19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Gerçi Kuvayı Milliye'nin asker kanadında yer alan 57. Tümen Komutanı Albay Şefik (Aker) Bey de "...(Kuvayı Milliye) Müdafaai Memleket yolunda cereyan etmiştir. Bu efalin (eylemlerin) kanunsuzluğu âşikar idi (apaçıktı); fakat meşru idi. Çünkü mücadelenin kanun haricinde olmast zaruri idi" diyerek haklı bir savunma yapmaktadır. ATATÜRKÜN VERDİĞİ ÖNEM Ataturk de ulusal bağımsızlığın kurtanlmasının ilk aşamasında, Kuvayı Milliye'nin önemini kavradığı içindir ki, bu güçlere her türlü desteği sağlamayı zorunlu görmüştü. ömeğin 20 Haziran 1919'da Kuvayı Milliye'nin haberteşmelerini engellemek için emir veren Posta ve Telgraf Genel Müdürü Refik Halit'i (Karay), Harbiye Nazırhğı aracılığıyla protesto ederken, kullandığı bir tümcede, düşüncelerini şöyle dile getiriyordu: "Aydın vilayetinin boşaltılmasında tek etken olan ulusun sesini boğmaktan ve \'atanın yaşam ve bağımsızlığına karşı birleşen kamuoyunu söndürmekten başka şeye yönelik olamayacak olan böyle bir caniyane girişimin daha sonra getireceği büyük sorumluluğun düşünülememesi ve akıl edilememesi uzüntüye neden olmuştur!' Aynca Alaşehir Kongresi sırasında, Atatürk'ün bu kongreye gönderdiği kutlama telgrafı da doğu ve batıda ayn ayrı gelişen iki hareketin sıkı bir işbirliğine gitmesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Ataturk, telgrafında, ".. Alaşehir'deki toplantı, butun doğu vilayetleri halkı üzerinde pek samimi bir etki uyandırmaktadır. Esasen tzmir için kalbi kan ağlayan bura halkı, bu girişime bütün ruh ve varlığıyla taraftardır" demekle, kongreye olan ilgisini göstermek istemiştir. Alaşehir Kongresi, Batı Anadolu^u örgutlemek bakımından önemli bir gorev yapmıştır. Örneğin, Kuvayı Milliyecilerin insan gücünü arttırabilmek için ki bu sayı zamanla 15.000'i aşmıştır çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Bunlann başında savaşçılara maaş verilmesi, savaşılmadığı zamanlarda nöbetleşe cephelere gidilmesi, şehit ve yaralıların ailelerine parasal yardım yapılması gelmektedir. Nöbetleşe askere alma yöntemi özellikle ürün zamanlannda uygulanarak, üretimde meydana gelebilecek düşüşlerin azaltılması amaçlanmıştır. Askere gitmek istemeyenlerden ahnan ve 50 ile 200 lira arasında değişen bedeller de Kuvayı Milliye'nin maddi kaynakJarını arttırmıştır. Kongre, Alaşehir'de yedi kişüik bir Heyeti Merkeziye, Denizli ve Nazilli'de de birer Heyeti Milliye kurulmasına karar vermiştir. Daha sonra hazırlanan bir yönetmelikle görevleri belirlenen ve adına da "Müdürler Encümeni" (Müdürler Kurulu) denilen kurul ise, yetki ve görevleri bakımından Heyeti Temsiliye'yi andırmaktadır. Dört kişüik bu kurulun üyeIerinden üçü Heyeti Merkeziye ve biri de dışarıdan seçilmiştir. Yine Alaşehir Kongresi'nde alınan bir kararla cephe işlerini yürütmek üzere, Ayvalık, Soma ve Akhisar'da birer Menzil Müfettişliği kurulacaktı. Bu müfettişler kendi cephelerinin en büyük yetkilisi olup eşraftan seçilmesi uygun görülmüştü. Cepheden kaçanlann ise, cephe komutanlarınca cezalandırılması, savaşçılann cephe gerisinde silahsız dolaşmalan gibi ilk'eler benimsenmişti. Cephe komutanlannın seçim yoluyla atanmalan da yine Batı Anadolu'ya ozgü bir kural olarak devam etmiştir. Buralann başka bir farklı yanı da işgal konusunda yalnızca Yunanlılara karşı olmasıdır. Kongre geçici bir işgali Yunanlıların dışında bir devlet olması koşuluyla tanımak eğiümindedir. Ömeğin, bu geçici işgalci devletin Ingiltere, Amerika, Fran&a hatta İtalya'mn olması halinde ses çıkarılmayacağı anlaşılmaktadır. Gerçi İngiltere'nin Yunan yandaşlığı hatta General Milne'nin çok kesin bir Yunan yandaşı olması, Kuvayı Milliyecilerin daha çok Amerika ve Fransa'ya eğilim göstermelerine neden olmuştur. (Yazık ki bu tutum Sıvas Kongresi'nde Amerikan mandasını şiddetle savunan ve bu kongrede de Kuvayı Milliye'nin Genel Komutanı seçilen emekli albay Kara Vasıf Bey'in tutumu bu eğilime örnek gösterilebilir). Kısaca söylemek gerekirse, Alaşehir Kongresi, Birinci TBMM açılıncaya kadar başarılı bir direniş gösteren Kuvayı Milliye'nin idari, mali, askeri bakımdan örgütlenmesinde ve Batı Anadolu'daki ulusal güçlerin birleştirilmesinde önemli bir etken olmu$tur. ATATÜRK'ÜN ANLAYIŞI Alaşehir Kongresi'nin sona erdiği gün olan 25 Ağustos 1919'dan bugtine kadar tam 67 yıl geçtiği halde, bu konuda tarih kitaplanmızda bilgi bulunmayışmı hangi haklı gerekçe ile açıklayabiüriz? Atatürk'ün Büyük Söylev'inde bu konuda fazla bir bilgi vermeyişi, kongreyi yeterince önemsemediğinden değil, Mustafa Necati Bey'e de belirttiği gibi, "...Kuvayı Milliye ve Hareketi Milliye cepheleri tarihinin oralarda bulunan arkadaşlar tarafından yanlmasının" uygun olacağını düşünmesinden ileri gelmektedir. Bu davramş, Atatürk'ün tarihi yapanlara bağlı kalarak yazmak ilkesine de uygun düşmektedir. Eğer tersi olsaydı, Ataturk kendi döneminde Batı Anadolu'da bu örgütlenmeleri yürüten Kuvayı Milliyecilerle sıkı bir işbirliği etmezdi, onlara görev ve yetki vermezdi. Oysa Birinci Meclis'e hemen tümü bu insanlardan oluşan 40 milletvekili katılmıştır ve Atatürk'ün en yakınında yer almışlardır. Alaşehir Kongresi'nin 67. yıldönümünde, başta en büyük Kuvayı Milliyeci Ataturk olmak üzere, bu kongreye katküarı olanları saygıyla anmanın bu 30 Ağustos utkusu günlerinde bir yurtseverlik görevi olduğu kanısındayım. 28 AĞUSTOS 1986 Alaşehir Kongresi Alaşehir Kongresi'nin sivil bürokrat ve eşrafın öncülüğünde ve etkinliğinde toplanmış olması dikkate değer yanlarından biridir. Kongre, bu durumu ile Doğu Anadolu'da gelişen örgütlenmeden farklılık taşımaktadır. Alaşehir eşrafından Mustafa Bey'in salonunda ve eski Balıkesir mutasarrıfı Hacim Muhiddin (Çarıklı) Bey'in başkanlığmda 16 ağustos günü toplanan kongrede, Batı Anadolu'daki Yunan ilerlemesine karşı alınacak önlemler üzerinde durularak idari, mali, askeri örgütlenmelerde izlenecek yöntemlere açıklık getirilmesine çalışılmıştır. PENCERE Sanki Hiç Yaşamamışız Gibi Önceleri, iktidarın kaynağı, halk değil, Tannydı. Siyasal iktidarın genel oy hakkına dayanan seçimle saptanması uygarlığın bir aşamasmda gerçekleştı. Batı, bu aşamaya dinbilim hesaplaşmasıru yaparak ve sanayi devriminı gerçekleştirerek ulaştı. Türkiye'de olayın kökü 19'uncu yüzyıla dayanır. İkinci Abdülhamit'le Mithat Paşa arasındaki kavganın özü nedir? Mithat Paşa, anayasa. parlamento ve seçim diyordu. Abdülhamit, bu yüzden Mithat Paşa'yı boğdurmuştur Abdülhamit'i savunmak, gücünü gökten alan müstebit sultanın dünya görüşüne bağlanmak demektir ki, gunümüzde Abdülhamrtçiliğin hortlaması şaşılası bir iştir. Ne var kı, seçimi, toplumsal gerçeğinden soyutlayıp bıçimselleştirmek de çağdaş mantığa yakışmaz. "Olmazsa olmaz" koşulları bulunmayan bir seçimin değerini abartmak neye yarar? Fikir özgürlüğünü ve sol partileri yasakladıktan sonra yapılacak bir seçime demokratik diyebilir miyiz? * Kaldı ki, fikir özgürlüğü yasal guvenceye bağlanmış bir toplumda bile seçimlerin sonuçlan incelenmeye değer. Çünkü toplumda ekonomik iktidar büyük sermayenin elindeyse, iletişim araçları ve para gücü bir avuç holdingçinin tekelindeyse, emekten yana partilerin halka ulaşmaları güçleşiyor. Çağımızın karmaşık toplumurtda on binlerce köye, kasabaya ve kente serpilmiş insanları örgutlemek ve yönlendirmek kolay iş değildir. Bugün Türkiye'de ara seçim hangi koşullar altında yapılıyor? Devletin TFfTsi 12 Eylül askeri müdahalesinin iktidara oturttuğu ANAP: ın elindedir. Dış ve iç sermaye ortaklığı, ara seçimlerde ANAP'ı kazandırmak için seferber olmuştur. Gazeteler, büyük holdinglerin ANAP için kesenin ağzını açtığını yazıyorlar. Fikir özgürlüğünden yoksun Türkiye'de ANAP yöneticileri sık sık yineliyorlar: İstikrar istiyorsanız bize oy verin!." . Ne demektir bu? Ülkede ekonomik iktidarı elinde tutan sermaye gücü apaçık tehdit savuruyor: ANAP'a oy vermezseniz, bizi destekleyen dış sermaye, iktidara geçecek sosyal demokrat partiye kredi açmaz, borç vermez, istikrar bozulur. Daha önce bu denendi? Ne oldu? Akaryakıt bunalımı başladı; yağ kuyruklan uzadı, traktöre mazot, otomobile benzin bulunamadı; ekonomik kargasa anarşiyi körükledi; ardından asker yönetime el koydu. ANAP'a oy vermezseniz yine böyle olur. Doö/uluk payı var mı? Yok diyemeyiz. Bu formül, bir Güney Amerika modelidir; emperyalizmin şablonudur; genel seçimlerin tehdit altında yapılması, halkın özgür seçim eğiliminin boğulması planıdır. Büyük sermaye üfler, esnaf ve köylü arasında fısıl fısıl konuşulur ve sandığa gıdenler oylarını "ehveni şer"e verirler. Emperyalizm bu alanlarda çok deneyimlidir ve halk uyanışlarını baltalamak yolunda kimi ülkelerin ordularını kullanmakta büyük ustalık kazanmıştır. • MUSTAFA ALBAYRAK ODTÜ Tarih Bölümü İzmir'in haksız yere işgali sonrası Batı Anadolu'da başlayan Yunan saldırılan karşısında, Türk tarihinde örneğine az rastlanan bir toplu direnme hareketine tanık olmaktayız ki, buna o ' günlerin deyimiyle Kuvayı Milli ye (Ulusal Güçler) adı verilmişti. Kurtuluş Savaşımızın en uzun ve yoğun çarpışmalarının yapıldığı Batı Anadolu bölgesinde or• taya çıkan ve gelişen bu başarılı direniş, tarihimiz açısından büyük önem taşımaktadır. En başta şunu söylemek gerekir ki. Batı Cephesi kuruluncaya kadar (24/25 Haziran 1920), Baü Anadolu'da Kuvayı Milliye direnmeseydi, işgalci Yunan ordusunun Anadolu içlerine doğru ilerleyişini önlemek ve daha sonra da Anadolu'dan atmak kuşkusuz daha güç olurdu. Bu önemli noktayı göz önüne almaksızın ne Kuvayı Milliye'nin önemini ve ne de batıdaki sivil örgütlenmenin niteliğini anlamak olanağı vardır. Batı Anadolu'da işgal öncesinde başlayan sivil örgütlenmelerin oluşmasında; Izmir Müdafaai Hukuku Osmaniye Cemiyeti Kongresi, Denizli Heyeti Milliyesi'nin kurulması (29 Mayıs 1919), Birinci Nazilli Kongresi (69 Ağustos 1919), Birinci Balıkesir Kongresi (28 Haziran 1919), Ikinci Balıkesir Kongresi (2630 Temmuz 1919) gibi gelişmelerin etkisi büvüktür. Ancak bunların arasında, adından özenle söz edilmesi gereken ve nitelikleri bakınundan yukarıda saydıklanmızdan daha önemli olan Alaşehir Kongresidir (1625 Ağustos 1919). Bu Kongre'nin önemi başlıca şu gerekçelere dayandınlabilir: Daha önceki kongrelere göre çok geniş bir bolgenin delegeleri katılmışlardır. Bu toplantıda öncelikle, işgal altındaki Batı Anadolu'nun geleceği üzerinde durulmuştur. Alaşehir Kongresi'nin sivil burokrat ve eşrafın öncülüğünde ve etkinliğinde toplanmış olması dikkate değer yanlanndan biridir. Kongre, bu durumu ile Doğu Anadolu'da gelişen örgütlenmeden farkhlık taşımaktadır. Alaşehir eşrafından Mustafa Bey'in salonunda ve eski Balıkesir mutasamfı Hacim Muhiddin (Çanklı) Bey'in başkanlığmda 16 ağustos günü toplanan kongrede, Batı Anadolu'daki Yunan ilerlemesine karşı alınacak önlemler üzerinde durularak, idari, mali, askeri örgütlenmelerde izlenecek yöntemlere açıklık getirilmesine çalışılmıştır. Ancak bu çahşmalar sırasında Kuvayı Milliyeciler çeşitli engeüerle karşılaşmışlardır. Özellikle Damat Ferit ve yandaşları bunlara lttihatçı damgası vurarak, Kuvayı Milliyecileri kamuoyu önünde kötülemek ve desteksiz bırakmak istemişlerdir. Gerçekten de Batı Anadolu'da örgütlenmeyi gerçekleştirenlerin çoğunluğu Fttihatçıdır. tktidar olmaktan başka bir düşüncesi olmayan Damat Ferit ve cevresindekiler, tttihatçıları vatan haini gibi göstermek için ellerinden geleni yapmışlar ve bu emellerine Vahdettin'i de ortak etmeyi başarmışlardır. Bu ortak çalışmalarının sonucu olarak Alaşehir Kongresi'ni engellemek için, Damat Ferit'in Harbiye Nazm Süle>'man Şefik Paşa 14.8.1919 tarihli bir emirle 61. Tümen Komutanını uyarmıştır. Ancak Tümen Komutanı Kâzım (Özalp) Bey'in Kuvayı Milliyeci olması nedeniyle emir uygulanmamıştır. Kongre, belki de kendilerine yöneltilen bu suçlamaların kamuoyTindaki etkilerini azaltmak amacıyla padişaha bağlılığım sunmakta yarar görmüştür. Fakat bunun bir etkisi olduğu söylenemez. Ayrıca Kongre'nin engellenmesi için lngiliz generali Milne'nin de büyük baskılan olmuştur. Gerek Istanbul hükümetinin, gerekse General Milne ve Yunanlılann baskılan, Alaşehir Kongresi'nin toplanmasmı engelleyememiştir. Alaşehir Kongresi, Yunanlılann Anadolu'dan atılmasına kadar Ulusal Savaş'ın devam etmesine karar vererek, her türlü eşkıyalığı ve çeteciliği reddetmiştir. Bundan dolayı her konuda düzenli bir örgütlenmeye gidilmesini öngörmüştür. Damat Ferit ve Vahdettin'e toz kondurmak istemeyenler, bilindiği gibi, birkaç eşkıyalık olayından hareketle Kuva>n Milliyecileri suçlamak eğilimindedirler. Belgelerden öğrendiğimiz gerçekler bu suçlayıcıları haklı çıkarmamaktadır. ARADA BİR MEHMET BAŞARAN OKURLARDAN Yeni uygulama kazaları önledi Gazetenizin 3 Temmuz 1986 günkü okurlar sütununda "Ana yol varken tali yol kullamlıyor" başlıklı yazıya karşıhktır: I.E.T.T. otobüslerinin uygulanmakta olan seferlerinden şikâyetçi olan yazı sahibinin sahil yolunda Ataköylü sakinlerin devamlı kazalara maruz kaldıklannı ve bu arada birçok dostumuzun da kaza sonunda vefat ettiğinden malumatı olmadığı anlaşılmaktadiT. Halihazır uygulama ile yeni kısım olan 5. kısım sakinleri hem t.&T.T. vasıtalanndan ve diğerlerinden gereği gibi yararlanmaktalar ve hem de çok mühim olan sahil yolundan trafiği kaldırmakla kazaları önlemiş olmaktadır. TUĞRAL BASKAN ATAKÖY/İSTANBUL öğelerle, ekipman ve fiyat konulanna da göz atılmamıştır. Mantar gibi yükselen yapüann çirkinliği "otel olsun da nasıl olursa olsun" düşüncesi çerçevesinde görmezlikten gelinmiştir. Sanki bir yıl önce ülkeye turist dolmuş da taşmış gibi, sonradan görmenin hamlığı içinde davrandmıştır. Dahası otel açan kişilere "hani nerede senin yöneticin, yabanct dil bilen personelin, eğitilmiş elemanın" diyen olmamış, otel açan kişinin bir yakınını işin başına getirmesi yeterli sayılmıştır. Müşteri bol diye fiyatlan serbest bırakma ve döviz uygulaması da buna tuz biber ekmiştir elbette. Türkiye ucuzluk cenneti olarak sunulurken otellerde bir bardak biramn 650 liraya verüdiği herhalde unutulmuş olsa gerektir. Yapılan yanlıslıklara karşı gerçekleştirilmeyen doğrular, insam üzünçlü ve umutsuz yapmaktadır. Tanıtma konusuyla ilgili olarak uzak ülkeleri bir yana bırakınıztngiltere, Almanya gibi bize yabancı olmayan ülkeler bile henüz yeterli bilgilerle aydmlatılmamıştır. Yaptığmuz anket sonuçlarında birçok turistin "Memleketinizin bu kadar güzel, insanlannızın bu kadar candan ve sevimli olduğunu bilmiyorduk. Bize yanlış tanıtmışlar" dediklerine tanık oluyoruz. Devlet yülardır bu konuyu savsaklamış, yüzeysel çabalarla "şiş kebapdansöz" kısır döngüsünde mehter. takımının arkasında iki ileri bir geri göze çarpmıştır. Uzakdoğu'da ekonomik alanda boy atıp gezip görme tutkusunu realize etme asamasma geien ülkelerin insanlanna çağnda buhınmak onlann turistik pazan olmak yolunda çaba harcamak elbette "eshabı kehf uykusunda olanlann işi olamaz. Alaturka kafa, şark kafası hangi alanda olursa olsun yarar getirmez, dinamik ve çağdaş olamaz. Özellikle turizm, alaturka kafa taşıyanları bağışlamayacak kadar özenli ve çok yönlü bir alandır. Böyle bir alanda yanlışlıklar dizisini sürdurmek ve doğrulara burun kıvırmak konusunu dar politik çerçevelerden ırakta. ciddi bir ülke sorunu olarak görüp değerlendirmek ve önlem almak gerekir. Zarann neresinden dönerseniz kazançtır sözünü, atalanmız boşuna söylememişlerdir. ABDULLAH ANTALYA TEKtN Demokrasi ve Yazın Eğitimi. Neydi cumhuriyetin amacı. Halk egemenliğine dayalı çağdaş bir devlet yaratmak; halk egemenliğınin engellerini ortadan kaldırarak gerçek halk yönetimine geçebilmek. Kaldırabildık mi engelleri? "Uyruk" olmaktan kurtulup, demokratik toplumun bilinçli üyeleri durumuna gelebildi mi insanımız? "Görünmez" zincirleri kırabildik mi?. Bakın, bir soruşturmaya verdiği yanıtta ne diyor rahmetlı Ceyhun Atuf Kansu. "Ortaöğretimde uygulanan edebiyat dersleri bir sürü "gelenekci" yetlstirmemize yarıyor. Devrime karşı kuşaklar yetiştirmenin en iyi çaresi, bugünkü edebiyat öğretimini sürdurmek. Hem akılcıinsancı, Batı uygarlığına yönelmiş kuşaklar, uyanık kuşaklar yetiştırmek istıyoruz; hem de onları ortaöğretımimızde Doğulu, gelenekci bir edebıyatın kurallan, havası, dürrya görüşü içinde boğuyoruz. Cumhuriyet henüz edebiyat öğretimine gırememıştir. havası, dünyagörüşu ve taze sesıyle" Kansu, bu düşüncesini hiçdeğilse bir kesimın; "akılcıinsancı, Batı uygarlığına yönelmiş uyanık kuşaklar" yetiştırılmesini istediği bir dönemde söylüyordu. ama şimdılerde durum çok değişti Eğitim Birliği Yasası oy kaygılarıyla rafa kaldınldı. Eğıtimimizın laik, ulusçu ve çağdaş nitelikli olduğunu söyleyebilmek güçlesti. Her yanda imam hatip liseleri, liselerde zorunlu dın dersleri.. Daha da ilginci, "Türkislam sentezi" adıyla Osmanlıcılık yaygınlaştırılmak isteniyor. Bilimi gerçek yol gosterıcı sayan Ataturk Türkiyesinde, Darvvın'in adını anmak günah, "yaradılış kuramı" gündemde. "Cumhuriyet edebiyat ögretimine girememıştir henüz" diyen Kansu ne kadar haklıymış. Osmanltcılık alttan alta sürmemış olsa, nerden ortaya çıkardı cumhuriyet dönemi değerlerıne sırt dönen, onlan suçlayan bunca Osmantıcı kafa? Demokratik yönetim, elbet eğitimin de demokratikleşmesinden yanadır; akılcıinsancı, uyanık kuşaklar yetıştirilmesınden yanadır. Ozgürleşmeyi engelleyicı tutumlara. anlayışlara karşıdır. Düşünen ınsarv lardan oluşan bir toplumun ne denlı güçlu olacağını bılir. Üniversitelerin bile YOK'le yönlendirilmeye çalışıldığı dönemde, Ataç'ın şu sozleri daha da bir uyarıcı değil mi: "Bugün oğretmenlerin çoğu, 'eğitme'nın insana özgürlük sevgısi aşılamak olduğunu anlamıyorlar Anlamadıkları için de birtakım yılgın, korkak, sinsi ınsanlaryetiştiriyorlar Özgürlük düşmanlan, her alanda kötüdür. Çocukları yalancı ederler. Çocuklann kendı kendilerine düşünmelerıne engel olurlar. Onlara birtakım "gerçekleri" dolma gibi yutturmaya kalkarlar. Oysa "gerçek" bızım kendi duşüncemizle kavradığımız şeylerdir, başkasından öğrenılmez. Başkasının yardımıyla öğrenilmez, demıyorum, öğretmen çocuğun anlamasına yardım eden kişidir, ona ezberleten değil." • Demokrasiden, demokratik eğitimden yana olan cumhuriyet aydıntarı, yazarları her zaman "akılcı, insancı, çağdaş uygarlığa yönelmiş, yaratıcı, uyanık kuşaklar" yetiştirilmesini savunmuş, bu konuya ağırük verilmesını istemişlerdir. Cumhuriyet eğitime, hele yazın eğitimine havası, dünya görüşü, taze sesiyle gırmelidir. Sağlıklı bir duyarlık ve düşünce eğitimi açısından bu çok önemlidir. Yıllar önce TYS'ce düzenlenen bir açıkoturumda bu konu enine boyuna irdelenmiştir. O açık oturumda öne sürülen, bugun daha da önem kazanan düşünceler, iki örnekle şöyle özetlenebilir: Elestirmen, araştırmacı Atilla Özkırımlı'ya göre bugünkü yazın eğifımi kesinlikle çağdışıdır. Böyle bir eğitimle çağdaş kafalar yetiştirilemez Edebiyat dersleri 1945e değın edebiyat tarıhi bıçımınde ele alınmış, kültür tarihinden kopuk olarak bilgi aktarmacılığı yapılmıştır. Müfredat programlannda dönemlere verilen yerler dengesızdir. 1945'te •M.N Ozön, S.Eyuboğlu, P.Boratav kurulunca Türkçe Metınler kitapJarı hazırlanmıştır. Böylece ilk kez olumlu bir gelişme yoluna gırilmiştir. Anlaşılır metinlerle, yaşayan edebıyata bağlı olarak duygu zenginleşmesine, eleştırel düşüncenin gelistırilmesine yönelinmıştir. Divan Edebiyatı bizim klasik edebıyatımızdır, ama arkasında Fars rnitolojisi, kültürü vardır; o kültürü özümlemedikçe inceliklerine varıİamaz Uzmanlık bir iştir. Üniversitede ele alınmalıdır. • Eğitim düzenımizde olumlu bir gelişme olmadıkça yazın eğitıminÖeki bozukluk da sürüp gidecektır. '. Öğretmen, yonetici Celil Altın'a göre, yazın eğitimi cumhuriyetin öz kurumlan Koy Enstitülerinde en olumlu biçimine, özüne kavuşmus(Arkası Ix Sayfada) 12 Eylül askeri müdahalesi ANAP'a iktidar yolunu actı, şimdi yabancı ve yerli büyük sermaye ANAP'ı bir dönem daha kullanmak istiyor, bu isteğini apaçık dile getiriyor, propaganda ve para gucü onlardadır. Halk ne yapacak? Dünyadaki deneyimleri bilen ve Türkiye'de siyasetin içinde yaşayan herkesın bir gerçeğı öğrenmiş olması gerekir ki, çoğunlukla toplumun ekonomik yapısı sandığa yansımaktadır. Ekonomik düzende egemen sermaye gücü, seçim yasalarını ve koşullannı kendi çıkarına göre saptamıştır. Bu planlamaya ters düşen halk iradesini örgütleyip iktidarlaştırmak kolay değil.. Hele emekçi güçlerini seçim sandığında parselleyen sol ayrılıklar büyük sermayenin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. * Emperyalizme karşı bağımsızlığı ve sömürüye karşı emeğin hakkını savunmak öylesine çetin bir iş ki, lafla peynir gemisi yürümüyor; sol, seçim sandığından çıksa bile yeterince hazırlıklı, örgütlu, kadrolu. uzmanlı, planlı, programlı değilse, ne yapacağını şaşırıyor. Bu şaşkınlıktan yararlanan emperyalizm sol iktidarı boğuntuya getirip derterinı dürüvor. Daha önce bu deneyımi yaşamadık mı? Olan bitenlere ve gelişmelere bakıyorum, çogu kişi sanki hiç yaşamamışız gibi davranıyor. Turizm alanında yapılan yanlışlıklar Zengin bir potansiyele sahip olan ulkemiz turizm alamna çok yönüyle umut bağlamıştvr. Devlet kasasına girecek dövizlerden, bu alanla ilgili işyeri açmış küçümsenmeyecek bir kesime uzatılacak çizgideki bu umut dolaylı olarak bütün ülke halkına yöneliktir kuşkusuz. Bu kadar önem tasımasına karşuı devlet bu konuya Osmanlı tipi bir kafa taşıyarak auuurka ölçeklerle yaklasmaktadır. Tevekkül "rehaveti" içinde olup dinamik bir çaba harcamayan, harcadığı çabalann da plansız ve sistemsiz olduğu göze çarpan ilgili bakanlık, Türk turizmine yarardan çok zarar vermiş, doğrular yerine yanlışlıklan reatize etmiştir. Yapılan yanlışltklara, otel sayısını plansız, sistemsiz ve disiplinsiz bir şekilde pompalamakla başlanmış; devlet desteğiyle çoğalan otellere yapım aşamasmda olduğu gibi işletme aşamasmda da liberal davramlmış ve kontrol mekanizması işletilmemistir. Bu otellerin büyük bölümü verimli tanm alanlannın yok olması pahasına gerçekleştirilmiş ve rekreasyon alanlan hızla ortadan kaldınlmıştır. Bu yanlışlıklar yetmezmiş gibi estetik Belediyelere hizmet veren kervan Makina San. ve Tic. A.Ş. Sermayesi: 200.000.000 TL 2886 sayıh İhale Yasasının 71. maddesine tabi bir kamu kuruluşudur ADRES: Adnan Menderes Bulvan Özkaya Apt. No:78 Kat.1/2 Tel: (9631) 186761893110060AYDIN 150 LİTRELİK ÇÖP KOVALARI 400 LİTRELİK ÇÖP KOVALARI VİDANJÖRLER 461114 mTÜK SIKIŞTIRMALI ÇÖP KAMYONLARl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle