16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 HAZİRAN 1986 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/13 Temel ve Çatıdaki Kiremitler (Baştarafi I. Sayfada) yatanı bulamayanlar; Kurultay bildirgesini şu ya da bu açıdan eleştirenler, kuliste habire kazan kaynatıyoriar... Bunlara bir de Meclis grubunun "gayrimemnunlan" eklenmiştir, "/stffa "dan söz etmektedirler. Şimdi ne olabilir? Ortaya çıkan yönetim kadrosu ve bildirge, partinin en üst organı olan Kurultay'ın özgür iradesiyle belirtenmiştir. Bir kere, bunasaygı duymak her şeyden önce demokrasi kültürünün, terbiyesinin gereğidir. Bunu parti çatısı attında içine sindiremeyenler, ülke boyutlannda demokrasiye nasıl katkıda bulunabilirler? Herkes kendi görüşlerini saldı tutma hakkına kuşkusuz sahiptir; eleştiri ve önerilerini yaparak partiye bir iç dinamizm de kazarv dırabilirier. Ama bunlan partinin yetkili organlannda, platformlannda yapmak durumundadıriar; böyle bir tutum, bir partide otması gereken disipline de uygun düşer. Yapıcı eleştiri ve somut önerilerden oluşmayan uluorta laf ebelikleri geçmişte Cumhuriyet Halk Partisi'ni hem çok yaralamış, hem de kamuoyundaki görüntüsünü zaafa uğratmıştır. Politika yapmak için SHP'yi seçmiş olanların bu noktayı akılda tutmalarında yarar vardır. SHP'nin Meclis grubunun sayın üyelerine gelince... SHP'nin programı, yapısı bellidir. llçe kongrelerinden başlayarak Olağanüstü Kurultay'la noktalanan demokratik bir süreç içinde tabandan tavana doğru bir parti üst yönetimi belirlenmiştir. Tabanın iradesi belli okjuguna göre artık ona saygı duymak sağduyuya uygun düşer. NKekim SHP Genel Başkanı Erdal Inönü, Meclis grubunun öfkeli üyelerine karşı iyi niyetli ve içten bir çaba içinde gözükmektedir. Gruba verdiği önemi ve parti yönetimi ile grup arasında uyumlu işbirtiği gereğini daha ilk günden belli etmiştir. Ama bütün bunlara rağmen durumu içine sindiremeyenler varsa, istifa gibi demokratik bir yol onlara açıktır... Eğer temel sağlamsa, çatıda uçuşacak üç dört tane kiremitin kıymeti harbiyesi olamaz; geçmişte bunun örneklerine rastlanmıştır. İnönü'den SHP grubuna moral rak Erdal Inönü ile bir süre göruştü. SHP Genel Başkanı saat 11.30'a doğru grup toplantısına katıldj. Inönü gruba girince bazı üyeler duruma şaşırdılar. Gurupta söz alan Mustafa Kemal Palogla. tnönü'nün toplantıya katılmasından dolayı Grup Başkan \fekili Cahit Tutum'u eleştirdi. Paloğlu, Inönü'nün toplanuya katılmaması yönünde eğilim belirdiğini anımsatarak, Tuturnun tnönü'yü niçin çağırdığını anlayamadığını söyledi. Bunun üzerine Cahit Tutum, "gend başkanın mffleOekiUeriyle biriüde dertleşmek istediğiııi" belirterek, bu nedenle toplanuya katıldığını söyledi. Grupta kısa bir konuşma yapan Erdal Inönü. ilk günden itibaren milletveküleriyle birlikte olmak için olağan grup toplantısını bekletneden toplanuya geldiğini kaydetti ve şunlan söyledi: " A n mahalefet partistain organlan anuında anlaşmazhk olmaa benim düşüoenıeyecegiııı birşeydir.Sosyal demoknsinin iktidan için hep biıiikte çalısacagız. Sizterte birlikte (Baştarafi 1. Sayfada) eahşmaya her zaman açığun. Grup, örgüt ve parti yönetimimizle birlikte vatandaşm bizden b«klediklerini yapaotğız. Parti içinde gruplann oldngunu kesinlikle kabul etmiyorum. Bugüne kadar olanlan unutalım. Maksat, sosyal demokrat politika içinde millete hizmel etmektir. Neredeyseniz oraya geleyun. Her şart ve ortamda müzakereye açıgım. Bugün de sizi dinlemeye geldim. Yannki (bugün) grup toplantıanda genis kapsamlı bir konuşma yapacağıra. Kendi içinizdeki konuşmalarda da beraber olmak istedim. Genel merkez ile grnp arasındaki uyum ve dayanısma önemlidir. Partiyi götüriirken, sosyal demokrat ilkeiere baglı kalacağım. Sizlerin görüşleri benim için ber zaman onerali olacaktır. Grup grup ve bireyseJ olarak görüşlerinizi alacagım. Geçmisi unutalım. Yeni bir dönem başuyor." TEK SUÇLU GÜRKAN Toplantı başlamadan önce, milletvekilleri SHP kulisinde otururken, Aydın Gürkan'ı yerden yere vurdular. Hemen herkes ağız birliği etmişçesine kurultay sonuçlanndan Gürkan'ı suçlu çıkardılar. Gürkan'ın grubuna (Baştarafi 2. Sayfada) Sen burada bekle, ben namazı kılrvereyim, demiş. Bektaşi dışarda bekler, namaz biter, imamla cemaat çıkar, sofu çıkmaz. Bektaşi bekler, bekler: Ulan! niye çıkmıyorsun? diye bagınrmış. Sofu seslenmiş: Çıkacağım; ama, içerden koyvermiyorlar. Yahu herkes dışarı çıktı, seni koyvermeyen kim? Sen; dışardan içeri sokmayan yok mu, işte beni içerden dışarı çıkarmayan da o... Bektaşi: Ulan, demiş, görüyorsun ya! Yukardaki ikimizi de gözetiyor PENCERE ANKARA'dan YALÇIN (Baştarafi 1. Sayfada) DOĞAN ğu görülüyor. Benzer yöntemi D YP için uygularsak, yani DYP'nin de 12 yerde değil de on dört yerde seçime girdiğini düsünürsek, aldığı oy mikıarının 3.469'a yükseldiğini görürüz. D YP 'nin aldığı oy oranı yüzde 21.8'e ulaşmıs bulunacak o zaman. ANAP'ın on dört yerde ulaşnğı oy oranı ise yüzde 42.6 gibi çok yüksek biroran. Yani, genel seçim olsa "tek baştna iktidar getirecek'' bir sonuç. Yukardayaptığtmtz sadece 'istatistik bir eğimce." Belli varsayımlara dayanarak yapılan bir hesaplama. Burada şunu unutmamak gerek. Yeni belediye başkanlannın seçildiği yerler çok küçük, yerel etkenler ön plana çıkıyor, iktidar partisi adaylan daha şanslı oluyor ve belediye seçimi olması nedeniyle "adaylann kisilikleri" önem taştyor. Dolayısıyla, son belediye seçiminden hareket le "genel seçim imif gibi" hesap yapmak ve buralarda alman oylan yine "genel seçim imif gibi" değerlendirerek genel bir oy oranı çıkarmak yanıltıcı olabilir. Bununla birlikte, ortaya çıkan görünüm, sosyal demokratlar açısından yine de pek hayırlı sayılmaz. önceki akşam seçim sonuçlan gelince özal'a arka arkaya sorular yöneltildi. Biryandan "ara seçim tarihi ve erken seçim olasılığı" üzerinde duruldu, öte yandan da sonuçları değeıiendirmesi istendi. özal kendinden çok emin görünüyor. "Daha on on bes yıl bizden baskası iktidar olamaz" inancında. Sohbet sırasmda seçimlerin ve dış politikanın dışmda, yöneltilen sorular üzerine, iki noktanın daha altını çizdi: SHP kurultayından sonra SHP'nin Meclis grubunda beklenebilecek geüşmelere dönük olarak yöneltilen birsoruya şu karşılığı verdi: "SHP'den istifa ederek DSP'ye girecek olan miUetvekiUerine anayasanın 84. maddesi işlemez. Bu maddenin bir süre daha isUtilmeyeceği kanaatindeyim." Doğru, SHP'den DSP'ye geçecek olanlara, özal 84. maddeyi neden işletsin ki?.. Zaten, ANAP'ın tüm amacı "sohtböbnek" değil mi?.. SHP'den DSP'ye ne kadar çok milletvekili geçerse, özal'ın ekmeğine o kadaryağ sürülür. Ama, şunu unutmamak gerek, milletvekillerinin "tabanian obnadığını" kendileri bile söylüyor. Yani, "parti değistirmek, laban değiştirmek" anlamına ya da "tabanı da birlikte süruklemek" anlamına gelmiyor. Bununla birlikte, özal SHP'den aynlabilecek olanlara göz kırpmayı yine de ihmal etmiyor. Anayasada eski siyasüere ek geçici dördüncü maddeyle getirilmiş bulunan "siyasal yasaklann ne zaman kaldınlacağına" ilişkin birsoruya Başbakan şu karşılığı verdi: "1988 stçimlerine bu yasaklarla girilir, 1988 seçimleri sonrasında meseleye bir daha bakanz. " Özal ve birkaç eksiği ile hazır bulunan bakanların katıldığı sohbet pek yumuşak ve uygar bir havada geçti. Kendisine sorulan sorulardan hemen hiç terlemedi. Ama biz terledık. Sohbetin düzenlendiği "Eski Ankara Palas", şimdiki "Devlet KonukevV'ne eğer bir havalandırma sistemi konulmazsa, yannöbür gün "Devltt KonukevV'nde ağırlanacak yabancı konukhr da epey terleyecek. Sıcaklar yakında iyice bastıracak çünkü... O kadar insanın bulunduğu salonda daha şimdiden herkes buram buram ter döktü... HESAPLASMA BURHAN ARPAD (Baştarafi 2. Sayfada) barakaya tıktılar. 'Bu nasıl dünya len Ahmet?' 'Biz nerdeyiz len Mehmet?' sayıklarken memteketi, memlekete hasreti, bantlara koşukJunuz, nerede domuz eti tavuk eti yemeyip kanı akmamış deyip, yoruldunuz. Sokakları süpürdünüz harman yeri bilerekten, seyrettim seni gurbetçi, tarlana tonum saçar gibiydin, buzlanmış yoilara tuz serperken. Üzerinde mor etek, başında san örtu, baştan başa rertgârenk Haccelerdiniz, Ayşelerdiniz. Hacceleri seyreden, seyrederken gülen zenciler dehşetengiz. Uzun uzun kakjınız, heyeki kazandınız, hak edileni değil veriteni aldınız. Derken yıllar geçti, körolası yıllar, dağıtıp talan eden, kökeninden kopanp yok eden yıllar. Bir de gordünüz ki siz 'sizler' değilsiniz, ekilen tohum biçilen ekinsiniz. 'insan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde mutludur' demiş kim demişse, halt etmiş, mutlu olmadın htçbir zaman, kanı kanına, huyu huyuna, dini dinine uymayan insanlar arasında, tok sayılsan da. 'Ben bir hata yaptım amma nerede' deme gurbetçi ve hatırla bir ruzgâr esmişti yıllar öncesi, çıkarian bitince rözgâr çirkinteşti. Bir zamanlar kucak açıp 'hoş geldiniz' diyenler, kırık aynalara su döküp 'yolcu' edenler, 'yeter dön artık, gelip de ne edecen kal artık' deyiverdiler, kafana dank etti mi bir şeyter? Üç dönüm arsa, beş dönüm tarla, modeli eski altında araba, getolarda düşünür oldun derin derin, sorar oldun kendine 'nerede benim yerim.' iradeni aradın, inancını, yüreğini, ekmegini arar gibi kendini, bulamadın hiçbir şeyi elinle koyduğun gibi. Tannm' dedin "ben kimim, neyim, nerdeyim" gözterinde yaş, yüreğinde acı. BAĞIRDIN.. BAĞIRDIN.. BAĞIRDIN! Duyan olmadı, gören olmadı, bilen olmadı. işte böyle gurbetçi, sen bir hata yaptın amma nerede?" MardinMünih Hattı dizisi, gurbetçi Mustafa'nın, "Bir hata yaptım, amma nerede" sözleriyle sona eriyordu. Yirmi yılını Almanya'da tükettikten sonra ülkesine dönmüş olan Halil Erdal'ın yazısı da, "Ben bir hata yaptım, amma nerede" sorusuyia bitiyor. Ünal Küpeli'nin Mustafası ve Ankaralı okur Halil Erdal hepimize soruyor: "Ben bir hata yaptım, amma nerede?" lediyeden Munun ANAP tarctfmdan kazanıldığı anlaşılmca, Ozal "SHP edebiyat yapıyor, biz mab götürüyorut" dedi ve ekledv "Bizim sosyal adaletçi yanaruzt haflft almaym, bakın sonuçlan görüyorsunuz." Bizler sonuçlar üzerine Özal'a ısrar ettik: "Şimdi bir durum değerlendirmesi yapstmız. an seçim tarihi için ne dersiniz?" Başbakan pür neşe, "Böyle bir muhalefet karfisında biz her zaman seçime gideriz, istediğimiz zaman seçim yapanz " biçiminde karşılık verdi. On altı yerde yapılan belediye seçimlerinden 14 merkezde ANAP toplam 6.784 oy aldı. SHP sadece dokuz yerde seçime girdi ve 2.861 oy aldı. Doğru Yol Partisi on iki yerde girdi ve toplam 2.974 oy aldı. Şimdi şöyle bir istatistik çalışma yapalım ve bu arada elbette belli varsayımlara dayanalım. Seçimlerin yapıldığı on altı yeri değil de, net sonuçlar geien on dön merkezi dikkate alalım. Eğer hem SHP, hem deDYPM yerin tümünde seçime girselerdi, toplam kaç oy alırlardı?.. Girdikleri yerlerde aldıklan oy oranlanm, girmedikleri yerlerde de alabilecekleri düşuncesinden hareket ederek, bunu bulabiliriz. SHP dokuz yerde girdi. Aldığı oy sayısı belli. Eğer dokuz yerde değil de, seçimin kesinleştiği on dört yerde seçime girmiş olsaydı, alacağı toplam oy 4.450'ye ulaşacaktı. "Aldıklan oy oranlanm on dört yeri kapsayacak" biçimde hesapladığımızda, SHP'nin alabileceği oy oranımn yüzde 28 dolaymda bulundu hiçbir zaman sahip çıkmadığını ve kendisiyle birkaç arkadaşınj kurtarmak için çaba gösterdiğini savunan miUervekilleri, "Görayorsanuz Gürkan ortadan kayboldu. Erkekse bugün bu gruba gelirdi. Gelsin de göretim" derken bir milletvekili ise, "Bugün gelseydi Gürkan'ın cesedini sürüklerlerdi" dedi. Yusuf Ziya Kazanaoğlu da kuliste, "Giirkan'a bunu ödettirecegiz" diye bagırdı. Bazı üyeler ise, "tnönü 'bekleyin düzelteceğiz' diyor. Neyi düzeltecek? Bu gruptan mutlaka kopmalar olur" biçiminde konuştu. Bu sırada DSP Milletvekili Fıkret Ertan, SHP'li üyelerle sohbet etti. Ertan, 1820 kadar SHP'li milletvekilinin partilerine girmek istediğini belirterek, "Biz biçbir şey vaat elmiyonız" dedi. Grupta konuşan Grup Sözcüsü Coşkun Bayram, Erdal tnönü'nün önceki akşam üzeri Mecliste milletvekilleriyle yaptığ] görüşmeye ilişkin eleştirileri yanıtladı. Bayram, InönOnün tüm milletvekilleri ile görüsmek istediğini belirterek "bu istek üzerine tek tek millervekiDerine letefon etügini bulabildikleri milkrvekaJerinin toplanU>a katıldığını" anlattı. Hüseyin Avni Sağesen, kimseye suç bulunmamasmı istedi. Sağesen, "Grubumuz kunıltaydan dçlanmıs olarak çıktıvsa bunun musebbiMeri, akraba dedigimiz akreplerdir" diye konuştu. Hasan Altay, geçmişin bir özelini yaparken, Feridun Şakir Ögünç konuşmasında Gürkan'ı çok sert eleştirdi. ögünç, "Aydın Gürkan bizi satlı, şimdi Antalya'da doiçe vita yaşıyor" dedi. Gürkan'ın kendıleri•ne sahip çıkmadıgını, grubu toplayıp hiçbir şey sormadığını savunan öğünç, "İstifa dilekçem hazır, ama heyecanlann yatışması için yannki (bugnnkü) toplantıvı beklejrceginT diye konuştu. öğünç, milletvekillerinin birbirinin aleyhine çalıştığım da sözlerine ekledi. Söz alan Pasa Sanoglu. "HainJeri ve düşmanlan dı^anda degil, içimizde arayalım" dedi. GÜRKANA KARŞI ÖNERGE Yusnf Ziya Kazanctoglu, eski Genel Başkan Aydın Gürkan'ın Başkanlık Divanı'nda görev alması durumunda grupta huzursuzluğun bitmeyeceğini söyledi. Kazancıoğlu, bu nedenle hazırladığı önergeye ilk imzayı atarak diğer milletvekillerinin imzalanna açtı. Feridun Şakir öğünç, önergeyi kuliste dolaştırarak, imza topladı. Saat 13.00 s;ralannda resmi oUnayan gnıp toplantısı sona erdi. SHP Genel Başkanı tnönü, gruptan çıkışta gazetecilerin "partideki huzursuduk" hakkmdaki sorulanna, "herhangi bir tauzursuzluk olmadıgı" yamtını verdi. Inönü, huzursuzluğun iktidarın uygulamalarından kaynaklandığını vurgulayarak, "Gnıbnmuz ve ötekl organlarta iktidann halk üzerinde >arattığı huzursuzlugu gidermeye çalışacagu" dedi. İnönü, milletvekillerini dinlediğini bildirdi. SHP GRUBU BUGÜN SHP grubu bugün saat 10.00'da yeni genel başkanıyla ilk toplantısını yapacak. ilk bölümünün basına açık yapılacağ] ve Genel Başkan tnönü'nün konuşmasımn basına açık olacağı büdirildi. Grubun basına kapalı olarak sürecek bölümünde milletvekillerinin eleştirilerine devam etmesi bekleniyor. Grupta ve tekli, ikili görüşmelerde tatmin olmayan milletvekillerinin partiden kopmasına kesin gözle bakılıyor. İNONÜ GRUBU YATIŞTTRIYOR SHP Genel Başkanı Erdal Inönü dünkü toplantıdan sonra Meclisin 2. katındaki genel başkanlık odasında SHP'li milletvekilleriyle tek tek ve ikili olarak görüşmelerini sürdürdü ye üyelerin sorunlarım dinledi. MUST4FA EKMEKÇt ANKARA NOTLARI Bir Kurultay Böyle BittL UĞUR MLMCU (Baştarafi 1. Sayfada) Hele o "müvekkil" Türkiye'yi on yıl yönetmiş bir başbakansa... Avukat Apaydın'ın bu çabaianna karşı çıkılmaz, ancak konu, bu çerçeve ile sınırlı değildir. Olayın, çok değişik boyutları vardır. Tartışılması gereken ilk nokta, 1961 yılında Yassıada'da kurulan "Yüksek Adalet Divam"nca verilen kararların TBMM'ce iptal edilip edilemeyeceğidir. Hemen belirtelim: TBMM'nin böyle bir yetkisi yoktur. Ceza yargılaması hukuku, kesinleşmiş kararların ne yolla değiştirileceklerini öngörmüştür. Ongörülen bu yollar arasında "TBMM'den karar çıkartmak" gibi bir olağanüstü yasa yolu yoktur. Bu yüzden, böyle bir karar alınsa bile bu kararın, ancak "siyasal ve moral" bir degeri olur. Bu "siyasal ve moral doyum", sanıyoruz ki, 27 Mayıs Anayasası'nın kaldırılması, 27 Mayıs İhtilali ile devrilen Cumhurbaşkanı Bayar'ın Milli Güvenlik Konseyi yönetimince "onurlandırılması" ile yeterince sağlanmıştı. Bunlar dışında, Yassıada kararlarının TBMM'ce iptal edilmesinin DP yanlıları için bir yeni "siyasal ve moral" değeri olabilir. Bu girişimin başkaca bir anlamı da olamaz. O tarihten bu yana köprülerin altından çok sular akmıştır. Öylesine akmıştır ki, 27 Mayıs ihtilalcisi Ahmet Yıldız ile devrik hükümetin başbakanı Menderes'in avukatlığını yapan, yakın dostumuz ve avukatımız merhum Orhan Apaydın, yıllar sonra, Sıkıyönetim Mahkemesi önüne aynı davanın sanıkları olarak çıkarılmışlardır! Ve Orhan Apaydın, 27 Mayıs Anayasası'nın getirdiği 61 Anayasası'nı, ölümüne dek yiğitçe savunmuştur... 27 Mayıs İhtilalinde görev alanlar, 27 Mayıs İhtilali'nden hemen sonra ihtilali ve ihtilalcileri savunanlar, askerlerin oluşturduğu kurucu meclise üye olarak girenler, o günlerde DP'lileri en ağır dillerle suçlayanlar, radyodaki "Yassıada Saati"n\ hazırlayanlar Celal Bayar'ın ölüm cezasına çarptırılması için yasa değişikliği yapanlar... Şimdi gözlerimizin önünden renkli filmler gibi birer birer geçiyorlar. Evet, nerelerdeydiniz o zamanlar? DP milletvekilleri, cumhurbaşkanı ve başbakanları ile birlikte yargılanırlarken, neden en küçük bir tepki bile göstermediniz? Neden o günlerde ihtilalcilerin yanında oldunuz? "Hizmet arz" ettiniz? Görev aldınız? Korktunuz o zaman değil mi? Hepiniz, o korkularınızla, O dalkavukluklannızla, o çıkarcılıklarınızla, "ne olur ne olmaz" diye ihtilalci askerlerin önünde "elpençe divan" durdunuz. İhtilal gelip geçmişti. İhtilali yapan "Milli Birlik Komitesi" yönetimi de dağılmıştı. Şimdi diyorsunuz ki: 27 Mayıs İhtilalFni birkaç genç subay yapmıştı. Ordu ile ilgisi yoktur. Evet, başlangıçta elbette öyle olmuştu. Daha sonra ordu, bütünü ile bu eylemi desteklemese ve bu ihtilal ile bütünleşmese, yıllarca "27 Mayıs Anayasa ve Hürriyet Bayramı" genelkurmayca nasıl kutlanır ve bugün Yassıada kararları için "cinayettir" diyen bir Süleyman Demirel, frak giyip, başbakan olarak "tebrikleri" yıllarca nasıl kabul ederdi? Evet, nasıl? 27 Mayıs İhtilali'ne, o günlerde birer "emireri sadakati" ile bağlılık gösterenler ve korkuiarından 27 Mayıs bayramlarına katılanlar, bugün 27 Mayıs'a karşı açılan savaşta, hep birlikte yerlerini alıyorlar. Bu gibi tartışmalara hiç gerek yoktur. Yapılacak iş, merhum Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın İmralı Adası'nda bulunan mezarlannın, hükümetçe, Ankara Orman Çiftliği'nde yapılan "devlet mezarlığı"na taşınmasıdır. Bu nedenle bir "devlet töreni" yapılır; böylece "27 Mayıs İhtilali'nin tasfiyesi" çalışmaları bu törenle son bulmuş olur. Ve tarih, elbette 27 Mayıs'a karşı açılan bu yeni savaşın, "Atatürkçülük" adına devlet kesesinden TBMM'de verilen iftar ve sahur yemekleri ile laikliğin adım adım yok edıldiği, tarikatçılığın devlet katında yer tuttuğu günlere denk düşmesinı de kaydeder! Ve 27 Mayıs ile başlayan "meşruiyet tartışmaları" 12 Mart ve 12 Eylül'ü de kapsar... GOZLEM Beşi yarım (Baştarafi 1. Sayfada) var". ANAP Genel Başkan Yardımcısı Şadi Pehlivanoğlu da toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, "SHP'nin daha bir fınn ekmek yemesi b u u " dedi. Pehlivanoğlu, seçimlerin ANAP'ın başarısının köylere kadar uzandığını ve tabanının olduğunu ortaya koyduğunu da sözlerine ekledi. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafi 1. Sayfada) Grup, dün olağanüstü bir toplantı yaptı, bugün bu toplantmın surmesi kararlaştırıldı. Sorun, dış yüzüyle SHP kongresinin meclis grubunu dışladığı savından kaynaklamyor. Milletvekilleri kimi delegelerin bugünkü parlamento kadrosunu hiçe sayan konuşmalar yaptığını söyleyerek başlıyor, MKYK'ya az sayıda milletvekili seçildiğini öne sürerek parıiyle grup arasında kapanması güç bir uçurumun varlığım ön plana getiriyorlar. Oysa, kongre öncesi SHP grubunda birlik ve beraberlik gözetilmedi. Hemen her milletvekili kendine göre bir hava çalıyordu. Aralarında yaptıkları toplantılarda MKYK seçimine sunulacak milletvekili listesi üzerinde anlaşamamışlardı. 84 kişilik grubun 39'u MKYK'ya üye olmak için adaylığını koymuş, köngre kulisinde üzerinde birleşecekleri 10 milletvekilini bile seçememişlerdi. Gruptaki bu dağınıklık elbette kongrede kendini gösterecek, milletvekillerinin kendi arkadaşlarma oy vermedikleri bir ortamda delegeler belirli on milletvekilini 39 aday arasından seçip nasıl ov kullanacaklardı?.. Dün, SHP kulisinde her milletvekili arkadaşını suçluyordu. Dağınıklığı yaratan kendileriydi, vardıklan sonuç da işte bu. Ayrıca, kongrede örgütün isteği yönünde çalışabilecek bir MKYK seçebilmek için önemli bir çaba ortadayken, milletvekilleri MKYK'nın büyük ağırlığının Meclis grubundan olmasını isteyecek, hatta 33 milletvekilli birkurulseçilmesini isteyecek kadar ileri gidebiliyorlardı. Meclis grubundaki bu anlamsızlığı, dağınık ortamı gören kimileri ise örneğin Cüneyı Canver ve arkadaşlan MKYK seçiminde grupla birlikte değil, delegelerle işbirliği yaparak sonuç almayı yeğliyorlardı. Partiden istifa edeceklerini söylemeye dek varan milletvekillerinin pek çoğunun tabanda işinin bittiğini bilenler, çoğunluğun bir kez daha seçilmesi olanağımn hemen hiç kalmadığını görenler, parii üst kademesinde yer alamamanın asıl sıkınlısını bu öğelere bağlıyorlardı. Sağduyu ile davramp, kongre sonucunu saygıyla karşılayanlarsa, bir noktada belirli ölçüde haklıydılar. HP'nin tüzelkişiüğinin uzantısı olan SHP'nin yönetim kadrosuna hemen hiçbir HP kurucusu alınmamıştı. MKYK tümüyle SODEP'teki belirli hiziplerin eline geçmişti, ama MKYK HP'lilerin dışında tümüyle SODEP'lilerden kurulmuştu. Doğrusu, Meclis grubunun tümüyle dışlandığını, grubun paninin özvarlığı olarak kabul edilmediğini söyleyerek yola çıkanlar, daha çok, MKYK 'ya girerek siyasal geleceklerini sağlamayı düşleyenlerdi. Erdal tnönü ise, parti grubuyla yakın ilişki kurma yolundaki planını dünden başlayarak yürürlüğe koyuyordu. Dün sabahki konuşmasında "Bugüne kadar olanlann hepsini unutacağız'' diyerek, ' 'parti organlan arasında anlasmazuk olmasını düşünemeyeceğini" söyleyerek, partide uyum sağlama çabalarınm ilk adımını atıyordu. Kongreye dek genel merkezce Meclis grubunun dıslanması, kongre sonrası kaynaşmalann belki de asıl nedeniydi. Nitekim, dünkü toplanuya katılmayan Aydın Güven Gürkan, Ankara dışına gitmekle doğru bir karar almıştı. Yoksa, dünkü ve bugünkü grupta ağır eleştirilerin ana hedefı Gürkan olacaktı. Yeni MKYK üyeleriyse, gruptaki kaynaşmalardan çok, seçilecek yeni genel sekreterin kim olacağı üzerinde tartışıyorlardı. MKYK'da görev alan yedi milletvekilinin yedisi de genel sekreterliğe aday görünüyordu. SHP'den milletvekili kopmalan olabilir mi?.. Olabilir elbetıe. Fakat bu kopmanın ölçüsü nedir? Kulisteki abartmalı söylentilerin tersine 40 milletvekilinden söz ediliyorSHP'den aynlmalarm büyük sayılara varması olasılığı pek görünmüyor. Kongre sonrasının heyecanı belki bugünkü gruptan sonra yatışacak, belki birkaç milletvekili istifa edecek. Umutlan nedir bu milletvekillerinin?.. Eğer DSP'ye kaymaksa, bu konuda da pek aştn istemlerle kucaklanmayacaklannı bilmeleri gerekir. DSP, sadece grup kurmuş olmak için milletvekili transferine kapt açacak bir yapıda görünmüyor. Pani üyelerini bile dikkatli bir süzgeçten geçirdiğini açıklayan DSP'nin, hemen her milletvekilıne bir seçim bölgesi sağlamak için grup kurmaya gidebileceğini varsaymak, Eceviı doğrultusunu pek bilmemek oluyor. Gerilen sinirler belki bugün daha biryumusayacak. tnönü'nün bugün yapacağını söylediği açıklamalarla SHP'nin iki önemli organı arasındaki buzlar belki bir ölçüde çözülecek. Tersi olursa, ikilemler içindeki bir partiye olumlu gözle bakmayan çevrelerde SHP oy yitirme sürecine girecek. 1 hazirandaki küçük seçimlerde olduğu gibi. Sivereklilerden fıkralar anlattım ya, Siverek'te geçmiş ilginç bir anım da var. 1970'li yılların ortası, Cumhuriyete yeni girdiğim sıralar; parti liderteri gezilere çıkıyorlar. Cumhuriyet'in Ankara Temsilcisi Kemaf Aydar. bir gün: Nadir Nadi, Erbakan'ı senin izlemeni istiyor, dedi. Erbakan'm gezisi, tüm Karadeniz'i, Güneydoğu Anadolu'yu kapsayan bir geziydi. ilginç bir geziydi. Bir ara, Siverek'e geldik. Akşam olmuş. Erbakan, kürsüde konuşuyor. OkJukça uzakta bir yerde, dinliyorum, ngilar alıyorum gerekirse. Konuşmanın sonunda, MSP'iler Erbakarfromuzlara aldılar, camiye doğru götürüyorlar. Bu sırada, yanıma gelen bir genç: Mustafa Ekmekçi misiniz, diye sordu: Evet! Gelin çccuklar, Mustafa Ekmekçi buradaymış! diye arkadaşlarını çağırdı. Oaha bir şey konuşmadan, omuzlarına almasınlar mı? Hiç omuzlara alınmamıştım. Şaşırdım: arafan beni lütfen, indihn, diyorum. Bir yandan da slogan atryortar. Halkçı Ekmekçi, Halkçı Ekmekçi! Hay Allah, rezil ojdum! "inctirin ben" diye çırpınıyorum. Erbakan uzakta omuzlarda, beride ben omuzlarda! Sizi indireceğiz, dediler, biraz gideilm de... Neyse, az sonra omuzlardan indim. Necmeddin Hoca'da omuzlarda görunce telaşlanmış. Beni hırpalıyorlar sanmış, haber göndermiş: Sayın Ekmekçi'ye kötu bir şey yapmadılar ya, diye sormuş. Hayır, diye karşılık verdim, bunlar sevgi gosterileriydi. Belediye Başkanı Abdülkadir Odabaşı'yla da o sırada tanışmıştım. Poiitikacıların alkışlar, gösteriler karşısında, yumuşamalarını esrikleşip (kendilerinden geçip), baygınlaşmalannı çok iyi anlıyorum. Okur mektupları öyle degil mi? Hoşunuza giden mektuplar, keyiflendirir, eleştiri kokanlar ise, keyfimizi kaçırır. ikisinde de gerçeğin payı yeterince bulunmayabilir oysa. Doğru doğru, dosdoğru sozter, baştan hoşumuza gitmez. Ancak herbirinde bir uyannın, doğruyu aramanın izleri olmalı değil midir? Ankara Körler Okulu oğrencileri, geçtiğimiz hafta perşembe akşamı Oinçer Sümer'in "Karacaoğlan" ını bir kez daha oynadılar okullannda. Oğrenciler, yöneticilere: Efendim, aylarca çaltşıyorvz, bir gecelik oynuyoruz! diyortardı... Perşembe akşamı, Körler Okulu'na giderken, "Nastlkarşılanacağım acaba?" diye düşünmüyor değildim doğrusu. Bazı oğrenciler, ilk yazıdan alınmışlar, "Bize niye 'görme özürlü' değil de kör' diyor?" diye kızmışlardı. Korktuğum başıma gelmedi! Ertesi günü okul dinlenceye giıtyordu. Tümü köylerine, ilcelerine gideceklerdi. Oyun sırasmda, Gaziantep Körler Okulu ögretmenlennden Osman Aydemir ile birlikte oturduk. Ankara'ya gezmeye gelmişti eşi ve çocuğuyla. Eşi Nazmiye Aydemir ile kızı Bilge Aydemir gorüyorlardı. Osman Aydemir, Usak Eğitim Enstitüsu'nde okurken, l?ir patlamada kör olmuştu. Oyun sırasında: Oyunculartn mimikleri nasıl? Başanlılar mı? diye bana soruyordu. İzmir Körler Okulu'ndan da, oğretrnenler gelmişti. Biri: Biz, Necati Cumalt'nın "boş beşik" cyununu oynadık, öas/n hiç yer vermedi, diyordu. Onlan duyurmak da, İzmır'deki arkadaşlanmıza düşer, diye düşündum. Oyundan sonra, hemen tüm oyuncular çevremizi almışlardı. Televizyon yok mu? Başka gazeteci yok mu? diye soruyorlardı. Ben vanm ya, yetmez mi, diye yanrtlıyordum! inceydiler: YBtersiniz, diyorlardı. YinB yazacak mısınız? Gazefsyı nerde buluruz, diye soruyorlardı. Okullarından söz edilmesi, gazetede adlannın geçmesi hoşlarına gidiyordu. Gitmez mi? SHP kuruttayını bu hava içinde izledim. Kurultaya gelen, delegelerle konuştum. Çoğu Cumhuriyet okuru delegeler. Binbir acı, çile, sıkıntı çekmişler, tuzları kuru olmayan kişilerdi. Tabandan geldiklerini, Anadolu'nun suskunluğunu, bunalımını birlikte getirdiklerini, hemen her davranışlannda gösterdiler. Nerelerden gelmişlerdi, belki ceplerinde Ankara'da harcayacak paraları bile yok. Yalnız delegeler mi? Izlemeve gelenler vardı, bir umut bekleyerek. Yerel gazetelerden gazeteciler gelmişlerdi. Basın yerinde oturuyorlar, konuşmaları not ediyorlardı. Partiye girmiş gazeteciler vardı aralarında. Konuşmacılar, alışılmadık konuşmalar yapryorlardı. Bir değişiklik gormemek olanaksız. Katılan delegeler, etki altında kalacak türden insanlar görünmüyorlardı. Çocuk değildi ya bunlar. Bunca yıl acı çekmiş, susturulmuş insanlar, bir yer bulurlarsa tepkilerini de sevgilerini de gosterirler. Buna şaşmamalı... Seçimlerin yapıldığı ikinci gün, tam bir telaşe günüydü. Hani "Seytanın karı boşadığı sıra" dedikleri günlerden biri. II başkanları liste yapıyor, Aydın Bey, bu listeyi elinin tersiyle itiyor, "Ben bu listeye partiyi teslim etmem!" diyor? Tutturuyor Hirrthorozu Erdal Bey'e Bu listeyi değiştimlim! Nasıl? Evet, sendikacılar biraz az olmuş! Milletvekilleri de az. Bana izin verin, ben kendim hazırlayayım. Erdal Bey, listeye bazı adları ekliyor, bazılarını çıkarıyor. Aydın Beyin 15 kişilik bir liste verdiği söyleniyor Listeden çıktığını öğrenen, yeni bir liste hazırlığında. Sendikacıların, Avrupa sosyalistlerinin simgesi olan "Güllü" listesinde sabahleyin ozan Cahit Külebi varken, öğledan sonraki listede yoktu. Örgüt ise, yukarıdan gelen etkilere karşı direnme eğiliminde. Erdal Bey'in listesini de delip çıkıyor. Birgen Keieş, bunlardan bir örnek. Daha çok. Cemal Seymen, Fikret Ünlü, Halil Akyüz, Turgut Atalay, Eşref Erdem, Ahmet Güryüz Ketenci usuma gelenler... 27 Mayısçılardan Suphi karaman'\a Kamil Karavelioğlu yönetim dışında kaldılar. Karavelioğlu il başkanları listesinde vardı. Erdal Bey'in listesinde yoktular. 27 Mayısçılara, "sendikacılar" grubu mu karşıydı? Erdal Bey, bir ara ürkmüş müydü? Gözlemlediğim Aydın Bey. pek iyi bir sınav vermedi mi? Kurultay bitti, ama çok kişi, SHP'de demokratik kavganın bitmediği görüşünde. Parti, kendini yenileye yenileye büyüyecek. Asıl bundan sonra, içedönük tartışmaları bir yana bırakıp, iktidara yonelmenin yollarım aramalı. Kurultayda yönetıme gelemeyenler, uzmanlık dallarına göre değerlendirilip, kendilerinden yararlanmalı. GÖRÜŞ HINCALULUÇ (Baştarafi Sporda) Sanınz Sayın Cumhurbaşkanı, tamamen iyi niyste dayalı bir fikir açıklamasının sonuçlarının bugün nereye vardığını görmüş ve o gün görüşlerini açıkladığı için çok üzuntü duymuştur. Ama biz eleştirilerimizi Evren'e yöneltmiyoruz. Düşünce özgürlüğu olan bir ülkede, her vatandaş gibi, Sayın Evren de düşüncelerini açıklayacaktır. Açıklamalıdır da. Ama yapılması gereken, bu düşunceleri emir telakkı edip, uygulamaya koymak değil, değerlendirmeye almak. gerektiğinde Cumhurbaşkanı'na işin içyüzunü çekınmeden anlatıp, "Olamaz efendim" diyebilmektir. Bu ülkenin tarihi hep bu "Evet etpndimciler" tarafından yıpranan, yıpratılan liderlerl© doludur. Bugün Sayın Evren'in adı, Türkiye ligine giren ve sporu karartan politika ile birlikte anılıyorsa, bunun sorumlusu o değil, işte o "Evef'çilerdir. Sayın Evren'in adının, küçük politik hesapların içinde, yıllar yılı sakız olmasını önlemenin yolu, Federasyon Kupası ile lig arasındaki bağlantıyı, gelecek sezondan itibaren kesin olarak kakjırmaktır. Yoksa her ligin sonurtda bu oyunlar sahneye çıkacak ve herkes hep Evren'i hatırlayacakiır. • • • Başbakan Turgut özal, bakanlarının futbol ile bu kadar yakından ilgilenmelerini, onlann sporu politikaya alet etmelerini önlemelidir. Bu ülkede halk keyifle spor izleyecekse, ızlemesi ısteniyorsa, politika spordan elini çekmelidir. Bunu sağlamak için yeni yasa, iyi bir fırsartır. Bu yasa ile biıiikte, bugün boğazına kadar politika içine gömülmüş spor kadroları tümü ile değistirilmeli, yeni geleceklere, bakan ve milletvekillerinin müdahalelerı de, Başbakanın alacağı ve aldığına kamuoyunu inandıracağı önlemlerle durdurulmalıdır. • • • Bu arada Oflas Federasyonuna bir önerimiz var. Bursa'nın ligde kalması, gelecek yıl ligi, gene 19 takımlı, gene topal yapacaktır. Bir takımın haftayı boş geçirmesinin zararlarını bu yıl gordük, ama yaşamadık. Zonguldak'ın ligi bir hafta önce bıtırmesi, bir puanı eksik olsa, ne hesaplara yol açardı biliyoruz. Gelecek yıl aynı çirkinliği yaşamak istemiyoruz. Oflas Federasyonu, sezon sonu karan ile, üçüncü ligde play offu nasıl kaldırdı ise, gene sezon sonu bir karar ile, birinci ligi 20 takıma çıkarabilir. 20 takımlı ligle, 19 takımlı ligin süre bakımından farkı olmadığı için bir kayıp olmaz. 20'inci takımın seçimi ise, Alman örneği bir play off ile yapılır. Ligden düşen en yukardaki takım, Sakaryaspor ile, ikinci lig ikincileri Tarsus Idman Yurdu, Adanaspor ve Adana Demirspor arasında (Yani şike soylentilerine meydan vermemek için lig usulü değil), kupa usulü bir play off oynanır. Çekilen kura ile takımlar cumartesi günü yarı final, pazar final oynarlar, kazanan 20'nci takım olarak lige girer. Federasyon bu karart derhal toplanıp alır ve açıklarsa, uygulayabilir. Bunu başaramazsa, takımlar dağılacağından, uygulama fırsatı kalmaz. Biz, arkalarında bakanlan olduğu için ligde kalanlara karşılık, olmadığı için birinci ligde oynayamayacaklara bir fırsat daha verecek bu uygulamanın adaleti bir ölçüde sağlayacağı düşüncesindeyiz. Bundan ötesini izlemek, adını andığımız kulüplere, karar, federasyona düşmektedir. Gerilîmlî bekleyiş (Baştarafi 1. Sayfada) taraftan Türkiye'nin Ege kıyılarıyla doğu Ege adaları arasında kalan hattın batısında bulunan hattın FIR sahası sorumluluğuna sahip Yunanistan, 1981 yılında bu sorumluluğu gerekçe göstererek daha önce SelanikSakız Adası arasından geçen G18 hava koridorunu, SelanikLimniSakız şeklinde değiştirmişti. Bu koridor, Batı ve Kuzey Avrupa'dan GüneyDoğu Akdeniz doğrultusunda uçan uçaklar tarafından kullanılıyor. Türkiye ise ihtiyacı olmadığı için bu hattan yararlanmıyor. Türkiye'nin 198 l'de yapılan değişikliğin uluslararası havacılık kurallarına aykırı olduğu savıyla yeni G18 koridoruna itirazı üzerine ICAO, 20 Man 1985'te eski koridora dönülmesi kararım almıştı. Aradan 15 ay geçmesine rağmen Yunanistan ICAO'nun bu kararını yürürlüğe koymamıştı. Geçen günlerde Atina, yeni bir karar yayımlayarak, hava koridorunu pazartesicumanesi günleri arası, saat 20.00 ila 04.00 arası eski hatta çektiğini bildirmekle birlikte, geri kalan süreler dahilinde kullanılmak üzere yeni bir J60 koridoru kurduğunu ilan etmişti. Türkiye bu tek yönlü karara şu noktalardan itiraz ediyor: 1 Bu karar uluslararası anlaşmalara aykın ve usulsüz bir karardır. Hava koridorlannı değjştirmenin yolu bölgesel anlaşmalardan geçer. 2 Man 1985 konsey kararı, kısmi uygulama yetkisi vermemektedir. Karar 15 aydır uyguiajımamış olup, sadece kısmi bir uygulamaya geçilmiştir. 3 J60 koridorunun ilanıyla yeni bir usulsüzlük yapılmıştır. Bunun yanında hafta sonları ve ilan edilen saaıler dışında kalan saatlerin hava trafığinın en yoğun olduğu saatler olduğu belirtiliyor. Gerek 1981'den beri uygulanmakta olan SdanikLinıniSakız hattı (G18) gerekse bunun aynı fakat kısmi bir uygulaması olan J60 koridoru, yolu uzatmakta, teknik ve altyapı bakımından da hava trafiğine yarardan çok zarar getirmektedir. Türkiye, Yunanistan'ın FIR sorumluluğunu kötüye kullandığını belirterek, gerçekte Ege Denizi üzerindeki siyasal amaçlanna alet ettiğini de düşünüyor. Buna karşılık Limni üzerinden gecirilen hava hattı, Türkiye'nin askeri hava tatbikatlarını güçleştiriyor. HALEFOGLU NE DEDİ? Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, dün Kanada'dan Belçika'ya geçti. Brüksel'de gazetecilere, Kanada'da NATO Gind Sekreteri Lord Carrington'la bir görüşnıe yaptığını açıkladı. Halefoglu,görusnsede Türkiye'niıı Yunanistan'la ilgili şikâyetlerinin nedenlerini açıkladığını ve Yunanistanın bütün uluslararası forumlarda Türkiye'nin karşısında yer alışını anımsattığını belinti. Öte yandan TBMM Grup Başkanvekili İsmail Şengün, "J60 ola>ı. Yunanistan'ın yeni ve tipik bir meydan okumasıdır" dedi. Şengün, TBMM'de düzenlediği tjasın toplantısında derhal bir notam yayımlanarak, J60 koridorunda askeri uçuş yapacağımızın Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı'na bildirilmesini önerdi. Taşçıoğhı: Turist güzelse açılsm ANKARA, (aju) Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoglu, Avusturyalı gazetecilerin sorusu üzerine, "Turist güzelse açılsın, ama güzel degilse açılıp göz zevkimîzi bozmasın" dedi. BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün davetlisi olarak bir süredir Türkiye'de bulunan Avusturyalı gazeteciler ülkelerine döndüler. Avusturyalı gazeteciler Türkiye^ den aynlmadan önce Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşpoglunu ziyaret ettiler, turizm konusunda çeşitli sorular yönelttiler. Bu arada, Avusturyalı bir bayan gazeteci, "Türkiye'de çıplak denize girip giremeyecegini" sordu. Taşçıoğlu bu konuda şöyle dedi: "Bu konuda ülkrminie vasal bir engel yok. Ancak Türkive'de çıplak denize giremezsiniz. Bizim orf ve âdetlerimiz bunu hoşgöni ile karşılamaz." Türkive'de bazı yabancı işletmelere ait tatil köylerinde çıplaklar kampı bulunduğunu kaydeden Taşçıoglu, "Türkler tarafından işletilen lalil köyleri. kaınping ve plajlardu vıplaklar kampı açılmasına izin verilmeyeceğini" belinti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle