28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sahiptir. Bu oran kentlerde %71'dir. Kentlerde nüfusun %59'u kanalizasyona sahip bulunurken, bu oran kırsal kesimde "lo 12 dolayındadır. Bunun sonucu olarak kırsal nüfus durumunu düzeltmek amacıyla evlerini, yurtlarını bırakarak kentlere göçmektedir. Geleneksel tanmın çöküşü, göçlerin yöneleceği almaşık çekici merkezlerin yokluğu, ekonomik etkinliklerin bellibaşh birkaç büyük kentte yoğunlaşması gibi etmenler yüzünden anakentlerin nüfusu hızla büyümesiyle, buna bağlı olarak da gecekondulann ve sefalet mahalleri çoğahp genişlemektedir. Dünyadaki konut sorununun çözümü, çok cesur yerleşme ve konut politikalarının güdülmesine bağlıdır. Birleşmiş Milletler Örgütü'ne göre, bu politikanın, yenilerinin yapımının daha yüksek maliyetli olması nedeniyle var olan konut stoku ile aJtyapının bakımını, onanmını, iyileştirümesini; yoksulun arsa gereksinmesini sağlayacak arsa politikalannm benimsenmesini; yerleşme politikalarının geliştirilmesine, yürüıülmesine daha geniş bir yerel toplum katılımının sağlanmasını; yerel toplumla ulusal ve yerel yönetimler, öbür kesimler arasında daha yakın bir işbirliğinin gerçekleştirilmesini; yoksulların, dar gelirlilerin bannma koşullannı, yakın çevrelerini iyileştirmelerini olanaklı kılacak bir dizi ekonomik, akçal düzeneklerin çevrime sokulmasını içermektedir. Kır ve kent yoksulları, bizdeki gecekondularda olduğu gibi, hiç ya da az bir dış yardımla kendi bannma koşullarını iyileştirmek konusunda engin bir güce sahip olduklannı kamtlamış, "kendilerine yardım eden yoksullara yardım" amacına yönelik siyasaların güdülmesi gereğini ortaya koymuşlardır. Bu gereklilik, devletlerin gelişme siyasa ve izlencelerinde gittikçe benimsenmektedir. tusunda, yerel baskılarla değiştirilerek yazboz tahtasına çevrilmiştir. Denizlerimizde, özellikle büyük körfezlerimizde canlıların, balıklann soyları tükenmekte, pis kokular yayümaktadır. Toplumun yararlanmasına açık tutulması, herkesin serbestçe yararlanmasına sunulması gereken güzel kıyılarımızm yağmalanması sürüp gidiyor. Acaba, 1987 Dünya Konut Yılı'nda başka ülkelere konut ve çevre konulannda aktarabileceğimiz ne gibi deneyimlerimiz, birikimlerimiz olabileceği sorusu herkesin aklına gelmekte, kötümserliğimiz artmaktadır. Bununla birlikte, bu konuda yine de iyimserliğimizi arttıran olumlu gelişmeler vardır. Şöyle ki: 1 Konut, doğal, tarihsel çevre bilinci giderek gelişmektedir. Basın, halkoyu, aydınlar bu sorunlara sahip çıkmaya başlami;tır. 2 Başta Anayasa Mahkemesi, yönetsel yargı organlan anayasaya aykın yasalan iptal etmekte, yasalara aykın işletnleri bozmaktadır. İmar, kıyı, yabancılara mülk konulanndaki yasalann tümüyle ya da belli maddelerinin iptal edilmeleri önemli birer örnektir. 3 Konut, ilk kez 1981'de, sonra da 1984'te çıkarılan Toplu Konut Yasalanyla bir devlet görevi olarak düzenlenmiş, öncekilerle karşılaştırıldığında büyük ölçekli bir "Toplu Konut Fonu" oluşturulmuştur. Bütçe dışı kaynaklardan beslenen bu fonun işletilmesiyle, kooperatifçiliğin toplu konut üretiminde etkin, başarılı bir üretim yöntem ve modeli oluşturduğu anlaşümıştır. Gerçekten, konut üretiminde kooperatiflerin payı giderek artmış, bu oran %\4A'e yükselmiş; Ankara'da %56'ya Denizli'de %42'ye, Zonguldak'ta %39'a varmıştır. 24 EKİM 1987 I 9 « 7 Dünya Konut Yılı'nda Türkiye'nin öbür ülkelere örneklik edebilecek en önemli kuıkısı, konut kooperatifçiliğinde sağladığı başarılı sonuçlardır. Konut Yılı nedeniyle Ingiliz Kraliyet Sosyal Konut Vakfı tarafından açılan, 23 gelişmiş ülkenin de katıldığı yarışmada, kent kooperatifçiliğinin öncülüğünü yapan KentKoop'un birincilik ödülünü kazanması bir rastlantı değildir. Aonııt: Tüın İnsaıüığııı Ortak Sonmu. . . Enveriyye? PENCERE Prof. Dr. CEVAT GERAY Dünya uluslarının, karşı karşıya bulundukları ana sorunlann üzerine birlikte eğilmelerini sağlamak amacıyla her yıl ayn bir konuyu gündeme getiren Birleşmiş Milletler Örgütü, 1987'yi Dünya Konut Yüı olarak saptamıştır. Her yıl ekimin ilk haftasında ülkemizde de kutlanan Dünya Konut Giinü, bu kez ayn bir anlama bürünmüştür. Konut Yılı nedeniyle kamuoyunda ilginin oldukça yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Daha 1986 başîannda Konut Yılı çeşitli bilimsel toplantılarla, etkinliklerle karşılanmıştır. Çeşitli ödüller konulmuştur. Konut sergileri, bilimsel toplantılar düzenlenmiştir. Geçen eylül ayında Uluslararası Kooperatifler Birliği ve Birleşmiş Milletler'in işbirliğiyle KentKoop'ça düzenlenen "Kooperatifçilik Yoluyla Konut ve Kent Yönetimi" konulu seminer uluslararası bir ilgi topladı. Bu seminer hem ülkemizin konut alanındaki çalışmalarını, karşılaştığı sorunlan, geliştirdiği çözüm yollarını, bu konudaki birikim ve deneyimlerini öbür üye ülkelere aktarmak, hem de dünya ulusları arasında bilgi ve deneyim değiştokuşuna, birikimin paylaşılmasına olanak sağlamış oldu. Birleşmiş Milletler Örgütü, kuruluşundan bu yana herkesin insanca yaşanabilir bir konutta oturmasını, sağlıkh, temiz ve güzel bir çevrede yaşamasını sağlamak için uğraş vermektedir. Bu alanda yapılan uluslararası bilimsel çalışmalarla, yayınlarla Birleşmiş Milletler, uluslar arasında bilgi, birikim ve deneyim değiştokuşunu sağlamak tadır. B.M. Insan Hakları Evrensel Bildirgesi çevresinde konut ve çevre hakları giderek benimsenmeye başlanmıştır. Çeşitli ülkelerin anayasalanna giren bu haklara 1961 ve 1982 anayasalanmızda da yer verilmiştir. Konut, tüm dünya ülkelerinin ortak bir sorunudur. Birleşmiş Milletler kaynaklanna göre, bugün dünya nüfusunun dörtte birini oluşturan bir milyar insan ya evsiz barksızdır ya da çok kötü konutlarda, sağlıksız bir çevrede yaşamaktadır. 100 milyon insanın hiç barınağı yoktur. Sokaklarda, köprüaltlannda, boş topraklarda, kapı girişlerinde uyumaktadır. Konut yetersizliği, endüstrileşmiş ülkeierde de görülüyor. Bu ülkelerde hızla büyüyen nüfus için bannma koşulları ve kent hizmetleri alarm çanlannı çaldıracak ölçüde kötüleşmektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde evsizlerin sayısı 2.5 milyonu bulmuştur. Kanada'da 20 ile 40 bin arasındaki bir insan kitlesi sokaklarda yaşamaktadır. Britanya'mn iç bölgelerindeki durum daha ciddi bir sıkıntıya dönuşmüştür. Endüstrileşmiş dünyanın tümünde halkın önemli bir dilimi hâlâ elverişsiz konutlarda yaşamakta, evsizlerin sayısı artmaktadır. Geri knlmışlarda daha da kötü... Geri kalmış ülkelerde durum daha da kötüdür. Bu ülkelerde kent nüfusunun yaklaşık yansı gecekondularda, "sefalet mahalleri"nde yaşıyor. Kimi kentlerde bu oran % 80'e ulaşmaktadır. Nüfusun yansına yakın bir bölümünün yaşadığı konut ları, yakın çevrelerini iyileştirmek gerekiyor. 1985'te gelişmekte olan ülkelerde kentsel nüfus 1.2 milyarı aşmıştı. 13 yıl içinde buna 800 milyon kişi daha eklenecektir. Bugünkü durumu ve koşulları koruyabilmek için iki kat daha çok konut, altyapı ve belediye hizmeti gereksinilecektir. Birleşmiş Milletler kaynaklanna göre gecekondularda ve sefalet mahallerinde yaşayan nüfus, kent nüfusunun 2 katı, dünya nüfusunun 4 katı bir hızla artmaktadır. Her gün 150 bin insan konut, hizmet ve iş istemek zonındadır. Bugün geri kalmış ülkelerde 300 milyondan çok insan işsizdir, 700 milyon insan da az ya da çok düzeyde sefalet içinde bulunmaktadır. Geri kalmış ülkelerde kırsal alanlardaki konut sorunu, kötü bannma koşulları, kırsal kesimdeki kitlesel yoksullukla, kötü ve eksik beslenmesiyle, sağlıklı temiz su bulunmayışıyla, kanalizasyonsuzlukla, kamu işgörülerinin yeterince sağlanmamış olmasıyla bir arada görülmektedir. Yeryüzünde kırsal nüfusun ancak %41'i temiz, sağlıklı suya Sonuç 5 Parsel ya da ada ölçeğinden kent ölçeğıne yönelen konut kooperatifçiliği, konutlandırma yanında sağlıklı, temiz, güzel bir kentsel çevre yaratma işlevini de yüklenerek kent kooperatifçiliğine dönuşmüştür. Sonuçlan alınmaya başlanmış olan bu anlayış yurt öiceğinde yaygınlık kazanmıştır. 1987 Dünya Konut Yılı'nda Türkiye'nin obür ülkelere örneklik edebilecek en önemli katkısı, konut kooperatifçiliğinde sağladığı başanlı sonuçlardır. Konut yılı nedeniyle lngiliz Kraliyet Sosyal Konut Vakfı tarafından açılan, 23 gelişmiş ülkenin de katıldığı yarışmada, kent kooperatifçiliğinin öncülüğünü yapan KentKoop'un birincilik ödülünü kazanması bir rastlantı değildir. Yaratılan kuşkulu havanın tersine, kooperatif yoluyla toplu konut üretimi, sağlıklı, güzel bir çevre yaratımı konusunda olumlu örneklerin ortaya çıktığını vurgulamak isterim. Belediye, devlet ve kooperatif üçlüsünün eşgüdüm, uyum içinde işbirliğine dayalı kent kooperatifçiliği modelinin yurt ölçüsür.de yaygınlık kazanması bunun belirgin bir göstergesidir. Ülkemizdeki iyimser durum Türkiyemizde de hızlı kentleşme sonucunda özellikle gecekondulaşma giderek yayılmakta, bannma koşulları kötüleşmektedir. 2000 yılına girerken Türkiye nüfusunun 67 milyonu aşacağı, bunun dörtte üçunün kentlerde yaşayacağı kestirilmektedir. Nüfus artışından doğan gereksinmeleri karşılamak için 5 milyon birim konut üretilmesi gerekeceği anlaşılmaktadır. Bu, her yıl için yaklaşık 400 bin konut üretilmesi demektir. Kentlerimizde nüfusun yarısından çoğu gecekondularda yaşıyor. Çarpık ve sağlıksız yapılaşma, kentsel yaşamı işkenceye döndürmüştür. Havamız, topraklarımız, sularımız, tüm çevremiz kirlenmiş bulunuyor. Her türlü toplumsal, teknik altyapıdan, belediye işgörulerinden yoksun bırakılan kentlerde yaşıyoruz. Sık sık imar bağışlamalan yüzünden imar düzenimiz kökünden sarsıhp yıkılmış. Başta Boğaziçi olmak üzere doğal, tarihsel güzellikleriıniz, zenginliklerimiz yok ediliyor. İmar planları bireysel istemler, kişisel çıkarlar doğrul EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL Barış, bağımsızlık, demokrasi mücadelesinin yurtsever önderlerinden TRABZONLU Eskı C H P Parti Meclisi uyesı. TRABZON BELEDİYESİ Baş«an Yardımcılarından, büyük humanıst. gerçek SOSYAL DEMOKRAT, çok yüce vede çok güzel İNSAN, Örgütüne Güven Duyan ve Duymayan Başbakan Turgut Özal ANAP'ın ancak yedi yerde önseçim yapacağını bildirdi! Der ki: "Hem önseçimi bir tecrübe etmek, hem de hakikaten pratik olup olmadığını görmek istiyoruz..." Zaten ANAP adayları içinde parti değiştirmiş milletvekilleri olduğu için Anayasa'nın 84. maddesi gereği bu kişilerin önseçime katılmaları gerekiyor! Özal'ın açık konuşması, ANAP adlı partinin niteliğini, kimliğini bir kez daha anlamamıza neden oluyor. ANAP'ın her ilde, ilçede örgütü var, ama bu örgütler göstermelik olmaktan öteye bir iş görmedi şimdiye kadar! Adayları hep parti merkezi, daha doğrusu genel başkan saptar. Parti örgütlerinin görüşleri alınır mı bilmem, ama ne önseçim, ne yoklama, hiçbir şey yoktur... ANAP'ın geçen gun de yazdığım gibi, gerçek anlamda bir parti olmadığı; tepeden kurulmuş, tepeden yönetilen birdost, arkadaş, ahbap, akraba topluluğundan ve onların yakınlarından oluşan bir garip yığın olduğu açıktır. Tabanın sesi, görüşü diye bir şey yok; varsa yoksa tavandakiler, genel başkan ve yakınlan! 29 Kasım 87'de halkımızın karşısına çıkanlacak ANAP adayları tavandan onaylanmış kişiler olacak... Olacak diyorum ya oldular bile, baksanıza "Listelerde önemli bir değişiklik yok" diyor Bay Özal... ANAP önseçimi bir "tecrübe" etsin bakalım, sonuç ne olacak? Bu arada SHP Parti Meclisi doğru ve yerinde bir karar aldı: Bütün üyelerin katılmasıyla önseçim yapılacağını bildirdi. Yalnız yedi ilde merkez yoklamasıyla saptanan eski adaylar seçime giriyor, ama tüm yurtta önseçim yapılıyor. Bu önseçime partiye kayıtlı bütün SHP'liler katılacak... SHP'nin yarım milyonu aşkın üyesi olduğu söylenir. Bu kalabalık önseçmenin oylarını bir iki gün içinde vermesi çok güç elbet. SHP'lilerin bu kısa süre içinde adayları kendi oylarıyla saptayabilmek için büyük çaba harcamaları gerekecek. Bütün il ve ilçelerdeki SHP'li üyeler ilk kez istedikleri adayları seçecek, sıralayacaklar. Böylelikle SHP'li taban, sesini, etkisini duyuracak. . Parti Meclisi'nin aldığı bir başka olumlu karar, SHP yonetiminde görev alanların ki bunların 42'si geçenlerde kendilerine aday listehrinin başında yer ayırtmak yanilgısına düşmüşlerdi hepsi önseçime gireceklerdir. Daha işin başında böyie olması gerekirdi. Parti Meclisi üyeleri olağanüstü kurultayda tabanın oylarıyla seçilmişlerdir. Demek tabanın kendilerine bir güveni var. O zaman niye önseçimden kaçınmakistemişlerdir, anlamak hem kolay, hem zor! Neyse, yanılgıdan kısa sürede geri dönüldü, iyi de oldu. SHP tabanı, yöneticilerine duyduğu güvensizlikten artık kurtulmuştur. Yöneticiler de parti üyelerinin oylarıyla seçilecekler, ya da seçilemeyeceklerdir. Gerçek bir parti olmak, hele sosyal demokrat bir parti olmak, parti tabanının etkinliğini sağlamakla olasıdır. Tepeden yapılan atamalarla oluşturulan aday listelerinin genel seçimde beklenen oy çokluğunu sağlayamaması doğal bir sonuç olacaktı. Şimdi yarım milyon SHP'liye büyük bir görev düşüyor. O da üye olmanın sorumluluğunu başarıyla yerine getirmek, önseçimlerde oylarını kullanmak için uğraş vermektir. Önseçimde oy kullanan parti üyeleri ne kadar büyük sayılara vanrsa, o parti o denli güçlü ve etkili olur. Ben öteden beri önseçimlerde bir partinin tüm üyelerinin adayları belirlemede etkin olmalannı istemişimdir. Bu konuda birçok yazı yazdığımı anımsayan belki olur... Ama istediğim, boyle bir iki gün içinde yapılacak bir önseçim değildi elbet!.. Belirli, yeterli bir süre içinde bütün parti üyelerinin oylarını kullanacaklarım düşünmüştüm. Oysa Özal'ın geceyarısı yasası bu tür sağlam ve rahat bir önseçim ortamını olanaksız kıldı. Ama SHP üyelerinin belli bir bilinç aydınlığında, belli bir sorumluluk anlayışında bireyler olduğunu düşünerek kısa sürede gerçekleştirilecek önseçimde oylarını kullanmakta birbiriyle yarışacaklarını sanıyorum. Tabanın tam desteğini kazanmış adayiarla, örgütün sesine önem veren, örgütle kaynaşmış bir yönetim kadrosuyla genel seçime giren partiler elbetteki daha başanlı olacaklardır. Halka güvenen, üyelerine dayanan bir parti olduğunu gösteren SHP ile "Bir tecrübe yapalım bakalım" diyerek birkaç yerde o da zorunlu olduğu için önseçim yapan ANAP'ın demokrasi anlayışları bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu gerçek, sanırım genel seçimde yurttaşların gözünden kaçmayacaktır. Kaçmamalıdır... Belçikah öğretmenden özel Fransızca dersleri. Tel.: 163 48 77 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Geçersizdir. LEVENT GEYLAN Doktorlar Arsnıyor Turk Kalp Vak: Sağlık Merkezlerincî; ^alıjacak doktorlar aranıyor. TEL: 172 61 43/44166 02 78 BEHİCE BORAN'ı saygıyla anıyoruz MERSİN'DEN HASAN KAPKIKIRAN Bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm uğrunda savaşan anamız OSMAN ZEKİ ERDEM Bir yıl önce bugün. aramızdan ayrılmış idi . Onu yakından tanıma ONUR'una erenleıin yüreğı kan ağlıyor Benım sevgı dolu. canım AĞABEYCİĞİM. Sana hiçmi hiç doyamamıştım İnsan sevgısı ile yanan. benzersiz kişılığın. şimdılerde. tum Halk katmanlartnda, daha da yüceldi ..Onlardan selâmlar, sevgiler Sana... Ellerinden. ve O çok tatlı yüzünden OZLEMLE ÖPÜYORUM. Ruhun Mutlu olsun BEHİCE BORAN'ı saygıyla anıyoruz. ERGANİ'LÎ DOSTLARI ADINA MUSTAFA KILIÇKAP ABBAS ÜZÜLMEZ YAŞAR ÖZTÜRK Hacı Ali Erdetn 12 Eylül 1980. Sabah. Oldubittinin ardından düşünüyorum: Bundan sonra ne yazılabilir? Askeri darbenin anlamı. yörüngesi, dcğrultusu belli. Artık, belgeleri de açıklandı; Vaşington'da 12 Eylül'ün haberini alan Amerikalı rahatlıyor: Bizim oğlanlar, bu işi ktvırdılar... Oaha ilk adımda Beyaz Saray'ın isteğiyle Yunanistan'ın NATO askeri kanadına dönüşüne 12 Eylül "Evet" diyor; Türkiye ilerde bu ödünün acısını çok çekecektir. Tercüman'dan üç yazar 12 Eylül hükümetine bakan olarak atanacak, Cumhuriyet1 ten üç yazar cezaevini boylayacaktır. Atatürkçülük, demokrasi, laiklik, MGK (Milli Güvenlik Konseyi) kararlarıyla çiğnenecek; askeri darbe sola karşı buldozer gibi işletilecektir. Laik cumhuriyet ideolojisi bir yana itilecek, Türkİslam sentezi gündeme girecektir. MGK'yı oluşturan beş sağcı general, bütün siyasal yetkileriyle orduyu emrü kumanda zincirinde kullanacaklardır. Gidiş: Geriye doğru, antidemokratik yöne doğru, Atatürkçülüğün bütün kurumlarını yıkmaya doğru... Peki, ne yazmalı? • İki yöne doğru yayılacak bir eleştiri belki yapılabilir. Bunlardan birincisi 24 Ocak Kararlan'dır; çünkü ilk bakışta salt ekonomik gibi görünebilir; 12 Eylül'den önce saptandığı için darbecilerin hepsini bağlamaz, sıkıyönetim komutanını rahatsız etmeyebilir. Ikincisi daha önemli: 12 Eylül darbesini yaptıran Vaşington, Türkiye'yi Basra Körfezi'ne doğru atlama taşı gibi kullanmak isteyecektir. Oysa Türk ordusuna Envercilik değil, Atatürkçülük temeldir. 197^'da Şah'ın yıkılışıyla iran'ı elinden kaçıran Amerika'nın Türkiye'yi Basra Körfezi jandarmalığında kullanmak isteğine karşıt çıkışların 12 Eylül gibi gerici bir darbe ortamında bile ordu içinde desteklenmesi olanağı yoktur. Nitekim bu yoldaki yayınlar engellenmedi. 24 Ocak ekonomisinin eleştirisi üzerine ilk günlerde sıkıyönetimden Ankara kaynaklı birkaç uyarı geldi; sonra gevşedi. Envercilik üzerine yapılan yayınlar ise sıcak destekler buldu, onaylandı. Envercilik nedir? Osmanlı İmparatortuğu'nun çöküş yıllarında Enver Paşa'nın dışa dönük serüvenciliği, Atatürk'ün "Milli Misak" (Ulusal Ant) gerçekçiliğıyle Cumhuriyet döneminde tarihe gömülmüştür. Basra Körfezi'nden İran'da Rumiye Gölü'ne, Kafkasya'dan Suriye'ye kadar her yanda Türk askerini kırdıran Enver Paşa, 1922 yılının ağustos ayında Tacikistan'da savaşarak ölürken, Mustafa Kemal'in orduları Anadolu'yu kurtarmak için "Büyük Taarruz"a hazırlanıyorlardı. Vaşington'un güdümündeki bir askeri darbeyle işbaşına geçmiş MGK bütün kudreti elinde tutarken bile ordunun Envercilik'ten uzak kalabilmesi, tarihsel bilincin ürünü ve sonucudur. * Küba krizinin 25 yıl sonra açıklanan Beyaz Saray tutanakları, Türklerin gözünü biraz daha açacak mıdır? Gazetemizde çıkan belgeler ibret vericidir. AmerikaTürkiye arasında sözde "ortak savunma" var, değil mi? Masal... Beyaz Saray buyurganı, Sovyetler'le pazartığa girdiğinde Ankara'yı adamdan bile saymıyor: Türkiye'deki füzeler bizim, istersek sökeriz..." Nitekim Anadolu'daki Jüpiter füzeleri böyle sökülmüştür. Ve ne garip rastlantıdır ki çeyrek yüzyıl sonra bugün Vaşington, Türkiye'deki yedi dinleme üssünü de bize bırakıyor. Niçin? Çünkü bilim ve teknoloji gelişmiş, ABD'nin Sovyetler'i gözetleme konusunda Anadolu'ya gereksinmesi kalmamıştır; Vaşington o işi artık uzaydan yapabiliyor. ABD ile Sovyetler arasında orta ve kısa menzilli füzeler konusunda da anlaşmaya varılmak üzeredir. Bu durumda Türkiye Vaşington'a artık Basra Körfezi için gereklı. İslamın bir kanadını, Amerikancı kanadı adına cezalandırmak için Vaşington Türkiye'yi kullanacak... 40 milyar dolar borçlu Türkiye'nin Amerikancı yönetimine bu açıdan göz kulak olmalıyız. Bunlar iktidarda kalmak için her şeyi göze alabilirler. Son nefesine dek yılmaz bir demokrasi, barış, özgurlük savaşçısı olan yurtsever insan Türkiye Işçi Sınıfının Yiğit önderi BEHİCE BORAN'ın anısı hiç unutulmayacak, savaşımı kaldığı yerden sürdürülecektir. TARSUSLU tLERİCİ VE DEMOKRATLAR ADINA YUSUF KENAN OĞUZCAN BEHİCE BORAN9ın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. Başınız sağolsun. Barış, bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizmin yılmaz savaşçısı BEHİCE BORAN'm anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. SARAYLI İLERİCİLER ADINA CEVDET GÜNTAY, NAZMİ ÇOBAN, MAHMUT ÖNAL, OSMAN KÖKDUMAN K.T.Ü. İLERİCİ VE DEVRİMCİ ÖĞRENCİLERİ ADINA ERCAN KATİBOĞLU YineliderOMO'dan bütçenize katkı: Ençoksevilen margarin bedava Yıllardır üstün temizleme gücüne ve kalitesine inandığınız lider deterjan 0M0, ülkemizin bir numaralı ve en üstün kaliteli margarini SANA ile elele vererek yine bütçenize katkıda bulunuyor. Şimdi dilediğiniz boydan 2 0M0 kutusu satın alın. 2 adet "Buradan açınız' kapağını kesin, bakkalınıza verin, 250 gr'lık SANA'nızı bedava alın. 1 3 kg'lık 0M0 kutulannın fermuar yerinden itibaren üst kapağını kesip getirene, her kapak için 2 SANA bedava 2 SURFkapaklarıyla da SANA'yı bedava alabilirsiniz 3 Kampanyamız 14 Aralık 1987 tarihine kadar geçerlidir. özengösteren anndcriçtn. 20M0kapagılk SANA'mn bakkalımzdan BEDAVA alın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle