16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 TEMMUZ 1986 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ OZEL RAKA (2AUD\MAt< CUMHURİYET/5 14. La Rochelle Şenliği'nin ardından Yıldız adların çekiciliğinden özenle kaçınan bir festival La Rochelle Sinema Şenliği'nin ödül vermeme, moda akımların ve "yıldız" adların çekici kolaylığından özenle kaçınma gibi ilkelerine karşın, seyirci sayısı durmadan artıyor. Şenlik, gelecek yaz 15 yaşını görkemli bir biçimde kutlamaya daha şimdiden hazırlanıyor. arasında kaldınız gitti... ALINIR özgün bir ses Mircea Veroiu, iddiasız bir yönetmen, aydın işi, ağdalı, buram buram özenti kokan "sanat filmlerl" yerine, geniş bir seyirci kitlesının ılgısını çekebilecek yalın anlatımıyla uzunluğu bir buçuk saati geçmeyen filmlerden yana. Bu tür calışmaları daha etkili buluyor. Böyle derken kendine oldukça haksızlık etmiş Veroiu. İlk yapıtları olan "Taş Düğıin' (Nunta de Pietra1972) ile "Altının Büyüsii" (Ruhul Aunılui 1974) kısaca sanat ve deneme ya da yaratıcı sinema dediğimiz türün başarılı, özgün örnekleri. "Taş Düğiin"de kocasının ölümünden sonra çocuklannı doyurabilmek için taş ocağında çalışan, ama giderek yoksulluğun pençesi altında ezilen, yavrularını yakalandıkları hastalıkların elinden kurtaramayan, ancak, acıların en keskinini yaşarken bile insanlık onur ve gururuna sımsıkı sarılan kadın tiplemesi, Veroiu'nun gerçek bir sinemacı olduğunu haberliyor, yakın planların ve içerikle zarif bir uyum içinde gelişen sinema dilinin olgunluğu dikkati çekmekte. Aynı etkili ve doyurucu anlatımı "Altının Biiyüsü"nde de buluyoruz. Yine bir kadın karakter çiziyor yönetmen. Kötü bir kadın portresi bu. Güzel kızının çekiciliğinden yararlanarak evine çektiği genç erkekleri Karpat Dağları'ndaki ilk altın arayıcılannın yıllar önce sakladıklan altınları çalmaya, yani ölüme gönderen kadının portresi... Veroiu tarihsel öyküleri seviyor. On dokuzuncu yüzyılın sonlarındaki, ya da yüzyılımızın başındaki Romanya'da yaşanan olaylara değinirken, insan gerçeğinin değışken çokrenklılığını gerçi ilk planda tutuyor ama, toplumsal değişimle politik gelişmelere de önemlı bir yer ayırıyor. Toplumsal devinımler bireysel sorunlarla ıç içe işleniyor. "Yaşam Aşkı tçin ölmek" (Sa Mori Rahit Dln Dragoste de Viata 1983) Veroiu'nun sinema dünyasını ana çizgileriyle yansıtan güzel bir örnek, belki de bir başyapıt. 1930'larda giderek azan faşizme karşı savaşım veren ikı gencin ortak eylemlerı, farklı kışilikleriyle bu koşullarda verdikleri yaşam sınavı, aynlan yollan ve yazgılan hiçbir özenti izi taşımayan özgün bir sinema diliyle işlenmiş. Kaynağını halk müziğinden alan çağdaş bestelerle anlatımını daha da renklendiren, sıcaklaştıran Veroiu, diğer yapıtlarında da, toplumda esen fırtınalar içinde bile dostluklarını, aşklarını yitirmemeye çabalayan, karmaşık duygular arasında gidip gelen insanları anlatıyor. Bu duyarlı yönetmen, La Rochelle Şenliği'nin çağrıhsıydı. Ancak "zamanında vize alamadığı için" gelemiyordu. Fılmleriyle, hıç de ülkesindeki politik düzeni eleştiren bir tutum içinde olmayan sanatçının, Fransa'da düzenlenen bir şenliğe gelmesinden Romanyalı bürokratların neden korktuklarını anlamak güçtü. Belki de Veroiu'nun bireyi elinin tersiyle itmemesi, olumlu ya da olumsuz tüm kişisel tepkileri, davranışları hep aynı sevecen ve insancıl yaklaşımla gözlemlemesi sakıncalı olmasına yetmişti bile... La Rochelle Şenliği gelecek yaz on beş yaşını görkemli biçimde kutlamaya daha şimdiden hazırlanıyor. Beaubourg Kültür Sarayı Sinemateki'nin de sinema danışmanı olan ve önümUzdekı yıllarda Türk sinemasını tanıtacak geniş kapsamlı bir toplu gösteriyi Paris'te düzenlemeyi tasarlayan JeanLoup Passek, on on beş filmden oluşacak kUçük bir Türk sineması toplu gösterisine, Beaubourgtan önce La Rochelle'de yer vermeyi kuşkusuz ısteyecektır. Bu önemlı olanaktan yararlanılabılmesi dıleğıyle. \ç KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK MEHMET BASUTÇU LA ROCHELLE La Rochelle Kültürevi'nin geniş bir salonundayız. Sinema Şenliği'nin son günleri... Kapıları tüın sinemaseverlere açık geleneksel toplantı yeri dopdolu. Meraklılann bir bölümU merdivenlere dek sarkıyor... Daha önce Delvaux'ların, Petroviçlerin ve diğer çağnlılann bulunduğu yerde bu kez şenliğin yöneticisi Jean Loup Passek var. Bu son söyleşi boyunca, La Rochelle'de sinemaya susamışlıklannı gideren seyirciler sorularına yanıt arayacak, görüşlerini, dileklcrini dile getirecekler. Kısıtlı parasal olanaklara, ödül vermeme, moda akımların ya da "yıldız" adların çekici kolaylığından özenle kaçınma gibi prensiplere karşın seyirci sayısı durmadan artmakta. Herkes hoşnut bu sUrüyor. Günlük seans sayısı ıse beş. Demek ki en "hasta seyirci" bile programlanan yapıtların yansını göremeyecek... Şenliğin belkemiğini yine toplu gösteriler oluşturuyor: tlk sırada bir sinema ustası var: Max Ophuls (19021937). Asıl adı Max Oppenheimer olan yönetmenin, anayurdu Almanya'dan sonra Italya, Hollanda, Amerika ve Fransa'da gerçekleştirdiği yırmi uzun filmin neredeyse tümü (on dokuz tanesi) değişik sinemateklerin yardımlarıyla La Rochelle'de toplanmış. Sanat yaşamına tiyatro ile başlayan ve sinema dünyasının büyük yaratıcıları arasmdaki yerini ölümünden sonra alan Ophuls'un "Satılmış Nişanlı" (1932), "Liebelei" (1932), "Tatlı Diijman" (1936), "Mayerling'ten Sarajevo'ya" (1940), "Sürgün" (1947), "Aşk Zinciri • La Ronde" (1950), "Zevk Le PİKNİK PtYALE MADRA HIZU GAZETECİ NECDET ŞEN \j>3l'b<ii7. ZEYNEB v<z Bağrtyanık ASIM yoksul samttzkı mcibusat dukkanlanna gıtmak uzenz kuiustur Toyota lörınâ oınaozklan Sırada, anıüan sısier Sdlerıcı kıiığmda UUIR öel/nr VQ cinr ki : JAPOM T0MOF/llM£ BIMMEK u/vtıT e P 5ENJİM MEYIM EKSIK *> MAX OPHULS TOPLU GÖSTERlSt La Rochelle'deki toplu gösterilerden blri de bir sinema ustasma, Max Ophuls'a aynlmıstu Ophuls'un Anton fValbrook ve Simone Signoret'yt de oynattığı 1950yaptmı Aşk Zinciri de toplu gösteride sunulan yapıtlar arasındaydı. durumdan... Bir dinleyici söz alıyor: "Belki bendllik olacak ama, ben lstedlgim bazı fllmleri salonlann dolu olması nedeniyk goremedlğlm Için kızgınım. Gelecek yıl ne gibi önlemler alacaksınız?" Kendine özgii bir şenlik 1973 yılından bu yana durmadan gelişen ve kendine özgü bir sinema şenliği anlayışını kabul ettiren La Rochelle Şenliği'nin başarısının temelinde, bir tür "yaz sinemateki" görünümü altında, alışılmaınış türlerden, tanınmamış ülke sinemalarından gelen orneklere açık sinema tutkunu izleyicilere olabildiğince geniş bir program sunması yatıyor. öyle bir program ki, sinema oburları için biçilmiş kaftan... tşin en zoru, tam yüz film arasında seçim yapabilmek. Şenlik on bir gUn Plaisir" (1952), "Lola Montes" (1955) gibi yapıtlarını ilk kez ya da yeniden izleyebilraek, hem de temmuz ayında, tatilıni geçırdiği sevimli bir kıyı kentinde izleyebilmek, bir sinemasever için eşi bulunmaz bir olanak... Sinema tarihi yanında, yaşayan yönetmenlerın yapıtlarından oluşan başka toplu gösteriler de var: lşte Yugoslav sinemasının tanınmış adlarından Alexandar Petroviç'in yedi filmi, işte Andre Delvaux'nun sekiz yapıtı, işte bilinmeyenin, duyularınızı uyaran, ilginizi kabartan, merakınızı taşıran varlığı; Romanya sinemasından bir sesi, Mircea Veroiu'yu bugüne dek gerçekleştirdıği on bir yapıttan yedisini izleyerek tanıyabılırsıniz. Ya da tsveçli Bo VViderberg'ın görcmedığınız filmlerinı seçebılirsiniz. Oncehklerı ıyı saptamak gerekiyor, yoksa, La Rochelle'de iki karanhk salon f Z EYNEP PE1 B t m E . DÜŞUMMEKTEDIR j ZATEM BA^BAICAM KI^LARlMIM DA ARABE5K KADAR 5AYIL/WAYA İIAKIARI V/lPplP DOLAYlSlYLA USTUME Dl$l 0I« PAMTER GlBl ATIL1R Ouzal ZBYNEB vc BdğrıygniK AStM rnutlulukbsn • ytrG.n<z ydmuluridr ikı szygıh miR TEŞE&BUSUNJ îdı caddme UAVIR OUALACI cdtzrkran, mınık VAĞIZ oRTAP/REkr sadcrc vıyâWamaKla ycbınır AVAMTA rU YOLuuuı" 111 '! OOLUUU ^rrT^V 8EY1MN EÜNİNOEE r Ocıro0 ÇtZGtLtK KyİAflL MASARACI 2 Inci AraVın yeni öykülerinde ortak tema aşk Sevgiııin de mevsimi var tükenme mevsimi kış Salvador Daü'nin kalbine takıldı SALVADOR DALİ Yoksa ölümsüz mü? Aşk bence iki insanın yakınlaşmasmın başlangıç aşaması. Sevgi daha kalıcı, daha köklü bir duygu. Bu öykülerimde sevginin ne olduğu, nasıl yaşandığı sorularına öykii kahramanlarım aracüığıyla karşılıklar bulmaya çalıştım. de her öykünün kendi yapı ve kurgUsunu kendisinin oluştuıınasından kaynaklanmış olabılır. Dağlan seven adam Bir de eleştirel bir soru izninizle!.. İç içe iki hikâyenin işlcndiği "Sevginin Eşsiz Kışı"nda; bir: Avcı Aleo ile sevdigi kadın Hande var; iki: Bu hikâyenin anlatıcısı "dağlan seven adam"la karısı. Bu iki hikâyeyi bir arada anlatma, herhalde teknik bir gereksinimden doğmadı? (Yamlıyorsak soyleyin lutfen!) Aleo ile Hande'yi anlatan ve dinleyen insanların hikâycsinde bir uzatma ya da "edebiyat yapma" çabası gozlemleniyor... Ne diyorsunu7? ARAL Burada ikı değıl, uç öyku iç içe. Aleo ile Hande, bu sıradan halk oykusunu anlatan adamla ölen kansının öykıısıı, bir de gene adamla dinleyen kışi arasındakı ıletışım. Anlatan, kendı öyküsünü dınleyenın bıldığınden habersı/dır. Oysa ona göre anlatılandan daha çekicıdır bu öyku, çunku ılgınç bu kışılığin oluşınasındakı etkısı buyüktur. Dinleyen bu oykülerden birını yazacaktır, ama hangısıni, karar veremez. Belki de yazmak ıstcdığı yalnı/ca "dagları seven adam"dır. Sonunda hepsinı bırden aktarır Bıraz karışık olduğunu kabul edıyorum. Oykünun bir yerınde, dinleyen dc bu karmaşadan ürktuğünu söyluyor zaten Ancak dikkatli okur bu üç öykü arasında koşuiluklaı bulacaktır Bir halk öykusu, bir çağdaş dranı ve bir akşam uzerı ikı kışı arasında yaratılmış duygusal ortam anlatılırken düpedü? bir söylem geliştııebılnıek pek kolay değil. Ayrıca edebıyatın bu kadar çilcsını çektığımıze göre ara sıra keyifie "cdebiyal yapmaya" neden hakkımız olnıasııı .. AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GöKHAls înci Aral NECATİ GÜNGÖR İnci Aral'ın hıkâyecılik çı/gısınde ayrı bir yerı olacağına ınandığımız "Sevginin Eşsiz Kışı" adlı ycnı kısa hıkâye kitabı bir süre önce yayımlandı. Aral'ın yeni hikâye kitabında "aşk" teması yedi hikâyenın de ortak noktabi. Aral'la konuşmamıza da ıster ı.steme/ bu konudan başladık. Niçin yalnı/ca aşk? Çi/ıııek istedigini/ tablolarda aşkın hangi rengini vermeyi amaçladınız? Aşk ve sevgi ARAL Bundan önceki kıtaplarımda da konu butunluğu vardır. "Agda Zamunı", genclde kadın sorunlarını; "Kıran Rcsimleri", Maraş kıyımını; "Uykusu/lar" 1980 önccsı ve sonrası donemın acılarını konu edinıyor. Ben a^kla sevgıyı bir bırınden ayırıyorum Aşk bence ikı insanın yakınlaşmasının başlangıç aşaması. Bu heyecan gclıp geçici olmanıışsd sevgıye dönüşüyor Sevgi daha kalıcı, daha köklu bir duygu. Daha uzun ve ınişlı çıkışlı bir sureçte yaşa nıyor. Bu öykülerimde sevginin ne olduğu, nasıl yaşandığı sorularına öyku kahramanlarım aracılığı ile karşılıklar bulmaya çalıştım. Ama asıl uzerınde durmak ıstediğim, ikı ınsanın butunluğunde, oluşturdukları ortak çızgide gene de çakışmayan bir yer. Kultur Servisl Barcelona'da bir hastanede kalp atışlarını düzenleyici bir aygıt takılan ünlü Ispanyol ressam Salvador Dali taburcu edıldı. Barcrlona'dakı Ouıron Klınıği'nin kapısında bekleyen gazetecilere kısa bir demeç veren Dali, "Bir dahi olduğum için oimeye hakkını yok. Hiçbir laman da ölmeyecegim. Çunku kralımız için, Ispanya için, Katalonya için yaşamak istiyorıım. Yaşasın kral, yaşasın Ispanya, yaşasın Katalonya" dedi. Kısa bir sure once hafif bir kalp krızı geciren ve kan dolaşımıyla ılgili rahatsızlıkları bulunan seksen ıki yaşındakı sanatçıya doktorlar kalp atışlarını duzenleyecek bir regülatör takmışlardı. Bilindiği gibi, çağımızın en buyuk sanatçılarından bırı sayılan, gerçeküstüculuğun önculerinden kabul edilen Salvador Dalı, Barcelona kentinın yakınlarında fıgucras'takı şatosunda yaşıyor. İkı yıl kadar önce bu şatoda çıkan yangında Dalı, ağn yanıklar almış ve sanatçıya derı nakli yapılmak zorunda kalınmıştı. bir çatlak kalması olgusu. Heı şcy olağanüstü güzel yaşanırken o noktadan bir gedik açılıyor, giderek de büyuyor. Tükenmeye, kopmaya, ayrılığa varana dek. Bu uyıışma/lığın, karşıtlığın nc olduğu, oradan bıtişe nasıi varıldığı benı uzun süredır düşünduruyordu. Bu yüzden hemen her öykümde bunu ırdeledım. Çoğunlukla bıtışleri anlattım. Bence sevginin de mevsımlerı var ve tükenme mevsimi kış. Gene de sevmek gundelık, Mradan yaşantımıza açılan oyle gızemlı bir pencere kı, o ilk ve yoğun acı yatıştıktan sonra anımsandığında, bıtışı bile eşsiz gelıyor insana. TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN FRANSAPRUSYA S/II//IŞ/ BAŞLIYOR.' impararorv M. Mapoleon ve CMossepot fufeğı Alman ığnetı HıfeJâı, Acının şiiri Bu kilapta degişik teknik olanaklar ve Turkçenin şiirini yakalamak gibi bir o/en ("o/en(i" değil) içinde goruyoruz İnci Aral'ı. Boyle bir izlenim karşısında ne diyorsunuz. Bu bir okıır yanılgısı mı, yoksa gerçek payı var mı? ARAL Ben başlangıçtan bu yana küllandığım dılin şiirini çok önemsedım. "Kıran ResimlerP'nde bile "acının şiirini" vermeyc özen gösterdim. Başarımda bu özenin çok Öııenılı elken olduğu kanısındayım. Ama ayrıca konu sevgi (ya da sızce aşk) olunca şıırsellıkten nasıl uzak durulabılır ki. öykulerde değışık teknik olanaklar dencmem hem anlatımda tekdüzelığe düşmeme kaygısından, hem 1870'TS8UGUM, PRUSYA'YA SAVAŞAÇTI AVOJPA'OA USTUNLUK OLAN İKİ OEVLET (SPANYA TAHrt NEDENIYLE ÇA7l$ACAKri. 1866 'P£, JT. ISARELLA 'A///V OLUMUYLS BOŞ/UAN ISPAMYA TAHTININ Y£NI ADÂ Yt, PRUSYA KKAUNtN AKHASASI PREMS LeOPOLP HOH£N2OLL&RN'Dt. P&4HSA, PRUSYA ' YSNl BtR OYi/A/ü OLAfZA< GoROUGÜ B(J OURUMA KARŞI ÇIKTI• LeoPOLD 'UN ÇEKİLMESI IÇ/N P/PUS~YA'M ELÇJ YOLLAPt. R£PP£PlLINC£ &ESAVAÇ AÇT7. /MPAgATUf? M MAPOLEON, 2SO BlN K/f/U/C O&PUSUNLİÎ7 SAYICA AZLIĞINA KARÇtU, U2.UKI MBMZlLLI TUFeKLEfltM£ GUVeMlYOePU P/SüCyA KJPALI /" *V/£.H£LM /S£y tĞNELl TUFEtCL£&IYL£ Sl/SAZ 2AYIF AMA,S&O 8/ıV /CfÇ'Yie 6UÇLU VE PlSıPLINU OLAN OHOUSUNDAN ÇOK ŞEY 8E*U.lyo£PU. SOMUÇ ONUH gEKLEP/Ğ/ Glgl 6EZÇEKLEŞECEK, FKANSlZ O&DUSU BuTUN CEPHELER.DE KESlN SlR YENtLGlYEUĞRIYACAİO~IR 50 YBL ÖNCE CUMHURÎYET Koııfcraııs Hoğazlar ınııhavrlvsiııi kabulrtti Montrö 18 (Sureü mahsusada giden arkadasımııdan) Boğazlar konferansı bugun hususı ve umumi olmak tiiere ikı ıçtinıa aktettı. tlk toplaniifla muahede madde rnadde müzakere edıimıs. umumi ıçtımada da mukavele kabul olunmuşlur. Bu munasebetle bırçok murahhaslar söz söylemışler, bılhassa tngilızler bu netıceden dolayı Türkıyeyı lebrık elmışlerdır. Mukavele pazartesı gıinü saat 22 de ımzalanacak, bu munasebetle heyetımız 19 Temmuz 1936 larajından murahhasluı şerejıne mıikellej bir zıyafet verılecektır. Furkıye Boğazlar muahedesmın ımzasını müıeakıp gayrı askerı mmtıkayı ışgal edecek ve tahkımuta başiayacaktır. Ankara hukıimelının, 19 kılometrelık bir saha leskıl 19361986 eden Boğazlar havalısını "ınemnu mıntıka" ılan edeceğı haber verılmektedır. Dr. RUştü Aras, Italyan mu$ahıdı M. Bova Scopayi diğer devlellerın ıltihakına açık bırakılan Boğazlar muahedesmın pazartesı gıinıi ımzalanacağından haberdar eimıstır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle