19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/8 9 AĞUSTOS 1986 Boran, TİP'te ilk görüş ayrılığının "işçi sınıfı öncülüğü" konusunda patlak verdiğini anlatıyor 'TEP'teki muhalefetîn arkasında Mîhrî Bellî yönlendîrnıesi vardı' Bir Uzun Yürüyüş Uğur Mumcu sordu, Behice Boran anlattı TÎP'ln tcuruluşu: TlP'in kuruluşu olayı çok anlamlı ve önemli bir gelişmenin ifadesidir. Kuruculann işçi sımfından gelişi, bu sınıfın sendikal örgütlenme ve mücadele bilincinden, politik düzeyde örgütlenme ve mücadele bilincine yükselmesinin bir belirtisi ve sonucudur. TİP, 1. Kongre'de kabul edilen programı ile 'Marksist bir kimlik' kazandı. 7 [Bu konuları konuştuktan sonra asıl konumuza, "TİP olayı "na gelmiştik. Behice Boran 'ınki bir uzun yürüyüştü. Bu yürüyüşte beraber olduğu bir kısım insanlarla bugün karşı karşıya gelmişti. Örneğin M. Ali Aybar ile..] "Sayın Boran, şimdi TİP olayına ginnek istiyorum. 1961 yılında TİP kuruldu. Olayı nasıl karşıladınız? Ve partiye nasıl girdiniz?" BORAN Mehmet Ali Aybar 1947'den beri yakından tanıdığım, işçi sınıfı davasına inanmış bir kişi oiarak bildiğim, yayınlanyla ilerici çizgide mücadele vermiş bir insandı. Bir parti kuralım mı diye düşünıirken TİP kunıcusu sendikacılann onunla temasa geçmesiyle bu partiye kanlmanın daha doğru olacağını düşündük ve öyle davrandık. Genel Başkanlığa getirilmesini TlP'in doğru çizgide gelişmesi, tutarlı ve sıkı bir demokrasi raücadelesi vermesi açısından olumlu ve önemli bir olay olarak karşıladım ve sevindim. O zamanların Aybar'ına güvenim tamdı. Bu güvenle TİP'e girip girmemem konusunu onun takdirine bıraktım. Partiye üye olmayı çok istiyordum. Ne var ki, geride kalmış yirmi yıllık sürede başundan geçen olaylar, davalar dolayısıyla politik açıdan bir hayti göze batan bir kişiydim. İşçi Partisi olarak iktidarın, egemen sınıfların, gerioilerin şimşeklerini üzerüne çekmesi zaten olası olan TİP'e girmem parti açısından sakıncalı olabilirdi, hiç değilse bir süre için. POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Bir Gün Alıp Götürdüler... Bir kitap mıydı, yoksa bir ateş mi? YaprakJannı çevirdikçe gözlerim, elim yanıyordu. Bir lav parçasına değiyordum sanki... Üstünde "Cezaevi... Cezaevi..." yazıyordu. Krtabın yazan: Neyire özkan!.. Her ülkede olduğu gibi bizde de hepishaneler ve hapishane edebiyatı vardı. Ama 12 Mart ve 12 Eylül hapishaneleri edebiyata ve tarihe özel bir biçimde gececektir. Sanınm verilen örneklerle insanlık çok şeyler yitirmiştir. İnsanın insanlığını yitirmesi tarihin vahşet dönemine rastlar. Anneler babalar, bacılar kardeşler, kocalar kanlar, yakınlar uzaklar... Kimler varsa bu hapishanelerde yatanlarla birlikte yatıyorlar, onların çektiklerini yaşıyortar. Adını açık seçik koymuştu yazar: "19801986 Türkiye Cezaevlerinden Kesitler..." Sadece kesit demek, her şeyi anlatmış olabilir miydi? Bu kesit değil b<r kazandı, bir işkence kazanı kaynattlıyordu... Ülkede işkence var mı, vok mu? Artık tarttşılamazdı. 'Ne oiur birazcık işkence varsa!' sözleri gecersizdir. Kitabı alıp okursanız, bunca olayın yalan olabileceği aklınızın köşesinde yer edemez. En inceimiş işkence yontemleri öğrenildikten, ışkenceciler özenli bir eğitimden geçiritdikten sonra girilmiştir olaylara... Cezaevi... Cezaevi kitabını, Reha isvan'ın Bir Ses'ini bir ktyıya koyalım... Celil Gurkan'ın, Talat Turhan'ın kitaplan için ne buyurulacaktır! Biri ordu içinde sevilen sayılan bir general, öteki sevilen sayılan, değer verilen bir yarbay... Zrverbey1deki işkence koşkünü anlatıyoriar... Başkaları da anlatıyor... Ama bir asker, öteki askerlere, askeıierin anlayacağı bir dille anlatıyor... Daha nasıl anlatsın? Talat Turhan'ın yazdığı Bomba Davası' adlı krtabın ikinci cikji olan 'İşkence' bolümünden kimi satııiarı alacağım: "... Bir zincir getirildi. Bu zincir 3 mm. kalınlığında ve 3 cm.lik birbirine geçen 18 halkadan oluşmuştu. Tüm uzunluğu 45 cm. kadardı. Bu zincir baklalannın birbirine geçmesinden yapılmıstı. Zincir, 8 yapılarak bileklerime sarıldı ve iki bilek arasına bir kilit vuruldu. Normal büyüklükteki bir asma kilirti bu. Markasını bulamadım. Katmer katmer maden parçalarından yapılmıştı. (..) Yatağa yatmam istendi. Daha sonra bu yatağın pek konforlu olduğunu anlayacaktım. Yattığımda yeni bir zincir getirildi. Bu zincir ellerimdekilerle aynı cinste idi. Uzunluğu 105 cm. kadar gelirdi. Bir ucu somyanın demirine takıldı ve eldeki gibi fakat biraz daha büyük bir asma kilide bağlandı. Kilidin Öteki ucu sol ayağıma dolanıyordu. Dolanan kısım 30 cm. kadardı. Ayaktaki kilidin numarası 49'du. Boytece ikinci işkence aracını gormüş oldum. Bilekleri birbirine bağlayan zincir, zincirieri birbirine bağlayan 18 nolu kilit ve ayağa bağlanan pranga." Celil Gürkan da ihsan Selçuk da, ilhami Soysal da Ziverbey'i böyle anlatıyordu. Hepsi mi yalan söylüyordu? Ziverbey'de böyle de, Mamak, Gayrettepe. Metris, Diyarbakır, Adana cezaevlerinde başka türiü mü? İşkencenin türlü türlü örneklerini şemasını çizerek işkence yapanlar anlatmamışlar mıydı? İşkence görenlerin aileleri ulu katlarda oturanlara dilekçeler, mektuplar yazmışlar, telgraflar çekmişler, gene de bir sonuç alamamışlardı. Neden böyleydi? Nazi toplama kamplarından kurtulan bir Alman profesörünün şu sözleri kulaklara küpe olmalıdır: "İlk önce geldiler, komünistleri alıp götürdüler. Ben sesimi çıkarmadım. Sonra Yahudileri aldılar toplama kamplarına işkenceye götürdüler. Ben gene sesimi çıkarmadım. Sosyal demokratları topladılar, işkenceye götürdüler. Ben gene sesimi çıkarmadım. Bana dokunan bir şey yoktu. Bir gün kapım çalındı, beni alıp işkenceye götürdüler. Hiç kimse ses çıkarmadı. Çünkü ses çıkaracak kimse kalmamıştı." AybarHa ayrtlthlar: Şimdi geriye dönüp baktığımda, Aybar'la aramdaki görüş ayrüıklarının emareleri çok önceden belirmiş de ben fark etmemişim. Görüş ayrıhkları açıkça 1968 yılında ortaya çıktı. Aybar, seçim propagandasmın ana temasının halkın, sömürü ve yoksulluktan çok "horlanması" olduğu görüşündeydi. Ben, horlanmamn da sınıfsal bir olgu olduğunu, sınıfsal bağlam içinde işlenmesi gerektiğini belirttim. Behice Boran ve Nihat Sargın, 1977 yılmda bir TİP toplantısında. edilerek değil, organların oluşturulmasında üyelerin yansının işçi olmasının gözetileceğini belirten tüzük maddesine itiraz edilerek karşı çıkılıyordu. Bu grubun talebi üzerine GYK toplanıp konuyu görüştü, tartıştı ve olağanüstü kongre istemini reddetti. Bunun üzerine istifa edenler oldu. [TİP içindeki asıl büyük uyuşmazhk 2024 Kasım 1966 tarihleri arasında Malatya 'da toplanan büyük kongrede çıkmıştı. O yıl/ar, Mihri Belli'nin üniversite gençliği üzerinde oldukça etkin olduğu yülardı. Bütün dünyada birdenbire patlak veren "68 öğrenci olayları" sosyalist hareket üzerinde bir ' 'öğrenci devrimciliği'' dalgası yaratmıştı. Belli'nin başını çektiği "Milli Demokratik Devrim" görüşü oğrenci kesiminde büyük coşku yaratmaktaydı. Kısaca MDD 'ciler diye antlan ya da "Mihrici" olarak bilinen çevreler, TİP yönetimine karşı bir savaş açmışlardı. Muhalefet, MDD'ciler ile sınırlı değildi. Partideki ilk örgütlu muhalefet olayı, Malatya kongresinde yaşandı. Kongre Başkanı Çetin Altan 'dı. Vahap Erdoğdu, muhalif kanadın sözcüsü olarak kursüye çıktı. Vahap Erdoğdu 'nun kürsüye çıkması ile birlikte Çetin Altan, konuşmalarm 10 dakika ile sınırlı olduğunu söyledi. Kongreyi genel merkez kazanmıştı. Muhalif kanadın "tasfiyesi" bu kongreden sonra gündeme geldi. Malatya kongresi bu bakımdan çok önemliydi. Behice Boran 'a Malatya kongresinı sordum.] Sayın Boran?" BORAN Şimdi geriye dönüp baktığımda görüyorum ki, Aybar'la aramdaki görüş aynlıklarının emareleri çok önceden belirmiş de, ben fark etmemişim. Görüş aynlıklarının açıkça ortaya çıkışı 1968 yılında oldu. Senato seçimlerinden önce Merkez Yürütme Kurulu'nda, partinin seçim propagandasmın ana teması ne olmalı konusu konuşulurken, Aybar halkın somürü ve yoksulluktan çok, horlanmadan şikâyetçi olduğunu söyleyerek^"horianma" konusunun baş tema yapılmasını istedi. Ben ve diğer bazı arkadaşlar karşı çıktık. Horlanmamn da sınıfsal bir olgu olduğunu, sömürensömürulen, egemen ve ezilen sınıfsal çelişki ve ilişkisinden doğduğunu söyledim ve bu konu işlenecekse, bu sınıfsal bağlam içerisinde işlenmesi gerektiğini belirttim. Ankara ilçe kongrelerinden birinde yaptığı konuşmada Aybar özgürluk konusunu işledi. Bütün insanlık tarihi özgürlük mücadelesidir dediğinde fazla alkışlanmadı. Ve ondan sonra yapılan Ankara tl Kongresi'nde il yönetiminin bir duvara baştan başa "Bütün tarih sınıf raücadeieleri tarihidir" diye yazdırmış olduğu göruldü. Özgürlük ve horlanma ve benzeri konuları Aybar, sınıfsal bazın İJyelik fişini Aybar7a tarihsiz verdim Bu düşüncelerle iiyelik fişini doldurdum, imzaladım, ama tarih koymadan Aybar'a verdim. "Kendi üyeliğim konusunda ben belki objektif olamam, çünkü partiye ginnek istiyorum. Parti açısından durumu sen degerlendir ve karar ver" dedim ve ekledim, "Ben bu konuyu bir daha açmayacagım." Aybar'ı zor durumda bırakmak istemiyordum. İşçi sınıfı hareketinin yararı gerektiriyorsa ben üyelikten feragata hazırdım. Bir süre sonra, kuruculann yönetim kurulu olarak yaptıklan ilk toplantıda adımın geçtiğıni, mevcut koşullar ışığında sakıncalı bulunduğumu öğrendim. fstanbul'da yapılan ikinci toplantıdan sonra düzenlenen akşam yemeğinde kimi kurucular eşim Nevzat'tan benim niçin gelmediğimi sormuşlardı. O sıralarda Vatan gazetesinde haftada bir yazım çıkıyordu. 1961 'in sonlannda Ankara'da TürkIş'in düzenlediği "Komünizmi Telin Mitingi"nden az önce Yön dergitiade TJP'inaieyBİnde maksatlı bir yazı çıkmış, ben de ona Vatan'da cevap vermiştim. Kuruculann teşekkürü bana sözlü olarak iletildi. Nihayet 1%2 sonlannda, TİP Genel Sekreterliği'nden mek MDD'ciler, TİP'e karşı kampanya açmıştı "Malatya kongresi sanıyorum önemli bir dönemeçti parti için. Nasıl niteliyordunuz Malatya kongresinı ve baysiyet diyanına sevk edilen kişileri?" BORAN Malatya kongresinden önce Istanbul'da yapılan ilçe kongrelerinden birinde, parti içinde bir muhalefet hareketinin oluşmuş olduğu ortaya çıktı. Malatya kongresinde bu gruptan olan delegelerin hazırlıklı, anlaşmış ve örgutlenmiş olarak kongreye gelmiş oldukları göruldü. Sözcüleri kongrede "Milli Demokratik Devrim" tezini savundu. Konuşmacı ile dinleyiciler arasında karşılıkh atışmalar baş gösterdi. Kongre divan başkanı, kürsüdeki delegeyeelindeki metni okumaya devam etmesini üç defa ihtar edip de sonuç alamaymca sözünu kesti, kürsüden indirdi. Okuduğu metin aynen, kısa süre önce Yön dergisinde delegenin imzasıyla ve kongrede okutulmayacağı görüşüyle yayımlanmıştı. Yön Malatya kongresine birkaç ay kala TİP'e karşı bir kampanya açmıştı. Muhalif delegasyonun asıl derdi, ideolojik tartışma yapmaktan çok Genel Yönetim Kurulu'nu ele geçirmekti. Bu başarılırsa GYK tarafından seçilen Merkez Yurütme Kurulu'nu halletmek de kolaylaşacaktı. GYK için aday listesi tespit edip çoğaltmışlardı. Delegelerin kaldıklan otelleri geceleri ziyaret edip bu listeleri dağıtıyorlar, görüşmeler yapıyorlardı. Delegelerin ileri sürdükleri görüş, eleştiri ve önerilere yanıt olarak, MYK sözcüsü sıfatıyla yaptığım konuşma, hesaplannı boşa çıkardı. Seçimleri bü>oık çoğunlukla merkez listesi kazandı. Yön dergisi kongreye ilişkin yazısına "gladyatör" alt başlığıyla benim resmimi de eklemişti. Kongreden sonra bu muhalefet grubu hakkında soruşturma yapıldı. Muhalefetin başını çekenler zaten açıkça ortadaydı. Bunlar 1950'lerdeki TKP davasında Mihri Belli yanında yer almış kişilerdi. Yapılan soruşturma ile muhalif grubun ardında Mihri Belli'nin yönlendirmesi olduğu anlaşıldı. Amaç, partiyi içinden fethetmekti. Biz bu olgulan ne haysiyet divanına sevk yazısında, ne de bir başka parti belgesinde belirtmedik; kuıullarda da sozunü etmedik. Ama MDD sorunu bununla kapanmadı. M. Belli üniversite gençliği içinde belli etkinlik ve destek kazandı, giderek MDD'cilik onun etkisi dışına da tajtı. Bu konuya daha sonra tekrar döneceğim. [M. Ali Aybar ve Behice Boran, Malatya kongresinden sonra, "MDD'cilerin tasfiyesi'''' hareKetmde beraberdiler. Bu beraberlik daha sonraları da devam etmiştır. Bugün Boran ve Aybar, hiçyan yana gelmeyecek siyasal görüşlere sahipler. Bu anlaşmazlık nasıl başlamış, ne zaman başlamış ve niçin başlamıştı? Bu konulara girmek istiyordum.] "Aybar ile anlaşmazlık hangi noktalardan kaynaklanıyordu İ*fJP'e ftyeliie: TİP'e girmem parti açısından sakıncalı olabilirdi, hiç değilse bir süre için. Bu < düşüncelerle üyelik fişini doldurdum, imzaladım, ama tarih koymadan Aybar'a verdim. 'Üyeliğim konusunda ben belki objektif olamam, çünkü partiye girmek istiyorum. Parti açısından sen degerlendir ve karar ver' dedim. tubun yazıldığı haftanın perşembe günü saat 17'de Bilim ve Araştırma Bürosu'nun toplantısına katılmama ilişkin bir davet aldım. Parti üyeliğine kabul edilmiştim. TÎP 1. kongrede Marksist kimlik kazandı [TİP "Marksist" bir parti miydi? Partinin Marksist ideolojisi, kuruluşunda da var mıydı? Yoksa, parti ne zaman "Marksist bir parti" oldu? Nasıl bir süreçtı bu?] " T t P ' i nasıl niteliyordunuz Sayın Boran?" BORAN TİP, sendikal hareketin Uerici kanadında yer alan Şaban Vıidız. İbrahim Güzelce, Kemal Türkler ve Rıza Kuas gibi yıırekli sendikacılar tarafından kurulmuştu. Aralarında işçi sınıfmın davasına inanmış, sosyalizme eğilimli veya açık olanlar vardı. Adı geçenler ve aynı nitelikleri paylaşan diğer sendikacılar, partiye yapılan, abartmasız yüzlerce kaba kuvvet saldırısına, sayısız sözlü sataşma ve kötülemelere karşın parti kademelerinde görevlerini sürdürdüler, parti poütikasını savundular. TlP'in kuruluşu olayı çok anlamlı ve önemli bir gelişmenin ifadesidir. Kurucuların işçi sımfından gelişi, bu sınıfın sendikal örgütlenme ve mücadele bilincinden, politik düzeyde örgütlenme ve mücadele bilincine yükselmesinin bir belirtisi ve sonucudur. 1962'de partiye sosyalist, sol, ilerici aydınların katılmasından sonra, aynı yıl kaJeme alınan parti tüzuğü ve 1964'ün şubatında yapılan 1. Kongre'de kabul edilen parti programı ile TÎP "Marksist bir kimlik" kazandı. TİP, o zamanın Türkiye koşullannda yasal bir parti olarak somutlanışı idi. Parti bu kimlığini geliştirme sürecine girdi, bir başka deyişle, bilimsel sosyalistleşme. Gerek partinin kendi mücadelesinde kazandığı deneyimler, gerekse nesnel olgular olarak işçi sırufınm gelişip güçlenmesi, Marksist yazının kimi önemli yapıtlannın.ilk kez Türkçeye çevrümesiyle Marksist öğretinin parti üyelerince öğrenilmesi, partinin bilimsel sosyalistleşme sürecini geliştiriyordu. Oflu Osman gizlîce geldi (Baştarafı 1. Sayfada) diği mücadeleyi kazandığı, Avrupa ülkelerınde sahte kimlikle ve özel uçağıyla dolaştığı ileri sürülüyordu. Ankara'dan sıkıyönetimin kalkması üzerine Osman Cevahiroğlu hakkındaki dosya görev yönünden yetkili Diyarbakır Askeri Savcılığı'na gönderildi. Yurtdışında kaçak olarak bulunan ve donmediği için mal varlığına askeri mahkeme tarafından el konulan Osman Cevahiroğlu'nun avukatları mayıs 1986'da Diyarbakır Sıkıyonetim Askeri Mahkemesi'ıie başvurarak, hakkındaki gıyabi tutuklama karannın kaldırılmasını istediler. Sıkıyöhetim Askeri Savcılığı'nın itirazına rağmen gıyabi tutuklama kararı kaldırıldı. Askeri Savcılığın itirazı üzerine en yakın askeri mahkeme sıfatıyla kararı inceleyen 9. Kolordu Askeri Mahkemesi, Sıkıyonetim Askeri Savcılığı'nın itirazını reddetti. Bunun üzerine hakkındaki gıyabi tutuklama kararı kalkan Osman Cevahiroğlu gizlıce temmuz başında Turkiye'ye döndu. Turkiye'ye döndukten sonra İstanbul Haramidere'deki villasında ve Çağlayan'daki bir sitede yaklaşık 1 ay kalan Oflu Osman hakkında, Diyarbakır Sıkıyone Tartışma, işçi sınıfı öncülüğünden çıktı [Boran, partinin "Marksist" bir parti kimliğini kazanmasını 1964 şubatında yapılan 1. kongreye bağiamaktadır. Acaba, partideki ilk uyuşmazlıklar, bu sırada mı ortaya çıkmıştı?] "64 kongresinde temel konularda görüş aynlıldan belirdi mi?" BORAN TİP'te ilk uyuşmazlıklar 1964 1. kongreden önce bilim ve araştırma bürosunda parti prograrrunı hazırlama çahşmalarında çıktı. Sorun "işçi sınıfmın öncülüğü" konusunda düğümleniyordu. Kimi arkadaşlar, azgelişmişler grubunda olan sanayileşememiş ülkelerde işçi sınıfmın değiJ, o n a katmaniarın devrimci harekete öncülük ettiklerini ileri surüyorlar, Türkiye'de de böyle olacağını söylüyorlardı; işçi sınıfı öncülük edemeyecek kadar güçsüzdü. Biz ise aksi göruşteydik. TlP'in işçi sınıfmın bağrından çıkışı, geniş köylü kitlesinin, diğer kent emekçilerinin ise kendi sınıfsal partilerini çıkaramamaları oigusu bile, benim kanımca, işçi sınıfmın bu katmanlann bir ölçüde önünde gittiğinin göstergesi idi. İşçi sınıfı, gelişmiş sanayi ülkelerindeki kadar olmasa bile, yine de küçümsenmeyecek bir güçteydi. Bu sınıfsal gücu fiili öncülük gucüne dönüştürmek, işçi sınıft partisi olarak TlP'in göreviydi. İşçi sınıfı, öncülüğunü kendi partisi eliyle gerçekleştirip yürütürdü. fşçilerin en bilinçlileri partiye giriyor veya dışardan destekliyordu. Işçileri bilinçlendirmek, partiye kazandırmak da yine partinin göreviydi. Tartışmalar sonunda partinin niteliğini belinen tüzük maddesindeki tanımlama, işçi sırufı öncülüğunü içermekle beraber bir redaksiyondan geçiıilerek programa aktanldı. Ama 1. kongreden sonra, birinci görüşü savunan üyeler başka üyeleri de yanlarına katarak, parti merkez yönetimine ve kongreye itiraz eden ve genel yönetim kurulunun toplantıya çağnlarak olağanüstü kongre karannın alınmasını talep eden bir yazı gönderdiler. Bu protesto yazısında "işçi sınıfı önciilüğüne" bu sözcükler ifade (Baştarafı 1. Sayfada) dıklan "Akfa" kutulan arasında ancak ılgili firmaiann izinJeri alı elektrik kesintisj nedeniyle, otunarak ve hangi firma çayının, rurken bulduk. Kendisinin aynı hangi oranda katıldığını amba zamanda firmanın ortağı oldudan soyutlayarak ele almaya, işlemeye yönelmişti. Aramızda geçen laj üzerine yazılarak yapılabile ğunu söyleyen "atöiye sefi" Ahbir konuşmada, Aybar'ın göruş ayrılığının, sosyalizmin bilimselliceğini ifade ederken, Buyukşehir met Yetim, "Modern teknoloji ğini ve merkezi pianlamanın sosyalist sisteme özgü olduğunu redBelediyesi yetkilileri de, bunun ile çalışıyonız" diyerek, uretimi detme noktasına kadar varmış olduğunu hayretle dinledim. "ikrarı taklit" suçuna girdiğini nasıl gerçekleştirdiklerini şöyle Aybar, "güler yüzlü sosyalism " deyince ve doğrudan savcılığın el koyma anlattı: sı gerektiğini söylediler. Yasal iş"Piyasadan. ÇayKur'un, AkAynı yıl Aybar ilçe toplantılannda "giiler yüzlü sosyalizm"den lem yaptığını ileri süren firma sa fa'nın çaylarını alıyoruz. Onlan soz etmeye koyuldu. Üyelerden tepki gelmeye başladı. Parti temel hiplerinden Burban Kasap ise, bir güzel harmanlayıp, kendi kubelgelerinde, ya>ınlannda böyle bir deyim, sosyalizmin "güler yüzlü •'Çaylarını kullandığım firmala tulanmıza doldunıyoruz. Hatta, olanı/olmayam" diye bir ayrım yoktu. Konu GYK'de ele alınarak rın isimlerini kutu üzerine nasıl Tomureuk çayı bile kullanıyotartışıldı, ama ilçe kongrelerine katılma gereğiyle nisap düştüğü için yazanm?" dedi. nız." bir sonuca bağlanamadı. Buna rağmen Aybar, deyimi kullanmaya Üzerindeki devlet tekeli kaldıDurumu ilettiğimiz TSE Bölve sosyalizm konusunu bu açıdan işlemeye devam etti. Partinin nldıktan sonra küçük, buyük ge Mudürlüğu yetkilisi Rahmi "Türkiyeye özgü bir sosyalizm" diye bir anlayışı da yoktu ve boyle birçok fırmanın ilgisini çeken çay Toker, uygulamanın yasal olmabir deyim hiç kullanılmış değildi. Merkez Yürütme Kurulu'na versektöründe, korsan firmaların dığını söyledi ve "E^er böyle bir diğimiz beşli önergede. 2. büyük kongre kararlarında partinin sossayısı da giderek artıyor. Bakkal uygulama yapılacaksa, önce çayalizm anlayışının tanımlamasının yapılmış olduğu belirtilerek, genel vitrinlerinde, çeşit çeşit, rengâ yı kullanılan firmalardan izin başkanın parti belgeleri dışına çıkan beyanlarının partiyi bağlamarenk kutulann içinde boy goste alınmaJı ve hangi firmanın çayıyacağı ifade edilmişti. ren bu çaylann üretimi ise, yalnın ne kadar kullanıldığı da amAybar, oy toplama hesaplarına gereğinden fazla önem veriyornızea birkaç firma tarafından yabalaj üstüne yazılmalıdır. Çündu. Oysa, işçi sınıfı yasal bilimsel sosyalist partileri için oyları artpılıyor. Diğer firmalar ise, uretikü, üretimi yapılan bir malın tırmak, seçimlerdeki başarı,önemli olmakla beraber, baş sorun bu ci firmaların piyasaya sunduğu standart ve diğer kontrollerden değildir ve "oy avcüığı" denilen yöntemler kullanılmaz. Parti üye çayları "kendi yöntemleriyle" geçirilmesi gerekir ve tüketici de ve kadrolarının ideolojik eğitimi ve işçi/emekçi kitlelerin sosyalizm harmanlayarak piyasaya "yeni aldığı malın neler içerdiğini bildoğrultusunda bilinçlendirilmeleri öncelik taşır. TtP tüzüğünde de, den" surüyorlar. melidir." partinin kitlelerin bilinçü oylarıyia iktidara geleceği yazılıydı. Bu iki Gıda Sanayi Ticaret Limited Büyükşehir Belediyesi Kontrol konu GYK'ye getirildiğinde, eğitim konusunu Aybar alaylı sözlerle Şirketi, bunlardan biri. Bu fir Daire Başkanı Zekai Savaslar ise, kapattı; kitlelerin ise, TİP iktidara geldiğinde ne yapacağını zaten manın "kutuladığı" "Boğaziçi durumu öğrenir öğrenmez, "Bu bildiklerini söylemekle yetindi. Çamlıca özel sektör çayı ambaikrarı taklit suçudur" dedi ve Aybar, partinin seçim sonuçlarından hiçbir zaman memnun ollajının üzerinde yazan "50. Yıl hemen duruma savcıüğın el koymamıştı, 1%5'te 15 milletvekilliği kazandığımız zaman bile. ÇünCaddesi No: 89Bayrampasa" ması gerektiğini söyledi. Savaşkü seçim havasının kızışması içinde kazanılacak tahmini milletvekili adresini, PTT memurlarının da lar, "Bizim belediye olarak yapasayısını 7O8O'e kadar çıkaranlar olmuştu. 1968 senato seçimlerinyardımıyla, 1,5 saatlik bir aramabileceğimiz tek işlem, böyle yaden sonra MKYK'da parti oylarının tıkandığı anlamına gelen sözdan sonra bulabildik. Firmanın sadışı bir işlemin yapıldığını orler etmişti, oylar yüzdesi bir artış gösterdiği halde. Aybar, bu işçilerini çayları boşaltılıp, taya çıkanp, savcılığa iletmek "tıkanıklıgı" açma çareleri arayışı içinde görünüyordu. "geçici" olarak kendilerine amolabilir" dedi. balaj malzemesi olarak kullanSÜREC1EK TSE ve Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin ifadelerinden sonra, kendisine başvurduğumuz firma sahiplerinden Burhan Ka(Baştarafı 1. Sayfada) ran geç geldi. Çok ciddi aramatim Askeri Savcılığı, gıyabi tuedilen yemek ve içkilerin isimlesap ise, yasal bir iş yaptığını ilelar yaptık. Ama buna karşın CeSalim Erel'in soru önergesi tuklama kararının kalkttğı gün, rini, miktarlannı acıklar mısımz? ri sürdü. Kasap şöyle konuştu: vahiroğlu'nun bizden önce davşöyle: 4 ayrı uyuşturucu davası daha "Akfa'nın üç, Karcay ve Oku4) Siyasi iktidannızın ve poliranıp kaçtığını saptadık" şeklin"1) 5 Ağustos 1986 Pazartesi bulunduğunu ve dosyalarda ifatikanızın ana hedeflerinden olan muş'un birer ve ÇayKur'un da de yanıtladılar. gecesi İstanbul Yıldız Sarayı'nda desinin bul'inmadığını ileri sürebacasız sanayi birimlerinden, ge 5 tür çayını alıp harmanlıyoruz. Türk Kadınını Tanıtma ve Güçrek yeniden yakalama kararı çıAskeri Yargıtay Daireler Kurunelevlerini, randevuevlerini, ku Kullandığımız ÇayKur caylan lendirme Vakfı tarafından dükarttı. Bu karann bütün illere ve lu'nun 10 kilo eroin ile yakalamarhaneleri dolduran çaresiz in arasında Kamelya, Rize Turist, zenlenen baloya 100 kişisi protobu arada haziran ayı içinde İsnan Hikmet Uzun, Kmin Aydın sanlara, intiharı mutlu bir son Altınbaş. Çay Çiçeği ve Tomurkol davetlisi olmak uzere Istantanbul Emniyet Müdürlüğü'ne Yağcıoğlu, Mehmel Sağlam, olarak kabul eden ekonomi kur euk var. Aynca, ÇayKur'un şimbul'un seçkin simalarından 800 de bildirildiği belirtildi. Cumhur Yakut, Enver Sağırdağ, banlarına, ödeyemediği vergi di adını açıklayamayacağım ve kişinin katıldığını, basın organGeçen gunlerde Cevahiroğlu'Aziz Cantürk, Mehmet Nadir borcu için ayakkabısı haczedilen hiç satıhtmayan bir çayını da kullarından öğreniyoruz. Türk işçi nun yeniden yurtdışına kaçtığıDurnıaz. Sedat Doğan ve Musa vergi mükelleflerine, işçiye, çift lanıyoruz." ve memuruna, emeklilere odenen nın öğrenilmesi üzerine İstanbul Yılmazkaya hakkında verilen çiye, memura, emekliye, dul ve a>lık ortalama ücretin 3040 bin Günde 5 ton çay sattıklarını Emniyet Mudürlüğu yetkilileri mahkumıyet kararını geçen günyetime velhasıl 50 milyon Türk ileri süren Kasap, durumu belelira civannda olduğu bir donemsorularımızı "Bize yakalama kalerde onayladığı belirtildi. milletine fatura edilenler arasın diyeye bildirip bildirmediklerini de 100 bin lira ödeyerek böyle bir da bulunan bu balonun maliye sorduğumuzda ise, "Neden bilbaloya katılan ve "hasbahçenin gülleri' olarak tanımlanan, bu ti kaç liradır? direcekmisim?" dedi. Kendisine, güzide davetlilerin isimlerini çayını kullandıklan firmaların 5) Demokrasiyi, Atatürk ilke açıklar mısımz? isimlerini de ambalaj üstüne yazve inkılaplannı, vazgeçilmez bir Davetliler içinde ortadireğe ması gerektiğini söylediğimizde düstur olarak kabul eden devleCanımız oğlumuz, kardeşimiz, kayınbiraderimiz, mensup vatandaş da var mıdır? ise, şu tepkiyi gösterdi: timizin en büyüğü Sayın CumFrankfurt Universitesi Sosyal llişkiler Fakültesi son sınıf 2) Balonun organizatorü olan hurbaskanımız Kenan Evren ile "Çaylarını kullandığım firmaöğrencisi sayın eşiniz, devlet sorumluluğu yaptığınız haftalık mutad top ların isimlerini kutu üzerine naile hiçbir ilgisi bulunmadığı hallantılar gundeminde, devletin sıl yazanm? Ya aleyhimde dava de yaptığı açıklamada, "Sokaga politikası bakımından size göre açarlarsa? Düşünebiliyor muterk edilen 18 yaşından küçük çok önemli olan ve bir kısım çı sun? Adam kalkar, benim adımı genç kızlanmıza sahip çıkacakareı, vurguncu ve millefin kanı kullanıyor der. Ne de olsa onlagız" demektedir. nı sömürenler için 'millete nn rakibiyim. Onlardan daha Siyasi iktidarınız döneminde rağmen' yapılan bu gibi saray eğçok çay satıyonım. Öyle şey olsokağa terk edilen çocukların lencelerinin müzakereleri de bumaz." bulunduğunu kabul ediyor mukaybettik. Cenazesi 9 Ağustos 1986 günü (bugün) Hacı lunmakta mıdır? Gıda Sanayi Ticaret Ltd. Şirsunuz? Boyle bir iddia gerçek ise, Bayram Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip bu çok vahim sorunun muhataSayın • Cumhurbaşkanımızın keti'nin piyasaya sürduğü BoğaKarşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. ziçi Çamlıca caylarının bir özelbı devlet midir veya Sayın Semdeğerli önerileri doğrultusunda liği de, diğerlerinden daha ucura Özal mıdır? mı boyle olaylara Türk milleti D E P R E M AİLESİ za 200 liraya saıılması. 3) Söz konusu baloda iddia muhatap olmaktadır?" işçi stntfı öncülüğü: TİP'te ilk uyuşmazlıklar, 1964 1. Kongre'den önce parti programı hazırlama çalışmalannda "işçi sımfı öncülüğü" konusunda çıktı. Kimi arkadaşlar, işçi sınıfmın değil, orta katmaniarın devrimci harekete öncülük ettiklerini öne sürüyorlardı. Biz ise aksi göruşteydik. Korsan çaycılar Hasbahçe'nin gülleri AQ BİR OLUM NAMIK KEMAL DEPREM'İ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle