Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 HABERLERİN DEVAMI 2 EYLÜL 1986 DYP'den (Baştarafı 1. Sayfada) gini" ortaya çıkarmak için muhalefet grubu olarak gerekenin yapılması gerektiğini bildirdi. Yaşa, "Bizim bu konudaki diirüstlügümıiz ve samimiyetimiz ortadadır. Şimdi yapılacak iş, grup başkanvekillerimize görev verip bağımsızlar dahil olmak üzere tum muhalefet kanadıyla görüşmeler yapıp teklifimizi imzaya açmaktır" şeklinde konuş \ Memduh Yaşa, siyasi yasakların kalkması konusunda ^NAP'lılarla da "tek tek" göfüşmeler yapacaklarını söyledi. ' Yaşa, "Basında çıkan haberterden edindiğim izlenime göre Sa>ın Cumhurbaşkanı siyasi yaiakların kalkması konusunda fcatı bir tutum içinde değildir" dedi. • Ankara Büromuzun haberine göre, siyasi yasakların kaldırıl• ması için SHP'nin hazırladığı anayasa değişikliği önerisi ile ilgili çalışmalar henüz tamamlariamadı. SHP Genel Başkanı Erdal Inönü'nün daha önce yaptığı açıklamalarda, Meclis açılır açılmaz söz konusu önerinin verileceğini bildirrnesine karşın, öneri henüz imzaya bile açılamadı. SHP Grup Başkan Vekili CaWt Tutum, siyasi yasaklara ilişkin anayasanın geçici 4. maddesinin kaldınlması konusundaki öneri üzerinde çalışmalann surdüğünü bildirerek, söz konusu öneri ile birlikte başka bazı anayasa değişikliklerinin de günderne getirilmesini düşündüklerini söyledi. Tutum, "Konu hakkında bugün grubumuza bilgi vereceğiz, ama önerinin Meclisin bu kısa çalışma döneminde imzaya açılıp verilmesinin mumkun olacağını sanmıyorum. Hem böyle bir konuda çok iyi bir gerekçe ile gilmek gerekir. Henüz gerekçeyi hazırlıyoruz" diye konuştu. Cahit Tutum, DYP'nin henüz kcndileriyle temasa geçmediğini bildirerek, DYP ile SHP'nin siyasi yasakların kaldırılmasma aynı gerekçelerle yaklaşamayaçaklarını belirtti. SHP'nin bugün yapılacak grup toplantısında, siyasi yasakların kaldınlması ve anayasa değişikliği önerisi ele alınacak. (Baştarafı 1. Sayfada) bunda, Ecevit'in hapsc girişini "özgürlügü konımayı çakşma" olarak nitelendiriyor ve "geçmiş olsun" dileğini iletiyor. Söz konusu mektuba Ecevit 20 Eylül 1982 günü Ankara Merkez Cezaevi'nden yann gönderiyor. Ecevit'in yanıtında son günlerde öne sürülduğü gibi, "tnönü'ye beraangi bir siyasal görev önerraedigi" ortaya çıkıyor. Ecevit'ten tnönü'ye gönderilen dört sayfalık mektup aynen şöyle: BÜLENT ECEVİT Merkez Cezaevi Cebeci Ankara 20 Eylül 1982 "Aziz kardeşim Erdal, Benim için, yalnız s«nden gelişi dolayısiyle degil, içerigiyle de çok deger taşıyan raeklubunu özenle ve biraz da uzunca yamtlamak üzere bir yana ayırmıştım. Fakat tutnklanmalar. ifadeler, sonışturmalar. ardarda gelen yargılanmalar ve yeniden bapse ginne gibi bir olaylar dizisi içinde aylar geçmiş. Şimdi bu gecikmiş yanıttmı bir başka mahpusluk döneminde yazıyonım. Mektubunun bcni en sevindiren yanı, Uk hapse girişimin nedeniai, 'Halk Panisi'nin ortadan kaldırılmasını hiç ses çıkarmadan kabul edemeyiş'imde ve 'özgürlüğü korumaya çalışma' istegimde görmen oldu. Politikacının her davranışında ille de bir 'hesap', bir strateji, bir taktik aranır. Bir başka deyişle, her davranışında 'politika' yapogı sanılır. Politikacııun, belli bir besaba dayanmayan, içinden gelen da>ranışlan da olabilecegi veya sırf moral açıdan gerekli gördugiı için belli bir davranışta bulunmuş olabilecegi, nedense duşünülmez. Bu devleti kuran, Tiirk ulusunu çagdaşlık yoluna çıkann, onu demokrasinin ozguriügune ve onuruna kavuşturan bir parti, Atatürk'ün, lnonu'nun ellerinde do|ııp gelişmiş ve yönu belirlenmiş bir parti kapatılınca, hele o partinin yoneticiligini yapmış bir kimse olarak, lepki göstenneme, sessiz kalma hakkını kendimde göremedigim için; ve bir insanın kendi düşünce özgürlugünün dügmesini başkalanna bırakmasını, dugme açılınca düşunup konuşmasını, dugme kapatılınca düşünmeyi kesip susmasını içime sindiremedigim için konuşmnşlum. Davranışımın nedenini bu açıklıgı ve yalınlıgı ile gördugün içindir ki sevindim. Şimdi çekmekte oldugum (hakçası öbür gün sona ermesi gereken ama istenirse daha iki ay sürdünilebilecek olan) hapis cezası da, bugünku yönetimin ber yaplıgını Atalurk adına yapdmış gibi göstermesi, Türkiye için oluşturulan çagdışı rejime Atatürk'ün mühnınu vurmaya kalkışması ve bir yandan Ataturk'ü diinyaya çok yanlış tanıtırken, bir yandan da Turk halkını gerçek demokrasiye layık degilmiş gibi göstererek diınya önunde kendini aklamaya kaikışması karşısında susmaya katlanamayışımın sonucu... Bu arada çevremdeki duvarlar iyice daraltıldı. Cezasını goze alıp konuşsam da söylediklerim Turkiye'de yayımlatılmıyor; mahkemede kendimi savunurken söylediklerimin bile yayılması yasaklandı. Öylece, konuşsam da sesimi duyuramaz oldum. Fakat bu ancak benim sorunum. Asıl acısı, mektubunu yazdıgından bu yana yer alan gelişmder, yakın gelecek icin iyimseriik olanatını da busbütiin daralttı. Ecevit'in InöntiVe mektubu • / Tiirkiye'de uzun yıllar inceden inceye hazırlanıp başanyla uygulanan bir plan sonucu bu dar geçite getirildigimize artık daha çok inanıyorum. Topluma 'biz demokrasıyle yönetilemeyiz* dedirtebilmek için, 'Türkiye'de 1 özgürlükle iç banş bir arada sağlanarnaz dedirtebilmek için, 'Işçi haklarıyla kalkınma bir arada yürümez' dedirtebilmek için, yıllarca her şey yapıldı ve bu yapüanlann oluşturdugu ortam bir askeri yönetimin de, şimdi kotanlan güdiimlü rejimin de gerekçesini saglamış oldu. Devleti totemleştirmek isteyenler, bir yandan yıllarca planlı bir terörle koruklenen yılgınlık ortamından yararlanarak, bir yandan da toplumun bilinçaltında küllenen 'teokratik' veya 'baba' devlet koşullanmasını korlandırarak, amaçlanna doğru rahatça üertiyebiliyorlar. Amaçladıklan rejimi de, bilinçii bir biçimde, Eflatun'a kadar dayanan bir felsefi temel üzerine oturtmaya çalışıyorlar. Bir Aldıkaçtı'nın kişiliginde alaya ve bafife alınmak istenen anayasa taslagı, yüzeydeki tutarsızlıklan, çalakalemligi bir yana bırakılacak olursa, gerçekte, kendi içinde tntariı bir felsefi temdi yansıtıyor. Demokrasiyi savunan veya savunur görunen aydınlanmızdan birçogu ise totaliter bir devlet felsefesinin karşısına, demokratik bir devlet ve toplum felsefesiyle çıkamıyorlar. Böyte bir gercksinme bile duymuyorlar. Saga aydınlanmızdan çogu, zaten, teokratik veya 'baba' devlet geleneginin etkisinden hiç kurtulamamış. Solcn aydınlanmızdan birçogu da aslında, ayn tiirden bir totaliler devlet anlayışına göre koşullanmış; 'burjuva demokrasisi' diye horgördüğu demokrasiyi ancak bir araç veya aşama olarak degeriendire gelmiş. Batı demokrasilerinin gelişmesine onemli katkısı olan liberal düşünce gelenegini özümsemiş aydınlanmızsa çok az... Bu durumda belki de tek umul. koklu bir demokrasi kültüriinden ve haklan için mucadele geleneginden yoksun olsa bile, demokrasinin tşlevsel degerini günlük yaşamında kavrayan, demokrasinin varlıgını veya yoklugunu kendi işinde veya 'devlet kapısı'nda duyan, demokrasi gerçekJestigi oranda 'efendi' sayilıp, yitirildigi oranda ezilen, hor görüien halk kesimlerinde.. Ama halkın da bir bolumu, belli bir plan geregi yıllarca sürdünilmüş teröriin narkoz etkisinden henüz yeterince ayılabilmiş degil. Ayilabilenlerse örgütsiiz. Yeni anayasa da örgüllenebilmelerini, örgütlenerek seslerini ve agııiıklanm duyurabilmelerini büsbiitün güçlestiriyor. Bir yandan örgülsüzlük bir yandan da demokrasi kultunınü özümsemiş bir aydın kesimin öncülügünden, yol göstericiliginden yoksunluk, hiç degüse şu arada, halkı da çaresiz durumda bırakıyor. Çünkü bu yaklaşım eger bilim ocaklannda söndüriilmezse özünde özgürlugü de taşıyan 'irşat' edici ışıgını, giderek toplum yaşamuun tumune yanaür. Yönetimi ellerinde tutanlar ve etküeyenler bunu biliyorlar ve itiraf etmek gerekir ki, ne yapariarsa çok bilinçii yapıyorlar. Kendi devlet felsefelerinin çerçevesi içinde çok rutartı biçimde yapıyorlar. Ben. akademik kesimden. buna asıl güçlü tepkiyi, zaman içinde, müspet bilim dallannda çalışanlann göstermelerini bekliyor ve dilnorum. Çünkü, belirttigim anlamda bilimse) yaklaşım, sosyaJ bilimiere, muspel bilimde olabOdigj kadar uyarlanabilmi; degil. Belki de lam uyarlanması hiç bekienemez. Çunku sosyal bilim dallannda etik veya ideolojik eğilim veya seçimler ister istemez etkilidir. Bu bilim dallannda çalışanlar, en azından, kendi kendilerine karşı yuzde yuz özgıir olmak zonında degiUerdir. Ama muspel bUimlerde, katıltsız ozgürlük, kendi kendine karşı bile özgur oiabilme, kendi inınçtannı, varsayımlannı bile surekli sınayip gereginde bir yana atabilme yelenegi, kaçınılmaz bir zonınluluk... Belki de onun içindir ki, totaliter rejimle yönetilen ülkelerde. basluya ve düşünce özgürlügü sınıriamalanna karşı entelektüel direniş, sosyal bilim dallannda çalışanlardan çok, müspet bilim dallannda çalışanlardan geliyor. Kuzey komşumuzda demokratik direncin odunsüz öncülügunü bir Sakharov'un yapması da birrastlantıolmayabilir. Çünkü ne kadar yasaklama ve baskı olursa olsun, örnegin dünyanın döndügu kanıtlandıktan sonra, miispet bilim dallannda çalışanlara. 'hayır, dünya dönmüyor' dedirtilememişlin veya, tersi kanıtlanmadıgı şiirece, iki kere ikinin dört elmedigi söyletilememiştir. Önümüzde, henüz sonu görünmeyen çetin bir dönem var. Fakat umutsuz da yılgın da degilim. Zorluklan, sonımluluktan kaçış oznı bulabilmek için degil, kendi kendimi aldatıp avutmamak, kolaycılıga kapılmamak için, gerçek boyutlanyla görmeye çalışıyonım. Her şeye karşın da, halkın demokrasiye layık olduguna inanıyorum. Oemokrasimizin çıkmaza saplanışında ve çökuşunde halkın o arada işçinin ve koylünün bir kusumnu göremiyorum. Ancak halkın, artık haklan ve özgürlükleri, oturdugu yerde bir gün kendisine verilecek degerier olarak beklemekten usanıp, çilesi çekilerek kazanılabilecek degerler olarak görmesi gerek. Herhalde bir daha, artık Inönü gibi, özgürlükleri ve haklan kendiliginden halka sunan bir yönetici gelmeyecek. Artık ne haklar, ne özgürlükler, ne eşitlik. ne adalel, yukandan verilmeyecek. TGS'den Güneş'e sert tepki İstanbul Haber Servisi Guneş Gazetesi'nin İstanbul, Ankara, Izmir ve Adana işyerlerindeki son günlerde 10O'den"fazla gazetecinin görevine son verilmesi, Türkiye Gazeteciler Sendikasıi nın tepkisıne yol açtı. Türkiye Gazeteciler Sendikası Yonetim Kurulu'nun konuyla ilgili açıklaması şöyle: "Guneş Gazetesi toplu iş sözleşmesi prosedürunün surdüğü bir sırada, işveren taraftndan 100'den fazla işçinin işine son verilmiştir. Guneş ışvereni, daha önce de yıllarca Türk basınına hizmet etmiş olan Türk Haberier Ajansı'nı kanunsuz lokavtla kapatarak yasa ve hukuk tanımazlığını açıkça ortaya koymuştu. Devlet ihaleleri ile palazlanmış bir müteahhidin, >ilların oluşturduju geleneklen bir yana bırakıp Babıali'de ''kabadayılık" yaparak toplu işçi çıkarması, yokuşumuzun alışık olmadığı bir tutumdur. Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla zahmetsizce ele geçirilmis bu gazeteyi, biz TGS olarak, devlet ihalelerinde kulianılmak üzere bir silah olmak yerine, başın dünyasına katkısı olacak bir yayın organı şeklinde görmek isteriz. De\let hazinesinde tasfiye edilmemiş milyarlarca liralık borçları için hiçbir şey odemeden koca gazeteyi ele geçiren müteahhit kafalar, ne kadar işbitirici olurlarsa olsunlar, halkımızı ilanihaye kandıramayacaklardır. Bir yandan "vergi" şampiyonu olarak Türk kamuoyu önüne çıkanlar şimdi de yuzlerce kişinin ekmeğiyle oynayıp onlan ve çocuklarını aç bırakmakla yeni bir şampiyonluğa soyunmaktadırlar. Vergi rekortmeni olarak çahm satan ve bunu yeni ihaleler için anahtar olarak kullanan zihniyet, gazete sahibi olmamn, kumarhane işletmeye benzemeyeceğini de oğrenmek durumundadır. 1980 sonrasmda, anayasayı, yasaları hazırlayanlar, emekçinin elinden grev hakkını alarak, hak grevıni ortadan kaldıranlar, işçinin haklarmı elinden çalanlar, şayet ınsafları kalmışsa, utansınlar \e düşünsünler. Ama bizim oturup düşünerek geçirilecek zamanımız yok. Yasalarda elimizde ne kaldıysa, işyeri ile aramızda yapılmış toplusozleşmede ne kadar madde varsa, mucadelemizde bize güç verecektir. Tum işçilerin ve Türk halkınm, hiçbir insani sorumluluk caşımayan bu tür "kabadayı" yaklaşım karşısında Türkiye Gazeteciler Sendikasının yanında verini alacağına inanıyoruz. Bu zihniyete karşı en buyük dersi gazete çalışanları ve Türk halkı verecektir. Sendikamız Guneş Gazetesi işverenin ne^ibi bir zihniyet taşıdığını tum olanaklarıyla Türk halkına iletecektir. Gazete yayımıamakla kumarhane ışletmeyi birbirine karıştıran zihniyet elbetıe gerekli dersi alacaktır." Guneş gazetesi yönetimi, TGS'nin bu açıklaması konusunda, herhangi bir göruş belirtmeyeceklerini bildirdiler. gökten inmeyecek; topraktan, toplumdan sürgün vermesi gerekecek. Herhalde dogal olanı, saglıklı olanı, kaba olanı, bir anayasayla verilip bir başka anayasayla almamayanı da öylesidir. Rabşan'ın da duygulanm yartsıttıgımı bilerrk, Sevinç'e ve sana mutluluklar, esenlikler, başanlar dikrim. Sevgiler, saygılar sunanm". Imza İNÖNÜ'NÜN SÖZLERİ Mektupla ilgili olarak bilgisine başvurduğumuz Erdal înönü, Ecevit cezaevine girdiği sıralarda kendisine "geçmiş olsun" mektubu yazdığım ve bunun üzerine de Ecevit'ten uzun bir yanıt aldığını belirterek, şunlan söyledi: "Mektubu okudugumda sosyal demokratlan benim adım etrafında toplamam gibi bir fikrin savnnuldugu hiç aklıma gelmedi. Böyle bir imayı da mektupta zaten görmedim. Ancak, Sayın Ecevit cezaevinden çıktıktan sonra bir ortak dostumuza bana mektup yazdıgını, sosyal demokratlan toparlamamı ima ettigini söylemiş. Dognısu, ben mekluptan böyle bir ima çıkarmadım." Erdal Inönü, Hakkâri Bagımsız Milletvekili Sait Erolun SHP'ye katılımı sırasında gazetecilerin, Bulent Ecevit'in kendisine yazdığı mektup konusunda, "S«yın Ecevit size bir mektup yazarak 'CHP'nin başına gecin' demiş, bu mektubu açıklayacak ınısınu?" biçimindeki bir soru üzerine şunlan söyledi: "O mektup böyle degil. Sayın Bülent Ecevil de zaten gazetenin birinde açtklama yapıyor. Geçmiş olsun' şeklinde yazmış oldugum bir mektuba Sayın Ecevit cevap vennişti, güzel uzun bir cevap mektubu yazmıştı. Orada bana 'CHP'ye sahip çık' demiyor. Genel olarak göriışlerini anlatıyor. O günku siyasal durum hakkındaki fikiıierini bir arkadaş mektubu çerçevesinde anlatıyor. Mektup zaten bir anlamda yayimlandı. Yalçın Dogan'ın 'Dar Sokakta Siyaset' kitabında vardır. Mektup bir anlamda, kamuoyuna malolmuştur. Mektubun üzerinde bugün ilgi dogduguna gore o kadar merak varsa sekreterime söylerim açıklar. Herkes ne oldugunu gönir. Özel bir mektup oldugu için açıklamak ayip olur Sayın Ecevit'e, ama Yalçın Dogan'ın kitabında zaten yayunlannuştı. Aramızda başka mektuplar da vardır. Sayın Ecevit ile ilk mektuplaşmamız degil bu. Mektupta yanlış hatırlamıyorsam, müspet ilimlerie ugraşanlann çektigimiz sıkıntılara çözüm getirecekleri şeklinde bir ima var. Ama dogrudan dogruya sen bu işle ugraş diye bir şey yok." Atatürk'iin 'Hayatta en hakıki mürşit ilimdir' sözünün siyasal açıdan da taşıdıgı önemi bu donemde daha iyi anlıyonım. Çunkü dogmacılıgın. bagnazlıgın karşıtı olan bilimsei yaklaşım, bilimde oldugu gibi siyasal konularda da, 'tek yol' anlayışım, 'dojru'lann kesinligi saplantısını reddeder bilimsei verileri bile sürekli tartışma ve sınama süzgecinden geçirir, yalnız dogrulanabilirlik degil, onun da ötesinde, çünitulebilirlik testlerinden geçirir. Sanınm 'demokrasi kültürü'nün kökeninde yatan da öncelikle bu bilimsei yaklaşımdır ve düşünce özgürlüğü, sımrlanmamış düşünce özgüriugü. bu yaklaşımın aynlmaz bir ögesidir. Onun için, şimdiki yönetimin, bilimsei yaklaşımı bilim ocaklannda bile sondurmeye, universiteieri bu amaçla okullastırmaya özen göstermesini hiç yadırgamıyorum. Kaddafi "bıktınyor" (Baştarafı 1. Sayfada) Şili'nin eski Devleı Başkanı Salvador Allende'ye ve Kubalı de\,rimcı Che Gue\eraya benzeterek, "gerekirse şehit oluruz" dedı. Trablus limanına demirli. deniz kuvvetlerine bağlı gemilerin sıren sesleri ve yuzlerce askerin koruması altında konuşan Kaddafi, ABD'den ulkesine yönelik bir saldırıyı karşılıksız bırakmayacaklarını belirterek. "Amerika saldınrsa bölgeyi cehenneme çeviririz" dedi. Amerikan yonetıminı Libya, Suriye. Ceza\ir'i abluka altına alarak Akdeniz'i bir Amerikan golu halıne getırmeye çahşmakla suçlayan Kaddafi. ABD>e us sağlayan Akdeniz ulkeleri Turkiye \e Mısır'ın, Amerika'mn kuklası ulkeler olduklarmı söyledı. Başkan Reagan'ı uyaran Lıbya Lideri, "Eğer Reagan bu aplallıklanndan vazgeçmeıse. Amerika ile dunvanın her >crinde savaşmak için bir ordu kuracağım. eminim dunya birkaç >ıl içinde bu yeni Nazi imparatorlugundan kurtulacaktır" dedi. Bu ordunun Orta Amerika. Atrika %e Asya ulkelerinin askerlerinden oluşturcılabileceğinı \e en az 1000 "savaşçı"dan me>dana geleceğinı belınen Kaddafi, "Bu ordu. dunyanın her koşesinde Amerikan tarlığına son \ereceklir. Yaptıgıraız her eylemi de duyuracagız" dedi. Başkan Reagan'a hitaben, "Ben onun gibi alçak degilim. denizden gelip barış içindeki insanlara saldırmıyorunT diyen Muammer Kaddafi, konuşmasını şoyle surdurdu: "Reagan tarih okumalıdır. Ama Reagan tarih okumaz, ucuz Holl>»ood senaryolan okur. Bugün dünyanın sorunu, ikinci sınıf bir aktörun, en buyük gücün başkanı olmasıdır." Libya Lideri Kaddafi, pazar günü erken saatlerde devrim torenlerine katılmak uzere Trablus'a gelen Sovyet heyeti başkanı, Başkan Yardımcısı Pyotr Demiçev'i kabul eıti ve Sovyet heyetini 15 nisanda Amerikan uçaklarının bombaladıkları Bab El Aziziye kışlasına götürdu. Demiçev'in ziyaretiyle ilgili haberi veren Libya Resmi Haber Ajansı JANA. Sovyet yetkilisinm, "Ziyaretimiz, Amerikan emperyalizminin lum askeri. politik ve ekonomik gücünü kullanarak Libya halkı üzerindeki baskılarını yoğunlaştırdığı bir dönemc rasllamıştır" şeklindeki sozlerinede yer ıerdi. Öte yandan Ankara Büromuzun haberine göre. Libya lideri Albay Muammer Kaddafi'nın Turkiye'nin Irak'taki operasyonunu "utanç verici" bulup kınamasından sonra, bu kez de Turkiye'yi "ABD'nin kuklası" olarak nitelendirmesi Ankara'da "rahatsızlık"la "bıkkınlık" arasında gidip gelen tepkilere kaynaklık etti. Dışışlerı Bakanhğı yetkilileri, Kaddafi'nin sozlerine dun kısa bir açıklamayla karşılık verdiler ve şöyle dediler: "Turkiye'nin dış polilikasını Türk hukumetleri tayin eder. Türkiye, kimsenin kuklası olmayacak kadar koklü bir maziden gelen bir tecrübeye sahiptir. Bunu şimdiye kadar herkesin öğrenmiş olması gerekirdi" Dışışlerı Bakanlığı'nın bu kısa açıklamayla Libya liderine şu üç mesajı verdiği tahmin ediliyor: 1. Dışişleri. "Turkiye'nin dış politikasmı Turk hukumetleri ayin eder" diyerek, Libya liderini Türkiye'nin işlerine kanşmamaya çagırdı, aynı zamanda Turkiye'nin dış politikada herhangi bir ulkenin etkisi altında kalmadığım belirtti. 2. Turkiye'nin "köklü bir maziye" ve "bu maziden gelen bir tecrübeye" sahip bir ülke oldugunu hatırlatarak, bir zamanlar bu ma/jnin bir parçası olan Libya'nın şimdi genç ve "tecrübesiz" bir devleı olarak Türkiye hakkında söz edemeyeceğinı ima etti. 3. Dışişleri. aynca "bunu herkesin dğrenmiş olması gerekirdi" diyerek de. Libya liderini "bilgisizlik"le suçladı... Grovvth Managers For Cosmetics and Toiletries Business After a long strategic focus on the Turkish market and organızation designed to expand ın this fastgrovving area wıth high qualtty and wide range oi products, our UK client vvill soon establish a Turkish joint venture to embark on manufacturing and distrıbutıng cosmetics and toiletries in Turkey under the vvorld's most famous brand name. As a result, they currently seek highly professional individuals for the follovving two challengıng and revvarding appointments. GENERAL MANAGER You should have successfully lead at general manager level financial, production and sales performance of a consumer drıven business. SALES MANAGER You should have a background knovvledge of the cosmetics and toiletries business in Turkey and top level experience and be able to lead the sales drive ın Turkey. Candidates should speak French as well as English, the latter language beıng absolutely essential. Resumes including a daytıme telephone number to Gulçın Otaran, Human Resources Divısion, Güven ve Coopers & Lybrand Denetim ve Danışmanlık A.Ş., Buyükdere Caddesi 111/2 Gayrettepeİstanbul. İZMİR FUARI'NIN GELENEKSEL İSTİRAKCİSİ STANKOIMPORT MDSKVA S5SR 26 Ağustos 10 Eylül tarihleri arasında Firmanın pavyonunda aşağıdaki ürünlerini sergilemektedir. Güven ve Coopers & Lybrand For business committed to grovvth. UNIVERSAL TİP FREZELER TORNA TEZGAHLARI Chief Financial Officer Our client is a joint venture company with a multınational partner that is a worldwide producer of food products. Having commenced production, ıt has recently created a sales organisation to distribute its products in Turkey and places great emphasis on effectıve management ınformatıon system and control systems. As a result it wishes to recruit a well qualifıed candidate to fill this posıtion. Reporting to the Chıef Executıve Officer. the posıtion demands involvement at detailed level for implementing the financial and control systems for the company's actıvitıes. Candidates wıll be responsible for all finance and accounting including financial and budgetary plannıng. cost control, production of accurate and timely financial statements to US standards. You should have managed the total accounting function of a medıum sızed manufacturing business, be capable of playıng a full management role in the company and be of a calibre to be considered for a vvider role in the company at an early date. Handson approach in your management style, commercial avvareness, drive and enthusiasm and selfmotivation are all key personal requırements of the successful candidate. Benefits are commensurate with this senior appoıntment. Resumes including a daytime telephone number to Gülçin Otaran, Humah Resources Division, Güven ve Coopers & Lybrand Denetim ve Danışmanlık A.Ş., Buyükdere Caddesi 111 '2 Gayrettepeİstanbul. I*K»K'X'X'K*K«! Universal ve özel gayeli DİŞLİ TEZGAHLARI SİLİNDİRİK TAŞLAMA TEZGAHLARI ELEKTRIKLIBOŞALJMA | § | | MAKİNALARI Şj| ELMAS UÇLU KALEMLER H l Sergide ilk kez Endüstriyel mini robot Model PMR 1.0315 KVP teşhir edilecektir 1 ' wt^: ; • Güven ve Coopers & Lybrand For business committed to grovvth. STANKOIMPORT MOSKVA SSSR 34/63 Ul. Obrucheva 117839 Moscow V342 Telex: 411991 411993