23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER uzaklaştırmaya çalışıyor" deyince, Herbert Spencer; "Yüz elli yıl önce Newton'un Çekim Yasası ile bu işi yapmış olduğunu" Başbakan'a anımsatıverir. Gladstone, yazdığı bir yazıda, soylediklerini geri aldığını bildirdiği gibi. Darwin ölünce Wensminster Kilisesi'ne, Newton'un yanına gömülmesinde de büyük katkıda bulunur. yet" olduğu yazılı bir devlette siyasal iktidarın, "bilim" yerine "inanca", çağdaş öğretim yerine dinle iç içe yürutülen bir eğitiıiıe göz yumması; anlaşılması güç, dahası, olanaksız bir celişki, çarpık bir tutum değil midir? ÜLKEMİZDEKİ DURUM VE SONUÇ Günden güne artan yeni bulgularla şaşılası bir aşamaya ulaşan dirimbilim (biyoloji) ve genbilimin temel dayanaklarından biri olan "evrim", dinsel güçlerin baskılarıyla yerini, "yaratılış" inancına bırakmak üzeredir ulkemizde. Evrimi dışlayan, evrenin ve canhların yaratılışını Kutsal Kitaplar'ın yazdığı biçimde kabul eden "Yaratılış Modeli" adlı kitap, Atatürk Üniversitesi'nden beş doçentin çahşmalarıyla bilim ve eğitim dünyamıza sunulmuştur!.. Bir çeviri olan bu kitap, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nca bastırılmıştır. Özgün basısı ABD'de, devletçe değil, özel bir kuruluşça yapılan bu kitabın ne Amerika'da, ne de Avrupa ülkelerinde, hükümetlerce benimsenerek resmen çoğaltılıp bilim ve eğitim dünyasına sokulması düşünülemez bile. Çünkü böyle bir uygulama, devieti bilimin karşısma dikmeye çalışmaktır ki, bu da çağdaşlık için laik olması gereken devletin doğasına aykındır. Yani de\let ya laikçağdaş yapıdadır, ya değildir. Devletler için hem laikçağdaş, hem de dinle iç içe yaşamanın olanağı yoktur. Laik yönetimi benimsemiş bir ülkede böyle bir "karma durum" yaratılıp sürdürülmeye çalışılırsa, bu bir ara dönemdir; yani geçici dönemdir. Karma dönemin ardından, doğallıkla, laikliğin sona erdirileceği bir dönem gelecektir. Sabırla beklenen budur. Ülkemizin 1980'den bu yana gittikçe artan bir hızla bu "karma dönem" içine düşurüldüğünü görmemek için kör olmak gerekir. Atatürk'ün "Yaşamda tek yol gösterici bilimdir" kesinlemesini yineleyen devlet simgesi ağızlann, ardından, halka yol göstermek için Kuran'dan ayetler okuması, Türkiye'de yaşanmakta olan karma döneme çok güzel uymaktadır. Ka>nakç»: 1 A. Adnan Adıvv. Tanh Boyunca Ilim ve Din, Cıll 1, 11. Ist. 1944. 2Alan D. Btyerch«n. Çe\ . Haluk Tosun, İst. 1985 3 Mahlon B. Hoagland, Çev.: A. SerinŞ. Guven. Ist. 1982. 14 OCAK 1987 lu seçip, başı sonu olmayan yoğun matematikle donattıkları kuramsal fizik, doğaya yabancı soyutlamalardır, uydurmalardır" deniyordu. Âri Germen ırkı biGünden güne artan yeni bulgularla şaşılası bir aşamaya ulaşan dihmbilim liminde bunlara kesinlikle yer ve(biyoloji) ve genbilimin temel dayanaklarından biri olan "evrim", dinsel rilmeyeceği de ekleniyordu. Böylece çağdaş fiziği yadsıyan Nazi güçlerin baskılarıyla yerini, "yaratılış" inancına bırakmak üzeredir iktidarı. bağnaz tutumuyla, Alülkemizde. Evrimi dışlayan, evrenin ve canhların yaratılışını Kutsal manya'da beşaltı yıl süreyle bu Kitaplar'ın yazdığı biçimde kabul eden "Yaratılış Modeli" adlı kitap, bilim dalının yerinde saymasına Atatürk Üniversitesi'nden beş doçentin çahşmalarıyla bilim ve eğitim neden oldu. Dahası, Nazi iktidaDİN BASKISINDAN rının baskısından kaçan kuramdünyamıza sunulmuştur. SIV RILIŞA KARŞI FAŞİST sal fizikçiler, ABD'de atom çeMÜDAHALELER kirdeğini parçaladılar, bu da HitMERİÇ KARACAOVALI Yük. Kimya Mühendisi 20. yiizyılın baslanndan itiba ler'in sonunu belirleyen etkenlerren siyasal iktidarlar din baskı den birini oluşturdu. Üniversitesi'ne uzun yıllannı veGeçerliğini günümüzde de sür mamasını, Kopernik'in pek ilgi Almanya'da bilime ırksal sısından sıynlıp laikçağdas bir yaçekici denemeler yapmamasına ren bu yaşlı bilgine, ne Venedik düren üç boyutlu geometrinin pıya kavuştukça, eğitim, öğre nıflamalar uygularurken, Rusyayönetimi ne de Floransa kenti düzenleyicisi Eukleides, I.Ö. dör bağlarlar. tim, büim de buna koşut bir olu da da Slalin ve parti yönetimi yöneticileri arka çıkabilir. Bir baBöylece artık yol açılmıştı. Bu diincü yiizyıl sonlarında, kültür şuma, bir aşamaya yöneldi. Yir genbilimci Mendel'in "Kalıtım kıma Kopernik ve Kepler'in hekez Cenevre'den, coğrafyacı Sermerkezi İskenderiye'de matemami yıl önce yerden yere vurulan Yasalan"nı dışlıyordu. Bu yasavetus'tan (15111553) ses gelir. sabının da sorulduğu yargılamatik eğitimi yapan bir okul açar. "Evrim Kuramı", Avrupa ülke lar; "Kalıtımsal niteliklerin ve dan Galile, arıcak her şeyi yadO sırada tüm Mısır'ın tek egeme Tevrat'ta "bal ve siıt akan bir lerinin ders kitaplarında yer al değişmelerin ancak genler yoluysıyarak sıynlabilir. ni I. Ptolemaios, bu okulu ziya toprak" olarak betimlenen Kemaya başladı. ABD'de okutul la bir kuşaktan ötekine geçtiğirete gelir. Eukleides'ten matema nan (Filistin) ülkesinin, kurak, maya başlandı. Yalnız ABD'de ni" bildiriyordu. Ne var ki parti Galile'nin öldüğü yıl İngilteretik öğrenimini daha kolaylaştıra çorak bir yer olduğunu söyleyen üyesi, girişken, iş bilen bir tarım uç eyalet, kendi eyalet yasalarıde Newton (16421727) doğar. cak bir yol bulmasını isteyince. Servetus, "Kflise Coğrafyasfna na day'anarak, evrimi yasaklama uzmanı olan Lisenko, bu kesin Newton, öncülerinin adım adım karşı çıkmakla suçlamr. Yargılabilginin hiç çekinmeden krala şu bilimsel olguyu >adsıyarak, genel yürürtükleri bilimsel ilerleyişi ge da direniyordu. Bunlardan biri narak yakılmasına karar verilir. yanıtı verdiği söylenir: "Bilim yasayı da geçersiz buluyordu. olan Tennessee Eyaleti'nde, 1925 nel bir yasaya bağlar: "Evrensel Özerk bir kent devlet olan Ceiçin kraJ yolu yoktur." Sovyetler Birliği'nin tarımında yılında, genç bir öğretmenin, yaKütle Çekim Yasası." Bu yasa, nevre'nin siyasal iktidarını elinönemli bir sorun olan kış ekimi saya aldırmayıp, evrimi okutmaAristo'yu 2000 yıllık tahtından de tutan Calvin, karan memnunBİLİME tLK için. ileriye sürdüğü yöntemde sı, yargılanıp cezalandınlması ile söküp atar, kilise susar. Nevvlukla uygular. MÜDAHALELER Lisenko; kış tohumunun ekilmesonuçlandı. Ama bir süre sonra, ton'u 85 yıllık yaşamı boyunca, den önce dondurularak depolan1968'de, ABD Yüksek Mahkeİngiltere kralları, el üstünde tuOysa aynı İskenderiye'de, bu Bu olaydan beş yıl sonra Brumasını, böylece soğuğa karşı kamesi, bu tür yasalann anayasatarlar. Öyle ki, I. George, dostu kez İ.S. dördiincii yiizyılın sonno (15481600), Kopernik'in güzanılan alışkanlığın bir sure sonya aykırı olduğunu kabul etti; ünlü düşünür Leibniz'i, Newton lannda, genç bilgin Hypatia, linç neş dizgesini (sistem) kabullenböylece sorun da çözüme bağ ra kuşaktan kuşağa geçip, kışa ile araları bozuk olduğu için, Aledilerek öldürülür. Matematik ve dikten başka, özdeğin (madde) uyum gösteren tahıl üretileceğimanya'dan tngiltere'ye berabe landı. felsefede ün yapmış bu iik kadın türlü biçimlere bürünmesinin ni belirtiyordu. Dolayısıyla veririnde getirmez. bilginin suçu: Hınstiyanlığı kakendiliğinden oluştuğunu açıklaSiyasal iktidarların destek ve min birkaç kat artacağını da kebul etmeyip, çoğulcu düşünceyi ması, Engizisyon için iştah açıcı korumasında büyük aşamalar Kiliseye gelince; büsbütün sussinlikle ekliyordu. seçmesi, özgürce bilimsel çalışbir lokma oldu. Papalık iklidan pus olmamış, pusuda bekliyor gösteren bilim, 1933'te bir engemalar yapmasıydı. Iskenderiye onu, Roma'da Campo dei Fiori le, Hitler engeline çarptı. HitlerBatıda bilim çevrelerinde büdu. Evrensel Çekim Yasası'na Patriği'nin emriyle Hypatia paalanında yaktırdı. Bugün o alanin bilime karşı takındığı tutum yük saygınlık kazanmış olan Rus karşı elinde henüz dimdik duran ramparça edilirken, Roma'nın da, Bruno'nun güzel bir yontugenetikçi Vavflov'un, gerekse ötebir kozu daha vardı: Yaratılış. şaşkınlık yaratıyordu. Nazi iktibir eyaleti olan kentin din dışı su yer almaktadır. ki bilim adamlannın şiddetli itiGerçekten, Kutsal Kitap; yeryü dannın bilime bakış açısı akıl alyöneticileri, olupbitene seyirci maz biçimdeydi. Bilime de, Nas razlarına karşın, Stalin ve yönezünde her canlı varlığı ayrı ayrı Papalığın insan yakmayı da kalırlar. Çünkü siyasal iktidar yonal Sosyalizm'in temel dayatimi, politikalarına uygun gelen türlerine göre, insanı da kendi uğraşlan arasına aldığı sıralarda, artık, dinin yaptırımlarını belirLisenko'nun önerisini benimsesuretine göre, Tanrı'nın yarattı naklanndan olan ırkçılık ilkesi Almanya'da Kepler (15711630), leyen "Kilise Babalan"nın buydoğrultusunda yaklaşılmalıydı. diler. 1930'larda Sovyetler Birliğını açıkça söylüyordu. Ne var kiliseye ve kilisenin onayladığı ruğundaydı. ği'nin tarım politikası bu ilkeye ki, kilisenin bu kozunun. 19. Yaşamsal tüm etkinliklerde sapAristo'ya ters düşerek, şöyle ditandığı gibi, bilimde de belirlegöre hazırlandı. Dahası, eğitimyüzyılda Darwin (18091882)' in yordu: "Gezegenlerin yörüngesi Bunlann ardından gelen den Mendel Yasaları çıkarılıp, "Evrim Kuramı" ile sarsılıp, dü yici olan ırk ve kandır, deniyordaire değil, odak noktalarından "Papalık" kurumu da, halkın yerine Lisenko'culuk kondu. Vaşürüldüğü görüldü. Onun, "Tür du. Hitler'e göre bilime katkılabirinde güneş bulunan elipstir" günlük yaşamından siyasal yaşavilov, Sibirya'ya sürgün edildi. lerin Kökeni" adlı yapıtında, n olanlar "Âri Germen" ırk köPek ses seda çıkmadı. Bunu da ma kadar uzanarak, her türlü inkenliydi. Dahası, bilim kavramıNe var ki, bir süre sonra, yedi Le"Bütün canlı türlerin ayn ayrı Kepler'in, Tanrı'nın "yoktan var sansaJ etkinliği avuçlarının içinnı bile bu ırk yaratmıştı. Âri nin, üç Stalin nişanlı Lisenko1 değil, aynı bir atadan türediği" etme" gücüne dokunmayışına de tutmuştu, yüzyülar boyu. Oynun bulgularının yanlış olduğu, ni ileri sürmesiyle ortalık karışır. Germen ırkının bilimi kesinlikle yorarlar. sa gelişmeyi, değişmeyi yakaiaSovyetler Birliği tarımının ve Her yönden tepkiler gelmeye gözlem ve deneye dayanmalıydı. maya çalışan, değiştirmeyi amaç Nitekim, Galile (15641642), ürün kalitesinin alt üst olmasıybaşlar. Darwin'in çalışmaya baş Çünkü 20. yüzyılın başından beedinen bilim için temel ilke, duyalnızca Kopernik ve Kepler dizri büyük ilerlemeler gösteren kula ortaya çıktı. ladığından ölümüne kadar geçen şünce özgürlüğuydu. Bu ise Hıgelerini kabul etmekle kalmayıp; sürede, İngiltere tahtında Krali ramsal (matematiksel) fizikte buristiyanhğın kesinlikle karşı olduSon iki örnek, siyasal iktida"Deney ve gözleınle varılacak geluşların pek çoğu Alman kökenli çe Victoriaoturmaktaydı. Dinsel ğu bir durumdu. Gökyüzüne barın tek elde üstelik çarpık nel yasalann. gelecekte oluşacak yönden oldukça tutucu olan kra Yahudi bilim adamlarınca gerkıp yıldızların, hele dünyanın hakişiliklerde toplanmasının sonudoğa olaylannı örneğin astronoliçe, evrim tartışmalarına hiç ka çekleştirilmişti. "Genel Görecereket edebileceğini düşünmek bicudur. Teokratik, yarı teokratik mi olaylannıönceden rışmarruş, taraf tutmamıştı. Vic lik Kuramı" ile Nevvton fiziğini le suçtu. Ne var ki, 15. yiizyılın de\letlerde siyasal iktidarların bibildireceğini" kesinkes ileri sütoria iktidarı döneminde üç kez aşan Einstein, bunlardan en unbitimine gelindiğinde, Polonyalı lime karşı takındıkları tutumu rünce, Papa VIII. Urban hemen lüsü idi. "Irkları gereği yaşamBaşbakan olan Gladstone, bir Kopernik (14731543), "Dünya anlamak, bir kerteye kadar olaharekete geçer. Galile, Engiziskonuşmasında; "Darwin, Tanrı larında da hep sayılarla uğraşan güneşin çevresinde dönüyor" değandır. Ama, anayasasında yöyon'da sorguya çekilir. Özerk Veyı evrenin hükümdarlığından Yahudilerin, bilimde de aynı yoyiverdi. Ortalığın çok fazia karışnetim biçiminin "laik cumhurinedik Cumhuriveti'nin Padua Siyasal İktidarlar ve Bilim PENCERE Türban Tartışmasından Elde Kalan Ne?.. Türban yasaklandı. Nerede? YÖK'te,. Oysa YÖK düzeni, başını türbanla örten öğrenci kızın kafasından da geridedir. Bir üniversite düşünün ki, çatısı altında bilim özgürtüğü yoktur ve fakülteleri meslek okulu düzeyine düşürülmüştür; öğrenci kızların türbanını yasaklayarak çağdaş mı olacaktır? Bir ülke düşünün ki, şeriatın öngördüğü "tesettür" toplumda gün gectikce yaygınlaşmaktadır, YÖK'te (Yüksek öğretim Kurumu'nda) türban yasaklanırsa çağdaşlığa mı ulaşacaktır? Şu türban gürültüsünün sonunda "Kim ne kazandı, ne kaybetti?" diye sorulduğunda ortaya çıkan sonuç nedir? Özal'ın ANAP'ı ile Demirel'in DYP'si, beklenen tutumlarını hemen almışlardır. Süleyman Bey türbancılan savunmuş, imam hatip çıkışlıların harp okullarına alınmayışını eleştırmiştir Başbakan, türbanın yasaklanmasını daha ilginç biçimde kınamıştır: "{Türbanlı öğrenci) Derse başı açık girsin, günah onu oraya öyle sokanındır" Her ikisine de söylenecek söz yoktur. Çünkü İslamı siyasete alet ederek ve halkın dinsel duygularını sömürerek sandıktan çıkmak, yeni bir yöntem değildir; kırk yıldan beri uygulanıyor. Türban sorununu ortaya atan Sayın Evren, hem 12 Eylülün iktidara getirdiği Özal'a hem de yasaklı lider Demirel'e seçim yatırımı yapmaları için güzel bir fırsat yaratmıştır. • Milliyet'in eki "fîatos" dergisi, türban olayının nereden çıktığını şöyle anlatıyor: 'Evren, güvenlik örgütlerinin Milli Güvenlik Kurulu'na sunduklan raporlar üzerine kararlı biçimde hareket ederken türban' konusu, özellikle ANAP'ı karıştırdı ve kamuoyu önünde güç duruma soktu. Çankaya'ya ulaşan bilgiler, türbanlı öğrencileri kışkırtan ve kullanan bazı örgütlerin, olayın çapını büyütmek için hazırlıklar yaptıklan yönündeydi. Milli Güvenlik Kurulu'nun son toplantısına sunulan raporlar içinde, özellikle irtica ile ilgili olanlar çok kaygı vericiydi. Bir komşu ülkenin paralı, silahlı, örgütlü çabalarıyla ilgili somut kanıtları içeren dosyalar vardı. Türban olaytna karışan gençlerin çoğunluğunun ise, büyük bir olasılıkla olayın arkasındaki gelişmelerden haberi yoktu. Milli Güvenlik Kurulu'nun askeri üyelerinin tedirginlikleri biliniyordu. Başından daha birkaç yıl önce ayrıldığı Silahlı Kuvvetleri iyi tanıyan Evren'in bu gelişmeler karşısında hareketsiz kalması beklenemezdi." Evet, bizim devlet örgütleri böyle çalışır; irtica konusu da böyle ele alınır. * Peki, askerler madem ki irtica konusunda böylesine duyarlıdırlar; üç kez askeri müdahale yapıldığı halde Türkiye'de irtica neden yaygınlaşıyor? Son askeri müdahalede Sayın Evren, Milli Güvenlik Konseyi başkanıydı. ilk ve ortaöğretime zorunlu din dersleri koyan MGK yönetimi değil midir? Atatürk'ün "öğretim Biriiği Devrimi"ne hiçbir sivil iktidarın vurmaya ceşaret edemeyeceği, darbe bu kararla yürürlüğe girmedi mi? Üniversiteyi meslek okulu düzeyine indirgeyen YOK Yasası, 12 Eylül'de çıkarıldı; ama imam hatip okullarını meslek öğretimi olmaktan çıkarıp temel öğretim kurumlarına dönüştüren eğitim rejimine neden ilişilmedi? Devlet yönetiminde ilk fetva, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan 12 Eylül yönetimi döneminde alınmadı mı? Türkiye'de laikliğin en büyük savunucusu CHP, 12 Eylül yönetimince kapatılmadı mı? CHP'nin yerine kurulan ve başında İnönü bulunan partiyi yasaklayıp ANAP'ı kayıran, Sayın Evren'in başında bulunduğu yönetim değil midir? + Gelelim yine türbana... ANAP, bu olayda birazcık zorlanmış olabilir; ama eninde sonunda Özal yatırımını yapmıştır. Süleyman Bey ise daha rahat biçimde söyleyeceğini söyledi. . Peki, Refah Partisi'nin günahı ne?.. EVET/HAYIR OKT4Y AKBAL OKURLARDAN Seslendirme hataları değerini iyice yitirmiştir. Başladığından beri ekranda bir türlü ortalanamayan filmin seslendirmesi de başansızdı. Özellikle romanın ve varoluşçuluk felsefesinin can alıcı noktalannı ortaya koyan Meursault ve sevgilisi Marie'nın konuşmaları son derece vurgulamasız verilirken, diğer konuşmalarla birlikte kaynayıp gidiverdi. Bu tür filmkrin alt yazılı olarak verilmesi kanımca daha doğru olacaktır. ESATSÖNMEZ Söz konusu olayda, 31.10.1986 günü Kıbns Havayollan uçağı ile Geçitkale 'ye gidecek olan yolculardan Hüseyin ARIK ile A. Haluk TÜRK adü şahıslann, gidiş terminaline geç intikalleri neticesinde biniş işlemlerinin tamamlanarak pasaport kontuarlannda kontrollerinin yapıldığı sırada, adı geçen şahıslann pasaportlannda birden fazla giriş çıkışlannın bulunması, hal ve hareketlerinin şüpheli görünmesi nedeniyle daha ciddi bir inceleme yapılmak üzere, söz konusu şahıslar Pasaport Kısım Amirliği'ne davet edilerek pasaportlan tetkike alınmıştır. Ancak tetkikin uzaması üzerine mezkur uçağın, yolculanm alarak limandan ayrılmıs olduğu görübnüştür. Adı geçen iki yolcunun uçuşlanna kasıtlı olarak engel olunması söz konusu olmamıştır. • 18.11.1986 tarihli gazetenizde yayımlanan "GÖREY YAPMANin DA BİR KURALI VAR" başlıkh haber hakkında valilikçe gerekli inceleme yaptınlmıştır. Trafik ekip otolannda mevcut bulunan hoparlörlerin özellikle sabah erken, akşam geç saatlerde vatandaşlan rahatsız edecek şekilde kullanılmaması hususunda ilgililere gerekli talimat verümiştir. Bilgilerinizi saygı ile rica ederim. NEVZA T A YAZ îstanbul Valisi TVnin tkinci Kanalı'nda "Ünhi Ustalar ve Filmleri" Günün adamı Mehmet Keçeciler'dir. Her gün gazetelerde adi adı altında gerçekten güzel geçiyor, söyledikleri yayımlanıyor. Kayseri'de şöyle demiş: "Bu vafilimler iiUyoruz. tanı Allah Allah diyenler kurtarmadı mı?" 26 aralık akşamı ünlü Fransız Yaşanmış bir olayı anımsadım. Atatürk yakın arkadaşlarıyla Mecyazan Albert Camus'nün lise gelmiş. Kapıdan içeri girileceği sırada Atatürk'ün önüne bir romanından uyarlanmış imam dikilir. Atatürk "Ne istiyorsun?" der. İmam ellerini kaldırır: "Dua "Yabancı" adlı fllmi gene etmeden girilmez." Atatürk'ün bu ımama verdiği yanıt şöyle: "Bu yurt Mehmetçiğin süngüsüyle kurtanldı, bu Meclis onun çabasıyla zevkle izledik. Ancak, Visconti gibi bir ustamn tüm kuruldu, senin duanla değil, çekil oradan." İmamı iterek Meclıse iyi niyetli çalışmalanna girer, Meclis Başkanı'na da şöyle çıkışır: Türk askerinin yerine nekarşılık film, romanın çok den bir imam koydunuz?" kötü bir uyarlaması olarak Mehmet Keçeciler bu vatanı kimlerin kurtardığını unutmuş gökarşımıza çıktı. Romarta a'şırı rünüyor. Ya da anımsamak bile istemiyor! Atatürk'ten bir anı daha derece bağlı kalan (ki bağlı sunmakta yarar var. 18 Eylül 1924'te Atatürk Rize'dedir. Birkaç hokalması zorunluluktu, çünkü ca dilekçe ile medreselerin yeniden açılmasını rica ederler. Atabu roman varoluşçuluk türk, ulusu felakete sürükleyen gericilik nedenlerini bir bir anlatır, sonra da şu sözleri söyler: "Okul istemiyorsunuz. Oysa ulusa okul felsefesinin en çarpıcı yapıtıdır) yönetmen de gerekli. Bırakın bu zavallı halk, bu memleket çocuklan yetışsin. Medsanınm bu filmine "bitti" reseler bir daha açılmayacaktır. Halka okul gereklidir" dememiştir. Film bizim küçük Şimdi Türkiye'nin dört bir yanında eskı medreselere benzer, hatta ekranımıza geldiğinde ise onlardan da beter gericilik yuvaları var. Bunlar elbet bir günde ortaya çıkmadı. Örneğin Keçeciler efendi nerde, nasıl yetişti, kimlerden feyiz" aldı? Bir yandan Cumhuriyet okullarına, yüksekokullarına gitmiş, ama öte yandan acaba hangi gerici hoca'ların elinde yetişmiş? Genç bir adam, ama yaşlı mı yaşlı! Keçeciler gibi "genç" görünüşlü "yaşlının yaşlısı" insanlar, 1945'lerden bu yana günden güne gelişen, politika nedenleriyle bu gerilemeye seyirci kalan bir tutumun sonuçları, urünleridir... Birkaç yüz genç kızın "ille de sıkmabaş" diye direnmeleri, Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na dilekçe vermek için çaba harcamaları değil önemli olan... Kimler var bu gericilik kalkışmalarının ardında, odur öğrenmemiz gereken .. Bu işleri kışkırtan, destekleyen, parasal açıdan güçlendiren örgütler, kişiler kimdir, kimlerdir? Üstüne üstüne gidildi mi bu gerici davranışlann nerden. kimlerden kaynaklandığı ortaya çıkıyor! iran'ın Humeynici basını "Türkiye'de alınan kararlar Müslümanlara meydan okumadır" diye yazıyor. Mollalar köpürüyor: "Türk hükümeti Islam inançlanyla savaşmayı bıraksın." Başbakan Musevi, "İlişkilerimizde Müslümanlık değerlerine saygı etkin olacaktr" diyor... Kısacası. Atatürk Cumhuriyeti'nin içişlerine Humeynicilik karışmak çabasındadır. Humeyni kafası İran'ı, İran halkını, İran ülkesinı yedi yıllık bir savaşla, kıyım halindeki öldürmelerle ne hale soktu, ortada!.. Aynı durumun Türk halkının başına gelmesini mi istiyor yerli Humeyniciler? Ne var ki burası Atatürk Türkiyesı'dir. Şah'ın ya da Humeyni'nın iran'ı değildir.Pazar günüSHP'ninirticaolaylarıyla ilgili iki toplarrtısı vardı. Biri Fatih'te, biri Eyüp'te.. İlkinde İlhan Selçuk, Ahmet Yıldız, Bahriye Üçok, Gani Âşık konuştu. ikincisinde de Kafaoğlu, Sirmen ve ben... Sosyal demokrasiye inanmış gençler çoğunlu.ktaydı her iki toplantıda.. Konuşulanları can kulağıyla dinlediler. İlginç sorular sordular. Ortaya çıkan bir gerçek şuydu: Türkiye'de Humeynici gericilik 12 Eylül olgusundan sonra hızlanmıştı. Solcularla savaşacağız diye dinsel akımlara önem verilmişti. Okullara zorunlu din ve ahlak dersi konulması, bu derslerin gerekli laik denetimden yoksun bırakılması, tarikatların sağcı partilerde toplaşmaları; özellıkle Nakşibendi tarikatına bağlı kişilerin ki çoğunun adı biliniyor önemli yerlerde bulunmalan, siyasa adamlannın oy avcılığı için içtenliksiz inanç sömürüsünü yapmaları Türktoplumunu gide gıde Humeynicilere teslim etme aşamasına getirmiştır. Neyse ki bilinçli halkımız tehlikeyi anlamaya başladı. Türkiye de Atatürkçü laikliğin yaşamsal önemi bir kez daha meydana çıktı. 12 Eylül eyleminin başlıca kişileri bile bu yanlış tutumun zararlarını sonundafark ettiler. Atatürk'ün partisini. Dil ve Tarih Kurumları'nı, Halkevieri'ni kapatmak; Atatürk devrimini savunan gazeteleri, aydınları, yazarları, öğretim üyelerini suçlandırmak. hapislere atmak gibi yanlış davranışlar sonucunda gericilik meydanı boş bulmuş, dilediği gibi at oynatmaya başlamıştır. Eski Adana Müftüsü, Türk Humeynicisi bir yobaz hep Atatürk'e çatıyor, Evren'den hiç söz etmiyormuş, "Yoksa beni kendilerınden mi sanıyorlar" diyor. Eski CHP milletvekili, eski müftü Gani Âşık 12 Eylül'den sonra Atatürk devrimcilerine karşı ginşilen baskıları, Atatürk devriminin en sağlam kaleleri olan CHP. Türk Dil ve Tarih Kurumları'nın kapatılması gibi kararları anımsattıktan sonra şunları söylüyor: "Sayın Evren'in dünkü ve bugünkü konumu ile olaylar arasında bir bağlantı kurarak kendilerınden sanmış olabilecekleri akla gelebilir." Atatürk devriminin sağlam ilkeleri, sağlam kaleleri vardı. Devrime bağlı gençliği, aydınları, yazarları, düşünürlerı vardı. Bugün de var.. Ama nedense 12 Eylül'cüler bunları "düşman", Atatürk'ün karşıtlarını ise kendilerini destekleyen güçler, kişiler saydılar! Bu yanılgı, Atatürk Türkiye'si için cok zararlı olmuştur. Ne var ki zararın neresinden dönülse kârdır diyerek akhmızı başımıza toplamalı, Atatürk Türkiyesi'ni içten ve dıştan^ıkmaya çalışan kişi ve örgütlerle gereği gibi savaşmayı artık bilmeliyiz. 1 Dostu Düşmanı Bilelim... Yeni yayınları ışığında TÜRK KARİKATÜRCÜLÜĞÜ Behiç AK, Ferruh DOĞAN, Turgut ÇEVİKER, Tan ORAL. Saat: 18.00 14.1.1987 Alman Kültıir EnstitUsü Kütüphanesi Beyoğlu Odakule Kat: 2 Îstanbul Konuşmacılar: Vali Ayuz'dan 2 açıklama • 3.11.1986 tarihli gazetenizde yayımlanan "MARDtNLİLER KAÇAKÇI OLUR" başlıkh haber hakkında valiliğimizce gerekli inceleme yaptınlmıştır. Erdek'te sahibinden satılık Renk Motel Tel: 1470741 Evinizde bir profesyonel: monitör dizavn 87 model! Telefunken teknolojisinin en son ürünü: Telefunken 4 sistem!.. Televizyon yayınlarını, gerçek renkleriyle, kusursuz görüntüsüyle ulaştıran bir profesyonel! Şık, monitör görünümüyle evinize yakışır bir televizyon! İster 1. kanalı, ister 2. kanalı, isterseniz uygun bir antenle dünya yayınlarını izleyin... Profesyonel bir televizyon seyretmenin keyfini çıkarın! • 56ekran. •Pal/Secam/NTSCI 3.58/ NTSCH 4.43. • Otomatık renk kontrolü. • Otomatik ince ayar. • Otomatık sınyal guçlendırme. • Otomatık voltaj regulatoru. • Koruyucu cam. (Tüpün kirlenmesmi ve zedelenmesinı önler, gozlerınizi dınlendirir.) Şimdi 43.800 lira peşin, 43.800 lira taksitle. (16 ay.)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle