17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nun o tarihlerin koşullan içindebirdenbire aydınlığa çıkmasını sağlamış ve dünyaya bakış açısını değiştirmiştir. Ve Batı insanı özgürce düşünme olanağına ilk büyük adımını atmıştır. Batı dünyasındaki salt dinsel davranışın gelişmesi de vok önemli. Biri Alman, biri Amerikalı ünlü iki din adamının, ta 1928'deki şu konuşmalarında gelişme apaçık görülmektedir: Siz, diyor, Alman, Amerika'da dini bayağı laikleştirdiniz. Olabilir, diye yanıtlıyor Amerikah, biz dinimizi günlük yaşayışla uzlaştırmak ve bizi somut ileri bir yaşam biçimine götüren yolda ondan yararlanmak istiyoruz. Bu yüzyılın başına gelinceye kadar din, doğanın öbür yanında bir mekânla Ugüi bir şeydi. Bilimin etkisi bugün ortalama insanımızın din düşüncesini doğa üstünden doğanın içine indirdi. Günümüzün uygar insanının inancında göze görünen temel öğeler şunlardır: a) Doğanın özündeki Tann'ya (Büyük Bilinmeyene: H.C.) hayranlık ve saygı; b) Bilimsel gerçeklere bağlılık; c) Bir çeşit su yüzünde kalabilme (yaşam) coşkusu; d) İnsanlar arasında yakınlaşma (barış); e) tnsanın bu dünyayı kendi mekânı, evi bilmesi; f) ibadet, yaşama tepeden ve toptan bakabilme ve sanatçı duygusu ile bambaşka bir evrensel varlık algısına ulaşarak rahat bir soluk alabilmedir. Şiirde bunun benzeri bir algılama var; dinin müzikte, mimarlıkta ve plastik sanatlarda görüldüğü gibi sanatla kendiliğinden kaynaşabilmesi bundan" (2). Eski Ahit ile Yeni Ahit'in ve İslam'ın aynı inanç tabanı, aynı çizgi üzerinde gelişerek çeşitlendiklerine göre Batı 'kült'ü bizimki ile bir arada bir bütün gibi görülebilir. Aynı uygarlık çatısı altında onlarla aynı büyüme yolunu izlememek için bir neden olmanıalıdır. Kaldı ki görünürde başka bir seçeneğimiz de yoktur. TARİH YOLU Russell'ın (uygarlığımız kaynaklanndan biri) diye gösterdiği eski Yunanlılar denince ilk akla gelen ad Eflatun'dur. "Batı felsefesinin, Eflatun'un temel düşünceleri üzerindeki bir dizi yorumlamalardan pek fazla bir şey olmadığı" hep söylenir (3). John Devvey'in (18591952) vaktiyle dediği gibi "Eflatun'ca düşün dokusu Batı'da her birimizin zihin yapısında yer etmiştir" 19. yüzyılın başına doğru Aydınlanma Çağı'nın başta gelen düşünürü J.J. Rousseau (17121778) da üzerinde en çok etkili olan insanın Eflatun olduğunu söylemişti (4). Imdi, cumhuriyet kuşağının genç MEGS Bakanı Sayın Metin Emiroğlu "ille de Eflatun'u okutacağız diye bir mecburiyetimiz yoktur" derken Batı düşüncesinin temelindeki bu Eflatun'u düşundü mü ola? Öğretmenlere ve öğrencilere, açık ya da kapalı, okuma yasağı koyma, okumayı sınırlama cumhuriyet dönemi eğitiminin özünü zedeleyici, çelişkili bir davranıştır. Ve çağdaş uygarhğın evrenselliği içinde yerimizi bulma ilkesine ters düşer. Bir düşün yalılığının ürünü olan Milli Tarih, Milli Coğrafya derslerine ne demeli? Örneğin, MagnaCarta(1215)'yı, 1776'nın Amerika, 1789'un Fransa çalkantılarını, özet olarak değil, iyice anlamadan Tanzimatı, Meşrutiyetleri, anayasalanmızı, Cumhuriyeti ve benzerlerini anlama olanağı var mıdır? Çocuklanmız bunları zihinlerine sindirmeden Milli Tarih, Milli Coğrafya algısına ulaşabilirler mi? Biz çocuklarımıza yurdumuz açısından, üzerinde yaşadığımız dünyayı öğretmek istiyoruz. BİLGt YOLU Russell, 'eski Yunan'da bflgj sadece bir erdemdi; Renaissance'a kadar yaşam üzerinde etkili olamadı' diyor. Dewey'le bilgi kullanılabilir bir nitelik kazanmıştır. O, bir yandan donmuşluğunu yitirirken, öbüf yandan ulusal sınırlan aşrnış, evrenseUeşmiştir. Artık hiçbir kimse, hiçbir ülke, hiçbir bilginin özüne ve yerine sahiplik savında bulunamaz. Bilgi bütününün başlangıç noktası, bilinmeyen ilk insanın bedensel ve zihinsel deneyimlerinin içindedir. Onun dili de çocuğun ilk deneyimlerinden ayrılamayacak olan anadili olmak zorundadır. Freud'da bunun dolaylıca açıklaması vardır. Anadili bilimin ulusal kamu belleğinde tutulabilmesi koşuludur. Kuran Arap halkı anlasın diye Arapça indirildiğine göre dinimize de anlama ve dolayısıyle anadili koşulu getirilmiştir. Çağdaş uygarlık yüzyıllar boyu insanlann özverileri, yüreklilikleri ile kanlan pahasına ürettikleri değerler manzumesinin adıdır. Bu değerlerin korundukları yerler dışa karşı korumalı, anaokulundan üniversiteye kadar, dogmaya boğulmamış tüm eğitim ve bilim kurumlan ve onların yaşam içindeki uzantılandır. Toplumu ayakta tutan her organ, oradan an kan almasını bilmelidir. Örneğin, yurdun gerçek gereksinimlerinin istediği anayasa, kişi ve zümre tasarrufunda olmayan o kaynaktan, yasalar anayasadan, toplum da yasalardan biçimlenerek çağdaşlıklarını bulurlar. Özetle, büyük doğa yasası cansızı, canlıyı ve toplum canlısını aynı ekin yatağında evrimsel yöntemi ile büyütmektedir. Onun dışında kalma çabası boşuna. 1) Beard, A. Charles A. VVhither Mankind, Longmans. London, 1928, P. 63. 2) Meland B. Eugene, Modern Man's VVorship, Harpers, London, 1934. Ve Jouffro>', Felsefe Bahisleri, MEB, 1955, S 7879. 3) Nisbet, R. The Social Philosophers, N.Y. 1973. P. 10. "Çağdaş llygarbk"a Gklen V ol Yarım yüzyıla yakın bir süre yurtta savaş görmemiş olmanın getirdiği başıboş, sıkıntılı bir ekonomik serpilme düzeninin ötesinde halkça gönenç yüzü görmedik. Üstelik bir de ülkemizi çepeçevre saran, arkalarında destekcileriyle, bir sürü düşman kazandık. Içimizdeki düşmana (bağnazlığa) ve durağan toplum yanlılığına son veremedik. Başımızı ümmetçilikten kurtarıp aydın gök maviliğinde rahat bir soluk alamadık. PENCERE Gordon Paşa 9 EYLÜL 1986 H. HÜSNÜ CIRITLI Milli Eğitim Bakanlığı Eski Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı ve Kültür Müsteşarı Durağan toplum yapısından dinamik toplum yapısına geçişin insandan istediği değişiklikleri öngörmesi, Büyük Türk Devriminin kendine özgü ustün niteliğiydi. Ve çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmak Devrimin yaratıcısı efsane kahramanının diliyle tarihe verilmiş sözümüzdü. Kurtuluş Savaşı'nda büyük halk topluluğumuzca gösterdiğimiz birlik ruhu ile ve ikinci bir atılımla kamunun içine düştüğü karanlığı silip süpürecektik. Ulkenin stratejik, ekonomik ve kültürel değerlerini, şimdiki gibi saynl değil, sağlıkh bir tarih bilinci ile koruyacaktık. Böylece ümmet dönemini aşıp, ulusçul ve hemen arkasından, halkçıl döneme geçecektik. Gel gör ki, yarım yüzyıla yakın bir süre yurtta savaş görmemiş olmanın getirdiği başıboş, sıkıntılı bir ekonomik serpiime düzeninin ötesinde, halkça gönenç yüzü görmedik. Üstelik bir de ülkemizi çepeçevre saran, arkalarında destekcileriyle, bir sürü düşman kazandık. tçimizdeki düşmana (bağnazbğa) ve durağan toplum yanlılığına son veremedik. Başımızı ümmetçilikten kurtarıp, aydın gök maviliğinde rahat bir soluk alamadık. Cumhuriyetimizin temeli laiklik zorlanmasaydı da deneysel bilime yürekten bağlanabilseydik! O da gönlümüzce olamadı. Bir o kadar kötüsü, politika çıkarcılarının dinsel uygulamaları sömürme içtensizliklerine kimseyi inandıramadık. Çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkacağımız umudunu yanm yüzyıldır her gün dua eder gibi yinelemeden edemiyoruz. Bunca yıl gerçekleşemeyen umut bir anda umutsuzluğa dönebilir. Tersine hazırlanan Milli Eğitim koşullan bizi o noktaya götürecektir: M. Eğitim Bakanlığı'nın kendi öz işlevi olan öğretmen yetiştirme yükümlülüğünü paralı hale getirilen üniversitenin bir yan işi olarak ona aktarması yetmedi; özendirici yasal önlemlerle okul açma ve yönetme sorumluluğunu da nerdeyse tümü ile özel sektöre kaydırma ve sırtından atma özlemi içine girdi; halkımızı iyice zenginyoksul diye ikiye ayırma yoluna düştü. Zengin vatandaşların yardımlarından kamuyu yararlandırmak iyi bir şey olmakla beraber, onların hamiyetlerine bel bağlayarak okul yapımını, cami yaptırma benzeri bir hayrat alanı haline getirmenin devletten ve toplumdan götüreceklerini iyi hesaplamak gerekir. Eğitimkültür giderlerini serbest pazar koşullları içine salıvermenin çocuk ana babalarını, okuyanları zor duruma soktuğu ve çağdaşlaşma ile bağdaşamayacağı düşünülmelidir. Öbür yandan, M. Eğitim Bakanlığı'nın kendisinin de, üniversiteden sonra, yanlış bir kuruluş yasası ve yanlış bir İç Hizmetler Yönetmeliği ile dışardan yönetilmesi gerçekleştirilmiştir. Tarihsel toplum yapımıza ve günümüzün gereksinimlerine aykın bütün bu ve benzeri gelişmelerin nedeni inançta, tarih bilincinde ve bilgi anlayışında Batı'nın izlediği çağ açma, bizim için çağdaşlaşma yoluna bir türlü giremeyişimiz olmuştur. İNANÇ YOLU Bertrand Russell "İnsanlık Nereye Gidiyor?" (1) adlı yapıtın, kendisine ayrılan böhimünde Batı uygarlığının şu üç kaynaktan beslendiğini söylüyor: Incil. eski Yunanlılar ve bilim (teknik). Ancak, bu üç kaynağın yüzyıllar boyu gelişme aşamalannı ve kendi aralarında etkileşimleri bu görüşe eklemeyi unutmamalı; yoksa bunlann Batı uygarlığının oluşması üzerindeki yararları ile kötülükleri birbirine kanşır. Söz gelişi, Incil'in 1517 sıralannda anadile çevrilmesi, dinini içine sindirmiş büyük Batı topluluğu 4) Aynı, P. 36. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD "İstanbul Köşklerinin Hayata Dönüşü, Çağdaş mimarlık dünyasının ünlü otoritelerinden Dr. Hans Kbepfl, yönettiği "Şehir KorunmasıŞehir Düzenlenmesi" dergisinin bütününü İstanbul'a ayırmış bulunuyor. Viyana Teknik Universitesi Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsü Başkanı olan Prof. H. Kbepfl, İstanbul'da son yıllarda yapılan olumlu çalışmaları içtenlikli bir yaklaşımla değerlendiren yazılarına, "Marmara Denizi'nden Istanbul şehrine yaklaşırken ilk göze çarpan, doğayı vurgularcasına tepelerin üzerine yerleştirilmiş bulunan yüksek kubbelı ve görkemli camilerdir" diye başlıyor, yüzlerce yıl gerilere uzanarak İstanbul'un OsmanlıTürk şehirciliğinde olumlu gelişmeleri sıralıyor. Sonra, günümüz Istanbul'unda son yıllarda görülen umut verici pırıltıları bir bir ele alryor Çelik Gülersoy'un tozlar ve yıkıntılar arasında bulup kurtardığı, İstanbul'a armağan ettiği saray bahçelerini ve köşkleri degeriendiriyor. Malta Köşkü, Yeşil Sera, Pembe Sera, Çadır Köşkü, Yıldız Parkı, Kır Kahveleri, Emirgân Parkı, Beyaz Köşk, Pembe Köşk, Sarı Köşk, Hıdiv Kasrı, Çamlıca, Konak, Soğukçeşme Sokağı, Kariye Müzesi ve çevresi: "Avrupa üslubundaki kıyı sarayları ve yalıların haricinde, köşkler, Boğaz'ın batı yakasında, birkaç bölgede yoğunlaşıyorlardı: Kentin yakınındaki Yıldız Koruluğu, Yeşilköy, Adalar ve Erenköy merkezleri ve Bogaz'da da, mesela ve o zamanlar henüz Türk hanedanı tarafından yönetilen Mısır Hıdivlerinin önemli bir sahil sarayım da içine alan Emirgân Parkı, günümüzde de karşısında, Anadolu yakasında yer alan tipik Hıdiv Kasrı, bu anıyı yaşatmaktadır. Türkiye, Cumhuriyet dönemine geçtikten sonra, köşkler biraz zorunlu olarak değişime uğradı ama, Avrupa'daki benzerleri ile kıyaslanınca, pek de mantıklı gözükmeyen çeşitli kullanım amaçlarına hizmet eüneye başladılar. Bu da, her zamanki gibi, bir objeye artık mantıksal bir işlev verilemeyince ortaya çıkması kaçınılmaz olan tahribata yol açtı. Sadece müze amaçlı onarımlar ise çoğu kez amaç dışı kahrken, bu kritik durumda ölüm halindeki köşk ve parkların son 56 yıl içinde, Türkiye Turing Kurumu'nun kadrosu içinde ve Çelik Gülersoy'un şahsında, büyük bir kurtarıcı bulduğu gözlemleniyor ve bu gelişme dikkat çekiyor. Bunda, Gülersoy'un yalnızca hukukçu olmakla kalmayıp, son derece biigili bir araştırmacı ve özellikle şehir peyzajının değişimlerini tam olarak tahlil edebilen, şehrin tarihi değerlerine karşı çok duyarlı bir yazar olmasının da büyük yararı oldu. Dolayısıyla onda, ender rastlanan bir birleşim söz konusudur: Güçlü bir organizasyonla bütünleşen derin bir kültür anlayışı ve buna ek olarak, günümüzde pek çok mimarda eksik olan, sanatsalmimari bir duyarlıhk. Böylelikle 1979'dan bu yana İstanbul'un muhteşem köşkleri yalnızca soyut bir anıt koruma anlayışı doğrultusunda hayata döndürülmekle kalmayıp, geleceğin ihtiyaçları için de yeniden yorumlanmıştır ve sunulanı heyecanla kabul eden yeni çevrelere de açılmıştır. Bu arada herkese, aynı şey değil, çok daha önemlisiherkese kendine ait olan sunulabılmiştir. Halk, park tesislerinde kümeleşmekte ve orada meşrubat ve halis çörekler satan standlar bulabilmektedir. Daha değişik isteklere cevap veren lüks düzenlenmiş köşkler kullanıma açılmıştır. Bu köşklerde ziyaretçilere sürekli olarak tatlı bir klasik müzik "serpiştirilmekte", ancak fondaki bu ses asla usandırıcı olmamakta ve tematik açıdan, klasik Batı müziği ile Viyana operetleri arasındaki kuşakta yer almaktadır. Zengin bitki örtüsü ve cennet gibi bezenmiş bahçeler, ziyaretçilerin moralini kısa sürede yükseltmektedir. Bütün bunlann ilk defa yapıldığı bir ülkede, birbiri peşine bu eserlerin canlanıvermesi, zengin bir tarih dekorunun uyanıp, silkinip canlanmaya başlamasının çok etkileyici ve adeta "mucize" cinsinden bir olay olduğuna herkesi temin etmek isterim. İstanbul'da bir mucize yaşanıyor." Bu yayınımız, onu sadece duyurmak için yapıldı. 1950'den günümüze şehircilik alanında kırka yakın eser yayımlamış olan Prof. Dr. Hans Koepfl, son aylarda iki üniversitemizce fahri doktorluk payesiyle onurlandırılmış. Çelik Gülersoy için yazdıkları, heyecanlandırıcı ve anlamlı yeni bir onurlandırma bekjesi. Çelik Gülersoy'un onurlandırılması bizleri de onurlandırıyor. YASfTURLARI BODRUM TMTOteli 150.000 T i MARMARİS Maıtı T.K 185.000 U (YJ) Mdlmacts T.K ..... 13X000 U ÇfPi Yüz^piö 95.000 T.t (YJ»> AŞAĞIDAKİ ELEMANLAR ALINACAKTIR 1 MALİ TAHLİL UZMANLARI (Müiakatia) 2 MALİ TAHLİL UZMAN YARDIMCILARI (Smavia) Adayların; a) Konulan ile ilgili yüksek öğrenim yapmış ve erkek adayların askerlik görevlerini bitirmiş olmaları, iyi derecede yabancı dil tercihan İngilizce bilmeleri ve gerektiğinde iş seyahati yapabilmeleri, b)Uzmanların 35, yardımcılarının 30 yaşını geçmemiş olmalan, SINAİ YATIRIMve KREDİ BANKASI A.O.na DAIÇA Datça T.K 150.000 T.l AVŞA ClubAvşaOteli ... 76.000 T.L ESOEK Ace» Oteti 75.000 U (TJ») AİANYA incekum Motel .. 165.000 T.t OP) Didem Otel 57.000 T.L (O.IO UÇAKLA TUNUS . Luhs otenerde 7 gece 8 gur Her hafîa kçgin harekeîle 375 [^•R'dar ba UCRETIN TAMAVI ALINMAKTADIfl $ 3İYİ İNGİLİZCE BİLEN SERVİS MEMURLARI (Sınavla) Kambiyo konularında tecrübeli olanlar ile birden fazla yabancı dil bilen 30 yaşını geçmemiş adaylar tercih edilecektir. Erkek adayların askerlik görevini yapmış olmaları gerekmektedir. Mali Tahlil Uzman Yardımcılarının sınavı 25 Eylül 1986, İngilizce bilen Servis Memurlarının sınavı 22 Eylül 1986 saat 9.00 da Genel Müdürlüğümüzde yapılacaktır. Mali Tahlil Uzman Yardımcılarının engeç 24 Eylül 1986, İngilizce bilen Servis Memurlarının 15 Eylül 1986 tarihine kadar şahsen veya mektupla Bankamız Personel Müdürlüğüne müracaat ederek sınav konulan hakkında bilgi almaları gerekmektedir. Tel:160 40 00(Beşhat) Ücret tatminkar olup, ayrıca 120.000.TL.ya kadar lisan ödeneği verilecektir. Başvurular kesinlikle gizli tutulacaktır. Beşiktaş Barbaros Bulvan Akdoğan Sok. No. 4143 deki HATT^R A.Ş. Yıkltt Pesla Caö 52 4 KENTEPE ISTANBUL TELEX 31291 Matr tr TEL , T ? « I 17 (4HAT) Pazar günkü Cumhuriyet'te (7 Eylül 1986) TV'de saat 13.40'ta oynayacak "Hartum" adlı film, "Batılı Gözüyle islam Başkatdmsı" başlığıyla sunuluyordu. Chartton Heston, Laurence Olivier, Ralph Richardson gibi yıldız aktörterin oynadığı bu film, tarihin sinemaJaştırılmasıydı. Ama nasıl? Cumhuriyet, "KültürYaşam" sayfasında okurlannı uyanyordu: "Gerçekten yaşanmış bir dizi tarihsel oiayın sinemalaştınlması. Doğallıkla ingilizler açısından... Ama örneğin Mısır ya da Sudan 'ın bu işi yapacak hali olmadığına göre, biz de bu tür tarihsel olaylan hep Batılı açısından izleyip duruyoruz! Zengin bir bütçeyle, Afrika'da çekilmiş, teknik, anlatım, oyun yönlerinden kusursuz bir film..." Merak ettim, pazar günü öğleyin televizyonun karşısına çakıldım. Hiç kuşkum yok ki o saatlerde bütün ülkede en aşağı 15 milyon kişi benim gibi bu filmi izliyordu. Geçim sıkıntısından kıvranan yurttaşlarımız tatil gününde "bedava" sinemayı kaçıracak değiller ya... "Hartum" filmi 1880'lerde Sudan'da yaşanan bir tarihsel olayı dile getiriyor, biz Türklere "Gordon Paşa"yı tanıtıyordu. • Gordon Paşa kimdi? ingiliz subayı ve yöneticisi Charles Gordon'a Gordon Paşa deniyordu. Daha önce Çin 'de görev yapan Charles Gordon, Sudan'a askeri vali olarak aîanmışfı. 8azı ayaManma/an bastırmış, önemli başanlar kazanmış, zenci köle tüccarlanna karşı çıkmıştı. 1880'de görevinden çekildi. Yorgun düşmüştü. Daha sonra Maurice Adası, GüneyAfrika, Filistin ve Kongo'da çeşitli önemli görevler üstlendi. Bu yıllarda Sudan'ın kimi bölgelerinde "Mehdi" baş kaldırmıştı. Charles Gordon bu bökjeye gönderildi. 1884'te Hartum'a girdi. Birkaç ay sonra şehir Mehdi tarafından kuşabldı, Gordon öldürüldü. Yukarıda italik harflerle dizilen özet bilgiyi Meydan Larousseian aldım. Meydan Larousse, "Gordon" maddesini şu tümceyle bitiriyor: " Halk tarafından çok sevilen bir yönetic/yd»." Acaba? Sozlüklerimizi ve ansiklopedilerimizi de Batı'dan aldığımız için diyecek bir şey yok. Bir sömürge valisini halkın sevmesinin anlamı nedir? Ya halk çok bilinçsız, cahil, insanlığını bilemiyor, ya da Fransız anşiklopedisinin verdiği bilgi gerçek dışı. Ne yazık ki pazar günü bütün Türkiye'ye TV'nin yaydığı "Hartum" filmi de Charles Gordon'u halkın sevgilisi ve kahramanı gibi gösteriyor. Peki.. Sudan'da İngilizlere başkaldıran ve kendisini "Mehdi" ilan eden Müslüman önder nasıl bir kişi? Zalim, gaddar, kıyıcı, cellat... Sömürgecilik tarihinden iiginç sayfalar bize böylece ulaşıyor. "Hartum" filminde "Gordon Paşa" kırmızı fesiyle, yakışıklı, görkemli, çekici benliğiyle pazar günü odalanmızda dolaşıyor. Hepimiz İngilize başkaldıran kıyıcı Mehdi'ye öfkeleniyoruz. Gordon Paşa'nın başarı kazanmasını istiyoruz. Nevar ki Gordon Paşa sonunda öldürülüyor ve film (bellegimde kaldığına göre) şu tümcelerle bitiyor: Gordon Paşa gibi insanlar olmasa dünya yaşanmaya daha az layık olurdu... Ekranda "FIN" sözcüğünü görünce, kendimi tutamadım, "Tuh" dedim,"Allah kahretsin..." • Hayır, her sömürge valisinin ille de kötü, her başkaldıran kişinin ille de iyi insan olması gerekmez. Kalıplarta düşünmek kişiyi yanlışlara götürebilir; ama insanlann özelde iyi kötü olmaları tarihin anlamını değiştirmiyor. Tarihin anlamını tersine çeviren filmin "Milliyetçi ve Muhafazakur TRT'de" yurttaşlarımızın beyinlerine akıtılması ne "anlam" taşıyor? O TRT ki solcudurlar diye nice ulusal değerimize ekranı yasaklarken, kırmızı fesiyle Gordon Paşa televizyonda saatlerce nasıl salınabiliyor? Biz kırmızı fesli emperyalist paşalan yakın tarihimizde tanıdık. Alman İmparatoru VVilhelm'in fesli fotoğrafı Birinci Dünya Savaşı'ndan önce Osmanlı mülkünde elden ele doiaşmıştı. Bilinçsizliğimizin faturasını Galiçya'dan Basra'ya, Kanal'dan Kafkasya'ya kadar Türk kanıyla ödedik. • Biliyoruz ki televizyonda katı bir "sansür" düzeyi uygulanmaktadır. Ulusal değerlerimiz bu sansüre takılıyor, ama İngilizin Gordon Paşası televizyona buyur ediliyor. TRT her çeşit özgür düşünceye kapısını açsa, bir diyeceğimiz olamaz. Her film oynatılır, ama her filmin tartışması da TV'de yapılır. Böyle bir özgürlük söz konusu olmadığına göre TRT ya bilinçsiz, ne yaptığını bilmiyor, ya çok bilinçli, ne yaptığını biliyor.. ki bu daha da kötü. TEŞEKKUR Eşim NURHAYAT MÜFTÜOCLU'nun ameliyatını yapan, yeniden hayata kavuşturan Marmara Universitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Doğum Şefi Doçent Dr. TEKSEN ÇAMLIBEL, Dr. CAN ŞENER, Dr. GÜLSEN GERÇEL, Dr. GÜRCAY BARLAS, Baş Hemşire GÜLBİN ASLAN, Hemşire MUKADDER KURTOÇLU, VERDA SERTAŞ ile bütün servis personeline çok yakın ve candan ilgilerinden dolayı teşekkürü bir borç bilirim. 9geco. 10 gün KDVoohl NetRoHor KALBINIZI KORUYUNUZ Ondokuz Mayıs Cad. No. 8 Şişli Muayan* * Kontrol İçin 71: 1 « 56 66172 61 43/44 TURK KALP VAKFI SERVET MÜFTÜOĞLU incekum ISTANBUL DEFTERDARLIĞI GAYRIMENKUL SATıŞ ILANı 1 Satışı yapılacak gayrimenkul Ilimiz Eminönü tlçesi Mimar Kemal Mah. Börekçi Ali Sok. No. 8/4 Koska Saray Apt. Mevkiindedir. 2 Gayrimenkul tapunun 117 pafta, 622 ada, 11 parseld« kayıtlı olup, Eminönü Belediyesine baglıdır. Söz konusu gayrimenkul bctonarme karkas 16S m : , ikinci kat 1 salon, 3 yatak odası, mutfak, banyo ve WC'den ibaret apartman dairesidir. 3 Satışı yapılacak daireye 43.000.000 değer takdiı edümişür. A Artırmaya iştirak edeceklerden gayrimenkulün rayiç değerin ft 7,5 nisbetinde teminat alınmaa gerekmektedir. Teminat olarak para, Bankalar tarafından verilecek teminat mektubu, Hazine tahvil v« bonoları kabul edilecektir. 5 Gayrimenkülün birinci artırması 24.9.1986 tarihinde saat 14.0014.30 arasında açık artırma suretiyle Eminönü Mal MüdurlOğü Satış Komisyonu Başkanlığında yapılacaktır. 6 Gayrimenkul satış sartnamesi Beyaat Vergi Dairesinden alınabilecek yine bu Vergi Dairesinin ilan tahtasında ve Ankara ile Izmir Defterdarlıklarında görülebilecektir. 7 Gayrimenkulün teminatı satış saati olan 14.00'ten 1 saat evvel yani saat 13.00 kadar Beyazıt Vergi Dairesine yatınlarak karşıhgında alınacak emanet makbuzu yine bu saate kadar Eminönü tlçesi Satış Komisyonuna ibraz edilmesi gerekmektedir. 8 Gayrimenkulün satışında verilen bedel gayrimenkule biçilen değerin f» 75'ini bulmadığı veya artınlan bedel amrne aJacağına rüçhanı olan alacaldann tutanndan fazla çıkmadığı ve yapılmış veya yaptlacak masraflan kaışılamadığı takdirde satış yapümayacak ancak en çok artıramn taahhüdü baki kalmak şartıyla artırma 7 gün daha uzatılarak 7 gün sünra 1.10.1986 günü aynı yerde aynı saatte ikinci artırmaya çıkanlarak en çok artırana ihale edilir. Keyfıyet ilan olunur. Basın: 27236 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. ŞENOL METİNOL Pratisyen Hekim 570 18 65 Kulübünüz İncekum'da Şahane bir tatil Geleneksel konukseverliğimiz ve dostça hizmet anlayışımız ile Her türlü eğlence ve spor olanağı Club GENEL KURUL İLANI Türkiye Gazeıecıler Sendikası'nın olağan genel kurulu 45 Ekim 1986 günleri saat 09.0017.00 saatleri arasında Isıanbul. Eminönü, Cağaloglu Türkocağı Caddesi No: 1 Basın Sarayı Kat: 2'deki Burhan Felek Konferans Salonu'nda aşagıdalci gundemi görilşmek Uzere 2821 sayıh Sendilcalar Yasası'nm 10. maddesi gere£i delege usulu ile yapılacaktır. Gerekli yasal çoğunluk saglanamadığı takdirde ikinci toplantı ! 112 Ekim 1986 günleri aynı saat ve aynı yerde yapılacaktır. Ilgilılere ye delegelere ilanen duyurulur. ALANYA Uvcekum Fıyatlara yemek ve ŞARAP dahıldır Yabancı hocalardan wınd surt ve tenis derslerı hariç olmak üzere sunulan tüm hizmetler ücretsizdir. TÜRKİYE GAZETECtLER SENDİKASI GÜNDEM: YÖNETİM KURULU 1. Açıbş ve yoklama, 2. Başkanlık Divam'nın oluşması, 3. Saygı duruşu, 4. Konukların konuşmaları, 5. Genel Kurul açıklamasını hazırlama komisyonu oluşturulması, 6. Ana tüzügün 21. maddesinin 1. bendinin e, III. bendinin f, IV. bendinin 1 ve r, 33. maddesinin 3, 47. maddesinin e fıkralarındaki akçalı bölümlerin günün koşullarına göre degiştinlmesı, 7. Yönetim Kurulunun Çalışma ve Hesap Raporları ile Denetleme Kurulu raporlannın okunup görüşulmesi, 8. Yönetim kunılunca hazırlanan bücçenin görüşülmesi ve genel kurulun onayına sunulması, 9. Yönetim ve denetleme kuruUarının aklanması, 10. Basın Konseyi kurulması ile ilgili sendikamız gönlsunUn bclirlenmesi, 11. Genel Kurul Açıklaması Komisyonu'nun hanrladıgı raporun görüşülmesi, 12. Dilekler, 13. Sendika Yönetim, Denetleme ve Disiplin Kurulları ile Türklş ve FİJ delegelerinin seçimi, 14. Kapanıs. NOT: Toplantının birinci günü olan 4 Ekim 1986 cumanesi günü görüşmelere ayrılmış olup pazar günü ise secimler yapılacaktır. TURK COCUGU ALDANMA HAFİF ALKOLLÜ İÇKİLER ALKOLIZMIN. MASUM ZANNEDİLEN VEYA ÖYLE GÖSTERİLEN KANLI OLTASIDIR. OKULLARA AİLELERE Çocuklarda zekâ geliştirici OYUN HAMURU'nu oyuncakçılardan arayınız. Toptan sipariş 521 17 49 ANİMASYON PROGRAMLARI • ÇOCUK KULÜBÜ • AÇIK BÛFE' WINDSURF' SU KAYAĞI • OKÇUIUK' YELKEN TENİS JİMNASTİK AEROBİK BASKETBOL VOLEYBOL MİNİ FUTBOL SUTOPU HENTBOL MASATENİSİ DOKTOR ÖZEL SH0W PROGRAMLARI KİRALIK 80.000 TL.'ye kadar kiralık daire aranıyor. Tel: 512 05 05'ten 474 YEŞİLAY Soysal Sılesı Işham Kat 4. No: 404409ANKARA TEL: 31 18 19 31 69 69 Tlx: 46945 tiatr Fax 314682 MERKEZ BURO: Alanya Tel: (3231) 1420 1421 Tlx: 56605 ir.kmtr. CLUB İNCEKUM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle