23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 OCAK 1987 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/13, Dayak var, disiplin var, sıkddım Bir caddeden geçerken herkes size bakıyor. Burada dayak var, kıyafet seçmekte özgür değilsiniz. Hele öğretmenler... A Imanya 'daki ortamı burada bulamayınca çok bunaldım. İLKER MAGA ~ ADANA "Türkiye'ye geiince her şey değişmişti. Ailem de buradaki yaşama ayak uydurdu. Şunu yapma, yanlış anlarlar, diyorlardı sıkça, dışanya da bırakmıyorlardı. Oysa Almanya'dayken öyie dtgillerdi. Çok serbest bırakıyorlardı. Burada dersler de o kadar zor ki.. Orada bana kolay geliyordu. Sonra en azından dayak yoktu Almanya'da. Burada dayak var. Kıyafet seçmekte özgür degiliz. tnsanlar da birbirleriyle o kadar ilgilenmezkr. Bir caddeden geçiyorsun, bütiin gözler sende. Öğretmenler de bir başka. Gerçekten söylüyornm, o kadar disiplinli ki, anlatamam. Etegin kısa, etegini uzat, saçlann dağınık, onlan diizelt, diyorlar..." Bu sözler, karnesinde üç zayıf beklerken, altı zayıfla karşılaşan, bunun üzerine intihar etmeye karar veren 23 Nisan Ortaokulu üçüncü sınıf öğrencisi Zeycan Seven'in ağzından dökülüveriyor. Zeycan Seven, iki yıl önce ailesi ile birlikte AImanya'dan "kesin döniiş" yapan, burada da "uyum saglama" sorunuyla karşılaşan 15 yaşındaki bir ortaokul öğrencisi. Zeycan, "Şunu yapma, yanlış anlarlar "lı bir ortama girince, yaşama uyum sağlamakta güçlük çekenlerden yalnızca biri. Zeycan, bu uyumsuzlukla ortaokulu burada sürdürmeye başlamış. O kadar zorlanmış ki başlangıçta, ilkin inanamamış karşılaştıklarına. Almanya'dayken iyi olan dersleri, burada birden zorlaşmış, daha sonrasını Zeycan şöyle anlatıyor: "Dersler bana çok zor geldi. Sonra, aldıgım notlar kötüleştikçe kötüleşti. Bir de çevre degişikliği vardı. Oradaki ortamı burada bulamayınca çok bunaldım. Özellikle Adana'da. AJmanya'dayken bolca kitap okurdum, tiyatroya giderdim, her şey yapardım. Ama burada ev ve okulun dışında bir şey yapmıyorum diyebilirim. Moralim hep bozuk. Bu, her şeyime yansıdı, insanlarla ilişkilerime, derslerime, zevklerime..." Ilk yanyıl sonunda, üç zayıfı var sanıyordu, ama karneler dağıtılınca zayıfının altı tane olduğunu gördü. Dünyalar başına yıkılmıştı o an. Çünkü Almanya'dayken bu dersleri "pekiyi" idi. "Zayıflarımı kurtaramam nasüsa" dedi, ama "kurtulmanın" bir başka yolu vardı Zeycan için: İntihar!.. Bir de arkadaşı vardı. Adı Fatma. Aynı okuldan. Fatma ailesinden pek memnun değilmiş, iki de zayıfı olunca, o da istemiş ölmeyi. "Ben de bıktım yaşamaktan, yaşamak ne ki?" demiş... îkisi koyulmuş yola, yüksek bina aramışlar. Sonraki gelişmeleri Zeycan anlatıyor yine: "Atatürk Bulvan'ndaki apartmanın teras katına çıktık, Fatma'ya, sen vazgeç, nasılsa az zayıfın var, dedim. Onu ikna ettim. O da beni vazgeçirmek istedi, elimden tuttu. Daha sonra terasın küçük bir yeri vardı, oraya gittim. Fatma elimi bırakmıyordu. Sonra aşağıya atlamak için karanmı verdim. Fatma da bunu anladı, belime yapıştı. Bir yandan da bağırarak yardım istiyordu. Derken iki kişi gddi koşarak. Beni sürükleye süriikleye ait kata indirdiler. Fatma bana bunu neden yaptı, anla>amadım. Kendisi korkmuş olabilir, ama ben kurtulacaktım." UĞUR MUMCU GOZLEM Zirve öncesi çifte gerilim (Baştarafı 1. Sayfada) Başkanı Hafız Esadın ve Cezayir Devlet Başkanı Şadli Bin Cedid'ın zirveye katılmalan beklenmekle birlikte Kuveyt'e gelmemeleri de bir sürpriz sayılmayacak. Elbetteki Iran'ın kaulmayacağını eklemeye gerek bile yok. Kuveyt'te olağanüstü güvenlik önlemlerine karşın dün akşamüstü şehir merkezinde havaya uçan otomobil olayı resmi agızlardan açıklanmamasına rağmen, hızla bir söylenti halinde başkentin her köşesine yayılıverdi. Bunda olayın cereyan ettigi yerin sehir merkezine çok yakın bulunması kadar, buradaki bin dolayındaki ve dilnyanın her köşesinden gelmiş, basın mensubunun bir kısmının olay rhahallinin çok yakınındaki Meridyen ve Sheraton otellerinde kalmaları; infilak sesini duyar duymaz, olay yerine koşup görüntüyü fılmc almalan ve haberi dünya kamuoyuna teleks ve telefonlarla ulaştırmaları başlıca rolü oynadı. KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ve beraberindeki heyet de Meridyen Oteü'nde kaljyor. Olayda ölü ve yaralı olmadığı, iddia edilirken, bir başka söylenti iki kişinin yaralandığı şeklindeydi. Denktaş ve Meridyen Oteli'nde kalanlar. olaydan zarar görmediler. Bomba olayının cereyan ettiği yer, güvenlik kaygılarını daha da besleyici nitelikte. Zira havaya uçan otomobilin park edildiği otobüs durağı Kuveyt'i besleyen önemli elektrik santrallarımn birinin çok yakınında bulunuyor. Ayrıca patlama yerinin tam karşısında bir polis merkezi de yer alıyor. Otomobilin aslında bir bakanhğuı önüne park edilmek istendiği, ancak alınan güvenlik önlemleri nedeniyle yaklaşamadığı sanılıyor. Bombada 400 gram kadar TNT kullaruldıjı anlaşıldı. Bu da patlama nın çok güçlü olmamasına ve can kaybına yol açmamasına neden oldu. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in de zirveye katılmak üzere bugün Kuveyt'e gelmesi bekleniyor. Islam dışişleri bakanlarının zirve hazırhk toplantılannın son iki gününde Türk diplomasisi Kıbrıs konusunda da harekete geçerek, zirve sonucunda yayimlanacak bildiriye Kıbrıs konusunda bir madde koydurmak için çaba gösterdi. Gerek Bulgaristan'daki Müslüman Türk azınlığırun durumu, gerekse Kıbrıs, İslam Konferansı Örgütü'nün daha önceki birçok toplanlısında qjduğu gibi "kararlar" bölümünde yer almayacak. Yanı bu konularda ayn kararlar çıkmayacak. Ancak gerek Bulgaristan Türkleri'nin durumuna, gerekse Kıbns Türk toplumunun görüşlerine "nihai bildiri"ye konulacak pasajlarla ya da ayrı paragraflarla yer verilecek. Bu arada kararlar bölümüne, Türkiye'yi de ilgilendiren "Müslüman olmayan ülkelerdeki Müslüman azınhğın haklarının ihlali ve durumu" başlığı altında bir maddenin eklenrnesi kabul edildi. Bu madde her ne kadar Filipinler, Sovyetler Birliği vs. gibi ülkelerdeki Müslüman azınlıklann dımımımu ilgilendiriyorsa ua, uatı Trakya'daki Müslüman Türk azınlığının varlığı sayesinde, TürkYunan ilişkilerinin genel çerçevesi içinde Türkiye'ye diplomatik alanda imkânlar kazandırabilecek nitelikte sayılıyor. Siyasi Komite toplantısı sırasında Tunus, Suudi Arabistan, Bahreyn, Fas, Crdün, Kuzey Yemen ve Mısır IranIrak savaşına ilişkin ortak bir taslak sundular. Taslakta Türkiye'nin de üye olduğu İslam Barış Komitesi raporunun not edildiği, gayretlerinin takdirle karşılandığı belirtiliyordu. Önerinin göriişülmesi sırasında Türkiye temsilcisi söz alarak "Türkiye'nin öneri>i not ettigini İslam Banş Komilesi üyesi olarak larafsız, banşcı ve vapıcı tutumunu sürdiirecegini" belirtti. Böylelikle Türkiye, öneriye kendisini angaje etmeden ve ÎranIrak arasında eşit mesafeli tarafsız tutumunu korumaya özen göstereceğini ima etmiş oldu. Karar tasansında Türkiye'yi ilgilendiren bir başka madde ise Kuveyt'in önerisi üzerine kabul edilen "uluslararası terorizmin bülün biçimlerinin kınanması" oldu. Siyasi komitedeki Türk temsilci, Kuveyt önerisini desteklerken "geçmişte terorizmden çok çeken bir ülke olan Türkiye'nin öteden beri terorizme karşı uluslararası işbirtigi kurulma9 görüşünde olduğunu" bildirdi. Söz konusu karar önerisinde, terorizmin bir dış politika aracı olarak kullanılmasına karşı çıkıhrken, "İslam konferansı örgütü üyesi ülkelerin teroristleri dogrudan ya da dolaylı biçimde desteklemeyi reddelmeleri. aynca bunlara bannak saglamamalan ve saldırı şiddel olayları için egitmemeleri" isteniyor. Suriye, Kuveyt önerisine karşı bir öneri getirirken, "Terorizm ve ulusal kurtuluş mücadeleleri arasında, uluslararası kural ve kriterlere göre aynm yapılamadığım" belirtti. Ancak Kuveyt önerisi kabul edilerek, Zirve'de karar haline gelmek üzere siyasi komiteden geçti. Bu arada Siyasi Komite toplantısının bir bölümü, Mısır ile Suriye'nin neredeyse küfürleşmeye varan ölçüde bir söz düellosuna dönüşmesi üzerine aksadı. Suriye'nin "Bazı Arap ülkclerine, ABDİsrail. tngilterc ortak saldınsını kınama" önergesi komitede tartışma çıkardı. Tartışma sırasında Suriye ve Mısır delegeleri birbirlerine hakaretler yağdırdılar. Bu nedenle toplantı bir süre kesildi. Daha sonra söz alan bazı Arap ülkelerinin temsitcileri Suriye'nin tavrını eleştirdiler. Kuveyt"in bir başka önerisi ise bir "İslam adalet divanı kurulması" üzerineydi. Öneride, kurulması öngörülen İslam Adalet Divam'nın şeriat ve uluslararası hükümlere göre çalışması öngörülüyor. Bu hüküm zirvede kabul edilse bile laik Türkiye'yi bağlamayacak. Çünkü Türkiye, geleneksel olarak İslam konferansı örgütü kararlannı anayasası ile çelişmediği durumlarda uygulayabileceğine ilişkin, her toplantının sonunda genel bir rezerv koyuyor. Zirve arifesinde, Türk diplomasisinin harekete geçmesine paralel olarak, Kıbns Türk heyetinin de protokoler durumunda belirli bir düzelme meydana geldi. Bunda, Türk diplomasisinin girişimi kadar önceki gece geç saatlerde Kuveyt'e KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın gelmesi de rol oynadı. KKTC Dışişleri Bakanı Kenan Alakol'un da faaliyetleri son iki gün içinde arttı. Atakol, Endonezya, Malezya ve Bangladeş dışişleri bakanları ile ikili görüşmeler yaptı. Ayrıca Kuveyt'in önde gelen iki gazetesi ElEnba ve ElKabas'a verdiği özel demeçler yayımlandı. Atakol, Kuveyt radyosuna da konuştu. Kuveyt'te bulunan Kıbrıs Rum yönetimi tçişleri Bakanı Dinos Mihailidis ise Kuveyt Emiri'ne sunmak için getirdiği Kipriyanu'nun özel mesajını Kuveyt Dışişleri Müstesan'na sunabildi. tZÜİR'den HİKMET ÇETİNKAYA Arzu'nun Dramu.. tZMÎR Eşrefpaşa Lisesi öğrencisi Anu Uysal, geride birtakım sorular bırakarak çocukiuk ve genç kızltk arasındaki on altı yaş çizgisinde yaşamdan koptu. Anakent Beiediyesi 'nirt yedinci katında Oiümün ucundayken çekilen foioğraflara bakıyorum. Uzun siyah soçh, dalgın, sağ eli mantonun cebinde aşağıya bakıyor. Aşağıda yilzlerce insan birikmiş. Arzu'nun bakıştannda bir umutsuzluğun, yalntzlığın, biraz da boşvermiştiğin izlerini yakalamak olası. Anu Uysal'tn öğretmenkri ve sınıf arkadaşlanyla konuştuk. Babası Rıza Uysal, cenaze töreninde buyiik aalar içindeydi. Arzu'nun tabutuna kapamyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. tlgimizi çeken Yeşilyurt Merkez Camii 'nde Eşrefpaşa Lisesi'nden tek bir Oğretmen ve ö&rencinin bulunmayışıydı. Acaba niçin gelmemışti öğretmenleri ve sınıf arkadaşlan Arzu Uysal'ın cenaze törenine? Din dersinden karnesine zayıfgetiren, geçen yılm en basarüı öğrencileri arasında yer alan Arzu Uysal için oğretmen ve Oğrencilerin kulağına bir şeyler mi fısıldanmıştı? İntihar edenin cenaze namazına gidilmez... Okullarda cuma günleri namaz kılmak, *%uygulamak ders" olarak yapıhyordu. Arzu Uysal bir gün önce, iste o saatlerde Anakent Belediyesi'nin yedinci katmdan son'bir kez aşağıya, insanlan, Konak Saat Kulesi'nde Hasan Tahsin anıtmda kanat çırpan guvercinlere baktıktan sonra, birçtğlık atarak bırakmıştı boşluğa kendini. Öyüzden din dersi öğretmenine göre Arzu'nun cenaze namazına katılmak ğünahtı. Arzu 'nun yaşmdaki her öğrenci, erkek olsun, İcız olsun öğretmenine karşı bir ilgi, bir yakınlık duyar. Pedagogların ve psikologiann bu konuda araştırmaları vardır. Arzu Uysal on bir yaşında Hollanda'dan Türkiye'ye dönen, öğreımen ve arkadaşlannın anlatımlarma göre içine kapanık bir kız çocuğudur. Geçen yıl MÛli Eğitim Bakanhğı'nın açtığı kompozisyon yarışmasında ödül almışttr. Yine kız ve erkek arkadaşlarmın an.laJtıklanna göre Arzu Uysal, ask şiirten yaımaktadır. Arzu'nun bir bayan öğretmeni bize aynen şunları söyledi: Esrefpasa Llsesi'nin öğrtncileri memur, esnafve isçi çocuklandır. Arzu, bir türlü bu öğrenclUrU uyum sağlayamadı. Tarih öğretmeni içine kapanık Arzu 'ya yardancı obnaya çahsa sadect, ama Arzu öğretmenine âsık olabiltr. O yaşta bir çocuğun böyle bir duyguya kapıbnası olağandtr. Okul müdürü Huseyin Kantara ise, hemen hemen bayan öğretmeni doğrular gibi konuşuyordu: Arzu Uysal'ı tanımıyorum. Ama bu tür dedikodular çtkabUir. Psikiyatrist Ataman Tangör, intihar olayının "bir gösteri" amaant taşıdığını vurguluyor ve şöyle diyordu: Çoaığm büyük bir oüuthkla uyum sorunkmvanü. öğretmaıbte âpk olması, üişkl kumum gtrçek ntdtn olamaz. Eşrefpaşa Lisesi tarih öğretmeni Remzi Başyiğit tutuklandı. Torbalı'nın Pancar köyünde oturan bir çocuğu felçli, yirmi sekiz yaşmdaki dört yıllık oğretmen olan Remzi Başyiğit, çevresinde •'dürüst ve aydm btrtift" olarak tanınıyor. Remzi Başyiğit, gizli olarak yaptlan duruşmadan sonra cezaevine gönderilirken, polisteki ifadesini yineliyordu: Bentm Arzu üe duygusal bir itifkim ohnuuh. Ben sadect onıtrua öğretmeniolarak Betistm kurmaya çahpyordum. Ama o bana âsık obnus. Kendisme bunun yanlış olduğunu anlattun. oğretmen Remzi Başyiğit'in tutuklanmasının nedeni "abkoymak" suçundan. Ancak polis tutanaklannda tarih öğretmeninin geç saatlere dek Büyük Efes Oteli 'nin oyun saionunda kaldığı, daha sonra Balhkuyu semtinde oturan bir erkek arkadaşmm evine gittiği ve yarunda da hiç kimsenin bulunmadığı yolunda. O halde Arzu Uysal geceyi kiminle beraber geçirdi? Arzu Uysal'ın öğretmenine âşık olması daha önce belirttiğimiz gibi olağandır. Bizim saptamalanmız Remzi Başyiğit'in bu sevgiye "Ben senin öğretmenlnim, üstelik evüyim" karşüığını vermesiyle Arzu 'yu bir bunalıma sürüklediği de gerçeğin kendisidir. üstelik Remzi Başyiğit'in ifadesinde Arzu'nun uyuşturucu kullandığını söylemesi ilginçtir. Tarih öğretmeni, Arzu 'nun kendisine yazdığı mektupian eşi ve babasına daha önce göstermiş, oğretmen arkadaştanna bu mektuplardan söz etmiştir. öte yandan oğretmen Başyiğit'in sorgulamasını yapan nöbetçisava Taiat Tugaç'm gazetecilere yaptığı açıklama aynen şöyle: "Sanık ifadesinde otaydan bir gün önctymi çarjambagunüokulidarestndeniıinalmakistemisse de okul yönettmtnce tztn verümemestne karşın okuldan ayniarak arkodatkmyla birükte Efes OteU'ne gUerek içki içtp kumar oynadığvu, hatta 30 bin üra kaybetüğini söyledL Çarptmba günü gece geç saaüere kadar Efes Ottti'nde kaldıktan sonra Balbkuyu'da bir arkadaşuun evine gitttğinl söyUdl Ancak olaytn meydana gtbnestnden sonra poüskrin kendisini andtğmarkadaşkınndmöirendaten sonra karakota testim olduğunu beürtti." Arzu Uysal'ın intihar olayı bir süre sonra unutulup gidecek. Tek suçlu olarak bir oğretmen tutuklanacak, belki yıüarca hapis yatacak. Adana'da, tstanbul'da bunabenzer olaylar yaşanacak. , Arztdann, Nevinkrtn, Bekirlerin, Ahmeturrin dramt yazılacak... Ama gerçek suçlular bir türlü bulunmayacak. Çocuklanmm hep 23 nisanlarda ammsadığımtz için belki.Ne bileyim... 2 genç kız daha ölümü seçti Haber Merkezi İntihar salgını dün de sürdü. İstanbul'da bir kız kendini balkondan atarak yaşamına son verirken, Gumiişhane*nin Bayburt ilçesinde bir lise öğrencisi karnesindeki zayıf yüzünden ilaç içerek intihar ettiİstanbul'daki olay dün sabaha karşı 06.00 sıralannda meydana geldi. Erenköy eski Üsküdar yolu Rızabey Sokak'taki Servet Apartmanı'nda oturan Gülbahar Şahin (20) sabaha karşı geçirdiği bunalım sonucu evin balkonuna çıktı ve kendini aşağıya attı. Ağır yaralı olarak yakınları ve çevredekiler tarafından Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne götürülen Gülbahar Şahin yolda öldü. Yakınları Gülbahar Şahin'in herhangi bir sorunu olmadığını öne sürerken, genç kızın amcası Başkomiser Fikri Şahin'in etkisiyle görevliler bilgi vermekten kaçındılar. Bayburt Lisesi birinci sınıf öğrencisi Arzu Çolak (15) da, önceki gün aldığı karnesinde matematik dersinin zayıf olduğunu görunce bunalıma girdi, evde annesinin bulunmadığı sırada, çok miktarda diazem içen Arzu Çolak, bir süre sonra annesi tarafından hastaneye kaldırıldı. Ancak kurtarıîamadı. (Baştarafı 1. Sayfada) nada şirketidir. Yönetim kurulu başkanlığını uzunca bir süre emekli Orgeneral Turgut Sunalp'in yaptığı şirket, teknik dilde "crossbar" olarak adlandırılan santrallann yapımını üstlenmişti. NETAŞ, 1983'te yapılan bir başka anlaşma ile de "dij'rtal santral" yapımına girişmiştir. Başlangıçta yüzde 51 'i yabancı sermayenin elinde olan NETAŞ'taki bu yabancı sermaye payı sonradan düşürülmüş; yeniden yapılan pay dağılımında PTT yüzde 49, Deniz Kuvvetleri Vakfı yüzde 15, "Northem Telecom" adını alan "Northern Elektrik" ise yüzde 31 pay almıştır. Yüzde 25'lik pay da özel kişilere verilmiştir. PTT'nin yüzde 49'luk payı, Başbakanlık Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı'nadevredılıverdi Grev 18 Kasım 1986 günü başladı. devir işlemi de grevin başladığı tarihten üç gün sonra gerçekleştirildı. 1983 yılında "dijital santral" yapımı için uluslararası ihale açılmamış; ihale dogrudan NETAŞ'a verilmişti. "Dijital santral" yapımında oldukça büyük basarılar elde eden şirket, bu başarısını çağdaş tekniğe oldugu kadar, bu çağdaş teknik ile kısa sürede uyum gösteren Türk işçilerine borçludur. Siyaset adamları tarafından yabancı sermaye için bir "ucuz işçi cenneti" olarak tanıtılan Türkiye'de NETAŞ işçileri, toplusözleşme görüşmelerinde, saat ücretlerine birinci yılda 450, ikinci yılda da 580 lira istemişlerdi. NETAŞ işvereninin önerisi ise saat başı 190 liraydı. Grevin nedeni buydu. NETAŞ grevinin başladığı günlerde, PTT kısa adı ITT olarak bilinen (Uluslararası Telgraf ve Telefon Şirketi) ile 198 milyar liralık bir ihale imzaladı. 8u ihaleye göre ITT, "Teletaş" şirketi ile birlikte 1987 yılında 890 bin telefon abonesini kapsayan bir yatırıma girmek üzeredir. "Teletaş şirketi", PTT Biriktirme ve Yardım Şandığı, Temel Enerji Sanayi ve Ticaret, Türkiye Vakıflar Bankası ve bazı özel kişilerce kurulmuş. ITT şirketi, Şili'de Sosyalist Devlet Başkanı Allende'nin devrilmesinde CIA ile açık işbirliği yapmıştı. ITT şirketinin Türkiye'de bazı yetkililere rüşvet dağıttığı Amerika'da yapılan bir soruşturma sonucunda ortaya çıkmış; bunun üzerine Ecevit hükümetinin Başbakan Yardımcısı Dr. Faruk Sükan'ın emri ile bu konuda bir soruşturma açılmıştı. Bu soruşturma yürümedi ya da yürütülemedi. ITT'nin Türkiye temsilcisi Jhon Kare Aho (ana adı Anna, baba adı John, doğum tarihi 19.10.1936, doğum yeri Frasonisveç, uyruğu ABD, pasaport no: Z3220861) boylece bu işten sıyrılmasını bildi. Aho'nun Türkiye'de güçlü dostlan vardı. Ortaklık kurmak istediği şirketlerin sahipleri arasında gazete sahipleri de bulunmaktaydı. Türkiye'de telekomünikasyon yatınmları, isveç uyruklu "Ericson" şirketi ile başladı, Kanada "NETAŞ" ve ABD uyruklu ITT şirketi ile sürüyor. Bu yüzden "NETAŞ grevi" yalnızca "NETAŞ grevi" olmaktan çıkıyor, Türkiye'deki yüz milyarlarca liralık telekomünikasyon yatırımlarının bir kazanç paylaşım alanı oluyor. Böylesine milyarlık paylaşım alanlannda işçiler, bir yandan, saat başına düşecek ücretlerini arttırıp insanca yaşama savaşı verirlerken, bir yandan da telekomünikasyon alanında çokuluslu şirketlerin kazanç kavgasına da işte böyle ışık tutuyorlar. Dayan işçi kardeşim dayan! Trenin önüne atladı Demiryohı memuru intihar etti Avrupa Konseyî'nde (Baştarafı 1. Sayfada) latan Türkiye Avrupa Konseyi ilişkilerinin artık "hemen hemen" normalleştiği anlamına geliyor. Dışişleri Bakanı'nm Türk dönem başkânlığı" prO'gramını çarşamba günü asamblede açıklaması ve dönem başkanı sıfatıyla da hem Fransa Başbakanı Jacques Chirac'ı hem de Ürdün Veliahtı Prens Hasan'ı kabul etmesi bu "normalleşme" çerçe\esinde değerlendirilecek. Türkiye açısından ikinci önemli nokta ise, Ankara'ya "fazla memnuniyet verici" perspektifler vaat etmiyor. Vahit Halefoğlu'nun, çarşamba günü yapacağı konuşmadan sonra demokrasi konusunda "sigaya çekilmesi" muhtemel. Özellikle, DİSK ve Ecevit mahkumiyetlerinden yola çıkacak olan Yunanlı ve sol kanat parlamenterlerin Ankara temsilcisini "salvo atışına" tutması bekleniyor. Bu arada, Türkiye'nin Avrupa Konseyine kişisel başvuru hakkını tanıyacağını da açıklamış olması, Strasbourg'daki gözlemcilere göre Vahit Halefoğlu'nun vereceği cevapları "nispeten kolaylaştıracak." Üçüncü konunun ise, parlamenterler asamblesinin oturumuyla herhangi bir ilgisi yok. Ancak bu konunun kulislerde tartışılacağı da hemen hemen kesin. Söz konusu sorun, Fransa, Hollanda, İsveç, Norveç ve Danimarka'nın Türkiye aleyhinde insan hakları komisyonunda açmış oldukları davadan kaynaklanıyor. Bilindiği gibi. Ankara ile beş şikâyetçi başkent arasında 1985 kasımında bir "dostane çözüm" formülü gerçekleştirilmiş ve buna göre de, şikâyetin devam edip etmcyeceğinin 1 Şubat 1987 taıihinde kesin karara bağlanması benimsenmişti. DlSK ve Bülent Ecevit mahkumiyetlerinden sonra ise, başta "Avrupa Sendikalar Konfederasyonu gibi baskı grupları şikiyetçi ülkeler nezdinde girişirrîİer yaparak, Türkiye'nin "dostane çözuınün" ilkelerine riayet etmediğini ve bu yüzden de Ankara aleyhindeki dav£nın devam etmesini istemişler* di. Strasbourg'daki gözlemcilere göre, Fransa ve Hollanda'nın artık kesinlikle Ankara'ya olumlu baktıkları anlaşıldığından, geri kalan üç İskandinavya ülkesinia 1 şubatta da da\aya devam etr mekte ısrar etmeleri "oldukçi zor." Ancak yine bu gözlemcile}re göre, Vahit Halefoğlu'nu» Strasbourg'da bu konuda d i "sıkıştınlması" uzak bir ihtimaj değil. | Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu'nun Strasbourg'da gerçekjleştireceği en önemli temas isoı Avrupa Konseyi'ni resmen ziya» ret edecek olan Fransa Başbaka; nı Jacques Chirac ile yapacaj) ikili göruşmede. Aslında bir n6zaket teması olacak olan bu gör rüşmede Fransa Türkiye ilişkij lerinin ayrıntılı bir biçimde ele alınacağı sanılmıyorsa da, Vahii Halefoğlu'nun baharda Paris'< yapacağı resmi ziyaretin de ele alınması muhtemel. i tstanbul Haber Servisi TCDD Haydarpaşa Malzeme Müdürlüğü'nde görevli memur Recep Bekdemir, kendini trenin önüne atarak intihar etti. Güzelyalı Tren İstasyonu yakınlarında meydana gelen olayda 35 yaşındaki memur Recep Bekdemir, dün kendisini öğle saatlerinde Haydarpaşa yönüne gitmekte olan trenin altına attı. Bekdemir'in intiharının nedeni araştırılıyor. Televîzyon intihara özendiriyor Magazin Servisi Amerikalı ve Alman psikologların bugüne kadar yaptığı çeşitli araştırmalar, televizyonda yayımlanan intihar filmlerinin gençler arasındaki intihar vakalarını arttırdığını gösteriyoT. Psikologlar. filmin yayımlandığı süre ve sonraki birkaç hafta içinde fiimdeki kahramanla hemen hemen aynı yaşta olanlar arasında tilmdekine benzer intihar girişimlerinin çoğaldığını belirtiyorlar. 1981 ve 1982 yıllannda Almanya'da yayımlanan "Bir Öğrencinin Oliimii" adlı dizi film, 1519 yaşlarındaki gençler arasında fiimdeki gibi bir trenin altına aılayıp intihar etme vakalarını normal oranının 2,5 katına çıkarmıştı. Alman psikiyatrist Heinz Haefner araştırmasında, televizyonda gösterilen intihar filmlerinden, intihara zaten meyilli olan ve çevresindeki insanlarla az ilişkisi olanların etkilendiğini vurguluyor. Amerikalı bilim adamları da istatistik verilerine dayanarak yaptıkları araştırmalarda televizyonda yayımlanan filmlerin ilham kaynağı olduğunu doğruluyorlar. "New England Journal of Medicine" dergisinde yayımlanan bir araştırmada, gelişme cağındakı gençierın guç üurumlarla karşı karşıya kaldıklarında intihar fikrine kapılabildikleri vurgulanarak, "Ancak eğer ortada intihara vesile olabilecek bir neden yoksa, gençler bu kritik süreyi atlatıp yeniden iç huzura kavuşuyor" deniyor. Federal Almanya'da 1981 yılında yayımlanan "Bir Ögreneinin Öliimü" adlı televizyon dizisinde erişkinlerin "faydacı" dünyasına daha fazla tanammül edemeyerek bir trenin altında intihar eden Claus VVagner isimli bir öğrencinin hayatı anlatılıyordu. Film, 1982 yılında bir kez daha yayımlanmıştı. Film yapımcıları gençlerin sorunlannı, iç dünyalarını anlatarak onların daha iyi anlaşılabilmesini ve dolay.sıyla intiharların önlenebileceğini umut ediyorlardı. Ancak filmin etkisi tam aksi istikamette olmuştu. Bu diziden yoia çıkarak bir araştırma yapan Alman psikologları Schmidtke ve Haefner, dizinin yayımlandığı süre içindeki ve bitişinden birkaç hafta sonraki intihar vakalarını incelediler. Daha önceki intihar vakalarıyla karşılaştırıldığında tren altında intihar edenlerin sayısının dizi süresince ve diziden birkaç hafta sonra büyük artış gösterdiğini kaydettiler. İntihar olayları özellikle dizideki kahramanla benzerlik gösteren kesim arasında artmıstı. Islam ülkeleriyle kuluçka (Baştarafı 1. Sayfada) için hazırhklınnı tamamladı. Yani Türkiye ve İslam ülkeleri arasındaki ilişkikr bir kuluçka dönemi yasıyor diyebilirsiniz. Şimdi işin ekme safhasındayız" diye konuştu. 5. İslam zirvesi hazırhk toplantılanna katılan Bozkurt Özal, Cumhuriyetin sorulannı yanıtladı. Yusuf Bozkurt Ozal'a yör.eltilen sorular ve yanıtlan şöyle: İslam zirvesi sırasında yürütlüğümiiz ikili temaslarda ne gibi sonuçlar alındı? Y. ÖZAL: Bu tür forumlar İslam ülkeleri temsilcilerini bir araya getiren zemini oluşturuyor. Bir hafta berabersiniz, her konuda görüş ahşverişi oluyor. Gerekli çahşma yapıhrsa, önemli aşamalar kaydediliyor. Örnegin biz Türkiye olarak kendi Eximbank'ımızı kurmadan böyle bir projeyi uluslararası platformda kabul ettirebildik. İslam ülkelerinin nüfusu 1 mil>ar. Petrol fi>atlarındaki düşüşe karşın çok büyük bir potansiyeli olan pazar. Buraya gelince insan Türkiye'nin bu ülkelere 10 y.l önce gelmiş olması gerektiğini anlıyor. Kurulacak tslam E\imbank"ı nasıl ^leyecek? Y. ÖZAL: İslam ülkeleri arasındaki petrol dışı ticaretin finansmanına yönelik bir fon kurulacak. Ülkeler katkılannı fona 3 yıl içinde ödeyecekler. İslam Kalkınma Bankası, her üye ülkenin katkısı kadar bir kaynağı fona aktaracak. Oluşan toplam kadar da uluslararası piyasalardan İslam Kalkınma Bankası aracılığıyla borçlanılacak. Fon kaynaklannın 600 milyon doları bulması bekleniyor. Fon ıslam ülkeleri arasındaki ticarete 18 aydan başlayarak, 5 >ıla kadar uzanan vadede finansman sağlayacak. Fonun olusurr. formülü dikkatle ineelenirse her ülkenin katkısının 4 katına ulaşan oranda kaynak kullanabileceği göriilüyor. Basit bir formülle Türkiye olarak bir yatırıp, 4 alacağız. Türkiye bu fonun kaynaklanndan nasıl vararlanmâyı öngonıyor? Y. ÖZAL: Bu konuda Türkiye'ye döner dönmez çalışma başlatacağız. Şirketlere fonu tanıtacağız. Özelük le yatırım malı ihracatında, otomativ sanayi, bunun yan sanayileri, makineteçhizat sanayileri ihraç ürünlerinde fon kayııakları öncelikle kullanılabilir sanırım. Bir İslam ortak pazannın kurulması önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Y. ÖZAL: İslam ülkelerindeki rejimler çok değişik. Krallıklar, diktatörlükler var. İslam ortak pazarını şu anda düşünmek hayalperestlik olur. Türkiye ve İslam ülkelerinin yakında ele alabilecekleri büyük projeler var mı? Y. ÖZAL: Yeni ve büyük projeler için şu günkü ortam iyi değil. Şimdilerde bu projeleri Japonya gerçekleştiriyor. Petrol fıyatlarındaki gerileme zengin Arap ülkelerinde bütçe problemleri yarattı. Arap ülkeleri büyük projeleri ele alırken biz ortada yoktuk. Şimdi hazırlıklarımızı tamamladık. Petrol fiyatlan muhakkak yükselecek. Yani Türkiye ile İslam ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkilerin kuluçka dönemi yaşadığını söyleyebilirsiniz. Şimdi işin ekme safhasındayız. İranlrak savaşı ne zaman biterse, bu ülkelerin yeniden imarı gerekecek. Bu iş için herhalde İslam ülkeleri Amerikan Marshall yardımına benzer bir fon oluştururlar. Türkiye konumu itibanyla bu potansiyeli değerlendirecektir. İslam zirvesinde itibarlı bir ülkeyiz. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Anakent Beiediye Sarayı'nın 7. katından atlayarak intihar eden lise öğrencisi Arzu Uysal olayıyla ilgili soruşturma sürüyor. Sava Talat Togaç, Arzu Uysal'ın uyuşturucu kullanıp kullanmadığının otopsi raporundan anlaşılacağını belirterek, "Eğer genç kızın uyuştunıcu kullandığı saptanırsa soruştunııanın seyri değişir" dedi. Olayla ilgili soruşturmayı yürüten savcı Togaç, tarih öğretmeni Remzi Başyiğit'in, Arzu Uysal'ın uyuşturucu kullandığı yoIundaki iddiasının incelendiğini belirterek şunları söyledi: "Oriada bir iddia var. Arzu Uysal'ın cesedi. olaydan hemen sonra otopsiye alındı. Yapılacak incelemeden sonra gerçek ortaya çıkacaktır. " Arzu uyuşturucu kullandı mı? Yeni iddia labancıları j (Baştarafı 16. Sayfada) \ etkileyen nedenler de var. Ûrneğin sosyal haklarda vapılan kısıtlamalaı|. Sosyal demokratlar ise bazı konularda ahernaıifler getirebiliyorlar. Het şeyden önce istihdam konusunda getirdikleri bir öneri var. Teknolojinih kirlettiğı doğanın yeniden kazanılması, ve\renin konınması için yeni işkotlan av'ilmasını sa\ unuyorlar. Ama e{> vok önem verdikleri konu sosyal haliların kısıtlanması. Ancak bir yandatı NATO'ya bağımlıhğı savunurken. silahlanmaya ve atom santrallarına karşı cıkması bir çelişki oluyor tabif. SPD. son secimlerde olduğu gibi \üadi 38.2. Yeşiller yüzde 10'un üzerin> de o> alabilir.Yeşiller \iizde 10'un üzerinde o\ alırsa FDP. parlamenıoya gîremevebilir. Sevimler FDP'nin de iv'inde bulunduju bir koalisyonla st> nuçlanırsa durunı eski hamam es^i las olacakıır. Ama bu kez FDP'nin tasları kücülecek. yabancılar dahjı çok terlenıek zorunda kalacaktır' ÜR. CİHAN ARIN: CDU CSÜ tek başına ikıidara da gelse me\cut politikada pek radikal bir değişiklik olaL'ağıtıı sanmıyorum. Ama bugün olduğu gibi 25 ocak sonrası da polvlikada >ine ııııucu ve saldırgan bir çizgi izlenecek. Münıkün olduğunca sosyal haklar kısıtlanmaya çalışılacak. Karşı güçlere baskı yöntemleri çıkanlav.ak yasalarla hayaıa geçirilmek isıenecektir. Ama tüm bunlar radikal bir bicinıde olmayacaktır. Beninı görüsüme göre FDP yüzde 5'in üzeı inde oy alacak \e parlamenıoya gireceklır. Yeşiller'de bir büyüme. sosyal demokratların sandalye sayısında ise bir azalma olacaktır. Sevinılerden sonra yabancılara karşı sürdürülen politika daha da sert biçimde uygulamaya sokulacaktır. Yabanolar içindeki yeni kuşakların daha radikal taleplerle ortaya çıktıkları biliniyor. Bu taleplere karşı yeni tulucu hjkuıııcl daha sert öıılemler alnıa yjluna gidov.ektir. Bu da goıilimin aamasma iK'üen olacakıır!" * BILINMEYEN YONLERIYLE ^ KANLI PAZAR'69 ££ Taksim Alanı'nı kana bulayan irtica provasının içyüzünü 18 yıl sonra tanıklar anlatıyor: • Yarbay Küçük gizli girdiği toplantıda neler görmüş, ilgilileri nasıl uyarmıştı? • Mehmet Şevki Eygi saldırganları nasn kışkırth? • Vali Poyraz Galata Köprüsü'nü neden açtırmamıştı? • Dönemin ilgilileri ne diyorlar? • İçişleri Bakanı Sükan: "Tamamen komünistlerin tertibi.." • Başbakan Demirel: "Açık rejimde olaylar olur.." • Gençlik liderleri: "Valiyi uyarmıştık.." "Kanİı Pazar provokasyondu.." • Milyarlarca liralık banka borçları dondurulan dört büyük şirketi açıklıyoruz. • Anadolu Kulübü'nde küfürlü tabancalı kavga. Bir hava albay ile eski milletvekilleri arasında geçen olayı Genelkurmay soruşturuyor. • Gençler için bedava tatil, bedava eğitim imkânları. Nereye, hangi programla, nasıl gidebilirsiniz? • M i l l i Eğitim Bakanı: "İmam hatip liseleri sayısında artış yok." • Çaâdaş metresler: Erkekler artık seks aeğil statü satın alıyor. F. Almanya'da (Baştarafı i. Sayfada) yanıtını verenlerin oranı sadece yüzde 35'i buluyor. Kamuoyu yoklamalannda dikkati çeken bir diğer nokta da seçmenlerin yüzde 16'sının yakın bir süre öncesine kadar hangi partiyi seçeceklerine karar vermemiş olmasıydı. Anketlere katılanların üçte birinden fazlası ne Başbakan Kohl'un, ne de sosyal demokratlann adayı Rau'nun istedikleri adatn olduğunu belirtiyorlardı. Alman halkının yüzde 44'ü ise bugünkü seçimlerden bağımsız olarak 1991 yılında bir hükümet değişikliğinin gerçekleşeceğine inanıyor. Bingöl Kiğı Nüfus İdaresi'ndeıı aldığım nüfus kâğıdınıı. sigorta karıınıı, S.S.k. Gözıepe Hastanesi raporunnı kaybettinı. geçersizdir. MEHMET DEMİROK nOKta Haftalık Haber Dergisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle