10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER natçılarının Guzellik'ı (to kalon) yarattıkları one surulmektedır Ama bu da taklıt ıle bırleştırılebılır, demek bu kez sanatçı, duşledığı, daha doğrusu anlığmda gorduğu bır şeyı taklıt edıyordu Ivı, ama onun gerçekten anlığındakı ımgevı taklıt ettığını bız nereden bılelım1' Bılmedığımıze gore, bu taklıdın başarılı olup olmadığını nasıl soyleyelım1' Eskı Yunan Latın sanatının, koca bır Ortaçağ'dan sonra yenıden ortaya çıkışı anlamındakı Ronesans sanatı ve onun surgunu olan sanat ıçın de bu soruiar, sorunlar soz konusudur elbet Ama bu hıç de o basıt, o an Ortaçağ sanatını yatsımamıza elvermez Çok basıt çızgılerle (Kapadokva'dakı gıbı) kılıse duvarlarına çızılmış Isa figuru ıle, gormedığımız eskı bır kralın venı çağlarda vapılmış yağlıbov a resmı arasındakı gerçeklık aynmı çok soz goturur, bunların ıkısı de, çızenın duş gucunden başka bır şey gostermez dıyebılırız Çunku bız o kralla hıç karşılaşmamışızdır Avrıca modern sanatın, Ronesans sanatından buyuk olçude uzaklaşmış bulunduğunu duşunursek, takiit oğesını tumden bır yana bırakmamız gerekecektır. Oyle ıse genye ne kalıyor 9 Sanat guzellığını tadabılmek ıçın, elden geldığınce çok sanat yapıtı gormek, dınlemek, okumak, bunlar uzennde duşunmek, bır daha gormek, bır daha duşunmek Nerdeyse bılıme yaklaşıyor gıbıyız Gozlem Bılımın bundan sonrakı a^aması olan deneyı bır yana bırakmak koşulu ıle elbet Evet, sureklı gormek, okumak, dınlemek bızı bır sanata, o sanatın guzellığıne yaklaştırabüır, ama gene de bır yol gösterıcımn zaman zaman da olsa yardımına başvurarak Yoksa yoz muzığın, yoz edebıyatın, yoz resmın tıryakılerını anlamamız olanaksız kalacaktır Bana yoz sanatın ne olduğu sorulursa, de rım kı, "yoz sanal hıçbır çaba>ı, hazırlıgı gerektirmeden varılan sanat" demektır Bundan tat almak ıçın sadece tembellık ye ter Bır adım daha atarsak, bu tur sanattan tat almak bıle gereklı değıldır, onunla bırlıkte dalga geçılır Burada alıcı, tam bır beleşçıdır artık, çabasız ele geçırmıştır sanatı, ya da sanat sandığı şevı Bu aldatılma onu gerçek sanatlara ve o sanatlardan anlayanlara duşman eder "Neden herkes benim gibi yapmıyor" dıye duşunerek kızmaya başlar, hatta kırıcı olur Oysa guzel sanatların etkısınden beklenen bu değıldır Bız şımdılık bırakalım onları Goruyor musunuz, konumuz bızı, ınsanın sanat yapıtından tat almasının hıç de kolay olmadığı gerçeğıne ğetırdı Neylersınız kı, durum bunu gosterıyor Artık bınnın çıkıp da, çağdaş bır buyuk ressamın, dıyelım Pıcasso'nun bır resmı karşısında, kuçumseverek "Hiçbir şey anlamıyorum" demesı, onun bır sanat yapıtından tdt almak ıçın hıçbır hazırlığa gerekseme olamayacağına ınandığını gosterır Boyle ıse "sanat, sanat egitimine ayıracak boş >akti olmayan insanlar için değildir" sonucuna varmamız gerekıyor İşte şaşırtıcı bır sonuç' Eskı Atınalı bu eğıtımı nasıl, nerden edmmıştı de o yuce tıyatro yapıtlannın, yonutların yaratılmasında sanatçının yureklendırıcısı oldu 9 Baştakı orneğımıze donersek, Homeros'u, va da Homeros Oğullannı dınleyenler, hangı eğıtımlerıne dayanarak bu şıırlen değerlendırıyorlardı'' Onlann bu şıın nasıl değerlendırdıklerı konusu, gunumuzdekı durumdan buyuk başkalıklar gosterıyor Etnologların, tarıhçılerın, toplumbılımcılerın ılkel toplum, eskı zamanlar uzenne anlattıkları çok duşundurucudur Hayır, o zaman sanatın dın le, buvu ıle karışiK olduğu sonucuna varıp rahata kavuşmak de ğıl nıyetım Ama şuncasını soy leyeyım kı, bızım bugun sanat dedığımız etkınlık, eskı toplumlarda çok başka bır kımlıkteydı Bız o donemın sanat urunlerıne bugunku değerlendırme olçulerımızle bakıyoruz Işın şaşırtıcı yanı da bu ya' Şıır deyınce, bır adımda Homeros'tan Baudelaıre'e dek gelıverıyoruz Oysa bu ıkı buyuk ozanın yapıtları hıç benzemıyor bırbırlenne. Ama ıkısının de ışı ozanhk Elbette oyle, ükçağın büımadamlan, gunumuz bılımadamlanna ne kadar benzıyorlarsa, onlar da o kadar benzeşıyor Demek ıstıyorum kı, sureklılık ıle sureksızlık ıç ıçedır burada, hem şıır dıye, resım dıye, yonut dıye, muzık dıye bır şey suregıdıyor, hem de bu sureç ıçınde buyuk aşmalar soz konusu Butun sorun değışen ıle değışmeyenı ayırt etmekte Eskı Atına'da Sofokles'ı dınlemekle, bugun Kafka'yı okumak aynı şey değıl, bugun ışırruz daha guç Butun sanatlar o gunden bugune zengınleşmıştır, ama guçleşmıştır de Tek sesh muzıkle çok seslı muzık arasındakı aynm bunun bır tanıtı sayılabılır Ama bununla bıtmıyor, bız bugun on ıkı ton muzığıne varmak ıçın çaba gostermek zorundayız da Sanatlardakı değışmeyı, yenıleşmeyı durdurmaya hem olanak yok, hem de gerek yok Bız onlara ayak uyduracağız Bunun ıçın de gereken her turlu hamaratlığı gosternıelıyız, çağımızın ınsanı olmak ıstıyorsak Bunda duralarsak, bızı yoz sanatla ınsanlığımızdan çıkaracaklardır, koyun surusune dondureceklerdır, kole edeceklerdır 9 OCAK 1987 Sanat Güzelliğine Yaklaşmak MELİH CEVDET ANDAY Homeros, Uyada adlı destanında Troya savaşını, Odysseıa adlı destanında da Odysseus'un Ithake adasına donuşunu anlatır dıye oğretılır va, sonradan bılgınler Odvsseıa'>ı Homeros'un soylemedığı savını ortaya attılar, başlıca dayanaklan da, Homeros'un gununde seru\encı akınlann hep batıdan doğuya yönehk olduğuna ıhşkın bılgı ıdı Oysa Odysseıa'dakı seruvencıler bu kez doğudan batı>a gıdıyorlardı Aynca bu ıkı olumsuz vapıt arasında bıçemce de bu>uk bır ayrım btılunduğunu goz onune almak gerekırdı Dahası, Odysseıa'nın bır kadın vazar elınden çıktığı da soylenaı Bu tur ınceleme ve onlara dayalı savlar ne denlı ^asırtıcı sayılsa yendır Bılgınler, oğrendıklerımızı boyuna değıştırerek nıçın bıze guçlukler çıkarıyorlar'' Aynca bu yenı buluşlar ve goruşler, bızım o ıkı bu>uk yapıttan aldığımız tada ne ekleyebılır kı' Homeros kendınden uç yuzyıl, ya da dort yuzvıl once geçmış bır savaşı anlatjyor, bu savaş ve sonrasına ıüşkın >enı belgeler bulunsa bıle, bu ıkı buyuk yapıtın bızde bıraktığı guzellık duygusu hıç de değışmeyeiektır Boyle duşunulebılır Ama burada bır soru çıkıyor karşımıza Homeros'un destanlarının guzellığı nerden kaynaklanmıştı'' Ondan once gelmış bır ozan bılmedığımtze (çunku Orpheus efsanelık bır kışıdır) gore, bu sorunun yanıtıru buimak guç olacaktır Bulsak da, yanıtımızın kesenkes doğru olduğunu söyleyebılır mıyız'' Elırruzde bır olçut yok, onu kımınle kıyaslayacaGeçen a> burada çıkan "Guzelliğın Saglamlığı" başlıklı vazımda bu konuva bır ucundan değınmış, kımı vorumlan ele almıştım Guzellığı tatma doğrudan bır sureç mıvdı, voksa buna ermek ıçın bırtakım araçlar, araltılar, dolayımlar (medıatıon) mı gereklıdır"1 Işın ıçınden çıkabıldığımı savunacak değıhm el bet, çozumlenmış bır sorun değıldır bu Sanatın, edebıyatın bu açıdan hep bır gız taşıdığı yatsınamaz da ondan Homeros, olmuş, >a da olduğu sanılan bır savaşı anlatıyordu Belkı o zamanlar buna benzer başka destanlar dayazılmıştı "GuzelKk" nerden çıktı? E ne yapacağız 9 Bu bır gızdır dıyerek araştırmaktan vaz mı geçeceğız9 Hayır, bu gızı boyuna çozmeye çalışacağız Homeros'un soyleyışının guzellığı yoksa bu savaşı çok ıvı bıldığınden mı kaynaklanıvor'' Onun kendınden uydurmadığını soyleyebılsek, salt bu vuzden eşsız bır guzellık yaratabıldığı ılerı surulemez Bakın, Homeros'tan çok sonra, Iskenderıyelı ılk eleştırmenler, bu ıkı unlu yapıttakı katmadızelen ortaya attılar Bu dızelen Homeros soylememıştı Pekı, guzellık bır kez kendım benımsettı ıse, katma olduğundan kuşkulanılan dızelen ayırmanın yararı ne olabıhrdı 9 Ortada ıkı buyuk yapıt dururken bır de onun yanında bu yapıtların bılımı mı oluşturuluyordu? Eğer boyle ıse, guzellığı tadabılmek ıçın, demek bızım sanat yapıtları ıle doğrudan ılışkımız yeterlı değıldı, bır de onun bılımım edınmemız gerekıyordu Başka bır deyışle, bızım bır sanat yapıtından tad alabılmemız ıçın, sanat edebıyat bılımlerındekı ıncelemelen, vorumlan, karşılaştırmaları da okumamız, duşunmemız, hatta kendı başımıza da bu tur uslamaları becermemız gerekıyordu Demek bu ış bızım yetışmemızı ıstıvordu Bundan çıkarılacak ılk basıt sonuç, bır sanat vapıtının, eleştırmenler, ıncelemecıler dışında, herkese kapalı olduğudur Başka bır deyışle, guzellığın yapıttan alıcıya doğrudan akmadığını bır gerçek olarak kabül edeceğız Bunun dışında Bunun dışında başka olçutler yok değıl Sozgelışı, eskı Yunan resım yonut sanatında "taklit" başlıca kurallardan bırıdır Platon da, \nsto da, bunu sanatların temel oğesı savmışlardır Şu ayrımla kı, Platon, sanatlardakı taklıdın Idea'dan uç derece aşağıda bır taklıt olduğunu, bu yuzden de sanat etkınlıklenne toplumda yer verılmemesını one surmuş, fakat Arısto, bu temel oğenın, ınsanda vazgeçılmez bır yen olduğunu, demek ınsanda bır taklıt ıçgudusu bulunduğunu soyleyerek Platon'a karşı çıkmıştır Aradakı aynmı bır >ana bırakırsak, >a da Arısto'dan yana çıkarsak, bır sanat yapıtını goren, bır edebıyat yapıtmı dınleyen kışı, görduğunun, ya da dınledığının başarılı bır taklıt olup olmadığma bakarak, o yapıtın guzel olup olmadığını cıkarabılır Ama burada bırtakım guçluklerle karşılaşmamak elde değıl Eskı Atınalı bır sanatsever, tanrıça Atena'yı gormuş müydu kı, yonutunun ona benzeyıp benzemedığını soyleyebılsın? İşte burada eskı Yunan sa PENCERE Öz ve Biçim... Unıversıtede turban yasaklanırsa ne olacak? Kımı yuksek devlet gorevlısı Ataturkçu olduğunu mu kanıtlayacak'' Irtıca akımına bır engel mı oluşacak9 Hayır Turban tartışması gulunç bır nıtelığe donuşmuştur Bıçımsellık her zaman olduğu gıbı, gerçeklerın ustune bır şal ortuyor Kımı Ataturkçu, frak ıle sılındır şapkayı Kemalızm'ın sımgesı sayabılır, "gıysı devrımı"yle yetınebılır, boylelerıne 1960'larda bır ad takmıştım Gardrop Ataturkçulerı1 Atatürkçulük,biçımsellıkte dondurularak devrımlerın özüne ınılemezse yaşayamaz Oysa dunya tarıhınde Ataturk'un onemlı bır anlamı vardır Emperyalızme karşı ılk ulusal bağımsızlık savaşının başarısı, Islam dunyasında ılk laık devlet, ınsanlığın "aydınlanma" surecınde bır adım, dınbılım çatışmasında "Doğu"da bır aşama, mıllı demokratık devnm kapsamında çarpıcı bır deneyımdır cumhurıyetımız llerde bu deneyımın onemı azalacağına artacaktır, çunkü çağdaş uygarlıkla ozdeş bır gelışmedır • OKTAY AKBAL EVET/HAyiR Genelkurmay'ın Bir Açıklaması... 18 Aralık 1986 günu bu sutunda yayımlanan 'Insan Haklan ve Cezaevlen' başlıklı yazımla ılgılı olarak Genelkurmay Adlı Müşavırlı ğı'nden bır açıklama aldım Genelkurmayın bu açıklamasını olduğu gıbı okurlarıma sunuyorum "18 12 1986 tanhlı Cumhurryet gazetesınde yayımlanan "Insan Haklan ve Cezaevlen" başlıklı yazınız uzenne Marnak Asken Cezaevınde yürütulen ışlemler buyük bw tıtızlıkle yentden ıncetenmış ve aşağıdakı sonuçlaravanlmıştır 1 Yazınızda yer alan dılekçe 6 Kasım 1986 tanhınöe 7 kışılık bır heyet tarafından Genelkurmay Başkanlığına elöen venlmıştır Aynca, aynı gun tutuklu Cahıt Akçam'ın annesı Penhan Akçam ıle Melıh Pakdemır4ın annesı isrmt Pakdemır tutuklu ailelennın temsılcısı olarak Genelkurmay Baskanhğ'nda görevh ıkı kurmay albayla göruşerek yakınmalanm tekrariamtşlardır Bu görusme sonucu ıle dılekçenın, komuta katına an edtlmest uzenne konunun ıncelenerek sonucun bıldmlmesı 19111986 tanhlı yazıyla Kara Kuvvetlen Komutanlığı'ndan ıstenılmıştır Kara Kuvvetlen Komutanlığı nca, mahallınde yapılan ınceleme sonuçlan, 1712 1986 tanhlı yazıyla Genelkurmay Başkanlığına göndenlmıştır Görüleceğı uzere ıddıalann aksıne, anılan dılekçe boşlukta kalmamış, bh lakıs ust sevıyeöekı yetkıhlenn ıfgı ve bılgılen tahtında ışleme konulmuş bulunmaktadır 2 Dılekçede ılen surülen ıddıalara gdınce, a Bılmdtğı uzere sıkıyönefımın baş/angıcında ve özellıkle 12 Eytul 1980'den sonra dtğer cezaevlennde olduğu gıbı Mamak Askerı Ceza ve Tutukevınde de tutuklu mevcudu kapasıtesını bır haylı aşmıştır Bu nedenle, her tutuklunun yakınlan ıle göruşebılmesını sağtayabtlmek amacryla görüşmo surelermın zıyaretçı mıktanna gore saptanması zonınluluğu doğmuştur Ancak, zamanla tutuklu mevcudu azaldıkça zıyaret surelen uzatılmaya başlanmıştır Halen, Mamak Askerı Ceza ve Tutukevmde zıyaret suresı 20 dakıkadır Ancak, zıyaretçı adedımn fazla o/ması halınde bu süre 1517 dakıkaya kadar ınebılmıştır Idan olarak tutuklu ve hükumlülertn aıle fertlerıyle mumkun olan uzun süre göruştürülrrmlennde moral yönunden büyük yarar olduğu ınancı taşınmaktadır b Mıllı Savunma Bakanlığının (281) sayılı "Asken Ceza ve Tutukevlennın Yönetımıne ve Cezalann Infazına Daır Yönetmelık"te belırtıldığı gıbı, tutuklu ve hukumlüler, üçüncu dereceye kadar kan ve sıhn akrabalan taratından zıyaret edılebılmektedırler Bu hükmun gereğı olarak, zıyaretçılerın kımlık kartı veya nufus cuzdanı ıle akrabalık derecelennı kanıtlamalan gerekmektedır Vukuatlı nütus aıle kayıtlannı dahı ıbraz edemeyen ve tutuklu veya hükümlünün belırtılen derecelerdekı akrabalığım kanıtlayamayan kışılenn, zıyaretlenne ızın venlmesmın mumkun olamayacağının takdır edıleceğıne ınanılmaktadır c Anılan yönetmetığın 54 maddest, tutuklu ve hukumlulere gelen veya bunlar tarafından yazılan mektuplann cezaevı ıdaresınce okunduktan sonra ılgılıiere veya postaya venlmesını amır bulunmaktadır Okunması ıçın geçecek azamı 3 günlük bır sureden sonra, mektuplann sahıbıne veya postaya verıldığı kesınlıkle tespıt edılmıştır Aylarca gecıkme ıddh asının bır abartma olduğuna ınanılması beklenılmektedır d Tutuklu aUelennın tddıa ettıklen gıbı, Mamak Asken Ceza ve Tutukevı'nde tecnt drye bır yer yoktur Tacrıt olarak ısımlendmlen yerier, kapıları kondora açılan ve cephelen demır parmaklıklı olan ıkı kışılık koğuşlardtr Burada kalanlar kondoru, kondordan getıp geçenten gönnektB, brtışık koğuştakılerte rahatlıkla konuşabılmektedırler 23 12 1986 tanhlı Cumhunyet gazetesındekı haberde de belırtıldığı gıbı anılan koğuşlarda kalanlar tutuklu mevcudunun azalması nedenıyle büyük müştererfc koğuşlara yerteştırılmışlerdır a Mamak Asken Ceza ve Tutukevı'nde sıkıyönetımın başlangıcından ben sağ ve sol görüşlu tutuklular bırbırlenne karşı duyduklan kın ve nefretın ortadan kaldınlması ve bır arada yaşayabıleceklenne de ınandınlmalan amacıyla, aynı koğuşta muhafaza edılmışlerdır Bu gune kadar da aralannda kayda değer bır olaya rasttanılmamıştır Ancak, değışık görustekı tutuklulann ayn koğuşlarda muhafazası yönündekı artan ıstskter karşısmda bu yönde gereklı duzenlemelere başlanılmıştır i Hücre hapsı cezasi alanlar hanç, tutuklu ve hukumtülertn en az gunde ıkı defa havalandınlmaya çıkanlmalan hususu, yönetmelık ve emırler gersğıdtr Halen anılan cezaevınde tutuklular 40'ar dakıka ohnak üzere günde ıkı defa havalandırmaya çıkanlmaktadır Ancak, tutuklu mevcudunun çok olduğu öncekı yıllarda, her tutuklunun havalandırmadan yarartanması ıçın havalandırma yerlennın kapasıtesı ve mıktan dıkkate alınarak havalandırma suresının zonınlu olarak daha az tutulduğu bır gerçektır Halen, tddıa edıldığı gıbı tamamen yasaklayıcı bır uygulama kesınlıkle söz konusu değıldır g Hükümlü ve tutuklular, 6779 sayılı kanun uyannca er gıbı laşe edılmekte ve er kazanmda pışen aynı yemeklen yemektedıner Devamlı olarak fıkren ve bedenen faalıyet tçerısınde olan erbaş ve erler ıçın yeteriı olan bu beslenmenın, herhangı bır bedensel faalryetı olmayan tutuklu ve hukümlüler ıçın aılelennce yetersız görulmesımn sadece bır ebeveyn endışesınden kaynaklandığı takdır edılecektır h Mamak Asken Ceza ve Tutukevı'nde, halen 3 doktor ve 1 dış doktorv görev yapmaktadır Herhangı bır kısıtlama olmadan herkss vızıteye çıkabılmektedır Doktor tarafından hastaneye sevkı gereklı gorülenler, derhal askerı hastaneye sevk edılmektedırler Nıtekım, Kasım 1986 ayı mbanyle, vızıteyB çıkan tutuklulardan sadece 13 ktsının hastaneye sevkıne gerek görulmuştür Halen hastanede 5 kışı tedavı edılmektedır 534 mevcuttan sadece 5 kışının hastanede tedavı altında bulunduğu dıkkate almdığında anılan cezaevınde sağlık şartlarının yeterlı duzeycte olduğu kabul edılecektır Kaldı kı her yıl tutuklulann mıkrofılmlerı alınarak genel tıbbı kontroldan geçınlmekte ve hasta olduklan anlaşılanlann süratle tedavılen ıçın gereken ışlemler yapılmaktadır Gerçeklere yüz çevırmeyeceğme ınanılan bır yazar olarak, yukandakı açıklamalar bılgınıze sunulmaktadır Bır nebze de olsa tutuklularia ılgılı her türlü ışlem ve ışlevlerden sorumlu olan mercılerın sesıne de kulâk vereceğını2e ınanılmaktadır Saygılanmla Cemıl Sezgın, Hak TuğgeneralGenelkurmay Adlı Muşavın OKURLARDAN memur kadrosu yasaya uygun" Gazetenizin 20.10.1986 tarihli nushasında, sutununuzda "AKYAZI VÜFUS MÜDÜRL ÜĞÜ'NÜN PERtŞAN HALt" bafhğı altında yayımlanan yazı ilgililere incelettirilmiştir. Buna gore; 1587 sayılı Nufus Kanunu'nun 3'uncu maddesı tlçe Nufus tdarelerinin kadro sayuımn tespitine esas olacak unsurları beürlemiştir. Buna göre her 20 bin nufus için 1 (bir) memur verilebilmektedir. Akyazı Uçesinin memur kadrosu da bu esasa gore tesbit edilmiştir ve kanuna uygundur. Ancak nufus idareleri genel olarak is hacmi yuksek olan devlet dairelerindendir. Bu sebeple getişen sartlara gore nufus idarelerinin kadro ihtiyacının karşılanması için kanunda gerekli değişiklikler yapılmak uzeredir. Bu şekilde soruna temelde bir çozum getirilecektir. Doşeme demirbaş açısından butun nufus idarelerinin ihtiyaçlan tesbit edilmiş ve S'er yülık plan ve programlara bağlanmıstır. Bu programlar çerçevesinde nufus idarelerinin ihtiyaçlan karşılanmaktadır. Bu arada Akyazı Nufus Mudurluğu 'nun ihtiyaçlan 1975 yılı programmda geniş olçude karşılanmıs, daha sonraki yıllarda da takviye edilmiştir. 1983 yıh içerisinde 13 kalem malzeme, 1986 yılı butçesinden de 16 kalem malzeme gonderibniştir. Daktilo makinası ihtiyaçlanmn ise 1987 yılı butçesinden karşılanması planlanmıştır. tlginize teşekkur eder, saygılar sunarım. RIZA GÜR Valı/Musteşar Yardımcısı Unıversıtede turbanı yasaklamak yanlıştır, Turbanın yasaklanması gerçeğı ortecektır Gerçek nedır? Mıllı Eğıtım duzenınde ılkokul, ortaokul ve lıseyı bıtırdıkten sonra unıversıteye gıren bırgenç kız "tesettur"e bağlanıyorsa, asıl turban Mıllı Eğıtım Bakanlığfnın başına çuval gıbı geçırılmış demektır Olayın özu buradadır Ataturk'un kurduğu mıllı eğıtım duzenı (çok yazdık) yıkılmıştır Dunyanın ötekı ulkelennde mıllı marşların adında "bağımsızlık" (ıstıklal) ve eğıtım bakanlıklarının başında "mıllı" sozcuğu yoktur Bu ıkı kavram Turk ulusunun tarıhınden kaynaklanıyor Ne yazık kı Ikıncı Dunya Savaşından bu yana hem "bağımsızlık" hem de "mıllı" uzerıne bırer çarpı ışaretı konmuştur Ataturk "tam bağımsızlık" demıştı Bugün resmı görus (tamından vazgeçtık) bağımsızlığı bır kenara ıtmıştır, "karşılıklı bağımlılık" (ınterdependence) kavramını benımsemıştır Mıllı eğıtım bır yana bırakılmış "ummet eğıtımı" geçerlılık kazanmıştır Ataturk 1924'te medrese oğretımıne son vermıştı Bugun 715 medrese, ımam hatıp lısesı adı altında öğretım yapıyor Bu oğretımın temel ılkesı (1960'larda bu Koşede çok yazdık) ortaçağı vurgulayan şu tumcede odaklaşıyor Gerçeğe gıden yol, akıl yolu değıl, şerıat yoludur * Islamda kadından ımam olmaz Buna karşın Mıllı Eğıtım Bakanlığı'nın yonettığı ımam okullarında 30000 kız oğrencı yetışmektedır On bınlerce kızın ımam okulunda ışı ne"? Butun ımam okullarında 230 bın oğrencı şerıatçılık talım edıyor Imamhatıp okulları meslek okulu olmaktan çıkanlmış, temel öğretım kurumlarına donuşturulmuştur Medreselerde yetışen şerıat oğrencılerı ımam hatıp lıselerını bıtırdıkten sonra unıversıteye gırıyorlar, ardından en onemlı devlet gorevlerını ustlenıyorlar Uzun yıllardan ben buyuk bır plan ve bılınçlı program göz gore gore uygulanıyor Yalnız Genelkurmay Başkanlığı Harp Okullarına ımam hatıp mezunlarını almıyor Pekı, bu onlem m ı ' Harp Okulu'ndan yetışen "subay" ıle en yuksek devlet gorevlerını ustlenmış "ımamhatıp çıkışlı" karşı karşıya gelırse ne olacak'' Ordu sıvıl ıktıdann buyruğu altında mı olacak' Yoksa Ataturkçuluk adına darbe mı yapacak? Goruluyor kı Ataturk cumhurıyetının duzenı yıkılmış, ış arapsaçına donuşmuştur * Turbanın bıçımsellıgı altında yatan ozun gerçeklerı nıçın konuşulmuyor? Gunden gune bozulan ekonomıye karşt bılımsel sol muhalefet yasaklanırsa, ortada ne demokrası kalır ne de aklın aydınlığı Ve tepkıler sapkmlaşır, başka renklere donuşur Bu da tarıhte ve gunumuzde çoğu ulkede yaşanan bır evrensel yasadır VEFAT Merhum Ahmet Tahır Paşa ıle merhume Emıne Sılahtar'ın kızı, merhum Cevdet Ferıt Basman'ın eşı, Turkân Rado, Şekure Basman ve Gulgun Üstundağ'ın annelerı, Şevket Rado ve Ustun Ustündağ'm kayınvalıdelerı, Mehmet ve Nazan Rado, Şevket Pamuk, Orhan ve Aylın Pamuk, Alı Ustundağ ve Osman Üstundağ'ın buyükannelerı AYŞE NİKFAL BASMAN 6 Ocak 1987 gunü vefat etmıştır Cenazesı Edırnekapı Şehitlığı'ndekı aıle kabrıne defnedılecektır mehmed kemal bu darbeler kimin için? üşTüpOn OmüsYıh 'Sonjmiuluğunu bilen noarka Njruosmanıye Cad Kârdeşler Han1/3 Caflalojlu ISTANBUL İLAN İST. 3. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1986/19 Ter Terekesıne mahkememızce el konulan rnüteveffıye Rahıme ÇETİNER'e an, lstanbul, Cağaloğlu, Başmusahıp Sk 'ta 12 No'lu NURETTİN ÇETlNER Iş Hanı'nın gırışınde boşalan zemın daıresı mahkememızce kapalı zarf usulu kıraya verılecektır llgılenenlenn vazılı teklıflerını ON GÜN İÇERİSİNDE mahkememız dosyasına \ermelen, saır bılgılenn mahkeme dosyasından alınabıleceğı ılan olunur 5 1 1987 Basın 76 Aygaz İLAN İST V 3. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜCÜ'NDEN 19851986 eğuımöğreum yılında üruversıtelere bajh fakulte ve meslek yüksekokuUarda okumakta ıken, ara sınavları not ortalaması yüzde kırkın altında kalmış olduğu ıçın yanyıt sonu veya yıl sonu sınavlarına katılmamış ve bu »ebeplr devam etmekte olduklan yükseköğretım kurumu ıle 19851986 eğıtım öğretım yılı sonunda ılışkılen kesılmış bulunan öğrencılerç YÖK'ce telafı ara sınav hakkı tanınmış bulunmaktadır Unıversıicmıze baglı fakulte ve yuksekokullarda okuyan bu durumdakı öğıencılerın 15 Ocak 1987 Perşembe günu mesaı bıtımıne kadar ılgılı fakulte dekanlıklarına ve meslek yüksekokulu mudürluklerıne bır dılekçe ıle müracaat etmelen gerekmektedır ö|rencılerın telafı ara sınavları 2631/OCAK/1987 tarihlerı arasında fakulte ve yuksekokullannda yapılacaktır DUYURULUR Basın 10139 1986/9 Ter Mahkememızce terekesıne el konulan müteveffiye ASİYE HOMYAK'a aıt Bebek CevdetpaşaCad özkonakApt No 380'de9numaralı lüks daıre mahketnemuce en fazla kıra teklıf edene kıralanacaktır Tahplerın ON GÜN İÇERSİNDE, yazılı teklıflerıle bırlıkte mahkememıze bızzat müracaatları, saır bılgılenn mahkeme dosyasından alınabıleceğı ılan olunur 5 1 1987 Basın 77
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle