19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET/10 HABERI FRİN DEVAMI 6 $UBA T 1987 Ozal: 175 içîn Evreıri SEDAT ERGİN NKW YORK Başbakan Turgut özal, anayasanın 175. maddesinin değiştirilmesi konusunu Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile bir kez daha görüşcccğini açıklayarak "Bazı Uerlememiz var, ama onu söylemeyeyim" "dedi. özal, aynca yabancılara •mülk satışı konusundaki tutumunu eleştiren Anayasa Mahkemesi üyesi Yekta Güngör Özden'e yine çattı ve "Ciddiye al'mıyorum. Biz devletin, mlllelin menfaatini daha iyi biliriz" şeklinde konuştu. özal, bu konudaki açıklamalarını önceki akşam New York'ta Türk gazetecilerle düzenlediği basın toplantısında yaptı. Turgut özal, anayasa değişıkliği konusundaki sorulan şöyle yanıtladı. r175. maddenin değiştirilmcsi konusunda Cumhurbaşkanı'nın lulumunu nasıl görüyorsunuz? ÖZALO ayrı bir konu. Cumhurbaşkanının tutumu şu .olur, bu olur. Ben Cumhurbaşkanı na da açıkça söyledim.Kendisiyle bir daha konuşacağız. Bu anayasada değiştirilmesi gereken yönler olduğu konusunda herkes müttefik. Belki bu noktaların neler olduğu üzerinde görüş birliği yok, ama değiştirilmesi konusunda genel bir görüş birliği mevcut. Anayasanın sivil idareler tarafından değiştirilmesi için bunun kolaylaştınlması lazım. Aynca, herkes anayasanın 201 oyla değiştirileceği kanaatinde. Oysa 201 oy referanduma gitmek için gereklidir. Sonra referanduma gidilecek. Bir de "Partiler anlaşsın" deniyor. Parıiler, referandum olunca anlaşmaya muhtaçtırlar. Referandum iki taraflı bir bıçaktır. Eğer biz haklı olmayan bir teklif getirirsek, yüzde 4045 reyle aldığımız 201 oy, karşımızdaki yüzde 60'lık ekseriyet bizi perişan eder, referanduma gitmek kolay değildir. Referanduma ancak anlaşırsanız gidersiniz. Mühim olan konu, bizim değiştirmemiz değildir. Anayasanın hangi maddesinin değiştirilmesi gerektiği konusunda şu an anlaşamayız. Anayasa değişikliğini de 1989'dan sonra yapalım. Neden 1989'dan sonra diyorum? Birisi kalktı dedi ki, "Cumhurbaşkanını bypass etmek istiyor..." Bu Cumhurbaşkanı için geçici 9. madde ilave bir yetki veriyor. 4'te 3'Ie reddeltiriyor. Onun için söylüyorum. Yani bu Cumhurbaşkanı'nın süresi doluncaya kadar, bu madde ile anayasa değişikliği geçici 4. madde hariç, yapılmasın diyorum. Yol hazırlansın, 1989'dan sonra yapılsın. 2/3'le yapılmak isteniyorsa, buyrun yapın, bulabılırsenız yapın, o yol açık duracak. Ikinci sebep şudur. Geçici 4. madde için referanduma gitmek lazım. Çünkü bu madde, anayasa oylaması yapıldığı zaman evlerde en çok tartışılan konuydu. Hatta iddia vardır. O zaman bu madde için ayrı sandık konsaydı, buna evet çıkmazdı. Görelim... Bu vaziyette de onlar daha güçlü olarak partilerinin başına geçsinler. 4. maddenin kalkması konusunda göriiş birliği var. Bu konuda göriiş birliği varken, neden 175 ile işe başlıyorsunuz? ÖZALO bizim bir tek şartımız. Anayasanın referandum olmadan 4. maddenin değiştirilmesine razı değiliz. Ikinci husus, bu suretle de anayasanın değiştirilmcsini kolaylaştırırız. Bir taşla iki kuş vururuz. Siyasi yasaklar konusunda referanduma gidilmesinin Türkiye'de eski yaralan açacağı söyleniyor. Ne dersiniz? ÖZALHayır. Çok süratle yaparız. Kanun çıktıktan 710 gün sonra yaparız. Referandıımıın 12 Eyliil yönetimini (aciz edeceği söyleniyor. ÖZALHiç kimse hiçbir şeyden endişe duymasın. Türkiyc'de her şey yazılıyor, çiziliyor. Ne var bunda? Biraz daha alışalım. 175. maddenin değiştirilmesi konusunu Cumhurbaşkanı ile bir daha görüşeceğinizi söylediniz. Bundan ilk gnrüşmenizde dü/lüğe çıkamadığınız sonucu çıkmaz mı? ÖZALBazı ilerlcmemiz var. Onu söyleyeyim. Köşk çevrelerine alfen çıkaıı haberlerde Cumhurbaşkanı'nın 175. maddenin değişlirilmesine karşı olduğu söyleniyor. ÖZALOlabilir. Ama bakın diyorum ki, 300'le, 300'ü gcçcn bir sayıyla bu yapılabilir. Bundan çckinmiyorum. Bu konuda bir anlaşmaya varmak mümkündür. 300 ile neyi kastediyorsunuz? ÖZALO vakit geçici 9. madde meselesi geliyor. Onu söylüyorum. Olabilir reddeder. Reddedince 3/4'le Meclis geçilir. Onun için 300'ün üzerinde istiyorum. Vc o da demokrasinin Türkiye'de daha sağlam olduğunu gösterir. Çok demokrasi taraftarlarına da hatırlatmak gereğini duyuyorum. Demokrasi müdafilerine, yani sınıfta kalanlara özellikle... Başbakan Turgut özal, bir gazetecinin Anayasa Mahkemesi üyesi Yekta Güngör Özden'in "Hukuk bilmeyenler bu konuda konuşmasın" şeklindeki sözlerini hatırlatması üzerine, "Ciddiye almıyorum. Biz devletin, milletin menfaatini daha iyi biliriz. Kanaatimiz odur" dedi. m w 'Düşünce suçları olmalı' (Bastarafı 1. Sayfada) zim hükümet olarak daha önce yaptığımız bir tatbikatı burada komisyon yapmış ise, buna da biz sahip çıkmak durumundayız. Bununla bizim maksadımız suçu önlemektir. Amacınız suçu önlemek olduğu için mi ihbarcıya prim tanıyorsıınıu? SUNGURLU Amaç suçu önlemektir. Suçluyu bulmaktır, yani olayı önlemektir, toplum kendini korumak durumundadır. 141, 142 eğer mahkum ediliyor ise o mahkumiyeti öngörenlerin topluma zararh olduğu kanaatindeyiz. Toplumda bir kendini kuruma içgüdüsü var, o maddelerde de kendisini koruyacağı düşüncesindeyiz. O halde bunu nasıl önleyelim? Işte fiil neticeye varmadan önleyelim. Bunlardan bir tanesi de... İhbar edcnlcrin ctzasını indirmek. Şu değerlendirmeye katılıyor musunuz? özellikle sağ eylemcilere bir af, bir ceza indirimi getirilmekte olduğu göriişüne katılıyor musunuz? SUNGURLU Şimdi bakın, ben bu mcseleyi inceledim. Fakat birçok şahıstan sağ eylemcilere sol eylemcilere nazaran çok daha ağır ceza vcrildiğini söylüyorlar. Kanunun tatbikinde bir şey varmış. Yani sağ eylemci her fiilinden dolayı müstakil ceza yiyormuş, sol eylemci bunların tümü bir fiil kabul edilip tek ceza yiyormuş. Bakanlığa gelen böyle bir bilgi var mı? SUNGURLU Bana bakan olarak gelen bilgi var. Bu yönde? SUNGURLU Bu yönde tabii, en başta Sulhi Dönmezer hoca söylüyor. Milletvekillerinden var, basından okııyorum. Mahkeme kararlan bu istikametteymiş. Bunun için ne yapmak lazım? Bu mahkeme kararlarını alıp tetkik etmek lazım. Kanunun tatbiki bu istikamette gelişiyor diye... Bana intikal eden böyle. Yani diyclim ki, bir ülkücü her fiilinden dolayı ayrı ayrı cezalandırılıyormuş. Ama sol bir dernek ya da sol bir eylem grubu mensubu bütün fiillerinden tek bir ceza alıyormuş. Nasıl oluyor bu, yani suçun tiirü aynı ise, verilen ceza insandan insana nasıl değişiyor? SUNGURLU Hayır, hayır. Şimdi diyelinı ki, sol, devletin temel nizamını yıkmak için... Bütün bu fiilleri o maksada matuf tek bir fiili sayılıyormuş. Sağda da sağ bir eylemci devletin nizamını değişlirmek istemiyor mu? SUNGURLU Ona girmiyormus, nasıl oluyorsa, ben onu incelemedim. Ama hukukçular arasında bu konuda ihtilaf yok. Yani ;ağ eylemcilere daha çok ceza veriliyor ve bu konuda hukukçular arasında ihtilaf yok? SUNGURLU Aynı fiilden dolayı birkaç defa ceza veriliyor, veya her bir fiilleri ayrı ayrı cezalandırılıyor. Sol eylemciler için bir tek ceza tayin ediliyor. Sağ eylemcilerin devleti yıkmava yönelik faaliycti yok deniyor öyle mi? SUNGURLU Yok denmiyor da, bu maddelerden mahkcmeye sevkedilen sağ eylemci yok. Daha doğrusu ben birçok defa dinledim. Açıp kanunları bakmadım. Kararlan da incelemedim. Bu istikamette kararlar çıkmıyor onlar hakkında. Yani sol eylemciler hakkında o madde. Neticede onlar için tatbik edilen bir madde. Hangi madde? SUNGURLU 146. madde. Sağ örgütün banka soyduğunu düşünün, kendi örgütünü beslemek için adam öldürüyor. Şimdi bugünkü uygulaması, ki bunlar Askeri Yargıtay karandır, Ceza Kanunu'nun cürüm işlemek için teşekkül meydana getirenler diye 313. maddesi var. Burada teşekkül kurmakta itiraf etmese bile, sosyal görüş ayrılığından konabilirdi. Burada mahkumiyetin verilmesi, artı adam öldürmüşse adam öldürmenin cezası, yani iki ayrı ceza veriliyor. Ben de şunu merak ediyorum. Aym suçu bir sol eylemci işlese, doğrudan 146'ya mı dahil ediliyor? SUNGURLU Niteliğe göre, sol örgüt eğer para temini için banka soymuşsa tabii o da bundan ceza yemesi gerekir. Tatbikatı bilmiyorum. Ama gcnellikle sol örgütler devleti yıkmak için veya mevcut nizamı yıkmak için bankayı soyuyor diyelim, yani o ideolojik maksadına uygun. Yahut Askeri Yargıtay'ın kabul ettiği suçlar da var. Bakın ben bu Yargıtay'ı biraz evvel size söyledim. Bu mahkeme kararlarını incelemiş değilim. Böyle söylüyorlar. Sağ ve sol dediğiniz zaman, zaten sağda da bir ideoloji ortaya çıkmış olmuyor mu? SUNGURLU Ben onun münakaşasını yapmıyorum. Yargıtay kararlanna göre sol eylemciler bu fiilleri işledikleri zaman devleti yıkmaya matuf işte 146 tatbik ediliyor. Üçüncü fıkradan beş sene veriliyor. Bütün fiilleri tek kabul ediliyor. Kimse sağ ya da sol eylemciyi savıınuyor değil, o anlamda sormuyorum. Bir farklılık ortaya çıkıyor, böyle bir izlenim doğduğu için soruyorum. SUNGURLU Askeri Yargıtay kararlan neticesinde bir farklılık ortaya çıkıyor. Bakın bizim komisyon olarak yaptığımız büyük yeniliklerden bir tanesi 146'nın son fıkraları dahil edilmedi taslağa; ikincisi, ister sol olsun, ister sağ olsun, silahlı örgütten dolnyı bir suç işlenmişse, artık silahlı örgüt kurmaktan verilecek cezanın yani sıra, asıl suç ne ise, adam öldürmekse, o da verilsin, yani farklılık bu suretle kaldırılmak isteniyor. Yani oradaki maksat o. Ama tatbikatta şu anda öyle imiş. Çok teşekkür ederim, Sayın Bakan. MÜŞERREF HEKtMOĞLİJ" AJNKARA...ANKA ir Toplantı, Bir Cindoruk: (Geçici 4 artı referandum ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DYP Gcnel Başkanı Hiisametlin Cindoruk, siyasi yasaklar konusunda Başbakanın "201 +referandum" önerisine karşılık yeni bir öneri getirdi. "Geçici 4+referandum" önerisine evet dendiği takdirde Anayasa Komisyonu'ndaki yasa önerisini değiştireceklerini belirten Cindoruk, "Sonra da seçim yapılmalıdır" dedi. Cindoruk dün parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, 175. madde değişikliğinin Türkiye'nin hiçbir meselesini çözmeyeceğini bildirdi. DYP Genel Başkanı, "2 maddelik yasa öncrisi hazırlayalım. 1. madde gevici 4'iin kaldırılması, 2. madde referandum yapılması. Keferandumda yüzde 51 çoğunluk sağlanırsa .siyasi yasaklar kaldırılır. Sonra da seçime gideriz. Bu mesele de Türkiye'nin gündeminden kalkmalıdır" dedi. Başbakan Turgut Özal'ın Anayasa Mahkemesi üyesi Yekta Güngör Özden'le tartışmasını eleştiren Cindoruk, bu konudaki bir soruyu yanıtlarken, "mahkemenin kararlannın bilimscl açıdan tartısılabileceğini" söyledi. "Özal, yanlış bir yola başvurmuştur" diyen Cindoruk, Anayasa Mahkemesi'nin kararının doğru olduğunu ifade edcrek, bir üyenin kararı savunmak zorunda bırakıldığını anlattı. Cindoruk, 15 günlük sürenin soruşturıılduğunu da kaydetti. Başbakan Turgut özal'ın ABD gezisini de eleştiren DYP Genel Başkanı, Özal'ın göçmen kuşlar gibi yılda 23 kez ABDde turist gibi dolanıp durduğunu savundu. Başkan Reagan'ın çağrısı olmadan geziyc çıkılmasını da kınayan Cindoruk, randevunun bir Amerikan sigara şirketi aracılığı ile ahnabildiğine işaret ederck, bu şirketin Türkiye'de bir tekel ele geçirme gayretinde olduğunu bildirdi. Cindoruk, ekonomik konulara da değindiği basın toplantısında, fiyatların ocakta arttığını, işçilere vaat edilen yüzde 40 zanımın gerçekleşmediğini, elektriğc yine zam geldiğini söyledi. Cindoruk, Zeynep Ekren'i kastcderek, 250 milyon liraya daire satın ahnması için o kişinin vergi matrahında 6(K) milyon lira göstermesi gerektiğini belirterek, bu haberlerin açık bir ihbar olduğunu söyledi. DYP Genel Başkanı, bedelli askcrliğin yeni bir sıkıntı yaratabileceğini, geniş kitlelerin 2.5 milyon lirayı bulmalarının rnilmkün olmadığını vurguladı. Yıllarca önce, Istanbul'da Migros'un kuruluşu nedeniyle dört kadın gazeteci Isviçre'ye, Zürih'e giti. "Dutti Baba" diye anılan Dutrvveiler'in çalışmalarını yakından gördük Iffet Hallm Oruz, Hasene llgaz, Esin Talu Çelikkan ve ben. O yolculuğun ilginç anılan var. Esln Çelikkan İle konuşurken kahkalahar atarız hâlâ. Isviçrel! kadınlar, slyasal haklardan yoksundu o zaman. Iffet Halim Oruz ve Hasene llgaz'ı parlamentoya glren kadınlar olarak saygıyta selamlıyorlardı Onlar da Isviçrell kadınlardan daha ilerl bir düzeyde olmanın mutlulugunu duyuyorlardı Ben biraz şaşkındım. Isvlçrell kadınlarla ilginç konuşmalar, tartışmalar yapıyorduk Özellikle Kadınlar Birliği üyelertyle... ZOrih kantonunda çok guçlü bir baskı grubuydu Kadınlar Birliği. Parlamentoda değlllerdi, ama her yerde seslerini, guçlerlnl duyuruyorlar. Qenç Işçllerin, ünlversitelerin sağlığı, beslenmesl, dinlenmeaiyle ilgili kurallar öne süruyorlar, önlemlertn uygulanması için yöneticileri etklllyorlar. ZOrih geceleri saat 22.00'de sona erlyor, bu önlemler dogruhusunda, lokantalar, slnemalar, eğlence yerleri ışıklarını bile sonduruyofiar. Bu etkinlik beni düşündürdü ve şaşırttı o zaman. Şaskınlığım gözlemlerimden kaynaklanıyordu. Isviçrell kadın parlamerrtoya glrmemis, ama belll bir etklnllge ulaşacak biçimde örgutlenmlş. Türkiye'de ise tereine. Kadınlann parlamentoya girmesi hiçbir konuda hiçbir sorunun çuzumünde etklnllk sağlayamamış. Haklannı, özgürlüklerini savaşmadan almaları nedeniyle savaşmayı bllmediklerl için belki de... Ataturk, uygarlık savasını kadınerkek yan yana yürütmeyi amaçlıyor. Laiklik ilkesini, kadınlara eşit hakları, özgurlökleri çağdas bir toplumun temel koşulu olarak düşunüyor. Cumhurtyetin ilk kuşaklan kadın devrlmini güzel yaşıyorlar. Kadınlanmız, her yerde, her meslek dalında erkekle eş düzeyde çalışmak için güzel bir savaş veriyorlar. Doktor oluyorlar, yargıç oluyorlar, üniversite öğretim üyesi oluyorlar, bilim dalında, sanat dalında uluslararası boyutlara ulaşıyorlar. Rahmetll Melahat Ruacan'ı anımsıyorum şlmdl, Göztepe'deki komşumuz, çocukluğumda özenle seyrettigim bir abla, ilk kadın hukukçulardan, ağır ceza mahkemesi yargıcı, kararlan saygıyla karşılanıyor. Oyküleri coşkuyla anlatılırdı sotramızda. Sonra Türkiye'nin İlk Yargıtay üyesi oldu, galiba dünyada da İlk Yargıtay üyesi kadın... Gazetecillglmin ilk yıllannda ne güzel söyleşiler yaptık onunla. Ataturk'ün kadınlarını selamlardı Melahat Ruacan'da, o kuşağın baska bir coşkusu ve de bilinci vardı bence. Genç bir kız hukuk fakürteslni bitlriyor, güneydoğuda bir ilçeye gidiyor at sırtında, korku da yok, kuşku da. Kasabalı da yargıç kadına ters bakmıyor, saygıyla eğlliyor önünde. Erkek hastalar ameliyat masasında kadın doktorun bıçağına yatabiliyor. Oysa bugün ne ters olaylar yaşanıyor degil mi? * * * Geçen aksam TV'de Anrtkabir'de saygı duruşunda bir kadın grubunu seyrederken, ilginç çağrışımlar oldu. Zurih'teki konuşmalardan bugünlere geldim düşüncemde. Nüfusumuzun yarısı kadın, ama kadınların siyasal, sosyal, ekonomik yasamda etkinliği var mı? Mecliste kaç kadın milletvekili var, siyasi parti örgütlerinde kaç kadın? Kadınlann çogu gellr kollarında çalışıyor hâlâ. Bireysel tırmanışları, ünlerl, basarılarıyla gözleri kamaştıran Türk kadınlarının belll bir etkinlik yapacak guce ulastıkları soylenebilir mi? Hangi konuda yan yana geliyor, örgütlenlyor, seslerini duyurablliyorlar, siyasal Iktidarı ya da yerel yöneticileri etkileyebiliyorlar? Son örneği laiklik konusunda yasamadık mı? Gericl akımlara karşı, birkaç ses duyuldu ancak. Ünlversrteli Kadınlar Dernegi'nin öncülüğünde düzenlenen toplantı bile yeteri kadar yansımadı, basında da, TV'de de... Oysa TV seyircilerinin yarısı kadın, gazete okurlannın yansı kadın... Bir okurumuz ötkeyle bağırdı telefonda: Çıplak kadın resimlerinden bize. yer kalmıyor... Doğru, ama çok iyi niyetli de olsa Ûnlversjtell Kadınlar Dernegi'nin bu toplantıyı iyi duyurduğu soylenebilir mi? Ûyelerine ya da kadın derneklerine bir duyuru yeter mi acaba? İyi bir örgutlenme İle Anrtkabirdeki toplantının etkisi, boyutları çok genlşleyeblllrdi bence. Anrtkabir'e giden yollardan kadınlar akabilirdi oluk oluk, görkemli bir kalabalık oluşurdu Ataturk'ün önünde. Kadınlann duyarlığı TV'de, basında daha çok yer alabılirdi. TV'de belll olaylar tüm ayrıntılarıyla yansırken. bu olayın kısa bir görüntüyle geçiştirilmesi de dusündurücü elbet. Ozel bir program bir açıkoturum yapılması gereklrdi. Laik bir ülkenin TRT'sine yarasacak düzeyde. • • • Benim başka bir çağrım, kadınlara ve de erkeklere. Laiklik ilkesine inananlara başka bir görev duşüyor bugun. Siyasal çevreler, anayasadakl değişiklik önerilerini yeniden tartışıyor son gunlerde. Başbakan özal referandum Istlyor, Çankaya karşı çıkıyor. Slyasal yasaklar sorununun çözümü, ülkenin çok önemli bir konusuna dönüşmüş bulunuyor. Oysa anayasanın din eğltlmiyle ilgili maddesi daha önemll sorunlar yaratmış bulunuyor. Vaktiyle bu maddeyi savunanlar bile uygulamalardan rahatsız görünuyor. Oğretim birliği bozulunca dln egitlmi degil, dln somürüsu aldı yürudü, bu gidişe dur demek glderek güçleşiyor. Oysa laiklik ilkesine inananlar, bu ilkenln çağdaş ve banşçı dogruitusundan saparak vardığımız çıkmazdan doğru yorumlara varabllenler, yan yana gelerek bu maddeyi değiştlrmek için belll girişimler yapabllirler. Basın, üniversite, siyasal partiler, sendikalar, dernekler, bir işblrllği, bir güçbirllği oluşturablllrler. Miyop politikacıların işi değil bu. Başka bir yaklaşım, uzak bir bakış gereklyor. Kısa gorüşluler, oy kaygısıyla ödün vermekte dlrenebilirler, ama belli sorunlan oy kaygısının ötesinde düşunmek gerekir. Aynca oy kaygısıyla verilen ödOnler oyları tereine de çevirebilir bir gün. Sayın Evren'e önemli bir görev duşüyor bu konuda. Cumhurbaşkanımız laiklik ilkesinin zedelenmesine karşı duyarlıgını açık seçik ortaya koymuş bulunuyor. Kuveyt'teki islam doruğunda da laik bir devletin cumhurbaşkanına yaraşır bir tablo sergiledi. Anayasamızın din eğitimiyle ilgili maddesinin oluşturduğu sorunlan çözmekte de yapıcı bir rol oynayablllr. Bir yanlışlıgın duzelmesl İçin ağırlığını koyabillr. Böyle bir davranış, Sayın Evren'e başka bir saygınlık kazandırır bence. Siyasal yaşamımızda böyle bir örnek yok şimdi ve kadar. Yakın geçmişte yapılan yanlışların faturasını halkımız ödedi her zaman. Kimi zaman kan ve gözyaşıyla, büyük özveriyle, haklarından, özgürlüklerinden ödünler vererek... Ama siyasal klşiler gereken dersi alamadılar, çogu kez doğru yorumlar yapamadılar, hatta yanlışlarını savundular. Çıkar yol değil bu, çıkmazlığını yaşıyoruz. öyleyse çıkar yolu bulmak için gerçekçi bir yaklaşım gerekiyor. Atatürk devrlmleriyle varlıklarını, kişiliklerini kazanmış kadınlar bu yolda bir savaş vermeli, tüm kuruluşları uyarmalı, uyandırmalı bence. Erkekle yan yana, omuz omuza çalışan, üretime katkıda bulunan kadınlar olarak, yarının kuşaklarını yetistiren analar olarak, nüfusun yarısını oluşturan vatandaşlar olarak çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak savaşında etkinliklerinl hlssettirmeli. Haklar, özgürlukler bir armağan, bir anı, bir süs değil, kullanılırsa anlam taşır, değerlenir. Bugun kullanamazsak yarın daha ağır faturalar 6deyebiliriz... Iııöııü: Geçici 4 genel kurula insin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SHP Genel Başkanı Erdal İnönii, TBMM Anayasa Komisyonu'nun geçici 4 ile ilgili öneriyi bekleterek, görevini savsakladığını söyledi. lnönü, konunun genel kurula gelmesini bekledikleruıi, gerekirse doğrudan ğehel kutül gündemine alınmas( için girişimde bulunacaklannı bildirdi. Erdal lnönü, dün düzenlediği basın toplantısında, ANAP'ın geçici 4 önergesini bekleterek vakit kazandığını, kamuoyunu oyaladığını belirterek, "Sayın Özal hemen yusakları kaldırmak istese, böyle savsaklamaya gitmez" dedi. Bulent Ecevit'in anayasanın 175. maddesi ile ilgili açıklamalarını nıemnunlukla gördüğünü, DSP'nin Özal'ın hararetlc savunduğu 175 değişikliğini benimsemcdiğinin ortaya çıktığını kaydederek, "Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Mesele yok, tartısma bilmiştir. Tartışmadan kalan olumlu şey, DSP'nin de 175 degişikliftini istememesidir" diye konuştu. Anayasa Mahkemesi'nin Yabancılara Mülk Satışı Yasası'nı iptal kararının Resmi Gazete'de yayımının geciktirilmesi nedeniyle savcılığın soruşturmaya gitmesi gerektiğini vurgulayan lnönü, SHP Grup Başkan Vekilinin bu konuda söylediklerinin yeterli ihbar sayılması gerektiğini bildirdi. lnönü, başsavcıhğın bunu yeterli saymaması durumunda aynca başvuruda bulunacaklarını da söyledi. Geciktirıne süresi içinde yabancılara mülk satışı yanıldığının söylendiğini bildiren lnönü, savcılığın görevinin, bunun üzerine gitmek olduğunu belirtti. Erdal lnönü, Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztiirk'im, "NATO'nun bülün caydırıcı silahlarının Türkiye'de bulunmasını istiyoruz" yolundaki açıklamalarını da eleştircrek, bunun Türkiye'ye nükleer silah daveti anlamına geldiğini söyledi. lnönü, nükleer silahlarm ülke savunmasına katkısı olmayacağını ve bütün dünya ülkeleri nükleer silahlarm kaldırılması için çaba harcarken, Türkiye'ye yerleştirilmesinin anlamsız olduğunu belirterek, hükümetin bu konudaki tutumunu net biçimde açıklamasını istedi. Reagan'dan AET desteği (Baştarafı 1. Sayfada) varmışlık. Bu, ele alınan konulardan biriydi. Bir dijjer konu, Türkiye'nin AET ile ilişkileri oldu. BUdiginiz gibi, Türkiye, AET'ye lam üyelik ba^vurusunda bulunacaktır. )(ıörü$tügümÜ2 üvüncii önemll konu )JK özellikle Iranlrak savaşı olmak Üzere Orladogu'daki durumdu. Türkiyenin bu Ulkelerle ilifkileri ve ABD'nin bu iki iilke ile Uişkilerini {gözdcn gevirdik. tran, Irak ve Stıri^e ile ilişkilerimiz hakkında bilf(i istediler. Başkan Reagan'la i>tı bu kotaulan konuşluk. Çok mulluyum. Zaman kısaydı, ama çok önemll kopular ele aldık." ı özal, lngilizce yaptığı bu acıklahıadan sonra söylediklerini bir kez de Türkçe olarak tekrarladı. Vc değişik unsur olarak, "AET'ye tam uyelik müracaatının yapılmasında Amerika'nın yardımını özellikle ri|ca ettik" dedi. özal, Başkan Reagan'la görüşmesi hakkında Türkçe pilgi verirken, yeniden lngilizceyc atlayarak, TUrkiye'nin Ortadoğu'da|ci duruma ilişkin görüşlerini izah etİi. "Benim görüfüme göre, ABD'nin Iran'la şu ya da bu şekilde bir ilişkiU olmalıdır. Çünkü bir sonuca ula»abilmek için şu ya da bu şekilde bir ilişkinizin olmatı gereklidir. Türkiye bu çerçevede yardım edebilir. Başkan'a bu noklayı belirtlim" dedi. 1 özal, açıklamasına devamla, "Göriişmemi/in her iki laraf açısından da yararlı sonuçlar vereceginden eminim" dedi. özal'ın açıklamalarını lamamla|masından sonra kendisine ABD'li jgazeteciler tarafından yöneltilcn ilk soru, Tahran'da gözaltına alınan |Wall Street Journal gazetesi mııhapiri Gerald Seib'in serbest bırakılmasında Türkiye'nin bir rol oynayıp oynamadığı oldu. Özal yanıtında, "Biz |bu konuya dahil olmadık. Ben sadejce Mr. Seib için bir telefon konuşiması yaptım. VVall Slreel Journal gaIzelesindeki bir dostum, benden yardım Utedi. Ben de scririmizi aradım. 0 da Musavi'nin yardımcıları ile (emas etti. Daha sonra da Seib'in serbesl bırakılacagı haberi geldi" dedi. ' Bir gazetecinin, "Bu girişim, Seib'in serbesl bırakılmasına yardımcı oldu muî" şeklinde sorması Uzerinc de Özal, "Olduğunu jdUfiinüyoruın" karşılığını verdi. 1 Özal, açıklamalannın bir başka bölümünde Başkan Reagan'a, Kör ıfez savaşımn sona erdirilmesi için TUrkiye'nin devanılı bir şekilde caJıştıgını söylediğini aktardı. özal, "Türkiye'dcn arabuluculuk yapması İçin bir beklenti ifade edildi mi?" şeklindeki bir başka soru uzerine de, |"Şu an somul bir beklenti yok. Yalnız şunu ifade ettim; münasebet kujrulmasında fayda vardır" yanıtını ıverdi. Başkan Reagan'ın ABDlran 'ilişkilerine nasıl baktığı sorulduğun da ise özal, "Herhalde onlar da aynı fikirde" dedi ve Başkan Reagan'ın kendisine, "Zalen o yüzden Iran'la münasebet kurmaya çalıştık" dediğini aktardı. Başbakan özal, bu açıklamalardan sonra Beyaz Saray'dan ayrıldı. özal'ın ayrılışmdan sonra görüşmede hazır bulunan Amerikalı bir üst düzey yetkili, Türk ve Amerikalı gazetecilere bir brifing düzenledi. lsminin açıklanmasını istemeyen bu yetkili, görüşmede TürkAmerikan ilişkileri, TürkiyeAET ilişkileri ve Ortadoğu'daki durumun ele alındığını açıkladı. Ve Başkan Reagan'ın Türkiye'ye yardımlar konusunda yönetimin elinden gelen çabayı göstereceğini bildirdiğini kaydetti. Aynı yetkili, özal'ın yardımdan çok ticaretin arttınlması gerektiğini söylediğini de duyurdu. Yine aynı Amerikalı yetkili, Başbakan özal'ın önceki gün Kongre'ye yeniden sıınıılan Ermeni Soykırım Tasarısı'na ilişkin kaygılarını aktardığını da belirti. Başkan Reagan'ın, özal'ın Ermeni Soykırım Tasarısı'na ilişkin kaygılarıııa nasıl bir yanıt verdiği sorulduğunda, bu yetkili, "Bizim bu konudaki görüşiimüz çok iyi bilinmekledir. Biz geçen yıl bu tasanya karşı çıkmış ve reddedilmesi için çok sıkı bir şekilde çalışnuşlık. Aynı tutumumuıu siirdüreceKİz," dedi. AMERİKAN IARAFIMN ÇELİŞEN AÇIKLAMASI Başbakan özal'ın gazetecilere, ABDlran ilişkilerinin normalizasyonuna Türkiye'nin yardımcı olabilcceğini Başkan Reagan'a söylediğini duyurmasına karşılık, Amerikan tarafı, özal'ın bu yönde bir görüş belirlmediğini söyledi. Amerikalı yetkili, bir Türk gazetecisinin, "Sayın Özal, biraz önce ABDiran ilişkilerinin normalizasyonunda Türkiye'nin rol oynayabilecegini Başkan Reagan'a söylediğini bildirmişli. Başkan Keagan, ne yanıt verdi?" şeklindeki sorusu üzerine aynı yetkili, "Ben böyle bir şey duymadım. Sizin söylediginiz türden bir konuşma olmadı. Biz kendisinden bölgeyi nasıl gördügünü anlalma.sını isledik" dedi. Bir başka gazetecinin, "Yani arabuluculuktan söz etmedi mi?" şeklinde üstelemesi Uzerine, bu yetkili "Hayır" dedi. Bir diğer gazeteci de, Başbakan özal'ın ABDlran ilişjdlcrinin normalleşmesini savunduğunu hatırlatması Uzerine aynı yetkili, "Sayın Özal, ABDİran arasındaki ilişkiyi önemli gördügünü söylemekle yetindi" dedi. "Başkan Reagan, bu konuda ne dedi?" sorusu sorulduğunda ABD'li yetkili, "Başkan, ABDtran ilişkisinin önemine bakmamız gerektiğini söyledi" diye konuştu. ÖZAL'A GÖRE IRAK GÜÇ DURUMDA Mİ? ABD'li yetkili, açıklamaları sırasında Başbakan Turgut özal'ın, Irak'ın savaşlaki durumunu zayıf bulmadığını ima etmesi dikkat çekti. Iranlrak savaşı hakkındaki görüş alışverişinin nasıl bir tablo ortaya çıkardığı sorulduğunda, ABD'li bir yetkili, aynen şunları söyledi: "Ne yenen, ne de yenllen olan bir çözüm anyorsanız, mevcut durumda bir şekilde bir dengcnin bulunması gerekir. Ancak Irak larafında bu denge gözükmüyor. Büyük ya da küçük herhangi bir Irak zaferi olmadı. Türkiye ve ABD, savaşın kaybeden ve kazanan olmadan sonuçlanması konusunda aynı görüşü paylaşıyorlar. Bu konu görüşmede gündeme geldi" dedi. AMERİKALI GAZETECİNİN İHIKUMU ABD'li yetkili, Türkiye'nin, VVall Street Journal muhabiri Gcrald Seib'in serbest bırakılmasında bir rol oynayıp oynamadığı sorulduğunda da, "Bilmiyorum. Ama anladıgım kadarıyla Türkiye'nin bir rolü olmadı" şeklinde konuştu. Amerikan tarafı görüşmede, TürkYunan ilişkileri ve Kıbrıs sorununun ele alınmadığım belirtti. Yunan lobisinden Kongre atağı TANJU AKERSON WASHINGTON Başbakan Turgut Özal'ın ABD'yi ziyareti sırasında Yunan lobisinin kongrede Türkiye'ye karşı yoğun bir kampanya başlattığı gözleniyor. Amerikan Yunan dernekleri örgütünün önde gelen kişileri kongre kulislerinde oldukça hareketli bir çalışma içine girerlerken ilk aşamada Türkiye'ye verilmesi istenen ck yardıma ilgili komisyonda karşı çıkılması sağlandı.. Temsilciler Meclisi Dış llişkiler Altkomisyonu hazırlık toplantısında Reagan yönetiminin 1987 bütçesi çerçevesinde bazı ülkelere verilmesini istediği ek yardım göruşülürken bazı üyeler Türkiye'ye sert bir biçimde çattılar.. Bu üyeler Kıbrıs'ta askeri gücünü arttırdığı gerekçesiyle Türkiye'ye hiçbir biçimde ek yardım verilmemesini istediler.. foplantıyı değerlendiren gözlemciler Türkiye'ye ek yardımın zaten bütçe açığı nedeniyle yeni bir fon çıkartılmasına gönüllü olmayan komisyon üyelerinin tümü açısından olumsuz bir havaya girdiğini belirtiyor. Reagan yönetimi Türkiye'ye bu yıl gerçekleşen 490 milyon dolarlık askeri yardıma ek olarak 125 milyon dolarlık tUmü bağış bir fon daha verilmesini kongreden istcrken, 125 milyon dolarlıkek yardım tehlikede ABD'li gazetecı ısviçre Büyükelçiüği9nde Yunanistan için böyle bir ek yardım talep etmemiş bulunuyor... Bu gelişmeye paralel olarak Yunan yanlısı bazı milletvekillerinin Dışişleri Bakanı George Shultz'a Türkiye'ye karşı nitelikte 3 mektup daha gönderdikleri bildirildi. Mektuplarda milletvekillerinin Kıbrıs nedeniyle Türkiye1yi eleştirdikleri ve Shultz'dan bu konuda ABD yönetiminin Türkiye'ye karşı tavır almasını istedikleri belirtildi. Yunan lobisinin kongre düzeyinde yürüttüğü çalışmalar çerçcvesinde Türkiye'yi çok rahatsız eden Ermeni soykırımı tasarısını da sıcak bir hale getirmeyi perde arkasından körüklediği öne sürülüyor.. Halen bir kısım milletvekili tarafından imzalanmış bulunan yeni Ermeni tasarısının bugünlerde kongre gündemine gctirilerek işleme konacağı söylentileri yoğun bir biçimde kulislere yayılmış bulunuyor. Bazı kongre kaynakları bu ortamda Ermeni tasarısının gerçekleşme şansı olmadığını, bunu önergeyi hazırlayanların da bildiğini, ancak söz konusu tasarıyı en azından kulislerde sıcak tutmanın bile Türkiye'yi rahatsız edici bir etken oluşturması açısından yararlı gördükleıini belirtiyor. Tahran Büyükelçimiz Volkan Vural, 'özal'ın mesajmı Muayyeri aracüığıyla tran Başbakanı'na ileltim sorgulanması zaten tamamlanmış olduğundan serbest bırakıldı' dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Iran'da geçen hafta sonundan bu yana gözaltında bulundurulan ABD'li gazeteci Gerald Seib önceki gün lsviçre Büyükelçiliği'ne teslim edildi. Türkiye'nin Tahran Büyükelçisi Volkan Vural ABD'li gazetecinin şu anda serbest olduğunu, ancak henüz lran'dan çıkış yapmadığını bildirdi. Volkan Vural şöyle dedi: "Sayın Başbakanımız ABD'li gazeteciyi daha önceden tanıyormuş, galiba bir kaç kez bu gazeteci Türkiye'ye de gelip gitmiş. Sayın Başbakan beni aradı ve tamamen in.sani olan nedenlerden dolayı, bu gazetecinin serbest bırakılması için mesajını tran Başbakanı'na iletmemi istedi. Ben de bu mesajı, tran Başbakan Yardımcısı Muayyeri aracılığıyla ileltim. Daha sonra öğrendigime göre, ben bu girişimlerde bulunurken, ABD'li gazetecinin sorgulaması zaten tamamlanmış olduğundan, Seib serbest bırakıldı." ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞtPAL (Baştara/ı 16. Sayfada) listinli lider, yapılamayan Zirve'yc Hüsnü Mübarek'in de alınması için kulis yürütüyordu. Yine de, Kuveyl Zirvesi'nde Arafat ile Kral Hüseyin arasında nisbi bir düzelme sağlandı ve Batı Yakası ve Gazze'ye yapılacak yardımlardan sorunılu tJrdiinHlistin Ortak Komilesi'nin canlandınlmasına karar verildi Böylece, Israil'in FKÖ'yü aradan çıkararak lılislııı halkının ü/.crindeki sorumluluğu Ürdiin ile paylaşma politikasının önüne bir ölçüde sel vekilnıiş oldu. Bunun yani sıra Ce/ayir Cıınıhurbaşkanı Sadli Bcncedid, Suriye Dev lct Başkanı Hafız Esad, Ürdün Kralı Hüscyin, S. Arabistan Kralı Kahd vt Kuveyl Emiri Seyh Cabir arasında gcrçekleşeıı "Mini Arap Zirvcsi"ni ise, gelecekteki bir "Arap konsansüsü" yolıında atılmış bir adım olarak görebilmck mümkün. Islam dilnyasının bu jeopolilik özelliği, bu gruba üç yıl sonra Seııtgal'de Iran'ın katılnıası halinde, herhalde daha da beliıginleşetek. Bir anlamda, 6. Zirve'nin Arap olmayan bir siyah Al'rika ülkesinde, Senegal'de yapılaeak olnıası bile bu olguya işareı cdiyor. Siyah Senegal, Islam âletninin renkli, çoğulcu özelliği kadar Türk iye'nin dış politikasının "çok renkli" olması gercğini simgelemeli. İETT serbest dolaşım kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. ZirvedeABD "Birinci kaptan olarak" SORU: Dört yıl sureli Yüksek Denlzcillk Okulu Gttverte BölUmii mezunuyum. Kamu kesiminde 29 yildan fazla çeşltli görevlerde calışüm. Bu görev süremin 13 ydı birinci kaptan olarak sttvarUikte geçti. 3 yd da, enspektöriük yaptıkUn sonra 1981 ydı temmuz ayında 1. derecenln 4. kademesinden emckli oldum. (Biz, ticaret gemilerinde çalısanlann nuuüesef itibari hlzmetimiz yoktur.) Kaptanlık vc cnspcktörluk tamamen teknik bir iş olduğu halde, her nedense blzler "teknik hizmetler sınıfı"na değil de "genel idare hizmetleri sınıfı"na alındık. Verdiğim bilgilerin ışığında 1 Ocak 1987'den sonra ve yeni düzenlemede "ek gösterge" ve emekli maasımı bilmek istiyorum. İSTANBUL YANIT 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın kapsamına giren "kurumlarda yönetim, icra, büro ve benzeri hizmetleri gören'Merle gene aynı yasa ile saptanan "diğer sınıflara girmeyen memurlar genel idare hizmetleri sınıfını" oluşturmaktadır. Bu nedenle kaptan, çarkçı ve gemi adamlarına "teknik hizmetler sınıfı"nda belirtilen meslek gruplarında yer verilmediğinden "genel idaıe hizmetleri sınıfı"na alınmışlardır. Kaptan, çarkçı ve gemi adamları genel idari hizmetleri sırufına alınmakla birlikte "tahsisli ek gösterge belirlenmemiş olanlar" kapsamına alınmış ve 1987 yılı için 1. derecenin kademelerinden ayhk alanlara +900 ek gösterge verilmesi öngörülmüştür. Oysa ki, teknik hizmetler sınıfına alınmış olsalardı kendilerine 1987 yılı için +1.200 ek gösterge uygulanacaktı. Verdiğiniz bilgilere göre ocak 1987 emekli aylığmızın hesabı: 1.400 (1. derece 4. kademe gösterge sayısı) +900 (ek gösterge) = 2.300 (toplam gösterge) x 66 katsayı = 151.800 (emekli aylığına esas tutar) 151.800 x % 74 (29 yıl hizmet karşılığı oran): 112.332 TL. 151.800 x % 1/12 x 3 (3 ay karşılığı): 379 TL. 1/4'ün +900 ek gösterge (29 yıl 3 ay karşılığı) 112.7H TL. Ocak 1987 sosyal yardım zammı 30.000 TL. Toplam emekli aylığı 142.711 TL 142.711x3 = 428.133 TL. (OcakŞubatMart 1987 toplam 3 ayhk) Görüşme kapsanüı geçmedi rüfmenin bu bolümü akademisyenlerin "jeopotitik tahlil" dedıklen tiirdendi.. Amerikalı yetkili, "Derkensaat 10.30 oldu ve görüşme bitti" dedi. Kısalığma ve kapsamlı geçmemesine karşılık özal, yine de Reagan' myanından memnun çıktı. Başbakan özal, Beyaz Saray'dan ayrılırken gazetecilere, "Çok mutluyum. Zaman kısaydı ama yararlı geçtl" dedi. Bu arada özal'ın Beyaz Saray muhabirlerine yaptığı açıklama sırasında tngilizce hataları yaptığı dikkat çekti. örneğin, tngilizcede genellikle maddeler için kullamlan "smaUi" (küçükazj sıfatını zamanın kısalığını anlatmak için soyut bir kavramda kullandı. Kendisine yakın kaynaklar Başbakanın görüşmeden aldığı sonuçtan ve Amerikan tarafının katılım düzeyin (Baftarafı 1. Sayfada) A. SERMET SUBAŞI den memnun olduğunu, Başkan Reagan'ın Türkiye'nin Ortadoğu'daki tecrübe ve bilgisıne önem verdiğini hissettirdiğini kaydettiler. Alınan bilgilere göre, Reagan, özal'ın izlediği ekonomik politikaları "hararttll" ifadelerle Ovdü ve hatta konuşmasının bir yerinde "Ekonomide devlet müdahalesinin kaldınlmasında slz blzden daha da süratli gidiyonunuz" dedi. Bu arada Başbakan özal, Türkiye'nin Ortadoğu 'daki barışçı rolünü anlatırken, Türkiye'den KOrfez ülkelerine boru hattıyla su taşımaprojesinden de söz etti. Reagan, özal'ın projesini ılgiyle karşıladı. özal. dün Reagan'la görüştükten sonra zamanının önemli bir bölümünü Amerikalı işadamlarıyla görüşerek geçirdi. Türkiye'de de şube açan "Mac Donald" hamburger firmasının yöneticileri dün özal'ı kaldığı Madison Oteli'nde ziyaret etliler. Bir diğer ziyaretçi de Boeing firmasının Başkan Yardımcısı Alberecht oldu. Bu arada geçen yıl Bulgaristan'dan kaçan Türk asıllı milletvekili tsmail Ibişoğlu da, özal'ı otelde ziyaret etti. Diğer yandan özal'ın önceki gün New York 'ta bankacılarla yediği yemekte ANAP'ın 1988 seçimlerini kazanacağı yolunda kesin ifadeler kullandığı öğrenildi. ANAP'ın ara seçimlerdeki gerilemesinin Batılı mali kuruluşlarda yarattığı soru işaretlerini gidermeye çalışan özal, ANAP hükümetinin güçlü olduğunu belirterek, "Durumumuz sağlamdır. 198S seçimlerini mutlak çoğunlukla kazanacağız. tndişe etmiyoruz " şeklinde konuştu. Yatılı, deneyimli, ev işlerindc yardımcı bayan. 143 65 30
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle