Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Demirel kafa körlüğüne, düşünce körelmesine karşı hiçbir önlem almadı ve almayı düşünmedi. •** Gelelim Saym Turgut özal'a: Demirel, politikacı olarak nasıl bir DP yetiştinnesi ise, özal da yine politikacı olarak bir AP yetiştirmesidir. Gerçi göâlü eski MSP'de idi, ama kendisinin ve kardeşlerinin çıkarlarım 12 Eylül felsefesi ve ANAP yönunde gördü. Demirel, DP iktidannın "su müdürlüğünde", Özal ise AP iktidannın "Planlama Müsteşarlığı"nda geliştiler. Şu halde Süleyman Bey, Turgut Bey'in "siyasal agabeyi" durumundadır. Ama o iktidaıa gelince, DP'lüere nasıl "boş verdiyse", Turgut Bey de rastlantısal iktidan döneminde Süleyman Bey'e öylece sırt çevirdi. Bununla da kalmadı, onun siyasal yaşamına tümüyle son vermek için anayasal yasaklann sürmesi doğnıltusunda elinden geleni yaptı; seçim konuşmalannda da hep eskiyi, yani kendisine siyasal ağabeylik etmiş olan Demirel'in iktidar dönemini kötüledi. Ecevit'e hiç sataşmadı, onu korudu ve okşaya okşaya politik yaşamdan sildi. Vaktiyle Demokratik Parti'yi kurup kendisine küfürler savuran kitnı sağcı politikacılarla bile yeniden işbirliği yapacak kadar politik esnekliğe ve hoşgörüye sahip olan Demirel'in de sabır bardağını taşırdı ve Demirel, son milletvekili seçimlerinde özal'a karşı kıyasıya bir seçim savaşımı verdi. Ne var ki, bir kez elektronik hesaplara dayalı yeni Seçim Yasası kabul edilmiş, işnisten geçmiş ve atı alan Üsküdar'a ulaşmıştı. özal, "siyasal ağabeyi" Demirel'in politik defterini de, "çağ atlayan" elektronik kumazlığı ile dürdü. Bakalım kendisini hangi yazgı bekliyor!.. ••• Izin verirseniz biraz da Saym Ecevit'ten söz edeyim: Onun babası Doktor Fahri Ecevit, Ankara Hukuk Fakültesi'nde bizim "adli tıp" profesörümüzdü. Fakülteyi ve Avrupa'daki doktora öğrenimini bitirip yurda dönerek, tstanbul Hukuk Fakültesi'ne doçent atandıktan sonra, rahmetli Profesör Fahri Ecevit, aramızdaki "kürsü mesafesi"ni kaldırdı, dost olduk. Sevecen, güleryüzlü, şakacı, alçakgönullü, dürüst ve tam anlamıyla dost bir insandı. Ne yazık ki, çok erken gitti. 27 Mayıs 1960 Devrimi'nden sonra kurulan Temsilciler Meclisi'nde oğlu Bülent Ecevit'e her rastlayışımda, "Hocazadem" diye seslenmisimdir. CHP içinde rahmetli Ismet tnönü ile Bülent Ecevit arasında doğan anlaşmazlıkta Ecevit'i haklı gördüm ve bazüannca onun komünistükle suçlanmasını çok haksız bulduğum için uzaktan da olsakendisini gönlümk ve kalemimle destekledim. Aynca Ecevit'in Zürih Garanti Antlaşması'na dayanarak diplomasi yeteneklerini yerinde ve zamanında kullanıp, Kıbns'a banş gücü göndermekte çekinrheyen, kararlı bir devlet adamı niteliği taşıdığım beUrttim. Yine söylüyonım, bu müdahale olmasaydı, vatanımızın böğrune doğru bir süngü gibi uzanmış, incecik burnu ile Kıbns bugün bir Yunan adası olacaktı. TBMM'de Meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, o zamanki iki büyük parti olan CHP ve AP arasındaki anlaşmazlıkta da hep Demirel'i haksız buldum ve düşündüklerimi bu sütunlarda açıklamaktan geri durmadım. Gel gelelim, geçen haftaki seçimlerde Ecevit'in 12 Eylül felsefesinin uygulayıcısı ANAP'ın işine yarayan bencil tutumunu hiçbir yönden onaylama olanağı yoktu. Hele vaktiyle haksız olarak kodaha iyi düşiinebUiyonım." Cç Llder HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU ANAP'ın daha doğrusu, 12 Eylul felsefesinin yeni Seçim Yasası'na koyduğu türlO engelleri engelli koşularda olduğu gibi atlaya atlaya yapılan ivedi seçimler, çok şükür geçen hafta bugün oldu bitti. Oy kullanan halkımızın üçte birinin oyu ilc seçilenler, geri kalan üçte ikiyi ve bütün yurttaşlanmızı beş yü daha yönetecek ve bunun adına da "çağdaş demokrasi" denecek! ÜDcemiz için hayırlı uğurlu olsun... Koşuya katılan herkes, Sayın Demirel'in deyişiyle; "Kesilip önlerine dökülen saçlannı gördü." Bir bakıma "takke düştü, kel göründü" de diyebiliriz. Buradaki "kellik", dcmokrasilere zaman zaman musallat olan tek parti diktatörlüğünün kelliği olabilir. Düeyelim ki, öyle olmasın ve her işlem hukuka bağlı devlet felsefesine göre yürütülsttn! Geçen pazardan beri gülen güldü, aglayan ağladı; kızan kızdı, küsen kttstü ve sonunda ortabk az çok duruldu. Bu durgunluktan yararlanarak Detnirel, özal ve Ecevit hakkındaki baa gözlemlerimi sergilemek istiyorum. *** tlkin Sayın Süleyman Demirel'den başlayahm: Hazretin hükümet başında bulunduğu dönemlerde iktidan kendi isteğiyle bıraktığı hiç görülmedi; iktidar onun elinden 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980'de olmak üzere, iki kez zorla abndı. Gerçi 1970'in sonlanna doğru bir seçimi kaybederek muhalefete düştü, ama iktidar partisi olan CHP'yi pek çabuk düşürdü ve yeniden iktidara geçti. Askeri darbeler hep 12'li günlerde ve kendisinin iktidarda bulunduğu zamanlarda olduğuna göre, demek 12 sayısı kendisi için pek uğurlu değil. Sayılann uğunı ve uğursuzluğu heTkese göre degişiyor. örneğin 13 bana uğurlu gelir, yatakiı trende hep 13 sayüı kompartımanı alır ve rahat uyurum; çünkil onda yatak tekerlek üstünde değildir. Süleyman Bey'e 27 sayısı pek uğurlu gelmişti. Çünkü yedeksubayhğını bir 27 Mayıs albayının korumacılığı ile çok rahat atlatmış ve "su müdürlüğünden" başbakanlık koltuğuna da 27 Mayıs Anayasası sayesinde sıçramıştı. Ne yaak ki 27 sayısında yatan uğurunun değerini bilmedi ve iktidan döneminde 27 Mayıs Anayasası'nın ruhunu anlamaya hiç yanaşmadı ve bu yasayı hiçbir zaman gereği gibi uygulamadı. Yasama ve yürütme işlemlerinde yargısal denetime neredeyse düşman kesildi. Hele anayasanın sosyal hükümlerini tam olarak uygulamak için hiç mi hiç çaba harcamadı. Toplumdaki huzursuzluklar onu tedirgin etmedi. "Yürüyüşle kaldırımlar aşınmaz" dedi ve toplu yüriiyüşlerin temeünde yatan sosyal nedenleri araştırmadı. Birlikte resim çektirdiği Amerikalı "büyük dost!"larına çok güvendi. 1%5'te büyük çoğunlukla iktidara gelir gelmez, daha ayağının tozunu silmeden, "Ozgtlrlükleri Koruma Yasası" adı altında bir, "özgürlükleri boğma tasansı" hazırlatarak, 27 Mayıs Anayasası'nın hükümlerini dolaylı yoldan felce uğratmak istedi. Gerçi bunu başaramadı, ama 27 sayısımn kendisi için taşıdığı uğunı uğursuzluğa dönüştürdü; 12'lerin uğursuzluğu da eklenince, siyasal uğursuzluk katmerlendi ve kendisini dokuz yıl ara ile iki kez iktidardan yuvarladı. Haydi birincisini acemiliğin uğursuzluğu sayaiım, ama ikincisine ne diyelim?.. Kitlelerin gösteri yürüyüşlerinde ayak seslerini duymadığı gibi, faşizmin ayak seslerini de duymadı. Fransızlar: "Devlet yönetmek, ozağı gönne sanabdır" derler. "uzak"tan vazgeçtik, yakını bile göremeyenler ülke yönetimine soyunursa, sonunda işte böyle olur halimiz. DP iktidannın felsefesini benimseyip sürdüren Süleyman Bey, o iktidar döneminde genç bir "su mühendisi" olarak yetişmişti. CelaJ Bayar, ondan söz ederken, "Şu bizim su mühendisi'1 dermiş. Ama DP'nin yetiştinnesi olan Sayın Demirel'in, DP'lilerin ölülerine de dirüerine de hiçbir yaran ve yardımı dokunmadı; herkes eski yerinde yatıyor. Oysa iktidan onun elinden zorla alanlar, Atatürk dcvrimine ilk darbeyi vuran ve iktidan süresince bu devrimden ödün üstüne ödün veren Celal Bayar'ın cenaze arabasını Harbiyeülere çektirdiler ve onu devlet töreniyle Umurbey köyündeki "amt kabri"ne "âlâyı vâlâ" ile yerleştirdiler, göğüslerini şişirip, "Atatürkçüyüz" diye haykıra haykıra! Ziya Paşa'mn, "Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şakşu görünürriitbeitklı eserinde" dizelerini kaç kişi biliyor günümüzde? "Atatürk" diye diye Atatürkçülüğü öldürüyorlar, sözunü bu sütunlarda ilk kez yazmamızın üzerinden,çeyrek yüzyılı aşkın bir zaman geçti. Aynı eylem bütün yoğunluğu ile şimdi de sürüyor. Onceki gün Bayar Menderes, dün Süleyman Demirel ve bunlann takımlan, bugün de 12 Eylülcüler ve özaküar, hep Atatürk devriminin ters doğrultusunda buluştular. 27 Mayıs Anayasası, AtatUrkçü ışıkla doluydu. Türk halkını radyoaktif ışınlan geçirmeyen kalın bir kurşun tabakası gibi kaplayan bilisizlik ve bağnazlık zırhım delerek, Atatürk devrimciliğinin ışığını geniş yığınlara ulaştırmak amacını güdüyordu anayasa. Uzun süren iktidan döneminde Sayın Demirel'in eline, bu anayasayı uygulamak gibi büyük bir hizmet fırsatı geçmişti. Ne yazık ki bu da ters doğrultuda işledi ve halkın kafasını kaplayan ışık geçirmez zırh, ülkeyi bir örümcek ağı gibi saran türlü tarikatlar araöhğıyla, Demirel zamarunda daha da kalınlaştınldı; birçok zekâ karanhkta kaldı; bunlar "körelmiş zekâ" olarak hâlâ kararlıkta yaşamaktadır. Daha da kötüsü, yurdumuzun hemen her koşesindeki Kuran kurslarında küçük yavrulanmıza her gün Arapça "karanhk aşısı" uygulanmakta, körpe zekâlar bu karanlıkla yoğrulmaktadır. öte dünyaya dönük mezar karanlığıdır bu. Oysa bu kurslar, Türkçe olarak ışıkh bir düşünce aşısına dönüştürüJebilirdi. Kafa körlüğü, göz körlüğünden bin kat kötüdür çünkü. Görme duyusundan yoksun olan aydın yazar Ziya Mısırh, Işıksız Yasantılar adlı kitabında, (Hüsnütabiat Matbaası, Istanbul 1979) kendisi gibi gözlerinden yoksun bir arkadaşırun şu sözlerini bi münistlikle suçlanmanın tedirginliğini, hatta acısım yasadığı halde, bu kez kendisinin SHP'ye, dolayh yoldan, aynı suçlamayı yöneltmesi ve böylece kararsız sosyal demokrat eğilimli yurttaşlann oylanm sağ partilere kazandıracak bir ruzgâr estirmesi aklın alacağı işlerden değildi. Demek ki, parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini aylarca sürüncemede bırakıp, 12 Eylül faşizmine yol açan inatlaşmada yalnız Demirel değil, Ecevit de aym derecede sorumlu idi. Dısanda tezgâhlanıp ayaklarımn dibine kadar sokulan karşıdevrim niteliğindeki antidemokratik askeri müdahaleyi görmemekte bu iki lider, sanki yanş ettiler. Tercüman Gazetesi'nde, Tarabya Oteli'nde düzenlenen ve o tarihte bir kuvvet komutanı görev ve sorumluluğundaki hava paşası Orgeneral Tahsin Şahinkaya'run başan telgrafı ile kutlanan "Kuvvetli lcra Sernineri"nden sonra, ülkemizin demokratik haklar bakımından karanhk bir dönemin esiğinde olduğunu bu sütunlarda birçok kez belirtmemize karşın, CHPAP zıtlaşması sürilp gitti ve siyasal yasamımız, göz göre göre yeni bir bunalıma sürüklendi. Demokrasi tarihimiz bu iki lideri hiç mi hiç bağışlamay acaktır. Saym Bülent Ecevit'in geçen hafta yapüan seçimlerde, sosyal demokratlan bölücü tutum ve davranışı da hiçbir zaman bağışlanamaz. Istifa, kişisel niteliklidir, Ecevit'in yalnız sosyal demokraside değil, ülkemizin demokrasi tarihinde açtığı derin yarayı onaramaz ve bu konudaki tarihsel sorumluluğun uzerine sünger cekemez. Denecek ki, işte oylann toplamı meydanda. Eğer DSP, SHP ile birleşseydi bile çoğunluğu sağlayamayacakü. Bu matematiksel mantık doğru değil. Eğer birleşselerdi parlamentoda çok güçlü bir sosyal demokrat muhalefet oluşturacaklar ve demokrasinin tökezlemeden yürümesine yardımcı olacaklardı. Üstelik bu iki partinin birlikte olması ve liderlerinin de dostluk havası içinde birbirini onaylayıp, destekleyen bir seçim kampanyası yürütmeleri, hiç kuşkusuz sosyal demokrasiye karşı halkta genel bir güven yaratacak ve birleşik parti, şimdiki oylannın toplamından daha fazla oy alarak, belki de sosyal demokrasi iktidanm kurabileceklerdi. özal'm tuzağına düşen, SHP'nin olgun ve başanlı lideri Sayın Erdal tnönü değil, Sayın Ecevit'in ta kendisi olmuştur. Barajı aşamayan öteki partilerden söz etmek yararsız. Şimdi önemli olan nokta, iktidar partisinin bundan sonraki tutumudur. Umalım ki "cağ atlama"mn Umman Sultanlığı'nda ya da petrol zengini Körfez şeyhliklerinde olduğu gibi, görkemli oteller, montaj fabrikalan, petrol rafınerileri, deniz suyunu antma tesisleri, geniş otoyollan yapmakla değil, her şeyden önce; çağa dönük, özgür düşünceli kafa yetiştirmekle, bilime, kültüre, özgür düşttnceye ve insan haklanna değer vermekle mümkün olabüeceğinin bilincine varsınlar ve bizler de 5 yülık yeni iktidarlan döneminde kendilerine eleştiri değil, övgü düzelim. ANAP'ın hukuk devleti ve insan haklan konusundaki zihniyeti, özellikle fonların Sayıştay ve parlamento denetiminden kaçınhnası, eğer bundan böyle de sürerse, o zaman da, bugüne değin olduğu gibi, eleştiri ve uyanlanrnızı ekslk etmeyecegiz. Yeni iktidarlan dönemindeki bu ilk yazınuzda bütün dilegimiz, iyiniyetli uyan ve eleştirileri anlayışla karşüamalan ve bunlardan yararlanmaya çalışmalarıdır. PENCERE Dünya Rekoru 6 ARALIK 1987 Sayı soyuttur; somuta dönüştüğünde ete kemiğe bürünür, bir başka ağırlık kazanır. 15 dediğimiz zaman vurguladığımız, bir sayıdır; ama 15 elma, 15 simit, 15 fil, 15 gemi, 15 tank, 15 sinek, 15 yaprak, 15 yaşında kız, 15 kitap, 15 yıl hapis denince anlam her birinde değişir; ayrı nitelikler sergiler. Kimi buluşmada 15 dakika gecikme önemli sayılır; ya bir insanın bir yazısı yüzünden 15 yıl hapse mahkum olması ne demektir? • Sayılar kimi zaman insanın gözünü açar; bir gerçeği kişinin suratına tokat gibi çarpar. Metris Askeri Cezaevi E16 nolu koğuştan Ve// Yılmaz, Osman Taş ve Mustafa Yıldırımtürk'ün yazmış oldukları mektupta her insanı düşündürecek sayılar var. Dort duvar arasından bize seslenen meslektaş'anmız diyoriar ki: "Saym İlhan Selçuk, Bizler üç basın mensubu olarak TCK'nın 142, 159, 311 ve 312. maddelerini ihlal ettiğimiz gerekçesiyle tek tek, yüzlerce yıllık hapis cezasına çarptırıldık. Ve mahkum edilmiş gazeteciler olarak halen Metris Askeri Cezaevi'nde bulunuyoruz. Tutukluluğumuz yedi yıldan bu yana sürüyor. Turkiye'de basın özgurlüğü, düşünce ve düşünce açıklama özgürlüğü demir parmaktıklar arkasında yüzlerce yıllık hapis cezalanyla karşılanıyor. Basın özgürlüğü, düşünce açıklama özgürlüğü gibi bir hakkı fiilen kullanmanın bedeli işkence, baskı, askeri mahkemelerde yargılanma ve sonuçta yüzlerce yılla ölçülebilen hapis cezası ile eşitleniyor. Bugün Turkiye'de onlarca kişi, sadece düşünce, basın özgüriüğü hakkını kullandıklan için, 1980'den bu yana cezaevlerinde tutuluyor. 12 Eylül 1980 öncesinde yayımlanan 4 günlük gazete ve 20 derginin sorumlu yazı işleri müdürtüğünü ve yazarhğını yapan 50'nin uzerinde kişi hakkında 404 dava açıldı. 5 kişi de yayımladıkları kitaplardan dolayı, aynca mahkum edildi. Hakkında dava açılan 50 kişinin 32'si ile ilgili verilen hapis cezalan yüksek mahkemece, Yargıtay'ca onandı. 32 kişi ile ilgili onanan hapis cezalan toplamı bugün 2500 yıl gibi yüksek bir rakama ulaşıyor. Yüksek mahkemece onanan bu 2500 yıllık hapis cezasmın yaklaşık üçte biri, 750 yıllık bölümü bu mektuba imza koyanlardan Veli Yılmaz'ın onanan hapis cezası toplamını oluşturuyor. 2500 yıllık toptam cezanın 660 yılı aynı dergide yazı işleri müdürtüğü yapan Osman Taş'a, 155 yılı ise gene aynı derginin yazı işleri müdürierinden Mustafa Yıldırımturk'e ait." •k ze aktarmaktadır: "Muduyum, çünkü evrende soz konusu edUen çMdnükleri görmüyorum. Yaşamaanı biliyoraak bizim evrenimizdeki güzellige gölgc dâşmez. Bakıp da gönneyen (sagfaun göziiileriıı) geceleri daha uzundur. Böyle yaşamaktansa görmez olmayı yeglcrim (...) YüregimJn neden çarpttfuu eflerimle daka ryi ttaynyonun, usumdaki yaşam kavnunının aynnblannı bu ışıksız evrenimde EVET/HAYIR "Çarşamba Sfiyleşileri" AKBAL Basında yeni alternatif. TEKİN YAYINEVİ A EMEK SAVAŞ VE NÜKLEERİNSANLARİ Er/ER ARSLAN' "Bağmtaaük, uluaçuluk ye da mUtty&çtHk, Insanlanmaın çtkark k i k M $ h y toptomolmjn.bfrtBkdunpolsun.Oradakardeşkardetyaşayalım, savaş oknasın fHan. Bunlat büyük ktoaHer... Insanbğm kaç yuzyrikk ideaH, ama bunun koşuiu var. Bu, btyie temennlyatta falan otmaz. Bunun koşulu oştt olmak, ulustann arasmdakl gelfşmlsllk 1arkmm kaktnimasıdH: Onu kaJdnmadan tak dunya kurarsanız, btzler o dunyada Vdnci amıt vatandaşlar oluruz. Eştt muameie gOrmeyip, h Ç u Ç gu t t ^ O k k k h t t k k Prof. Sadun Aren'in bu sâzlerine kimse kanlmamaziık edemez. Ukıslann birbirine oşitliği gerçskten de gelişmişlik farkının ortadan kalkmasıyta olur. Yalnız uluslararasında değil, kişiler arasında da böyte değil mklir? Zenginle yoksul aynı yasal haklara sahiptirter, yasa karçtsında eştttirler Ama bu eşitilk kâğrt uzerinde kalan bir eşttliktir, böyle bir yaşamda eşitlik yoktur. Siz başka 01keterden boyuna borç Istryoreunuz alıyoreunuz, sonra da onun feizini bile güç öduyorsunuz, o zaman nasıl onunla eşit sayabilirsiniz kendinizi... Mülkiyrtlter Birijği Vakfı'nın ••Çaraamba Styeşiierr adlı bir derlemesi çıkt. Müikiyeliler Birtiği salonunda yapdan konuşmalan bir araya getirmişler. Birbirinden ilginç ve yarartıtonusmalar...Prof. Sadun Arenin yukandaki sözJerini 26 Mart 1986'da yapbğı konuşmasından aldım. Aren, yabancı sermaye ile dış kredi konusunda aydınlatıct bir yorum yapmış: "Turkiye İçin yabancı sermaye, bugun >ç*ı acü bir teNike değHOir, bizl sapMramaz. KaUanmanm bir araaohrakbeğmısakkyatKzazgetşrnişutoBİerkfrgemkMdkGeKşmls OtoBterin bağunaakğa gerekaktimieri yoktur. Nasıl özgür bir kysamntagurluğegerekskiimi yoksa... Ama özgunuğu ahnmış insanm Ozgurtuğe gerekainlmi varchr. Onun İçin az geHşmiş ülkeierin bağnwzl^gereksinlmlehvardt:Çunkuo,onlamgetşm^ CK*r ve sarbdırf' Aren, daha çok dış krediyi teMikeli buluyor. "Bir kereborçhıyuz. Cari ekonomlk tşleyişi sünMrmek <p*» borç almaya mecburuz. yani borçhJsunuzdur da getrintz gMertnizi karykyordur, t H b k k * ö ^ k ^ ğ b ö g^ d ğg B B g l l d d u ç ^ y mtyor ve buovrM hayat dhayimlzj surMrebilrr^ kfr t* buçuk mltyar dotar dvarmda dış borçlanmaya ihtiyacumz var net olarak. Buda bağKnaabğızedeieyen birdurumdur. Çunkü sizekrediyi veren Insantar, bunun koşulunu da koyahar. Şunu yapamazsm, teknok^yi abyte yapamazsm dryoriar" MOMdyefller Birtiğl Vakfı yayınlannda çtkan Çarşamba SöyieşHorfnöe daha birçok ilginç konusmalar var. Hangi birinden söz etmeli? Reha Isvan "Eğitim ve SuçCeza llişkisi"ni, Erbil Tuşalp "Demokrasi ve Insan HaWan"rn, Abdullah BaştOrk "Demokrasi ve Serv dlkal özgürlükteri", M. Ali Birand "OrduSMI ilişkileri"ni, ilber Ortayh "Ortodoks Kiiisesi"ni, Halit Çateok "Çağdaş Hukuk ve ölüm Cezası"nı, Tbktamış Ateş 'Turk Demokrasisinin Işleyişindeki Aksakhldar ve Sorunlar"ını anlatmış... ismail Cem, M. Tali öngören, Korkut Boratav, öztin Akguc, Erdoğan Soral, Musa Ozdemir, Yalçın Kuçuk ve Can YüceCin de kendi ilgi alanlannı tçeren konuşmalan var. Birkaç gündur elimden duşüremiyorum "Çarşamba SöylesKerf"ni... MOIIdyeiller Birtiği yönetidleri bu konuşmalann hiç değilse bir bölumünu okurtara sunmakla yararlı bir iş yapmışlar. Konuşmalan dinlemeye gelenlerin sayısı azdır, ama bunlar kttaplasınca kabct bekjedeğeri kazanır. Halit Çetenkin ölum cezalan konusunda verdiği bikjier,toplumcahepimizi ügHendrtyor. ölum cezasmın çağdışı bir ceza olduğunu söyleyen Çelenk, NATO ulketeri arasında ölüm cezasmın yalnız Turkiye'de uygulandığını söylüyor. Pek çok B8H ülkesl, ölum cezaanı yiOar önce katdırmış. Çelenk, Prof. ErenV In bir sozunO nakJedlyor "HernaMe Ottrn cezası, aNak ömeğivermez. BHakis, hattan arriakmı tahrip eder, vahşeti ve kana susamayı tahrg<eder, krtikam duygusunubesler... Cmayoöerekarşı toplumu artcak Olum cezastnın kurtarabileceği yolundaki Inanış, batıl bir inanıstırf "Çarsamba Scyfesfls/Tnin önsözunde, Birlik Başkanı Alper Aktan, bu konuşmaJardan "satonun kOçOklOğu nedeni ile sınırlı sayıda izteyteinin yaraf1anabikJigi"ni, betdenen eüdlenmenin tam olarak sağlanabilmesi için bunlann yayımlanmasının bir zorunluluk olarak ortaya çtktıgını, bundan sonra butOn söyieşiledn kitap hallnde okurtara sunulacağını söylüyor. Değisik konular, değişik gorOsler, değislk dOşuncater, ama hepsi bilimin OstunlOğOne, demokrasinln yüceliğine, karşılıklı tarnşmanın önemine inanmış aydınlann aöyleşileri... Bunlan geniş yığınlara ulaştırmak gerek. Prof. Toktamış Ateş'in dedkgi gibi: "Demokrasfrnte*) var olabttmeal vetyeyebUmesiİçin ozourlükterden korkmamak gerektr. Demokrasi İçinde ortaya çıkan soruniar gene dek l »ç 6 l k g d ö ) g k larmmın geo^d^ aonjnk^ gene Ğzçu^ukhrin kueanırr»w aMşmakfa otacaknr. Bunun başka yokj yokturf' Yazdıkları yazılar nedeniyle ya da bir dergide veya gazetede yazı işleri müdürlüğü yaptıkları için 32 kişi hakkında açılan hapis cezalarının toplamı 2500 yıl... Demek ki 25 yüzyıl... 32 kişinin cezalan birbirine eklenince 25'inci yüzyılın sonuna kadar uzayacak... Vell Yılmaz, Osman Taş ve Mustafa Yıldırımtürk'ün yazdıkları uzun mektupta altını çizdiğim satırları köşeme aktanrken ülkemizde demokrasi var diyenlerin de okumasını dilerim: "İnfaz Yasası'na göre yüksek rakamlı cezalar 36 yıl üzerinden hesap edilmektedir; buna göre daha 7.5 yıl cezaevinde katmamız gerekiyor. Gerek yerel mahkemenin mahkumryet kararı gerekse yüksek mahkemenin onama kararı; mevcut yasalarla, usul hükümleriyle ve bugüne kadar özellikle sMI mahkemelerde görülen uygulama ömekleriyle dahi çok büyük ölçüde çelişiyor. Sivil mahkeme ve Yargıtay karaıiarında ve Askeri Yargıtay'm bazı kararlarında, basın cezalan örgüt üyeliği cezasmın bir unsuru sayılarak düşürulürken, basın davalarında istenen cezalann sadece en ağınndan ceza verilmesi yduna gidilirken ve bu genel bir uygulama örneği oluştururken, ek olarak da basın davalarında hapis cezası yerine para cezasına hükmedilirken ve tüm bu gerekçeler savunmamızda bütün detaylarına kadar yer alırken, yüksek mahkeme daha önceki kararlarını adeta tekzip ederek, yerel mahkemece verilen mahkumiyet kararını onadı. Böylece basın davalanndan hakkımızda verilen cezalar kesinleşmiş oldu. Kesinleşen bu cezalar son yedi yıl içinde Turkiye'de verilen siyasi nrteükteki cezalar arasında kendi alanında bir rekor oluşturuyor. Bu rakamlarla Türkiye, bugüne kadar hükmolunmuş basın cezalannda dunya rekorunu elinde tutuyor." Evet, dünya rekoru elimizdedir. Yeni cıktı Roman Bütün kitapçılarda Bu gün Z a m a n degişiyor. Farklı bir gazeteyle tanışın. Ooğrudan. doğmluktan, ınsandan >ana bir gazeteyle lamşın. llgilcrini/. zevklenniz. alışkanlıklannız mahalle dedıkoduiannı \e yatak odası maceralarını aşıyorsa, "'Daha başka şe>ler de olmalı, bu dünya boyle donmemelı" dedığınız oluyorsa, Du>duklannız, seyrettıklennız. okuduklarınız »zı tatmin etmi>orsa. yeni bir Zaman'la tanışın. Olaylan, goruşlerı, yorumları ba|ımsız ve bağlantısız bir kadro ile ızleyin. Zamanınızı değerlendirin. Zam» kalabalıklann değil. doğruların endişesini taşır. Haber ve yorumları orijinaldir, sapıırılmamıştır. Zaman'ın her satın anlamlıdır, ozenle seçılmiştir, doğruluğundan kuşku duvmayacağımz bilgi ve düşunceleri aktarır... Zaman vaşayan gazetedır. kaynaktır. Cundelık alı$kanlıklann ustunde, moda akımlann dıştndadır. Zaman yeni, yeni olduğunca kalıcıdır Dr. Yahya İOmbotat 7 Aralık 1979 sabahı silahlı bir saldırı sonucu yitirdiğimiz eşim, babamız Sosyalist ve kaphallst izlenimleri 1000 llra KDV'Iİ Genel satış yeri. ilhan ilhan Kitabevi, Bayındır Sok. 23/6 Yenişehir/Ankara Prof. Dr. CAVİT ORHAN TÜTENGİL'i yarın 10.00*03 mezarı başında sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz. ANMA Yeri asla doldurulmayacak kıymetli varhğımız, canımız Mehmet Şevket Eygi yönetiminde. ONIKIDEN ONİKİYE TÜRKtYE Ali Sinnen 2. bası 1100 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymtan Türkocağı Cad 3941 Cağaioğluîstanbul NECÂTİ KÖSEOĞLU'nun aramızdan aynlışının 9. yıldönümünde sevgi, özlem ve rahmetle anıyoruz. KÖSEOĞLU AİLESİ Deneyimli Philipp Soupault \NKARA Tel 310 49 2 5 ( 3 HaD ŞARLO • İNŞAÂT MÜHENDİSLERİ • MİMARLAR aranıyor. V . 5 i : « 0 0 511 9Î74 \ 550 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Türkocağı Cad. 3941 Cağaloğlulstanbul UBM Ihlamuryolu Mehmet Ali Bey Apt. 3/3 NişantaşİSTANBUL Tel: 147 73 14 130 52 54 ÖNEMLİ DUYURU Dr. EMİN DERMAN'IN 1 Erken Bo^alma ve Tedavfai 1500 TL. 2 Kuçuk Pento ve Tedavtei 1500 TL. 3 Cinsel Basansızlıtyn Nedenleri ve Çareteri 1500 TL. 4 Şehveti Aıtıran BttkHer, YemeMer ve Itoçtar 1500 TL. 5 Erketüerin Cinael Sorunlan 1500 TL. 6 Gençtorin SormaXtan Çekindikleri Cinael Sorunlann BiHmael Cevapian 1500 TL. 7 Gerdek Oecesi ve Basansı 1500 TL. 8 Seks Zevfd ve Masturbasyon 1500 T L 9 Seks Mektuplan 1500 TL. 10 Çocuklarda Cinsel Eöitim 1500 TL. 11 Kadınlann Cinsel Sorunlan 1500 TL. 12 Kadırvtta ansel Soğukluk (Flrigtte) 1500 TL. 13 Kadın ve Erkekte 50 Yasından Sonra Seks Yaşamı1500 TL 14 Cinsel Birtesme Pozisyonlan 1500 TL. 15 Aıle Pianlaması, Ooğum Kontro* Yöntertıleri 1500 TL. Odem^l btame AdnMİ: Dr. EMİN DEBMAN P.K. 725İZMİR Muayenahane Adreal: 1. Beyler Sotek No: 40/3iank TEL: 13 «9 23 NOT: Siparislerimzi 600 TL. posta pulu ile yapınız Kîtaplannız poşet içinde gönderilecektır. Krtapların tumü cittli halde 15.000 TL. SEKS SAĞLIĞI ve CİNSEL EĞİTİM KİTAPLARI (Ruh ve Sinir Hastalıklan MCrtehassı»ı) PAZARTESİ AKŞAMI CAZI 19.0021.00 VEHAMAOLIK • Türk Deniz Kuvvetteri ModembcByon çahşmatan Yeni gemknb: YAVUZ MEKO 20OT Kapcriı denUerde stratejl ve takMc EUPHONY EMtN F1NDKOĞLU: PlYANO TUNA ÖTENEL: SAKSOFON ŞENOVA ÜLKER: TROMPET IMER DEMtRER: TROMPET FATtH ERKOÇ: TROMBON LEVENT ÇOKER: TROMBON HAKAN BESER: BAS TURGUT BEKOGLU: DAVUL HASAN KOCAMAZ: ARMONtKA (KONUKSANATÇI) TEL: 168666061 • Heiikoptefier ve gelişmeler • Gece görüş sistenrıleri Elend. Sk 20 ;• CankavaANKABA Tei ı i ı Bayanlar çocuk bakarak Ingilizce öğrenmeyi ancak Aupairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 158 53 42 Ingiltere'de Ingilizceyi ucuz öğrenme imkânını şirketimiz sağlar. Derin Limited Tel.: 158 53 42