28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Üniversiteler, bütün bilim ve meslek dallarını temsil eden, dolayısıyle, misyonu bilim ve felsefe olan üniversel öğretim kuruluşlarıdır; misyonu bilim ve felsefe olan başka kuruluş, başka kariyer de yoktur. Bu nedenle, "hayaUa en hakiki mürsit ilim" ise eğer, ülkelerin, insanlıgın sorunlarını, çözecekse üniversiteler, üniversiteliler çözecek; çözmeyecekse başka kimse çözmeyecek, çözemeyecektir. Ancak, felsefe bilimin, bilim tekniğin tümlemesi (integrali)dir; teknik ise belli bir meslekte belli bir öğrenim. uygulama ve deneyim sonunda varılan bir aşamadır. Gençler önce üniversitelerde teknik düzeyinde bir meslek öğrenimi görecek, Diplomalarını alacak, gittikleri yerlerde öğrendiklerini uygulayacak, elde ettikleri deneyim ve beceriieri, kazandıkları bilgilerle tümleyip teknik düzeyine ulaşarak, teknisyen (doktor ise doktor, mühendis ise mühendis, yargı elemanı ise yargı elemanı, idareci ise idareci), uzman teknisyen olacak, Teknisyen olarak bulunduklan görevlerde görevlerini yaparken, ileride bilim ve felsefe düzeyinde görecekleri görevler için kendilerini hazırlayacak, • Teknik düzeyindeki kazanımlarını tümleyerek bilim düzeyine, • Bilim düzeyindeki kazanımlarını tümleyerek felsefe düzeyine erişecek. O mevkilere geldiklerinde ülkelerin, insanlıgın sorunlarına çözüm getireceklerdir. Gençler bu düzeylere zamanında erişebilmeli; bunun için teknik (meslek) düzeyinde fazla oyalanmamalı, aynntılan daha gençlere bırakmalıdır. Bunun için özel bir eğitim, özel bir çaba da gerekmez; görevin hakkını vermek, ilgi alanını genişletmek yeter. Ne var ki, teknik düzeyindeki uğraşlar bilim ve felsefe düzeyindeki uğraşlardan çok daha zevkli ve kârlı olmakta; maddi, manevi daha çok çıkar sağlamaktadır. Nitekim: Radyum, özellikleri daha birçok element ile birlikte Curie'den (1911) önce Mendeleeyev ve Lothar Meyer tarafından (1869) tespit edildiği halde, Curie'ye, Mikrop, Pastör'den (1857) önce Anton van Leeuwenhuek (16321723) tarafından bulunduğu halde, Pastör'e ün kazandırmış; Modern matematik, bilğisayar, lazer, o görkemli besteler yaratıcıları dururken yapıcılarına, icra edenlere yaramıştır. Bu yüzdendir ki, ülkelerin aydın kadroları teknik düzeyinin Ustüne çıkmaya heves etmemekte; entelektüel çevreleri, partileri, parlamentolan, hükümetleri dolduran teknisyen kadrolar, bilim ve felsefe düzeyindeki sorunları, teknik düzeyindeki girişimlerle çözmeye çahşmakta, çözüm diye yaptıklan projelerin, girişimlerin yeni ve daha büyük sorunlar yaratmasını doğal (hatta kural) saymaktadırlar. öyle şey olmaz! Sorun yaratan çözüm, çözüm olamaz. Bilim, herkesi memnun, herkesi mutlu eden; Ülkelerin, insanlıgın sorunlarına, sorun yaratmadan, ümit yıkmadan çözüm getiren disiplindir ve inanın buna gücü yeter (kadirdir); hayatta en hakiki mürşit olmasının nedeni de budur. Bilim, Tann'nın insana yakışır gördüğü en büyük güç, en büyük ümittir; nasıl ki Tann'dan ümit kesilmez, bilimden de kesilmez. Üniversiteler, Üniversiteliler fllkelerin aydın kadroları teknik düzeyinin üstüne çıkmaya heves etmemekte; entelektüel çevreleri, partileri, parlamentolan, hükümetleri dolduran teknisyen kadrolar, bilim ve felsefe düzeyindeki sorunları, teknik düzeyindeki girişimlerle çözmeye çahşmakta, çözüm diye yaptıklan projelerin, girişimlerin yeni ve daha büyük sorunlar yaratmasını doğal (hatta kural) saymaktadırlar. PENCERE 20 EKİM 1987 Başkasının Hayatını Yaşamak... Babası memurdu Oktay'ın; İstanbul'dan bu tekdüze kasabaya atandıklannda içi cız etmişti. İlk gençliğine yeni adım atan çocuğun yüreğinde hüzün oturmuştu. Nasıl huzünlenmesın ki... Bu ağaçsız kasabada hava kararırken el ayak çekilmeye başlar, ikindi namazından sonra sokaklar tenhalaşır, gaz lambaları karanlık evleri aydınlatmaya yetmezdi. Köşebaşlarında çarşaflı kadınlar gölge gibi dolaşırlar, yanık ezan sesleri her köşeye siner, dünyadan çok ahret. konuşulurdu kahvelerde... İstanbul ne kadar uzaktı!.. Ne elektrik, ne sinema, ne şıkır şıkır caddeler, ne çan çan tramvaylar, ne ipek çoraplı kadınlar, ne önünden geçildiğinde çukulata kokan pastahaneler, ne de omuz omuza yurüyen kadınlı erkekli kalabalık... Oktay o zamandan kafasına koymuştu: Kurtulacağım buradan, istanbul'a gideceğırn, kendi hayatımı yaşayacağım. Peki, Oktay o küçük kasabada geçirdiği yıllarda bir başkasının hayatını mı yaşıyordu? Yeşilçam'dan Oya, son kocası Zekâi'den ayrılmıştı. Olmuyordu, olmuyordu, olmuyordu. Adam zaten Oya'yı zarzor nikâhlamıştı; uçan kuştan kıskanıyor, gözünü açtırmıyordu. Gazetelerde Oya'nın vaktiyle çekilmış açık saçık fotoğrafları yayımlandığında Zekâi'nin cinleri tepesine toplanıyordu. Babıâli'nin magazin şeflerı de az değillerdı Ne zaman konu sıkıntısı çekseler, arşive el atıp Oya'nın çırılçıplak resimlerini eski sevgilılerınin fotoğraflarıyla birlikte yayımlıyorlar, üstüne anlamlı bir başlık atıyorlardı: "Oya artık evinin kadını oldu." O gün eve limon küfü suratla dönen Zekâi, hıncını Oya'dan alıyor, kadının canını çıkarıyordu. Hakaret, aşağılama, sağa bakma, sola bakma, bacağını açma, sahneye çıkma, gece kulübüne gitme, kimseyle dolaşma... Üfffff... Sonunda dayanamadı Oya, Zekâi'den ayrıldı, foto muhabırlerinin karşısına geçti, saçını savurdu, memelerini açtı, paşa gönlünün istediği gibi poz verdikten sonra demecini patlattı: Bundan sonra kendi hayatımı yaşayacağım... Peki, Oya Zekâi'yle birlikte olduğu günlerde bir başkasının hayatını mı yaşamıştı? • Şirketin yıldızıydı Nusret; ama... İç ilişkıler, dış ılişkiler. kokteyller, yemekler, geziler, resmi ve özel temaslar. Ankara'ya gidip gelmeler; bakanlann afralan tafraları, genel mudürlerin ayarlanması, iktidar partisi kodamanlarının kafakola alınması, büyük banka müdürlerinın yemliklerine arpa konulması, şirket içinde rakiplerin tasfıye edilmeşi, patronlann şımanklıklarına ya sabır çekilmesi kolay değildi. İş hayatı kimi zaman kördüğüm olur, tüm çözülmezliğıyle Nusret'in yüreğini bağlardı. Soluk alacak zamanı yoktu. Askerlikte komutan yalnız yaptığı değil, yapmadığı ışlerden de sorumludur. Nusret'in konumu da öyleydi. Ne karısıyla baş başa kalabilıyor, ne de sevgıhsıyle bir köşede rahatça bir kadeh içebiliyordu, ama içkiyi fazla kaçırıp da gözleri nemlendiğinde her şeyin boş olduğunu düşünür, isyan ederdi: Kurtulacağım bu koşullardan, kendi hayatımı yaşayabileceğım bir düzen kuracagım. Peki, Nusret başkasının hayatını mı yaşıyordu? • Çoğu kişi için hayat, yaşadığı hayatın dışındadır; bir akşam rıhtımdan palamalarları çözerek limandan ayrılacak gemiye binmek özlemi, insanın içıni kemırir. Köşebaşındaki butikte çalışan tezgâhtar kızdan, iktidar koltuğuna oturmuş kocabaşa kadar herkesin yüreğinde "kendi hayatını yaşayamamak" eksik^. liğinin tortusu birikmiştir. j Aradan yıllar geçer, yaşanan hayatla özlenen hayat bir gün buluşuverirler; nüfus kâğıdının eskimiş bir yaprağında verilen randevuya zamanında gelen kışı görür ki anılardır elde kalan ve gençlikte özlemlerın makasıyla ikiye bölünen hayat bölünemiyor. Yaşlılık başlamıştır artık... Prof. Dr. M. ORHAN UZUNSOY /. Ü. Orman Fak. Öğ. üyesi Her hizmet belli bir bilgi ve düşünce düzeyinin konusudur, ancak o düzeyde bir bilgi ve girişimle başanlabilir. Rutin meslek hizmetleri (rutin inşaat, sağlık, yargı, idare hizmetleri vb.) teknik düzeyinin konulandır; teknik düzeyinde girişimle (rutin mühendislik, doktorluk, avukatlık, idare bilgi ve eylemleri ile) başanlabilir. Ülkelerin, insanlığın sorunlan ise, esas itibariyle, bilim ve felsefe düzeyinin sonınlarıdır; teknik (yani, meslek düzeyinde) girişimle çözülemez. örneğin GAP'ta (Güneydoğu Anadolu Projesi'nde) olduğu gibi, akarsu havzalannı angaje eden sulama, taşkın önleme, enerji üretme projeleri, teknik düzeyinde bir konu, bir meslek sorunu değildir; rutin kamulaştırma ve mühendislik eylemleri ile çözülemez; göriilse de, görülmese de, çözdüğü sonından daha büyük sorunlar yaratır. Çünkü proje bir inşaat projesi değildir; işgal ettigi alanlar dikte ettiği düzen ve rejimle, havzayı angaje eden, devletin devlet olraa niteliğini ilgilendiren bir havza idare ve işletme projesidir; havzayı yukansı, asağısı, köylüsü, kentlisi ile bir bütün olarak almak, kullanılacak alanlan kamulaştırmayıp kiralamak, havza halkını kamulastırmalarla, yok saymalarla proje dışına atmamak, projeye ortak etmek; projeyi sadece havza aşagısı ve dışarısı için değil, havza yukansı için de, devlet için de, bir kalkınma ve güçlenme aracı olarak değerlendirmek gerekir; her yönü ile apaçık bilim ve felsefe düzeyinde bir konudur bu. Bilim ve felsefe düzeyinde... Yine örneğin tanmda, hayvancılıkta niteliğin (kalitenin), üretimin, dışsatımın arttınlması teknik düzeyinde bir sorun, bir meslek sorunu değildir; tohum, gübre, damızlık gibi meslek girişimleri ile sağlanamaz; toprağa bağlı nüfusun azaltılması, işletmelerin büyültülüp yeterli ve nitelikli üretim, yatırım ve araştırma yapabilir üretün işletmeleri haline getirilmesi gibi yönleri ile, keza bilim ve felsefe düzeyinde bir konudur. Yine birçok ülkenin konusu açlık da aslında basit bir kurakhk sorunu değil, bir rejim (bilim ve felsefe) sorunudur; oralardan çok daha kurak nice yerler var ki, açlık şöyle dursun bolluk içindedir; yine oralardan çok daha sulak nice yerler var ki, dışalım olanakları olmasa oralar daha da beter aç kalır. Sonuç Devletimizi yönetenler gençlerimizi bu yolda teşvik ediniz, destekleyiniz; destekleyiniz ki, devletimizi güçlü, halkımızı mutlu edebilesiniz. Ülkelerin, insanlıgın ümidi, gençler! Çalışınız, yükseliniz; yükseliniz ki, sorunları, üstlerine çıkarak, karşılıklı ilişkileri ile tüm olarak görebile, bilim ve felsefe düzeyinden tüm olarak proje (teknik) düzeyine indirebile, sorun yaratmadan, kimseyi zalim, kimseyi mazlum, kimseyi mutsuz etmeden, umut yıkmadan, tüm olarak çözebilesiniz. Size çok yakışan bu ideal, sizi halkla bütünleştirecek, onurlar kazandıracak, mutlu edecek. tnanın! Başaracaksınız. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD Trakya'nın kimi yerlerini ilk olarak kırk yıl önce dolaşmıştım. Röportajlar yapmış, kimi politikacıları izleyip gazeteye bildirmiştim. İlk Trakya gezim 1947 ilkbaharına rastlar. Lüleburgaz'la sınırlıdır. O günlerin Trakyası'nda Lüleburgaz yolculuğu başlıbaşına bir olaydı. Hepsi de birbirinden yaşlı otobüslerin Sirkeci1 den kalkışlan görülmeye değer bir olay sayılıyordu. istasyona yakın bir yan sokakta yolcu bekleyen otobüslerin çevresi bayram yeri gibi renkli ve canlıydı. Özellikle sımitçiler! Trakya yolcuları istanbul'dan geldiklerini kanıtlamak ister gibi, bol bol simit satın alıyordular Yüz elli kilometreyı altı satte almıştık. Daracık ve bozuk bir yolda her yanı zangır zangır titreyen yaşlı otobüsle. Reşat Nuri Güntekin'in Memleket gazetesinde çıkan röportajları "Panayır Notları" ana başlığını taşıycrdu. Lüleburgaz ilkbahar panayırından ötürü. Lüleburgaz, o günlerin tek partili katı ve uyuşuk havasında ilginç görünmüştü. Kimi örnekler vereceğim. Şimdi bir yan sokak durumunda kalmış İstanbul caddesi iki sıra bahçeli evleriyle çok sevimliydi. Ne var ki, İstanbul caddesinde kullanılan taşların Sinan'ın görkemli kervansarayından kopanldığını öğrenince, sevincimi yitirmiştim. İnce bir insan olan kaymakam Sabri Beyin açıkladığı gerçekler üzücüydü. Odasına girdiğimde Rumeli ağzıyla konuşan adam bir süre yakındıktan sonra çıkınca sanırım orman üzerinekaymakam şöyle demişti: "Orman kaçmış biz kovalamışız; orman kaçmış biz kovalamışız.. Sonunda sınırın ötesine kapağı atıp canını kurtarmış!" Bugün de arada bir aklıma gelen bu sözlere, anlattığım Reşat Nuri Bey gülümseyerek şöyle demişti: "Sabri Bey, Akşam Güneşi' romanımdaki Çanakkale kaymakamıdır" Kaymakam Sabri Beyin ince bir evsahibi olarak gezdirdiği Lüleburgaz'da daha başka üzücü gerçekler de vardı. Sinan'ın görkemli kervansarayının taşları göz göre göre nasıl da parçalanıp günlük işlerde kullanıimıştı! Eylülün yaz gibi bir hafta sonunda yaptığım şimdiki Trakya gezim; olumlu ayrıntılarıyla şaşırtıcı oldu. Unlü E.5 anayolunda altmışın altına düşemeyen bir hızla kilometreler yutan otobüste yolculuk etmek güzeldi. İstanbul'dan uzaklaştıkça, hele Silivri arkada kalınca, gözü okşayan görünümler mutlu ediyordu. Çorlu'da karşılaşılan ağaçlıklı yollar, değışık renkler taşıyan küçük küçük apartman dizileri, çevre yeşıtiyle tam bir uyum içinde uzayıp gidiyordu. Kırk yıldan günümüze Trakya'nın görümünde ve yaşamında olumlu değişimler göze çarpıyor. 1947'nin sıkıcı ve yoksul Trakyası canlı, renkli, varlıklı Trakyası'yla yer değiştirmişti. Kaymakam Sabri Beyin kırk yıl önce söyledikleri geçerliliğini biraz yitirmişti. Sınırın ötesine kapağı atmış orman ve yeşil, kendi topraklarına dönecek dönüyor diye umutlanabilir miydik? Tekirdağ Şarap Fabrikası, Alpullu Şeker Fabrikası, Paşabahçe Cam ve Şişe Fabrikası öncülüğünde gelişen tarıma dayalı ekonomiyi bilgiyle geliştirmek koşuluyla. Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin yılmaz savaşçılarından ve önderlerinden Trakya Gezisi TEŞEKKÜR BEHİCE BORAN'ın Türkiye'ye gelişinden toprağa verilmesine kadar geçen sürede; Ülkenin dört bir yanından, doğrudan gelerek, telefonla arayarak, gazeteler, dergiler ve diğer yayınlar yoluyla ya da ilanlarla düşüncelerini açıklayanlara, başsağlığı dileyenlere, Türkiye'de gerek TBMM'deki gerek îstanbul'daki törenler ve Ankara'dan Istanbul'a kadar olan yolculuğu için yapılan harcamalara doğrudan maddi katkıda bulunanlara, Türkiye'deki son yolculuğuna omuz veren herkese ve Istanbul'da 18 Ekim 1987 Pazar günü yapılan törende, sabırla, inançla, özveriyle, dirençle yer alan on binlere, Bu sürecin başarısı, demokrasi güçlerinin başarısıdır. Bu başarı, bundan sonraki mücadelemizde sürecektir. Hepimizden hepinize teşekkürler. Ailesi, arkadaşlan, dostlan adına, Sıdıka Su, Ersen Şansal, Rasim Öz Şimdi uzanıp yattığın otlarda yarın yeni bir yeşillik büyüyecek İLTUR YAPI KOOPERATİFİ BAŞKANLIĞI'NDAN İLANEN DUYURU Onurlu insan ALADDİN BÖLÜKBAŞ (19571980) BEHİCE BORAN'ın önünde saygıyla eğiliyorum. AHMET GÖKSOY Öğrencisi olmaktan gurur duyduğum Unutmadık, unutmayacağız. AİLESİ Büyük dostumuz BEHİCE BORAN'ı yitirmenin Uzüntüsü içindeyiz. Anısını mücadelemizde yaşatacağız. REŞAT TABAK'ı kaybettik. Açımız sonsuzdur. BEHİCE BORAN'ın İLTUR Kooperatifi üyelerinden olup aşağıda adı, soyadı. adresi ve üye numaraları belırtilenlerin kooperatife olan borçlarım ödemeleri için Ankara Onbirinci Noterı aracılığı ile kooperatifteki kayıtlarda bulunan adreslerme yapılan IKİNCİİHTAR mektubunu adreslennde bulunamadıklanndan tebliğ etme ımkânı bulunamamıştır. Bu nedenle aşağıda yazılı üyelerımizin kooperatife olan borçlarım işbu ilanın neşrı tarıhinden itibaren 30 (otuz) gün içinde kooperatifin bankalardaki hesaplarından herhangi birisine ödemelerinı, aksi halde kooperatıf ana sözleşmesınin 10/a maddesi gereğınce üyeliklerınin kendiliğinden sona ereceğım ve kooperatif yönetim kurulu tarafından gerekli ışlemin yapılacağını ilanen tebliğ ederiz. Üye No Adı ve Soyadı Kayıtlardaki adresi Aydoğmuş Sokak No: 9/2 199 Ayşen Lüş Kurtuluş / ANKARA Cemre Sokak No: 5/7 293 Kemal Yıldırım Kızılay / ANKARA Mithatpaşa Caddesi No: 7801 296 Nuretiın Eritenel Köprü / İZMİR Reşat Nuri Sokak No: 74/12 698 Sedat Orhan Çankaya / ANKARA İLTUR Sınırlı Sorumlu Sahil Evleri ve Turistik Tesısleri Yapı Kooperatifi Yönetim Kurulu adına HALK OYUNCULARI ADINA EMEL MESÇİ DÜNDAR DİKMENER ve AİLESİ anısı önünde saygıyla eğiliyorum. ZÜLKÜF ŞAHİN KATILMA KOŞULLARI: • Yarışma tüm grafık sanatçılarına açıktır. • Sanatçılar tek başlarına ya da ekip olarak yanşmaya katılabilirler. • Her sanatçı yanşmaya istediği sayıda yapıtla katılaöilir. • Katılan yapıtlar hiçbir şekilde görülmüş, benzer, kopya edilmiş, tümü ya da bir bölümü daha önce başka amaçla kullanılmış olmayacaktır, bu tür yapıtlar yarışma dışı bırakılacaktır. Benzerlik durumu, yarışma sonrası ortaya çıkarsa, konu ilglll yasalar uyarınca çözümlenir. • Seçici kurul, birinci seçilen yapıtın sanatçısından gerekli gördüğü değişikjikleri isteyebillr; bu değişikllkler için ayrıca ücret ödenmez. • Yanşmacılar, yapıtlannın arka tarafına, sağ üst koşeye isim, açık adres ve varsa telefon numaralannı yazacaklardır. YARIŞMACILARDAN İSTENENLER: • Afişte "Hayatınız bizim için değerlidir" başlığı ve ekte örneği verilen Shell amblem ve logotypeı yer alacaktır. • Afişin çalışma boyutları, 50 x 70 cm. kâğıt üzerinde en çok 48 x 68 cm'dir. • Yapıtlar, baskıya geçilmesi için herhangl bir ek çalışma gerektirmeyecek biçimde, bitmiş bir tasarım olarak hazırlanacaktır. Sanatçı yapıtında illüstrasyon kullanıyorsa, bunu 50 x 70 cm. boyutlar içinde hazırlayacak, işin tıre bölümlerini (başlık, logo vs.) ayrı bir şiyah • beyaz orijinal olarak verebilecektir. Tümü tire olan işlerde sanatçılar, 50 x 70 cm. siyah • beyaz orijinaiin yanı sıra diledikleri boyutta renkli "Hayatınız bizim için değerlidir" konulu yanşmanın amacı, trafik kazalannı en alt düzeye indirmek, trafık konusunda yeterli bilgiye sahip olmayan çocukları ve halkı eğitmek, direksiyon başındaki surücuyü ikaz etmek, onu trafik kazalarına karşı uyanık tutmak, yayalan muhtemel trafik kazalarına karşı uyarmaktır. taslak hazırlayacaklardır. Sanatçının önerisi fotoğraf gerektiriyorsa, fotoğrafın izdüşümü siyah • beyaz orijinal üzerine işlenecek, ayrıca 6 x 6 dan küçük olmamak uzere diası verilecektir. Baskıda renk sayısı sınırlaması yoktur. Skstra renk kullanılması ya da tire renklerle çalışılması halinde bu renklerin örnekleri verilecek ya da pantone katalog numaraları belirtilecektir. • Her türlü sunuş tekniği kullanmak serbesttir. Yapıtların paspartulanması ya da sert malzeme üzerine yapıştınlması zorunluluğu yoktur. • Gerek gören yanşmacılar yapıtlarını açıklamak için, A 4 kâğıdı geçmeyen, daktilo edilmiş bir notu yapıtlarına iliştirebilirler. SÜRE: • Yapıtlar en geç 12 ocak 1988 günü saat 18.00'e kadar aşağıdaki adrese posta ya da imza karşılığı elden teslim edilmiş olacaktır. ADRES: The Shell Company of Turkey Ltd. Büyükdere Cad. No: 32 Mecidiyeköy/istanbul ÖDÜLLER: 1. ödül: 5 milyon T L 2. ödül: 2,5 mllYOn TL. 3. ödül: 1,5 milyon TL Mansiyon: 3 x 500.000. TL Her ödül sahibine ayrıca ödül plaketi verilecektir. SEÇici KURUL ÜYELERİ (Aifabetik sırayla) Yurdaer Altıntaş Crafik sanatçısı, GMK üyesi Nezih Demirkent istanbul Gazeteciler cemiyeti Başkanı Mengü Ertel Grafik sanatçısı, GMK üyesi şükrü Gürler istanbul Trafik şb. Md. Mv. Sadık Karamustafa Grafik sanatçısı, GMK üyesi Vecdi Kızıldemir Shell, Basın ve Enformasyon Müdüru Levent Tuna Grafik sanatçısı, GMK üyesi "Hayatınız Bizim için Değerlidir" S I m Başkan Turgut AGÜN Muhasip Üye A. Cemal TOPLU YARIŞMA SEKRETERİ: Filiz Ğaran Cenajans, Halkla Ilişkiler ve Organizasyon Sorumlusu. Tel.: 143 62 00 (10 hat) DUYURU: • Sonucun açıklanmasından sonra 15 gün içinde geri ahnmayan yapıtlann zarar YEDEKÜYE görmesi ya da kaybolmasından Shell İsmet islimyeli sorumlu tutulamaz. Cenajans, Art Direktör • Kazanan yapıtlann sahipleri, kazandiklan SEÇİCİ KURUL DANIŞMANLARI (Aifabetik Sırayla) ödüllerin verilmesinden sonra, yapıtlarına ilişkin bütün haklarını Shell'e devretmiş suphi Altan sayılırlar. Trafik Kazalannı Önleme Cemiyeti Başkanı • Yanşmaya katılan kişi bu şartnameyi kabul Nizamettin Ateş etmiş sayılır. Yarışma Sartnamesine Karayollan Trafik Eğitim Sefi uymayan yapıtlar yarışma dışı bırakılır. M. Nail Keçili • Bu yarışma GMK Grafik Yarışmaları Cenajans Yönetim Kurulu Başkanı Yönetmeliğine uygundur. Prof. Kemal Kutlu SHELL, TÜM YARIŞMACILARA BAŞARILAR DİLER. i.T.Ü. inşaat Fakültesi, Ulaştırma Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Mustafa Önder Shell, Ticaret Müdürü Kayhan Öztepe İstanbul Televizyonu Müdür Yardımcısı • İhsan Yalçın istanbul Vali Muavinl Prof. Nadir Yayla İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi, Ulaştırma Ana Bilim • PosacUM gecttmöer a*«are ammavacattır rapıVar Dcstada arar görmeyecek tuçimae pakecıenmeltdır Yapırn pcsraöan ocurj zarsr Dalı öğretim üyesi görmeslnĞen SfteR sorumıu tunılamaz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle