19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER içinde her yeni uslubun kendine özgü bir çağdaşlık değerini gün ışığuıa çıkardığmı görüyoruz. Bu anlamda, söz gelişi, bir Michelangelo'nun yapıtlan Phidias'm yapıtlanndan, bir Caravaccio'nun yapıtlan Leonardo'nun yapıtlanndan elbette üslupça başkadır. Ama, bu başkalığa dayanarak, bu üslup farkhlıklarının bir yetkinlik farkı olduğunu söyleyemeyiz. Sanat tarihinde, her üslup kendi başına bir sanat etkinliği evresidir. Onun yetkinliği, ancak kendi biçim yasalanna dayanır. Bu anlamda, her zaman söylediğimizi tekrarlarsak Picasso Renaissance'da yaşasaydı, söz gelişi bir Leonardo olurdu ve Leonardo çağımızda yaşasaydı, hiç kuşkusuz bir Picasso olurdu. Buradan şu genel sonuç çıkar ki, sanatta şablon yoktur. TARtHSEL DEĞİŞİM SÜRECİ Çağdaş sanat felsefesinin bu genel belirlemelerinin ışığında Türk sanatına baktığımız zaman, genelde tarihsel değişim sürecinin edebiyatta, müzikte, resimde ve mimaride gerçekleştiğini görmekteyiz. Söz gelişi, edebiyatta Divan edebiyatından kaJkan çizgi, Tanzimat edebiyatı, FecriAti, ServetiFünun ve Hececiler'den geçerek Birinci Yeni ye lkinci Yeni'ye ulaşır. Türk primitivlerinden kalkan Türk resmi de tzlenimci ve Dışavunımcu evrelerden geçerek soyut üsluplara ulaşır. Selçuk ve Osmanlı mimarhğından kalkan Türk mimarhğı da, Barok ve Rokoko üsluplanndan, arte nuova'dan geçerek modernizme ve postmodernizme ulaşır. Ancak, mimarhkta, dinsel mimarlıkta ve özellikle de Cumhuriyet döneminde bu çağdaşlaşma çizgisine ters düşen ve ona karşı direnen bir paradoksal durumla karşı karşıya geliyoruz. Geçen yüzyıllarda dinsel mimarlıkta çağdaş üslup ve değeri, söz gefişi bir Nuruosmaniye Camii'nde barok üslubu, Aksaray Vah'de Camii'nde rokoko üslubunu bulabiliyoruz. Ama yanm yüzyıllık Cumhuriyet dönemi mimarlığında herhangi bir çağdaş değer ve çizgiyi bulamıyoruz. Böyle bir durum, aynca günümüz Türk mimarlığında sivil mimarhk ile dinsel mimarhk arasında, başka hiçbir ulusun mimarlığında görüİmeyen bir uyumsuzluğu ortaya koyuyor. Sivil mimarlık çağdaş değerlere açık ve onlarla çalıştığı halde, dinsel mimarlık, Sinan'ın yapıtlanm zamanüstü ömekJer olarak alıyor ve bu şablona göre, yapılmayacak bir şey yapıyor, onlan taklit ediyor. Sinan, Michelangelo, Bernini gibi hiç kuşkusuz mimarlık tarihinin en büyük ustalanndan biridir. Ama, tüm bu büyük ustalar günümüzde yaşasaJardı, hiç kuşkusuz çağdaş mimarhkta da yine böyle büyük ustalar olacaklardj. Söz gelişi Sinan, bir Süleymaniye taklidi olan Kocatepe Camii'nin yerine çağdaş ber başyapıt yaratırdı. Özellikle dinsel mimarhkta kendini gösteren geçmişe dönüklük, giderek eskiyi taklit etme eylemine dönüşmüş, yeniyi ve çağdaşı yaratmayı tümüyle ortadan kaldırmıştır. Son yanm yüzyıldır yapılan camilere bakalım, bunlann hepsinin eskinin birer kopyası, taküdi olduğunu görürüz. Kopyamn, taklitçiliğin olduğu yerde ise, artık sanat var olamaz; çünkü sanat, yaratmaya, özgür dayanır. ESKİYİ TAKLİDE GEREK YOK Son günlerde TBM Mecüsi'ne yapdacak cami, bu konuda haklı tartışmalara yol açmıştır. Bu konu, yukarda dile getirdiğimiz sanat felsefesinin ilkeleri ışığında ele alındığında, artık yalnız yaün bir sanat olayı tartışması olarak değil de, genel bir kültür sorunu olarak ortaya çıkacaktır. Çünkü, burada sorun, sanatın, ne tür sanat olursa olsun, çağdaşüğı ve ulusalhğı sonınudur. Doğa kavrayışı, yaşam felsefesi, düşünme, duyma ve eylem kategorileri ile bir çağı, bir dönemi temelden belirleyen şey, çağdaşlık değeridir. Ulusalhk ise, bir ulusun varlığı, doğayı kavrayış, duyuş ve beğeniş biçimini dile getirir. Bu bakımdan onlar arasında bir karşıtlık değil, tersine bir denkleşme ve bir uyum söz konusudur. Büyük sanat yapıtlarında bu uyumu çok açık olarak görürüz. Onlar çağdaş olduklan kadar ulusal ve ulusal olduklan kadar da çağdaştır. Bu açıdan bakınca, geçmişin çağdaş ve ulusal olan buyük yapılanm bugün taklit etmek sanatın özüne aykırı olduğu gibi, böyle bir taklit eyleminin ürünü olan yapılar da, tıpkı Kocatepe Camii'nde olduğu gibi, hem çağdışıdır hem de ulusal olmayan yapılardır. Bu nedenle, mimar Behruz Çüıici'nin TBM Mecüsi'ne yapılacak caminin projesi için eskiyi taklidi reddeden sanatsal tavrında, çağdaş ve ulusal Türk mimarlığının özgün sanat onuru dile gelmektedir. yaratmaya 14 AGUSTOS 1986 Geçmişin çağdaş ve ulusal olan büyük yapılarını bugün taklit etmek sanatın özüne aykırı olduğu gibi. böyle bir taklit eyleminin ürünü olan yapılar da, tıpkı Kocatepe Camii'nde olduğu gibi, hem çağdışıdır hem de ulusal olmayan yapılardır. JProf. Dr. İSMAİL TUNALI Toplumsal bir varlık olan insanın bu niteliği, belli yaşam bi.çimleri, belli davranış ve duşü•nüş biçimlerinde dile gelir. Bu j yaşam ve düşün biçimleri, bir 'toplumun içvarhğını, içdünyasını yansıtır. Bu da toplumlann kültürünü, kültür varüğıru oluştunır. Bu nedenle, kültür daima insansaltoplumsaJ bir varlık olarak somutlaşır. 3ÜSLUPLAB TARİHİ ; Ne var ki, toplumlar durağan 'değil, dinamik varlıklardır. Tüm nitelikleriyle, olduğu gibi kalan, değişmeyen bir insan toplumu olamaz. Toplumlann değişmesi, onların sürekii oluşumu, bir anlamda, onlann yaşam, duyuş ve düşün biçimlerinin değişmesini beraberinde getirir. Bu değişme zaman içinde meydana geldiğine göre, bu, toplumlann aynı zamanda tarihsel bir varlık olduğunu da gösterir. Toplumlar sürekli olarak değişirîer demek, onlar tarihsellik içinde bir süreç oluştururlar demektir. Bu tarihsel süreç, toplumun yalnız maddi varhğında değil, aynı zamanda toplumun içdünyasında, kültür varhğında gerçekleşir. Başka türlü dendikte, kültür dünyası da toplumla beraber değişir. Nedeni ister ekonomik ister teknolojik olsun, hiçbir toplum ve onun kültür varlığı bu değişmeye karşı direnemez. Değişim, toplumun tüm varhğını belirleyen bir temel kategoridir. T o p l u m l a n n maddiekonomik yaşarru, alışvenş tarzları, mutfaklan, kişiierin iş ve meslekleri, eğlenceleri, oyunlan, giyim kuşamlan, saç biçimleri, yürümeleri, konuşma biçimleri, konuştuklan dil, duyuş biçimleri, oturdukları ev, sahip oldukları unvanlar, hoşlanma objeleri, edebiyatlan, sanatlan, düşünme kategorileri ve felsefeleri bir değişim sureci içindedirler. Kültür varlığının her kesiminde görünen bu değişme, yine salt bir kültür varlığı olan sanatta da kendini gösterir. Bu değişim, sanatta "sanat üsluplan" olarak gerçekleşir. Bu anlamda sanat tarihi, bir üsluplar tarihidir. Üslup, yalnız belirli estetiksanatsal nitelikleri değil, aynı zamanda belli bir doğa kavrayışuu, belli bir yaşam felsefesini, belli bir duyuş biçimini ve değer anlayışını ifade eder. Bu anlamda, bir GrekRoma üslubundan, bir Renaissance, bir Barok üslubundan, bir Romantik, bir Neoklasik ve bir Soyut üsluptan suz açıür. Bu üsluplar, birbirilerinden yalnız sanatsal nitelikleriyle değil, temelde varlık ve obje anlayışları, dünya görüşleri ve kültür kategorileriyle aynlırlar. Buradan kendiliğinden şöyle bir sonuç ortaya çıkar: Sanat üsiuplan, bir tarihsellik süreci içinde belli evreleri dile getirdiğine göre, her tarihsel evre, her üslup kendini gösterdiği, ortaya çıküğı dönem için tartışmasız bir geçerliğe şahiptir. Çünkü, her üslupta, içinde doğduğu tarihsel çağın toplumsal, düşünsel ve estetik değerleri, tek bir sözcükle, çağdaşlıkdeğeri somutlaşır. Bunun için, sanat üsluplan arasında sanatsal değer bakımından bir üstünlük ve bir aşağıhk söz konusu olamaz. tşaret etmiş olduğumuz gibi, üslup, insarun doğayı, yaşarru bilme, du>ına ve beğenme biçimi olarak çağının tüm değerlerini içinde taşır. Örneğin, Fzlenimeiliğin egemen olduğu geçen yüzyılın ikinci yansında, yalnız ressam, yontucu, mimar, ozan ye müzikçi izlenimci değildi, bilim adamı ve düşünür de izlenimci idi. Tıpkı günümüzde soyut üslubun çağdaşlık değerini belirlediği gibi. Buna göre, sanatta zamanustü, mutlak, tüm zamanlar için geçerli bir sanat üslubunun olmadığını, geçen yüzyıhn sonunda Viyanalı AJois Riegerin klasik sanat üzerine kurulmuş yetkinlik kuramını yıktığından beri çok iyi biliyoruz. Ve bu bilinç TBM Meclisi'ne Cami PENCERE Sadun Aren'in Ekonomi El ••• Tarih her ülkede değişik biçimde okutulur. Ege'nin ya da Manş'ın iki yakasındaki okullarda tarih kitapları bir değildir. Kaptelist ve sosyalist dünyalarda çocuklara belletilen tarih kitaplan da birbirine benzemiyor. Dünya barışı, ancak ortak bir tarih kitabında insanlık buluşabildiği gün bozulamayacak biçimde güvenceye alınacaktır. O hedef şimdilik uzakta... Matematik, fizik, kimya, astronomi, biyoloji gibi bilimler her ülkenin okullarında birbirine eştir; ama toplumbilimlerinde ayrılık var. Nasıl olmasın ki!.. Eskiden doğabilimleri de devlete egemen olanların buyruğuna göre biçimleniyordu. Galileo'nun serüvenini okumayan, bilmeyen kaldı mı? Örtaçağ'da kilisenin buyurganlığına göre dünya evrenin merkeziydi, güneş de dünyanın çevresinde dönüyordu. Haddine düşmüşse bu yargıyı değiştirmeye kalk bakalımf.. Galileo, buyurganların öğretisine ters görüş öne sürdü diye engizisyon mahkemesinin önüne çıkanlmadı mı? Şimdi bu öyküyü okurken gülüyoruz; ama yaşandığı çagda gülmek zordu. Bugün Türkiye üniversitelerinde toplumbilimleri kürsüleri, sermaye egemenliğinin buyurganlığına boyun eğmek zorundadııiar. 27 mayıs devriminin öngördüğü üniversite özerkiiği boşuna yıkılmadı; 12 eyiül karşıdevrimi, sermaye buyurganlannın istediklerini uygulamaya koyarak YÖK'ü niçin kurdu? Bilim özgürlüğünü kurtkapanına almak için yürütülen VÖK uygulaması, kendi açısından basanya ulaşmıştır. * Sadun Aren'in yazdtğı "Ekonomi El Kitabı"n\n 8'inci baskısı çıktı. (Gerçek Yaymevi 100 Soruda dizisi). Profesör Aren'in kitabı ilk kez 1968'de basılmıştı. O günden bugüne Türkiye 12 martı ve 12 eylülü yaşadı; köprülerin altından çok su aktı; bu nedenle kitabın önemi büyudü; çünkü "Ekonomi El Kitabı"ndaki gerçekler üniversitelerde bugün okutulamıyor. Üniversiteler artık işadamlarının çiftliğine dönüşmüstür. Gözetilen holdingin başı ANAP hükümetinin yakınıdır. Üniversrteye de çağnlır holding başı; konferans verir, fahri doktor cübbesini giyer; tören televizyona yansıtılır Günümüzde utanma kalmamıştır; kim daha çok kâr ediyorsa, bilim de onun, iktidar da onun, üniversite de onun... Böyle bir ortamda Profesör Sadun Aren'in "Ekonomi El Kitabı" 8'inci baskısını yapıyorsa.üzerinde önemle durmak ge rekir. Profesör Aren 12 Eytül'den sonra tutukevine atıldı, üniversiteden dışlandı. Niçin? "Ekonomi El Kitabı"ndaki "100 Soru"dan kimilerini sıralarsak yanıt aydınlanabilir: "Ûr&tim ne demektir? Kapitalizm ne demektir? Sosyalizm ne demektir? Sermaye ne demektir? Değer ne demektir? Arb değer ne demektir? Değerle fiyat arasında nasıi bir ilişki vardır? Milli gelir nasıl hesaplanır? Gelir bölüşümü ne demektir? Faiz ne demektir, nasıl belirlenir? Tam rekabetpiyasası ne demektir? Tekel piyasası ne demektir? Dışa bağımlh lık ne demektir? * Sadun Aren "Ekonomi El Kitabı"n\r\ 8'inci baskısını büyük ölçüde yeniden yazmış; eski baskılarda bulunan 61 soru çıkarılmış; yeni 61 soru yanıtlanmış, 24 Ocak 1980'den bu yana Türkiye'de yaşanan olayiar kitabın yazarını bu değişikliğe zorlamış. Okurlar, sekizinci baskıda yeni bir kitapla karşılaşır gibi dacaklar. Her yurttaş sıyasetin içindedir, ekonomınin daha çok içindedir. Hava gibi ekonomi soluyoruz, su gibi ekonomi içiyoruz. Ama bugünkü Türkiye'de ülkenin içme suyunu da holdingler tekellerine alıyorlar. Eğer bir bardak holdingsiz su içmek istiyorsanız, profesör Aren'in kitabını alınız. ARADA BİR BEKİ BARDAVtD Araştırmaa OKURLARDAN Maaşlarımızdan kesilen 1000 TL. nedir? Bizler, Ordu ili suurlan içinde görev yapan ilkokul öğretmenleriyiz. 1.8.1986 günü maaşlanmızt aldığımızda maaşlanmızdan 1000'er liranın dosya parası adı altmda kesüdiğini gordüm. Yetkiülere sorduğumuzda bu paralarm sicil dosyası almacağı için kesüdiğini söylediler. Bu konuda bir bakankk emri olup olmadığını sorduğumuzda ise sadece ü emri diye geçistirdiler. Şimdi soruyoruv Devlet memurunun parası rastgele gerekçelerle kesilebilir mi? Yok eğer kesilemiyorsa bu uygulama ne tür bir uygıdamadtr? Maaşlanmızdan kesilen 1000'er lirahk kesintiler zoralım değil midir? Devlet memuru olarak en doğal hakkımız olan maaşlanmızı tam olarak alamayacak mıyız? Kesilen paranuzla gerçekten dosya mı ahnacak, yoksa bu paralar keyfi harcamalarda mı kullanılacak? Bu tur uygulamalar hangi yasa ile bağdaşmaktadır? Açıklanması dileğiyle Bir grup ilkokul öğretmeni Bunu basında duyurmanızı diliyoruz. ESKİ POLDER ÜYESİ POLİS MEMURLAR1 ADTNA 100 kisilik yabancı turist grubu bu vahim olayı günün 24 saatlik inşaat gürültüsünü çesitli makamlara teüe bUdirmisler. Kendini turizme adamıs bir hanım otel sahibi çırpımyor, halk çırpımyor, fakat boş. Bence bu hanım otel sahibi eli öpülecek bir kîmsedir. Memleket turizmine çırpmıyor. Üstelik geçen akşam müthis bir gürültü ile yerlisi, yabancısı yataklanndan fırladu Dozerler, kepçeler vs. araçlar idareciler kâmpınm eski binalanm yıkmak için faaliyete geçmiş. Memleket turizmine bu kadar zarar vermek insanın akhna uygun gelmiyor. Bu gayn nizam ve kanuni inşaattn, saytn büyüklerimize yeterince duyurulamadığı kanısındayım. Bütün ttgililerden Sanmsaklı'mn kurtanlmast için desteklerini rica ederim. VAHİT KÖROĞLU EMEKLİ ÖĞRETMEN AYVALIKSARIMSAKLI Sefarad Yahudilerinin Dili 'Sefarad'lar, İzabel ve Ferdinand engizisyonundan, 1492'de ispartya'dan kaçıp, ölümlerden kurtulabilerek, Avrupa'nın dört bir yanına dağılan Yahudilerdir. Öteki Avrupa ülketerine 1.000 er, aoOO'er yayılırken, Osmanlı İmparatorluğu'na 90000 (?) Yahudi yerteşti, çoğunlukla Selanik ve İstanbul'a. Geldiklerinde, konuştuklan İspanya ispanyolcasına, (Yahudilerin konuştuklan bir dil olması nedeniyie) Osmanlı halkı bu dile 'Yahudice' adını koydu. ikinci Bayezit'in, kollannı açarak ülkesine aldığı bu Yahudiler, bazen artarak, bazen azalarak, 500 yıldan beri, önce Osmanlı İmparatoriuğu'nda, sonra da Türkiye'de mutlu ve huzurtu bir yaşam sürmektedirler. 1492'de brriikte getirdikleri dillerini (İspanyolca), romans ve madrigalleri (müzik), refranolan (deyim), proverbolan (atasözü), diçaian (deyiş), konsejalan (öykü), giyim kuşam.. yemek türterine varana değin, akla gelen her etkinliği, anayurtlan bildikleri İspanya'nın hüzün dolu özlemleri iie Osmanlı topraklarına taşıdılar. önceleri, kimliğini koruyan bu etkinlikler, giderek Osmanlılaştı, sonra da Turkiyeteşti. ve katarak, çfkararak, bozarak, süsleyerek gelişen bu ekinsel etkinlikler, bugüne dek gelen özel bir tur oldu. Bu değişimleri, dilde açık bir biçimde gözlemlemek olası. Gerçek Ispanyolca, 1530 yılından sonra Türkçe, İbranice, italyanca, Fransızca, Rumca, Arapça sözcüklerin dile girmesiyle kıntdı ve Judeo Espanyol veya Yahudice oldu. 1860'ta Alliance Israelite Universelle'in kurulması ile Türkiye'de 115 Fransız okulu açıldı ve bundan böyle JudeoEspanyol 'klasa başa', alt tabaka dili olurken, Fransızca giderek bir seçkinler dili olarak gönüllerde taht kurdu. Ve böylece 'Judeo Espanyol' yeni bir biçim aldı: 'Judeo Franyol.'... Ta ki Atatürk gelene değin. Yeni abece, Arap harflerin bırakılması, ülkece •yurttaş Turkçe konuş' bilinci, Yahudilerde, dili yeni bir değişime uğrattı: JudeoTürk. Bugün Türkiye'de ve Türkiye'den göçlerle dünyanın her yanında, JudeoEspanyol, ya da JudeoFranyol veya JudeoTürk konuşanların sayısı gittikçe azalıyor: 40 yaşından büyük olanlann iyi anlayıp, iyi konuştukları bu dili, gençter çoğunlukla konuşamıyor ve yeni kuşaklar genellikle anlamıyor. Bugün Türkiye Yahudilerinin, tüm İspanya kalıtını toplayan JudeoEspanyol Kürsüsü, dünyada ilk kez Fransız hükümetince, Sorbon Üniversitelerinde kurulmuştur. 4 Kasım 1984'te. Bu tarihsel güne, Türkiye'den çağnlı olarak eşim ve ben gittik ve büyük kıvançla yasadık. O unutulmaz gün, Fransız Hahambaşısı Rene Sirat ile Doğu Dilleri Profesörü Vincent Aubrun tarafından açıldı ve kürsünün başına Doğu Dilleri Profesörü Haim Vidal Sephiha getirildi. Prof. Sephiha, yıllar önce başlamış olan bu konudaki çalışma ve araştırmaları sürdürmek ve arttırmak amacı ile dünyanın her yanından ve Fransa'dan öğrencileri Sorbon'a çağırmaktadır. Daha çok dilbilim araştırmalarına önem veren Sephiha, dilbilimin her dalındaki derin çalışmaları, özellikle Türkiye'de yaşayan ve JudeoEspanyol bilen Sefarad öğrencilerden ısrarla istemektedir. Bu konuda başlamış bir tezim vardır. Prof. Berke Vardar'ın iki değişik yaprtından: "... Toplum yapısıyla kavramsal alan arasında sözcük bilim yoluyia nasıl ilişki kurulabileceği... Her dif ve özellikle her sözcük öbeğj bir toplumun dummuna bağlı olduğu ve her dünya görüşü bir dil durumunun sonucu olduğu düşüncesinden yola çıktık." Aslında yıllardır, Türkiye'ye ve Selanik'e, her yerden araştırmacılar gelip, bir süre yerteşiyor ve gereken bikjileri, yazılı, çoğu sözlü, topladıktan sonra ülkelerine veya dünyanın önemli Sefarad odaklarına dönüp kitaplarını yazıyorlar. Bu odakların bir bölümü Madrid, New York, Kudüs Üniversitelerinde, bir bölümü de radyo istasyonlan ile şimdi de kürsü olan Sorbon Üniyersrtelerinde yoğunlaşmaktadır. Tüm bu kuruluşlar, 1492 İspanyasının renkli ve canlı müzesi olan Türkiye ve Selanik Yahudilerinin, kulaktan kulağa, babadan oğula, belleklerde kal']dığı gibi ve kakdığı denli, aktardıklan bu varsıl ve bulunmaz ekini /toplamak için yarışa girdiler. > Böylece 1492 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda doğan ve •yıllarca, yüzyıllarca, dedelerinin dedeleri henüz doğmadan ve •JHIincsizce, değersızce, düşünmemecesıne taşınan, yararianıMan ve ağızdan ağıza kuşaklarca aktarılan bir ekin, birdenbire ;irta yere fıriayarak, Fransa'nın Sorbon Üniversitelerine ve da<ha birçok saygınlıkJı odaklara yerleşiverdi. ve bilim adamları•Jıın, profesörterin, düşünurlerin, araştnmacılann, toplumbilimTilerin, insanbilimcilerin, tarihçilerin, coğrafyacıların, müzikçi3erin, her daldaki bilimcilerin ve sanatçıların çok önemli ve çok Hjüncel bir konusu oldu. >: Sefaradların, İspanya'dan Osmanlı topraklarına gelişlerinin Ç1992 yılına rastlayan 500. yıl kutlamaları için Başbakan Turgut :Ozal ile Türkiye Hahambaşısı David Asseo arasında bir anlaş;maya varılmıştır. : : Tarihsel 4 Kasım 1984 pazar gününden üç gün sonra, 7 kayım çarşamba, Sorbon'da ilk JudeoEspanyol dersini vermek •için kürsüye çağrılma onurunu yaşadım. Ve kürsü o gün bana ^erildi. Çünkü ben 1492'de, II. Bayezit'in bağrına bastığı 90 İ i n Yahudiden biriyim. Çünkü Hitler'in işlemediği tek Avrupa Şlkesi Türkiye'de, Türk hükümeti, dindaşlarımla birlikte yaşa^ güvence altına aldı. •! Kürsü o gün bana verildi, çünkü 500 yıldan beri Osmanlı 'imparatorluğu'nda, sonra da Türkiye'de yaşıyorum. Güzel Türk[çemle iç içe. Bu onuru hep taşıyorum. Eski POLDER'liye sınava girme hakkı yok mu? Emniyet teşkilatında yapılan yolsuzhıkları ve haksızlıklan dile getiriyoruz. Bizler 1015 yıldır bugüne kadar görev yapan POLDERlipolis memurlan olarak 1986 yılında açılacak olan komiser yardımcılığı imtihanlanna dahi giremiyoruz. Suçumuz eski POLDER uyesi olmamız. Senelerdir ne bir kmama cezası ne bir uyarma cezası almadan görevimizi bugüne kadar sürdürdüğümüz halde mükâfatını beklerken hiçbir hükümetin yapmadığmı bu Özal hükümeti yapmaktadır. Bunun yanında POLBtR üyesi polis memurlanntn hiç cezasına bakılmaksızm 24 ay 36 ay kıdem tenzili ceza almış, işkence olaylanna karısmış soruşturması olan o şahıslar giriyor da neden POLDER'ü cezasK polisler giremesinler? Hasbelkader ortadirek emeklisi olarak iki haftamı AyvahkSartmsakh plajmdaki bir yakınımın evinde geçirmek ftrsatım buldum. Gel gör ki, üzüntümü anlatmak, teessüflerimi bildirmek yazı ile mümkün değiL Zira ilgililer duvar, belediye aciz, kanunlar rafta. AUahhn cömertçe bahşettiği bu deniz, bu kum, bu güneş böyle mi heba olmalı idi? Çamlarm ipek kumlarla öpüstüğü Sanmsaklı'da idareciler kampı diye 34 katlı dev tesisler yükseliyor. Şikâyeıler yapdmış, Ankara'ya kadar gidilmiş. Deniz bandı, yani kum tamamen inşa halinde, yolun üst kısmındaki tesislere nefes hakkı tanınmayacak şekilde yol dahi verilmiyor. Sarımsaklı kurtarılmalı Bu köşede yayımlanmasını istediğiniz mektuplanmzın, bir daktilo sayfasını geçmemesini ve olanaklar ölçüsünde daktilo ile yazılmasını rica ederiz. incekum Kulübünuz Incekum'da Şahane bir tatıl Geleneksel konukseverliğımız ve dostça hizmet anlayışımız ile Her türlü eğlence ve spor olanağı Club ALANYA ortur™*, HatCUMAKBİNHMEKn BAnUJMM DA OTİ FİYJUUR KDVMML 9GKt10G(İN YAWM KUŞAMSI istenilen BİLCİSAYAR'a bağlanıyorum, Keskin hatlı CRAFJK görüntülüyorum, ' Doğal RENKLERİ aynen veriyorum ve en önemlisi... Incehum • Fıyatlara yemek ve ŞARAP dahıldır • Yabancı hocalardan wmd surf ve tenıs derslen harıc olmak uzere sunulan tum hızmetler ücretsizdir. mooon MMMAMS puminm. 8700011 87.00O.Tl MMfYA CÖZLERİNİZİ İİİ ENİYİ BEN KORUYORUM EIZO MONITOR "Gözünüzün Dostu' / 0 K iW KÜMAUOMLAR 79.00011 KUŞADASI ANİMASYON PROGMMURI •AEROBİK ÇOCUK KULÜBÜ • BASKETBOL AÇIK BÛFE • VOLEYBOL MrfNOSURF •MİNİ FUTBOL SU KAYAĞI• SUTOPU OKÇULUK * HENTBOL YELKEM* MASATENİSİ TENIS • DOKTOR JİMNASTİK • ÖZELSHOMT PROGRAMLARI smnfc oıeı 99.0O0.Tl raooon MARMARİS MERKEZ BÜRO: Soysal Sitesi İşhanı Kat 4, No: 404409ANKARA TEL: 31 18 19 31 69 69 Tlx: 46945 tiatr. Fax 314682 Alanya Tel: (3231) 1420 1421 Tlx: 56605 ınkmtr. CLUB İNCEKUM EFEMlfilİLKÖYÜ 7GKE8GÛNYM»MnWSİY0N 72.OOOTI ÖzrfOttbfekffeGidifDM* BariwrasAriMin3SBetfttaj 1M8226 y 9CVMHI H «İBIN âüENBURHANİYE KBKİNOTU r~I *» " | jjponca'da"GÖRÜNTÜ anlammageiir Son 20yılda tüm dünyachmihoniarca * * ^ * " bılg&avaronın ozeiiıkie sectiğı, sızın de ister şirncü ister geiecekte, ister evtıuzde ısterseniz isyerinızde, kısaca her zaman her yerde kuîlanacağtmz ustun bir cinazcfaf. En ooeraSisı. on ayn modelde 12 ve iı ınch'Iik Sîyah "Beyazi eva renkiı FRD MONÎTÖRLERİ gozıınüzün gerçek doı«tudur KAHKÖY TE13361660 VHSCEZ. Slhtıfn U t Tahu rsar: N.>201 KjraiA STiNBÎl Tct H3 ^î 52 İ43 ' Törkıve GCTÎÖ D«nbjı.¥U PETEK DERSANESÎ Üniversite öğretim üyelerinin dersanesinde yetkin ve özenli kurslanmızla ÜNÎVERSİTEYE GİRİŞ garantisi tki aşamanın toplam ücreti 198.500 TL. uygun taksitlerle. 161 61 05 158 28 B Tl\ 2>tWtbecfr 2*T3 mknsk a Fax. H9 0806 >a BÖtGE WlDLK«l<î caddebostan güzel sanatbratölyesi ve galerisi • (A 71 L S\N \Tt\R 1 \MLTELtKl \!M>L\RI\\ B\Ş\R[OL\\VkL\RI > \l 1IOSİ VII lUSIMSIROlSI 3 5 8 87 9 8 SATILIK Canon T.703570 objektifi ile aksesuar flaş, çanta, sehpa Tel: 512 05 05 (İsmail Giilgeç) Sicü No: 63676/3658 Kooperatifimiz Genel Kurulu'nun 25.6.1986 tarihü olağanüstu toplantısında kooperatifin tasfiyesine karar verilmiş ve tasfıye mernurlanna Vecdi Anner, B. Yavuz Alada, Ş. Kaya Aktan seçilmişlerdir. Tasfiye karan ve tasfiye memurlan ticaret sicilince 31.7.1986 tarihinde tescil ve ılan edilrnıştir. T.T.K. 438, 1163 Kop. K. 82 ve Esas Muk. 58/b ve 61/a maddeleri gereğince alacaklılann ilan tarihinden itıbaren bir yıl zarfında belgeleri ile birlikte tasfiye memurlanna muracaatlan geregi duyurulur. (Tasfiye Me. lşyeri Asmalımescit Sokak No. 40 Nil Han kat 1/113 Beyoğlu.) TASFIYE HALİNDE S.S. ŞEKER YAPI KOOPERATÎFİ TASFİYE MEMT.RLARI B. YAVUZ ALADA, VECDt ARJNER, ŞÜKRtrKAYA AKTARI TASFİYE HALİNDE S.S. ŞEKER YAPI KOOPERATİFİ TASFİYE MEMURLARINDAN ALACAKLILARA VE ORTAKLARA DUYURU Nüfus cüzdarumı kaybettim. Hükürasüzdür. ALİHAN KARAKAYA KİRALIK EV ARANIYOR Tel: 512 05 05 İsmail Gülgeç PROJEINŞAAT FİRMASI İÇİN MESLEK LİSESİ MEZUNU ÇIZİM ELEMANLARI ARANIYOR ÖZGEÇMİŞLE MÜRACAAT: P.K. 142 MECİDİYEKÖYİSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle