18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 10 MART 1987 'Siyahlara oy hakkı verilmez' Bağımsız Boputhatsv/ana Cumhunyetı, sözde bır cumhuriyet. Irkçılık pohtıkasımn parçası olarak kurulmuş biryapay ülke. Sun Cıty bu ülkenın smırlan içınde. Yoldan aldığım Nıkola ıle bırlikte Boputhatsv/ana yazıh tabelayı geçiyoruz, Ortada ne sınır var, ne gümrük bınası... Çevre birdenbire değişiyor Değışmeyen yol kenarındaki reklam panoları: Omo, Coca Cola. Yollar birdenbire bozuk, sokaklar kalabalık. Uçuncu dunyadayız. Ledıg kasabasının toprak sokaklarında, çevrenın meraklı bakışları altında Nıkola'nın halasının evini arıyoruz. Birazdan buluyoruz. Ev çinko levhalardan çatılmış. Kuçucuk oturma odasında Isa ve Meryem Ana resimkri, bufe niyetine bırkaç raf, kuçuk bır masa ve sandalyeler var. Arka ve yan taraftakı perdelenn ardında yatak odaları Içen şaşkınlıktan gozleri dort açılmış kuçuk kuçuk sevımli çocuklar dolmaya başlıyor. Evlerıne belkı de ilk kez olarak gıren beyaz adamı ızhyorlar. Kendı çocuklarımın resımlennı gosterıvorum, guluyorlar. Bu kuçuciık evde sayabildığım kadarıyla 7 çocuk, iki genç, bır de yaşlı kadın oturuyor Genç kadınların kocalan 20 km. ötede Guney Afrika'nın Rustenburg kentınde "goçmen işçi." Bu uçuncu dunya kasabasından yola çıktıktan on dakika sonra bırincı dunyanın luks tatıl merkezı Sun Cıty'de şortlu, bıkınılı dolaşan sarışın insanların arasındayım. Havuz faslı bıtmış, gece hayatına hazırlanmak uzere odalara gidiliyor. Burada bır gunluk masraf, Nıkola'nın hayattakı ıdealinı gerçekleştırmesi içın gerekh ehhyet kursu 60 yaşlarındaki göbekli adam göl kenarında dntoniğini yudumlayarak konuşuyor: AJNKARA N0TLAR1 MUSTAFA EKMEKÇİ 3 Güney Afrika HALUK BAKIR Irkçılığın son kalesi şimdikinden kotu olamaz durum" dıyor. Sun Cıty ıri yarı sarışın gorevlılerle dolu. Sonradan çoğunun ordunun elit komando grubundan avrılma olduğunu oğreneceğim Beyazların düş dünyası Sun City'den kendimi dışan atıp Üçüncü Dunya'ya, Ledig kasabasma doğru yola koyuluyorum. Toprak yolun başında duran yaşlı adamı ahyorum. Yolda başlayan sohbet, evinin önünde surüyor. Joseph Timothy Bolkanyo, 54 yaşında, Ledig Metodist kilisesi rahibi. Anlatıyor: "Beyaz adam siyahlarla Sun City'de yan yana olabilijor, ama kendi yerine donduğu zaman kabalaşıyor yine. Boputhatsvvana'nın bağımsıdığı lafta. Daha 1952de egitim sistemini ırklara gore ayınrken, bantustan fikri kafalanndaydı. Mandela bunları 25 yıl once anlatıyordu halka. Burada yaşayan 2.5 milyon nufusun 1.5 milyonu her sabah Guney Afrika'ya gidiyor. Boğaz tokluguna çalışmaya. Bu ulke siyah adamın gucuyle, alın teriyle kuruldu. Kimberley elmas madenlerindeki ucakların tur atacağı kadar geniş 'buyuk delik' atalarımın kazmalanyla açıldı. Biz de bu ulkenin çocuklarıy ız. Bizi bir şey bilmiyor sanıyoriar. Her şeyi çok iyi biliyoruz. Butun bunları kilisede konuşuyoruz.. Bizim de yetişmiş liderlerimiz var. Ama hepsi ya sur gunde, ya da hapiste. Mandela şimdiki cumhurbaşkanından daha bilgili. "Mandela serbest bırakılsa durum duzelir mi?" dıye soruyorum, saatıne bakıyor, "Saat şimdi uç. Mandela'yı şimdi serbest bıraksınlar, saat uç buçukta ulkede barış hukum surer" dıyor. Sokağın karşı yanında kuçuk çocuklar oynuyor. Rahıp onları göstererek, "Bunlar gibi çocuklan toplayıp kamplara kapatıyorlar. Ai Müzehher Hanım'ın Evinde... Istanbul'dayken Müzehher VâNu'nun evıne gıttım "Bır Dönemın Tantk/ığı" kıtabını yollamıştı, "dostlukla"dıyerek Telefon edıp teşekkür ettım Aaa dedı Istanbul'a hiç gelmez mısınız^ Sız mı geiırsmız, ben mı geteyrm' Şevket Sureyya, sızden çok söz ederdı Konuşmak ıstenrn.. Son, Istanbul'a gıdışte Orhan Apaydın, Ruhı Su gunlerı arasında, Müzehher VâNu'ya da uğramalıydım Onu ilk kez görecettım Yakın köylum, Halım Özuğuriu'yia bırlikte gittik Ben Hadım'da doğdum Halım, Taşkentlı Bin ılçe, bırı bucak Çocukluğum, bu ıkı beldenm çekışmelerını dmleyerek geçerdı "Sen ılçe olacaksm, ben ılçe olacağım" dıye llçeyı, ılçedekılerı bır telaştır alırdı Taşkentılçe olacakmış, ılçetığımız Blımızöen gıdıyoramanın' dıye. Ikiıdarlar da oraları kalkındıracak yerde, bır parmak bal çalarak, uyuturlardı ınsanları Ilçe olsa ne olacak, bucak olsa ne olacak? Bellıbaşh yapı, hukümet konağıyla karakol, bır de askeriık şubesı. Sorardık. llçede bır değışıklık var m/' dıye Yenı bır hukümet konağı yaptldt1 Cezaevı yaptldı1 Tum gelışme bu Sıdıka Hala'nın Hasan, kıremıt çatılı bır ev yapınca, gözümuzde çok buyumuştü Düz damlar arasında, kıremıt çatıtı ev, olacak şey m ı 9 Birkaç yıl önce gıttım, yine değışen bır şey yok Şımdı ortaokulu, lısesı var Arkadaşım, Taşkent'ten Halım, bır Halım daha var, o ozan Halım Uğurlu Onu aradık, bulamadık Istanbul'da Halım Ûzuğuriu, anasına soda dıye bıra ıçırmış Kadmcağız bırayı ıçtıkten sonra, arkadaşlarına Soda şışelen değıştı mı ne, kısa boylu aztcık şışmanca şışeler' Yooo, demışler Değışmedı soda sı$elen< Bır de ne görsünler, kadının soda şışesı dedığı, bıra şışesı İşte o Halım, bırlikte gıttığımız Müzehher VâNu'nun evıne Duvarlar, anılarta dolu Celıle Hanım'ın yaptığı Nazım resmı, Yahya Kemal'ın el yazısıyla bır şıırı Daha çok Hıfzı Topuz'un Afnka'dan getırdıği toMüzehher Hanım, Vâ/â Nureftın'te CemsJ Nadır1 den sonra evlenmış O sırada da, Istanbul'da Cemal Nadır'm 40 ölüm yıldönumu törenlen vardı Sormadım Kıtapta var, Ruhı Su, 6 9.1972'de Muzehher Hanım'a şu notu yazmış "Müzehher Kardeş, Bu cuma akşamuzen evde olabılirsenız, Yunus'u getiririm Olmazsanız yıne komşuya bırakınm Karacaoğlan'ı dınleyenler beğendı Basıbşı da ıyi olursa, beğenılecek demektr Istedığınız bır afcşam sıze de dınletmm Yalnız birkaç gün önce bu ısteğınızı bıldırmenızı rıca edenm SelamlanmlaRuhı Su Not Sızı bulamazsam, Medıha Hanım'a bırakınm " Müzehher Hanım'la Şevket SOreyya Aydemır'ı konuştuk Bır ara çayı, tabağa döker gibı mı oldum ne, Müzehher Hanım Sız de, dedı, Şevket SOreyya gıbı, o da dökerdı böyle' Coşkulu adamdı Şevket Süreyya, çayı fılan dökmesı ondandı Bır telaş, yelyepelek gelış gıdışler Soyteşı sıras.nda Semıh Safcıoğ/u'yla Çetın Attan'ia konuştuk Çetın Altan, Müzehher Hanım'a Fmncıyı kaybettm, Ekmekçı'yt buldun1 demış Nazım'ı, Nazırnın Turkıye'den gıdışını, Sabıha Sertef\, Zekenya Serfef. konuştuk uzun uzun Behıce Soran'ı konuştuk 4 Arahk 1945'te, Tan Gazetgpı, saldınlar sonucu yıkılmıştı Sabıha Sertel'le Zekenya Sertel, bır daha bellerını doğrultamazlar Avrupalara gıdıp, dolaşırlar fılan ama boşuna Bu olayı CHP'lılenn yaptırdığı kanısı yaygındır Ama ardından Sabahattın Alı canavarca öldurulür Müzehher Hanım'ın yazdığına gore Sabıha Sertel, "öfkesı gözlennde yanarak" şoyle der Tan otaymda Halk Parüsı ıle aramıza kan gtnnemıştı, ama bu olayla gırdı Müzehher Hanım, "Bır Dönemın Tanıklığı"nda, daha sonra şöyle yazar "Oysa böyle dramatıkcumlelertehiçkonuşmazdı Sabahattın'm öfdürülüşu heptmızı dehsete salmıştı Uzun sure karamsariıktan kurtulamadık Hep yenı bır felaket bekledık durduk Bu tur bır satır bakalım ştmdı ktmın kafasına ınecek' Neden sonra kendımızı toparlayabıldık Sanıyorum o yıldı Belkı daha öncelen Paşakapısı Cezaevı'nde yatbğı sırada, ryt bilmiyorum, Serteller, Sabahattın Alı'nın esı Alıye Hanım'la Fılız Alı'yı yazın bırbölümünu geçırmek uzere evlenne ctavet ettıler Onlann gelısı tekdüze hayata bır canlılık sağladı Zekenya da Sabıha Hanım da çocuklan çok severdı Fılız de gerçekten cana yakın bır çocuktu. Bu vesıle ıle aramızda Polonezköy'e bır gezı düzenledik Kemal Salıh Sel aılesı de bıze katıldı " Sabıha Sertel, Sovyetler'de Baku'da öldü Pasaport alıp yurda gelememıslerdı Zekenya Sertel'le o yıllar mekiuplaşmışlım O mektupları saklanm Ben, bana gelen mektuplan değil de, Müzehher Hanım'a, Sabıha Hanım'ın olümunu anlatan kısa bır bolumunü anmak ıstıyorum Zekenya Sertel'ın 6 9 1968de şoyle dıyor Zekenya Sertel mektubunda "Kardesım Müzehher, Acı haberı almıssınızdır Sabiha'yısonunda kaybettık Sekızayhastalıkla çetın bır savaş verdı Kahramanca dövüştu Birkaç meydan harbı verdı Zaman zaman hastalığı yendı Temmuz ayında adera lyıteşmıştı BIZI sevındırmıştı Kendısı de mesut olmuştu Fakat savasın ıkınci bölumunde, hastalık ınsatsız davrandı 2avallıyı yere serdı ve bır daha kalkmasma ımkân bırakmadı O Ğa son zamanlarda denıze gırer gıbı kendısını hastalığın kollan arasına attı Uyumak üzere gözfennı kapattı Ve sönen bır mum gıbı yavaş yavaş söndü Ikı saat sonra artık aramızda değttdı Son günlerde o da umudunu yıörmıs, savaşı durdurmuştu Artık yorgun ve penşan düşmuştü Fakat ölümu burada buyuk hadıse oldu Her tarattan sevgı ve ılgı yağdı Muhteşem bır cenaze fertıp edıldı. Evımız zıyaretçılehe doldu boşaldı Kendı memleketırnzde ımışız gıbı geldi bıze O kadar candan ve yakınüan ılgı gorduk Kedenmızı ve uzuntumuzu hafıfletmek tçın ellennden gelen her şeyi yaptılar Gerek hastalığı zamanında, gerek olümunden sonra, bıze ganplığımızı duyurmamak ıçın hıçbır şeyi esırgemedıler Yıldız, bu savaşta annesının yanından hiç aynlmadı. Son günlerde Yıldız, annesıne bır şey ısteyıp ıstemedığını sorduğu zaman Sabıhanın verdığı cevap şu olmuştu Senm gıbı bır evlat Gerçekten de Yıldız, çokfedakâriıklaannesının yardmına kostu Fakat o da bu savaştan yorgun çıktı ve penşan çıktı, şımdı onu dmlendırmeye çalışıyoruz Benim halım tabıı penşan Ellı senelık arkadaşımı kaybetmek kolay dayanılır bır şey değil Hele gurt>et elde Ama ne yapacaksm'* Katlanacağız Zekenya Sertel " Sabıha Hanım yurtdışında yurduna, dostlanna özlem içınde öldu Nazım da, Zekenya Sertel de öyle O yıllar, birkaç kışıydıler belkı, bu kez, yurtdışında yurtsama içınde olanları on bınlen buluyor Bunlar unututmamatt. Müzehher VâNu, Akşam gazetesmde, "Nıhal Karamağralı" takma adıyla öykuler, roportaılar yazmış Nıhal Karamağrah'yı okurdum da, o olduğunu bılmezdım Biz vaktıyle onlan okurken, onlar şımdı bızım yazdıklartmızt okuyorlar Bızım yazdıklarımız da bırer anı olacak1 Yazınm çızının, yazann çızenn gencı yaşlısı olmaz Her yaşın urunudur o . Müzehher Hanım'ın evınden aynlırken anılarla doluydum... Güney'de ayıp, Bantustanda serbest: Güney Afrika'da kumar, porno film ve şovlar yasak. Siyah kızlarla yatıp kalkmak dune kadar yasaktı, şimdi ayıp. Ama beyaz Güney Afrikalı kendi ülkesinde günah ve ayıp saydıklarını kendi uydurduğu Bantustan denen siyahlara ait bu "cumhuriyetler"de yapmayı doğal sayıyor. masrafına eşu Burada da butun otel çahşanları, garsonlar, bahçıvanlar siyah, muşterilerın <o 9O'ı beyaz Aradakı tek tuk sıyahlar, " Boputhatswana yuksek burokrasısı tnensupları Silahı emanctc bırakınız Eğlence merkezının ortadakı salonu dolu. Gırişte bir tabelada "Silahınız varsa lutfen emanete bırakınız" yazıh. Her yaştan ınsan sureklı para atıp kol çekiyor makıne başında. Zili çalan makınelerden sevınç çığlıkları yukseliyor Bardakı kızlar davetkâr bakışlarla muşterı kolluyorlar. Yaşlı genç bekâr grupları oradan oraya tur atıyor Asma katta sınema salonlannın onunde porno fîlmı afışleri var boy boy. Başka bır salonda şov başlıyor. Altı sanşından oluşan dans grubu, muzık eşliğınde strıptiz yapıyor. Guney Afrika'da kumar, porno fılm ve şovlar yasak. Siyah kızlarla yatıp kalkmak dune kadar yasaktı, şimdi ayıp Ama beyaz Guney Afrikalı, kendi ülkesinde gunah ve ayıp saydıklarını, kendı uydurduğu bantustanlarda yapmayı doğal sayıyor. Siyahlara oy hakkı verilmez Göl kenanndaki barda 60'lannda göbekli bir adam. öğle sıcağında cintoniğinı yudumluyor. Tanıştıktan biraz sonra adresını venp Cape Town'a gödersem uğramamı istiyor. Joe Vivian'ın babasının dedesi elmas madenlerınde çalışmak uzere Kanada'dan buraya goçmuş Anne tarafı ıse Irlandalı Içkisınden bır yudum aldıktan sonra "Dışarıda bu ulkedeki sorunlan buyutuyorlar" diyor. Bardakı sıvah kızı burnunun ucuyla ışaret ederek devam edıyor "Soweto'da bunlar gibî 35 milyon yapıyor. Resmi rakamlar 15 milyotı diyor, ama yanlış. Bunlara nasıl o> hakkı verirsiniz? Hiçbir eğitimleri yok. Çevreleriade ne olup ne bittiğini anlamıyoriar..." (Baştarafı 1. Sayfada) tanlanyla daha geçen yüzyılda bağnmıza bastığunız, ama bugün ırkçıhğından tiksindiğimiz beyaz çiftçileri, Boer'leri işte tarih böyle yaratmıştı. Acaba Afrika mı onlan böyle yapmıştı yoksa onlar mı Afrikayı böyle? • •• Afrika'nın mı onlan yoksa onlann mı Afrika'yı ırkçı yaptığı, içinden çıkılamaz bir bütünlük arzeden Boer kibarlık ile kustahlığın mükemmel bir sentenydi. Olağanustü doktrinerdı ve muhafazakâr. En nefret ettiği şey ırk aynmını nasıl kaldıracağımn dışardan diktesiydi. Bıyıklı bir milletti, çünkü haylı kahramandı. Ütulenmiş şortunun altma kösele iskarpin giyiyor diz kapaklarının altına uzanan çoraplarmın konçuna da tarağını sıkıştırıyordu. Kendini Allah'ın bu kıtaya bir lütfu olarak görmesi en sevdiği TV programının zenci "Cosby Ailesi" olmasına engel değıldi. övundüğü ırkından gızli bir şüphe duyduğu ise Sherly'nin şu sözlerinden belliydi. "Dtsarda 'Güney Afrikalıyım' dedigimde otomatik olarak ırkçı statusune dahil edildiğimden neden farklı oldugumu anlatmaya zorunlu hissediyorum kendimi. Tıpkı seyahatlerimde tanışbgun Türkkrin *ama Gece Yansı Ekspresi filmindeki Türk degilim1 demesi gibi." Anlaşılan kendisini ıçerde üstün bir ırk gibi gören Güney Afrikalı dışarda derinden gelen bir aşşağılık kompleksı ile boğuşmak zorundaydı. *•* Ama tabii Boer ideolojisini ve dolayısıyla ırkçılığı anlamının en ıyi yolu, kuzeydeki çiftliklerine gıtmekten geçiyordu. Kuzey Transwaal eyaletinin başkenti Petersburg'a işte bu yuzden gittik. Petersburg'un ırkçı ideolojinin kaJbi olduğu kışlalann kapısına, toplar, uçak maketleri, yarup sönen ışıklarla paletı hareket ediyormuş izlenimi veren tanklar yerleştinnelennden belliydi. lşin enteresan tarafı bu komik şeylenn hepsinin namlusu dış dünyaya dönuktü. Kimbilir belkı de varoluş nedenlerirun "Kendilerinin varugj" değil "dışardakilerin variığı" olduğunu zamanla unutmuşlardı. Burayı kasıp kavuran ırk aynmının bir başka aynası da diskoteklerdi. Sanki dört yıl önceki Moskova seyahatimiz sırasında Sunshine Raggae eşliginde slow yapanlar, bize sürpriz olsun diye arzın merkennden geçen bir tüp geçitle aniden Guney Afrika'mn Petersburg şehrınin "A<. tion Bar" diskotegine getırilmışti. lavanındaki aynalı kürerun slovv yapanlar üze rine kristal nazarlar fırlattığı bu diskotek, aynızamanda en kısa surede en sıcak dostlukların kunılduğu yerdi. öyle olmasa, daha birkaç saat önce evci izni için kışlasından aynlmış J. Luul kolun u omuzumuza ataıak anlatmaya başlamazdı: "Bak sana şu kadannı soyleyeyim. Bu diskotekte, gordügun gibi, siyahlar hizmet ediyor. Ben çocukken bunlar değil beyaz diskotekte hizmet etmek yanından bile geçemezlerdi. Şimdi bana bir* getiriyor ve ben bundan hiç alınmıyorum. Biz henttz Amerika, Avrupa kadar gelişmedik ki oradaki gibi demokrasimiz olsun. Halkımız cahil tam ozgürluk versek istismar ederler. Bu iş yavaş yavaş olmalı. Şöyle ki." "Şoyle ki" dedıkten sonra bardağın altındaki kâğıt peçeteyı alıp sert bir hareketle ters çevirdikten sonra devam etmiştı. "Her şeyi böyle aniden ters yuı edersek ne onlar hazmedebilir ne biz." Petersburg'un başkenti olduğu eyalet her üçu de sosyalizmle yönetılen ve G. Afrika'daki ırkçı rejimin can duşmanı olan Botswana, Zimbabvve Mandela daha bilgili: 54 yaşındaki rahip Boikanyo anlatıyor: Boputhatswana'ların bağımsızhğı lafta. Mandela bunları 25 yıl önce anlatıyordu halka. Biz bu ülkenin çocuklarıyız, bizi bir şey bilmez sanıyoriar, her şeyi biliyoruzAma liderlerimiz hapiste ya da sürgünde. Mandela şimdiki cumhurbaşkanından daha bilgili. lelerine haber biıe vermiyorlar. Etraf ajan dolu. Hem siyah hem de beyaz. Elimizden bir şey gelmiyor. Özgurluk için dua ediyonız. Mandela'nın kelepçeleri açılınca özgurluğumuze ka\uşacağız. O gun mutlaka gelecek" diyor. Rahip konuşurken bır yandan da kuşkulu gözlerle çevreyi gozluyor. El sıkışıp yanından aynhyorum. BASKI YÖNTEMt Güney Afrika'daki beyaz azınltk siyahlara oy hakkı verdiği anda yonetimi kaybedeceğini biliyor, bu yuzden iktidannı baskı ve şiddete dayandınyor. Aslında Joe Vivian'ın kendi bılgisi biraz kıt. Ya da cıntoniğı fazla kaçırmış. Çunku tum ulkenın nufusu zaten 30 mılvon. Johannesburg yakınındakı Sovveto'da 3 mılyon kadar siyah yasıyor. Belkı de Soweto'>u tum sıyahların yaşadığı, fıktıf bir korku ulkesı olarak goruyor. Konuşmasını şoyle surduruyor: "Bunlara butun bu bantustanlan verdik. Kendi bağımsız ulkeleri, ama masrafları bizim vergilerden gidiyor." "Gerçekten bağımsız mı burası?" diye usteleyınce bır an durup kafasını kaşıdıktan sonra, "Burada da Guney Afrika parası kullanılıyor, ama bagımsız işte.." dıvor. Aylığım beyazın yansı kadar Joe Vivian'ın yanından aynlarak havuzun ardındaki ağaçlara doğru vuniyorum. Bir grup siyah havuzun kenarında tamirat ışlerinı yapıyor. Unifonnaü siyah kızlar güneşlenen beyazlara içkı taşıyorlar. Palmiye, muz ve başka tropik ağaçlann arasından şelalelerın aktığı gölcükleri geçtekten sonra bir asma köprü. Bır yanında beyaz, öbür yanında siyah bir adam, halatlan tamir ediyorlar. Siyah olanm yanına çöküyorum, laflıyonız. "Karşıdaki adamla aynı işi yapıyoruz. Benim aylığım onunkinin yansı kadar. Neden?" dıyor. Yanımızdan insanlar geçerken anlaşmışız gıbı, konu hep kopru tamırıne donuyor. "Mandela serbest bırakılsa durum duzelir mi?" dıye soruyorum. "Bilmiyorum, ama siyah adam başa geçer hiç olmazsa. Zaten Siyah isyantn ba^kenti: Sov>eto Johannesburg'un yuksek tirajlı gazetelerınden The Star'ın bekleme salonunda Phil Mtimkulu'yu beklerken kafamda çeşitli soru ışaretleri... Soweto'nun girişinde polıs kontrolu var mı? Varsa çantamdaki fotoğraf makınelerıyle, oraya sadece meraktan gıden saf bir turist olduğuma ınanırlar mı? Sovveto (South West Tovvnship), Johannesburg'un hemen guneybatısında, bolgenın tum siyah ış gucunun ve ışsız siyahların yasalarla behrlenmış yerleşım bolgesi. Nufusu kesiıı olarak bılinmiyor. Resmi makamlara göre 2 mılyon ama çoğu kişi en az 3 milyon olarak tahmin edıyor. Sovveto, Sharpevılle gıbı, ulke tarıhınde önemli bır yer alan ayaklanmalarm başlangıcına sahne olmuş bir kent 1960 Sharpev ille olaylarından sonra tum muhalefetin ezılmesıyle ulkede hukum suren 16 yıllık sessızlık 16 Haziran 1976'da başlayan Sovveto olaylarıyla bozuldu Siyah okullarda Afrikanca dılinin zorunlu yapılması karannı protesto amacıyla yapılan göstende resmı rakamlara göre 176 kişi polıs tarafından ölduruldu, 1800 kışı de yaralandı. Protesto gosterıleri tum ulkeye yayıldı. SlRECKK Güney Afrika, işte bu! ve Mozambik siyah cumhuriyetlerinin içine bir burun gibi uzanıyordu. İşte Albay Swanapoer'ın seyyar jandarma alayı bu 350 kilometrelik burunu çeviren dikenli, elektrikli telli sınır bölgesini korumak üzere kurulmuştu. Güney Afrika'nın ırk aynrru siyasetini yıkmak için mücadele eden ANC (Afrika Ulusal Kongresı) gerillaları üslendikleri bu üç ülkeden dikenli tellerı aşarak Güney Afrika'ya giriyor, çeşith sabouj eylemlennde bulunup Limpopo nehrinin kıyısındaki çiftlıklere baskın veriyor, yollara mayın döşedıkten sonra sının aşarak tekrar geri dönuyordu. Albay Swanapoel, haritada kırmızıya boyanmış uç ulkenin arasına sıkışmış beyaz toprak par ~ı UFUK GÜLDEMİR rın torunlarıydı. Tarihin garip cilvesidir ki şimdi ırkçılığa karşı savaşan ANC gerillalannm başlıca hedefi bu insanlardı. Teğmen Mark ile birhkte 20 kilometrelik elektrıklı tel duvarı boyunda köpek gibi dolaşan baboon maymunlarının arazısınden geçerek geldiğimiz "Peters HoF' çifthğinde Memck ve Jack Rall çıftinin bizi Şemdınlıli bır muhtar kadar sıcak karşılamasına bakıhrsa, atalannın misafırperverlik geleneğıne sıkı sıkıya sanlmışlardı. Tehdit altında yaşamak nasıl bir duyguydu; ölum yaşamın bir parçası haline gelnuşse, onlan bu topraklarda ınatla tutan motivasyonun adı neydi? Jack, "tsteyen gelip toprağımı elimden almaya çalışsın, ben diyorum ki başı beladadır" diyordu Yanından hiç ayırmadığı Rl tüfeği ile çiftliğinı gezdırırken, şunları anlatmıştı: "Arabayla gezerken dahi Impala, Kudu, Savannah domuzuna rastlarsm. Daha geçen gun bir leopar vurdum. Ondan bir hafta sonra da bir terörist. Çok şanshyun, çunku terorist herkese denk gelmez. Dört kişilerdi. AK47'si vardı; bunlan Ruslar gönderiyor. Leoparı doldurtturuyorum. Bu araziye giren her kuştan haberim olur, benim siyahlanm bana sadıktır çünku. Neden? İyi besliyorum da ondan. Etini ununu ben veririm. Bak Rodezya'nın (Zimbabwe'nin beyaz adıUG) haline, açlıktan nefesleri kokuyor; yoksa buralara çalışmaya gelirler mi? Güney Afrika degişecek. Bunu artık hepimiz idrak ettik. Çunku ırk aynmı benim de guvenligimi tebdit eder hale geldi. Ama terositler banşçı bir geçişe izin vermiyor." Eve döndukten sonra söyledıklerini doğrulatmak istercesıne kahyası Joseph'e seslenmişti. • * • Joseph evm kapısından içeri gırer girmez dört köpek birden domuz kıstırmış kopoy gibi çığlıklar atmaya başladı. Joseph burada mı yaşamak istersin Zimbabwe'de mi? Burada. Neden? Şefi seviyorum. (Chief diyordu Jack'a). Neden? Bana yemek veriyor. Ama sen de onun için çalışıyorsun. Olsun, ıstese çahştırmaz. Bu konuşma sırasında köpekler hiç susmamıştı. Oysa Joseph bu çıftliğın kahyası değil mıydi? Yoksa bu köpekler siyahlara tepkı vermek uzere mi yetiştirilmişti Bu soru kafamızı meşgul ederken, tüylerimizı diken diken eden bilinç aydınlanması geldi. Köpekler özel olarak siyahlara karşı eğitilmemişlerdi. Sadece sahıplerinin duygulannı taklit ediyorlardı; tıpkı bazı coğrafyalarda, özel olarak öğretılmemesine karşın, üniformalı belediye zabıtasına havlayan köpekler gibi. Tarihi hiç bu kadar içinden yaşadığırmzı hissetmemiştik. • * * Merrick ve Jack, atalannın binbir guçlükle ışe yarar hale getırdıği topraklara dörı elle sarılan basıt ve iyi insanlardı. Üzerinde yaşadığı kıta belkı siyah adamların olabilirdi, ama çifthği onundu. O çıftliği kitleden ayırdığı bir birey gibi seviyordu. Ataları gelip o toprağı zorla almış olabilirdi, ama o burada doğmuş büyümüş, ömrunde buradan başka yer görmemiştı. Gidecek başka yeri yoktu ve kanının son damlasına kadar toprağını koruyacaktı. İşte Güney Afrika'mn dramı burada yatıyordu. Son cürnle agzından çıkar çıkmaz, sınırdakı bir siyah birliği ziyaret edıp edemeyeceğimizi sormuş, Pretoria'daki üstlerıyle yaptığı telefon görüşmelerinden sonra belkı de burayı gören sayılı gazeteciler arasına biz de dahil olmuştuk. *•* Artonvilla adındakı terk edılmiş bakır madenine kurulmuş 116. Tabura Allah'ın gazaba geldiği bir gün kökünden söküp başaşağı diktıği Baobab ağaçlarının arasından geçerek gittik. Zimbabvve dağlanna bakan bu kampta siyahlar temel piyade, istıhbarat, IKK ve kontrgenlla eğitımden geçinldikten sonra, terhis ediliyor, ama Güney Airika rehberi G. Afrika'da keç Hff tOah aümdaf Yaklapk 100 bin kişi. Askerük mecburi rtd? BeyazJar için evet. İki yıllık askerlikten sonra 12 yıl süreyle rezervde kaltyoriar. Bu 12 yıl içınde de 720 güntt yine üniformalı olarak geçiriyorlar. 55 yaşma kadar da yılda 12 günü geçmemek uzere sivü savunma kamplanna katthyoriar. Orduda siyah asker var mı? 17.400 subay ve astsubay'dan S400'ü siyah veya melez. Namibia'daki 21 bm kişilik Güney Afrika Birtiği'ıtin büyuk çoğunluğu siyah. Orduda ne kadar ırk ayrum var? Siyahlar genettikle stratejik obnayan mevküerdeier. Hava kuvvetlennde melezler yer personeü. Deniz kuvvetieri ise kendüerinde ırk çasmı elindeki radyo anteni gibi ıçıçe geçen metal çubukla gösterirken numaralandırarak anlatıyordu: 1 öncekv gun meydana gelen çatışmada 4 terörist ölmuş biri yaralı olarak ele geçınlmıştir. 2 Teröristlerin sının geçerek Zimbabwe ve Botsvvana'dan geldikleri saptannjştır. 3 Saldınmn yerel halka yönelik olduğu muşahade edilmiştır. Albayın müşahadesı gerçekten doğmydu. Çünku saldınlann gerçekten sivü çiftliklerı hedef aldığı, gerillalann çiftlik yollarına mayın döşemesmden belliydi. Dîızenli ordu, ara sıra, Güney Afrika kamuoyunu yatıştırmak için komşu ulke topraklarına yaptığı show saldınlar dışında gerıllaJara karşı etkili olamıyordu. Bu yuzden de Albay Svvanapoel'in yine numaralandırarak anlattığı şu önlemler alınmıştı: 1 Seçtiğimiz beyaz çiftçüen askere alarak eğittik ve Rl (7.62 kalibre hafif makıneli) dağıtuk. 2 Bizimle ve birbirleriyle haberleşebılmeleri için çiftlikleri telsizle donattık. 3 İlk aşamada 300 çiftçi hanımını askeri eğitimden geçırerek, Uzi (G. Afrika'da montajı yapılan Israil yapısı hafıf makireli tabanca) verdik. 4 Siyah askeri birlikler kurduk. aynmı olmadığtnı söylüyor, Ancak Simon's Tovm'daki deniz Ussundeki yüzme havuzunu her ırk ayn gun kullanıyor. Güney AJHka*ym dah saOft yatak, mm G. Afrika ordumdünyamnen iyi teçhizathorthüerttukm birisL NatdT Ambargo uygukmmaya başumasmdan sonra G. Afrika ARMSCOR'u kurarak yutde 95 oranında kendine yeterii hale geldi. Aynca silah ambargosu uyguladığı ileri sürulen birçok Batı Avrupa demokrasisi pratikte her malı saiıyor. Geçenlerde Batı Almanya'nın. Güney Afrika'ya denizatti pUmlannın ozalitlerini sattığı ortaya çıktı. G. Afrika ordusunun 250 tankı, 1400 zırhlı araa, 500 vrhh personel tasıyıası, 1200 piyade muharebe araa, 313 savaş uçağı ve 100 heUkopteri olduğu Utusiararası Stratejik Araştırmalar Merkezi'nce ileri sürüMiyor. asıl görevleri terhısten sonra başlıyordu. Çünku daha sonra Zimbabwe'de iddia edildiğıne göre, burada eğiülen Sutu'lar smın geçerek sivıl olarak Mozambik ve Zimbabwe'ye giriyor, istihbarat faaliyetlerinde bulunuyordu. Bu eğltim turunun, gerilla literaturundeki adı "Jewish Training" (Yahudi Eğitimi) idi. Ama Yarbay Rose bunlara, "ozel operasyon" adı venlmesinın daha uygun olacağım söyluyordu. Siyahlar burada gayet dolgun maaşla ve beyazlarla tam bir eşitlık içınde yeuştiriliyordu. Komplike oünayan her işte ıyilerdi; futbolda, maratonda, güreşte, ama aleth işlerde örneğin silah kullanmakta pek başanlı oldukları söylenemezdi. Yarbay Rose"un dıllere destan disiplini ise jipine bin metreden selam çakmalarından belli oluyordu. Yarbay, buraya tayin olur olmaz levaam muteahhitıne lojman inşaatmdan artan malzeme ıle havuzunun içınde renkli lambalar yanıp sönen bır kameriye yaptırmış, ortasmdaki masaya bir sahra telefonu çektirmiş, etrafına gül ektırmış ve asetatla kaplattırdığı kullanma tahmnamesıni kameriye nöbetçısinin hemen arkasına astırmıştı. • * • Burada yaşayan beyaz çiftçiler daha iki kuşak önce tngilızlerin guneyde Boerlere karşı uyguladığı ırk aynmından kaçmak üzere buraya goçmüş asil ruhlu, guçlu ıradelı, misafırperver insanla DEVLET HAVA MEYDANLARI tŞLETMESt GENEL MLDÜRLÜĞİJ'NE SENAVLA MÜFETTİŞ YARDIMCISI ALINACAKTIR Kuruluşumuz Teftiş Kurulu Başkanlığında Sozleşmeli statude istihdam edilmek uzere smavla yeten kadar Mufettiş Yardımcısı alınacaktır. Sınava Katılma Şartları: 1 Devlet Memurlan Kanunu'nun 48 maddesinde yazılı niteliklerı taşımak, 2 ODTÜ, Boğazıçi, Hacettepe ve dığer unıversitelerın Hukuk ve Siyasal Bılgiler Fakultelerı ile iktisat >a da tktısadi ve tdarı Bihmler Fakultelerinin iktisat, ışletme, ış idaresı, MaUye, çalışma ekonomısi ve endüstrı ılışkilerı, kamu yönetımı, uluslararası ılışkıler bölumleri; Fen ve Edebiyat Fakultelennın Istatıstık bölumu; Muhendıslik ve Mimarlık Fakultelerinin Endustrı Muhendıslığı bolumu ile bunlann yetkılı makamlarca tamnmış Turkıye ve yabancı ulkelerdeki eşıtlerınden bırıni bıtirmiş olmak, 3 1.1.1987 tarihinde 30 yaşını doldurmamış bulunmak, 4 Ingılızce dilini iyi derecede bılmek, 5 Askerlik hızmetinı yapmış olmak ya da askerliğım yapmış sayılmak, Başvuru Şekli: Adayların sınava girış şartlarını ve sınav konularını gösteren broşur ve gerekli belgelen, Ankara'da Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan, tsianbul'da Ataturk Havalımanı Başmudurluğu nden, dığer yerlerde Meydan Mudurluklerinden temin edıp, doldurmaları ve ıstenilen belgelen en geç 6 Nisan 1987 gunu mesaı bıtımıne kadar Teftiş Kurulu Başkanlığı'na teslım etmelerı gerekmektedır. Postadakı gecikmeler dikkate alınmayacaktır Mufettiş Yardımcıhğı sınavları Ankara'da 13 Nisan 1987 tarihinde başlayacak ve 4 gun devam edecektir. Basın: 14005 V \RI>; Plajlarda yaşam
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle