29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Buyukelçısı Kommer'in aracını yakanların başmda gelen; Ankara Emniyeı Müdürluğti 'nde gazetecîlere "elebaşı"olarak gösterilen, gazetelerde fotoğrafı yayımlanan, Aralan Göllüce toprak ışgallerinde köylulerı jandarma erlerinın ü'zerıne yuruten de Muzaffer Koklu'ydü... Daha bitmedi... 12 Şubat 1969 gunü Ankarada bir basm toplantısı duzenledı Muzaffer Köklü. 13 şubat günu gazetelerin bırinci sayfasmda bu "hızlı devrimcigenç"in foıoğrafı ve haberi yayımlandv "Amerikan 6. Fılosu Türk karasularmı terk etmezse üniversiteli genç kendisini yakacak." Ankaralılar Zafer Alanında "hızlı devrimci genç" Muzaffer Köklü'yu çok beklediler. Oysa o Ankara'dan İstanbul'a kaçmıştı. 27 Eylül 1969... "Yeni Gazete"de biryazt dızısibaşladv "Solcu bırlider vepolıs ajanıydım." Yazan: Muzaffer Köklu. Evet, bu yazı dizisine ımzasını atan da "hızlı devrimci genç" Muzaffer Köklü'den başkası değıldi. 1966 yılmdan ben öğrenci örgutlerinde yer alan, her eylemin içinde görülen Muzaffer Koklü1 nün açık kimliği orlaya çıkmıştı. ODTÜ öğrencisi değildi. 1959 yılında Ankara Yenimahalle Lısesi'nin orta bölumunden 1486 no'lu tasdikname ile ayrümıştı." * * * Daha bunun gibi ne şaşırtıcı olaylar var kitabın içinde. Bunlan okuyunca insan duşunuyor, gizli polis MİT ya da başka herhangi bir resmi makam nasıl derleyip buluyor boyle gençleri. Ve sonra yine düşunüyor insan: Bu kanştırıcılığın amacı nedir? Böyle ajanlar bir takım saf gençleri kışkıriacak, suça iteleyecek ve sonra ellerini kollannı sallayarak gezecekler, ovunerek anılar kaleme alacaklar. O saf gençler ise rutukevlerini boylayacaklar ve hatta bir kısmı sehpaya gidecekler. Birçok ocak sonecek; analar, babalar yanacak. Yine duşünuyorum, kimler, hangi makamlar duzenliyor bu insanlık dışı oyunlan? Ne umuyorlar, ne bekliyorlar? Butun bunlan duşünurken ister istemez son SHP Kurultayı'ndaki yuhalama olaylarını anımsıyorum. Ne malum, oradaki kaiabalık içinde de bir takım Muzaffer Köklü'ierin bulunmadığı? Bir takım saf insanlar her defasında böyle kışkırtıcıların ardından mı gidecek?! Belli ki Kurultay'ı golgeleyip, iilkede oluşan demokratik sol binkimin güçlenmesini istemeyenler, bundan korkanlar var. Gerçek çağdaş denıokrasiden korkan kişilerdir bunlar. Çunkü çağdaş demokrasi bir açık rejimdir. Bundan korkan kişiler ise dumanlı havayı seven, bulanık suda balık avlamak isteyenlerdir. Olaylar gosterdi ki, bu gibiler için acıma, insaf gibi insansal erdem ve değerler, her vesileyle ayak alıına ahnabilir. Onlar için ulke çıkarlan değil, kendi çıkarlan ön plandadır. *•* Osmanlı doneminde Balkan bozgunundan sonra "Tıirkiye Uyan" adıyla bir kitap yazılmıştı. Ne yapsak, bilmiyorum, acaba şimdi de "Türk Gençliği Uyan" diye bir kitap mı yazsak. Balkan Savaşı'ndan beri tam 74 yıl geçti. Arada, bir imparatorİuk yıkıldı ve Atatürk'un önderiiğindeki Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Hâlâ uyumak rahat mı geliyor dersiniz! Ne de kolay uyutulan bir ulus olmuşuz, toplu iftar ve namazlarla! Tann'dan dileğim, bu uzun uykudan uyanmak için başımıza dışsal bir sancı belasının çıkmamasıdır. 8 HAZİRAN 1986 Sancdı Günler HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU Şu sırada, üzerinize afiyet, sancılı günler yaşıyorum. Tam bir ay önce, 8 mayısta düştüm, hem de evin" içinde, çalışma odamda. Röntgen filmi çektirdik, şaka maka derken sol kol kemiğı kırılmış. İşte sancının nedeni bu. Bakalım kemiğin kaynaması ne kadar sürecek. Öyküsünü iyi olunca anlatırım. okratik düzenine ozenmiş ve bireylerin vicdanlarıyla ilgili dinsel törenleri, özel konaklardan, camilerden alıp TBMM binası içinde resmileştirmiş. Nasıl sancılanmayalım? Bu bir restorasyondur, bu bir çoküş, bir karanlığa gömuluştür. Yazmaktan başka bir şey gelmiyor elimizden. *•* Biraz da gazeteci yazar Hikmet Çetir.kaya'run, insanı şaşkınlıktan şaşkınlığa düşuren "Sancılı Yıllar" kitabından soz edeyim. Çetinkaya'nın tedirginlikle, ama bir çırpıda rahaîça okunan belgesel kitabında 19651971 olaylan anlatılmış. tsterseniz bir bölumunü bırlikte okuyalım: "30 Ağustos 1968... TMTFbinasma girdik. Orta boydan uzun, esmer tenli, bıyıklı bir genç önümuze geçti. Siz kımsiniz? Şaşırmıştık. Kım olduğumuzu soyledik. Esmer, bıyıklı genç fotoğrafmakinesıni almak istedi. Siz kimsiniz? dedim... Ellerini cebine sokup kükredi. Kim olduğumu bilmiyor musunuz? Hayır bılmiyoruz, Ben ODTÜ'lu bir devrimci... Adım, Muzaffer Koklu. Memnun olduk... Yuz haıları daha da sertleşlı: Basm kartlarımzı çıkarın bakalım. Çıkarmıyoruz Çekil yolumuzdan. Meğer Ankara'dan gelmiş. Bir anda kayboldu. Acaba Muzaffer Köklü adındaki "hızlı devrimci" genç kimdi? 6. Filo'nun İzmir'e gelışı nedeniyle düzenlenen protesto yüruyuşü ve mitinglerinde en önde yürüyen; "Kahrolsun Amerika" diye bağıran, gözaltma ahnan oğrencilerle birlikte mahkemeye çıkan Muzaffer Koklu'ydü... Samsun Ankara [Mustafa Kemal Yürüyusıijnde Türk bayrağından ay yıldızı soken ve gençlere "Enternasyonal"i zoria söyleımek isteyen de Muzaffer Koklü'den başkası değildi... Daha bitmedi... 1969 başmda ODTÜ'de ABD PENCERE Sancılı Yıllar... Gençler çoğu zaman mektuplarla, kimi zaman doğrudan, bir isteklerini dile getiriyorlar: Gençlik için yazın, bizim sorunlarımızı e/e alın... Üniversite gençliği yavaş yavaş kımıldıyor, öğrenciler yasal derneklerini kurmaya yöneliyorlar. Hem çevrelerine varlıklarını duyurmaya çabalıyorlar, hem benliklerini duyumsamaya çalışıyorlar. 1970'ler 12 Mart'la 1960'lardan, 1980'ler 12 Eylül'le 1970'lerden koparıldığı için yedi sekiz yıl öncesi bile gençlere uzak tarih dönemleri gibi geliyor. Oysa, dün anımsanmalı ki, bugün anlaşılabilsin. Bugünkü gençlik, ağabeylerinin 12 Mart'ta nasıl tuzağa düşürüldüğünü ve nasıl harcandığını biliyor mu? * Hikmet Çetinkaya'nın "Sanctlı Yıllar 19651971" adlı kitabı bu sorunun yanıtını açıklamak için gerekli bilgileri veriyor, 12 Martın, yalnız ordunun içinde bir çatışmayı yansrtmadığını, toplumun her kesiminde süregelen çekişmelerin ve kavgalann ülkeyi sarstığını sergiliyor. Gerçekten de 12 Mart'a doğru tırmanan yıllarda öğrenci eylemferi, işçi uyanışı, sendikal devinim, toprak kavgaları soluk soluğa yaşanıyordu, sanki bir toplumsal deprem insanlan sarsıyor, eski değer yargılan yıkılıyor, yenileri oluşuyordu. Hikmet Çetinkaya "Sancılı Yıllar"üa bu dönemin dökümünü yapmıştır. 19651971 sürecinde öğrenciler arasında kışkırtıcı ajanlar cirrt atıyordu. Gençlerin ayaklarını yerden kesmek için devletin görevlendirdiği kışkırtıcı ajanlar, eylemlerin ön safında koşuyorlardı. Bunlardan birisı de Muzaffer Koklu'ydü. En atak devrimciydi Muzaffer, 6'ncı Filo İzmir'e demiriediğinde bağırıyordu: Kahrolsun Amerika... Ankara'da ABO Büyükelçisi Kommer'in arabasını yakanların arasında Muzaffer Köklü vardı. Atalan ve Göllüce'de toprak işgallerinde köylüleri jandarma erterinin üzerine yürüten Muzaffer Koklu'ydü. Bu hızlı devrimci genç, gazetelerin birinci sayfalanna şu demeciyle geçiyordu: Amerikan 6'ncı Filosu Türk karasulannı terk etmezse kendimi yakacağım. Muzaffer Köklü'nün yaptığı işler saymakla bitmez. Ne var ki 12 Mart'tan sonra üniversiteli gençler, Muzaffer'in "resmi makamlar"ca "ajan provokatör" olarak aralarına sokulduğunu öğreneceklerdi. Devlet görevlileri, gençliği önce suça itmek, sonra da yakalamak, cezalandırmak ve ezmek için ajan kullanıyorlardı. 1980'lerin gençleri bu olaylardan gerekli dersleri almak için "Sancılı Yıllar"\ okumalıdırlar. iki kuşak boyu Türk gençliğini kıranlar ve kırdıranlann oyunlarını öğrenmek, bugünkü gençliği büyük yanlışlardan koruyacaktır. • Hikmet Çetinkaya'nın kitabında üzerierine kurşun sıkılan maden işçilerini, grev kırtcılarını, devletin İçişleri Bakanlığı makamına ülkede olay çıkartmak amacıyla oturmuş içişleri bakanlarını, Mecliste linç edilmek istenen sosyalist miiletvekillerıni, sendikalı işçileri boğuntuya getirmek için çalışan resmi görevlileri, Türkiye Cumhuriyeti Yargıtay Başkanı'nın cenazesini kaldırmak istemeyen yobazları, "iti kurda kırdırmak" için kurulan komando kamplarını, halkı ayaklandırıp kardeş kavgasına sürüklemek amacıyla ç;karılan uydurma haberleri, Kuran'ın yakıldığı söylentisinin ya da camiye bomba konduğu iddiasının nerelerde tezgâhlandığını, yasal koşullarda örgütlenmek ve demokratik özgürlüklerini kullanmak isteyen öğrenciierin hangi yöntemlerle yasa dışına itildiklerini okuyacaksınız. Bütün bunlan saat saat, gün gün, hafta hafta, ay ay, yıl yıl yaşadığım halde nasıl unutmuşum diye ben bile kendi kendime şaştım. İnsan belleği ne kadar vefasız... En önemli olaylan, eylemlerı unutup gidiyor insan belleği, sözler silinip yok oluyor... 1967 yılında hükümet "temel hak ve hurriyetler yasa tasarıs/"nı hazırlıyor. Bu tasarıyı 12 Eylül rejimi anlayışıyla hazırlatan zamanın başbakamdır. Hocam Hıfzı Veldet Velidedeoğlu şu açıklamayı yapıyor: "Biz özgurlüğe saygı göstermeyen bir rejime ve sinsi teşebbüse karşryız. (...) Acaba Türk devleönin emniyeti, tüzüğüne göre demokrasiyi benimsemiş bir sol kanat partisinin kapatılması, diğer bir partinin sol kanadının kesilmesi, Türk halkını ümmetçiliğin karanlığından kurtarıp ona milliyetçi ve bağtmsızlık fikrini aşılamaya ve kendi iktisadi yararfannı öğretmeye, kısaca onu uyarmaya çalışan kişilehn ve yazarların susturulmasıyla mı sağlanır?" Aradan yaklaşık yirmi yıl geçmiş, hocam Velidedeoğlu'nun sözleri, bugün de gündemin bırinci maddesi... *•• Vaktiyle Atatürk'ün oturmuş olduğu TBMM Başkanlığı makamını işgal eden Karaduman Bey'in geçen hafta Meclis binası içinde milletvekillerine ezanlı, dualı iftar ziyafeti ve ardından sahur yemeği verdiğini gazetelerde okuyunca, Turkiye Cumhuriyeti'nin dinle politikayı ayıran laiklik ilkesi doğrultusundaki yükseliş ve aydınlanma evrelerini yaşamış bir Türk aydını olarak duyduğum üzüntü ve ruhsal sancı, kol kınğı sancısmın boyutlannı kat kat aştı. Laiklik ilkesi böylesine çiğnenmemişti ülkemizde. Demek Karaduman Bey yıkılan Osmanlı Devleti'nin te EVET/HAYIR AKBAL 10 milyardan 200 milyara Yıldızı sönen, yıldızı parlayan zenginlerimiz. Listede kimler var? "Muhafazakârlar", "Çılgınlar", "Paraya para demeyenler" nasıl yaşıyorlar? "Şiir Varken..." "Yakama hiçbir zaman çiçek takmadım. Ama Çiçek Pasajı1 nın bizleri takındığı yeni koparılmış çiçekler gibiydik. Bin dokuz yüzaltmışlardaydık. Sanki karaciğer sözcüğü sözlüklerde yoktu. İçkiler dostça sokulurdu bize. Panayot'un zehir gibi şaraplan bile. Her şey şiirdı, her şey dızeydı, her şey olgunlaşmamış, adını bulamamış şiirimsiliktı. Şiir kavgaları bıle doyumsuzluktu. Degüstasyon. Nil, Lefter, sıram sıram sanatçı doluydu. Herkes biraz olsun gecikirdi. Evine, sevgilisine, yalnızlığına..." Edip Cansever şaırliğe giriş yıllarını bu satırlarla çizivermişti. Bohem yaşamının günleri, daha çok geceleri... "Kıyısında camların bozbulanık rakılar"m içildiğı, karaciğer hastalıklarının bilinmediği güzel anlar... Edip Cansever'i Kapahçarşı'da babasının havlu, peştemal satılan dükkânında görmuştüm ilk kez... Dindar bir ailenin oğlu. On dokuz yaşında evlenmiş, yirmisinde baba olmuş. Lişe sıralarında başiamış şiir tutkusu... Ne bulduysa okumuş. İlk kıtabı "ikindi Usto"ydü. Orhan Velı'lerın yalın şiirine benzer dizeler vardı bu ilk yapıtta. Sonraları yadsıdı bu kitabı, bir daha bastırmadı, adını bile anmadı. Fatih'te bir apartman katı, Salâh Bırsel'le zili çalıyoruz. Başı örtülü bir genç kız açıyor. Edip'in odası arkalarda. Yemek masası hazır. Rakılar hazır. Şiirler elimizin altında. Edip, Birsel'i çok seviyor. Dağlarca'dan hiç hoşlanmıyor o günlerde... Ben Dağlarca'nın önemli bir şair olduğunu, onun Daha', 'Çakır' gıbi kitaplarını dikkatle okumasını söylüyorum. Tartışıyoruz. Kimi aksamlar Necatigil de aramızda oluyor. Yine Dağlarca konusu. Necatigil ve ben bir yanda, Birsel'le Edip karşı yanda... Kızmadan, birbırimizi kırmadan konuşuyoruz, içerek hep... Kapalıçarşı'dakı o havlucu dükkânı satıldı. Edip bir ortakla bir antikacı, kuyumcu dükkânı açtı. Üst katta halılar var. O halıiarın içinde şiırlenni yazıyor, dostlarıyla göruşüyor, akşam üstü doğru içkilere koşmak için... Sonra o dükkân da gıtii. Cansever yalnız şiire verdi kendini, yalnız şiire ve içkiye. Kendini 'iki insan' gibi duyuyordu. Ta çocukken bile bir başka Edip'le konuşuyordu: "Açık kumral saçlı, zayıf mı zayıf, kaburga kemikleri sayılabilen küçük bir çocuk. Adını soruyorum. Önce yüzünü başka yöne çeviriyor, bir süre sustuktan sonra yanıtlıyor sorumu: Edip." Edip, Edip'i daha sonraki yıllarda tanıyacak. Edip Cansever'liğini duyacak. Çok daha sonraları bir şiirinde o çocukluk tanışıklığını şöyle yazacak: "Doğanın bana verdiği bu ödülden Çıldırıp yitmemek için İkı insan gibi kaldım Birbirıyle konuşan iki insan." Kitapları oldukça çok: "Sonrası Kalır", "İlkyaz Şikâyetçileri" "Ben Ruhi Bey Nasılım?", "Çağrılmayan Yakup", "Kirlı Ağustos", "Petrol"vb. vb.... Ben her zaman sevgiyle okudum Edip'in şıirterini. Kimi zaman düzyazıya benzetsem de hep bir şiir tadı duydum. Kimi zaman düşüncelerımi de yazdım. Kırk yıllık bir tanışmanın, bir dostluğun katkısı da var elbet bu sevgimde... Hep şiir yazdı, arada bir de düzyazı, ama şiirle anlatmak istedi kendini, öteki Edip'i, başkalannı... Ama hep iki kışiydı şiirlerinde, iki Edip'in savaşımı... "Ey masalar, ey iskemleler Edip'in yeri boş mu, köşede, masanın yanı Değilim ben böyle mahzun" diyerek inerdi Eti'den Bebek'e, yağmur yağdı yağacak bir gun. "Nereye Turgut'a sormalı, o iyı bilir o Elinde limonlu votkası" diye Turgut Uyar'a uzanacaktır: "İşte Turgut'a gıdiyorum, yağmur nasılsa yağmadı"... Turgut Uyar, Metin Eloğlu, Edip Cansever. 1940 kuşağını ızleyen 1950 döneminin üç ünlü şairi... Şımdı üçü de yok! Yaşamda yoklar... içki masalarında yoklar... Yollarda. sokaklarda, odalarda yoklar... Ama kâğıtlarda, yapıtlarda, belleklerde yaşayacaklar. 'Sonrası Kalır" şiirinde dedigi gibi "Akıp geçmişsem, gidip gelmişsem Bir de bu kalır • Ne kalır benden geriye, benden sonrası kalır Asıl bu kalır On yerde adım geçse geçmese Dağlardan tepelerden ınen bir düzlüktüm, anlaşılır." Edip Cansever artık yok. Şiirlerınde yaşar her şair. Öncesinde ve sonrasında... Şiirle, şiir için şiirle haşır neşir bir kişidir Cansever. Kendi şiıriyle, bütün güzel şiirlerie. "Beyaz peynirle rakı yeter de artar bile. Hem ben çahşırken içkinin damlasını koymam ağzıma. Çoğu kez deniz kıyılannda dolaşıyorum. Rumelihisar en çok sevdığim semtlerden bıri. Arada bir oyun yazmak istiyor canım. Hemen vazgeçıyorum. Şiir varken." TÜRKİYE'NİN PARA BABALARI İKİ ÜNLÜNÜN MEKTUP KAVCASI Yalçın Küçük:"Aziz Bey bana hırsız dediriiz. Pişman edeceğim." Aziz Nesin: "Sen tehlikeli bir ruh hastasısın." ı SHP yönetiminin yeni yıldızlan: En genç dört yönetici ve ilginç portreleri. İsmail Cem ile söyleşi. Gürkan kurultay sonrasını Nokta'ya değerlendirdi: "İnönü ve ben başaramadık. SHP Grubu huzursuzluğunda haklı!' ı Adalet Bakanı Eldem'den bayram müjdesi: "Bütün cezalarda indirim var." l Çocukta cinsel eğitim... Nasıl, nereye kadar. • Yeni cahiller! Nokta'nın anketine göre büyük çoğunluk ne roman okuyor ne de partileri biliyor. • Eski ve yeni büyükleriyle Hollyv/ood. Hattüttk Huher Dt'raısı f! LİSAN OKULLARI DANIŞMA MERKEZİ MİLYONURCA İNSAN KURTARICIYI BEKÜYOR Mehdi'nin askerleri cihada hazır TİYATRO OYIJNU YAZMA YARIŞMASI Salıhlı Beledıye Başkanlıgınca Turk Tıyatrodağarcıgjnakatkıda bulunmak amacıyla odullu "Tıyatro Oyunu Vazma Yanşması" açılmıştır kt)Sl I.I.AR: • Vdnşma amalör ve profesyonel herkese açıktır. • konu serbestlır •^'arışmay'a bırden fa2İa yapılla kalılmak {a mumkundur •Ovunlar vayınlanmamış VE (Ananmamış olmalıdır • O>unların süresı 1.52 saal kadar olmalıdır • Yarışmaya rumuzla katılmak gerekır. ,\d. Soyad. adres. kısa özgeçmış ve fotoğraf. üzerinde nımuzun yazıidığı zarfa konarak zarf sıkıca kapatılacakiır • Oyunlar beşer kopya olaıak. 8 Ağustos 1986 Cuma günü 17.30'a kadar "Salihlı Belediye Başkanlığı. Tiyatro Oyunu Yanşması adresine taahhütlü olarak postalaıunalı >a da elden leslım edilmelıdir Öni II.KR: I. ye 1 000 000 (bir milyon) TL.. II. ye 5O0 000 (beş yflz bin) TL.. m. ye 300 000 (üç vüz bin) TL.. Aynca. mansiyona lâyık bulunan üç eaere 100 000 er (yflzer bin) TL. ödül verilecektir. IÜRİ ve Ç^LIŞMASI: Yücel EKTEN (Devlet Tıyatrolan Yönetmeni), Şadan GÖKOVAU (Gazeteci. )uri Raportörü). Zafer KESKİNER (Salıhlı Belediye Baskanı), Pnrf.Dr. özdemir NO.TKU (DEÜ GSF Sahne ve Görlntu Sanallan Bdlümü Başkanı). Tıugut ÖZAKMAN (Devlet Tiyatrolan Genel Müduriı Oyun Yazan). Dinçer SÜMER (Tıyatro Sanatçısı. Yazar). Fikret TAKIAN (lzmır Devlet Tıyatrosu Müdürü). Sıtkı TEKMEN (Devlet Tıyatıoları Basdıamaturgu) ve Doç.Dr.Ayşegül YÜKSEL (Tıyatro Eleştiraıeni). Salihlı Belediyesi. kapalı zarfı korumaya alarak oyunlan. geliş suasına göre jüri üyelerıne ulaştıracaktır Üyeler oyunları ınceleyip. 12 oyunu seçecektir Jün 2324 Ağustos günleri Salihlı'de toplanarak dereceye gırecek çalışmalan saptayacaktıı. Kazananlara ödüllerı. .^gustos sonuEyliıl bası arası duzenlenecek "Salıhlı Kültur ve Sanat Şenlığı" sırasında venlecektir Derece alan oyunlann >'a>ın ve gostenm hakkı Salıhlı Beledıvesının iznine baglı olacaktır HAZİRAN SAYEiçncn Şeker Bayramı'nda da gazetenizi okumak istiyorsanız MİT ajanını albay da kurtaramadı • Cindoruk: "6 Kasım seçimleri antidemokratik değildi" • SHP'nin flaş adamı Canver kurultayı değerlendirdi • İşçilere baskıda Nobel fabrikası ödüle aday • Öğrenci yurtlarında örgüt fobisi • Keith Jarrett/John McLaughlin: Kimdir, ne iş yaparlar? • Doktorunuza karşı haklarınız: Hasta, ayağa kalk! • Ampul İbo Tatlıses'e karşı. y R BAYİLERDE ATARİCİLER Derginiz Çıktı. PC Shop PK 42 Mallepe, İstanbul SAHİBİNDEN Kocasinan, Yenibosna, Avcılar'da satılık arsa arıyorum. 583 56 28 Ba\ıam Gazetesini alınız Adres Gazeıecıier Cemıyeti CağaloğluISTANBUL Tel 522 12 22 522 54 08 526 80 46 ra Temsilcılığr Tunus Cad 59/5 Te> 26 62 77 İSTANBUL ı N B A Y I R D VACANCY An international company in insurance business seeks a female secretary "English comprehension and typing experience essentiai:' Applicants should mail curriculum vitaes until 15th June to: P.O.Bo\ 689Şişli KONYA LISELILERE DUYURU Muhtelif dönemlerde Konya Lisesinde öğretmen ve öğrenci olarak bulunanları, eşleriyle birlikte, 15 Haziran 1986 pazar günü saat 19.00'da Fenerbahçe Spor Kulübu Sosyal tesislerinde sohbet ve akşam yemeğine bekliyoruz. KONYA LİSELİLERİ ADLNA Makine Yiiksek Miihendisi BAYRAM CAMCI FATIH 3. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİNDEN 986/220 Hâkimliğimizin 13.5.1986 tarıh ve 986/220 esas 986/494 sayılı kararı ile Kastamonu, Taşkopru, Çambaşı köyu C.048, 01, S.56. kutuk 19, 19'danufusa kayıtlı 1.9.1974 dogumlu Mehmet Salıh'in ışbu hanedekı kaydının ıptali ile Kastamonu, Taşkopru, Çambaşı köyu C.048/0I, sahıfe 57, kütuk 19/19'dakı kayda baba adı Nazım. anne adı Saime olarak yazılmasına, Şaban baba adı ile Elife ana adlarının iptalıne karar verilmiş olduğu ılan olunur. 4.6.1986 Basın: 6 7 51 ATİLLA ŞOFOR OKULL Turkiye'de tek. Eğitim ve oğretımde tek. Uzman bd\an kadrosuvla tek. Disiplin ve ciddiyetiyle tek. L'crette çok ucuzluğuyla tek. Merkez: 523 79 11 Fındıkzade Öguzhan Cad. No: 10 Hastalannı kabule başlamıştır. Bahariye Cad. 96/3 Kadıköy Tel.: 358 23 22336 04 49 Dr. ERDAL ATABEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle