28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 9 AĞUSTOS 1986 KÜLTÜRYAŞAM HATVANLAR İSMAtL GÜLGEÇ CUMHURİYET/5 Kııtsal mekânda bir başkalchrı İeanClaude Gallotta'nın sahnelediği Mammame" balesi, dans, müzik, mim ve tiyatro karışımı bir gösteri. Gallotta, Papalar Sarayı'ndaki gösteride, izleyicilerinin uyuyup kalmasına hiç razı değil. En azından şöyle bir silkelemek, dürtmek istiyor izleyiciyi. MEHMET BASUTÇU AVİGNO.N Dans başladı. Sahnenin ortasına fırlayan bir çifti izliyoruz. O da ne? Adam küttedek düştü. Üç erkek daha yığılıverdi yere onun ardından. Ne olmuş bu adamlara? Fenalık mı geçiriyorlar, yoksa ayakları mı kaydı? Belki de bitkinlikten uzanıverdiler oracığa. Ya da, bir aşk oyunu oynuyorlar... Hayır, "Mammame"Ier karanlık bir yazgının kurbanı olmuş. Anımsamadıkları bir savaştan sonra, "Arkadine" çölünde bulmuşlar kendilerini. Bellekleri tümden yitrniş. Duş kurmalan olanaksız artık... Ve dans ediyorlar. Çevrelerini, diğer insanlan ve kendilerini, bedenlerini yeniden algılayabilmek için, kısacası, yaşamı yeniden keşfetmek, var oluşlannı yüceltmek için... Grenoble kentinde çahşmalarını sürdüren koregraf JeanClaude Gallotta, Avignon'da Papalar Sarayı'nın sık sık konuğu oluyor. Bu kez, iki bölümden oluşan ve tumu iki buçuk saat süren "Mammame" balesiyle önümüzde. Dans, müzik, mim ve bir oranda da tiyatro karışımı bir gösteri bu. Sayısal yöntemle (sistem numerik) banda alınmış özgün müziği, yaratıcılan sahnede tekrar karıştırarak seslere, ezgilere dönüştürmekteler. Zaman zaman, piyanonun başına geçiyorlar... Klasik müzik parçalanndan da yararlanrruşlar. Birinci bölümün sonlarına doğru kulaklanmızı okşayan melankolik ezgiler Erik Satie'nin bestelerinden derlenmiş ya da muziğinden esinlenmiş, kuşku yok... Dördu kadın, beşi erkek, dokuz dans sanatçısının canlandırdığt "Mammame"ler, geniş sahnenin bir ucundan öbür ucuna büyük bir kıvraklıkla ya da ince bir ağırbaşlıhkla devinirlerken, aranışları, meraklı gozleri, şaşkın mimikleri, gülen dudaklan, üzgün yüzleri, sevinçle çırpınan elleri ve yorgun bedenleriyle, gerçek bir heyecanı iletebilen sıcak bir yaşam mozayiğini oluşturmaktalar. Gallotta, başanh bir koregraf olmanın ötesinde, düş dünyası zengin, yetenekli bir tiyatro yonetmeni aynı zamanda. "Mammame"lerin davranışları, içten hareketleri hem gülünç ve zarif hem de dramatik ve kışkırtıcı olabiliyor. başkaldırma, romantizm, gerçeküstücülük, sanatını parçalamak, üzerine tükiirmek ya da saygınlığa eriştirme isteği, giinliik bir olayı evrensel olanla kanştırmak, alay etmek, yaşamınla kumar oynamak, belden aşağı fıkralar anlatmak, azizierden söz etmek, acımasız olmak, saf ve temiz olmak, soru sormak, yanıt vermek... İşte bütün bunların kanşımı duşsel olan, kısacası, bir koregrafi yapmak." Ve, bütün bunların yarunda, GaJlotta, Hıristiyanlığın kutsallığını bir zamanlar barındırmış olan o sarayın avlusunda, bir sanatçının Fransa'da gerçekten özgür olduğunu gözler önune seriveriyor: Bu kez, "Mammame"lerin beş erkek oyuncusu, çok yönlu aranışlarının şiirselliğini sahneledikleri yorucu bir bale gösterisinden sonra duş almaya giden dansörlerin gerçekliği içinde, gayet olağan görünen bir davranışla anadan doğma soyunuveriyorlar. Kadınları da çıplak gormeyi dileyenler başka gösterilere gitsinler. Kadınlar soyunmayacaklar... Ve bu beş oyuncu, binlerce izleyicinin, bir bölümü kuşkusuz dostça olmayan bakışlarından rahatsız olmuşcasına, doğallıktan utangaçlığa kayan bir davranışla, erkeklik uzuvlarını bacak aralarına sıkıştırarak arkalarını dönüp uzaklaşırken, izleyicilerin büyük çoğunluğunu, yine hoşgorülu ve içten kahkahalarla güldürecekler... Bu kez ne demeli? Bizim arkadaş iyiden iyiye umutsur "Sultanahmet'ten vazgeçtim, hiç olmazsa Bağdat Köşkü'nde Gıilnihal'i piyanodan dinleyebilsek" diyor. Her zamanme"lerin giderek insanlıklannı ve sevgi kavramını yeniden keşfetmelerini anlatan o içten sıcak bölümler, Manş Denizi kıyısındaki sevimli bir köyün, Etratat'ın, dalgalı koyu mavi doğal dekorunda, sahnedeki gösterinin getiremeyeceği çağrışımlan da beyazperdeşe taşıyıvermiş... Kiiçüklerin protestosu Papalar Sarayı'ndaki "Mammame"nin bitimine dönelim. Saat gecenin biri olmak üzere. Geniş meydanda kalın ve uzun bir insan kordonu oluşmuş. Yere yan yana uzanmış insan halkalarından oluşan upuzun bir kordon. Ancak Avignon'da rastlanacak türden, sessiz, ama etkili bir gösteri bu. Genci yaşlısı, kadını erkeği, yüzlerce insan, kuçük bale gruplanna yapılan devlet yardımının yeni hükümet tarafından durdurulmasını protesto ediyor: "Büyük topluluklar yanında küçükler de yaşayabilmeli. Ölmek istemiyoruz" cumlelerini yazdıkları kâğıtları, uzandıkları yerde göğüslerinin üzerine koyarak, Gallotta'yı alkışlamaktan avuçlarr kızarmış baleseverlerin dikkatini acı bir gerçek üzerine 40. Avignon ŞenliğVnde kışkırtıcı bir bale gösterisi KIM KIME DUM DUMA BEHiç AK Sarayda pantolonlar aşağı Evet, JeanClaude Gallottanın saplantıları son iki yıl içinde daha da bilenmiş. Kışkırtıcılık yapmaktan iyice hoşlanır olmuş. tzleyicilerini en azından şöyle bir silkelemek, dürtmek istiyor. Uyuyup kalmalanna hiç razı değil. 1984 yazında, yine Papalar Sarayı'nın iç avlusunda sahnelediği yapıtı, "Ulysse 84"ün PİKNİK PtYALE MADRA INSAMI /VLITUJ EDECEX o Ş 6ÜNE5İN Rİ.RLAMASIII.. MESELA: GÜNEŞl'N B4J2LAMASIII. YAŞAMI YENtDENKEŞFETMEK '' \iammame"ler,anımsamadıklan bir savaştan sonra belleklerini yitirmişler. Düs kurmalan olanaksız. Yasamı yeniden keşfetmek, bedenlerini yeniden algılayabilmek için dans ediyorlar. bir yerinde, dansörlerden biri pantolonunu indirip çıplak poposunu seyircilere dönmüş. Papalann eski kutsal mekânında olmamıza karşın, bu davranışı kahkahalarla karşılanmıştı. Bu olaycık sonunda, şu satırlan yazmaktan kendimizi alamamıştık: "Paris'te çalışan bir mühendis arkadaşın, az çok kışkırtıcı, biraz da ukala bir tonda söyledikleri geliyor aklımıza: 'Ne zaman Sultanahmet Camii'nde org konseri verilecek, o zaman Türkiye1 de çok şey degişecek...' (Cumhuriyet, 11 Âgustos 1984)." Ne yalan söyleyelim, o zaman, Türkiye'de demokrasinin geleceği ve sanat alanındaki özgürlükler konularında bizim arkadaşın oldukça karamsar olduğunu sanıyorduk. Ancak, son aylardakı gelişmeler, giderek varlığı guçlenen sansür kurumu, dinsel inanç ve görüşlerin devlet işlerinden sanata dek değişik alanlarda etkisini arttırması, bizim iyimserliğimizi her geçen gün biraz daha baltalıyor... ki ciddiliğini bir kenara bırakmak zorunda kalmış o da... Beyazperde uyarlaması "Mammame"yi Avignon'da izleme olanağı bulamayanlar, Raoul Ruiz'in kamerasından bakabilirler bu baleye. Ruiz, geçen yıl Grenoble'da sahnelenen "Arkadine Çolü" adlı ilk bölumü filme alırken, değişik dekorlar icinde yepyeni bir dünya yaratmış. Yönetmenin gözü hızla deviniyor: Bazen düz renkli panolardan oluşan yalın dekorların üstünden bakarak dansörleri eziyor, Biraz sonra yere inivermiş, bacaklannın altından bakıyor sanatçılara, onları devleştiriyor... Raoul Ruiz, sahnede izlediğimiz balenin bütünlüğünü, hem mekân içindeki, hem de figüratif anlamdaki bütünlüğünü kırarak, yapıtı parçalara bolüverrniş. Her parçaya, yani dans eden çifte, ayn ayn, dikkat ve ilgiyle yaklaşan sevecen kamera, baleyi bireyselleştiriyor. Belleklerini yitirmiş, düş bile göremeyen "Mammayönlendiriyorlar. Sessizce, meydandaki insanlann akışına engel olmayan saygılı bir biçimde, öyle uzanmışlar kaldınm taşlarına... Biraz ötede, "Festival OfFta sunulan iki yüz kırk dört oyunun broşürlerini dağıtan, hareketlerinden, konuşmalarından, mimiklerinden damla damla insan sevgisi akan güleryüzlu tiyatro tutkunları var yine. Sanki yaşamlarını olduğu gibi tiyatroya adamışlar. Umutları sonsuz, tutkulannın ateşini körükleyip kat kat ter döküyorlar. Oyunlannı kendileri yazmışlar, dekorlarını kendileri çatmışlar, tanıtıcı kâğıılan kendileri dağıtıyorlar. Elinize doğru hafifçe, içten bir heyecan eşliğinde uzatılan bu kâğıt parçaları büyudükçe buyüyor, kat kat değerleniyor. Atamıyorsunuz o kâğıt parçasını yere... "Festival Off", şenlik içinde ayn bir şenlik. bambaşka bir dünya... Ne yazık ki, ilginizi çeken, gonlunüzü çelen bütün oyunları izlemeye zaman yok. fflZLI GAZETECİ NECDET ŞEN MIIUM ŞOYLE 61(2 ÖCGUTLENME OZSÜPLUSU SELSE . PEMOKRA6I IYICE YERLEŞ5E 1^1 11+2 KALK56.. NESKEL KOŞuLLAR OLUŞSA lC KIVAMtüA SELS£ BlR 6OSY4LIST «IKT» AMA REVIZYONifST OLMÜSA ... 6EJİCAA.M.A' zıY8AB'iA U Z L A Ş S A KA7JLIMI ..'UALKfM* BİL('NÇL£W5£ MÜCA0ELE5İ 4MÛ . . BiçiN\ Ş Biraz ahlak, biraz kuram tlk kez Avignon'da sunulan ikinci bölum, "Öksuren ÇocukJar" ara başlığını taşımakta. Gallotta bizi alıp, "Mammame"lerin ilk bölumünü oynayan sanatçılann, alkışlann bitıminde döndükleri sahne gerisindeki yaşamlarına, gerçekten düşe doğru hızla kayan bir yaratıcı çizgi eşliğinde götüniyor. Duşsel olan nedir sorusuna ise şu yanıtı vermiş: "Uydurma, beyecan, özyaşamdan parçalar. kışkırtıcılık, alaycılık, biraz ahlak, biraz kuram, lirizm, uyanık göriilen düş. ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACl Hapisteki Yazarlar Komitesi'nin açıklaması KKTCde sempozyum Dünya hapishanelerinde beş yüz yazar yatıyor Kültür Senisi Uluslararası PEN'in Hapisteki Yazarlar Komitesi, yeni yayımladığı bildirisinde, Vietnamh, Kübalı ve Kenyah üç yazann hapiste bulunduğunu duyurdu. Hapiste olan yazarlar, Vietnamh şair Nguyen Çi Thien, Kubalı yazar Ariel Hidalgo ve Kenyah tarihçi Maina wa Kinyatti. Hapisteki Yazarlar Komitesi'nin verdiği bilgiye göre, 1979'dan bu yana Haiphong kentinde hapis yatmakta olan yımlanan Vietnamlı şair Nguyen Çi Thien, bugüne dek mahkeme önüne çıkarılmadı. Sanatçı, Batıda ya müdahaleci ktiltürün etkisinde9 İZZET RIZA YALIN LEFKOŞE kuze\ kıbrib Turk Cumhuri>etı'nin başkentı Lefkoşe'de. kısa adı GÜSAD olan Guzelyuri Sanat Derneği'nce duzenlenen "Kimlik Arajışında kullurel ve Sanalsal (.elişimin Önemi" konulu sempozyum suru\or. Sempozyumun uçuncu gununde bir konuşma vapan yonetmenya7ar Vılmaz Ona>, Kıbrıs Turk loplumunun kimlık arayışında uluiallığm on plana çıktığını belirterek, "Bölgesel bir kimlik ya da sıfırdan bir kimlik varalmak artık soz konusu otamaz. Folklor bir kaynaklır, gerçek halk \aratisi olan yanlarının saplanması, korunması, değişim geçiren yanlarının i>f i>i helirlenmesi gerekir" dedi Yılnıa/ Ona> konuşmaiinda, ulusal kimliği kesin çizgılerı ıle a\ırmanın vanlış olacağına değınerek. ulusallığın ayırıcı değil. birleşlirici olduğunu vurguladı. Onay, konu^mabinı so\le surdurdu: "Hatkın ulusal karakteri ile kimliği >a>anı hiciminin degişmertine baglı olarak de£İ>ehilir. Ba/ı >e>lcr yaşam biçiminin degişmesiy le ulusal karakter o/elliğini > itirir. bazılan ise ulusal karakter biçimine donu>ur." Sempozyunıda, 'kimlik arayışında Nanaltn toplumsallaşması" konusunda da GUSAD Başkan Yardımcısı İlk<>oy Aslım bir bıldirı sundu. Aslım, Kıbns"ın kulturel anlamda müdahaleci ulkelerin kulıurlennın elkısı altında kaldıgını belırterek. bu >uzden duşunce bıçımlerıvlc dunyaya baki< acılarının bağımlı kılıııdığını ve yai .ı 'ilaştınldığını sovledı. Aslım, "Kıbrıs'la 1963 yılına kadar orgullu. kurumlaşmış sanalsal yapılaşma oluşamadL Genek anlamda onem laşıyan etkinlikler, anrak 1980'de kurıılan Irfk.»^ Belediye Iiyalrosu *c I977'de kurulan HASDtK'in o/tun kullur ve sanal ara>lırmalarııla )<ervfkleşebildi" dcdı UKALA AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAI* z rj. ı | U t Diskolarda, gece kulüplerinde ve MJlSKOiara nail oteUerde kullamlmak uzere yeni bir 'işık hahsı"geliştirildi. Optik ozellikler taşıyan ve cam elyafından yapılan "hah", göz kamastmcı bir ışık etkisi yaratıyor. "Siloptik" adı verilen hah, duzenlenecek bir programlamaya göre, durmadan değişen soluk veparlak renkler yansıtabiliyor ve titrek bir efekt yaratıyor. Çiçekler" adlı şiir kitabı dolayısıyla tutuklandı. Vietnamh yetkililer, şairi "genel güvenliğe zarar veren eylemlerde bulunan inatçı karşıdevrimci unsurlar"ın gözaltında tutulmasına izin veren bir yasaya dayanarak hapiste tutuyorlar. Kübalı politika yazarı Ariel Hidalgo'nun ise, Kuba devriminin Marx ve Engels'le pek bir ilgisi olmadığını savunduğu belirtiliyor. Hidalgo, "sözlü ya da yazılı propaganda yaparak toplum düzenine, uluslararası dayanışmaya ve sosyalist devlete karşı çıktığı" gerekçesiyle sekiz yıl hapis cezasına çarptırılmış bulunuyor. Hidalgo, 1984'ten bu yana kimseyle göruştürulmuyor. Kenya'daki Kenyatta Üniversitesi tarih öğretmeni Maina wa Kinyatti de Mau Mau hareketi üzerine çeşitli yapıtların yazarı. Nairobi hapishanesinde altı yıllık hapis cezasını çekmekte olan tarihçinin "porno yayınlar" bulundurduğu gerekçesiyle yargılandığı ileri surüluyor. Uluslararası PEN'in Hapisteki Yazarlar Komitesi'nin bildirisinde, şu sıra dunyada 500 kadar romancı, şair ve yazann kitapları dolayısıyla hapiste, çalışma kampında ya da psikiyatri kliniğinde olduğu, kimilerinin de "ortadan kayboldugu" vurgulanıyor. Komitenin bildirisinde, Güney Afrikalı yazar Nadine Gordimer'ın 1975'te Durban kentindeki bir konferansta söylediği şu sözlere yer veriîiyor: "Bir yazann yapabilecegi tek şey, gerçegi kendi gordügü gibi yazmaya devam etmekıir." "Cehennemden TARIHTE BUGUN MLMTAZ ARIKAS BİR GECEDE ÛNE KAMJŞTUf 1936 1919"PA BU6ÜN, İ7ALYAN OPEBA SESTEOSİ LEONCAyALLO (RUCCİE&O L£DNKAVAUO\ 61 PA ÖLPÜ. LEOUCAI/ALLO, OPEISADA ISTSPİĞİ ÜNE, SAY/SI SEK/Zi gULAU YAPlTLAR/NDAfJ XALNIZCA BifZİYLE ULAŞMtŞT/. UEM DE S/g SECEPEİ * I PAGUACCt* (PALYAÇOLA£) APU İKi PE&PEÜK OPERASt İLK OYA/AA/P/Ğ/ SECE, LEONCAVALLO, KtfZANPIĞı 8AŞAISIYLA MÜZİK TAKİHİMPE YERİMi ALMIŞTI. YÜ/STTAŞ/ glR. SAŞKA OPERA BESTEC/Si MASCAGMl İLE BıRÜKTE "VEJ&SMO"(OPE&A"" GERÇElcÇlLJtC^ AKIMINI BAÇLATAM LEONCAyALLÛ' KJUN ZAMANIMI2A ULAŞAgİLEM BAŞKA B/£ YAPtTl YOZTU&. Sağda, "/ Paşliacci *nin baçro/iinde o y / ' v>ayan büyük. tenor Çaruso 'nun ıkJ pozu. / / 50 YIL ONCE CUMHURİYET İhracaatın murakabesi Ankara 8 (Telefonla) tktisat Vekaleünde ticaretle tağşişin meni ve ihracaatın murakabesi hakkmdaki kanunun tatbikatma başlanılmıştır. Bu kanun, ihracaat tacirterini ruhsatname almağa mecbur tuttuğundan tacirier, ticaret odalan vasııasıle ruhsatnamelerini göndermeğe başlamışlardır. Vekalet bunları tetkık edecek ve kanunun tayin ettiği 6 ay müddet içinde şeraitı haiz olanlara ihracaat taciri vesikası verecektir. Bu vesikayı alamayaniar ikinci teşrinden ittbaren ihracaat tacirliği yapamayacakiardtr. 9 Ağustos 1936 1936198C Ankara 8 (an.) Dun tnönu yelken uçuşu kampında Rusyadan dönen muallim muavinlerinden Tevfik Aytan bir PS.2 planoru ıle 7 saat 35 dakıka havada kalarak Vecihinin geçen hafta tesıs etmıs olduğu 5 saat 45 dakikalık rekoru kırmıştır. Yeni planör rekoru hmir Telefon Şirketi Ankara 8 (Telefonla) tzmir Telefon Şirketinin satın alınması ve şirket mümessillerile Nafıa arasmda yapılan müzakereler bitmış, hazırlanan satış mukavelesi tasdik için Vekiller Heyetine verilınifiir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle