanlarına da tam anlamıyla 'yurttaş' saygınlığının tanınması... OKURLARDAN 30 yılhk öğretmene yapılanlar Sayın Cumhurbaşkanımız 31 Ekim 1986 günü Pertevniyal Lisesi'ni ziyarete geldiklerinde benim tarih dersime de girmişlerdi. Bilahara 12 Ocak 1987 pazartesi günü bize Çapa 'da tahsis ettikleri yeni binaya Cumhurbaşkanımız yeniden gelmişlerdi. O gün Öğretmenler Odası'ndaki masanın üzerinde Milli Eğitim Müdürlüğü Özlük tşleri'nden gelen adıma yazılmış bir zarf gördüm. Açıp okuduğumda bir konu hakkında görüşmek üzere müdürlüğe çağrılıyordum, gittim. İlgili müdür yardtmcısı bana, "Sayın Cumhurbaşkammızın 31 ekim tarihindeki ziyaretinde dersime girip öğrencilerden bazılarına sorduğu sorulann karşılığmı alamadığı için yetersiz bulunduğumu"söyledi. "lkinci dönem sizi buradan alacağız ve gittiğiniz yere de müfettiş göndereceğiz. tstersen hemen emekliliğini iste, senin için iyi olur" dediler. Ben de en büyük makamın emrinin neden 2.5 ay sonra bana iletildiğini düşündüm ve kuşkulandım. Bu nedenle okul müdürüne başvurdum. Müdür bana, "Evet, bana bildirdiler. Cumhurbaşkanımız sizi yetersiz bulduklarına dair emri vermişler" dedi. Benim buradan uzaklaştınlmak istenmem veya emekliliğe zorlanmam beni çok düşündürdü. Ankara'ya giderek Cumhurbaşkanlığı 'na konuyu dilekçe ile açtım. Daha sonra tstanbul Valisi Nevzat Ayaz'a giderek durumu arzettim. Vali Bey, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını, Cumhurbaşkammızın böyle bir emrinin bulunmadığını söyledi. Rahatlayarak okuluma geldim. tkinci dönem Eyüp'te bir ortaokula tayinim çıkartıldı. Vali Bey 'e tekrar gelerek olayı anlattım. Vali Bey"in talimatı ile 12.2.1987 tarihinde tekrar okuluma geldim. Bu oyunun Okul Müdürü Mustafa Kortikoğlu tarafından hazırlandığı ortaya çıktı. Müdür, kendi durumunun sarsılmaması için bu kez beni Şehremini Lisesi'ne verdi. PertevniyaVde 48 saat boş geçen tarih dersi var, ancak bana ders vermediler. 30 yılhk bir öğretmenim. Okul Müdürlüğü 'ne ve Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bu tayinUr, sürgünler ile ilgili gerekçenin tarafıma bildirilmesine ilişkin dilekçe verdim, cevabını alamadım. Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük makamınm adı kullanılarak bana yapılanlar düşündürücüdür. NEJAT UYANIKER İSTANBUL ransız LJbânation gazetesi geçen hafta ilginç bir deney yaptı. Aralarında çok ünlü romancı, şair ve düşünürlerin bulunduğu 60 yazan oturttu ve bir günlük gazeteyi onlara çıkartttrdı. "rkzarla, edebiyatçryla gazeteci arasmdaki ayrım, dünyanın her yanında birçok ünlü edebiyatçının "yazı"ya gazetecilikle başlamış olmalanna karşın hep tartışılır. LJbe'ration'un yönetmeni Serge Juhy bu ilginç deneye niçin giriştiklerini anlatırken edebiyatçı ile gazetecinin amaçlan arasında bir farktan söz ediyor. July'ye göre edebiyatçı yazarken gözünün önünde "süreklilik" vardır ve "belirsizliklerle" uğraşır; buna karşılık gazeteci her zaman "beljrgin" olanı arar, "kesin" olan şeylerle uğraşır ve yaptığı işin "geçiciliğinin" bilincindedir. Bu ayrımda tartışılmaz olan nokta, gazetecinin her zaman "kesin, belirgin" olaylar ardında olduğudur. Ama "gazete"nin maddi ömrünün sadece 24 saat farz edilmesi "geçicilik" anlamına mı gelir? Geçen hafta, Türkiye'nin gündeminde bütün ağırlığıyla yer alan "Rabıta zinciri" olayı, "gazete"n/n görüntüdeki geçiciliğinin aldatıcılığını çok açık bir biçimde ortaya koymuştur. Olayın siyasal boyutlan enine bcyuna tartışıldı, daha da tartışılmaya devam edilecek. Ancak bir de gazetecilik boyutu ve birlikte getirdiği birkaç ders var. Bunlardan birincisi, eski bir olayı gazetecilerin nasıl araştırması gerektiğini ve gazetenin kolektif bir ürün olduğunu vurguluyor. Yazanmız Uğur Mumcu olayla İlgili ilk bilgileri araştınrken kendini Brüksel'de buldu. Olay doğruydu, ancak Ankara'daki ilgili siyasilerin "bellekleri epey zayıflamıştı." Haber bekletilmedi, Uğur Mumcu'nun çarpıcı dizisinin en önemli parçalarından biri olarak yayımlandı. Ve Ankara büromuz bütün ağırlığıyla devreye girdi, konuyu bilebilecek herkes aranmaya, belgeler taranmaya başlandı. Mustafa Ekmekçi bütün zamanını bu işe ayınrken, Gencay Şaylan olayın OCfTÜ boyutunu bir yanından yakalıyor, Ahmet Tan'la birlikte Rabıta zincirinin bu halkası da kamuoyunun gözlerinin önüne seriliyordu. İstanbul ve İzmir de ek malzemeleri topluyor ve ortaya dört dörtlük bir "Rabıta dosyası" çıkıyordu. İşte birinci ders: Kolektif çalışma, kesin bilgiler, belirgin bir tablo... ürk basınında nedense önüne güç geçilen bir alışkanlık vardır, eğer bir gazete "atlatma" bir haber bulur ve onu geliştirmeye başlarsa, çoğu kez diğer yayın organları o olay kendi okuyuculannı ilgilendirmiyormuş, sorun ülkenin değil o olayı ortaya atan gazetenin sorunuymuş gibi bir sessizlik içine girebilmektedirier. Rabıta olayı basınımızın bu alışkanlığının yanhşhğını da ortaya koymuştur. Olay, Cumhuriyet tarafından izlenir, ilgililer çeşitli açıklamalar yaparken basınımızın önemli kesimi hiç ilgilenmemiş, olayı geliştirmeye çalışmamıştır. Ne var ki tartışma bir anda zirvede bir krize dönüşmüş, o zaman diğer gazeteler de, daha çok değişik yorumlar eşliğinde olaya girmek durumunda kalmışlardır. Sonuç olarak Türk gazete okurlannın önemli bölümü Rabıta olayını tam olarak öğrenmek hakkından yoksun kalmıştır. Hem de öyle bir olay ki Cumhurbaşkanı istitaya davet edilmiş, bunun üstüne açıklama yapmak durumunda kalmıştır. e üçüncü ders.. Başbakan Turgut Özal, önceki günkü telebasın toplantısında arkadaşımız Ahmet Tan'ın Rabıta olayıyla ilgili sorusunu "geçiştirirken" "Hadise olduğundan daha fazla ideolojik nitelikte büyütülmüştür" demiştir. Başbakanın bu değerlendirmesine en açık ve kesin yanıt Sayın Evren'in dünkü açıklamasında vardır: "Bir gerçeği gün ışığına çıkarması bakımından dizinin yayımlandığı gazete görevini yapmıştır." işte bir olay ve üç ders... ubat 198Tde gazetelerin günlük ortalama net satışlan ve bir önceki aya göre farkları şöyle oldu: T Güneydoğıfdan Bir Sesleniş... Karın tadı Kar, eridiğinde yollan, damlan ve kıyı köşeyi çok güzel bir şekilde temizlemiş bulunacaktır. Yollar, üzerine yapışmış bulunan lastik ve yakıt artıklanndan arınmış olacak ve hava da temizlendiğinden Istanbul tertemiz kokacaktır. Yirmi otuz yıl önce tadına vardığanız UtanbuVa özel bu güzel kokuyu bol bol teneffüs etmelerini Istanbullulara salık CAVİT VARDAR Stadyum Caddesi 34 DÜZCE V BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ'NDEN BİLGİSAYAR PROGRAMLAMA VE BİLGİSAYAR TEKNİKLERİ (HARDVVARE) KURSLARI Boğaziçi Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Elektronik Bölümü'nün düzenlediği ve tamamen uygulamalı olarak yapılan BİLGİSAYAR PROGRAMLAMA ve BİLGİSAYAR TEKNİKLERİ kurs kayıtları 1 Nisan 1987 tarihinde başiayacaktır. KURS PROGRAMI VE İÇERİĞİ: 1. Programlamaya Giriş ve Temel Basic Komutları (hiç bilmeyenler için), Hafta içi: PazartesiÇarşamba veya SalıPerşembe Hafta sonu: CumartesiPazar 2. CP/M İşletim Sistemi ve Dosya Düzenlemeleri (İleri Basic) Hafta içi: PazartesiÇarşamba Hafta sonu: CumartesiPazar 3. ascal Hafta içi: SalıPerşembe Hafta sonu: CumartesiPazar 4. Paket Programlar Sistem (Dos 3 ve üstü) Wordstar Database 3 PazartesiÇarşamba veya CumartesiPazar 5. Bilgisayar Teknikleri Logic Devreler ve Digital Sistemler, Mikroişlemci Yapısı Mikroişlemci Yazılım Prensipleri Çevre Elemanlan DonanımYazılım Kavramları AnalogDigital Çeviriciler Mikroişlemci GirişÇıkış Üniteleri v Troubleshooting (Arıza Denetimi) ve Proje. KAYIT İÇİN: 2 adet fotoğraf ve en az lise veya dengi okul bitirme belgesi getirilmesi gerekmektedir. Konuyla ilgili bir işte çalışanlara kayıtta öncelik tanır.acaktır. Kursu başarı ile bitirenlere "SERTİFİKA" verilecektir. ADRES: Boğaziçi Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Bilgisayar Teknikleri Programı Bebek/İSTANBUL Bilgi için: 163 15 00 / 360 veya 760 Basın: 14988 IİNÖNÜ VAKFI I 1987 YARIŞMASI İNÖNÜ VAKFI, çağdaş ve ozgun Turk tıyatrosunun gelıştırılmesıne yardımcı olmak amacı ile bu yılkı yarışma konusunu lıyatro oyunu olarak seçmıştır Yarışmaya katılacak eserler dramatık yapı. estetık duzey. sahneleme olanaklan ve oynanabılırlığı gozonunde tutularak değerlendınlecektır Yanşmaya katılacaklar. konuları secmekte tamamen serbesttırler AncaK yazarlar. INONU VAKFI nın genel amacı doçrjltusunda Ismet Inonü nün yaşadığı zaman dılımı ile sınırlı kalacaktır 120 liralık gazete (22 şubatta 150 lira) Cumhuriyet 100 liralık gazeteler Hürriyet Sabah Milliyet Günaydın Güneş Tercüman (16 şubatta 130 lira) Türkiye Yeni Asır 80 liralık gazete Bulvar 70 liralık gazete 121.763 703.299 641.822 320.309 255.835 198.395 180.065 170.679 85.278 96.867 264.285 • +4.955 77.494 +99.361 +34.450 11.253 +32.932 10.145 +165 1.634 8.138 6.638 • TİYATRO OYUNU KOŞULLAR ı Yar'smaya yayınlanmamış. sahnelenmemış ve başka Dır yarışmaya sunulmamış eserler katılabılir. (Bir kışı. en çok ıkı eserle katılabılir ) 2 Eserler Turkce. çıfl aralıklı daktılo edılmış olarak ve 5 nusha halınde 24 Aralık 1987 tanhıne kadar "İNÖNÜ VAKFI. Şehıt Ersan Carj Pembe Kosk Konut Sıtesı. B2 Blok D1 Çankaya/Ankara' adresine yazarın özgeçmışı ile birlikte gönderılmehdır 3 Yarışmanın Seçıcı Kurulu odule değer eser bulunmadıgında. odullenn bırımyada bırkaçmı.dağıtmamakta serbesttır Odul alan eserlerın butun hakıarı 3 yıl sure ile İNONÜ VAKFIna aıt olacaktır Tan A hmet Tan'ın Ankara Büromuzda istihbarat şefliği A l görevine başlarken, yeni bir köşenin sorumluluğunu da üstleneceğini duyurmuştuk. İşte bu köşeyi bu çarşambadan başlayarak bulacaksınız. Yeni düzende Yaiçın Pekşen, haftada iki gün DuydukGördük, bir gün de GördükKonuştuk'lannı sürdürürken, Ahmet Tan'ın haftada üç gun bulacağınız yeni köşesi, Ankara kulislerini değişik bir üslupla karşınıza getirecek. erçeve dergisinin gördüğü ilgi sürüyor ve hâlâ çok sayıda okurumuz başvurarak dergiyi Sinmek istediklerini bildiriyorlar. Ancak henüz Çerçeve, yalnızca Cumhuriyet Kitap Kulübü üyelerine gidiyor, aynca piyasaya verilmesi söz konusu değil. Bu nedenle Çerçeve'yi edinmenin Kitap Kulübü üyeliği dışında bir yolu yok. Cumhuriyet Kitap Kulübü, aynca genel kataloğunu yeniledi ve buna bir de çok genis bir Türk ve dünya yazarları dizini ekledi. Kulübün 3 nisanda İstanbul'da yapacağı ikinci kitap şenliğinde, bunlar da kulüp üyelerine sunulacak. Şenlikte aynca, geniş katılımlı paneller yapılacak ve 100'ü aşkın yazar da kitaplarını imzalayacak. Bu faaliyetlerle ilgili ayrıntılı açıklamalar bu hafta okurlarımıza iletilecek. SEÇİCİ KURUL (Alfabetık sırayla) Raık Alnıaçık Metm And Melıh Cevdet Anday Gençay Gurun Yıldız Kenter ÖDÜLLER Bırıncıye 3 mdyon TL Ikıncıye 2 milyon TL. Uçuncuye 1 milyon TL. 1 KARTAL OTEL SICAK YUVANIZ K.AP.AL1 YİZME hLAMZl DISKÜ SAl'\A C'CRETSİZ ÜFTLER ve TKLFSKİ r ! ÇAY ıv IHLAMlKl M Z 5 DOĞ.AL KAYAK PİSTİ KflRTALKflYA ÇAY İSLETMELERİ GENEL MUDÜRLÜĞÜNDEN (RİZE) BİLGİSAYAR SİSTEMİ SATIN ALINACAKTIR 1 Kuruluşumuz İstanbul, Ankara ve 100. Yıl (Rize) Çay Pakeıleme Fabrikalannda hizmet vermek üzere 3 adet bilgisayar sistemi satın alınacaktır. 2 Bu işe ait şartnameler; a) Çay Işleınieleri Genel Müdürlüğü Satınalma Müdürlüğü Rize, b) Çay Paketleme Fabrikası Müdürlüğü BüyükdereİSTANBUL, c) Ankara Bölge Müdürlüğü Maliye ve Gümrük Bakanlığı E Binası, Kat 7 OperaANKARA adreslerinden ücretsiz temin edilebilir. 3 Ihaleye iştirak etmek isteyen firmalann, şartname esasları dahilinde hazırlayacakları teklif mektuplarını en geç 7.4.1987 salı günü mesai saati sonuna kadar Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Pazarlama ve Satınalma Daıresı Başkanlığı Rize adresine iadelitaahhütlü olarak göndermeleri veya belirtilen tarihe kadar elden vermeleri gerekmektedir. 4 Postada meydana gelecek gecikmeler ve telgrafla yapılacak müracaallar kabul edilmez. 5 Kuruluşumuz 2886 sayılı kanuna labi olmayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta, kısmen veya dilediğine yapmakta serbestıir. Basın: 14539 BELEDİYESİ ve ŞEHİR TİYATROSU TUNCELI Bir kişl tam panslyon Pazar Perşembe (4 gece 5 gün) 1OO.OOO TL Perşembe Pazar (3 gece 4 gün) 105.000 TL Pazar Pazar (7 gece 8 gün) 205.000 TL Cuma Pazar (2 gece 3 gün) 80.000 TL Tüm servislerimiz. ulaşım, otobüs dahll aksamadan sürmektedlr. Yolumuz açıktır. Rez: Beşiktaş 161 10 74 1 58 49 27 161 82 26 29 Mart 1987 Pazar SAAT: 14.00 Dolmabahçe. İNTERHOL Cösteri Merkezı ( İnönü Stadyumu'nun Arkası ) Biletler: İNTERHOL ve Ortaköy Cösteri Merktzinde Satılmaktadır. USKUDAR 2. SULH HUKUK MAHKEMESİNDEN 1986/767 Davacılar Aziz Gümüşoğlu ve Haydar Gümüşoğlu tarafından davalı Hikmet İkbal aleyhine açılan ipoteğin kaldınlması davasında verilen ara karan gereği: İstanbul, Sirkeci Ankara Caddesi No: 62'de ikamet eden davalı HİKMET İKBAL'a gönderilen davetiye bila tebliğ iade edilmiş olup, yapılan emniyet araştırmasında davahnın adresinin bilinmediği bildirilmekle adı geçenin duruşma günü olan 26.5.1987 günü saat: 12.00'de mahkememizde hazır bulunmalan veya bir vekille kendisini temsil ettirmesi, aksi takdirde HUMK'nin 509 ve 511 maddeleri delaleti ile 213 ve 377 maddeleri hükmü uyarınca gıyaplarında karar verileeeği hususu dava dilekçesi yerine eeçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 20.3.1987 Basın: 2794 SATILIK EV ARANIYOR Kadıköy'de 10 milyon TL peşin parayla kömür kaloriferli daire aranıyor. (Ferdi kredi hariç). Müracaat: 346 09 97 Kadıköy 336 16 60 Telex: 26105 Orortr Beşiktaş Barbaros bulvan No 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle