21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER lenmesinin gerekliliftini, artık dolayb da olsa 5üleyman Demirel bile dile getirmek zorunlulugunu duyuyor.. Sayın ÖzaH'm da böyle bir gelişmeye hiç degilse kapdan kapt unamaya çabsüğı büinen bir gerçektir." Sayın Uğur Mumcu ise, bu konuda iyimser olmadıgını şu sözlerle belirtti: "özal hükümetinin bu maddeleri kaldıra cagını pek sanmıyoruz. Çünkü Tttrkiye'de birçok kimse gibi Özal'ın demokratlıgı da faşist ttalyiın ceza yasasından alınan bu maddelerin suurındu son bulmaktadır." Ben Sayın Başbakanın yukanya aldığım sözlerini, daha çok Ali Sirmen'in yomımuna uygun bir görüşle değerlendirdim. "Bu, bir zaman meselesidir", "Toplumun bazı kesimkrilnin bu konudan ürkmemeteri ne zaman olur" sö;deri, bu göruşüme destek olabilir sanıyorum. Bilmem, yanilıyor muyum! Sayın Haydar Kutlu ise Türkiye'nin birçok bakımdan dt> ğiştiğine inanıyor ve "Özal'ın belki en önemli yam, çok pragmatik oluşu ve degişikliğe kendini kolay adapte etmesi" diyor, belki de onu bizden daha iyi tanıdığı için. "Türkiye Birleşik Komünist Partisi"nin bu iki sayın üyesinin Turkiye'ye gelmeleri konusu, yukanda gözden geçirdiğimiz tartışmalardan yola çıkarak, daha başka sonınların da kurcalanmasım zorunlu kıhyor. önce Sayın özal'ın kişiliğini ve bu konudaki görüşlerini ele alalım. Sayın Özal, ceza yasamızdaki ünlü maddelerde değişiklik yapılmasına yatkın olabilir, olmayabilir de; ya da pragmatik kişiliğinden ötürü yeni koşullara kendini uydurmayı başarabilir, başaramayabilir; bana sorarsanız, bunlar önemli olmakla birlikte, konumuzun özü ile ancak uzaktan ilişkilidir. Türkiyette bir komünist partisi kurulması sorunu, yönetimdeki kişilerin mizaçları ve yetenekleri dışında eie alınmahdii. Cumhuriyet gazctesi için "Pravda" sözcüğünu kullamrken, Sayın Başbakan ne demek istemişti? "Pravda"mn Sovyetlcr Birliği'nde basılan bir gazete olduğunu bilmeyen yok; öyle ise bu sözün anlamı, "Türkiye'de komünist parti kurulması" konusundan çok ayn olarak, dünyada "komünizm" denen siyasal ve sosyal görüş ve eylemlere ilişkindi ve Sayın Başbakaıı, bu uluslararası kavramı gündeme getirerek kamuoyunda gazetemiz için olumsuz bir karu yaratmak istiyordu. Yıllardan beri Türkiye'de uygulanagelen bir taktikti bu: Toplumu komünizm umacısı ile korkutmak. Dahasını söyleyeyim: Türkiye'de görünen ya da görünmeyen iktidarlar, bir komünist partisinin yasal olarak kurulmasını umursamazlar, umursamamışlardır; onlann önem verdiği ve hep kullandığı "komünizm" sözcüğüdür ve yasal bir komünist partisi kurulduğunda, bu görünen ya da görünmeyen iktidarlar, halkın gözünü korkutmak için her beğenmediği düşünceye, her beğenmediği eyleme "komünistlik" damgasını vuramayacaktır, komünist hep "gizli" sanılsm isteyecektir: O "gizli" güç, Kore'ye asker göndermemize karşı olmuştur, bizi NATO'dan çıkarmak, diktatörlük kurmak, dini ve ahlakı yok etmek isıemiştir. Yasal bir komünist partisi kurulduğunda, bu korkutmacalar işlemeyecektir, çünkü "komünizm" sözcüğü yasal olacaktır. TBKP adına konuşurken Sayın Kutlunun söylediklerini okudunuzsa görmUşsünüzdür ki, TBKP demokrasiye bağhdır ("Nerden bUeüm" diyemezsiniz, çünkü bu kuşkuyu öteki partilerimiz için de göstermeniz gerekir), secimle gelip secimle gitmek ilkesini benimsemiştir; ceza yasamızda gerekli değişiklikler yapılıı da yasal komünist partisi kurulursa, bizdeki görünen ve görünmeyen iktidarlar, bu durumda hangi "gizli"yi karşısına alıp da halkı korkutacaktır? Bu acıdan bakıldığında, yasal komünist partiler kurulmasına engel olunan ülkelerde düşün özgürlüğünün neden bir türlü oluşmadığı, yerleşmediği açıklık kazanır. Avnıpa Topluluğu'na girmemiz konusunun, yasal bir komünist partisini zorunlu kıldığını biliyoruz. Sanıyorum ki, bu zorunluluk etkisini gösterecek, bu sorun karşısında iktidara üımlılık ve hosgörü aşılayacaktır. Eğer böyle olursa, belki ilerde bu olay, "Bize komünist partisi de Avnıpa'nın baskısı ile getaniştir" biçiminde eleştirilere yol açacaktır. Tanzimat için yapıldığı gibi. Ben bu tür eleştirilerden yana olmamışımdır hiç. Gerekli olan yapılmahdir, ister içerinin, ister dışannın baskısı ile. Yurdumuzda yasal bir komünist partisinin kurulabilmesi için ceza yasamızdaki ünlü maddelerin kaldırdıp kaldınlmayacağım bilmiyorum; Başbakamn sözünü ettiği "bazı kesimler"in ürkmelerinin ne zaman sona ereceğini de. Şuncasmı söyleyeyim ki, TKP Genel Sekreteri'nin söylediklerinin, bu partinin tüzüğünde de yer aldığı açıkça görülürse, ne işlem yapılacağını merak ederim. İster Başbakanm pragmatistuği yuzünden olsun, ister Avnıpa Topluluğu'na başka türlü giremeyeceğimiz gerekçesi ile olsun, bu partinin yasallık kazanmasından demokrasimizin yarar göreceğini düşünmekteyim. Bu gibi gelişmelerde herkesten içtenlik beklemek yanlış olur. İyi niyet kendiliğinden gerçekleşemez çünkü. Gelsin ve alışalım diye düşünmek daha doğru olur sanınm. Bunca yılın ters koşullandırması içindeki kamuoyunu bunun gereğine inandırmak, elbet TBKP'ye de düşer. 6 KASIM 1987 Türkiye Birleşik Kooıünist Partisi tt MELtH CEVDET ANDAY TKP ile TtP, bildiğiniz gibi, "Türkiye Birleşik Komünist Partisi" adı altında birleştiler. Geçen hafta perşembe günkü gazetemizde okuduğuma göre, birleşen iki partinin genel sekreterleri, örgüt çaJışmalanna başlamak iizere 11 kasımda Türkiye"ye geleceklerini açıklaıruşlar. Aynca o gttn, TKP Genel Şekreteri Sayın Haydar Kutlu ile yapılmış uzun bir konuşma da yer alıyordu gazetemizde. Bu haber karşısında elbette ilk akla gelen, ceza yasamızın 141 ve 142. maddeleri idi. Bunlar nedense hep komünist partisini yasaklayan maddeler olarak bilinegelmiştiı. Imdi bu maddeler ortada dururken, Türkiye'de böyle bir parti kurulamazdı. Peki, bu gelişmenin nedeni nedir? Ve daha önemlisi şimdi ne olacak? Yurda dönmeyi kararlaştıran Sayın Haydar Kutlu ve Sayın Nihat Sargın hakkında görülmüş ya da görülecek bir dava, bir kovuşturma olmadığı anlaşıldığına göre, olayda polisi ve adaleti ilgilendiren bir yan aramak gereksiz görünüyordu, bu iki yurttaşımız da yurda döneceklerdi, o kadar. Ama bizde hukuk devleti ve insan haklan kavramlannın hiçbir zaman sağlamca yerleşmemiş ve işlerlik kazanmamış olduğu göz önüne alındığında, insanın aklına bir kuşku takılıyordu: Gene de belli olmazdı, çünkü ortada "komünist" sözcüğü vardı, bunca yıldır adliyeyi ve polisi en çok meşgul etmiş bir "sözcük"tü bu, üstelik gelenlerin "dısanda" da olsa bir komünist partisi ile bağlantılan bulunduğuna göre, ortaya, araştınlacak, hatta kovusturulacak bir konu çıkmıyor muydu? Komünistlik nerede görülse ezilmemeli miydi? "Komünistlik", yıllardan berı "duşman" anlamında kullanılrnamış mıydı? Bu durumda, yurda döneceklerini söyleyenler neye güveniyorlardı? Dahası var, 12 Eylul'den bu yana, "Hek yatsınlar, sonra düşönörüz" anlayışı ile nice suçsuz yurttaş içeri atılmamış mıydı? Sayın Haydar Kutlu ile Sayın Nihat Sargın'ın bu soruları kendilerine sorarak bir yanıt bulduklarına inanabiliriz. O yanıtı biz bilemeyiz, bilmediğimize göre de, bu konuda bir görüşümüz olamaz. Ancak burada hemen belirtmek gerekir ki, onlann Türkiye'ye gelişleri hiçbir sorun yaratmamalıdır, uygar ve demokratik bir ülkeye yakışanı budur, yoksa dünyanın en ağır eleştirilerine yol açmış dunıma düşeriz. Bu konu üzerine ne düşündüğü sorulan Başbakan Sayın özal'ın yanıtı şu oldu: "Bir kere örgiitlenmek söz konnsu degil. Yani TKP, bugiin yasabuımıza göre kurulamaz. Bu degişiklik yapılmadan, öyfc bir partinin knrulması miinıkiin degildir. Ooun ymnında eger bu gelenlerin davalan varsa, gelirler, davalannı göriirler. Mabkeme netketerine göre şu veya bu şekilde olur." Ortada mahkemeye verilmeyi gerektirecek bir konu bulunmadığı, kimi hukukçulanmızca belirtildiğine göre, Sayın Başbakanın bu sözlerindeki anlamın "gelebilirler" olduğu pekâlâ söylenebilir. Geri kalanı, bu iki kişinin yurtta bir komünist partisini örgütleyip örgütleyemeyecekleri konusudur ki, Başbakan, bunun, ceza yasamızdaki ünlü maddeler karşısında olanaksız bulunduğunu söylemektedir ve elbet burada, söz konusu maddelerin değiştirilip değiştirilemeyeceği sorunu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bununla ilgili bir soru üzerine Başbakan, "Şu anda böyle bir şey söylemedim. Bu, bir zaman meselesidir. Topluraun bazı kesimlerinİD bu koaudan ürkmemekri ne zaman olur, kimse kestiremez. OlabUir de, olmayabuir de. Kimse kestireroez" demiştir. Açıkça anlaşıldığına göre, Başbakan buna karşı değildir, "bazı kesimlerin ürkmelerinden" söz etmektedir sadece. Sayın Ali Sirmen, bu konuya ayırdığı 1 kasım tarihli yansında, şu düşündürücü görüşü ortaya attı: "Biryanda kcr ikisinin örgütlerinin üyeliğinden mahkum olmnş kişiler şu anda cezalarını çekerlerken, öte yandan onlann (bu iki kişinin M.C.A.) nasıi olup da özgürce dolaşacaklan, hukukçulann da açıklılda yamtlavamadıklan bir konu." Yazısının biraz aşağısında ıse, şu sözleri ekliyor Sirmen, "Bugiin Türkiye'de şiddete başvurmamak ve böyle bir yöntemin hazıriıklarında bulunmamak koşuhı ile her türlü siyasal görüşün örgüt Düş KırıklığıL Yaşar Cabbar ağlıyor, elinde kanlı mendil, gözünün yaşında arabesk ışıltılar: Eve nasıl gideceğim? Felekten bir gece çalmak için Beyoğlu'na çıkmış Yaşar Cabbar Bey, gözüne kestirdiği bir pavyona girip Betül'ü masasına çağırmış, al gütüm ver gülüm kafayı bulduktan sonra "bir gecelik aşk için" anlaşmışlar; Betül'ün evine yollanmışlar. İşte ne olduysa orada olmuş... Yaşar Cabbar Bey yatağa girdikten sonra Betül'ün erkek olduğunu (far«etmiş demiyorum) ayırt edivermiş... Ve çılgına dönmüş. Neden? Soruyu yanıtlamak yolunda çeşrtii yorumlar yapılabilir. Olayı haberleştiren Günaydın gazetesine (5 Kasım 1987) bakarsanız "o an'a kadar çok güzel dakikalar geçirdiğini düşünen Vaşar Bey, acı gerçeği öğrenince çılgına dönmüş." Olabilir; Yaşar Cabbar belki de gizemli bir aşkın başlangıcını yaşıyordu, aldatılmışlığın tepkisi yüreğinde patladı; belki de geçirdiği tatlı saatlerin duyumsadığınca tatlı olamayacağını düşününce öfkelendi; ama, en gerçekçi yorum materyalist temel üzerine oluşabilir; ya da kapitalizmin pragmatizmine dayanarak diyebiliriz ki "acı gerçeği" öğrenince burnundan soluyan Yaşar Cabbar Bey "alışverişte aldatıldığını" anlayınca parasını geri istedi. Ve kıyamet koptu. Eşcinsel Betül açısından ise işler daha değişik biçimde yorumlanabilır. Çünkü eşcınseller, dişi mi erkek mi olduğu dışardan belli olmayan balıkların solungaçları kadar duyarlıdıriar; sinirli, gerilimli, tepkilidirier. Tann'nın Havva'yı Adem'in kaburga kemiğinden yarattığını kutsal kitaplar yazaıiar ya, işte erkeğin henüz kadınlaşmamış kaburga kemiği gibidir eşcinsel, sinirsel dokusu yuzünden pirzolası sert olur. Sonra hayatmemat savaşımı kolay mı? Kimse aldığı parayı geriye veriyor mu? Çivisi çıkmış piyasada holding babası koskoca bankayı höpürt ederken feleğin sillesini yemiş Betül'den hangi erkek zırnık koparabilir? Aynca Betül'ün kadınsı duygularına da özen göstermek gerekiyor; beğenilmemek eşcinselde öldürücü yaralar açabilir. Sonuçta Yaşar Beyle Bayan Betül ikisi de içkiltdir kaptşmışlar. öyle böyle kapışma değıl; kıyasıya kavga sonucunda Yaşar Cabbar'ın yüzü tırmıklanmaktan kanı revan içinde kalmış; Betül'ün bileği kesilmiş; olay karakolda bitmiş; polis tutanağına geçmiş; gazeteciler kavgacıların resimlerini çekmişler; birinci sayfaya basmışlar. Fotoğraflara baktıkça insan hüzünleniyor: Sol eli sargılı Bayan Betül kuşkulu gözlerle çevresine bakıyor. Ellerini göbeğinde kavuşturmuş Yaşar Bey; mahcup, üzgün, pişman; Betül'ün tırmıklarıyla şahrem şahrem yanaklarından aşağıya doğru kanlı gözyaşları süzülüyor. Yaşar Cabbar Bey diyor kı: ' Kadın sanmıştım, erkek çıktı." • Sanınm bu olayı neden uzun boylu anlattım diye okurumda merak başlamıştır. Çünkü gazetelerde artık bu tür serüvenler sık sık sergıleniyor, sıradanlaşıyor; karakolda soluğu alan saygın erkeklerimiz aldanışlarını dile getiriyorlar: ' Kadın sandım, erkek çıktı" Oysa eskiden erkeklerin dertleri başkaydı; çoğu zaman gerdek gecesi düş kırıkiığına uğrar; namus temizleme pahasına katil olur; ertesi gün gazetelere demeç verirlerdi: Kız sandım, kadın çıktı." " Kız sandım, kadın çıktı"dan "kadın sandım, erkek çıktı" ya ulaşmak için "çağ atlamak" gerekmez mi? Gerekir; ama iki çağın da ortak bir ya,m var: Erkekler düş kırıkiığına düşmekten kurtulamadılar gitti... + + ARADA BİR MAHMUT YAĞ1VIUR Emekli öğretmen Arkadaşımız BÎLSAKTA BUGÜN 19.00 Konferans: Uluslarüstü Bir Parti Önerisi Hakkında: "TRANSNASYONAL PARTt" Vincenso DONVİTO GÖRSEL SANATLAR ATÖLYELERt Mehmel GÜLERYÜZ'le resim çalışmalan BİLSAK CtHANGİR SEMİNERLERt 1 ÇAGDAŞ KÜLTÜRÜN DOCUŞU (I) 24 seminer 2 MİTOS'TAN BELLE EPOQUEA TİYATRO 3 seminer 3 BELLE EPOQUE'DAN BU GÜNE tSTANBUL'UN SERÜVENİ 3 seminer 4 AYDIN VE TOPLUM 3 seminer 11 Kasım 198730 Ocak 1988 tarihlerini kapsayacak olan bu 1. dönem seminer programına kayıt olabilmek ve daha geniş bilgi için: 143 28 79 143 28 99 10.00 CafeFuaye 17.00 CafeBar 18.00 Jazz ReslauranlBar Önder Focan Şafak Dörtlusu Okay Temiz Beşlısi BİLSAK Soğancı Sokak 7 CİHANGİR 143 28 79 143 28 99 Gerçekleri Gevelemeden Söylemek Eşsiz önder Atatürk, "Gerçekleri söylemekten korkmayınız" demişti. Bu buyruğa uymayı, Atatürkçü olmanın baş koşulu sayıyorum. Siyasal ve ekonomik yıkımlara uğramamızın nedenlerini korkmadan yazıyorum. Çok partıli yönelıme geçer geçmez, gerici akımlar hortladı. Ortahğı, kısır çekişmelerın tozu dumanı kapladı. 1950 seçimleri, Demokrat Parti'nin yengisiyle sonuçlandı. Bundan sonra neler oldu? Atatürk ilkeleri birer birer sergene kaiduıldı. Laik Cumhuriyet, doğal yörüngesinden saptırıldı. Evrim ve devrim yasalarının önüne takoz kondu. Eğitim ve ögretim kurumlarının, ileriye doğru dönen çarkları kırıldı. Bilimsel gerçekleri dosdogru öğreten bikjeler, üniversitelerden uzaklaştırıldı. Emeği ve evrensel barışı savunan aydınlar, zındanlara atıldı. Sömürücüleri eleştiren, emekçileri bilinçlendiren kitaplar, fırınlarda yakıldı. Topraksız köylüler, önüne çıkan engelleri yıkan sel gibi kentlere aktı. Kentlerin çevresi, altyapısı olmayan gecekondularla sarıldı. Konut kiraları, aylık ücretlerın üç katını aştı Eşsiz guzellikteki kıyılar yağmalandı. Besın kaynağı olan bağlar ve bahçeler bozuldu. Doğurgan toprakların yüzü, beton yığınlarıyla örtüldü. Ormanlar, baltalık yapıldı. Denizlerin, göllerin ve ırmakların suları, mikrop saçan pisliklere bulandı. Kuşlar yuvasız, hayvanlar otlaksız kaldı. Tanmsal ve hayvansal ürünler, günden güne azaldı. Sağlıkevlerinin önlerinde, sayrılann oluşturdukları kuyruklar uzadı. Kötü yola düşen ve canına kıyan insanlar çoğaldı. Deviet Hazinesi'ni, dışahm ve dışsatım hileleriyle soyma olayları yoğunlaştı. Dış borçlar, trilyonlarca liraya ulaştı. Kısacası, "Türkiye'yi küçük Amerika yapacağız (!)" diyenlerin siyaşaları, özetlediğim biçimde noktalandı. Ülkemizi, ortasına yuvarlandığı ölüm burgacından kurtaracak kestirme yolları da göstermek istiyorum. Hiç zaman yitirilmeden, Atatürk ilkelerine işlerlik kazandınlmalıdır. Evrım ve devrim yasalarının önüne konan takozlar kaldınlmalıdır. Eğitim ve öğretım kurumlarımızın kırılan çarkları onarılmalıdır. Üniversitelerimiz, dört dörtlük bir özerkliğe kavuşturulmalıdır. Bilgelerimize, her kuramı ve öğretiyi erinç içinde öğretecekleri bir ortam hazırlanmalıdır. Çağdışı düşünceleri yayan, genç kuşakların yüreklerini ve beyinlerini kısırlaştıran eğitim kurumları kapatılmalıdır. Yurdumuzun her köşesi, üretici ve yaratıcı insanlar yetiştirecek okullarla donatılmalıdır. Zındanlarda çürüyen gençler, emekçiler ve aydınlar bağışlanmalıdır. Düşünceyi suç sayan, kitapları toplatan ve yaktıran yasalar yürürlükten kaldınlmalıdır. Kentlere akan köylü selini durdurmak için, geniş kapsamlı bir toprak reformu yapılmalıdır. Dağıtılan topraklara, tarım uzmanlarının denetimi altında ekim ve dikim yaptırılmalıdır. Gübre fabrıkalarının sayışı arttırılmalıdır. Gübre, kazanç amacı gütmeden satılmalıdır. Üreticileri ve tüketicileri sömuren aracıların egemenliği yıkılmalıdır. Yaşamsal ürünler, kooperatiflerce pazarlanmalıdır. Henüz yağmalanmamış olan kıyılarımız, özenle korunmalıdır. Doğurgan toprakların üzerine, konut yapmak ve fabrika kurmak yasaklanmalıdır. Artan nüfusu barındıracak konutlar ve yeni kurulacak fabrikalar için verimsiz topraklar ayrılmalıdır. Konut sorunu çözülünceye değin, konut kiraları dondurulmalıdır. Ülkemizi ağaçlandırmak için ulusal bir imece başlatılmalıdır. Denizlerimizi, göllerimizi ve ırmaklarımızı kirleten fabrikalar sökülmelidir. "Parası olan yaşasın, parası olmayan ölsün" diyen sağlık siyasası, çöp sepetine atılmalıdır. Devlet Hazinesi'ni, dışalımı, dışalırn ve dışsatım hileleriyle soyanlar bağışlanmamalıdır. Soygunculann kolayca açtıklan kapılar, hiçbir gücün açamayacağı biçimde kapatılmalıdır. Belleklere iyice yerleşsin diye yineliyorum: Yukarıya sıraladığım dilekleri gerçekleştirmeyecek siyasal ve ekonomik eylemlere umut bağlanmamalıdır. Çünkü bu eylemler, düpedüz bir aldatmacadır. Boşa kürek çekmek ve su üstüne yazı yazmaktır. Kırk yıldan beri başımıza gelen ytkımlardan ders almamaktır. Gülmece yazarlanna, yeni konular hazırlamaktır. Kısacası, dayanılmaz acılar içinde kıvranan halkımızı avutmaya ve uyutmaya çalışmaktır. Yazımı, sosyal demokrat olduklarını ileri süren aydınlara ve siyasacılara seslenerek bağlıyorum: "Yukarı tükürsek bıyık, aşağı tükürsek sakal" diye oyalanmayınız. kişisel çıkarlarınızın tutsağı olmaktan kurtulunuz. Hiç zaman yitirmeden, bir çatı altında toplanınız. Gür ve inandırıcı bir sesle, yukarıya sıraladığım dilekleri gerçekleştirmeye çalışacağınızı açıklayınız. Sizlere, iktidar kapısını açacak tek yol budur. Çağrı bizden, düşünmek sizden... AYDIN EROEu kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz. Onu unutmayacağız. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Yeşiller Partisi Federal Yönetim Kurulu Üyesi ve Sözcüsü Yeşiller Partisi Federal Parlamento Milletvekili ve Parti Grup Sözcüsü YeşilAlternatif Liste Hamburg Parlamento Milletvekili Aydtn CHRİSTİAN SCHMİDT THOMAS EBERMANN Sevgili kardeşimiz, can arkadaşımız AYDLN EROL'u unutmayacağız. Yaşamı ve mücadelesi onurumuzdur. CHRİSTİNA KUKUELKA ERZİNCAN CEZAEVİ TUTUKLULARI ADINA SEDAT GÖÇMEN DUYURU 1987 ULUSLARARASI ŞARAP YARIŞMASI SONUÇLAR1 TEKEL ŞARAPLAR1: Trakya (Kırmızı) Altın, BuzbaJ (Kırmızı) Altın, Trakya (Beyaz) Gümü}, Barbaros (Beyaz) Gümüş, Güzel Marraara (Kırmızı) Gümüş, HoşbaJ (Kırmızı) GümUş, Çubuk (Beyaz) Gümüs, Crgllp (Beyaz) GümOş. Çubuk (Kırmızı) Gümüş, Güzel Marmara (Be>az) Şeref Dıploraası, Izmır (Beyaz) Şeref Dıploması, Izmır (Kırmızı) Şeref Dıploması, Narbağ (Dömısek) Şeref Dıploroası, Kalebaj (Beyaz) Şeref Dıploması, Kalebag (Kınnızı) Şeref Dıploması, Güneybağ (Kınnızı) Şeref Diploması, GüzelbaJ (Kırmızı), Şeref Dıploması, WEINGLT HEINRIRCH IORCH GMBH. CO. (T.ALMANYA): Bergzaberaer Wonneberg (Beyaz) Büyük Mtın, Weısser Burgunder (Beyaz) Büyük Altın, Reıslmg (Beyaz) Büyuk Altın, Grauer Burgunder (Beyaz) Altın, Domfolder (Kırmızı) Alün, Portugıeser Weıbherbst (Roze^ Alün, Spatburgunder (Kırmızı) GUmüş, E T S CORDİER S.A. (FRANSA): Chateau LafaurıePeyraguey (Tabıı Tatlı) Altın, Chateau Talbot (Kırmızı) Gümüş, FEVZİTOKAT VE KARDEŞLER] KOLL. ŞTİ.: örnek Kırmızı (Kırmızı) Büyük Altın, Pamukkale (Kırmızı) Altın. Lüks Zeybek (Kırmızı) Gümüş, Zeybek (Beyaz) Şeref Diploması, Pamukkale (Beyaz) Şeref Dıploması. Zeybek (Kırmızı) Şeref Dıploması, TALAY ŞARAPÇILIK A.Ş.: Halıkarnas (Kırmızı) Altın, Truva (Kırmızı) Gümüş, HalıkarnasOzel Kav (Kırmızı) Gumüş, Talay (Kınnızı) Şeref Dıploması, Halikarnas (Beyaz) tştırak Belgesi, Tala> (Beyaz) lştırak Belgesı, Halikarnas (Roze) lştirak Belgesı, BAGCI KOLL. ŞTİ.: Venüs (Kırmızı) Gümuş, Bağcı (Beyaz) Şeref Diploması, Apollon (Beyaz) Şeref Dıploması, Bagcı (Kırmızı) Şeref Dıploması ALAR BAGCILIK VE ŞARAPÇILIK A.Ş.: Doruk (Kırmızı) Gümüş, Donık (Beyaz) Şeref Dıploması, Doruk 1985 (Kırmızı) Şeref Dıploması, Dardanel (Kırmızı) Şİeref Dıploması, Doruk 1986 (Roze) lştırak Belgesi, Doruk 1985 (Roze) lştırak Belgesı, İRFAN FİDA1NCI: Fidancı Marmara (Beyaz) tştırak Belgesı, YAZGAN ŞARAPÇDJK SAN. VE TİC. A.Ş.: Efes Güneşı 1986 (Beyaz) Şeref Dıploması, Efes Güneşı 1985 (Beyaz) Şeref Dıploması, Efes Güneşı Rezen (Beyaz) Şeref Dıploması, Pmarbaşı (Kırmızı) Şeref Dıploması, Pagos (Kıımızı) Şeref Dıploınası, Efes Guneşı (Roze) Şeref Dıploması, Pmarbaşı (Beyaz) lştırak Belgesı, KAPODOKYA ŞARAPÇILIK: Şahimepesı (Kırmızı) Şeref Diploması. Kapodokya (Kırmızı) lştırak Belgesı, YAŞARAHMET CANBAZ: Villa Maltepe (Beyaz) Şeref Dıploması, Villa Maltepe (Kırmızı) Şeref Diploması, KAV AKL1DERE ŞARAPLARI A.Ş.: Lal (Roze) Altın, Kavaklıdere Öze! (Beyaz) Gümüş. Çankaya (Beyaz) Şeref Dıploması, Kavak (Beyaz) Şeref Dıploması, Dıkmen (Kırmızı) Şeref Dıploması, Yakut (Kırmızı) Şeref Dıploması, EGE l'NİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESt: Ful (Beyaz) Gümüş, Ful (Kırmızı) Gümüş, Ful (Roze) lştırak Belgesi, ATATÜRK ORMAN ÇÎFTLlCl: Çifthk Altını (Beyaz) Şeref Diploması, Ankara Sofra (Kırmızı) Şeref Diploması. AKMANLAR GIDA SAN. VE TİC. A.Ş.: Kulüp (Beyaz) Alıın, Dolçevita (Beyaz) Gümüş, Kulüp (Kırmızı) Şeref Dıploması, Dolçevıta (Kırmızı) Şeref Dıploması. DIMES GIDA SAN. LTD. ŞTİ.: Karmen 1981 (Kırmızı) Altın, Karmen 1983 (Kırmızı) Şeref Diploması, Dortnal (Beyaz) Şeref Diploması, TASKOBİRLİK: Sedef (Beyaz) Buyük Altın, Emir (Beyaz) Gümüş, KUTMAN ŞARAPÇILIK: Kutman (Kırmızı) Altın, Feyzı Kuıman (Kırmızı) Gümüş. KınalıbaJ (Roze) Şeref Diploması, Kınalıbag'(Beyaz) Şeref Dıploması, Feyzı Kutman (Beyaz) Şeref Dıploması. Kutman (Beyaz) lştırak Belgesı, Kutman (Roze) lştırak Belgesı. Feyzi Kutman (Roze) lştırak Belgesı, BORDO ŞARAP FAB.: Ze!\e(Kırmızı)Gümuş. Bordo (Beyaz) Şeref Dıploması. Sinosos (Beyaz) Şeref Diploması. Oskar (Beyaz) Şeref Diploması, SEZER ŞARAPÇILIK: Kavaleros (Kırmızı) Şeref Dıploması, Sezer (Kırmızı) Şeref Dıploması. Vadı (Kırmızı) Şeref Dıploması. DOLL'CA BAGCILIK VE ŞARAPÇILIK A.Ş.: Moskado (Dömısek) Büyuk Altın, Doluca Antık 1981 (Beyaz) Alıın. Doluca Antık 1982 (Kırmızı) Altın, Doluca Anlık 1982 (Beyaz) Gümüş. Villa Doluca (Beyaz) Gümüş, Villa Neva (Beyaz) Gu müş. Doluca Antık 1983 (Kırmızı) Gümüş, Doluc? Antik 1981 (Kırmızı) Gümüş, Doluca (Dömısek) Gümüş, SEVİLEN ŞARAP SAN. A.Ş.:Altıntepe (Beyaz) Gılmüş, tfüner (Beyaz) Gümüş. Se\ılen (Kırmızı) Şeref Diploması, Altıntepe (Kırmızı) Şeref Dıploması. Sevılen (Beyaz) Şeref Dıploması. Evın (Beyaz) lştırak Belgesı. Tl'RASA1N ŞARAPÇILIK A.Ş.: Penbacası (Beyaz) Altın. Turasan (Beyaz) GümUş, Hayyam (Beyaz) Şeref Dıploması, Penbacası (Kırmızı) Şeref Dıploması, ESENTEPE ŞARAPLARI KOLL. Ş.: Nobel (Beyaz) Şeref Dıploması, Hasretgecelerı (Kırmızı) Şeref Dıplomîsı. Golden Nobel (Kırmızı) Şeref Dıploması TÜTÜN. TÜTÜN MAMULLERİ TUZ VE ALKOL İŞLETMELERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Canımız, kardeşimiz, arkadaşımız YAVUZ'un Onurlu yaşamı ve mücadelesi önünde saygı ile eğiliyoruz. Onu unutmayacağız! AYDIN EROL HAMBURG ALMANYABANCILAR KÜLTÜR EVİ Kardeşimiz, arkadaşımız "YAVUZ" AYDIN EROL Seni unutmayacağız! TÜRKJYELI İŞÇILER DERNEG1 PARIS î PANELÎ <ONUS İKÇAM İlgılenen cemıyel. parti. derneK. kulüp. sahıs. kurulus ve feslıval komıtelerımn asağıdakı telelonları aramaları fica olunur ANADOLU HASRET KONSERLERİ ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİYt ÇİZMEK MÜJDE TÜRKİYE TURNESİNDEYİZ 5 Aralık 1987 Tarihinden İtibaren 3'Irutr Ç/6HVAH S«ufc çtKHCCİ Şikr»,. tKÎ>CMIR. ŞnıMm ftCıan W7, £•« Telefon: 581 65 56/581 65 17 (Günduz) 528 42 27 (Gece) ISTANEIUL Resitalî ŞiirMüzik Kasetleri IUI TUMIIUn DINIIYOI04IM KALBİNİZİ KÖRUYUN TATİLE GİDERKEN T k KALBİNİZİ KONTROL ETTİRİNİZ 172 61 43/44 148 58 66 TÜRK KALP VAKFI TIIVAP FLARINDA İMZA GÜNLERİMİZ SÖINI UTHIMmN SIIR MelihCevdet Anday tanıdık i ARİF DAMAR CAN YUCEL dünya 73 Volkswagen1303 Çok temİ7. Narçiçeği. Tel: 346 03 57 15.0017.00 Tel: 512 05 05/477'den 20.3024.00 arası Oktay 7 K»MUI ( umırK'M 11 M) II (Mİ t kasım 14 »II 1* Mİ TATILE GİDERKF.N KALBİNİZİ KONfTROL ETTİRİNİZ 172 61 43/44 148 58 66 TÜRK KALP VAKF1 1727 yaşlannda bayanlar Ingiltere'de çcx:uğa bak, karşılığında Ingılızce öğren 158 53 42 j fşıırlermden besıelenyle Mel.Ke Dem.rag hs r. A!şaı Ingiltere'de Aupairlik organizasyonu bizim işimizdir. Derin Lımited Şırketi Istanbul 158 53 42 VAPIM: VI Nl IH.'N> A l'l Ak %c >AYINI AKI Bajmusahıp Sok Iaıı Apı 10 6 C dğdloglu İ (522 1" ») M UAC.ITIM: IS1 Ml I ODI ( < : ; "1 IIA, . ,\\k \ \ ) \ • Kaicılcrınıı/ ı >/c\ Kııiıı Kıııdcdır • 1 ı\d(ı 2 2(X) II • I'T I (.ıderı I kkııır • Odcmclı Istcklcr. >cııı üııınd PK 91 SırkcuKı 150779392 nolu sigorta kartımı yıtırdim Hükümsuzdür ALTAN ALTINTAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle