23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 OCAK 1987 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 SİNEMA HAYVANLAR ÎSUAIL GLLGEÇ Tfeni bir 12 Eylül filmî Dileenli Yol / Yönetmen: Zeki Alasya / Hikâye: Nevin İnanç / Senaryo: Çetın Öner / GörüntU: Ertunç Şenkay / Müzik: Arif Erkin / Oyuncular: Kadir înanır, Hulya Koçyiğit, Mine Baysan, Eşref Kolçak, Muadelet Tibet / özer Film yapımı (Atlas, Inci vb.) ATtLLA DORSAY KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK Hüseyin (Kadir tnanır), hapisten çıkıyor. Bir otobüse biniyor. O andan itibaren fonda kim olduğunu çıkaramadığım bir ses, türkü söylemeye başhyor. İnanır, surekli o "ttzgun" bakışlanyla dolaşıyor, karşılaştığı her insanla o bakışlar, dozu artarak süruyor ve her konuşmanın altı, fonda iç bayıltıcı bir müzikle çizilıyor. Kamuya dönuk hayatında birgulduruustası olan Zeki Alasya'daki bu hüzun, bu melankoli, bu melodram yapma merakı nereden gelıyor dıye şaşınyorsunuz. Allahtan, Aiasya'nın bu ağdah başlangıcından sonra, hikâye, yavaş yavaş yerine oturmaya başhyor. Yeni bır "12 Eylül filmi". Yalçın Küçük'un deyışıni kullanırsak, bir "Eylülist film." Tıpkı "Sen Turkülerini Söyle" gibi başhyor. Af Yasası'yla içerden çıkan eylemci Huseyin'in aıle ve mahalle çevresine uyum güçluklerini izliyoruz. Sonralan hikâye olaya farklı biçimde, kadın ve çocuk açısından yaklaşmaya başhyor. Hüseyin, bır arkadaşı yuzunden silahlı eyleme kanşmış, arkadaşının, dolayısıyla kendisinin yuzunden bu işlerle ilgisi olmayan ağabeyi öldürulmuştür. İçerdeyken, arkadaşının kardeşi Şükran'la ilişkisi, nikâhla noktalanmıştır. Çıktığında 3 mutsuz kadın vardır karşısında. Kocasmın ölümuyle ha ALASYAMN MELÖDRAM DÜŞKÜNLÜĞÜ "DikenU Yol", yönetmen Zeki Aiasya'nın melodram düskünlüğünu bir nebze denetlemesigerektiğini kanıtlayan birfllm. Başrolde HüseyinH canlandıran Kadir Inamr'm yanı sıra, Sttne Baysan da önemli roüerden birtni üstUniyor. yatı kararan, genç yaşta dul kalan yengesi, "zifaf gecesi bile yaşamadan" içerdeki bir adamla yıllardır evli olan Şukran.. Ve buyuk oğlunun ölumune mi yansm, küçuğunün çıkıp geldiğine mi sevinsin, karar veremeyen anne... Bu arada yengenin kuçük oğlu da, babasının ölümuyle noktalanan, bir bölumune tanık olduğu eylemlerin etkisini hâlâ taşımakta, amcasma urkuntüyle hayranhk arası duygular beslemektedır. 3 kadm ve bir çocuk, ağabeyin olumunun acısını ve "cezalandırma" duygusunu surdurmek veya geçmişi unutarak yeniden bir parça mutluluk aramak ikilemi ile karşı karşıyadırlar . "Dikenli Yol", görulduğü gibi, sinemamızın yakın geçmişin siyasal fırtınalanna ve onun yaptığı tahribata bıraz değişik biçimde, kadın ve çocuklar düzeyinde yaklaşmayı deniyor. Hikâyenin bir kadma ait olması, bunun yaşanmış, gerçek bir hikâye olabileceği konusunda ipucu venyor. Zeki Alasya, başlangıç ve final bölumlerinde melodram tuzağını önleyemiyor, belki de önlemek istemiyor. Ama arada çok iyi şeyler yakalıyor, çok etkili sahneler gerçekleştiriyor. Özellikle fınalde yengenin "bagışlama" sahnesi çok başarılı. (Ama hemen arkasından herkesin ağladığı sulu göz bölümler gelmese!).. Aiasya'nın aşikâr duyarlüığmı, melodram duşkünlüğünu bizce bir nebze denetlemesi gerekiyor. "Dikenli Yol", Hiüya Koçyiğit'ın çarpıcı kompozisyonuyla da değerlenen, özellikle bu gibi konulann sinemada nasıl ele alındığına ilgi duyan bir seyircinin görmesi gereken bir film... P Î K N Î K PtYALE MADRA Bambd'nun uygar yegeni James Bond Ahtapot (Octopussy) / Yönetmen: John Glen / Oyuncular: Roger Moore, Maud Adams, Louis Jourdan, Kristina Wayborn, Kabir Bedi, Steven Berkoff, David Meyer / C.Î.C. filmi (Harbiye As, vb.) James Bond dönüyor... Ama ne parlak bir dönüş!.. Her ne kadar ekranlanmıza tam 3 yılhk bir gecikmeyle geliyorsa da bu 14. Bond filminde, öncekileri aratmayacak, giderek geride bırakacak bir görsel zenginlik, bir sürükleyicilik ve bir "özel efekt" yığılması var. Bir saniye bile durup düşünecek, fdmin boşluklar içeren entrikasını irdeleyecek vakit bulamıyorsunuz... Jenerik öncesinde, âdet olduğu üzere parlak bir gösteri gerçekleştiren ve bir 3. dünya ülkesinin "geri zekftlı" polisinden ustalıkla yakayı sıyıran Bond, bu kez Doğu Berlin'de başlayıp Londra, Moskova ve Hindistan'dan geçerek yeniden Almanya'ya dönen bir serüvenler dizisi boyunca, Sovyetler'deki bir grup radikal yöneticinin komünizmi dünyaya egemen kılmak uzere girişliği bir operasyonu önlüyor ve bir kez daha "Hür Dünya "yı kurtanyor. Film, gerçek bir üstünyapım: Bıraz profesyond bir gOzle, hemen her sahnenin ardında bir servet yattığı gözleniyor. Bu arada tadına doyum olmayacak, keyifli bölümler var: Bir Hint kentinin sokakları boyunca "unansız" bir takip, bir ormanda düzenlenen ve kurbanı Bond olan görkemli bir av, hareket halindeki bir trenin ve bir uçağın üstündeki kavga bölümleri... Hepsi de büyük bir ustalıkla çekilmiş... Biraz yorgun bir Roger Moore'a karşın, film yine tüm büyükküçük çocuklar için parlak bir gösteri olmayı başanyor... ... Ve bu arada, James Bond'un, Ian Fleming'in biraz düşsel, ama ayaklan yere basan kahramanı kimliğinden çoktan sıynlıp sinema sayesinde kazandığı mitik kişiliğin boyutlan da filmde iyice beliriyor. Bond, bir kez, kesinlikle "beyaz ırkın", daha da ötesi, Anglosaksonluğun üstünluğünü simgeliyor. Diğerlerinin hepsi, değişik düzeylerde de olsa, küçümseniyor, karikatürleştiriliyor. Afgan Prensi Kemal, Hintli kişilikler, Sovyet yOneticileri, hatta Alman sirk sanatçılan, hepsi bu alaylı bakıştan nasiplerini alıyor, meydanı "majestelerinin hizmetinde"ki bu yenilmez kahramana bırakıyorlar... Bond, doğaya da meydan okuyor ve insanoğlunun amansız dttşmanı olduğu sanılan yılan, kaplan, timsah gibi yaratıklan bile "nötralize" etmeyi başanyor. Tüm bu gırgır, tüm bu şamata arasında, Allah bu Ingilize nasıl bütün bu nitelikleri bir arada vermiş diye sormamak olanaksız... Ve boylece, James Bond, Rambo'nun çok daha zarif, alaycı ve "uygar" yegeni olarak çağdaş sinema mitolojisindeki yerini koruduğunu gösteriyor... . TA8H NIÇIN OlV\A5fN') TL Elveda Nezih Coş Nezih Coş'un ölümü, hepimizı gerçek bir şaşkınhğa boğdu. Daha gençti Nezih, sinema yazarlığında yapacağı çok şey vardı, son sozünu söylememışti. Zaten az olduğumuz bir alandaki bu ölüm, sinema yazımmız için gerçek bır kayıptır. Nezih Coş'la 1970'lerde tanışmış, 1973'te başlayan "Yedind Sanat" dergisi seruveninde birlikte yer almıştık. Türk sinema dergiciliğinde önemli bir işlev gördüğü herkesçe kabul olunan bu derginin hazırlanmasında en buyuk yuk, Nezih Coş'un omuzlanndaydı. Eogin Ayça ile birlikte içerik konusunda uçumuz birlikte çalışıyor, ama derginin "mutfak" işlerini Nezih yürütuyordu. Gayretli, çalışkan, sinemaya tutkuyla bağlı bir insandı. O dönemde sinemaya bakışında belli bir bağnazlık vardı gerçi... Örnekse, eninde sonunda bir müzikal olan ve Almanya'da Nazizmin yukselişini bir iki anahtar sahneyle vermeyi deneMtLLtYETÇt VE HAMASt Başrolünde Jbm Cruise'un (sağda) oynadığı "Tbp Gun", ABD'de son yen "Kabare" filmini yeterince "antifaşist" bulmadığı için yapdönemde moda olan "mMyetçi ve hamasi"fîlmUraktmmm görkemli bir örneği tığımız tartışmalan anımsarım. Bu tur tartışmalar ve Nezih'in o yıllann aşın politize ortamı içinde git gide seitlesen tavn, sonunda beni "Yedind Sanat"tan kemli bir örneği... FUm, bir yandan, hedef aldığı aynlmaya zorlamış ve derginin Top Gun / Yönetmen: Tony gençlik kesimi için geçerli birçok mitosa dört elle son bır yılını Nezih Coş ve EnScott. / Oyuncular: Tom Cruise, sanlmış: Erkekçe bir rekabet, meslekte başan, gin Ayça birlikte yönetmişlerdi. Kelly McGillis, Anthony Edwards, benzerleri arasında yükselme, sımf atlama, kenAncak ortam değiştikçe ve dinden büyük bir kadından cinselüği öğrenme, Tom Skerrit. / Universal filmi özelh'kle Paris'te uzunca bir süvb... Bu türden her sahnenin altıru çizen bir müre (bir yılı aşkın) kalıp dönunce, (Site, Sinepop, Şafak, vs.) zik parçası da, anlamayanlara her sahnenin anlaNezih Coş, daha ılımlı bir tavra mını iyice duyuruyor. Aynca, Batıda bir zamankaydı, eski keskinliğini yitirdi. ABD ordusunda en yetenekli pilotlann özel dır gözden düşmüş kavramlar, milliyetçilik, kahArtık karşımızda, sinemaıun büyöntemlerle eğitildiği bir okul... Buradan yetişen, ramanhk, vatan için savaşma ve gereğinde ölme, tün klasiklerini de görme fırsatı gözünü daldan budaktan sakınmayan pilotJar, vs. yeniden gündeme geliyor. Amerikan ordusubulmuş, dar ideolojik gözlükler"Top Gnn" adı verilen bir birim oluşturuyorlar. nun büyük katkısı ve yardırruyla çekilmiş "Top den kurtulmuş, perspektifı geGenç ve yakışıkh Maverick'in bu okuldaki mesGun", genç kuşağı yeniden orduya, askerliğe, nişlemiş bir insan vardı. Son lekî ve (bir kadın öğretmen aracılığıyla) duygusal "Büyük Amerika" düşü için savaşmaya cagınyor. yıllarda, örneğin kültur merkezeğitimini izliyoruz. En yakın arkadaşı Goose'un Ülkesi için belki geçerli bir mesaj... Ama bütün lerindeki fılmleri izleyip yazmak ölümuyle bir bunalıma düşen Maverick kendini bunlardan bize ne? Hint ve Atlas Okyanuslan veya veya TV'de ilk kez gösterilen topluyor ve ABD'nin Hint Okyanusu'nda, LayBüyük Okyanus'ta (veya Akdeniz'de) fılo bulunfilmler Ustune yazmak gibi bizton adh uçak gemisi ile katıldıgı bUinmeyen bir durup gökyüzünde Mig gösterisi yapan fırlama savaşta, acıklanmayan düşmana karşı kahramanca lerin pek ilgi göstermediği alanAmerikan pilotlannın başanlanna bizim alkış tutsavaşıyor... larda çaba gösteriyordu. Sinema mamız ne diye gerekiyor ki? Sürükleyici, seyri hoş yazarlığı alanında en iyı şeylerı bir gençlik filmi olan "Top Gun"ı izlerken, sanı"Top Gnn", Amerika'da son dönemde moda verebileceği bir dönemde aranm bu soruları da sormak gerekir. olan "milliyetçi ve hamasi" filmler akımımn görmızdan ayrıldı. Yazık!.. ÇİZGİLtK KÂMÎL MASARAC1 AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GOKHA\ TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKA.\ 1945'TE BUGUM, ABO VE PıUPtM ASKE& KUVVETLeeı G€NERAL MAC ARTHUB ftGMurASlklDA f^ıUPiNL£e'HS UfJKOZPEZl'fJE ÇlkLTI S PUNYA SAVAÇI SlRASlU^APOMUVZ F/llP/fJ ADALARI'NI ıŞGALETMlŞTl. 6B.K1E.HAL OOUGlAS. MAC ARTUUR, 193S'TEUBBKI PuZDuĞÜ FıLıPıN oeDUSU DAUIŞMANUĞI ORAOAfOI / f SAVUNMA ZAVAÇl SOUUMDA UUCBfl TERLEYEU MAC ARTHUR, GE/ZÇStOlEU PE, 194S BAŞLARINPA YAPILAKJ Çl&7/?MAr/ B/Z2AT YÖHETMlÇriMAC AgTHUZ 'UKI tUJWBU£Hl, OUC6 LU2OH'U, ARPIUDAM DA BATAAU YARlMADASl, CORHEGIDOIZ. ADASI VE MflNILfiı'Yt GE£l ALMfiYI SAÇARMlÇTI. Sayda, Lanlı Çarp/Çfrıa/ar*fn o/dıJ§u Mcırula ÇevtVSım" t\auadan gârunufU •jer / KETMEK ZOZJMDA KALMIÇTt 6ER1 POUECS&İUı SÖy~ 9 Ocak MAC ARTHURfİÛP/NLER'E DÖNÛYOR 'Büyük Amerika' düşüne çağrı 50 Y1L ÖNCE CumhurİYet tstanbul ve Ankara radyo istasyonları Ankara 8 (Telefonla) Ankara ve tstanbul radyolarının bundan boyle her gece muntazaman arabca neşrıyat yapmalan kararlaştmldı. Ankara radyosu arabca neşrıyata bu gece 19,5 ta başladı. tlk soz olarak bazı 9 Ocak 1987 tstanbul ve Ankara radyolan Sancaktan, Surıye, Irak ve Mısırdan gayet iyı dınlenmektedır. 19371987 kaynakların Turkıyenm Surıye vahdetmı parçalamak entelinde olduğunu iaşe ederek Turk ve Arab milletlerinı bırbırme duşman etmek ıstediklerinı soyledı. Ve bu munasebetle Başvekılin bu mesele ile alakalı bır nutku arabca olarak okundu. Yarın geceden itibaren tstanbul radyosu da arabca nesriyata başlıyacaktır. Amerikadaki grev Londra 8 (Hususı) Amerikadaki grev hareketı gıttikçe tevessu etmektedir. Ford fabnkası dahıl olmak uzere bugun beş fabrıka daha grevcılere ıltihak etmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle