17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sonra 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasalanna da giren bu düzenleme, yürürlükteki anayasanın 174. maddesinde "İnkılap Kanunlarının Korunması" başlığı altında şu kuralı içermektedir: "Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik niteliğini koruma amacını güden aşağıda gösterilen inkılap kanunlannın anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, anayasaya aykın olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz: 13 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu; 225 Teşrinisâni 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka tktisâsı Hakkında Kanun; 330 teşrinisâni 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Za ; viyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanlann Men ve tlgasına Dair Kanun; 417 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikâh esası ile ayru kanunun 110. maddesi hükmü; 520 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun; 61 teşrinisâni 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki hakkında kanun; 726 teşrinisâni 1934 tarihli ve 2590 sayılı efendi, bey, paşa gibi lakap ve unvanlann kaldınldığına dair kanun; 83 kanunuevvel 1934 tarihli ve 25% sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun." Bu hükmün incelemesinde, benzeri ile az karşılaşılan çok ince bir yasa tekniği ile karşılaşıyoruz. Maddenin ilk fıkrası, kendi yapısında hem amaç hem gerekçe ve hem de yasak hükmünü içermektedir. Buna göre devrim yasalannın gerekçesi: "Türk toplumunu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak"tır. Amaç ise: "Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik niteliğini korumak" biçiminde vurgulanmıştır. Yasağa gelince: "Devrim yasaları anayasaya aykın olarak anlaşılamaz ve yorumlanamaz." Bu incelik, anayasanın bir uygulama yasası olduğunu vurgulaması yönünden de önem kazanmaktadır. Bu maddenin anayasamıza kazandınhnış olması ile ilgili geniş bilgi isteyenlere, 1%1 Anayasa tasansı görüşme tutanaklarını incelemelerini salık veririm. cı ile köy köy dolaştınlırsa, Tann'mn varhğımn insan bilinci ile kanıtlandığı gerçeğini söyleyen Yargıtay Başkanı'nın cenazesi taşlattınlırsa, Bayındırhktaki önem sıralamasında, cami yapımına okul ve fabrika yapımından önce yer verih'p resmi törenlerle açılışlan yapılırsa, Laiklik ilkesi gözardı edilip din eğitimi ilk okullardan başlatüarak ortaöğretima kadar zorunlu kılınırsa, Ülkenin teknik eleman ve eğitim gereksinimi ortada iken, kızları da içeren bir imam hatip furyasına girilirse, Ülkenin her yerinde denetim dışında Kuran kursları açılıp desteklenirse v bunların açılışlan bakan duzeyinde törenlerle yapılırsa, Mini mini yavrular din eğitimi adı altında ne idüğü belirsiz yobazlann amaçlanna alet edilirse, Ülke yönetimlerinin dinsel temellere oturtulması koşullanm öngören SEERAT Kongresine Devlet Bakanı duzeyinde katdıp ikinci kongrenin Türkiye'de yapılmasına izin verilirse; Nurculuk propagandasından hükümlü bir kişinin cezasını yerine getirmekle yükümlü cumhuriyet savcısı, çalışma odasını bu hukumlünün ziyaretçilerine namaz kılmalan için açar ve hakkındaki disiplin kovuşturması gözetilmeyerek Adalet Bakanınca özel danışmanhğa atanılmasına kalkışılırsa; devlet dairelerinde tekke ve zaviyelere koşut mescitler açıhyorsa; memur sınavlarmda dinsel eğilimler seçme nedeni olabiliyorsa; tatil günlerinin dinsel koşullara uygun olarak düzenlenmesine yönelik yasa girişimleri hoşgörü ile karşılanıyorsa; Arap alfabesi ile eğitim girişimleri hükümet duzeyinde tartışılabiliyorsa ve Arapça yazılar dükkân vitrinlerinden otobüslere, yiyecekiçecek kutu ve şişelerine dek yaygınlaşmışsa; devlet düzeyindeki uluslararası toplantılarda dinsel törenlere olanak sağlanıyorsa; ülkenin pek çok yerinde yasalara aykın kıük ve giysilerle belirli tarikat ve kesimleri simgeleyen başlıklara engel olunamıyor ve bir milletvekili, kravatı uçkur yerine kullanarak, TBMM çatısı altında bulunabiliyorsa; anayasal bir devlet kuruluşu, başörtüsü konusunda aldığı kararı belli çevrelerden gelen baskılarla değiştirmek zorunda kalıyor ve yürütme bu konuda çelişkiler içinde bulunuyorsa; Doğu illerimizden birinin ilçesinde, küçücük çocuklann ellerinde zincirlerle dövünerek şii ayini yapmalan önlenemiyorsa; irtica, devlet yapısına tırmanıyor demektir. Buna, karşıdevrim kımıldanışları da diyebiliriz. Bunları görmezlikten, duymazlıktan gelmek, bağışlanır bir davranış sayılamaz. Yukanda da belirttiğimiz gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bir uygulama yasasıdır. Bu anayasa ile koruma altına alınmış olan devrim yasalan da yürürlüktedir. Devrimleri gerçekleştirirken Atatürk'ün karşısında olanlar, bugün karşıdevrim kımıldanışları içinde bulunanlardan daha güçlü idiler. Ama devrimlerin gerçekleştirilmesine engel olamadılar. Artık iş, devrimleri korumak, yenilemek ve sürdürmekle yükümlü gerçek Atatürkçülere düşmektedir. Atatürkçülük, onun ilkelerine, devrimlerine ve eş anlamlı olarak laik cumhuriyete, özgvrlükçü demokrasiye ve hukukun üstünlüğune inanmakla kanıtlanabüir. Buna inanan güçler henüz ayaktadır. Ama basılan toprak bir gün ayağımızın altından kayarsa, bunun sorumluluğu o güçlerin olacak, cezasını da yine onlar çekecektir. Devrim Yasaları ve , Devlete Tırmanan "İrtiea" Atatürk devrimlerinin dayanağı "laiklik"tir. Bu ilke ortadan kalkarsa tüm öteki devrimler dayanaksız ve anlamsız kalır. tşte bu nedenle karşıdevrimin amacı, bu ilkeye yöneliktir. Yurtiçinde ve dışında, Türkiye'de bir din devleti kurulması çalışmalan, düşünce aşamasından eylem aşamasına doğru yol almaktadır. Ne var ki devletin yapısı doğrudan laiklik ilkesine yönelmeye engel olduğu için saldınlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik niteliğini koruma amacını güden ve eski kültür kurumlarını ortadan kaldıran devrim yasalanna yöneltilmektedir. PENCERE Neler Oluyor?.. 11 KASIM 1987 BÜLENT AKMANLAR Yargıtay Onursal Üyesi Devrimlerin başansı, sürekli olmaları ile sağlanır. Devrim sözcüğü ister 'inkılap' isterse 'ihtilal' anlammda kullanılsın, başansı sureklilik koşuluna bağlıdır. Başka bir anlatımla devrim, sürekliliğini koruyabilmek için amacı doğrultusunda kesintisiz olmak ve kendini yenilemek zorundadır. Devrim, ihtilal anlamı ile bir düzene ve inkılap anlamı ile de alışılmışa yöneliktir. Bu nedenle de karşıtının bulunması doğaldır. Bunun sonucu olarak devTİmin karşısına aldığı düşünce ve eğilim, geriye dönüş istemini gerçekleştirecek ortamı arayıp bulmak çabasındadır. Devrimi yapan ve onu İcoruyacak güçler, devrimin duraksamasına engel olmazlar ve sürekliliğini sağlayamazlarsa, geriye dönüş istemini taşıyanlara (karşıdevrim) ortamını hanrlamış olurlar. Atatürk devrimlerindeki kendini yenileme süreci, 1946 yılında başlayan siyasal ödün ve aymazlık ile duraksamış ve karşıdevrim kımıldaruşlanna yol açılmıştır. Atatürk devrimleri yönünden yirmi beş yılda ortaya çıkan bu durum, 27 Mayıs 1960 Devrimi açısından daha kısa bir süre içinde belirmiştir. Her iki olguda da devrimi koruyacak güçler, gerekli atılımı ve direnişi gösterememişlerdir. Atatürk devrimlerinin sağlamlık ve sürekliliği, önceleri bu devrimlerin çok kesin ve ödünsüz biçimde ortaya konulması ve devleti oluşturan tüm kurum vegüçlerin onlan benimsemesi ve özellikle "siyasal güç"ün ödün vermemesi ile sağlanabilmiştir. Bu devrimlerin doğrultusunda yetişen gençliğın bilincindeki direnç, ancak 1946 yılında başlayan ödünlü siyasa ile ve gençliğin bölünmesi yolu ile sarsılabilmiştir. Atatürk devrimlerine karşı kımıldanışlann, o yıllarda başlaması rastlantı değildir. Bu açıdan baİcınca, 27 Mayıs 1960 Devrimi'ni, sözü edilen ödünlü siyasa biçimine karşı Atatürk devrimlerini korumak ve sürdürmek isteyen güçlerin devinimi olarak değerlendirmek gerekir. Ne var ki, bu devrimi gerçekleştirenler arasına nasıl olduysa kendiliğinden erken gelip oturanlar, çok kısa bir süre içinde ve asıl amaçlan doğrultusundaki düşünceleri saptanarak ayıklanmış iseler de, devrimin daha ilk aşamada geçirdiği sarsıntı nedeni ile sürekliliği sağlanamamış ve 1%1 Anayasasfnın çağdaş kuralları, 21 Mayıs, 12 Mart gibi çıkışlann da etkisi ile Türk Ulusu acısından sonuçta gerçekten yitirilmiştir. Gözümüzü dışa çevirecek olursak, sürekliliğin korunamamış olmasından kaynaklanan olumsuz etkileri, başka ülkelerdeki devrimci devinimlerde de görebiliriz. Atatürk devrimlerini örnek alan ve Müslüman toplumun çoğunlukta olduğu ülkelerden Tunus, 1956 yılında gerçekleştirdiği devrimde sürekliliği sağlayamamış olmasının acısını yaşamaktadır. Eski kültür kurumlanmn canlanmasma göz yumulması, laik Tunus örneğinin kanımızca en büyük yanılgısı idi ve karşıdevrimci dinci kesim ile 1956 yılından 1984 yılına kadar geçen sürede dört kez uğraşmak zorunda kalınmıştır. Tunus devrimi bugün ağır aksak sürebiliyorsa bunu, Dünya Islam devinimindeki değişik eğilimlerin yansıması nedeniyle ülkesindeki dinci akınıın karşıdevrim için yeterli giice kavuşamamış olmasına borçludur. Dünyada birşeyieroluyor, kapitalizmin anayurdunda bir deprem yaşanıyor. Neler oluyor? Denebilir ki: Aman canımi. Neler olup bittiğini hergün televizyondan ve gazetelerden izliyoruz. Wall Streeften başlayıp Tokyo borsasına kadar kapitalizmin büyük merkezleri altüst. Amerika'da bu yüzden 1 trilyonluk yıkım olduğu söyleniyor. Otaym nedenleri de belli değil mi? ABD'nin dış ticaret ve bütçe açıklan; Reagan'ın Amerikalıyı ürettiğinden daha yüksek bir yaşam duzeyinde yaşatmak isteği bu sonucu doğurdu. Bir yanıt mı bu? Sıradan bir kişi Wall Street'te başlayan depremi sözde açıklayan yorum ve haberlerden hiçbir şey anlamaz. Ne demek borsa? Hisse senedi? Bütçe açığı? Dış ticaret açığı? Resesyon? Depresyon? Monetarizm? Falan, filan? Ekonomiyle alışverişi zayıf bir kişi için gazetelerde çıkan haber ve yorumlar çözümlenmesi gereken bir "şifre" gibidir. Ama bu "şifre"y\ bilgiç ya da uzman geçinenlerin çözdüğünü de söyleyemeyiz. Eskiden çevremizdeki olayları lafla açıklamak çok geçerliydi; diyelim k! birisi konuşuyor: Taş boşlukta düşeri.. Niçin? Ağır olduğu için... Bilim adamı "yer çekimi yasası"n\ buluncaya dek bu açıklamayla insanlık uyudu. Şimdi de kapitalizmin doruklarından açıklamalar yapılıyor: Son borsa depremi "Amerikamn bütçe açıklarından, dış ticaret açığmdan" kaynaklanıyormuş. Peki, ABD neden bütçe ve dış ticaret açığı veriyor? Bu süper devlet, bilgi toplumu olmadı mı? Bilgisayarlı endüstri dönemine girmedi mi? 21'inci yüzyılın eşiğindeki uygarlık, doğal depremi bile önceden haber alma yolunda büyük adımlar atarken, borsa depremini önceden hesaplayamayan bir toplum nasıl da "enformatik, süper, kompütarize" oluyormuş? 1 trilyon dolarlık yıkımın geldiğini önceden göremeyen bir ekonomik düzene çağdaş insan güvencesini nasıl bağlayabilir? Ya şimdi ABD bu bir trilyonluk yıkımı Türkiye gibi ekonomisi bağlı ülkelerden çıkarmak isterse? İşte "emperyalizm" gibi kimi çevrelerde modası geçmiş sayılan bir sözcük hemen devreye giriyor; sakın kapitalizmin yapısal bunalımının eli kulağında olmasın? • Batı'da son borsa depremi tartışılıyor. Deprem daha durmadı; belki durdurulacaktır; belki gemi azıya alacaktır; frenlenmiş gibi görünse de bir süre sonra yeniden patlayacaktır. Hiçbir uzman, bilgin ya da yetkili, bu konuda kesin konuşamıyor; kapitalizmin ruleti dönüyor, hangi numaranın ve hangi rengin üzerinde duracağı bilinmiyor; bu konuda en yetkin ekonomi uzmanlarının sıradan bir kişiden farkı yoktur. Ne var ki bir soruya kesin yanıt verildi: Piyasa ekonomisi bir cangıl gibidir. Eğer insan aklıyia bu cangıl düzenlenmezse, güçlünün zayıfı boğduğu ve ezdiği sınırsız bir kavganın insanhğa hayır getirmeyeceği, kimi devlete sağladığı ayrıcalığın bir gün geri tepen bir silaha dönüşeceği anlaşıldı. • 12 Eylül'den sonra Türkiye'de aydın kırımı korkunç boyutlara ulaştı, üniversite yok edildi, bilim adamı yıkımı inanılmaz sınırlara ulaştı. Bugünkü fikir ortamımızın eni, boyu, derinliği öylesine dar ve sığdır ki kimsede olan bitenleri tartışmak gücü bile kalmadı. Batı'da borsa,depremi tartışılıyor; ama, onlar bütün olayları "zenginler kulübü"nün gözlükleriyle izliyorlar ve kendi çıkarları acısından bir yol bulmaya çabalıyorlar. Bizler de Batı ne yorum yapacak, ne karar verecek, diye bakıyoruz. Türk insanı, dünya olaylarmı bağımsız aklın ışığında ve kendi gerçeklerine göre değerlendirip yorumlayamadıkça, Türkiye "çağ atlamak" şöyle dursun, her olayda yaya kalacaktır. Karşıdevrimcilerin amacı Bilindiği gibi, Atatürk devrimlerinin dayanağı "laiklik"tir. Bu ilke ortadan kalkarsa tüm öteki devrimler dayanaksız ve anlamsız kalır. Işte bu nedenle karşıdevrimin amaa, bu ilkeye yöneliktir. Yurtiçinde ve dışında, Türkiye'de bir din devleti kurulması çalışmalan, düşünce aşamasından eylem aşamasına doğru yol almaktadır. Ne var ki devletin yapısı doğrudan laiklik ilkesine yönelmeye engel olduğu için saldırılar, Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik niteliğini koruma amacını güden ve eski kültür kurumlannı ortadan kaldıran devrim yasalarına yöneltilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin çağdaş, laik ve demokratik yapısını oluşturan devrimler, 1924 yıhndan 1934 yüına kadar gerçekleşme süreci içinde yasallaştırılmıştır. Her biri kendi içinde ya da Türk Ceza Yasası'nda yer alan yaptınmlara bağlandıktan sonra, bunların bir de anayasa kuralı ile korunması gereksiniminin duyulacağı, irticanın bir gün devlete tırmanacağı, o günlerin devrimci güçlerinin aklından bile geçmemiştir. Oysa, 1946 yılından başlayıp 1960 yılına dek süregelen olaylar, devrimleri benimseyen güçlerce değerlendirildiğinde, devrim yasalannın bir de anayasa güvencesi altına alınması gereksinimini gündeme getirmiştir. 1961 Anayasa tasarısına önce ek madde olarak konulan ve sonradan temel madde olarak benimsenen 153. madde, karşıdevrimleri önlemek amacı doğrultusunda değerlendirilmelidir. Bir gelişim ve değişimi anlatan 1961 Anayasası'ndaki bu hükürn, bir tepki anayasası olmasına karşın 1982 Ânayasasını yapanlarca da ister istemez benimsenmiştir. Bu anayasalara koşut olarak önce 648 ve Devlet yapısı içinde ürkütiicü eylemler... Suç işlenmeyen bir toplum düşünülemeyeceğine göre, anayasa ile güvence altına alınmış da olsa, devrim yasalanna bireysel nitelikteki aykırılıkları doğal saymak gerekir. Ancak bu aykınhkların yaptınmlan buluntnasma karşm, hoşgörülü bir uygulama sonucu, bireysel eylemlerin toplu eylemlere dönüşmesi ve bu aykınlıklara devlet yapısı içinde de rastlanması ürkütücü olmuştur. 1950 yılında başlayan ve günümüze kadar süregelen bu aykırılıklann binlercesi arasından birkaç örnek verecek olursak: Bu ülkede siyasal gücü ele geçirenlerin ilk eylemi, namaza çağrıyı halkın bilmediği bir dile çevirmek olursa, O ülkenin başbakanı TBMM çatısı altında milIetvekillerine "isterseniz halifeliği bile geriye getirebilirsiniz" ödününü vermekten çekinmiyorsa, Atatürk düşmanı kimliği, yargı kararlan ile saptanan Saidi Nursi adlı kişi, devletin resmi araçlarından yararlandırılarak seçim propagandası ama OKTlff AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN Alanyn HastanesVnin iki sorunu Alanya'da üç yıl önce görkemli bir yamaçta çok güzel bir hastane yapümıştı. Binası, kuruluşu, en önemlisi olan hekimleri çok ö'vgüye değer bu kurumun çok önemli iki gereksinmesi vardır. Biri, onun bu niteliğini tümleyecek bir başhentşireye olanıdır. Bir başhemşirenin yokluğu, bir hastanenin işleyişinde ne denli yetersizJiklere neden olur; orada her yanda ve her anda görülmektedir. Turistlerle bu aylarda bile dopdolu Alanya'da hastaneye her gün onlardan başvuranlar da az değildir, yatanlan bile oluyor. Sağlık Bakanhğı'nın kimi hastanelerimizde olduğu gibi, yalnız odasının ve masasının bekçiliğinde olan bir başhemşirenin değil gelişmiş ülkelerdeki gibi, hastanede düzenleyici bir melek niteliğiyle her şeyde etkisini ve değerini gösteren, yabancı bir dil, hele Almanca bilen, bir başhemşire ile o hastanenin eksikliğini gidermesi ve değerliliğini tamamlaması zorunludur. Hastanenin bir gereksinmesini, önemli bir gereksinmesini, gidermekte Alanya Belediyesi'ne düşüyor. Hastaneye çıkan yolun yanm kilometre kadar çok bozuk bölümü yapılmamış. Acile gelen hastalar için bu bölümün Sınır Kapılarındaki Oylama!.. Yurtdışından gelenler, yurtdışına gidenler, sınır kapılarmda günlerdir oy veriyorlar. Duyuyoruz, Almanyalardan, başka Avrupa ülkelerinden özellikle cumartesi ve pazar günleri çarter uçaklan yüzlerce yurttaşımızı ülkemize getiriyormuş. Bu yurttaşlar gelip ne yapıyoriar? Oy verip geriye dönüyorlar! Getiren götüren, onlara bu olanağı sağlayan kim? Bunu düşünen var mı? Muhalefet partilerinin bu konudaki vurdumduymazlığma şaşıyorum. Edirne, Yeşilköy vb. yerlerde muhalefetin deneticileri var mı, yeterli mi? Kafileler halinde yurda getirilip, ellerinden oyları alınıp geriye gönderilenler acaba kime oy veriyorlar? Nasıl oy veriyorlar? Kimlerın denetimi altında oy veriyorlar? Bu oyiar hangi bölgenin hesabına yazılacak, Kapıkuledekıler, Edirne'ye mi, Yeşilköy'dekiler Bakırköy'e mi? Günlerdir sürüp giden bu oylama ile iktidar partisi kendine büyük çıkar çağlamıştır diyenlere, gelin de haksızsınız deyin!.. Ustelik kesin aday listeleri de yoktu. Bugüne kadar yoktu. Böyie bir oylama nasıl olur? Dünyada eşi benzeri görülmüş müdür, kime oy verdiğini bilmeden oy kullanmanın? Evet, 29 Kasım seçiminin oy pusulalarında aday adları yer almayacak neden acaba? yalnızca parti adları ve sımgeleri bulunacak. Ama sandık başlarına o bölge adaylannın adları asılmayacak mı? Seçmen, şu partiye ya da bu partiye oy verirken, o bölgenin adaylannı bilmeyecek mi? Oysa sınır kapılarmda günlerdir oy verenler, yalnızca partileri yeğliyorlar, o bölgenin adaylarını bilmeden, öğrenmeden!.. Bugüne dek muhalefet partilerinden bu konuda bir çıkış, bir girişim bekledim. Nedense hiçbirinden bir itiraz gelmedi. Oysa önemli bir sorundur bu. Günlerdir sınır kapılarmda oy veriliyor, oy vermek için birtakım çevreler, kişiler, otobüsler, uçaklar dolusu seçmeni yurda getirip götürüyor; bu seçmenfer de körükörüne oy kullanıyorlar, oy verdikleri partinin adaylan kimdir, necidir, nenin nesidir diye bilmeden!.. Dünyanın hiçbir yerinde boylesine anlamsız bir oylama olamaz. Seçim, yalnız partileri değil, adaylan da seçmektir. Kişi, şu partiye bu partiye oyunu kullanırken, o partinin adaylannı da tanımak isteyecektir. Denecek ki, Kaşım 87 seçimi baştan başa yanlış bir yöntemle yapılıyor, Bay Özal'ın keyfine uygun . biçimde yapılıyor, muhalefeti ortadan silmek amacıyla yapılıyor! Hepsi doğru. Halka saygılı bir iktidar bu seçim yasasını ilk fırsatta değiştirecektir Elbet... Tek yanlı, yalnız iktidara çıkar sağlamak hesabıyla düzenlenen bu yasanın akla, ulusal çıkarlara, en başta da demokratik anlayışa aykın olduğu ortadadır... Haftalardır sınır kapılarmda yapılan oylamanın yalnız iktidarın işine geldiği açıktır. Muhalefet partilerinin bu durumu nasıl içlerine sindirdiklerini anlamak zordur. Yüksek Seçim Kurulu'na bu konuda itirazda bulunmak da mı akıllarına gelmez? Yurttaş olarak hepimizin bu yanlış, bu tek yanlı, bu bozukdüzen uygulamaya karşı çıkmak hakkımızdır. Sınır kapılarmda gerekli denetimden uzak yapılan bu oylama geçerlikten yoksundur. Adayiarın adlarını bilmeden körükörüne verilen oyların bir anlam, bir değer taşımadığı açıktır. Ancak tüm parti adaylan kesinlikle belli olduktan sonra, bu adayların adları sınır kapılarındaki oy sandıklarının başına asıldıktan sonra, bu sandıklarda gerekli yasal denetim sağlandıktan sonra verilen oyların bir değeri vardır. Yapılacak iş, bugüne dek sınır kapılarmda yapılmış oylamanın geçersiz sayılması. Ancak bundan sonra, yani 14 ekimden sonra, partilerin bölge adaylannın adları liste halinde sandık başlarına asıldıktan sonra verilen oylar geçerli sayılmalıdır. Bir seçmen, demokratik kurallara bağlı bir yurttaş olarak görüşümü bildirmek istedim. İş işten geçmeden gereken önlemler alınmalıdır. Adaysız bir seçim olamayacağı için bugüne dek verilmiş oyların 'iptal' edilmesi kaçınılmaz bir gereklıliktır Bunu kamuoyuna duyurmak bir yurttaşlık görevidir sanıyorum. 1727 yaşlannda bayanlar Ingiltere'de çocuğa bak, karşılığında İngilizce öğren. 158 53 42 Bayanlar, çocuk bakarak İngilizce öğrenmeyi ancak Aupairlik yaparak gerçekleştirebilirsiniz. 158 53 42 sarsıalığı ve tehlikesi olduğu gibi, bu Alanya Belediyesi'ne de yakışmaz bir eksikliktir. Bu küçük işi bir an önce yapmak belediyenin ivedili bir görevidir. M. Raufİnan ALANYA Küçükyalı her akşatn karanhkta Küçükyalı her akşam karanltkta. Küçükyalı'da, Altıntepe ve Çınar mahallesi arasındaki bölgede iki haftadan beri saat 18'den itibaren elektrikler düzehli olarak kesilmektedir. Bu kesinti, bazen iki, bazen üç saat hatta daha fazla sürmektedir. Küçükyalı 'nın en kalabalık semtinde binlerce insan, elektriğin en önemli olduğu saatlerde elektrikten mahrum kalmaktadır. TEK Kartal Bolgesi'ne sorduğumuzda, her defa inamlması olanaksız sebepler ileri sürmektedirler. Esasında da bu kişiler sorumlu mevkiide de bulunmamaktadırlar. Bu arada günlük kesintiler de devam edip gitmektedir. TEK yönetimi, gelecek ayların bile elektrik paralannı mahsup edip, tahsil ederken, • görevlerinin vatandaşm ekktriğinin kesintisiz sağlamak olduğunu acaba ne zaman hatırlayacaklardır. Öte yandan, en büyük devlet yetkilisi şehirlerin ışıl ışıl olduğunu iddia ederken, TEK yetkilileri acaba ne düşünüyorlar merak ediyoruz. Dr. Ayftün Caner İSTANBUL BAKIRKÖY 1. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas no: 1986/2392 Davacı Nuri Altıngöz tarafından davah Danil Alıcı aleyhine açılan ecrimisil davasımn yapılan duruşmasında: Davalının dava dilekçesindeki adresine gönderilen davetiye bila tebliğ iade edildiğinden, ilanen tebliğine karar verilmiş, duruşma günü olan 8.12.1987 günü saat 09.10'da duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekil ile temsil etürmesi hususu tebliğ yerine kâim olmak üzere ilan olunur. Bu Çocuklar Mutluluk Getirecek Istemedikleri halde altı, yedi çocuk doğurmak zorunda kalan anneler... Bazen düşük yapan ve bu yüzden hayatlarını kaybeden binlerce kadın... Bakılamadıklan için terkedilen bebekler... Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı, ilk çözümün "Aile Planlaması" olduğuna inanıyor ve bu amaca hizmet ediyor. Anne ve babalan istenmeyen hamilelikler konusunda aydınlatıyor. Klinikler açıyor. Vakfımızm varlığını duyurmak, çahşmalanmıza ek gelir sağlamak için ünlü fotoğrafçılanmızın çektiği çocuk fotoğraflanhdan bir tebrik kartı dizisi hazırladık. Bu kartlan alarak bize destek olun. Annelerimiz arzu ettikleri sayıda çocuk sahibi olsun. Çocuklarımız iyi yetişsin. Doğan her bebek ailesine keder değil, sevinç getirsin. Kartlanmızın temini için aşağıdaki bürolara bir telefonunuz yeterli. Desteğinizi bekliyoruz. TÜRKİYE AİLE SAĞIIĞI VE PLANLAMASI VAKFI htanbul 143 39 62 143 39 63, Ankora. 125 47 07 125 46 79, bmir. 18 16 86 18 00 60, Bursa. 22 24 00 22 19 23 Bu ılan gaze!e"iızın katkısıyıa yaymlannışlır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle