19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER vırları gündemde tutamazlar. Örneğin GAP projesi hakkında kamuoyunun nasü oluşturulduğunu ele alalım: Herkesin hatırlayacağı üzere konuşmalar, sayılmayacak kadar topluma, memlekete yararh olacak bu çok büyük projeyi yalnız kendi buluş ve emeklerine "hasrı tahsis" etmek istemislerdir. Ama gerçek öyle değildir. Gerçek, büyük önder aziz Atatürk, Başbakan îsmet İnönü'ye bu hususta emir vermiştir. Ne zaman mı? 192930 tarihlerinde. Ilk beş senelik program ve plana bu barajın inşaatını almak için kamu kuruluşlan arasına bir de meteoroloji dairesinin eklenmesini istemiştir. Bu konunun uzmanlanna göre böyle büyük bir baraj yapılacak arazinin en az otuz kırk yıl etüt edilmesini ve nerede yapılacağının tespiti ile nirengi noktalannın saptanmasına ihtiyaç göstermektedir. 1960'ta sallarla tespitten önce bu işlerin başlatıldığına dair aynntılı bilgiler devlet arşivlerinde vardır. Bu nedenle geçmişteki hizmetler kamuoyunun belleğinden uzak tutulmamalıdır. Aynı kandırmacılık, enflasyonun aşağı çekilmesinde birbirini tutmayan rakamlarda görüimektedir. Hayat pahalılığı ve durmadan yükselen fiyatlar, dolara karşı Türk Lirasının çok büyük boyutlarda değer kaybetmesi, özelİikle kredi faizlerinin yüksekliği ile yaratılan maliyet enflasyonu nedeniyle, ne istenen sürelerde ve ne de kemer sıkmada enflasyon canavannın "!* 25'in altına düşürülmesi imkânsız olduğu biline biline tersinin söylenmesinde yarar yoktur. Gerek merkez ve gerekse yerel idare yöneticilerinin bazılan pahalılık karşısında "nahoş" olan sözler sarfetmektedirler. 'Parası olan sağlık kuruluşlanndan, turistik yerlerden istifade etsin, özel okullar ile üniversitelerde bu harçlan ödeyenler okusun, bedelli ve kısa süreli askerlik müesseselerinden parası olanlar yararlansın' gibi sözlerin söyIenmesi de bireyler ve toplum üzerinde iyi bir etki yaratmamaktadır. Böylesine apaçık yoksul zengin ayrıcalığının yapılması devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz. Çünkü: Anayasalar vatandaşlann kanun önünde eşit tutulacağı ilkesini koymuştur. Esasen kandırmaeılık, zaman gibi yanılmayan hakem önünde foyasını çok geçmeden ortaya koyar. Rüşvet konusuna gelince: Türk Ceza Kanunu'nda devlet idaresi aleyhine işlenen tüm bürokrat ve teknokratlan içine alan bu suç, maaiesef son zamanlarda kurumlaşıp kemikleşmeye doğru hızla kaymaktadır. Devlet, millete karşı, ıstihdam ettiği personelin vatandaşa ait işleri kolaylık göstererek süratle çözüme kavuşturacaklanm önceden taahhüt etmiştir. Devleti ayakta tutan ve önceden işlenmesine engel olacak önlemler alan devletin bu suçları kovuştunıp soruşturmasmda duyarlık göstermesi de son derece önemlidir. Ama aksine bazı cesaret verici tablolar ortadadır. örneğin çokuluslu şirketlerden biri yakın tarihte Lockheed ve Mc. Donald uçaklannın satışında bu şirket tarafından yetkililere büyük rüşvetler verildiğini ifade etmişlerdir. Sonuçta sekiz devlet iddianın doğruluğunu saptamış ve suçlulara kendi yasalanna göre cezalarını vermişlerdir. Bunun bir istisnası yalnız Türkiye'dir. SONUÇ Demokratik idarelerde açıklık, diyalog ve denetim temel kurallardır. Özelhkle bütçe Ue ilgili sarflar üzerinde bu ilkenin uygulanması titizlikle yapılmalıdır. Halbuki iç ve dış borçların kendileri ve faizkri büyük bir meblağ teşkil ettiği halde bütçe müzakerelerine konu yapılmamıştır. Çeşitli fonlarda toplanan paralann sarfı, Meclis ve Sayıştay denetiminden uzak tutulmuştur. Her bakan kendi bakanüğinın işlerinden ve hükümet de hükümet tasarnıflanndan parlamentoya karşı sorumludur. Bu kurahn işleyebilmesi için yukarda belirtilen hususlann yetki kanunlan ile çıkanlan kanun hükmündeki kararnamelerle yürütülmesi, hiç kuşkusuz parlamenter sisteme uyum göstermez. 'Şu kadar zamanda şu kadar yasa çıkarttım' gibi sözler yürütme organına yakışanlamaz, kanun koyucu devredilmez bir hak olarak parlamentodur. Parlamento kanun yapmıyorsa yapüğı iş nedir? Doğru olan, Uk ve esasi bir hak olarak Parlamentonun yürürlüğe koyduğu kanunlar çerçevesinde hükümetlerin icraat yapmasıdır. Arzumuz odur ki fonksiyon gaspına gidilmeden her organ kendine düşen görevi yapmalı ve yaptığı işler hakkında kamuoyuna mesaj vermelidir. 12 AĞUSTOS 1986 Kronikleşen Kandırmacılık ve Rüşvet ©laylam Kandırmaeılık, toplumlann devlete, devletin temel muesseselerine karşı beslenen güvenirlik duygulannı kurt gibi kemiren ve sonuçta bu müesseseterin çok zor olarak kazandıklan saygınlığı yitiren sonuçlar doğurmuştur. PENCERE İkinci Dünya Savaşı'nın başında Hiroşima 350 bin nüfuslu bir kentti. 6 Ağustos 1945'te, bir Amerikan uçankalesi. saat 8.15'te dünya tarihinin ilk atom bombasını Hiroşima'ya attı. 5 kilometre çapında bir çemberi kapsayan alanda her şey yok oldu. 80 bin dolayında çoluk çocuk, ana, nine, bebek, kadın, erkek öldü; şehirdeki yapıların yüzde 98'i yıkıkJı. 9 Ağustos 1945'te ikinci atom bombası Nagazaki'ye atıldı. Bu kez 45 kilometre çapında bir çember içinde ölüm ve yıkım gerçekleşti, sivil halk yok edildi. Her yıl 6 ve 9 ağustos günleri Hiroşima ve Nagazaki'de »renler yapılır; dünyanın her yanında atom bombası felaketi anılır, artık "Hiroşimalar olmasın" drye dua edilir. Ne var ki atom bombası tragedyasının ölüm ve yıkımından sonra her nedense bu olayın yalnız görünen yanları sergilenmektedir. 20'nci yüzyıtda kimi çevrelerin Hiroşima'yı ele alış biçimi, inanılmaz bir yazgıcılığın aldatıcı rengine bürünür. Sanki tannlar istemiş de Hiroşima ile Nagazaki'nin başına bu büyük felaket gelmiştir; sanki tannlar insanlığa ibret dersi vermek için Hiroşima ve Nagazaki'ye gökten atom yağdırmıştır. Yaşanan acı olay lanetlenirse, bir kez daha yinelenmez diye mi düşünülmektedir? Oysa bir dizi sorunun yanıtı gün ışığına çıkarılmak için gölgede beklemektedir. Atom bombalarının Hiroşima ve Nagazaki'ye atılması için kim emir vermiştir? Sorumlu kimdir? Tek kişi midir? Atom bombasını kullanmak zorunlu muydu? Atom bombası kullanılmadan savaş kazanılamaz mrydı? Biliyorum bu soruların ucu, ABO'de zamanın Cumhurbaşkanı Truman'a, Amerika'daki başkanlık sistemine, tek adamın yetki ve sorumluluğuna bağlanan bireycilik düşüncesine dayanacaktır. Belki de bu yüzden şimdiye değin yeterince kurcalanmamıştır. İkinci Dünya Savaşı'nda, demokrasi ve sosyalizm cephesi faşizmle çarpışıyordu. Kimbilir, belki de Amerikan demokrasisinin Japon faşizmine verdiği korkunç atom dersi, ınsanhktan ne kadar uzak olursa olsun bilinçaltında haklı sayılıp benımsenmiştir. Ancak aradan zaman geçtikçe, her yıl Hiroşima actsı yinelendikce, ister istemez sorular da büyüyor. • ikinci Dünya Savaşı'nda yaklaşık 40 milyon insan öldü; bu sayının 300 bini Amerikalıdır. Hiroşima ve Nagazaki'deki sivil katliamı 160 bini geçer; demek ki atom kurbanları Amerika'nın bütün savaş boyunca verdiği kayıp sayısının yarısını aşmaktadır. Sovyetler Birliği'nın savaş kayıplan ise yaklaşık 20 milyondur; tüm 2'nci büyük savaş ölülerinin yansı... 1945 yılının 8 mayısında Almanya, bağılsız koşulsuz teslim olmuş, Batıda savaş bitmiştir Mayıs 1945'te Japonya da çökmüş; Fransız, Sovyet, Avustralya, Amerikan kuvvetleri karşısında her cephede yenilgiye uğramıştı. Ne var ki, tarih baba insanlığa bir "sürpriz" hazırlıyordu. ABD: nin ünlü Cumhurbaşkanı Roosevelt ölünce, 1945'in nisan ayında Başkan Yardımcısı Truman, yasalar gereği yetkileri eline aldı; üç ay sonra atom bombasının kullanılması için emir verdi. Bu durumda şöyle bir soru ortaya çıkar: Roosevelt ölmeseydi, atom bombasının atılması için gerekli emri verir miydi? Kuşkusuz bu soru yanıtsız kalacaktır, ama atom bombasını kullanma kararı, sivil kent halklarını kitlesel biçimde ortadan kaldırmaya yönelik katliam niteliğindedir. İnsanlık tarihinin unutulmaz bir acısı ve Amerikan başkanlık sisteminin de tarihte belki ençar pta göstergesi böylece olustu. Hiroşima'da ve Nagazaki'de ne anılıyor? Ne lanetleniyor? Ne için dua ediliyor? Eger atom bombasının kullanılması bunca büyük felaketse, karan tannlar değil, ABD'nin ünlü başkanı ve Truman Doktrini mucidi vermiştir. Hiroşima'yı anarken bu gerçek neden unutuluyor? Hiroşimafyı Anarken... RAFET TÜZÜN Askeri Yargıtay Başkanlığından Emekli Hâkim, Tümgeneral Kandırmaeılık, teokratik rejimlerin yıkdışına yakın devrede düîunülmüş, kullanılmış, fakat işe yaramamıştır. Oligarşi: monarşi veya polis devlet rejimlerine yakışan; açık, dürüst, erdemli demokratik idarelere ters düşen bir sistemdir. Tarihte bunun ustası olarak gösterilen AvusturyaMacaristan Başbakanı Mat hemich çökmekte olan krallık idarelerini birleştirmek ve korumak için bu yöntemi kullanmış ama ne birleşmeyi ne de çöküşü durdurabilmiştir. Kandırmaeılık, toplumlann devlete, devletin temel muesseselerine karşı beslenen güvenirlik duygulannı kurt gibi kemiren ve sonuçta bu müesseselerin çok zor olarak kazandıklan saygınlığı yitiren sonuçlar doğurmustur. Tarihteki deneyimler bu usulle toplumlann bir yere varamayacağını göstermiştir. Kısa vadede topluına, bireylere birçok şeyler vaat edip bunları tahakkuk ettiremeyeceğini anlayan iktidarlar yapılmışlan ve de yapılacaklan yapsat ya da milletin ortak mallarını pazarlayarak işi bitir sloganı üe har vurup harman savurmaktan başka bir sonuç elde edememişlerdir. Yani bir çeşit iflastan başka sonuç alamamışlardır. Sadece geleceğe ait zararlan ve çöküşü bir süre gözlerden uzakta tutabilmişlerdir. Halkın gözüne pembe gözlük takarak onlara umut ve moral vennek gibi geçici bir iyimserlik duygusu kazandırmışlardır. Aynca merkez ve yerel yönetici ler bu zorlayıcı ve itici güç ile kendi iradeleri dışında istemeyerek alabildiğine objektiflikten uzaklasıp, keyfıliğin simgesi olan sübjektifliğin içine düşmüşlerdir. Bu hal ise hukuka saygılı olmanın ve onu üstün tutmanın sonu olmuştur. Yasaların değişmez özelliği: yürürlüğe konulduğu tarihten kaldırıldığı ana kadar hüküm ifade eden ve uyum gösterilmesi zorunlu olan birer kural oluşlarıdır. Başta devletin erklerini kullanan her üç erkin sahibi ve üç organ ve sade vatandaşlar, kendilerini bağlayan bu kural tasarruflanna uyum göstermek zorundadırlar. Hukuk devletinin ve demokratik idarenin yapısında ve tanıtımında, tüm tasamıflann yürürlükte olan hukuk düzeninin altında cereyan etmesi ve her bir tasarrufun sağüklı bir sekilde bu kurallara dayandınlması emredilir. ELEŞTtRİ VE TEPKİ GEREKİR Bu kabil idarelerde her üç organ mensubu ya da başı, örneğin 'Anayasa'nın 84. maddesini bir süre için uygulamıyorum, askıya aldım, ya da dondurdum' diyemez. Siyasi partiler yerli yerine oturana kadar, bu uygulamayı sürdüreceğim gibi bir gerekçe gösterilmesi de ne hukuki ne de inandırıcı olur. Çünkü yasaların bir amacı vardır, bünyelerine, mantığa ters düşen bu gibi laflan kabul etmez, kusar. Basın ve aydmlar eleştiri ve tepkilerini gösterseler ve bunda direnseler, iktidarlar bu kabil ta HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN Gürültü ve Basınköy İstanbul Büyükşehir Belediye Başkant Saym Bedrettin Dalan, göreve gelmezden önce Haliç konusuna el atacağmı ve "Istanbul'v bu pislikten kurtaracağını" vaat etmiştL Dalan bu vaadini gerçekleştirme yolunda önemli adımlar atıyor. Onu öteki üçe belediye başkanlan da izh'yor. Örneğin Baktrköy Belediye Başkanı Naci Ekşi, Baktrköy'de yeni bir takvn düzenlemeJer yapıyor. Bakarköy'un merkezindeki bu "operasyon" Bakvköy'ü ne derece güzeUeştirecek büemeyiz, ama Istanbulhm Belediye Başkanlan, çevre kirtüiğinin yabuzca bir takvn binalar ve kokular olmadığmı arttk anlamahlar. Gürültü de dünyanın her yerinde çevre kirlüiği içinde değerlendiritir. Bakırköy Belediye sınırlan içinde kalan Basınköy'ün son birkaç ytidır özellikk yaz aylannda çekmekte olduğu bir dert var: Bir içkilimüzikli gazina Kamuya ait bir arazi üzerinde "gecekondu" olarak kurulan ve sonra herkesin iyi bildiği yoüarla içki ve "gürültü ruhsatı" alan bu gazinodan her gece (pardon hergün sabaha karsı) saat OlOO'ye dek günümüzün en mutena müziklerini dinkmek olanakh. Aksamlan 21.3022.00 araa başlayan bu tnüzik ziyafeti sayesinde her gün sabahtan aksatna dek işyerlerinde yorucu bir çaaşmaya giren insanlar evlerinde bir türlü dinlenemiyorlar. Yalnız dinlenmek, evde knap okumak, teievizyon seyretmek, kendi istediğin müziği dinlemek de değil dert, daha kötüsü "müâkal ziyafet" bitene kadar uyuyamıyorlar da... "Ziyafet" bittiğinde ise insanlar bu kez yataklarma yatmak yerine camlara, balkonlara çıkıyorlar; çünkü gazinodan dağüan sarhoş insanlann kavgalan, çekilen bıçaklar, zaman zaman atüan silahlar ve (her nedense) bir türlü müdahale etmeyen polisi izlemek de gerekiyor. Bütün kavgaJar bitip, bütün arabalar asfalta tekerlek izlerini bırakarak çekip gittiklerinde arük uyumaya vakit kalmamış oaıyor, birkaç saat yatağa uzanıhyor sonra da işlere gitmek üzere kalkıhyor. Ydlardır bir kangren olarak sürmekte olan bu sorun, sanıran hem polisi, hem de belediyeyi ilgilendiriyor. Bizier, yani Basmköylüler birkaç kez dilekçelerle kaymakamhğa, vatihğe söz konusu yer için başvuruda bulunduk, ama sonuç alamadık. Şimdi Bakırköy Belediyesine Cumhuriyet gazetesi aracthğıyla gönderdiğimiz bu açık mektupla dertlerimize çare anyoruz. Bu çirkef ve gürültü yuvası hakkında hem çevre kanununun öngördüğü kuraUar(hani bir zamanlar Saym Cumhurbaşkanımız Bodrum'a gittiğinde bazı diskoteklerin hoparlörlerine uygulanan kuraüar) hem de polis yasasuun gerektirdiği kuraüar uygulanan ve Bosmköyun arttk sabn taşmak üzere olan sakinleri adaleti kendi elleriyle tesis etmek üzere harekete geçmesinler. ÎSMET BERKAN Basınköy/lst Dergi Yapraklarını Karıştırırken II Türk Tiyatrosu dergisinin yapraklarını karıştırdıkça katı ve acımasız bir tiyatro gerçeği kafamı zonklatıyor. Dünyanın en bahtsız sanatçısı sahne sanatçısıdır. Arkalarında hiçbir şey bırakmazlar. Çoğu, çok genç yaşta sahneye ayak basar. Pek azı üne kavuşur, büyük sanatçı doruğuna ulaşır. Fakat ünlüleri de, ünsüzleri de günün birinde küt diye ölüp gider. Kısa bir süre yazılar yazılır Övgüler, yakınmalar birbirini izler. Kimileri ölümlerinin yıldönümlerinde bir kaç kez anılır. Sonra her şey son bulur. Sonra derin bir sessizlik. Hamlet'in en son sahnesinde denildiği gibi, derin bir sessizlik. Türk Tiyatrosu dergisinin 140,166,170. sayılarında dört yazı var, yitirdiğimiz değerli sanatçılar üzerine. Şimdi kendisi de bir anı olmuş değerli ve genç sanatçı Avni Dilligil, Şadi (Karagözoğlu) ve Emin Beliğ (Belli) üzerine ateşli ve içtenlikli sözler yazıyor. 166. sayıda Sait Köknar için Mahmut Yesari'nin bir yazısı var: "Artist için yalnız sahne vardır. Sait sahneyi bir tarikat bildi. O, bu tarikatin sadık bir müridiydi." 170. sayı, adı ve plaklarda sesiyle canlılığını sürdüren, Hazım Körmükçü'nün ölümünü duyuran yazılarla dolu. Muhsin Ertuğrul "Hazım Göçtü" yazısındaacı acı dövünüyor: "Benim kalemim ona her zaman ancak övgüler yazmak içindi. Mersiye söylemeğe dilim varmaz, düşünmeye gücüm yetmez. Öldüğünü bir an için olsun hatırlamaya gönlüm razı olmaz." Ne var ki, bütün bu acı ölümlere, içtenlikli yakınmalara karşın perdeler açılıyor. 15 mart 1944 günlü169. sayıda Muhsin Ertuğrul'un sevinçli bir başyazısı göze çarpıyor: 3 defadan 100 defaya. Muhsin Ertuğrul, Reşad Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü piyesinin 100. oynanışı dolayısıyla şunları yazıyor: "1924'te, Ferah Tiyatrosu'nda (Ertuğrul Muhsin ve arkadaşları) adlı bir kurumla çalışıyorduk. Ortaya koyduğumuz eserler ancak perşembe, cuma akşamlarıyla, cuma gündüzleri olmak üzere haftada üç defa oynanıyor, sonra bir kenara atılıyordu. Öteki haftaya yeni bir piyes çıkarmak zorundaydık; çünkü bir piyesin seyircileri adeta sayılıydı. Hemen her hafta sayısı ne artar, ne eksilirdi." Muhsin Ertuğrul, 3 defadan yüz defaya geçişin hiç de kolay olmadığım belirttikten sonra ayrıntıları anlatıyor: "Karlı bir gecede Strindberg'in Zafer Sarhoşları'nı bir bakkal çırağı, bir şoför. bir de locadaki doktorun önünde oynadığımızı, tiyatro tarihine geçmesi için, bu arada söylemeliyim. Bu üç seyirci önünde oynanılan oyunun getirdiği para iki lira yetmiş kuruştur. Bu işler, şimdi bu satııian sıralamak kadar kolay olmadı. Haftada bir yeni piyes çıkaran o arkadaşların çoğu bugün toprak altında, kalanları da vaktinden evvel çökmüşlerdir." Türk Tiyatrosunun büyük adı Kınar Hanımın elli altıncı sanat yılını kutlamak için yazılanlardan: "Behzat Butak:Bize gerçek sanat zevkini, tiyatroda intizamı yıllarca evvel gösteren ve tattıran Bayan Kınar'la, bu gece rolüm olmasaydı da yine Aman Hanım Biraz Susl'u oynayarak eski hatıraları ansaydı.. Galip Arcan: Madam Kınar, bu memlekette sanatçının sönmez meşalesini, hayatının ışığı bahasına elinde tutarak bizlere teslim etmiş yüce kişidir. 1949 yılında İstanbul Şehir tiyatrosu için önemli bir değişme oldu. Muhsin Ertuğrul Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü olarak İstanbul'dan ayrılır. Behzat Butak, genel sanat danışmanı olarak Muhsin Ertuğrul'un yerine geçer. İstanbul Belediyesi. Şehir Tiyatrosu iç n bir yönetmelik çıkarır. Bu yönetmelik hiçbir gün işlemez, sık sık değiştirilir. Sanatçılarla anlaşmalar imzalanır. Sanatçılar memurstatüsüne göre derecelere ayrılır. Kıdemli sanatçılar olarak değerlendirilen Behzat Butak, Galip Arcan, Mahmut Moralı, Vasfi Rıza Zobu, Hüseyin Kemalt Bedia Muvahhit'e ayda bin lira ödenir. Sanatçı kadrosunun toplamı 46'dır. Teknik kadroyu ekleyince sayı 71 olur. Kadro ve aylıktan söz açılınca, o günlerin Şehir Tiyatrosu sanatçılarının paraca sıkıntıda olduklarını söyleyemeyiz. Kimileri yeni başlayan dublajdan ufak bir gelir sağlıyordu ama, günümüz dublaj ve reklam filmleri denli bol para değil. Behzat Butak'ın bir kaç yıl pastacılık yapması, Hazım'ın ve Naşit Özcan'ın piyango bileti satması, Raşit Rıza'nın bir ara içkili lokanta ışletmesı (Bizim lokanta) bunu gösterir. Şimdi hepsi öldü. Bir bölümünün fotoğrafları Şehir Tiyatrosu Harbiye "Muhsin Ertuğrul" salonu fuayesinde asılı. Hepsi bu kadar. Perdeler kapandı. Tiyatro dünyasının acımasız öğesi, perde kapandı. SERMAYE PİYASASI KURULU MESLEK PERSONELİ (DENETÇİ. UZMAN, ARAŞTIRMACI) YARDIMCILIĞI GIRİŞ SINAVI , 2499 sayıb Sermaye Piyasası Kanunu gereğince kurulmuş bulunan SERMAYE PİYASASI KURULU'nda denetçi, uzman ve araştırmacı olarak yetiştirilmek ve görcvlendirilmek üzere 25, 26, 27 Ekim 1986 tarihlerinde Ankara ve tstanbul'da acılacak yanşma sınavı ile yeter sayıda aday meslek personeli alınacaktır. SAÖLANAN İMKÂNLAR Yarışma nnavını kazananlar, üç yıllık bir meslek içi egitime tabi tutulacaklar, aynca akademik çalışrnalara kaülmak, yabancı dil bügilerirıi ilerletmek, inceleme ve arastırmalarda bulunraak üzere yabancı memkketlere gönderilebileceklerdir. KATILMA KOŞULLARI Ciriş sınavına katılabilmek için; 1) Devlet Memurlan Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak, 2) Siyasal Bilgiler, tktisat, Hukuk, Işletme, lküsadi ve îdari Bilimler Fakültelerinden veya meslek konusu ile doğrudan ilgili ve en az dört yıl süreli egitim veren diğer yüksek okullardan birini bitirmiş olmak, 3) Yaş, sağlık ve diğer nitelikler bakımından, Sınav Broşüründe gösterüen şartlan tasımak, zorunludur. BAŞVURU ŞEKLİ Giriş sınavına katılabilmek için Sermaye Piyasası Kurulu'nun asağıda adresleri gösterüen Ankara ve İstanbul bürolanrtdan alınabilecek veya posu ile istenebilecek "Başvuru Formu" ve bu formda istenen belgelerle birlikte en geç 15 Ekim 1986 tarihine kadar ulasacak sekilde Kunılun Ankara'daki merkezine başvunılacaktır. BAŞVURU ADRESLERİ SERMAYE PİYASASI KURULU Mesrutiyet Caddesi No 24 Tel: 31 72 90 (10 Hat) Ankara SERMAYE PİYASASI KURULU İSTANBUL BÜROSU Rumeli Cad. No: 85 Kat: 4 Tel: 141 72 50 (3 Hat) Osmanbey/İSTANBUL Basın: 23161 TÜRKİYE GAZETECİXER SENDİKASI İSTANBUL ŞUBESİ GENEL KURULU SEÇİM SONUÇ İXANI Türkiye Gazeteciler Sendikası tstanbul Şubesi'nin 26 Temmuz 1986 tanhinde yapılan Olağan Genel Kurul toplanüsında yapılan seçimlerde, 2821 sayıü yasanın 14. maddesine göre, asağıda isimleri yazüj olanlar jube zorunlu organlanna seçümiş olup, aynı yasanın 9. maddesinin 4. fıkrasına göre üyelerimize ve UgUilere duyurulmalc üzere ilan olunur. TÜRKtYI: GAZETECtLER SENDtKASI tSTANBUl ŞUBESİ YÖNETtM KUKULU YÖNETtM KURULU ASİL ÜYELERİ AdıSoyadı Hasan Çakkalkurt Arif Esen Giray Duda özkan Altıntas Nurten Sonmezcan Tuncay Baykal Sadık Yıldız Erkan Gürbuz Medek ve Sanatı Gazeteci Gazeteci Gazeteci Gazeteci Duzeltmen Dizgi Operatörü Matbaacı Pikajcı Ikametgahı Rumelihisan Sırçan Sok. 24/7 Rumelihisan İSTANBUL Balipaşa Cad. 61 Fatih İSTANBUL Uzuncayır Sok. 56/12 Göztepe İSTANBUL Bahariye, Tevfık Paşa Sok. 18/15 Kadıköy İSTANBUL Istasyon Cad. 3/3 Yedikule İSTANBUL Bağdat Cad. Akaun Sok. 10/3 Küçükyalı İSTANBUL Yüdımn Mah. lkizler Sok. 2 Bayrampaşa İSTANBUL Haseki Kadın Sok. 15/2 Aksaray İST. DOKUZ EYLÜL ÜNÎVERStTESİ REKTÖRLÜĞÜ»NDEN Ünivenitemiz DENİZ BİLİMLERİ VE TEKNOLOJlSl ENSTÎTÜSÜ'ne 198687 öjretim yılı güz yanyılında "L/SANSÜSTÜ EĞtTtMÎ" biHmdtfkn oğretimi için ahnacak dgrencilerin basvurabüecekkri öğmim programlan, oğrend kontenjanlan, bu programlan kabul edebihnek için haiz olmalan gerekenttnvan,Usans veya yüksek lisans diplomalan ve her program için sınava girmeleri gereken bilim daüan asagıda belirtilmişür. •YÜKSEK IİSANS Giriş smavlan bilim+matematik 12 Eylül 1986 saat: 10.00'da Dokuz Eylül Universitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nde yapüacak&r. Adaylann 5 Eylül 1986 saat: 17.30'a kadar yüksek lisan ögrenimi gOnnek istedigi programı açıkca bildirir 0 bir dilekçe ekinde: a) Resmi onayb lisans diploması veya mezuniyet belgesi örneği, b) Lisans ögrenimi not ortalaması gösterir onaylı belge, c) Resmi onayh ve fotograflı nüfus sureti Ue Dokuz Eylül Universitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü ögrenci Bürosu'aa basvurarak ön kayıtlannı yaptırmalan gerekiıdir. Yüksek lisans sınavlanna ginnek isteyen, ancak öğrenim gördükJeri Oniversitelerde 198586 öğretim yılı bahar yanyıbnda bütünleme ve borçlu smavlanmn sonuçlan 12 Eylül 1986 tarihine kadar belli olmayan öğrenciler, bu durumlannı resmi bir yazı ile belgelemeleri ve (a) ve (b) de belirtilen belgeleri kesin kayıt sırasında enstitü ögrenci bürosuna vermeleri saru ile giriş sınavına girebileceklerdir. Programuı Adı: Kontenjan: Kojiıltor Bilim Sınav Konalan: Deniz BUünkri An. BJX: Deniz Jeolojisi ve 10 Jeoloji Müh. Jeofizik Mh. Yüksek Matematik, Genel Jeoloji, Genel Jeofizik. Jeofiziği Progr. Genel Matematik, Deniz Biyoloji, Botanik, Canlı Deniz Kaynaklan Progr 10 Hidrobiyoloji ve Su ürünleri Biyolojisi, Genel Ekoloji Sistematik Yük. Okl. Mezunu Deniz Teknolojisi An. Bl. D J Insaat Müh. Yüksek Matematik, Mukavemet, Deniz Yapıları Progr. Akışkanlar Mekaniği. Gemi Inşaatı Progr. 10 Makina Müh., Gemi inş.Müh. Yüksek Matematik, Mukavemet, Denizcilik Yük. Ok. ve Deniz Akışkanlar Mekaniği. Harp Okl. mezunlanndan lisans tamamlama DOKTORA programında basarılı olanlar. Yabancı dil sınavı 11 Eylül 1986 saat: 10.00'da, bilim sınavı Bölüm I (matematik) 12 Eylül 1986 saat: 10.00'da, Bölüm II (bilim) 12 Eylül 1986 saat: 14.00'te Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitusü'nde yapılacaktır. Adaylann 5 Eylül 1986 saat: 17.30'a kadar doktora ögrenimi gormek istedigi programın adını ve sınava gireceği yabancı dili açıkca bildirir bir dilekçe ekinde: a) Resmi onaylı yüksek lisans diploması veya mezuniyet belgesi örneği, b) Resmi onaylı fotograflı nüfus sureti, c) Kısa özgeçmişi, d) Var ise yayınlarımn bir listesi ile Dokuz Eylül Universitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü ögrenci Bürosu'na basvurarak ön kayıtlannı yaptırmalan gerekmektedir. Bilim Sınav Konnlan: Prognnun Adı: Kontenjan: Kosullan Deniz Bflimleri An. RD.: Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği 2 Jeoloji, Jeofizik Yük. Müh. Uygulamalı Matematik, Deniz Deniz Bil. dalında Yük. Lis. Jeolojisi, Deniz Jeofiziği, Progr. yapmak. Genel Matematik, (tstatistik), Canlı Deniz Kaynaklan Progr 2 Biyoloji, Botanik, Deniz Biyolojisi, Deniz Ekolojisi Hidrobiyoloji, Su Ürünleri veya Deniz BU. dalında yük. lis. yapmak. Deniz TeknolojU An. B.D.: Uygulamalı Mat., Akışkanlar tnsaat Yük. Müh. Deniz Deniz Yapıları Prog. 2 Dinam. Limanlar ve Kıyı Teknol. progr. Yük. Lis. Yapıları. yapraış olmak. Gemi lnsaao Prog. Makina Yük. Müh. Uygulamalı Mat. Akışkanlar Dinam. Gemi Gemi Inş. Yük. M. Deniz Teknol. dal Yük. Us. Mukavemeti, Gemi Hidrodinam. yapmak. !lan olunur. DENETLEME KURULU AStL ÜYELERİ AdıSoyadı Serpil Pmar Metin özkan thsan Benlican Medck TC Sanab Gazeteci Makine Ustaa Arşivci tkametgahı Şeyh Veü Sok. 20 K. 3/10 Kasımpasa İST. Şair Baki Sok. 37/2 K.M.Paşa İSTANBUL Rıhtım Cad. Nemhizade Sok. 12/4 Kadıköy İSTANBUL DtStPLİN KURULU ASİL ÜYELERİ AdıSovadı Metin Özyıldınm Erkan Çelebi H. Hüseyin Eren Sami Erdoğan Meslek re Sanab Gazeteci Gazeteci Pikaja Pikaja tkametgahı Akatlar Mah. Zeytinoğlu Cad. Özlem Sitesi B3 Blok D. 10 Etiler İSTANBUL Acıbadem Şemi Efendi Sok. No: 247 Kadıköy İSTANBUL Umut Sitesi Taskın Sok. Serhat Apt. D. 5 Sefaköy İSTANBUL Hasat Sok. No: 52 Kat: 3/12 Şisli İSTANBUL GÜNEY EGE LİNYİTLERİ İŞLETMESİ MÜESSESESİ MÜDÜRLÜĞÜNDEN MUHTELİF MALZEME SATINALINACAKTIR Müessesemiz ihtiyacı asağıda aynntılı durumu gösteriten muhtelif malzeme şartnamesine göre kapalı zarfla tekh'f alınmak suretiyle satınalınacaktır. 1Yapılacak ihalelerin konusu, dosya işareti ve en son teklif verme tarihleri karşılarında gösterilmiştir. Malzemenin cinsi: Dosya No: Miktarı: lhale Tarihi: 62GELİY/86255 223 Kalem 27.8.1986 IMuhtelif Rulman 180040180124 4 " 28.8.1986 2Telsiz Cihazı GELİST/86429 3Laboratuvar techizan 180034GELİS/86430 16 Kalem 29.8.1986 2Ihalemize katılmak isteyen isteklilerin kapalı zarf ıçersindeki fıyat teklif mektuplannı, zarfın üzerine dosya işareti, işin konusu ve ihale tarihi yazılmak suretiyle, belirtilen ihale günü en geç saat (15.00)'e kadar Müessesemiz Genel Muhaberat servisine vermiş olacaklardır. 3Teklif zarflan ihalenin yapılacağı günde ve saat (15.3O)'da Müessesemiz Saünalma Komisyonu huzurunda açüacaktır. 4Bu işlere ait şartnameler; a) Ankara'daki TKİ Genel Müdurlüğü (Satınalma Dairesi Başkanlığından) b) lstanbul'daki TKİ Saünalma Müdürlüğünden (Merkezefendi Balıklı Yolu Atatürk ögrenci Sitesi karşısı Zeytinburnu.) c) Mugla'da Müessesemiz Ticaret Şube Müdürlüğünden (Orhaniye Mahallesi tsmet Çatak Caddesi No: 1) Dilekçe ve (1.000.) TL. karşılığında temin edilebilir. 5Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. 6Müessesemiz 2886 sayılı kanuna tabi değildir. Basın: 25448 DUYURU İDİL RİBAR Ue ÜMtTÇELİKER evlendiler 11 Ağastos 1986 KADIKÖY AYŞE (YÜCEL) OGUZ RIFAT OĞUZ Evlendiler FATtH 11.8.1986 Ue
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle