Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER yörenin tanınmış hekimleridir. Kurumda çalışırken kendilerine sembolik bir ucret verilir. Unvanları ise klinik profesör veya klinik doçent olur. özellikle öğrcnci eğitimi, hasta bakımı ve istediklerinde araştırmaya da katılabilirler. Kuruma ücret bakımından bir yük oluşturmadıkları için sayıları fazla olabilir. Esas gelirled Hekimin çalışma saatleri ri özel muayenehanelerinden düzelir. Kendini geliştirmeye vak olan bu hekimler kuruma hasta ti kalır, da yatırabilir, ameliyat da yapae Hekim hizmetlerinden alı bilirler. Ülkemiz gün geçtikçe danan vcrginin kontrolü kolaylaşır. ha liberal ve demokratik olmaya çaba göstermektedir. Böyle Coğrafi tam zaman uygulama bir yönetimde hekimleri hastane yanında "kısmi" tam zaman uygulamaya ve "gerçek" tam za hekimi, muayenehane hekimi giman uygulamasına da yer verile bi sınıflara ayırmanın gerçekçi olmadığı kanısındayım. Aynı uybilir. Gene üniversite hastanesi gulamanın, önlenmesi istenen örneğini alırsak bu üç uygulama mesleki ahlaksızlığı daha da yaybir arada şöyle yapılabilir. Serbest çalışma olanağı olma gınlaştıracağı endişesini taşırım. yan temel bilim dallarının dışınCoğrafi tam zaman uygulamasıda tum öğretim elemanları üçe nın gerektireceği barem ve vergi ayrılır. Birinci grup "gerçek" tam yasası değişikliklerinin kanun yazaman olanlardır. Ulusal veya pıcıya bir zorluk getireceği kanıuluslararası düzeyde bilim adasındâ da değilim. mı ve/veya eğitimcilerden oluşan bu gruptakı öğretim üyelerinin PratisyenUzman Hekim Sosayısı çok azdır. Her ana bilim runu: Ulkemizde pratisyen hedahnda en fazla birkaç tane böy kim azlığı, uzman hekim bollule eleman bulunabilir. Bu hekim ğundan öteden beri yakınılır. Soler hasta bakıp, ameliyat yaptık runun yasa ile düzelebileceği kaları takdirde alınan para tümüyle nısında değilim. Hekimlerimizin kuruma kalır. Ancak gene aynı uzmanlaşmak istemesinde ana öğretim elemanlarına günun neden, tıp fakültelerimizde eğişartlarına uygun, gerçekçi, kentimin yetersiz olmasıdır. Halk da dileri ve ailelerinin rahat geçine doğal olarak bu yetersiz hekime bileceği bir ücret verilir. Bu kişi güvenmemektedir. Tıp fakültelelerin seçiminin çok tiıizlikle yarimizin eğitim düzeyinin yükselpılması gereği açıktır. Böyle öğ tilmesi, gerçek bir intern'Iik kuretim üyelerinin tenürleri de ola rumunun getirilmesi, internliğin caktır. sonunda da ulusal bir "uygulama" imtihanı açılması İkinci grup hekim coğrafi tam atılacak ilk adımlardır. Çeşitli tıp zaman statüsünde çalışanlardır. fakültelerimizin eğitim düzeyinin Yukarıda anlatılan şekilde ücret farkhlığı da böyle bir standardialırlar. Tenürlü olabilirler, ancak zasyonu gerekli kılmaktadır. Bu sözleşmeleri sonunda ne bilgi üretme, ne öğretim ve ne de kuönlemlerle bir yandan pratisyen ruma kaynak temini bakımından hekimin beceri düzeyi yükseltiyararları görülmemişse işlerine lerek halkın bu grup hekime güson verilir. Eğer tenürleri varsa veni artacak, bir yandan doğal ücret leri ancak tabanda kalır. sonuç olarak uzmanlaşmaya eğiÜçuncu statüde calışanlar ise lim azalacaktır. Gene bu uygu"gerçek" yarı zaman çalışanlarlamanın iyi bir ürünü, bir süre dır. Bunlar kurumun bulunduğu sonra uzmanların, gerçek uzman herkese eşit sunulma zorunluluğu yadsınamayaeak bir hizmetten, mümkün mertebe eşite yakın yararlanmasını sağlar. Diğer bir deyişle aynı kurum içinde, biraz daha az "lüks" ama tüm temel bilgi birikimi, araç ve gereç aynı olarak, fakir, zenginin yanında tedavi görür, yani zor bir sorun olduğunda kendisine başvurulan kişi haline dönüşmeleri olacaktır. Genel Sağlık Sigortası: Ülkemiz genel sağlık sigortasına henüz hazır değildir. En zengin ve ileri ülkelerde dahi (orneğin Iııgiltere) çok büyük ekonomik sorunlar yaratmış bu uygülama, ancak sorunlarının boyutlan belli, ekonomik olarak daha güçlil bir toplumda işleyebilir. Böyle bir yasadan önce, desteklenmesinde çok yarar gördüğüm kurumlara veya kişilere özel, dar kapsamlı sağlık sigorlalarından elde edilecek deneyimlerin birikmesi yararlı olur sanırım. Keza uzun yıllardan beri işleyen ve ülkemizde en yaygın sağlık sigortası uygulaması olan SSK hizmetlerinin gerçekçi bir iyikotü bilançosunun ivedilikle kannıoyunda tartışmaya açılması genel sağlık sigortasına hazırlıkta bize çok yardımcı olacaktır. Halkın Hekimlerin Görevleri Hakkında Eğitimi: Yazının girişinde geleneksel hekimlerin ana görevinin ne olduğunu vurgulamaya çalışmıştım. Eğer yöneticiler buna inanıyorlarsa aynı konuda halkı eğitmeleri de gerekir. Eğer bu yapılmazsa, hekimin bir süre sonra oldukça "bencil", toplumdan uzak bir kişi gibi clüşünüleceği açıktır. O bakımdan her türlü demagoji ve kısa görüşlü siyasal yatırımdan uzak durup, ülke halkına geleneksel hekimin görevinin ne olduğu anlatılmalıdır. İşte o zaman hekim geleneksel görevi olan "kişi"yi, "toplum"u değil, sağlıklı kılma görevini huzur içinde yapmaya başlayacaktır. Giderek toplumun da bundan yararlanacağı açıktır. (1) Dünya Safilık örgütü 2000 Yılında Herkes İçin Sağlık Genel Planı. Çevirenler: Prof. BUIent Berkarda, Prof. Uğur Derman, Cerrahpaia Tıp Kakültesi Yayınları, 1982 s. 5455. (2) Bilimsel çalışma ve/veya eftitim etkinlikleri belirli bir düzeye gelmiş ÖŞretim elemanlarına tanınan, süresi/ olarak bağlı oldukları kurumda kalabilme ayrıcalığı. 9 TEMMUZ 1986 Hekiıtılere Ait Yasa 1 a n Düzenlerken Hekimlerin ana görevi, genel sağlık koşullannm belirlediği ortamda bireylerin kişisel sağlık sorunlarıyla tek tek ilgilenmek, bunlar arasında, ,günün bilim düzeyine göre, düzeltilebilecek olanları düzeltmektir. Bir kısım hekimler de, araştırma yaparak günün bilim düzeyinin yükseltilmesine katkıda bulunurlar. Doç. Dr. HASAN YAZICI Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Hekimlere ait yasa ve yönetmelikleri düzenlerken sağlık hizmetlerinde hekimin yerini iyi saptamak esastır. Tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de genel sağlık hizmetleri birçok yönüyle aksamaktadır. Dünya Sağlık Örgütü ' (WHO) böyle ülkelerde 2000 yılında erişilmcsi istenen bir di/.i 'hedef belirlemiştir(l). Bu hedefler, temiz içme suyu, yeterli beslenme, yaygın aşılama, sağlık merkezlerine kolay ulaşabilme gibi, gerçekleşmesinde hekimlere çok az iş düşecek hizmetleri içerir. . Hekimlerin ana görevi ise, genel sağlık koşullarının belirlediği ortamda bireylerin kişisel sağJık sorunlarıyla tek tek ilgilenmek, bunlar arasından günün bilim düzeyine göre, düzeltilebilecek olanlarını düzeltmektir. Bir kısım hekimler de temel ve/veya uygulamalı araştırma yaparak günün bilim düzeyinin yükselmesine katkıda bulunurlar. Toplum da, hekimden aşağı yukarı bu görevleri bekler. Zaman za•man, dünyanın bazı yörelerinde bu beklentiden sapmalar olmuştur. Komünist Çin'de, hızlandı•nlmış ve kısaltılmış tıp eğitimi gören "çıplak ayaklı" doktorlar örneği gibi. Şüphesiz geleneksel tıp eğitimi yerine böyle, "çıplak ayaklı" hekimlere gereksinim olduğuna da, toplum, idare edenler, veya daha iyisi, ikisi beraber karar verebilir. Ancak geleneksel tıp eğitimi görmüş hekimden "çıplak ayaklı hekim" hizmeti beklenmesi bir yandan büyük kaynak israfıdır, bir yandan da, eğitilmediği bir işte çalışmaya mecbur bırakılmış her kişi gibi, hekimde büyük bir bedbinlik ve sorunlara olumsuz bir yaklaşım eğilimi doğmasına neden olur. Hepsinden öte bir süre sonra, kendisine sağlık hizmeti götürulmek istenenler ana sağlık sorunlarının hekimler tarafından çözülemediğini görürler. Hem sorunların getirdiği huzursuzluk artar hem de hekimlere olan güven giderek azalır. Bu ana kavramlar yanında genel sağlık hizmetleri görülürken hekimlerin daha verimli çalışabilmeleri için aşağıdaki konuların ağırlıklı önem taşıdığı kanısındayım. Tam zaman (tam gün) çalışma: "Tam zaman" çalışma bugüne dek birkaç kez uygulanmaya çalışılmış ve gerçekçi olmaması bakımından başarıya ulaşamamıştır. Kanımca çözüm, "coğrafi" tam zaman denilen uygulamadır. Bu çeşit çahşmada hekim bir hastaneye bağlıdır (üniversite, bakanlık, özel). Kontratla çalışır. Süresi yöreye, kuruma, şahıslara göre değişebilir. Üniversitelerde burıa bir "tenür"(2) sistemi de eklenebilir. Bağlı olduğu kurumun özelliğine göre, gördüğü hizmetler için bir taban ücret alır. Esas gelir kaynağı hastadan alınan ücrctten kendisine düşen paydır. Yalnız burada, halen uygulanmakta olan döner sermaye işletme örneklerinde olduğu gibi, paranın calışan ve çalışmayan arasında eşit bölüştürülmesinden kesinlikle kaçınmak gerekir. Hekimin oluşturduğu hizmet ücretınden kendine düşen pay herhalde <7o 50 civarında bir rakam olmalıdır. Paranın geri kalan kısmı kuruma kalır. Eğer bu kurum devlete bağlı ise hekimlerden aynı kazanç üzerinden ikinci bir gelir vergisi kesmeye gerek yoktur. Böyle bir uygulamayla sağlık hizmetinden üretilen para dolaysız tekrar sağlık hizmetine geri döner. özel kurumlarda ise gelir vergisi, hekimin kurumun kârına ortak olup olmadığı da gözönüne alınarak ayrı bir dilim halinde hesaplanır. Coğrafı tam zaman teriminde "coğrafi" kelimesi hasta bakımının "coğrafi" olarak kurum içinde olmasıdır. Böyle çalışmanın birçok yararları vardır. a Hekimler arasında bilgi alışverişi artar, b önemli araç ve gereçleri, belirli yerlere toplar, her hekimin istifadesine sunar, kaynak israfını önlcr, c Hekimler arasında karşılıkh mesleki kontrol imkânı ve ona paralel olarak, ilerlemeyi sağlayacak, hasta bakımında beceri ve bilimsel yarışmayı kamçılar, ç Ekonomik sorunlar dolayısıyla hekim hizmetlerine erişebilme olanağı değiskenlik gösteren kişilerin, sağlık hizmetleri gibi PENCERE İnsanlıktan Çıkmak!.. Dilgül, Nişantaşı'nda telekız. Saçları permalı. Bakışları boş. Yüzünün anlamı nahoş. Üstünde belden aşağısı şalvar biçimi, omuzları atkılı, sarı renkte şık bir giysi var. Dirseklerine tırmanan siyah eldivenleriyle siyah kemeri, giyiminin aksesuarını oluştuuyor Telekız, iki Arap genciyle yatmak için 75 bin liraya anlaşmış. Ne var ki Arabın biri, görür görmez Dılgül'e âşık olmuş, yüreğinden vurulmuş; arkadaşına demiş ki: Sen bu kızla yatmayacaksın!.. Nasıl olur? Parasını verdim. Olurdu, olmazdı, derken Arap genci arkadaşını bıçaklamış; kararakola düşmüşler. Bu olaya en çok Dilgül şaşmış, Arabın davranışını komik bulmuş. Dilgül diyor ki: " Ben Arap çocuklanyla yatmak için 75 bin lira karşılığında anlaştım. Adı Mariz Mafi olan Arap genci benimle evlenmek ıstedi. Deli midir nedir? Ben onun gibi birisiyle evlenecek kadın mıyım?" • Günaydın Gazetesi'nde okuduğum bu haber beni düşündürdü: Dilgül ne demek istiyordu? İki olasılık var: 1) Dilgül orta malı bir kadındır; güncel deyimiyle "hayat kadınf'dır; kendisini evlenmeye layık görmüyor, düşmüş bir kişi olduğundan aşağılık duygusuna kapılmıştır. Dilgül, "Ben onun gibi birisiyle evlenecek kadın mıyım?" diye sorarken Arap gencini yüceltip, kendisini küçümsüyor. 2) Dilgül, "telekız"öu. Amerika'da, İngiltere'de, Fransa'datelekızların içinde neler var? Kimi telekız toplumun yüksek kesimleriyle ilişkiye geçebiliyor, senatörleri, bakanları avlayabiliyor; gazetelerin en çarpıcı köşelerinde telekızların resimlerı yayımlanıyor. Dilgül kendisini önemsiyor; Arap gencini azımsayarak, "Ben onun gibi birisiyle evlenecek kadın mıyım?" diyor. Haberi okurken kuşkuya düştüm... Dilgül'ün gerçek düşüncesi neydi? Okurlarım bu soruyu nasıl yanıtlar, bilemem. İçimdeki kuşku bir türlü silinemiyor. Çünkü günümüz toplumunda yolsuzluk, üçkâğıtçılık, sahtecilik, vurgunculuk, tokatçılık, orospuluk saygınlık kazanmaya başladı Her şeyin ölçüsü para değil mi? Parasal değer yargıları öylesine geçerlı ki bankadaki sağdan bol sıfırlı cüzdan her kapıyı açıyor; para karşısında her değer solda sıfıra dönuşuyor. Dilgül bir kalemde 75 bin alıyor; fabrikaya gidip bir ay çalışsa, alacak 50 bin; devlet memuru olsa, aylığı kaç yazar? Buna karşın elindeki parayı ne yapacağını, nereye koyacağını, nereye harcayacağını bilemeyen, öylesine zengin bir kesim türedi ki fuhuş sektörünün önemi arttı. Yoksul ve güzel genç kızlar için köşeyı dönmenin yolu, üç beş yıl çalışıp banka cüzdanındaki sağdan sıfırları çoğaltmaktır. Hayat görüşü ekonomik yapılanmaya göre bir kez çarpıldı mı, ardından ahlak kurallarındaki değişme gelir. Ve Dilgül 'düşünebilir: Şu Allahın Arabına bak!.. Paraları sökülüp on dakika koynuma girdi diye kendini ne sanıyor? Ulan, ben o işi iş diye yapıyorum İş başka, aşk başka!.. Hem benim gibi bir kız, senin gibi bir uyuzla evlenir mi? • Fuhuş, dünyanın en eski mesleklerinden birisidir, ama, ülkemiz bu yolda büyük atılımlar yapıyor. Yakında Asya'nın güneydoğu ülkeleri gibi dünya fuhuş literatürüne geçersek şaşmayalım. Bir yandan din diyanet ticareti, Büyük Millet Meclisi'nde ıftar sofraları, sıkmabaşlı, çarşaflı kızlarımız; öte yanda kadın, genç kız, çocuk ticareti... Bir yanda süper zenginliklerin görkemi, öte yanda yoksulluğun insanları insanlıklarından çıkardığı bir yaşam. OKTAY AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN Toprağımız gerçek değerinden alınsın Sorunumuz şu: Manavgat Barajı göl sahası altında kalmış "Oymapınar" köylülerinin durumlannm ne olacağı? Baraj göl sahası altında kalan bütün sulak tarlalar DSİ Genel Müdürlüğü'nce isttmlak edilmiş olup, bu arazilertn istimlak bedellerinin az bir kısmı bugüne kadur ödenmis, geriye kalan önemli bir kısmının da istimlak bedellerinin gelmesi beklenmektedir. Göl sahası altında kalacak araziler için devlet 1985 ytlı içinde arazi değer takdir komisyonu çıkardı. Komisyonun kimlerden oluştuğu ve nasıl bir çalışma yaptığı kimse tarafından tam olarak bilinmemektedir. DSİ, bu komisyon raporlanna dayanarak yılda 23 defa mahsül veren toprağın metrekaresine 350400 TL arasında değer vermektedir. Su anda Manavgat'ta en kötü kıraç bir arazinin metrekaresi 1.000 TL dvarındadır. Ayrıca bu köyde su altında kalması kesinleşen 120 adet ev olup, bu ev sahiplerine herhangi bir yerin arsa olarak gösterilmediği gibi, evle ilgili hiçbir sözün edilmediği ortada. Bütün bu olayları da normal karsılarsak, asıl kötü tarafı, zorla küçük çiftçinln elindeki arazisini elinden alan DSİ, tapunun DSl'ye verilmesi sırasmda araziyi kendi isteğiyle satıyormus gibi köylüden yüzde 40 gibi yüksek bir değerden tapu satış harcı almaktadır. Arazi sahipleri, bütün bu zor şartlar altında bir daha böyle bir toprağa sahip olamayacaklarının bilinci ve şaşkınlığı içinde Manavgat A dliyesi 'ne başvurmaktadır. Dileğimiz, bu toprakların gerçek değerlerinin yeniden bir komisyon oluşturularak ortaya koymaları, zaten dar gelirli olan köylülerin, bir an önce istimlak islemlerini sona erdirmelidir. FAHRETTtN KÜÇÜK MA NA VGA T/A NTA L YA Demokrasi Nedir Bir ÖğrensekL Yeşil alanlar yağmalanıyor tstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı ve Kadıköy Belediye Başkanlığı, Bostancı'da 1952 den bu yana yeşil alan olarak çevre halkmın yararlanmasına bırakılmış bir alana gökdelen yapma izni vermişlerdir. Halen temel atma işlemi süren bu Inşaatm durdurulması amacıyla, Cumhurbaşkanlığına, Başbakanhğa, tçişleri Bakanlığı'na, lstanbul Valiliği'ne ve yukarıda adı geçen belediye başkanlıklanna başvuruda bulunduk. Yeşil saha olan yerler halen tamamen boştur. Ancak, 691 ada, 8 parsel sahibl, bazı gruplar ile işbirliği yaparak 8 nolu parsel için ımar tadilat planı tasdik ettirmiştir. Durumu ö'ğrenen bizler, gerekli makamlara başvurduk. Işler konu yönünden de sakattır. Bilindiği gibi, belediyelerin en önemli görevlerinden bH insanların yaşayabileceği ölçülerde yeşil saha ve parkları olan şehir düzenlemeleri yapmaktır. Böyle bir düzenlemeye tahsis edilmiş yeşil sahayı belli bir şahsın ticari çıkarlarına sunmak, kanunun emrettiği görevi yerine getirmemektir. Yapılacak düzenlemelerle hem görüntü güzellikleri elde edilir, hem de gelecek nesillere daha sağlıklı yaşama olanakları hazırlanmış olur. Yeşil sahaya her insanın ihtiyacı vardır. Eğer bu < alanlarda şahıslann çıkarlarına inşaatlar yapılmaya başlanırsa tstanbul'un beton yığını haline geleceğl kesindir. Unutulmamahdır ki, yaşadığımız kent, Bakırköy'ü, Üsküdar'ı, Levent'î, Bostancı'sı, Sarıyer'i vd. semtleriyle bizlm tstanbulumuzdur. Birimizin derdi hepimizin olmalıdır, nasıl "mavi Haliç, tertemiz Boğaz, tünel, metro, 2. köprü" için seviniyorsak, bazı çıkar çevrelerinin ceplerini doldurmak amacıyla yeşil alanları yağmalamalan hepimizin ortak derdi, ortak kavgası olmalıdır. METE BESENER BOSTANCI/tST. Hitler'in Propaganda Bakanı Dr. Goebels "Ne zaman kültür sözünü duysam tabancama sarılmak istiyorum" dermiş... Ben de, şu 'demokrasi' sözünü ne zaman duysam bir tuhaf oluyorum! Öfkelenmek mi, acımak mı, gülmek mi, öyle bir şeyler! Ta 1945'ten bu yana duyuyoruz, konuşuyoruz, yazıyoruz, tartışıyoruz, şu 'demokrasi'yiL Yazmasını az çok beceriyoruz da, söylemesi biraz güç geliyor kimimize; demokrasi derken, ,'raaasi" diye uzatmaktan vazgeçmeyenlerimiz var! Bilecik SHP İl Başkanlığının "Demokrasi: Demokratik Hak ve özgürlükler' açık otururnuna giderken otobüste geçmiş yılları anımsadım. SHP MKYK üyesi eczacı Cemal Seymen yapımda gazetesıni okuyordu, bense dalıp gitmiştim geçmiş yıllara... Yıl 1946. Aylardan haziran. Hastaydım, tifodan yatıyordum. Günlerce sokaktan sesler geldi, karşıdaki kahveden particiler söylevler verdiler. Demokratların toplanma yeriydi. Fatih coşkuyla yeni partiyi tutuyordu. Ben ateşler içinde dinliyordum bu coşkuiu sesleri... Dostum Faik Baysal da yeni partinin ileri gelenlerindendı. Güzel konuşmalar yapıyordu mahalle mahalle dolaşarak. Durmadan bir söz yineleniyordu: Demokrasi, demokrasi... DP'Iİ liderler, Bayar, Menderes vb. hepsi demokrasiyi övüyorlardı, tek parti saltanatı yıkıldı mı, her şey düzelecekti, beklenen özgürlükler gelecekti. 194650 arası da hep 'demokrasi' sözleriyle geçti. Demokrasi tutkunu DR sonunda iktidar oldu, ama bir süre sonra gerçek demokrasiye aykırı ne (Arkası 10. Sayfada) 9 GECE 10 GUN YARIM PANSİYON Tel 161 10 74 161 82 26 161 22 81 "*>**> lel 336 16 60 DEFNE MELİSSA'mızın aranııza katılışının birinci yılını kutluyoruz. AnneannesiDedesi ve Dayısı MuaınmerCemalM. Ali Dolay BARKASI İKTİSAT Iktisat Bankasfnda, tasarrufunuzun net kazancı %55'e yükseldi. İktisat'ın sunduğu, %55 net verim kazandıran Ercan Holding garantili M.A.N. Motor Sanayi, Anadolu Endüstri Holding garantili Çelik Montaj ve Adel Kalemcilik tahvilleri, tasarruf sahiplerini bekliyor. Tasarruflarınıza % 55 net kazanç sağlayan bu tahvilleri günlük iskonto esasına göre istediğiniz anda paraya çevirebilirsiniz. Bugünlerde İktisat Şubeleri'ne uğİKTİSAT BAIVKASI rayın. Size en kârlı MENKUL yatırım altematifleriDEGERLER ni sunan İktisatçıMERKEZİ larınızdan bilgi alın, verim alın. BUyUkdet* Caddctı 165. Eunttpe. Iılanbul IktıiMit Bünknsı Adana Şub*«ı