17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Her devletin bır hukuk sistemi, sürüp gelen uygulamaları ve buna göre oturmuş kurum ve kuruluşlan vardır. Türkiye'de yüzyüı aşan bir süre idare, yapılaşmada ve islevde Fransa'daki idari sisteme yakın bir çizgide olmuştur. Bu sistemde hükümetler gelip geçicidir. Idarelere gelince, bunlar kararh ve süreklidir. Siyasal dalgalanmalardan etkilenmemeye çalışırlar. ölçütleri, siyasal gelgitler değil, kamu yarandır; çağın belirlediği kamu hizmeti gerekleridir. Devlet yaşamında kararldığın (Istikrmr) büyük önemi vardır. Kamu kurum ve kuruluşlan uzun arayışlar, deneyimler sonunda yörüngelerine oturur; işlevlerini gerektiği gibi sürdürmeyi basanrlar. Bir bakanhgın, geniş anlamda bir devlet örgütünün belli bir olayda, hangi kurallara göre nasıl bir tavır alacagı, nasıl bir karara varabileceği önceden kestirilemiyorsa, o toplumda huzur ve güven sağlanamaz. Hukuka saygının, hukukun üstünlüğünün unutulduğu bir topluma, giderek bireysel ve partisel güç ve kargaşa egemen olur. ran ölçütleri yerine; kader birliği ettığı bakanın, geniş anlamda partisinin beğenisini, istemlerini ve geleceğini oturtur. Bakanlıklar, bakan yardımcısı gibi üst yöneticinin elinde, kamu kurum ve kuruîuşu olma, genel hizmet üretme niteliğini yitirecek; akıl almaz oyunlann sergilendiği bir "siyaset ocağı" haline gelecektir. Bürokrasiyi politikayla koşullandırma işlevi, bakanlık^sınırlarını aşacak, en alt yönetim birimlerine kadar yaygınlasacaktır. 29 ARALIK 1987 Niçinı Bakan Yarchmcılıkları? Bakanlıklar, bakan yardımcısı gibi üst yöneticinin elinde, kamu kurum ve kuruîuşu olma, genel hizmet üretme niteliğini yitirecek; akıl almaz oyunlann sergilendiği bir "siyaset ocağı" haline gelecektir. Bürokrasiyi politikayla koşullandırma işlevi, bakanlık sınırlarını aşacak, en alt yönetim birimlerine kadar yaygınlaşacaktır. PENCERE Kimlik ve Tarih?.. Süleyman Demirel, kürsüde konuşurken Turgut Özal'a bakıyorum, neler duyumsuyor? insan ister cumhurbaşkanı olsun ıster başbakan, kral, sultan, emır; çiş eder, su içer, kişinin nabzı kımı zaman hızlanır kimi zaman yavaşlar, cinsel yetkinliği azalır, çoğalır, midesı gaz yapar, bağırsakları guruldar, gözleri yaşarır, sinirlerı gerilir, yumuşar, yorulur, acıkır, ınsan guler, utanır, geğırır, öfkelenır Beklemediğı bır zamanda devletin yüksek koltuğuna oturan kişinin ruhsal dengelerıni koruması da çok güçtür. Televızyona bakarken düşünuyorum, oldukça sıkıntılı bır durumda olmalıydı Özal. Siyasal mezarlığa gömmek istediği "ağabeyı" kefenı yırtmış; etiyle, kemiğıyle, sinırıyle, capcanlı Meclis kürsüsüne çıkmış, konuşuyor, milyonlarca kışi Süleyman Beyi dinliyor. Benim de aklıma siyasal ahlak açısından bır soru takılıyor: Başbakanlık Müstesansın; Başbakanına "ağabey" dıyecek kadar yakınsın, bağlısın Ağabeyin sana güvendiği için elınden tutmuş, yakın çevresine almış İlişki bu kadar sıcak iken ülkede bir askeri darbe olmuş Ağabeyini deviren generallerle işbiriiğıne girerek devlet bakanı olur musun? Olmuş Özal Pekı, şımdı Meclis kürsusünden Süleyman Beyi dınlerken neler düşunüyor"? Sayın Ozal, ağabeyini siyasal mezarlığa gömemedı; yenıden dinlen Süleyman Bey, Ozal'ı gömmesin? 12 Eylül 1980 darbesınin amacı, gun geçtıkçe daha belirgin biçimde ortaya çıkacak. 12 Eylül'ün lideri Say.n Evren bugün Cumhurbaşkanıdır; 12 Eylül ekonomısımn başı Özal bugun Başbakandır, öyleyse 12 Eylül'ün devırdıği Demırel'ın Meclıste işi ne 7 * Türkiye'yı planlı sanayıleşme sürecınden kopararak sözde serbest pıyasa ekonomısıne, ama gerçekte yabancı tekellerın folluğuna donuştürecek bır yola sokmak için derinlemesine bır askeri darbeye gerek vardı. 12 Eylül'ün "yönetime bütünüyle el koyması"n\n anlamı budur. Türkiye, planlı sanayileşmeyi bir yana bırakarak, serbest bölgelı tıcaret ülkesı olacaktı. "Ucuz emek cenneti, liberalleşme, depolitizasyon, aitematıfsiz iktidar, sisteme entegre olmak" gibi sloganlann ardında yatan gerçek budur. 12 Eylül'ün generallerınden kimi bilınçli kimi bılinçsiz, bu ekonomı politikasının zorla uygulanması için ordu gücünü devreye soktular. Çünkü bir sıvıl siyasal kudret, çok partili düzende böylesıne derın bir operasyonu başaramazdı. Dış güçler 12 Eylul sonrasının askeri ve sMI iktidarlannı ayakta tutmak için ne gerekırse yapmışlardır. Sayın Özai, bütün devlet güçlerinı devınıme geçırmiş, egemen yabancı güçlerın ısteklerinı uygulamaya sokmuştur. Kamu yatırımlarının bu yolda yuzde 60'a ulaştığı Türkiye'de, tum Anadolu serbest pazar, İstanbul ise Ortadoğu'nun Beyrut'u olacaktır. Tasarım budur Kişıler, tarihsel değişım içinde onemlıdir, ama tarihsel dönüşümlerin kişılerden ötede bır anlamı vardır, sorun; özal, Demırel, Inönu sorunu değil; hepsınden ötede bır mekanizmanın dişliierı dönüyor, gıcırdıyor Bunun ıçındir kı bir lider, yemek yerken, çış ederken, aynada dişlerini fırçalarken düşünmelı: Ben kımım? Neyım'? Kime hizmet ediyorum? Tarihsel süreç içinde rolum nedır? Sayın Özal bu soruları lyıce düşünürse Türkiye'ye çağ atlatmak için değil, Türkiye'yı gehşmış ülkelerın serbest bölgesıne dönüşturmek için gerçekleştırılmış bır askeri darbenin açtığı yolda yurüdüğünu anlayabılecektır. 1987'nın muhalefetı ışte bunun karşısına çıkabılirse muhalefet olabılecek, Süleyman Beyin rolü de ancak bu kapsamda anlam ve deger kazanabilecek Anayasaya aykınlık Bu niyetin, Türkiye'nin benimsediği yönetimin yapı ve işlevine tersliği kadar, yürürlükteki anayasaya aykınhğı da açıktır: Müsteşar, bakana en yakın olan kamu görevlisidir. Bakan adına imza atar. ANAP bunun yerine bakan yardımcısını koymak istemektedir. Yardımcı, bakanın yokluğunda ona vekâlet de edecektir. Çünkü Sayın Bülent Akarcah'ya göre, vekil bakan "konulara yeteri kadar v a k ı f olmadığından yararlı olmamaktadır. Oysa "izinli veya özürlü olan bakana" bir başka bakanın vekâlet etmesi anayasal bir zorunluluktur (anayasa raadde: 113/2). Anayasanın öngördüğü bakan yerine, yasal bir düzenleme ile bakanı, bakan olmayan birine tetnsil ettirmek dbet de anayasaya aykın olur. Aynca bakanlar kunıluna kaülabüecek olan da ancak yetkisi anayasadan kaynaklanan "bakan vekili" olabilir. KÂZIM YENİCE Hukukçu Bir süre önce Bülent Akarcalı, bakan yardımcılıklan hakkında uzun bir açıklamada bulunmuştu. Görüşleri 13 Aralık 1987 günlü Cumhuriyet'te yer aldı. Akarcalı'ya göre, bakan yarduncılıklanıun anayasaya aykın bir yönü yoktu. Kuruluş yasalan sorunu çözümlerdi. Bakan yardımcüanmn atamalannda cumhurbaşkanının imzasına da gerek bulunmuyordu. tlgili bakanın ve başbakanın imzalan yeterli sayılmalıydı. Amaç, bürokraüa bakanın değil, bakan yardımcılanrun muhatap olmasıydı. Başbakan Sayın özal da konuyu hep gttndemde tutuyordu. Onun için de bakan yardımcılıklan, gerekli ve anayasayla bağlantısız bir kurumdu. Yeni kabine ohışturulurken bakan yardımcılıklan da hesaplanmıştı. Ancak görüşmeler, Çankaya'nın farklı düşündüfttnü ortaya koydu. Bu kez Sayın özal, yeni bir değerlendirmeye gidiyordu. Bir iki gün önce ANAP milletvekilleriyle konuşurken: "Bakan yardımcılıklan birçok Batılı ülkede hatta ABD'de bile var. Hukukçularla görüşüldü, anayasanın buna imkân vermediği söylendi... Bakan yardımcılığı konusu bir anayasa değişikligıne kaldı" diyordu. sadaret müsteşarlanna vezirlik payesi verilmiştir. Başansız kısa bir dönem dışında, Türkiye'de sOreküliği olan ve yaşavan kurum, klasik yönetsel müsteşarlıktır. Müsteşar, memur statüsündedir. Memur güvencesinden yararlanır. Bakanhklann üstlendiği kamu hizmetlerinde "kararühgın" ve "snreküliğiıı" simgesi gibidir. Atama, cumhurbaşkanhğı kararnamesiyle olur. Bakan, takdirine göre bir müsteşan görevinden alamaz; yerini değiştiremez. Böyle bir karar veya işlemde "hizmet gerekleri" ve "kamn yaran" koşullannın varugına bakılır. Aksi halde idari yargı, hukuk dışı keyfı tasamıfu iptal edecektir. A N A P iktidan kuşkusuz bütün bunların bilincindedir. Siyasal müsteşarlık, parlamentodan seçümeyi öngörür. Görcv süresi ve görevinin niteliğı kabinedeki bakana, geniş anlamda iktidardaki siyasal kadroya bağlıdır. Batı Almanya'da, federal devlet ya da eyaletlerde müsteşar (Staatssekretaer), genel bir niteleme ile bakanın temsilcisidir. Parlamenter müsteşarlıktan ayndır. Ancak memur hukukunun belirlediği hallerde bu hizmet bir siyasal memur eliyle yürütülür. Hangi memuriyetlerin politik memuriyetlerden sayıldığını, Almanya, federal devlet ve eyalet memur yasalannda saptamıştır. örnegin, Bavyera Eyaleti'nde müsteşarlar, memur değil de bir hükümet üyesi, bakan gibi kendine özgü bir kamu hukuku görev ilişkisi sürdürürler. Siyasal nitelikli bu memuriyetlerde hizmet, hükümetin temel politik göriis ve amaaaa uygun olarak yürütülür. (Beamtenrechtsrahmengesetz, paragraf:31). Bunun sonucu olarak görevliler, gerekçe gösterilmeksizin ve tamamen takdire göre her zaman gecici emekli (Einstweiüger Ruhestand) işlemine tabi tutulabilirler. ANAP ne istiyor? önemli bir bakanlığa müsteşar atama gjrişimi, basında uzun boylu eleştiri nedeni olmuştu. Haarlanan kararnamenin bir süre Çankaya'da imza için tutulduğu da yine basına yansıyan haberlerdendi. lktidar partisinin genel başkan yardımcısı, gerçekleştirilecek bakan yardımcılıldannda, cumhurbaşkanını devreden çıkarmakta, ilgili bakanla başbakan arasında bu işlemin tamamlanması gerektigî görüşünü savunmaktadır. Kuşkusuz yaşananlarla bu kez yapılmak istenenler arasında bir bağlantı kurulabüir, yorumlara gidilebilir. Ancak biz burada biçimsel nedenler yerine, öze inen gerekçeler üzerinde durmak istiyoruz. Bugün geçerli sistemde müsteşarlar, yüzeysel poütikalara değil, yürürlükteki hukuka ve sürüp gelen uygulamaya göre hareket etmiş olmalıdırlar. Hukuk dışı bir tutum, öncelikle onlann devlet düzeni anlayışları ile bağdaşmaz. Aynca bir hukuk devletinde, keyfiliklerin yargıda bir hesaplaşması olduğunun en çok bilincinde olanlar da bu üst hizmet görevlileridir. Bakan yardımcüığına getirilen politikacı ise öncelikle partisinin ve bununla bağlantılı kişisel çıkarlannın peşindedir. O görevdekı bürokratlarla ilişkilerini buna göre düzenleyecektir. O, idari mekanizmada vazgeçüemez kamu hizmeti gerekleri, kamu ya Sonuç Getirilmek istenen bakan yardımcüığı kururaunun kamu yönetiminde yaratacağı kargaşa için söylenebilecek daha pek çok şey var. Beni asıl düşündüren, muhalefetteki siyasal partilerin bu konudaki görüşlenni niçin bugüne kadar ciddi biçimde açıklamamış olraalarıdır. En önemli yasalann gece yanlannda çıkanlabildiği bir ülkede, muhalif partilere düşen çok önemli görevler vardır. Söderimi şöyle bağlamak istiyorum: tdari hizmetlere, bir politik gereksinme aracı gözüyle bakılamaz. Aynca bir iktidar, devlet düzeninde yadırganacak köktenci girişimlerin peşinde ise gücünü, seçim sisteminin getirdiği Meclisteki milletvekili sayısından çok, yurt duzeyindeki secmen oranında aramalıdır. Sosyal ve hukuksal boyutlara sıgmayan siyasal tutkulann, topluma olduğu gibi buna özenen siyasal kuruluşlara da yarar sağladığı görülmemiştir. Müsteşarlık Bakan yardımcüan siyasal müsteşaıiardır. Söz olarak müsteşar, kendisine "iş danışüan" anlamındadır. Bizde, bakanlıklarda ve devlet planlama gibi ftnemli merkezi kuruluşlarda müsteşarhklara yer verilmiştir. Müsteşar, bakanlık içinde en büyük idare amiridir. Teknik uzmanlığı, belli kamu hizmeti alanındaki deneyimleri, kültürü ve güvenirliği ile yüksdmiş, bu göreve gelrtüştir. Osmanlıda ilk müsteşarlık, Mahmut II (17841839) döneminde görülür. lanzimat'tan sonra HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD Adile Naşit'ın cenaze namazı kılındığı sırada televizyon ekranında 'Neşeli Günler' filmi gösterilıyordu. Münir Özkul'la birlikte oynadıkları komedi film, mutlu bir sonla biter. Bir süredir ayrı yaşayan karı koca nik âı. memurunun önünde yenıden evlenir. Adile, beyaz geliniıkler giymiştir. Tuhaf bir rastlantı... Ölumden birkaç gün önce Adile Naşit yine ekrandaydı ve yine beyaz gelinliklerle... Bir dikış makinesı reklamında. Adile, büyük komedyen Naşit Özcan'ın kızıydı. Annesi, büyük annesi, büyük babası, dayıları da sanatçıydılar. Kimi müzikçi, kimi artistti. Böyle bir aileden gelmiş olan Adile Naşit'i, 'Perde Arkası' (1959) kitabımda şöyle anlatmıştım: "Adile ıkinci cigarayı yaktı ve acele acele: 'Ne yapayıml' dedi. 'Baba artist, ana da öyle... Büyuk anne, büyük baba, dayılar da tiyatrocu ya da müzisyen. Biz de aynı yolun yolcusu o/duk.' Bunları söylerken tıpkı babası gibiydi. Yerinde duramayan bir hali vardı. Gözleri fıldır fıldırdı. Bir an kardeşine baktı: 'Selim "ı bilmem, ama hayatta kalsaydı beni muhakkak artist yapardı. Evde kaldığı zamanlar beni karşısına alıp bir sürü takJit öğretirdi. Hele Ermeni takliti yaptşımı pek beğenirdi. Hastalığında ziyarete gelmiş bir gazetedye 'Madem ki bu sanata heveslı, o da artist olsun bari' demışti. Hem zaten önüne geçilemez... Bak, engel olabildiler mi bana?' Adile, bu sözleri yınelerken belkı de onun sesini duyuyor ve başında takkesi, sırtında gecelık entarısıyle köşede oturuşunu görürgibi oiuyordu. AdHe, 'Babacığım hayatta kalsaydı beni Ankara Devlet Konservatuvan'na gönderirdi...' derken sesi titriyordu. Üçuncü cigarasını yaktı: 'On iki yıldır sahnedeyim. İlk günden ben sahneyi hiç yadırgamadım. Sadece bir tek gece sahneye adeta zorla çıktav ve ağladım...' 'Naşit Beyi mi hatırladınız?' 'Babamın sahne arkadaşlanndan Tevfik İnce yararına Turan Tlyatrosu'nda (eski Millet Tıyatrosu, şimdi 90 odalı bir işhanı) bir temsii verilecekti. Babamın yıllarca oynadığı bir sahnede oynamak beni heyecanlandırmıştı. Hem zaten buna zorla razı olmuştum Zira babamın cenazesi Şehzadebaşı'ndan eller üstünde geçirilirken bütun sinemalar frimı kesıp halka duyurmuşlardı. Fotoğraflann ve afişlerin üstünü kapatmışlardı. Fakat Turan sinemasının sahibı buna uymamış, fılmin gösterilmesı sürmüştu. işte o binaya girip o sahnede oynamak çok ağır geldi bana. Ama Tevfik ağabeyin ısranna dayanamayıp yine de kabul ettim. O gece, Tevfik ağabey beni sahnenin önüne çıkarıp halka takdim etti. Gözyaşlarımı tutamadtm. Babamı tanımış olan yaşlı seyirciler de ağladılar...' Gözleri nemlenmişti. Yine ağlayacaktı belki de! Turgut Boralı'nın sesi duyuldu: Şampiyonluk elden gıtti! diyordu. Adile Naşit gülmeye başlamıştı: 'Bunun da aklı fikri maçtal' Selim, yan odaya seslendi: Turgut, ısmarla bakalım çav/ar/... Ben sana söylememiş miydim? Sonra kardeşine döndu: Haydi, senin rol sıran yaklaştı. Makyajını tamamlal Adile Naşit Özcan, Muammer Karaca 'nın divanından kalktı, Gelincik paketiyle kibrit kutusunu aldı ve makyajını bıtırmeye gitti..." Adile Naşit Özcan, 10 Aralık 1987 günü öldü. Babası Naşit Özcan öleli kırk dört yıl olmuştu. . Naşit Özcan 26 Nisan 1943 günü ölmüştü... Adile Naşit Özcan, babasından sonra kırk dört yıl yaşamıştı. Kırk yıla yakın bir süre sahnede kalmıştı. Sevımli, canlı, kankahası bol bir komedyendi. Komiki şehir (ünlü gükjürücü) Naşit Beyın kızıydı. En kalıcı a r m a ğ a n k i t a p t ı r "Perde Arkası" Sevdiklerinize yeni yılda Cumhuriyet Kitap Kulübü üyeliği armağan edin VEFAT Carum kardeşim Cumhuriyet Kitap Kulübü, üyelerine neler sağüyor? A i t a p secimi için; içinde a y n n ü ü bilgilerin yer aldığı, 150 yayınevinin yaklaşık 10.000 kitabmı f MEHMET GÖNEN'i kaybettik. Seni unutmayacağiz ~~~~ . 4 0 sayfa, yeni yayınlar, kültür ve sanat olayları kitap tanıtımlan, haberler... J ^ u l ü b ü n tüm etkinliklerinden yararlanmak için özel kimlik kartı. 1feğişen indirim oranları. X ü m kitap isteklerinde posta giderleri kulübe aittir. kapsayan GENEL KATALOG (222 sayfa, özel kufusu ile)... Ulkemizin ve dunyanın önde gelen, 3000'e yakın yazanrun tüm yapıtlarını içeren 80 sayfalık YAZARLAR DlZtNl... Ç E R Ç E V E Dergisi; büytik boy, en az ÇETİN GÖNEN CKK ÜYELtK FORMU ADI SOYADI: ADRESt: TEL: MEMLEKETIM GRUP MERHABA 'i upım [\me Muzık \ apım \e Tıcaret Lld Ş(ı ÇıcekçıIST 1 cl '31 80 75 Yukarıda adı ve adresi yazılı kişiyi Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne üye yapmak istiyorum. Giriş ödentisi olan 6OO0.TL'nin /25 D M ' n i n P T T çek fotokopisi ektedir. Parayı yatıranın, A D I SOYADI N o t : Üydık besabı en Osttekı kijinın adına açılacak ve Kimlik Kartı, Genel Kataiog ve Çerçeve dergisi adresine gOndenlecek, laıafınudan üye yapüdığı bildirüecek. • BÜTÜN KASET SATICILARINDA • 1 MnnkkBtım 2 Divane Aşık Gıki B ADRESİ TEL. 3 Acı». Bal Eyledık 4 Dı>ariMkır ÖHkhn 5 A|ıl . N o : 148 7»4 Kitap Kulübü Tvlıkocafe Cad. 3941J4334CaJalo41u/lSTANBUL Genel Dağılım \da \avmalık ve Muzık Lıd Ştı Tet 132 42 72 Yemsehsr 4NKARA 1Z345 Ertu*r»l Aftıdı Ne Fayda Çağırdun Yan Yu Guritetten D&nftş Rotnen Kızı AJANS LOKOMOTIFTEN YENİ MEDYALAR Türk Reklamcılığında "Yeni Bir Yü,Yeni Bir Medya İstanbul ve Ankara Banliyö Trenleri AJANS LOKOMOTİF Reklamcılanmıza ve Reklam verenlere yeni, etkili ve akdcı bir medya sunuyor. Günde yüzbinlere yılda yüzmilyonlara seslenen bir medya. Bu yeni, etkili ve akılcı medyayı yaratıcı çahşmalannızın ve reklam kampanyanızın içinde görmek istiyorsaruz, lütfen bizi arayın. Size aynntılı bilgi verelim. Hostes Rona Altunay Sok No 88/5 Nar Apt Teşvıkıye İstanbul Tel 158 02 30134 10 91 A J A N LCKCMCTİF RB<UUul H I Z M E T L S ' ] VE TICABET L^c ŞT
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle