Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9MAYIS 1986 CUMHURİYET/7 3ağustos günü "askerler ve siviller" Çankaya'da 12 Eylül'den önce"son kez"bir araya geldiler Org. Üruğ: Terör aşıldı, iç savaşın öncü muharebeleri başlamıştır... Demirel: Devletin demokratik otoritesi zedelenmemiş olsaydı, devletin caydırıcılık gücü zaafa uğratılmamış olsaydı, bu cüret ve cesaret meydana gelmezdl 6 3 Ağustos 1980 günü yapılan sıkıyönetim komutanlan toplantısı müdahaleye varıştaki "son aşamaydı." 12 Eylül'den önce son kez, "siviller ve askerler" görüş ve önerilerini ortaya koydu. Başbakan Demirel, "Basın, Medis, kamuoyu Silahlı Kuvvetkrin arkasındadır" diye konuşurken, hemen ondan sonra söz alan 1. Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Ürag, "Hiikümet >anlısı gazeteler, sıkıyönetim komutanlannı beceriksizlikk ilham ederken, sol basın yönetimi işkence ile, faşistlikle itham etmektedir. Beni de, valiyi de, emniyet müdüninii de oldurebilirler" diyordu. 12 Eylül'e Beş Kala CÜNEYT ARCAYÜREK Org. Üruğ: Hiikümet yanlısı gazeteler sıkıyönetimi beceriksizlikle; sol basın yönetimi, işkence ve faşistlikle itham etmektedir. İstihbarat yok, alamıyoruz Demirel: Fatsa'da meydana gelen olay bir Fatsa cumhuriyeti olayıdır. Orada devlet yoktur, seyirci kalmıştır. Henüz Fatsa'nın başındayız. Kökünde Kızudere vardır. 8 DevYol 18 Kavva 2 1 AliRızga * 4 16 DHKD 11 11 Halk Yolu 1 2 DDKD 13 . 32 Ceylanpınar'ı APO ele geçirdi. Örgütler halk üzerinde etkilidir. İstihbarat açısından halk yardım etmez. Davaların uzaması, anarşistlere güven veriyor. Mahalli memur % 90 Mahalli amir • 80 % Yeni eleman, yeni silah, yeniden para bulacaklar.. Erzurum ve çevresi komutanı Korgeneral Uluğbay, mahkemelerin hızlı çalışmamasından yakındı. "Devlet yapmıyor, biz yapalım fikri, anarşiyi a n t ı n y o r " dedi. Demirel toparlıvor Başbakan, toplantıyı, soylenenleri toparlayan bir konuşmayla kapadı: "...Burada hepmiz aynı tarafız. Mücadele, hükümetin sorumluluğu altında, komutanlarca yürütülüyor. Olaylarda azalma olmasına rağmen, cinayetlerde artma var. Nokta hedeflerde, kamuoyunu tedirgin eden tırmanma var. Devlet, cinayetleri işleyen ve işletenleri tümü ile etkisiz hale getirememiştir, bu gerçektir. Diğer gerçek ise, bunlarla amansız mücadeleye girişmiş olmamızdır. Tunceli Jandarma Karakolu baskınından ders almalı, tedbir alınmalıdır. Çorum, Fatsa devletin devlet gibi hareket etmemesinden ileri gelmiştir. Katedilen mesafe nedir? Bu son koordinasyon toplantısını Başbakan Demirel bir konuşmayla açtı: "..Anarşi, terör, bölücülükte katedilen mesafe, hedefe ulaşma Ora. Vruğ: Gözümüzü sola olduğu kaaar sağa da çevirmeliyiz. Solun hedefı belli Marksist rejim kurma. Sağın hedefinin kamuoyuna yayıldığı gibi olmadığı bellidir. Yakın tehdit soldur. Sağın ne olduğunun iyi teşhisi gerekir. da katedilen mesafe nedir? Varsa, yeni önerileriniz nelerdir, şeklinde, bu müzakereleri yürüteceğiz. Bu büyük mücadeleyi başarıya ulaştıfmak için 'ne yapmamız gerekiyor'u tespite uğraşıyoruz. Bu arayış, yapılanlan küçümseme değildir. Bu mücadele, devletin mücadelesidir. Ülkenin, milletin bölünmez bütünlüğünün, Cumhuriyetin mucadelesidir. Sıkıyönetim, Anayasa içinde devletin başvurabileceği, hemen hemen son çaredir. Devletin başvurabileceği son çaredir. Meşru mücadele yapılıyor. Kaynağında anayasa var. Kaynağında millet var. Bu mücadeleyi yürütürken, sıkıyönetimi ilan için gerekli gerekçenin unsurlarımn büyük rolü var. Anayasanın 124'Uncü maddesindeki şartlar meydana geldiği içindir ki, TC varlığını ortadan kaldırmaya yönelik bu hareketi durdurmak ve ortadan kaldırmak için sıkıyönetim ilan edilmiş ve bu görev, Silahlı Kuvvetlerimize verilmiştir. Silahlı Kuvvetlerimizin caydıncılık gücünden istifade, burada çok mühim bir faktördür. Cüret ve cesaret nereden alınıyor? Devletin demokratik otoritesi zedelenmemiş olsaydı, devletin caydıncılık gücü zaafa uğratılmamış olsaydı, bu cüret ve cesaret mey Org. Vruğ: Adli güç fîziken ve fıkren kendini aktive edememiştir. En fazla 10 davaya bakabiimiştir. Adliye bugün ilticagâh haline gelmiştir. Hâkimler arasında olaylara bakış açısında büyük görüş aynlıkları var. Benimle onlar arasında da var. Beni de, valiyi de, emniyet müdürünü de oldurebilirler. Devleti devlet gibi hareket eder hale getireceğiz. Bunu yapıncaya kadar geçecek süreyi iyi kullanıp, yangını tesirsiz hale getirmeliyiz. Fatsa cumhuriyeti var 3 çeşit olay var: 1. Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerini ayınp, devlet kurmak isteyenler var. İşlemeyen rnahkeme yerine, işleyen mahkeme koymak elimizde değil mi? Devletin güvenlik kuvvetlerine vaki tecavüzleri şiddetle defetmeliyiz. Hapishane fırarlannı önlemeliyiz. 2. Mezhep farkhlıkları. Çorum, Tokat, Amasya, Kırşehir. AleviSünni vatandaşlanmız bir arada yaşarlardı. Yine bir arada yaşayabilmelidirler. Bunları yatıştırmahyız. 3. Nevi şahsına münhasır olay Fatsa. Fatsa'da meydana gelen olay, bir Fatsa cumhuriyeti olayıdır. Orada devlet yoktur. Seyirci kalmıştır. Henüz Fatsa'nın başındayız. Kökünde Kızıldere vardır. Bu mesele yanm bırakılamaz. Bırakılırsa 100 Fatsa çıkar. TC'yi rahatsız eden kimse, ne ise, onun üstune varmak, boynumuzun borcudur. Biz şunu tutun, bunu tutmayın dedik mi, siyasi kavgayı biz yaparız. Sıkıyönetim komutanlan olarak, yetkilerinizi sonuna kadar kullanın. Nizamı âlem için, ne lazımsa onu yapacağız. Cinayetlerin yüzde 90'ı 78 vilayete sıkışmıştır. Bursa, Kayseri, Samsun ve Trabzon kanştırılmak istenmektedir: Firarlar, gayri meçhul cinayetler, yönü bilinmeyen olaylar çok yakında tespit edilmelidir. İstihbarat açığı kapatıhnalıdır. MİT bu hizmeti görür. MİT elinden gelen gayreti gösteriyorsa, istihbarat açığı olmaması lazım. MITSYKKOvali bir araya gelerek, il seviyesinde istihbarat toplasınlar. İcranın kudretinde olan ne varsa, onu yapalım. Devletin tüm imkânlarını buraya veririz. TC düşmanlannın tümü ile amansız kavgamız vardır. Biz, TC'nin bölünmez bütünluğune bağlı Atatürk'ün kurduğu cumhuriyete, onun gösterdiği yoldan bağh bir hükümetiz. Biz, deviete sahibiz. Bu işleri devlet önleyecektir. Siyaset için Türkiye Cumhuriyeti'nden taviz vermeyiz. Azmimizi kaybedersek, yarı yolda kalırız. Azim ve moral bu mucadelenin en büyük desteğidir. " Ve 12 Eylül'e 39 gün kalmıştı... CVMHURBAŞKASl VEKÎLLtĞİNDEN ZİNCİRBOZAN'A 1 2 EylüVden önce htanbul'a gelen Cumhurbaşkam Sabri ÇağlayanıU'e askert tören. Solda Org. Uruğ. 12 Eylül'den bir süre sonra AP ve CHP'nbî önde gelen poUtikaalan gânderilecek, Çağlavangil de yurt dtfmdan dönüşte, Zincirbozan'da bir süre "zorunlu ikamete" tabi tutulacaktu dana gelemezdi. Hadise, büyük hadisedir. Ama devlet, bunları önleme gücüne sahip olma mecburiyetindedir. Azimle, sebat ile, metanet ile bu mücadeleyi yürüten devlet güçlerinin sonuç alacağından endişe edilmemelidir. Bu işin içinden devletin çıkacağından hiç kimsenin şüphesi olmamahdır. tnanç zaafı olmamalıdır. Basın, Meclis, kamuoyu, Silahlı Kuvvetlerin arkasındadır. Mesele, hem kendi şartlan içinde büyüktür hem de Türk devletinin prestiji yönünden büyüktür. Vekmihsan ZincirbozanTa Demirel ve askeri müdahaleler Ben 25 senedir bu işin içindeyim. Herhalde bugün anlaşılmayabilirim. Türkiye bugün beni taşıyacak durumda olmayabilir. Türkiye bugün ne demek istediğimi anlamakta güçlük çekebilir. Yalnız benim vicdani vazifem, söylemektir. « Cııneyt Arcayürek Lincoin, 'Güventik için hürriyetten 9 vazgeçenler ikisinden de olur der Bugün halk kesiminde, kamuoyunda yerleşmiş bir yargı var: 12 Eylül oldu, o giine ve son yıllara da bakarsak siviller aralannda anlaşamadılar. Gereken işbirliğini yapamadılar. Teröre engel olamadılar. Bir cumhurbaşkam seçemediler. Hukümet olup gıiçlerini birieştiremediler. Eğer bunlan \apsalardi, anarşi duracaktı. Bunlar işbiriiği yapsalardı askerlerin istedigi yetki çıkacaktı ve beiki anarşi duracaktı. DEMİREL "Şimdi aslında yargıya katılmanın ayrıntısı üzerinde de diyeceklerim vardır. Türkiye benim kanaatime göre, hangi sebeple olursa olsun rejimi sıkışmca terk etme itiyadından vazgeçmelidir. Zaten rejime sahip çıksa, rejimin içinde bunlar çözülür." Sahip çıksa derken, herkesin iistttne düşen görevi yapmasını mı söylemek istiyorsunuz? DEMİREL "Hayır. Mademki bunlar olmuyor, 'Oyleyse asker gelsin' demese bunlar olur. Binaenaleyh, ben işi tersine çeviriyorum. Bence bu meselelerini veya başka çeşit meselelerini, askerini siyasete sokarak hallettirmeye kalkan bir memleketin sonu hüsrandır. Ben 25 senedir bunun içindeyim. Herhalde bugün anlaşılmayabilirim. Türkiye bugün beni taşıyacak durumda olmayabilir. Bugün benim ne demek istediğimi anlamakta Türkiye güçlük çekebilir. Yalnız benim vicdani vazifem söylemektir. Gayet açıklıkla söyDemirel 12 Eylül sonrası askeri savahkta ifade verdikten sonra lüyorum, hangi sebeple olursa olsun, askeri siyasete sokmak kadar odadan çıkarken... Türkiye'ye yapılabilecek bir kötülük tasavvur edemem." DEMİREL "Aslına bakarsanız bence, biraz evvelde konuşAma girdi? DEMİREL "Geride kalmış. Bundan sonrası için önemli." tuk, Türkiye'nin ordusu çok güzel bir ordu, her kademesinde fevkalâde değerli subayları var. Generalleri var. Zaman zaman Türk Nasıl çıkacağı önemli? DEMİREL "Asker siyasetten çıkacak. Yavaş yavaş.çıkacak. Silahlı Kuvvetlerini bir istikametlere sürükleyenler ya içlerinden bir Bir gün gelip çıkacak. Yalnız, bundan sonra girmemesi lazım. Çık gruptur ya komuta heyetidir." İşte orada düğümleniyor işler. Türkiye'nin genelinde ordu eğimasıyla bitmiyor ki iş!.. Bundan sonra yeniden gelmemesi için ve askerin siyasete gireceği hesabının ortadan kalkması için ki bunu limi saptanıp emir komuta zinciri altında mı yapılıyor? DEMİREL "Ordu eğilimini saptama hangi seviyede oluyor? devletin geleceği bakımından fevkâlade zararlı buluyorum sanıyorum ki, her defasında rejimi kurban etmek, çare olarak halkın Herhalde eğer işi teğmene kadar indirdiyseniz o zaman orduyu ordu olmaktan çıkarırsınız ki, onda çok buyuk günah vardır." zihninde olmamalıdır. Sonunda halk sıkıntıya giriyor." Ama böyle bir yargı var halkta. Sıkıştı mı, asker gelir diyor? Ama ordu uyarı mektubunu verirken biliyorsunuz biiliin her DEMİREL "Sıkıştı mı asker gelsin. Olabilir. Bu yanlıştır di yeri gezmiş komutanlar ve ordunun gereken bütiin kademeleriyle yorum ben. Bu yalnız yaniış değil, fevkâlade zararhdır. Bakınız; bir konuşmuşlar? DEMİREL "Komuta heyeti şöyle yapalım dedikten sonra onun gün lazım olacak bir şeyi hemen aklımza gelince kullanmamalısınız. Fevkâlade yazık olur. Fevkâlade günah olur. Türkiye bunların altındaklerin, hayır yapmayalım demeleri mümkün mü? Şimdi baacılannı çekmiş geliyor. Bu coğrafyada bizim bannmamızın, ülke kımz, nereden geliyor ordunun müdahale hevesi! Sadece bizim ornin birliğini sağlanmış olarak devam ettirmemizin, milletin bütün dumuzda değil, çeşitli memleketlerin ordulannda, yani henüz deIüğünü devam ettirmemizin, devletimizin bekasını devam ettirme mokrasi ananesi tam teşekkül etmemiş memleketlerin ordulannda mizin şartı, fevkâlade güçlü bir savunmaya sahip olmamızdır. Eğer da idare etme arzusu daima vardır. Ve tabii ki, bizimki 1960'la başsavunma için meydana getirdiğimiz gucu, ülke idaresinde kullanır lıyor. 196O'ta bizim ordunun içinden çıkan bir grubu destekleyen sak, savunma ihtiyaç haline gelince ne yapacağız?.. Hem onu yap siyasi güçler var. Aslına bakarsan 1971'de de var. mak mümkun değildir. Hiçbir memlekette görmedim. Türkiye'nin Şimdi aslına bakarsanız, yalnız siyasi güçler değil, bir de dışarda etrafı ateş çemberidir ve 5 bin tane netice itibariyle veya 25 30 bin ihtilalciliği sanat haline getirmiş gruplar var. Yine dışarda sivil vetane eşkıya karşısında caydırıcıhğını devlet kaybetmişse, etrafımız ya asker kökenli ortak karışsa da başka türlü bize iş düşmez da orduları olan milletler var, bunların karşısında caydırıcılığını ayn bize iş duşse diye dolaşanlar var. Ve bir şey daha var. Dış dünyanın ayrı kaybetmiş olur. Onun için mutlak manada millet iradesi üs vaziyeti. Batı, ABD, Türkiye'de demokrasiden çok kendi istikamettünlüğüne dayanan hür ve demokrat Türkiye'ye sahip çıkılmalıdır. lerinde gidebilecek ve bu biçimde başlanna sıkmıı çıkarmayacak idaVe her şey, her ne olursa olsun her şey çaresini ordan almalıdır. Nev\ reler ararlar. Yani Türkiye'de demokrasi olmuş olmamış, onlar için York'ta limanın girişinde bir Hurriyet Abidesi vardır. Hürriyet Abi o kadar önemli değildir. Önemli olan, Türkiye sakin olsun, sessiz desinin altında Abraham Lincoln'un bir sozu vardır. Orada diyor olsun, onların yanında olsun. Nitekim, ABD Dışişleri Bakanı Mr. ki Abraham Lincoln: 'Güvenlik için hürriyetten vazgeçenler, kısa Schultz 1985 Ekiminde bir konuşmasında diyor ki; 'Bizim hedefibir süre sonra her ikisinden de olurlar.' Gelin, neye sahip çıkacağı miz demokrasidir. Ama, bizim öyle dostlarımız vardır ki, demokmızı millet olarak iyi biielim. Bunu söylemek benim vicdani vazi rasiyi yurütemiyorlar, onlan bir kenara itemeyiz' diyor. femdir. Şimdi gelelim söylediğimiz şeyin ayrıntılanna." Bu, 30 sene evvelki dunya görüşünden çok farklı. Şayet Türki Deminki konuşmalar arasında bir değinip geçmişüniz. Söz bu ye'de meydana gelecek bir hareket, bir askeri müdahale, dışarıdan nunla çok ilintili. "Tencereyi pislettiler hep, biz geldik temizledik" alkışlanmayacağını bilse, onu planlayanlar çok daha düşunerek bu söziinün altında yatan bir suçlama olduğunu kabul etmek lazım. On işin içine girerler. Ama görüyoruz ki, aslında Türkiye'de meydana dan da şu mantık çıkar. Onlar tencereyi pislettikleri siirece, biz bep gelecek müdahaleye, dışarısı niye yaptınız diyemez. Ama iyi yaptıgelir temizleriz. Bundan da vazgeçilmesi ve açık soruyla ordunun nız demesi, bir nevi teşvik ve destek oluyor." da demokratize olması gerekmez mi? Ordu bugün demokratize mi Türkiye'de? Türk devletinin zaafı; a) Ceza vermeyen devlet haline gelmesindedir, Burada, çalışmayan yargının büyük rolü vardır. b) tkinci etken, 1974 affıdır. Bu affın psikolojik etkisi yuzunden hâkimin ve savcının ceza verememesi hali meydana gelmiştir. Bu af sebebiyle görev ifa edenlerin, faşist ilan edilmesi, ihanet içinde bulunanlann kahraman olarak gösterilmesi, sonuçta bugün görev yapma durumunda olanları tedirginlik içine sevk etmiştir. Bunları ortadan kaldıracak güce, Türk devleti sahiptir. Türk devleti, bu gücünü ortaya koyacaktır..." Demirel olaylara kendi bakış açısından yaptığı bu konuşmayıkimi sonuçlarla bağladı: "Terör, şiddetini artırmıştır..." diye başladı: "...Güvenlik kuvvetlerine saldırı yoğunlaşmış ve artmıştır. Cezaevlerinden toplu firarlar olmakta ve önlenememektedir.. a) dış çevre güvensizliği, b) iç personelin kifayetsizliği, c) toplu yatma, d) ziyaretlerin kontrolsüzlüğü bunlann nedenidir..." tzmir ve çevresi komutanı özçivriPin açıklamalanna göre, son dönemde 134 olay olmuş, gün başına 2.8 olay düşüyordu. Yüzde 50 bir azalma gözleniyordu. 626 örgüt elemanı yakalanmış, 265'i tutukianmış, 361'i tutuksuz olarak soruşturmalar sürdürülüyordu. Asıl vurucn konnşma Org. Ürug"dan Kuşku yok, bu toplantıda da ağırlığını duyuracak önemli konuşmayı 1. Ordu Komutanı Orgeneral Necdet Üruğ yapacaktı. Nitekim, Orgeneral uruğ, "19 aylık dönemde" diye başladı, "...Siyasi cinayelte hayatını ka> bedenlerin en yiiksek oldugu dönem, budur. En yiiksek derecedeki insanların öldürüldügü dönem, bu dönemdir..." ^^^^^^ Org. Vruğ: Devlet bizi korumalıdır. Biz milTetimize nizmete devam edeceğiz. Diğer iki ayak (istihbamt, polis) düzelmedikçe biz Bu yüku tek ayak üzerinde ne kaaar taşıyabilirsek, o kadar taşıyacağız. Orgeneral Üruğ'un verdiği sayılara göre, bu ay içinde 271 sağ, 232 sol, 50 guverlik güçlerinden insan ölmüştü. "...Terör aşılıruştır. tç savas/n öncü muharebeleri başlamıştır. Sağ ve solun ölü miktarları arasında deuge mevcuttur. Sağsol olü farkı 37'dir..." diyen Orgeneral Üruğ, saptamalarını sürdürüyordu: "...Gözümüzü, sola olduğu kadar, sağa da çevirmeliyiz. Solun hedefi belli. Marksist rejim kurma. Sağın hedefinin kamuoyuna yayıldığı gibi olmadığı bellidir. Gasp, soygun vs'de solda geri kalıyor. Yakın tehdit soldur. Bunda şiiphe yoktur. Sagın ne olduğunun iyi teşhisi gerekir. Sıkıyönetime ragmen, anarşi tırmanmaktadır. Hükümet yanlısı gazeteler, sıkıyönetim komutanlannı beceriksizlikle itham ederken, sol basın, yönetimi işkence ile, faşistlikle itham etmektedir. İstihbarat yoktur. Alamıyoruz. Adli güç: Fiziken ve fıkren kendini aktive edememiştir. En fazla 10 davaya çıkabilmiştir. Adliye, bugün ilticagâh haline gelmiştir. Hâkimler arasında olaylara bakış açısında buyük görüş ayrılıkları vardır. Benimle onlar arasında da vardır. Beni de, valiyi de, emniyet müdürünü de oldurebilirler. Son işkence hadisesi, adliyede ne derece sağlam görünür. 20 aydır İstanbul tenceresini böylece dengede tutuyoruz. Devlet bizi korumalıdır. Biz milletimize hizmete devam edeceğiz. Diğer iki ayak (istihbarat, pofis) düzelmedikçe, biz bu yükü tek ayak üzerinde o yükü ne kadar taşıyabilirse, o kadar taşıyacağız. Sıkıyönetim devlet değildir. Her devlet organı, kendi görevini yapmaiıdır. Hepsi vazifeierini ihmal ediyor. Sorumluluklannı yerine getirememektedir. StHECEK Komutanların değiştirilmesi toplantısı Evren ve Demirel 4 komutanın yerini değiştirdüer Demirel, istanbul Sıkıyönetim Komutanı Org. Üruğ'un yerinde kalmasını, Ankara'da ise Korgeneral Nihat özer'in görevden ahnmasını istemiştl Polis bile askerden emniyet istiyor Binası içinde maaş dağıtamayan idareciyi ben ne yapacağım? Adam yerinde oturmuyor. 1520 bekçisi olan müessese bile, bizden asker istiyor, bekçilerini göreve çıkartmıyor. Polis karakollan bile, askerden emniyet istiyor. Asıl gorev ve hizmet alanından saptınlıyoruz. Anarşi, bu yüzden tırmanıyor. Ceza ve tutukevlerinin hali bir facia. Bu cezaevlerini, sanıklar yönetmektedir. Nöbet yok, savcı yok. Hapishanelere Allah'tan ve jandarmadan başka sahip yok. Bildiriler, afişler, hapishanelerde haarlanıyor. Bankalar, Kuyumcular, Mutemetler, Danışıklı döğiiş. Terör devletin içindedir. 18000 tutuklunun 90O0'i öğrenci. İTÜ, SBF vs. Bunlar beyin. Okullar açılmadan bir çare bulmalıyız. Halk da, yaşantısına bir denge vermelidir. Sıkıyönetim komutanlannm yetkilerinin arttırüması, hiçbir şey sağlamayacaktır. Topyekun bütün muesseseler aynı bakış açısı ile bakmadıkça, bu meselelere çare bulamayız..." Ceylanpuıar'ı APO ele geçirdi Diyarbakır komutanı Korgeneral Altıok sayılar verdi: "...APO Yakalanan 391 Tutuklu 180 KUK " 110 " ' 24 Partizan " 23 " 23 SCRECEK Ağustos 1980'de kimi sıkıyönetim komutanlannm değiştiği öğrenilirken, bu değişikliği saglayan toplantıdan kimsenin haberi yoktu. Oysa, Başbakan Demirel, bu kararlann açıklanmasından önce, Afyon'a gitmiş, Bolvadin'de alkolif fabrikasmın açılışını yaptıktan sonra Ankara'ya dönmüştü. Ramazandı. Demirel, başkente gelir gelmez özel Kalem Müdürü Kemal Gücüyener aracüığıyla Genelkurmaya, Başkan Orgeneral Evren'le görüşme istemini iletti. Milli Savunma Bakanı Bifincioğlu'na da o gece yapacakları görüşmede hazır bulunmasını bildirdi. Çankaya'da Başbakanhk konutunda saat 22.00'de bir araya gelen Başbakanla Genelkurmay Başkanının görüşmesi saat 01.30'a dek sürdü. Konu, askeri şura toplantılanndan sonra yapılması "mutat" olan kimi komuta değişiklikleriyle ilgiliydi. Başbakan, "sonuç alınamayan kimi sıkıyönetim komutanuklannda, komutan değişikliğinin" gerçekleşmesini istiyordu. Bu görüşmede özellikle Diyarbakır, Elazığ, Ankara ve Izmir komutanlıkları ele alındı. Başbakan, buraJara "Gendknrmay Başkanının giıvendiği ve inandığı kişilerin" gönderilmesini öneriyordu, ad söylemiyordu. Bu görüşmeden sonra şimdi orgeneral Korgeneral Kemal Yamak Diyarbakır'a, şimdi orgeneral Korgeneral Sabri Deriç de Elazığ'a atanacaktı. Bir eğilime göre, Istanbul'a Orgeneral Haydar Saltık'ın gönderimesi söz konusu olmuştu, ama Başbakan, Orgeneral Ürugun yerinde kalmasım istemişti. Bunun üzerine orgeneral Saltık lzmir'e atanacaktı. Asıl tartışma sanıru Ankara Komutanı Korgeneral Nihat Özer üzerinde yoğunlaştı. Genelkurmay Başkanı bu değerli askerin yerinden aynlmasını istemiyordu. Başbakansa, Çankaya'da Muhafız Alayımn duvarları önünde Kızılay'da bile meydanda insanların öldürilldüğünü, sıkıyönetimin "caydıncılık" öğesinden yoksunlaştığını, sorunun komutanın değeri üzerinde değil, asıl bu öğede toplandığını öne sürerek direniyordu. Ertesi günü, Milli Savunma Bakanı Birincioğlu Başbakana telefon edecek, Ankara Komutanhğı için Korgeneral Recep Ergun'un önerildiğini söyledi. Demirel, Korgeneral Ergun'u onayladı ve komutan değişiklikleri ile ilgili kariuname yazılarak imzalaması için Başbakanlığa geldi.