18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MART 1987 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR ÎSMAİL GÜLGEÇ CUMhWRİYET/5 12 Evlül filmleri tarüsılr Ortaköy Sanat Merkezi'nde, bugün yapılacak "12 Eylül Filmleri" konulu panele sinema yazanmız Atilla Dorsay, yönetmen Şerif Gören, sinema yazarı îbrahim Altınsay ve yönetmen Sinan Çetin katılacak. Kültür Servisi Ortaköy Sanat Merkezi'nin 1. Istanbul Gençlik Sinema Gunlerı kapsamında duzenlediği "12 Eylul Filmleri" konulu panel bugun saat 19.00'dayapılacak. Panele konuşmacı olarak gazetemiz sinema yazarı Atilla Dorsay, yönetmen Şerif Goren, sinema yazarı Îbrahim Altınsay ve yönetmen Sinan Çetin katılacak.. Ulkemız sanat alanında ilk önce 12 Mart doneminin edebiyatımıza ve sınemaya yansımasının ardından 12 Eylul dönemi de özellikle öncesiyle edebıyattaki yansımasını buldu. Ahmet Altan'ın "Sudaki tz", Orhan Pamuk'un "Sessiz Ev", Latife Tekin'in "Gece Dersleri" adlı yapıtları söz konusu dönemle hesaplaşmaya girerken, değişik yönlerden tanışmalara da yol açtı. 12 Eylul dönemi ve özeliikle öncesinde yaşanan olaylar çok geçmeden beyazperdeye aktarıldı. Dort yonetmenımız, farklı açılardan yaklaşımlar taşısalar da, söz konusu dönemle belli bir hesaplaşmayı içeren filmler çe Panelde iki yönetmen, iki sinema yazarı konuşacak KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇ AK ZEKİ ÖKTEN'İN "SES"1Üzerinde en çok tartışüan 12 Eyiül fılmlerinden biri de Zeki Okten'in, Fehmi Yofar'm senaryosundan gerçekleştirdiği "Ses"ti. Fümde bairoüeri Nur Stirer, Tank Akan, Kâmuran Usluer, Culer Ökten ve Orhan Çağman paylasıyordu. virdiler. Şerif Goren'in "Sen Tiırkulerini Söyle" adlı filminde başlıca rollerde Kadir İnanır, Tunca Yönder, Sibel Turnagol ve Şerif Goren'in kendısını ızledik. Zeki Okten'in, Fehmi Yaşar'ın kaleme aldığı senaryodan gerçekleştirdiği " S e s " adlı filmde başlıca rolleri Tank Akan, Nur Siirer, Kâmuran Usluer, Güler Ökten ve Orhan Çağman paylaştılar. Zeki Alas>a'nın, Çetin Öner'in senaryosundan beyazperdeye aktardığı "Dikenli Yol"da Kadir İnanır, Hulya Koçyiğit, Mine Bavsan ve Eşref Kolçak oynadılar. Sinan Çetin'ın yonettiği ve başlıca rollerini Serpil Çakmaklı, Tunç Okan ve Mahmut Hekimoğlu'nun paylaştıkları "Prenses" ıse, 12 Eylul oncesı olaylarına ve insanlarına yaklaşımıyla özellikle gençlik kesımınde belki de en çok tartışılan film oldu. Nitekim, bugun Ortaköy Sanat Merkezi'nde yapılacak "12 Eylul Filmleri" konulu panelde de öncelikle bu dört film üzerinde taıtışılacak. PtKNÎK PtYALEMADRA Sinan Çetin, "Prenses"le ilgili sorulanmızı yanıtladı: 'Rutsallaşttrümış düşünce'yi anlattun Kultur Servisi Sinan Çetin'ın "Prenses" adlı filmı, son dönemde çevnlen 12 Eylül filmleri arasında Üzerinde en çok konuşulanı, tartışılanı oldu. "Prenses" buyük bır olasılıkla, bugün Ortaköy Sanat Merkezi'nde yapılacak "12 Eylül FUmleri" panelinde de gundemde olacak. Fılmin yönetmenı Sinan Çetin, "Prenses"le ılgılı sorulanmızı yanıtladı Filmin basında bir nol var "Bu film dogmalara kaışıdır" deni>or. Oysa film biraz da militan sinemayı habriatır biçimde geiişip bitiyor. İnsanlara uçuncu secenek tanımıyor. Ya siyah oiacaksın ya beyaz... ÇETtN Ama kız ıkısıne de gıtmiyor. tki dünya görüşunu de tercih etmiyor Uçüncu seçenek ışte... Herkes kendı hayatına kendi karar versın dıyorum. "Prenses"in yanbelgesel bir niteiigi varraı?Omegin. nimin icindefci gerçek zamana >e gerçek dunyaya ilişldn fotoğraflar... ÇETİN Evet, bence o fotoğraflar hataydı Şımdi, bu kadar kışısel bır füme toplumsal destekler ıstemenın dogru olmadığıru duşunuyorum O fotoğraflar bıraz 12 Eylül programı gibi olmuş. Çıkaracağım o fotoğraflan. Filmin en cıddı hatalanndan biri bence. Ama ben kan dokulmesine karşı ciddı bır sorumluluk duyuyorum. Insanların duşuncelerınden öturu öldurulmesinı kabu! edemıyorum Bu tepkıden dolayı belgesel dayanaklar, toplumsal destekler aradım belkı de. Filmin simgelerijle ilgili bir sonı: Kamenı dikenli tdin içinde mi. dışında mi? ÇETİN Çok guzel bır soru Bence butun hayatımız bir dikenli telın içinde zaten Butun toplumların bır dikenli telle çevrelendığını duşunuyorum Folografeının kansı neden o kadar hıda degişbor? Sokakta nerde>se 15 sanijede bir oldunılen insanlar bu "nevroz"u yeterince verebili>or mu sizce? ÇETtN Şımdı benden "Prenses"ın eleştirısını ıstersenız, benım çok net bır eleştırım var. Bu fılmde "kulsallaştınlmış duşunce"yı anlatmak ıstedım Ama çok buyuk bır yanlış yapmışım. Filmdekı fotoğrafçı tıpi çok gereksız. Sadece orgutu, kızı ve örgüt çevresıni işleseydım, çok daha sağlam bır film olurdu Hem 6i [ ^ ] J] Sonuçta ben yanlış şeyler de sö> lemış olabilirım Ama yanlış şeyler söyledığım ıçın kotu film yaptığımı söyluyorlar. Filmdekı örgutu solcu yerine sağcı örgüt yapsaydım, şimdi göklere çıkanlırdım O zaman film birden kutsallaştırılmış dogmalara karşı muthış bir yumruk olurdu bu eleştırmenlenn gozunde. Sinema eleştırmenlerı, "Prenses"ın eleştırısınde sınıfta kalmışlardır Polıtıka gözluklerinı çıkarıp filme venıden bakma ÇİZGİLİK KÂMtL MASAR.4CI Prenses"in yönetmeni Sinan Çetin, fılmde "kutsallaştırılmış düşünce"yi anlatmak istediğini vurguluyor. Çetin'e göre, Türkiye'de sinema eleştirisi ideoloji cenderesinde. Çetin, "Yüz çiçek açsın diyorduk,işte bir film, hepsi bu!" diyor. ÇETİ1S Bu tamamen bır teknık aksaklıktan doğdu Bazı planlar bozuk çıktı ve bır daha aynı planlan çekemedik. Ben, bu kadını yaratırken bir nevrozu, toplumsal nevrozu duşündum O zamanlar bır nevroz dönemıydı. Ya sağcı olacaktınız ya solcu. Bunun dışında kalınamıyordu. O suslu puslu kadın da, "Ben halkımı duşunujorum" dıvecektı. Ona da bulaşmış olacaktı yani. orgutun tıplerıru daha ıvi çızebilırdım, hem de fotoğrafçı gibı yanlış bır tıpın filmin doğru kışisı sanılmasını önleyebılirdim. Bu filmin hatası, çok samımı olmaktır Turkıye, bır adam da bovle duşunuyor, diyebilecek olgunlukta değıl henuz. Son bir soru: Filme voneltilen eleştiriler konusunda ne diyorsunuz? ÇETİN Bence Türkiye'de sinema eleştınsı ideoloji cenderesinde. ları ıyı olur bence. Turkıye çok polıtik bır toplum bence. Eleştırmenler de önce siyası olarak bakıyorlar, sonra sınematografık Tabn bız, sıyası olarak sınıfta kaldığımızdan sınematografik değerlendırmeye gıremıyoruz bile. Kaldı kı, fümdekı fanatık terörist örgutun butun bır solu temsıl ettığını nereden çıkanyorlar'' Yuz çıçek açsın dıyorduk, ışte bır film, hepsi bu! AĞAÇ YAŞKEN EĞtlİR KEMAL GÖKHAN i Üzerinde en çok tartışılan 12 Eylül fılmi Sinematografik açıdan hiç de kestirilip atılacak bir film olmayan "Prenses", "dogmalara, kutsallaştırılmış düşüncelere karşı" bir film olma iddiasında. Ama bir dogmanın karşısına başka bir dogmayı, "Hiçbir şey uğrunda ölmeye değmez"i çıkarıyor. Dolayısıyla, dogmalara karşı bir dogma oluveriyor. İSMET BERKAN Sinan Çetin'ın "Prenses" filmi, bir zamanlar Ahmet Altanın "Sudaki İz" romanının açtığı tartışmalara benzer bır tartışmayı başlatmış gorunuyor. iki eserin yazgılanndakı bu benzerlik, 12 Eylul oncesinın "bireylere bire> olma hakkı tanımav'an sol orgut yapısını" anlatmalanndan mı kaynaklanıyor yalnızca? 12 Eylul'un açtığı yaralar henuz kurumamışken, boyle bir işe kalkışmanın, geçmişle hesaplaşmanın bir kefareti beraberinde getirdıği kuşkusuz. "Sanat eseri" olma ıddiası taşıyan "Prenses" ve "Sudaki İz", bu kefaret nedenivle ıster ıstemez öncelikle siyası denetimden geçırilıyorlar. Ahmet Altan'ın romaru, daha çok edebiyat değeri açısından değil, anlattığı şeyler açısından eleştirilmişti. A>TII şey, şimdi Sinan Çetin'in filmi içm yınelenıyor. "Prenses", hiçbir sinema eleştırmeninin siyası denetiminden geçmişe benzemiyor ve bu nedenle sinemasal değeri ıskalanıyor. Oysa "Prenses", sınematografık açıdan oyle kestirilip atılacak bir film değil. Eldeki malzeme tıtizlikle kullanılmış, son derece guzel goruntulerle suslenmiş, bazı planlar (orneğin gomulme) bir reklam filminı hatırlatırcasına grafık olarak tasarlanmış. Kısaca, Sinan Çetin'ın fotoğrafçılık 'Prenses' dogmalara karşı dogma • "Dogmalara, kutsallaştırılmış diişuncelere karşı" bir film olma ıddiasındakı "Prenses", bu dogmanın karşısına başka bir dogmayı, "Hiçbir şey, ugnında olmeye değmez"i çıkartmıyor mu? Bu ıkame edilmiş yenı dogma, Sinan Çetın'i sonuç olarak başladığı noktaya geri getirmiyor mu? • Prenses, bır "fiction", yani kurmaca. Butun tiplerı, butun konuşmaları, butun olayları kâğıttan. Hepsi, ortak bir amaç içın, yönetmenin söylemek istediği bir şey için yaratılmış. Film, bu anlamda soyut, zamanı ve mekânı olmayan bir film. Ama ya araya giren gerçek zamana ve gerçek mekâna ılışkin fotoğraflar? Bunlar, filmi bir "fiction" olmaktan çıkartıp "yan belgeser' hale getirmiyor mu? Sonuç olarak Sinan Çetin'ın "Prenses"i, bir zamanların militan sinemasını tersine çevırmiş durumda. Aynı anlatım tekniğini ve aynı dort koşeliliği, iki bovutluluğu kullanarak, militan sinemanın bıze sunduğu biricik çıkar yolu "çıkmaz", çıkmaz yolu ıse tek seçenek olarak gosterıyor. Bu, "hoş bir alegori" ya da "hesaplaşma" dıye adlandırılabıiır. Ama hayat, ne eskiden militan sinemanın bize kanıtlamaya çalıştığı gibı dort koşeydı ne de bugun Sinan Çetin'in filmındeki gibi dort koşe.Prenses'in (Ser1 pil Çakmaklı), filmin so " 'iıda eylemcı>i de, fotoğrafçıyı da seçmemesi, bir uçuncu seçenek olarak değerlendirilemez; çunku filmin "dogru" tipı ne eylemcı, ne de fotoğrafçı. Filmin yegâne "dogru" tipi, eski tufek eyıemcı doktor, uçuncu değıl tek seçenek. Ve onun uzun tıradı da, filmi "toplumculuk" dogmasına karşı "bireycilik" dogmasına sarılmak zorunda bırakıyor. Dolayısıyla "Prenses", "dogmalara karşı yumruk" değıl, "dogmalara karşı dogma" oluveriyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARMAN 22 Mart YA DUNYAYI I$KAIARSA?1 193S'TE BUGUN, AY'A VOLCULUK KONUSU mn TIŞILDI. BİÜM aPAMLARlNlN M&S'TE YAPT16I BİR TOPLAA/TTOA, BÖYLS &£ YOLCULUĞUtJ OlAStUK t/e OLAA/AK&ZUKLAR/ OGmYA «3V MUŞ7U. SOGUH, ÖT£D€H BB& HAlMCfUIC VE MÜHENPISUK AlANLAf&U/ tÜ&tLENDl&MEKTSYOt. DÜNYA'PAU KAUOÇ BBCERİLSE SlLB, Ar'DAN PÖMUŞ İÇİN BffS ENE&Jl KAYHA6I GE/ZEKECE/cri.BUUUU DA ÇÖ2U/LDÜĞÜ DÛŞÜNULECEK OLl/RSA, YENİ BlR SO&UH O*Z*rA ÇtKAdAtttYDt • >» OÛN1» ISKALANtRSA ?! O DU&JMPA, A&AÇ SONSUZA PEĞIKI UZAYDA POCAŞrfZPl.'. ResmJercLe., 19. yüzyıtm ıkıncı yarrsı/tda, romana Jales Verne. 'm yatdığı An yelcu/uğa ve aracın ıçı canhmdınlmıçHr. 50 YIL ÖNCE Cumhuriyet Mühim bir keşif .,, . , .. Roma 21 (a*) Marconı, klSa radyo dalgalanyla enerj, naklı üzerinde taharnyatia bulunmaktadır. Mıkroondlar üzerinde 35 tecrubenın yapıldığı Rapoallo radyo ıstasyonunu bırkaç gun evvel zıyaret eden Alman profesor Dr. Schneıder, Italyan akademısı azasının radyo de elektrık enerjısı nakletme meselesini prank sahada halletmiş olduğunu bildirmiştı. ^ * g * etmektedm J 22 Mart 1937 neiıcelenn ıad\o ne enerjı naklıne mı yoksa seyyareler arasında radyo ile munasebetler lesısine mi aid olduğu halen tamamen bıhnmemekıedir. Marconinm malum olan son tecrubelen SantaMorgherita Lıgure'de bulunan Elektra vatı, Nev York radyosu ve uçuş hahnde bulunan ıkı tayyare arasında ıcra edılmıştir. YENi 19 371987 B İ R i H T İRA... Dunku Popolo dı Roma bu hususta diyor ku "Marconı tecrubelerınden bahsetmek ıçin kımseye selahıyeı vermemış, fakal aynı zamanda netıcelerın pek yakmda alınacağını ıma eylemıstır. FSOSP" h>< MARCONi Radyelarının, istatyonları ıiya it»< ayar etmasidir SlHANÇETlN'tN "PRENSES"!Sinan Çetin'in "Prenses"fttmi, 12Eylül oncesine yaklasımıyia özellikle gençlik kesiminde çokça tamşılan bir yapıt oldu. Serpil Çakmaklı ve Mahmut Hekimoğlu, "Prenses"in başlıca oyunculan arasındaydı. takı ustalığını yonetmenliğe de aktardığını soyleyebilırız. Gelelim filmin anlattıklanna... Elbette, bır sınemacının ya da >azarın olayları ıstedıği gibi kurgulamasına, kışılerı ıstediğı gibi yaratmasına, insanlara ıstediğı sozlerı soyletmesıne bır şey denemez. Ama sovlemekten soylemeye fark var' Sinan Çetin, "Hiçbir şe>, uğrunda olmeve değmez" dıye bır temel fikırden yola çıkıyor ve ıdeolojilerı kutsallaştıran, sonra da bunlara tapar hale gelen insanları anlatıyor, eleştıriyor. Bu "kurmaca"dır; gorsel ve sozel simgeleri "gerçek" dunyayı anıştırsa bıle yazarı ya da yaratıcısı, "gerçekleri tahrif etmekle" suçlanamaz. Bu durumda da tartışma "gerçek" bo>oıtunda değil, "ahlak" boyutunda yürutulebılır "Prenses"e aşağıdaki bırkaç noktadan yola çıkarak sorular sormak mumkun: PAZARCIK SULH CEZA MAHKEMESİ'NDEN KARAR ÖZETt Pazarcık ilçesi Bagdını Sağır Mahallesi nüfusuna kayıtlı Süleyman oğlu, Emine'den olma, 1334 doğumlu Mehmet Nevzat'ın mahkememizın 10.7.1986 tarih ve 1985/55 E, 1986/275 k. sayılı karar ile gıda maddeleri tüzüğüne muhalefet suçundan TCK'nin 398, 402. 72 ve 647 sayılı yasanın 4. 6. maddeleri gereğince neticeten 32.000 lira ağır para cezası ile mahkumiyetine, 3 ay müddetle cürme vasıta kıldığı fınncılık meslegi ve sanatı ve ticaretının tatiline, Pazarcık ilçesi Nurettin Aydm Mahallesi 1. Cadde üzenndeki hükümlüye aıt ışyeri fınnın 7 gün müddetle kapatılmasına ve sanığın cezalannın teciline karar verilmış olup, bu karar kesinleşmıştir. TCK'nin 420 maddesı gereğince keyfıyet ılan olunur. Basın: 14761 ANKARA ASLİYE BİRİNCİ TİCARET MAHKEMESt BAŞKANLIĞI'NDAN EsasNo: 1987/111 Konkordato isteyen: Fuat Ermiş Vekili: Av. Mehmet Agar, Posta Cad. Kızılbey Sok. Tiritoğlu lşhanı Kat 4 No: 71 Ankara. Ankara 1. Icra Hâkımliği'nın 1986/1114 esas sayılı borçlu Fuat Ermiş'e ait konkordato dosyası ıncelenmek üzeTe mahkememize tevdı edilmiş olup, Yargılaması 11.5.1987 pazartesı saat 11.10'a bırakılmıştır. Konkordatoya itirailan olanların ellerindeki belgelen ile bırlıkte duruşma gunünde hazır bulunmaları hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 14954
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle