Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/8 15 MART 1987 Suçlu çocuktan kazanılmış insan yaratmak Her çağ ve her toplum çocuğu yaşamın temeli, varlığmın nedeni saymtş ve onların sağlıklı olarak doğumundan beslenmesine, öğretiminden eğitimine, sağlıklı beden yapısından sağlıklı beslenmesine, barmdırılmasmdan haklarma kadar sorunlarıyla karşı karşıya kalmıstv. Her çağ ve her toplum, hatta heryöre, bunları başka başka yöntemlerle çözmüşlerdir. Bu çözümler de, başta töreler olmak üzere din, ekonomik, kültürel ve düşünsel yapılarm ışığmda bulunmuştur. Türk toplumu da, öteki toplumlar gibi çocuğu "yasamın amacı" sayar. Ne var ki adına bayramlar kabul ettiğimiz. uluslararası çocuk yıllarına katıldığımız, yine uluslararası belgelere imzalar koyduğumuz çocuklanmıza, gereken dikkati ve özeni gösterdiğimiz söyienemez. Anayasalarına, çocuklarm korunmasına ilişkin hükümler koymuyı hiçbir zaman ihmal etmeyen Türk devleti, bu hükümlerin şereğini de hiçbir zaman yeterince yerine getirememiştir. Çalışanından terk edilenine, eğitilebileninden okuma olanağı verilmeyenine, konınması gerekeninden analı babalısma, şeker yiyebileninden bir dilim kuru ekmeğe muhtacına, el bebek gül bebek büyütüleninden suçlusuna, dünyaya gözünü en lüks koşullarda açamndan cezaevlerinde doğanına kadar her tür çocuk için, gerekli önlemler ne yazık ki tam olarak alınamamtş bugüne dek. Ingiliz düşünürlerinden Look'un güzel ve çarpıcı bir sözü var: ' 'Çocuk doğduğunda, ahlakı yoktur'' diyor Look. Ve çocuğa maddi manevi kişiliğini, ailenin, çevrenin, toplumun verdiğini anlatıyor. Ana babaya en uzun süreli bağlı kalan canlı çocuktur.Belki de bu nedenle hemen hemen her toplum,aileyi sağlıklı toplumun çekirdeği, en önemli unsuru kabulediyor. Aileden başlayan ve toplumun acımasız, katı kuralları içinde sürüp gidep o/umsuzluklarla, tertemiz doğan çocuklanmızı kötü ahlaklı yaptığımız, onlan heder ettiğimiz bir gerçek. Ailenin ve toplumun baskılanyla, yönlendirmeleriyle "aykırı çocuklar" yarattığımız daha acı bir gerçek. Bu yazı dizisinin konusu, "suçlu çocuklar" da bu gerçeğin birparçası. Suçlu çocukları yaratanlar ve onları bu aşamada koruyamadığımız için, geleceğin "suçlusunu"üretenler bizleriz. Oysagelişmişülketer, bir "suçlu çocuk "tan, bir "kazanılmış insan " yaratmanın yollarını bulmuşlar. Biz bu yollart görmezlikten geliyorsak sormak gerekmez tni: "Suçlu çocuklar mt bunlar, yoksa suçlu toplumun çocuklan mı?" Herkuşak, geleceğin kuşaklanm hazırlamakla yükümlüdür. Bizler de... Bu geleceğin, sağlam, sağlıklı ve aydmlık olması ise en büyük yükümlülüğümüz. Oysa... Bir dosya açtık, Hacettepe Dosyası... Bu dosyada Hacettepe Üniversitesi'ne yansıyan çocuklarla ilgili davalan ve üniversite çocuk ruh sağlığı bölümü uzmanlarınm bu konudaki raporlarım okuyacaksınız. Daha başka dosyalarda daha başka "aykın çocuklar" var ne yazık... MUSIAFA EKMEKÇİ ANKARA NOTLARI Sarı İneğin Verdiği Ders... Bisiklet özleminden adliyeye... M. 1969 doğumlu. Bundan tam bir yıl önce, evlerine, Irendilerinc uzun zamandan beri düşmanlık duyan bir aile tarafından baskın yapılmış. Beklenmedik bir saldın bu. Baskın yapanlar alabildiğine hırs içinde M'nin annesini babasını dövmüşler. M, 16 yaşında bir köy delikanlısı.. Tek başına anasını babasını kurtaramayacagım anlayınca, köy bekçisine koşup yardım istemekte bulmuş çareyi. Ne var ki bekçiden umdugunu bulamamıs, çünkü bekçi "Ben gelemem" deyip çıkıiuş için içinden. M, gerisin geriye koşarak eve dönmüş. Bakmış ki kavga bitmiş, ortalık sütliman... M'nin, savcının iddianamesinde suçlanma nedeni "etkili eylemde bulunmak." Duruşma... Dunışma... Sonra M'nin durumu konusunda Hacettepe Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı Bölümü'nden mahkemece istenen rapor. Ve de... söz konusu bölümün verdiği rapordaki yargı: "Baskın ve kargasa sırasında ana babasma yapılan saldından dotayı M, iddla edilen etkili eyleme ginnisse bile, hareketinin anlam ve sonuçiannı degeriendiremeyecegi..." Değerlendiremez, çunkü bir aile baskına gelmiştir ve çünkü M'nin gözünün önünde dövülen anası babasıdır. Z 1972 doğumlu. "Suç"un işlendiği yıl 13 yaşında. Mahkemede "köy merasındakj tecavttz eylemine katümadım" diyor. Uzmanlar ise verdikleri raporda daha da ileri giderek "katılsa bile taıia siirme isinde babasına yardım etmekten başka bir suç islediğinin bilindne varamaz, dolayısıyla bu eylemin anlam ve sonuçiannı degerlendirecek dunımda degil" diyorlar. Ama Z yargjlajııyor... N. 13 yaşındaydı, arkadaşlannın gezmek için verdiği bisikletin çahntı olduğunu bihniyordu ı yaşındaki A. yedi yıl önce babasını kaybetmiş. Annesiyle birlikte bazı güçlükleri göğüslemeyi öğrenmiş 78 yaşındayken. Okumayı seven, meslek edinmek isteyen dengeli bir çocuk. Günün birinde ormandan çah çırpı toplarken, orman bekçileri A'yı yakalıyorlar. Mahkemeye veriliyor. Suçu: Orman Yasası'na muhalefet... rumun suç olarak anlam ve sonnçlannı degerlendirebüecek dunımda bulunmadıgı" karusına varmışlar. ... Bir başka M. de suç tarihinde İS yaşında. Suçu hırsızlık. Uzmanlar ise "katı bir anne baskısı altında yetiştigini, sınır zekâlı bir genç olduğunu ve dürtülerine kapılarak giriştigi bu eylemde büyük ölçüde pişmanlık ve üzüntü duydugunu" belirterek M'den yana çıkıyorlar. 14 V e bir bisiklet hırsızı ...Hemen her çocuk gibi N de geceleri düşlerinde bisiklete biner, gündüzleri bir bisiklete sahip olmanın özlemiyle yaşarmış. Günün birinde N'ye arkadaşlan çahntı bir bisiklet vererek gezmesini söy 'Suçhı'Çocuklar Dosyası JÜLÎDE GÜLİZAR şındaki R, "kalemleri doğrudan çalmadığı, ama çalan kisilerle birlikte bulundugu için" yargılanıyorlar. Uzmanlar bu dört çocuk için de "bu yardımda bulunmanın, böyle bir beraberiigin anlam ve sonuçiannı degerlendiremeyecekleri için..." diyorlar. Bir de on bir yaşın altındaki M'nin hırsızlıktan yargılanması olayı var. Ama uzmanlar bu çocuğun da "farik ve miimeyyiz olmadığını" belirtiyorlar. Yani olayın suç olduğunu farkedemeyeceğini, kavrayamayacağını... H, 13 yaşındayken "bina dışında iade edilmek üzere yıgılmış gazete ve dergileri aldıgından dolayı" yargılanıyorsa da... ve mahkemedeki ifadesinde "ben bu ise katılmadım" diyorsa da... uzmanlar "katılsa bile" diyerek başlıyorlar raporlanna, "bu eylemin hırsızlık sayılacagının ve suç oluşturacagının, aniam ve sonuçiannı kavrayamayacağı" diye devam ediyorlar. F ve 1, 12 ve 13 yaşındaki iki çocuk. Mektupla hakaret ettikieri için mahkemeye düşmüşler. On bir yaşındaki D, fıili livata suçundan. Ama uzmanlara göre her üçü de "kendilerine yüklenen suçun anlam ve sonuçiannı degerlendiremeyecek" durumda. Zincirli gelecek Ormandan çalı çırpı toplama suçu ...A, 1971 doğumlu ve suç tarihinde 14 yaşında. Yedi yıl önce babasını kaybetmiş. Kendisini annesiyle birlikte bazı güçlüklerin içinde bulan 78 yaşlarındaki bu çocuk, düzenli okumayı seviyor, gelecekte mutlaka bir meslek edinme amacını güdüyor. Gerek öğretmenleri, gerekse çocuk psikolojisi uzmanları, onun bilerek ve isteyerek suç işleyecek yapıda bir genç olmadığmı, olay tarihine kadar her D. * ağda belde davar güden 15 yaşında bir çoban R. Bir gün sürünün içine karışmış bir davarı fark ediyor. Biraz tereddütten sonra, kendinden yaşça büyük arkadaşlannın teşvikiyle fazla davarı kesip yiyorlar. Derken soluğu mahkemede alıyorlar. Suçu: Hırsızlık... Babası dövülen kız A, suç tarihinde 14 yaşında bir kız. Okuldan dönünce babasının komşular tarafından dövüldüğünü ve hastaneye kaldırıldığını öğrenmiş. Belki de bir şokun sonucu, eline gecen taşları komju eve atmaya, tehditler, hakaretler yağdırmaya başlamış. Sonuç olarak, uzmanlann "Bunlar agır tahrik karşısında girişilen durumlardır, böyle bir durumda bu yaştaki bir gencin..." diyeceklerini hiç düşünmemiş olacaklar ki, yetkililer bu kızı yargılıyorlar şimdi. ...B, suç işlediğinde 12 yaşında bir kız çocuğu. Savcı iddianamesinde, "ölüme sebebiyet vennekten" diyor, ama uzmanlar karşı çıkıyor lar: "Basanlı, uyumlu, arkadaş ilişkilerinde geçimli, sözlerine güvenilir, saldırgan olmadığı izlenimi edilen bu çocuk, isledigi iddia edilen suç kesin bile olsa.. bu yaşta bir çocuğun taş atma eyleminin can yakmaktan başka bir sonuç verebileceğini, ölüme neden olabüeceğini düşünmesi mümkün degildir." hangi bir dengesizliğine rastlanmadığını anlatıyorlar. Günün birinde A da ormanda çalı çırpı toplamaya çıkıyor. Orman bekçileri yakalıyorlar. A'ya yüklenen suç "orman yasasına muhalefet!" Ama uzmanlar diyorlar ki: "Ormanda çah çırpı toplamanın o yörede bütün köyce yapıldığı da hesaba katılırsa... eyleminin suç olup olmadığını ayırt etmekte güçlük çekildiği kanısına vanlmıştır." ...R, 1970 doğumlu. Kendisine yüklenen hırsızlık (!) suçunu geçen yıl işlemiş. Yani on beş yaşındayken. R, çoban.. Bir gün bakmış ki dağda belde güttüp sürünün içinde bir fazla davar var, önce şaşırmış, sonra ne yapacağıru kestirememiş. Yaşça kendinden büyük arkadaşları bu fazla davan kesip beraberce yemeyi aklına düşürmüşler. Biraz tereddüt geçirince de "ne var bunda" fılan gibi laflar etmişler. Oturup bir güzel yemişler kestikleri hayvaru. Ama dunım anlaşılınca, karşı taraf R'ye soluğu mahkemede aldırmış. Uzmanlar R için "evet işlemiş olduğu suçun anlam ve sonuçiannı kavrayacak nıhsal ve zihinsel olgunluktadır, ama arkadaşlannın da onaylaması üzerine, davan kesip yemenin bırsızlık olduğunu kavrayamayacagı sonucuna vanlmıştır" diyorlar. Hint düşünürü S/dpay'in Kelile ile Dimne'sinde de geçen üç inek öyküsü ilginç. Bir ormanda biri ak, biri sarı, biri kara üç inek varmış; bunlar bir başlanna ormanda yayılır, otlar, gezer tozariarmış. Aslan bunları yemeyi kafasma koymuş. Ak ineğin azıcık ileride otladığı bir sıra kara inekle, sarı inege: Bakın, demiş, şu ak inek varya, renginm aklığı yüzünden ormandaki hayvanlann gözüne batıyor. Siz de o nedenle göze çarpıyorsunuz. Izin verin, şu ak ineği yiyeyim, siz de tehlikeden kurtulun! Sarı inekle kara inek bakışmışlar: Eh, demişler, peki ye! Aslan, ak ineği bir güzel yemiş. Kara inekle sarı inek kalmışlar. Birkaç gün sonra aslan yine acıkmış. Bu kez sarı ineğe: Şu kara inek, demiş, pek göze çarpryor. Sen de bundan zarar görebilirsin, ızin ver onu yiyeyim! Sarı inek, "peki!" demiş. Kara inek de inmiş astanın midesine. Kalmış mı sarı inek yapayalnız. Bu kez aslan, bir gerekçe göstermeksizin sarı ineğe: Seni yiyeceğim! demiş. Sarı inek, "Bir dakika demiş, son sözümü söyleyebılır miyim?" Söyle, demiş aslan. Sarı inek şöyle demiş: Sen ilk, ak ineği yediğin zaman ben ölmüştüm! O zaman ölmüştüm! Hani yetkililer sık sık "birtikberaberiikiçinde"olmaktan söz ederler ya, çok doğru bir sözdür, asıl ezilenler birlik içinde olmalı. O zaman kimse onların kökünü kazıyamaz! * * * On altı yıl sonra, 12 Mart'la ilgili görüşlertopluyordum; Erdal Bey'e sordum: Ben o zaman polıtikacı değildim, dedi, tarihçi de değılim, ama 12 Marfta çıkmış bir karikatürü anımsıyorum. Biri Süleyman Demirel'e yumruk atıyor, o çekiliverince yumruk babamın çenesine iniyor! Karikatür öyleydi, hiç unutmam. Süleyman Bey'le, Çağlayangil'den 12 Mart'la ilgili düşüncelerini almıştım, onlar perşembe günkü Cumhuriyet'te çıktı. Süleyman Bey, Gaziantep'teki davasında aklanmıştı. Gaziantep Savcısı, Süleyman Bey'in aklanmasını isterken, 'Eski AP Genel Başkanı ve iki devre başbakanlık yapan Demirel'in DYP ile ilgisi olmadığı görülmuştür. Konu tamamen bir yorum meselesidir. Memleketin selameti için fikirlerini söylemiş eski bir siyasetçi olarak anayasamn kendisine verdiği yetki, hak ve hukuka dayanarak, memleketin refahı için aydınlattcı konuşma yapmıştır" demışti. Süleyman Bey'e takılmak için sordum: Süleyman Bey, gerçekten memleketin selameti için mi konuştunuz? Aşko/sun Ekmekçi, dedi, biz de seni haktan hukuktan yana bkisi diye tanıyorduk! Tabii memleketin selameti için konuştum... Takılmayı sürdürüyordum: Bülent Bey üç ay hapis yattı, siz hiç yatmadınız! 119 gün Zincirbozan'da ne yaptık? Balık mı tuttuk orada yani? Süleyman Bey, Gaziantep savunması ile ilgili olarak da şunları söyledi: ... Ben hakkı hukuku, eşitliği, hürriyeti savundum. Bunun suç olması mümkün degildir. Ben Türkiye'nin iyi idare edilmediğini söyledim. Halkın sıkıntılar, ıstıraplar içinde olduğunu söyledim. Söylediğim de doğrudur. Bunları yaparken, T.C. Anayasası'nın, İnsan Haklan Beyannamesi'nin bana verdiği haklara dayandım. Ve madem ki hakka hukuka çıkılması lazım, madem ki Türkiye iyi idare edilmedi, doğru. Öyle ise, halkın ne yapması lazım geldığını söylemem gerekti, onu da söyledim, Eğm bunu suç sayarsanız, benı değil hakkı hukuku, adaleti ve hürriyeti cezalandırmış olursunuz. Dediğim budur... Esasen bunları başkası söyleyince suç olmuyor, ben söyleyince suç oluyorsa o zaman adalet bundan rencide olur... Süleyman Bey hakkında açılmış 48 soruşturma var. Bunun 45'inden dava açıldı. Yedisi aklanmayla sonuçlandı. Öbürlerı sürüyor. Bülent Bey'le ilgili davaların sayısı ise 100'e yaklaştı... Deniz Baykal da, aynı konuda şunları söyledi: 12 Mart'ın siyasal niteliği ortadadır. Türkiye'nin demokratik gelişmesinden tedirgin olan çevreler, demokratik gelişmenin bazı çocukluk hastalıklarını bahane ederek toplumu disiplin altına almak istemişlerdir. Bu girişimin iki ayrı önemli etkisi olmuştur; önce, ülkemizdeki asken müdahaleterin siyasal niteliği, siyasal doğrultusu açıklık kazanmıştır. Görülmüştür ki askeri iktidar kunılu düzeni değiştirmenin değil, pekiştirmenin aracı olabilir. Bu gözlem ilerici güçlerin sivilleşmesine, demokratikleşmesine büyük bir katkı getirmiştir. Diğer yandan askeri müdahaleierin toplumun kendi iç dinamiği ile gelişmesini önlemeye yeterii olamayacağı da görülmuştür. Gerçekten de toplum, 12 Marfı, 1973 seçimleriyle aşmayı başarmıştır. Fakat öyle anlaşılıyor ki, bazı çevreler bu dersten askeri müdahaleleri kalıcı kılabilmenin daha etkin yeni yollannı aramak gerektiği sonucunu çtkarmışlardır. 12 Eylül bu özlemin ifadesidir. Parlamento ve partiler kapatılarak parti kuruculan ve milletvekillen vize edilerek, askeri müdahaleyi sivil görüntü altında sürdürmenin yeni yollan denenmiştir. Ama toplum bugün 12 Eylül'ü de asmaktadır 12 Mart olayı, askeri müdahalelerle kalıcı siyasal sonuçlar alınamaycağı sade gerçeğini herkese öğretmiş olsaydı, çekilen bunca acılann boşuna çekilmediğini, "güllerin boşuna solmadığım" belki o zaman söylemek mümkün olabilirdi. Ablasının evinden eşya alınca .."Mesken masuniyetini ihlal ve hırsızlık"tan yargılanan M, olay tarihinde 16 yaşında. M, ablasının evine girmiş ve bir iki parça bir şeyler alrruş. Mahkeme yargılıyor, ama Çocuk Ruh Sağlığı uzmanları "ablasının oturduğu eve girmenin ve buradan ablasına ait eşyayı almanın suç olacagının bilincinde olmadığı, dolayısıyla bu du lemişler. N dayanamayıp bisiklet gezisine çıkınca kendisini mahkemede bulmuş. Uzmanlar, "düzenli okuyan, bu suçu isledigi 13 yaşına kadar hiçbir davranış bozuklugu göstermemiş, uyumlu bir çocuk olan N'nin, kendisine sunulan bisikletin çalıntı olduğunu bildigi halde o^a binip gezmesini" suç saymıyorlar. Çünkü sanığın "bu önerinin çekkiügine dayanamayacagı ve bu durumun suç olarak sonuçiannı kavrayamayacağı" kanısında birleşiyorlar. ...K, suç tarihinde 14 yaşında. "Topluca mesken masuniyetini ihlal ve öliimle tehdit" suçundan yargılanıyor. Oysa Hacettepe Üniversitesi Çocuk Ruh Sağlığı uzmanları "sanığın, ev dışında öfkeye kapılarak söylediği sözlerin mesken mesuniyetini ihlal ve öliimle tehdit suçunu oluşturacağı"nı algılamayacağı.. bu nedenle yüklenen suçların anlam ve sonuçiannı kavrayabilecek durumda olmadığını" söylüyorlar raporlarında. ... 1970 doğumlu M, fahiş fiyatla et satmış 13 yaşındayken. Bu nedenle yargılanıyor. UĞUR MUMCU GOZLEM Geri zekâlılar da mahkemede ..."Donuk zekâya sahip G.'\ elindeki çakıyı traktörün römorkuna saplamak üzere fırlatan ve bir kişinin yaralanmasına neden olan 13 yaşındaki E... Biri hırsızlıktan, öteki de yaralamaya sebebiyet vermekten yargıç önüne çıkmışlar. Ama asıl ilginç olanı nedir biliyor musunuz? "Cansız doğmuş, müdahaleyle canlandınlmış.. iki yaşında yiiriimüş, ancak dört yaşına doğnı konuşmuş.. birkaç yıl birinci sınıfa gittigi halde adını bile yazamayan.. Stanford binet zekâ testinde zekâ yaşı ancak 6 olarak saptanan ve dogal olarak hırsızlık suçunun bilincinde olmayan İ'nin de mahkemeye düşiıp yargdanması..." (Baştarafi l. Sayfada) Dış politika, ellerdeki kozların kullanılma sanatıdır... Kim, bu kozlan yerinde ve zamanında kullanırsa, sonuçta kazançlı çıkan o olur. Ama ne yaparsınız ki, Türkiye'nin eiinden bu "kozlar" Pentegon yönetimince tek tek alınmış... Şimdi elde birkaç koz daha var. Bu kozlan oynamak da o kadar güç ki! Güç... Şundan güç: Silahlı Kuvvetlerin "modemizasyonu" kaçınılmaz bir aşamada... Amerika, ordumuza, yıllarca eski silah ve gereç vermiş, üstelik Kıbrıs Barış Harekâtmdan sonra konan "ambargo" süresince Yunanistan özellikle hava kuvvetlerini güçlendirmiş... Üstelik FMS kredileri, devlet bütçesine büyük ölçüde yük getirmiş... 1980 eylülü gelip dayandığında, Türkiye, bir iç savaş eşiğindeydi. 12 Eylül öncesi parlamentosunda, CHP'nin bir kanadı, tabii senatörler ve MSP arasında, Savunma İşbirliği Anlaşması'na karşı çıkmak için görüşmeler ve hazırlıklar yapılmıştı. 12 Eylül Harekâtı, tam bu sıraya rastladı. Bu dönemde Savunma İşbirliği Anlaşması, hiçbir engel ile karşılaşmadan imzalandı. Türkiye, ABD için son derece önemli "stratejik konuma" sahipti. İran'da şah rejiminin yıkılmasından sonra ABD gözünde Türkiye'nin önemi bir kat daha artmıştı. Ancak, bu dönemde eldeki kozlar hiç de iyi kullanılmadı. Kullanılmayan kozlardan biri, Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönüşü için Türkiye'nin elindeki olanaklardı. ABD'nin o gün için üzerinde en çok durduğu konulardan biri buydu. Bu konuda, Türkiye'nin onayı hiç sorun çıkmadan aiınmıştı. Türkiye, özellikle 1980 yılmdan bu yana, ABD'nin Ortadoğu siyaseti ile tam bir uyum içindedir. Bu siyaset, Suudi Krallığı'ndan Başbakanlık koltuğuna kadar uzanan gülsuyu kokulu ilişkiler ile gün geçtikçe güçlenmektedir. Bu ortamda, ABD, 6 Kasım seçimleriyle beliren iktidar ile de uyum içindedir. Temel konularda, 12 Eylül ara rejiminin siyasetini izleyen ANAP, 1980 yılında imzalanan Savunma İşbirliği Anlaşması dışında yeni bir anlaşma hazırlayacak ve benimseyecek de degildir. Savunma İşbirliği Anlaşması, yıllarca izlenen dış siyasetin bir yansımasıdır. Başka ne olacaktı ki? Bugün Türkiye, bir yanda Yunanistan ile bir yanda da ayrılıkçı teröristler ile uğraşmak zorundadır. Savunma İşbirliği Anlaşması, işte tam bu günlerde ve bu koşullarda imzalanıyor. Yani Türkiye'nin köşeye sıkıştırıldığı günlerde... Kongre Ermenilerce hazırlanmış tasarılan kabul edecekmiş. Yok, askeri yardımda indirim yapmış... Pentagon, Türkiye'nin bu koşullarda, ne olursaolsun, bu anlaşmayı imzalayacağı kanısındadır. Çünkü, Türkiye oynayacağı bütün kozlan, bir bir eiinden kaçırmıştır. Bir ülkenin ulusal savunması tek kaynağa bağlı olur; üstelik o ülke, milyarlarca dolar borç yükü altına sokulursa, elbette başka çare yoktur. İstesen de istemesen de bu anlaşmayı imzalayacaksın... Bütün bunlar, "bağımsızlığın" ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Çağımızın siyasal cMuşumlanna ve dengelerine denk düşecek "tam bağımsızlık" siyaseti Türkiye için, niçin gerekli ve niçin zorunludur? Halefoğlu, yarın anlaşmayı imzalayacaktır. Dışişleri Bakanı, yıllardır ne ekildiyse, Amerika'ya onu biçmeye gitmiştir. Niçin yadırganıyor ve ne bekleniyor Allahaşkına?.. Güvercini almak isterken ...12 yaşındaki M, A, ve H, "kendisine ait olmayan bir güvercini almaya çalışan arkadaşlanna yardım ettikieri için" yine 12 ya SÜRECEK Rabıta... (Baştarafi 1. Sayfada) let düzenini günün birinde ütkemize de getirecek. Laik cumhuriyet rejimlerini en büyük düşman olarak gördüğü için, bu alanda büyük bir ideolojik mücadele veriyor. Bu amaçla cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk hakkında hakaret dolu bir kitap basıp dağıtmıştır. "San&m AdamPut Adam"d\r bu kitabın adı. İşte bu örgüt, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devletinin yurtdışındaki imamlarını, tekrarlıyoruz, maaşa bağlamıştır. Ne zeman? 19821984 yılları arasında. Yani? "Atatürkçülük"\en sabah akşam söz edilen 12 Eylül döneminde. Atatürk düşmanı Rabıta örgütü, bu dönemde her ay 1100 Amerikan Dolan'nı Türkiye Cumhuriyeti devletinin Batı Avrupa'daki imamlarına tıkır tıkır ödemiştir. Bu skandalın aynntıları Uğur Mumcu'nun bugün sona eren yazı dizisinde vardır. Şimdi bir kez daha soruyoruz: Türkiye Cumhuriyeti devletinin memurunu maaşa bağlayabilen cumhuriyet düşmanı Rabıta örgütü ile resmi mutabakatı kim yapmıştır? Dışişleri Bakanlığı mı, Başbakanlığa bağlı Oiyanet işieri Başkanfığı mı? Her iki kuruluş da topu birbirine atma eğilimi içindedirler, Ancak derli toplu bir resmi açıklarna bugüne kadar yapılmış degildir. Diyanet işleri, Başbakanlığa bağ!ı bir kuruluştur. Onun için 12 Eylül'ün başbakanı Sayın Bülent Ulusu'ya da bir önceki yazımızda bu konuda soru yöneltmiştik. Lütfedip geçen gün arayarak şu yanıtı verdiler: "Sana bu konuda intikal etmiş herhangi bir olay yok. Bilgim de yok. Onay da vermiş değilim böyle bir konuda. Kim, nasıl yaptı, bilemiyorum. Hayret ettim ben de." Doğrusu biz de hayret ettik. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı bir devlet kuruluşunun memurlarını Suudi kökenli Rabıta örgütü, ayda 1100 dolardan maaşa bağlıyor; üstelik bu konuda resmi bir mutabakat da yapılıyor; ama bundan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının haberi, bilgisi, onayı olmuyor. Şaştık doğrusu. Belki de bu habersizlik, dönemin özelliğinden kaynaklanmış olabilir. Zira 12 Eylül'de gerçek iktidar Milli Güvenlik Konseyi'nin elindeydi. Bu yüzden Sayın Ulusu'nun başbakan olarak haberi olmayabilir diye düşünüyoruz. Onun için de bu kez Milli Güvenlik Konseyi'nin sayın başkan ve üyeleri, Cumhurbaşkanı Sayın Kenan Evren ile Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tümer ve Sedat Celasun'dan bu konuda açıklama rica ediyoruz. 12 Eylül askeri yönetimi sona ermiştir, ama devietin devamlılığı vardır. Onun için Özal hükümetinden de açıklama bekliyoruz. Muhalefetin, en başta SHP'nin de bu skandalı bir görev olarak ele almasını bekliyoruz. Evet bekliyoruz, peşini bırakmayacağız. Sosyal Sigortalar Kurumu'nun verdiği 12064812 sicil nolu kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. FEHİME OSMANOĞLU ENGIN ORME Dolgun ücretle. Brother'de çalışacak bay, bayan elemanîar aranıyor. Bahariye Cad. No: 30, Daire 3 KADIKÖY (Baştarafi 1. Sayfada) terek, "Bazı sokaklann henüz kardan temizlenmedigini, bu yüzden ögANKARA (Cumhuriyet Bürosu) rak görevden ve üyelikten çekildi. Mirencilerin uJaşımında aksaidıklar ola TÖBANK'ın eski sahibi Sait Ke maroğlu'ndan boşalan Yönetim KubUeceğini, velilerin araç siiriicüleriyle mal Mimaroğlu, devir işleminden 15 rulu Başkanlığı'na Sadık Kutlu getiöncedcn bağlantı kurmalan gegün sonra yönetim kunılu başkanlı rildi. Kutlu, yönetime Ziraat Bankarek tiğini" söyledi. ğından ve üyeliğinden istifa etti. sı'nı temsilen girmişti. MimaroğluAvusturya ve Batı Almanya'dan Halk Bankası, Ziraat Bankası ve ndan boşalan yönetim kurulu satın alınan 95 adet vidanjör, kanal Emlâk Kredi Bankası'mn ortak ol üyeliğine ise Ziraat Bankası iştirakaçma makinesi ve kotı.bine araçlarraası ile sermaye yapısı değişen TO lerini temsilen Güven Sigona Genel dan 55'inin hizmete girmesi nedeniyIe bir konuşma yapan Anakent BeBANK'ta^eni yönetim kurulu oluş Müdürü Aytekin Tece girdi. Eski yölediye Başkanı Bedrettin Dalan da, turuldu önceki gün yapılan toplan neıimden Çetin Hacaloğlu genel mükarlann erimesi nedeniyle kentte herdür olurken, Günay Devrimci ve Yetıda bankanın eski sahibi ve yönetim hangi bir sel baskınırun söz konusu nal Ansen de yönetim kurulu üyesi kurulu Başkanı Prof. Sait Kemal Miolmadığını belirterek, "Yıllardır sağmaroğlu, yeni yönetimin isteğine u>a olarak görev aldılar. lıklı bir kanalizasyon sislemi olmayan İstanbul'un eksikliğini bu makinelerle gidereceğiz" dedi. Anakent Belediyesi önünde İSKİ (Bastarafı 1. Sayfada) (Baştarafi 1. Sayfada) Genel Müdürü Atom Damalı ile birdikkat çekti. "Tiirkiye Başbakanı Özal. son likte 4 milyar liraya satın alınan araçBüyükelçi Kandemir, görüşme açıklamalannda Vunanistan'ın giiçları tanıtan Dalan. "Dünyanın hiçlü bir Türkiye karşısında anlaşmaya sırasında "Türkiye'nin bu konubir kenünde 60 greyder yoktur. Bunvarmayı kabul edeceğinden söz et lan y ollanmızı düzeltsaek için almışdaki duyarlılığının ve anılan tamişlir. ÖzaJ'ın bu yöndekj sözleri Yutık. Kış felaketiıri önceden aunmış bu sarının Avnıpa Parlamentosu'nnanistan'ı tahrik edici anlamdadır. makineler ve fedakârca çalışan eleda kabulii halinde Türkiye'nin Türk hukumeli, bu yöndeki açıkla manlanmızın gayretiyle atlattık" degerek genelde AET ve gerek topmalanyla kaba kuvveti uluslararası di. Dalan, "Kar, İstanbul Belediyeluluk üyesi üikeler ile ikili düzeyhukukun üzerinde tuttuğunu göslersi'ne ne kadariık bir harcamaya mal deki ilişkilerinin olumsuz yönde miştir. Yunanistan'ın bu tür tehditoldu?" şeklindeki bir soruyu da "Aş etkileneceği hususunun, Avnıpa lere asla boyun egmeyeceğini yak:n taşınca çömleğe paha biçilmez" diPaıiamentosu üyelerine, icra ve larih kanıtlamıştır. Sayın Ozal bunu ye yanıtladı. iyi bilsin." yasama organlan arasındaki olaBelediye yetkilileri, tstanbul'da ğan demokratik usuller çerçeveÖte yandan Başbakan Papandreu bazı köy yollan ile ara sokaklann dıda ABDYunan ilişkilerinin son desinde iletilmek üzere, hükümetşında kapalı yol olmadığmı, kapalı rece kritik bir dönem geçirmekte ollerine duyunılmasını" talep etti. olan yollann açılması için yoğun bir duğunu söyledi. PASOK'un yürütme çalışma içinde olduklannı belirttiler. Siyasi Komite'den çıkan kakurulu toplantısından önce gazeteciHavaların ısınmaya başlayıp karlararda Ermenilerin, soykırıma lerle konuşan Papandreu, "Ülkemiz nn erimesiyle THY, DDY ve vapur uğradığı yolundaki paragraf son ABD ile son derece zor, kritik ve soseferleri de normal saatlerinde yapılrunlu bir dönemden geçmektedir" anda çıkarılmakla birlikte maya başlandı. dedi. Atina'daki ABD Büyükelçisi "1915'te olaylar Ermenilere göre Marmara Bölgesi'nde hava gideRobert Keeley ise aynı gün Atina Hilsoykınm, Turklere göre ise karrek yumuşarken, Karadeniz ve Doton Oteli'nde düzenlenen Rotaryenğu Anadolu bölgelerinde de soğuk ve şılıklı trajik bir olaydır" ifadeler toplantısındaki konuşmasında. yağışlı havalar etkisini sürdürüyor. sine yer verilmişti. Kararda ay"İki iilke arasında gerginlik yoktur. Doğu Karadeniz bölgesinın yüksek rıca "Türk hükümetinin ülkedeSadece mütlefikler arasında meydakesimlerinde 15 günden beri etkili ki Ermeni azınlığın haklarma na gelen olagan anlaşmazlıklara olan kar yağışı, sahil kesiminde de saygı göstermesi" de istenmişti. düşmekteyiz" biçiminde konuştu. başladı. Mimuroğlu TOBANK yönetinünden çekildi Kış son kez Elrmeni Atina'ya