25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29MAYIS 1986 DIŞ HABERLER CUMHUR/YET/3 Avrupa'da teknolojik işbirtiğinin geliştirilmesini öngören "Euroka " projesinde çahşanfirmalann, Fransız terör örgütü "Doğrudan EylemTn önde gelen hedeflerinden olduğu bildirildi. Federal Almanya Adli Polis örgütü Başkam Heinrich Boge, Nurenberg kentinde yaptığı açıklamada, Doğrudan Eylem grubuna ait bazı belgeleri ele geçirdiklerini, bu belgelerde, Euroka projesinin bağlantı merkezlerine saldınlar gerçekleştirileceğinin belirtildiğini açıkladu (a.a.) "Euroka" projesi, "Doğrudan Eylem"in hedefi Moskovaüan ABD'ye yaylım ateş Sovyet Başbakanı Nikolay Rizkov, ABD'yi 'devlet terorizmi' uygulamakla suçladı Genel Sekreter Mihail Gorbaçov, ABD'nin Libya'ya düzenlediği saldınyı kınadı. TASS Ajansı, yeni bir saldın olasılığına karşı yüksek düzeyde bir savunma yeteneği gerekli" dedi Dış Haberler Servisi Moskova'yı ziyaret etmekte olan Libya'nın iki numaralı lideri Abdiisselam Callud ve Suriye Başkan Yardımcısı Abdülhalim Haddam, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov'la göruşürlerken, Libya lideri Albay Kaddafi'nin Gorbaçov'a önemli bir mesaj gönderdiği bildirildi. Sovyetler Birliği Başbakanı Nikolay Rizkov ise ABD'yi, başta Libya olmak Callud'la Abdülhalim Haddam'ın Kremlin'deki temaslannda sert konuşmalar yapılıyor POLITIKADA SORL1SLAR ERGUN BALCI min ediîiyor. Batılı kaynaklar Moskova'nın 1970'ten bu yana Libya'ya lOmilyar dolarlık silah verdiğini öne surüyorlar. Bu silahlar arasında SAM5 füzeleri ile MİG23 jetleri de bulunuyor. öte yandan Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Andrei Gromiko, dün Suriye Devlet Başkam Yardımcısı Abdül Halim Haddamla bir görüşme yaptı. Sovyet Resmi Haber Ajansı TASS, Gromiko'nun önceki gün Moskova'ya gelen Haddam'la yaptığı görüşmenin aynntılannı vermedi. Siyasalgözlemciler, Haddam 1 ın Moskova gezisinin, Suriye'nin, Batıh ulkeler ve özeUikle ABD Ue İsrail tarafından yoğun biçimde terorizmi desteklemekle suçlandığı bir sıraya rastlamasına dikkati çekiyorlar. Mihail Gorbaçov, iki gün önce Kremlin'de tngiltere Başbakan Yardımcısı Villiam Whitelaw ile yaptığı gorüşmede Suriye ya da FKÖ'ye karşı girişilecek bir saldınnın "hesaplanamayacak sonuçtara" yol açacağını söylemiş, ancak saJdınrun kimden gelebileceğini belirtmemişti. Gozlemciler, Gorbaçov 1 un, ABD ile Israil'i kastettiğini ve bu iki ulkeyi dolaylı olarak uyardığını belirtiyorlar. Papandreu'nun Politikası Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu'yu sevmeyebiliriz. Doğrusu sevmemiz için bir neden de yok. Ama usta politikacı olduğunu kabul etmeliyız. Papandreu'nun, iktidarda ilk dönemınde izlediği dış politika aslında fazla zor deği!d< Sosyalizmm sözcüsü olarak iktidara gelmişti. Genış caplı miFIileştırmeler yapacak, yönetime emekçi sınıfının ağırlığını koyacak. sermayenin gücünü sınırlayacak, ekonomide emekçilerin yararına radikal reformlar gerçekleştirecekti. Evet, bunları söylüyordu ikHdara gelmeden önce. Ancak Basbakanlık koltuğuna oturduktan sonra bu söyledıklerinın hiçbirini gerçekleştiremeyeceğini anladı. Belki her zaman da biliyordu. Papandreu, sosyal, eğitim ve sağlık alanlarında bir dizi reform gerçekleştirdi, Yunanistan'ı çağdaşlastırdı, ama temeldeki ekonomik dengeye dokunmadı. Yani üretim araçlarının mülkiyetinde, emekçilerden işçılerden yana bir değişikliğe gıtmeye teşebbüs bile edemedi. Aksine, grev hakkını kısıtlayan yasa çıkardı. Sermayeye karşı mücadele vaadi ile ışbaşına gelen sosyalist Başbakan, sermayenin çıkarları zedelenmesin diye işçilerin haklarına kısıtlama getırmıştı. Bu, PASOK'a umut bağlayan kitlelerde derin düş kınklığına yol açacak büyük bir çelışki idi. Bu çelişki nasıl yumuşatılacaktı? İki yoldan. Önce içeride, halka ekonomik sıkıntıyı mümkün olduğu kadar az duyurarak. Böylece sol ıçerıkli, radikal hiçbir ekonomik uygulamaya kalkışmayan, sağ hükümetlerin uyguladığı kemer sıkma politikasına da cesaret edemeyen Papandreu, Yunanistan'ı bir mirasyedi gibi hovarda yaşamaya ahştırdı. Papandreu'nun ıç politikada sergılediğı çelişkıyi yumuşatmak için yöneldiği ıkinci yol ise dış politika idi. Dışarıdaki hırçınlık, ıçerideki yumuşaklığı dengeliyordu. NATD'nun "asi çocuğu", AET'nin "ele avuca sığmaz ortağı" idi Yunanistan. Şiddetli bir ABD aleyhtarlığı, Albaylar Cuntası'ndan ötürü VVashington'a diş bileyen halkın gururunu okşuyordu. Sosyalist ülkelerle Araplara yaklaşma politikası, içerdekı solculara hoş geliyordu. Bu politika, içeride sosyalist uygulama tehlikesi olmadığı sürece sermayeyi de rahatsız etmiyordu. Aksine, yeni ticaret olanakları doğuyordu. Ve tabii Türkiye... Türkiye her sorunun panzehiri idi. Ordu ve sağcılar Papandreu'nun solculuğundan mı kuşkulanıyorlar? Türk tehlikesi. Solcular, Papandreu'nun uyutma polıtikasından mı tedirginler? Türk tehlikesi. "Türk tehlikesi", sağcısının, solcusunun, ilericısinın, gericisinin, askerin, sivilin üzerinde bırleştıkleri "asgarl müşterek" ti. Papandreu, bu asgari müştereki ustaca kullanarak PASOK'un içeride sergilediği çelişkiyi (yanı sosyalist bir hükümetin sermayeden yana tavrını) yumuşatmayı başardı. Ancak, Başbakanlığa ikınci kez geliş/nde ışler değişti. Dört yıl, mirasyedi gibi hovarda bir yaşam, ekonomik bunalımı doruguna ulaştırmıştı. Ve sosyalizm şarkıları söyleyen Papandreu, sağcı hükümetlerin klasik kemer sıkma politikasını uygulamaya başladı. Ekonomik gerçekler, Yunanistan Başbakanının dış politikasını da etkiledi. ABD yardımına, Batı Avrupa'nın ekonomik işbirliğine gereksinmesı vardı Papandreu'nun. Amerikan aleyhtarlığı belirgin biçimde yumuşatıldı. VVashington'la ilışkilerdüzene sokuldu. ÂET ve NATÖ içinde hırçınlık azaltıldı ve anfı emperyalist konuşnfelar en ait düzeye indirildi. Sosyalist olduğunu ileri süren, ama içeride açıkça sağ ekonomik politika izleyen Papandreu'nun elinde tek koz olarak "Türk tehlikesi" kalmıştır. Sanırız, Yunan Başbakanı bu kartı sonuna kadar oynatmakta kararlıdır. Bir bakıma oynamak zorundadır da. "Ben sosyalistim" diyerek ıktidara gelıp sağcı ekonomik politika ızlerseniz, kitlelere bir hedef göstermek zorunda kalırsınız. Gerçi aynı şeyi, François Mitterrand ve Felipe Gonzalez de yaptılar, ama unutmamalı ki Yunanistan bir Fransa ya da İspanya değildir. Papandreu "Turk tehlikesi"n\ canlı tutarken diğer ilişkilerini de dikkatli biçimde yürütmektedır Yunanistan Başbakanı, AETnin Libya'ya yaptırım kararını ımzalamasına rağmen, yaptırım uygulamaya yanaşmayarak, Trablus'un dostluğunu kazanmıştır. Sovyetler Birliği'nin Arap dunyasındaki en yakın müttefikı Suriye ile ılışkılerı geliştirerek hem bu ulkenin desteğini sağlamış, hem de Moskova'da olumlu etki yaratmıştır. ABD ile Batı Avrupa ise "Aman. bu adam hazır tutumunu yumuşatmışken, yine eskısi gibi hırçınlaşmasın" korkusu ile Papandreu'nun girişimlerine ses çıkarmıyorlar. Papandreu, bu arada Israil'le de ilişkilerini geliştirmektedir. İki hafta kadar önce İsrail Turizm Bakanı ilk kez Atina'yı sessiz sedasız ziyaret etmiştir. Yunan hükümet sözcüsü Antonıs Kourtis. cuma günü yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Şimon Peres'in, Papandreu'ya bir mesaj gönderdiğinı ve Yunan Başbakanı ile buluşmak istediğıni bildirmiştir. Papandreu'nun İsrail'e yakınlaşma politikasına ise, ABD ve Batı Avrupa'ya karşı sağladığı destekten ötürü kendisine minnettar olan Libya ve Suriye ses çıkarmıyorlar. Yunanıstan Başbakanı, ABD. Batı Avrupa, Arap ülkeleri ve israil arasında hassas bir denge politikası izlemektedir. Şimdilik, bu polıtikayı ustaca yüruttuğünü kabul etmeli. Doğu Almanya'mn Batı Bertin'nden gelen İngiliz, Fransız ve Amerikalı diplomatlardan pasaport istemeleri ile ortaya çıkan "pasaport krizi" sona erdu Do•ğu A Imanya 'nın, Batı Berlin 'den doğuya geçiş yapan üç ülkenin diplomatlanna uyguladığı pasaport kontrolüne son verildiği, ancak bu uygulamamn Federal Almanyalı diplomatlar için devam ettiği bildirildi Doğu Almanya hükümeti, 5 nisanda Batı Berlin'de bulunan "La Belle" diskoteğinde meydana gelen patlama ile ilgili olarak Batı Avrupa ülkelerince baslatılan suçlama kampanyasından sonra misilleme olarak Batı Berlin'den geçiş yapacak tngüiz, Fransız ve Amerikalı diplomatlardan kart yerine pasaport sorma karan almıştu (UBA) "Pasaport krizi" sona erdi Nikolay Rizkov Abdülselam Callud sından, Sovyetler Birliği'nin Libya'ya silah sevkiyatını arttırıp arttırmayacağı anİaşılamadı. Callud da Gorbaçov tarafından onuruna verilen yemekte yaptığı konuşmada, "ABD'nin Libya'ya yönelttigi terörist saldın ile, Batının Çernobil kazasına gösterdiği tepkiden, Batı kapitalizminin hiçbir ahlâk ölçüsüne sahip bulunmadıgınuı bir kez daha anlaşıldığım" soyledi. Sovyet Başbakanı Nikolay Abdülhalim Haddam üzere bazı Arap ülkelerine karşı 'devlet terörii" uygulamakla suçladı. AP Ajansfnın Moskova kaynaklı haberine göre. Gorbaçov, Callud'la yagtığı konuşmada, ABD'nin Libya'ya nisan ayında gerçekleştirdiği saldınyı sert biçimde kınadı ve yeni bir saldın olasılığına karşı "kararlılık ve yıiksek düzeyde savunma yeteneği" gerektiğini söyledi. APye gore, Gorbaçov'urfkonuşma Rizkov ise, Callud'la yaptığı gorüşmede, ABD'yi devlet terörü uygulamakla suçladıktan sonra. ulkesinin Trablus'la dayanışma içinde olduğunu bildirdi. Göruşmede Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Edvvard Şevardnadze ile Savunma Bakanı Mareşal Sergei Sokolov da hazır bulundular. Sovyetler Birliği ile diğer Doğu Avrupa ülkelerinin Libya'da 3.500 danışmanı bulunduğu tah ABD, SALT2'yi rafa kaldınyor Başkan Reagan, şimdilik anlaşmaya uymak için iki nükleer denizaltıyı hizmetten çıkaracaklarını, ancak ileride askeri kararlarda SALT2 anlaşması Ue bağlı , olmayacaklannı söyledi. Sovyet Komünist Partisi Merkez Komitesi Sekreteri Anatoli Dobrinin, Yıldız Savaşları projesini sert biçimde eleştirdi. WASHINGTON, (a.a. AP) ABD Başkanı Ronald Reagan, aralık ayına kadar silahlann kontrolü konusunda ilerleme sağlanamazsa, stratejik nükleer silahJarın sınırlandınlmasına ilişkin SALT2 antlaşmasına uymayacaklarını bildirdi. Keagan, önceki gün yaptığı açıklamada, "Moskova, şu andaki durumu değişlirmek için yapıcı adımlar atmazsa, gelecek aralıkta yeni Cnıise füzelerinin hizmete girmesini engelle>eme>ecektir" dedi. ABD, ilk kez 1979'da yapılan SALTII'den çıkmaya niyetli olduğunu bildiriyor. Başkan Reagan, SALTII uyarınca, yeni bir "Trident" denizaltısının bu hafta denize açılmasıyla, iki "Poseidon" denizaltısını kullammdan kaldıracaklannı da belirtti. Poseidon'lar deniz kuvvetlerinde kalsaydı, ABD, SALTH'nin öngördüğü nükleer başlık sayısını aşmış olacaktı. Gözlenciler, Reagan'ın anlaşmaya "şimdilik uyma karannın", ekonomik nedenlere dayandığını belirtiyorlar. Reaan da, eğer deniz kuvvetlerine maliyetleri düşuk olsaydı, Poseidon'ları tutacağını kaydetti. Kongre çevreleri ise, aralıkta SALTII'den çıkılmasına pek ihKansas senatörü Bob Dole, Reagan'ı eleştirdi. Dole, "Reagan, SALT2'ye uymayacağımız konusunda daha kesin konuşmalıvdı. Başkan, kesin konuşmayarak anlaşmaya uyabileceğimize ilişkin Moskova'ya umut vermiş olabilir. Sovyetİer'in şimdiye dek açıkça çiğnedikleri SALT2'ye uymamız söz konusu olamaz" dedi. Reagan Beyaz Saray'a geldiğinde, SALT2 anlaşması onaylanmamış olmasına rağmen. "Moskova anlaşmaya uyarsa. kendilerinin de uyacağım" belirtmişti. Başkan Reagan, SALTII antlaşmasına uymayabileceklerini açıklarken, Sovyetler Birliği de, Yıldız Savaşları diye bilinen Stratejik Savunma Girişimi'ne (SDI) karşı kampanyayı tekrar hızlantimal vermiyorlar. Kongre üyele dırdı. ri, ABD Başkanı'nın, Sovyet liKomünist Partisi Merkez Koderi Mihail Gorbaçov'la olası bir mitesi Sekreteri Anatoly Dobrizirve toplantısından önce bu nin, Moskova'da Sovyet ve yayönde bir karar almayacağını be bancı bılim adamları önünde lirtiyorlar. yaptığı konuşmada, Yıldız Savaş1979'da dönemin süper güç liları projesini "çılgınca bir teknoderleri Jimmy Carter ile Leonid lojik oyun" olarak niteledi. DobBrejnev tarafından imzalanan rinin, "Giinümüzde teknoloji antlaşma, ABD Kongresi taraöylesine ilerlemiştir ki, en ufak fından onaylanmamıştı. Ancak bir hata, en biiyıik felakete yol anlaşma uygulanıyor. açabilir" dedi. Dobrinin, bu göReagan'ın açıklaması senatör rüşüne örnek olarak da, Challenler arasında çeşitli tepkilere yol. ger ve Çernobil facialarını gösaçtı. Demokrat senatörlerden • terdi. Dobrinin, Yıldız Savaşları Albert Gole, "Başkan Reagan'ı projesinin, ABD'nin nükleer üsbu kararından ötüriı kutlarım" tunluk sağlama peşinde olduğuderken, senato çoğunluk lideri nu gosterdığini öne sürdu. Fransa, yeni bir nükleer deneme yaptı 'Yeni Zelanda hükümeti uzmanlan, Fransa "mn Güney Pusifikteki Mururoa'da bu yıhn üçüncü nükleer denemesini gerçekleştirdiğini açıkladılar. l'zmanlar, Fransa 'nın denemesinin yerel saatle bu sabah 5.15te (TSİsah akşamı 20.15) gerçekleştirildiğini ve patlamanın gücünün iki kiloton olduğunu kaydettiler. Fransa, Mururoa'da daha önce 4 ve 3 kiloton gücünde iki deneme daha gerçekleştirmiştl (a.a.) Beyrut'ta 3 gün içinde 4 Ermeni öldtirüldü BEYRUT, (a.a.) Beyrut'ta ikisi dün olmak üzere son üç gün içinde dört Ermeni'nin kimliği belirlenemeyen kişilerce öldürüldüğü bildirildi. Güvenlik yetkilileri, pazartesi günü yolda yürüyen bir Ermeni'nin motosikletli saldırganlarca, önceki gün ise bir Ermeni terzinin Yeşil Hat yakınlarındaki dukkânında öldürüldüğünü açıkladılar. Dün de biri doktor, diğeri bir fotoğraf malzemesi dükkânının sahibi olan iki Ermeni Beyrut'un Müslüman kesiminde bulunan Hamza semtindeki işyerlerinde öldürüldüler. Pazartesi günkü saldın sırasında bir Ermeni de ağır yaralanmıştı. Beyrut'ta bulunan Ermeni azınlığını temsil eden üç partinin liderleri tarafından kınanan saldırıların sorumluluğunu henüz Ustlenen olmadı. Beyrut'taki gozlemciler, üç gün içinde dört Ermeni'nin öldürülmesinin Ermeni örgütleri arasındaki hesaplaşmadan kaynaklanabileceğini belirtiyorlar. Beaganın esyaları ahcı bulamadı ABD Başkam Ronald Reagan 'm Hollywood dönemine ait bazı parçalar, Londra'da bir açık arttırmada ahcı bulamadı. Londra'da "Sotheby's" müzayede salonunda yapılan açık arttırmada Reagan'a ait eşyalar, ahcı çıkmaması üzerine, taban fiyatının altına düşmemek için geri çekildi. Taban fiyat, 9001050 dolar olarak belirlenmişti. Müzayedede, gazete kupürleri, posterler, reklamlar ve sinema mesleğine ilişkin fotoğraflar ile Reagan 'm ilk eşi oyuncu Jane H'yman 'ın imzasını taşıyan bir mektup da müzayedecileri cezbedemedi. (a.a.) Çernobil Thatcher, FKO'yü de öfkelendirdi Thatcher'ın gerekirse FKÖ'ye bir alternatif yaratılmasma ilişkin sözleri tepkiyle karşılandı. Dış Haberier Servisi Israil'e yaptığı dört günlük ziyareti tamamlayarak dun gece ülkesine dönen lngiltere Başbakanı Margaret Thatcber'ın, temaslan sırasında dile getirdiği görüşler, Tel Aviv yöneticilerinden sonra FKÖ yetkililerinin de tepkisini çekti. BBC radyosunun haberine göre, FKÖ'nün Tunus'taki bir sözcüsü tarafından yapılan açıklamada, Thatcher'ın "Gerekirse FKÖ'ye bir alternatif bulunmalidır" görüşü sert bir dille kınandı. Sözcü, İngiltere Başbakanının İsrail ziyareti sırasındaki girişimlerinin AET'nin Filistin sorununa ilişkin politikasına ters duştüğünü söyledi. Büindiği gibi, AET ülkeleri bu konuda yayımladıkları ortak bir bildiride, FKÖ'nün Ortadoğu barış görüşmeleri surecinde yer alması gerektiği gorüşunü savunmuşlardı. lngiltere Başbakanı ise İsrail ziyareti sırasında Filistinlilerin meşru haklarının tanınması gereği üzerinde durmuş, terorizme açıkça karşı çıkması ve BM'nin tsrail'in tanınmasını öngören 242 nolu kararını kabul etmesi kaydıyla FKÖ'nün de barış göruşmelerinde Filistinlileri temsil etmesini önermişti. Ancak Thatcher, FKÖ'nün bu iki şartı yerine getirmemesi durumunda ona bir alternatif bulmak gerektiğini beürterek, bu alternatifın de İsrail işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlilerin arasından çıkabileceğini ileri sürmüştü. Thatcher'ın bu telkinini İsrail yöneticileri, "yarardan çok zarar olur" gerekçesiyle reddettiler. Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinliler adına Thatcher ile görüşen 8 Filistinli yerel lider ise ona, Arafat ve FKÖ'süz bir barış olamayacağını anlattılar ve FKÖ'ye alternatif yaratmanın sonuçsuz kalmaya mahkum olduğunu belimiler. Ziyaretinin sonunda bir basın toplantısı duzenleyen Thatcher, yaptığı temaslann "nasıl ilerleme kaydedilebileceği konusunda bazı fikirler üreltigini" söyledi. Ancak yontemler konusunda bir göruş birliği oluşmadığını belirterek, gelecek ay Londra'da goruşeceği Kral Huseyin'e iletmek üzere İsrail liderlerinin bir öneri getirmediklerini kavdetti. 80 rndyusyvn kurbanının durumu ağır MOSKOVA, (AP) Sovyetler Birliği'ndeki Çernobil nükleer santralındaki kazada yaralananlardan 80'inin ağır durumda olduğu bildirilirken, İsveç Dışişleri Bakanı Sten Andersson, Çernobil kazasımn yol açtığı zarardan dolayı Sovyetler Birliği'nden tazminat istemeyeceklerini söyledi. Sovyet radyoloji uzmanı Angelina Guskova, önceki gün yaptığı açıklamada, Çernobil kazasından etkilenen 200 kişinin Moskova'daki bir hastaneye getirildiklerini, bunlardan 70'inin iyileştirildiğini, 80'inin durumunun ise ağır olduğunu söyledi. Bu arada Sovyet uzmanlar, Moskova'daki sütlerdeki radyasyon oranının normalden fazla olmadığını açıkladılar. İsveç Dışişleri Bakanı Andersson, Çernobil kazasından gördükleri zarardan dolayı Moskova'dan tazminat istemeye yasal olarak hiçbir hakları olmadığını soyledi. Carrington, ABDAvrupa çekişmesinden kaygılı ,XATO Genel Sekreteri Lord Carrington, NATO ittifakı içindeki ABDAvrupa çekişmesini eleştirerek, bunun JVATO'nun gücüne ve bütünlüğüne zarar verdiğini söyledL Montreal'de bir konuşma yapan Carrington, ittifak üyesi 16 ülke arasında NAJVnun fâaliyet alanına girmeyen eylemler konusunda daha fazla siyasi isbirliğiyapılması gerektiğini de vurguladı. Carrington, "Bir tarafın Amerikan kovboylan, diğer tarafın da güçsüz Avrupalılar olarak görüntülenmesi .\'ATO ittifakmın bütünlüğüne zarar verir" dedi. Beyrui basınının iddiası: İngütere'de siyahların artan gücü İngiltere'nin 2 milyonluk siyah nüfusu, siyaset sahnesinde önemli bir yer kazanmaya başladı. Gelecek yılki genel seçimlerde en az beş siyah üyenin parlamentoya seçileceği tahmin ediîiyor. Dış Haberler Servisi İngiltere'nin 2 milyonluk siyah nufusu siyaset sahnesinde önemli bir yer kazanmaya başladı. Ülkede bu ay içinde yapılan genel belediye seçimlerinde siyahlar hemen hemen 200 sandalye elde etti. Gelecek genel seçimlerde de en az 5 siyah üyenin parlamentoya gireceği tahmin ediîiyor. Oysa parlamentoya 60 yıldır tek bir siyah bile girememişti. İngiltere'de toplam 5 binden fazla belediye meclisi üyesi olduğu, parlamentoda da 500 üyenin bulunduğu düşunülunce siyahların başarısı küçumsenebilir. Ancak siyahların parlamentoda elde edecekleri, bağımsız veya azınlıktaki partilerden 5 üyelik, buyuk bir onem taşıyor. Böylece İngiltere'nin üç büvuk partisinden hiçbiri, ne Muhafazakârlar, ne tşçi Partisi ne de LiberalSosyal Demokrat tttifak parlamentoda çoğunluk oluşturamayacak. Ülkedekı Asyalı bir beleSiyahların gelecek genel seçimlerde bağımsız olarak ya da azmlık partilerden seçilerek parlamentoya girmesi, üç büyük partinin hiçbirinin teU başma çoğunluğu tutturamamasma yol açacak. Fotoğrafta, siyahlar tşçi Partisi'nin kongresinde. diye yetkilisi, geçen yıl Londra ve Birmingham'da meydana gelen siyah ayaklanmalarının, siyahların siyasi haklarının bulunmayışından kaynaklandığını, siyahİarın siyasi güç kazanması sayesinde bundan boyle bu tip sosyal sorunların doğmayacağını soyluyor. "Siyasi Partiler ve Siyah Halk" adlı kitabın \azan Marian Fitzgerald, ingiltere'de siyaselin bııgune dek ona tabakanın uğraşı olduğunu sovluvor. Ülkeye 1960'larda goç eden sivahlar, yaşamlanm Nd/.anınak için duşük seviyeli ve ağır işlerde çalışmak zorundalardı ve politikaya ayıracak zamanlan yoktu. Ancak şimdi kendilerine belirli bir yaşam düzeyi sağladılar, düzenlerini kurdular ve çalışarak çocuklarının iyi eğitım görmesini sağladılar. Bu iyi eğitilmiş göçmen çocuklanndan bıri olan ve parlamenıo seçımlerine adayhğını koyan Keith Vaz, daha çok kişisel nedenlerden dolayı politikaya atıldığını soylüyor: "Annem ve babam çok iyi tngilizce konuşuyorlardı. Bir gün telefonla bir kiralık ev ilanındaki numaraya telefon ettiler. Ev kendilerine verildi. Ancak ev sahibi onları göriip İngiliz değil, göçmen olduklarını anlayınca evin başkasına verildiğini söyledi." Gelecek seçimlerde siyahların parlamentoya girebilmeleri, çoğunluktaki beyazların oyiarına bağlı bulunacak. Ancak bu siyahları aday olarak gosteren bolgelerde de beyazların çoğunlukta olduğu duşünulunce durumun umut vericı olduğu ve İngiliz halkının nihayet siyah nufusun siyasi yetkisini tanıdığı goruluyor. SSCB, Suudi Arabistan'a uçaksavar füzesi önerdi BEYRUT, (a.a.) Sovyetler Birliği'nin, ABD Kongresi'nin Suudi Arabistan'a Stinger füzelerinin satışıru engellemesinin ardından bu ulkeye Sovyet yapısı uçaksavar füzeleri satmayı önerdiği iddia edildi. Beyrut'ta yayımlanan Middle East Reporter (MER) gazetesi, Suudi Arabistan'dan dönen bazı işadamlartnın dolaylı olarak yapıldığı sanılan Sovyet onerisini duyurduklarını yazdı. Dergi, adlarıpın açıklanmasını istemeyen işadamlannın, Sovyet onerisinin ya Filistin Kurtuİuş Örgütü (FKÖ) ya da Sovyetler'in Arap dunyasındaki müttefiklerinden bıri aracıhğı ile Riyad'a ulaştırıldığını söylediklerini bildirdi. Sovyetler Birliği'nin Suudi Arabıstan Silahlı Kuvvetlerine istediği kadar SAM7 fuzesi satma>i teklif ettiğini belirten MER gazetesi, bu fuzelerin ABD Kongresi'nin Suudi Arabistan'a satışını engellediği Stinger füzeleriyle aynı kategoriye girdiğini dikkat çekti. Gazete, Suudi yetkililerinin Sovyet önerisini kabul etmediklerini ve Amerikan füzelerinin durumunun açıklığa kavuşmasını beklediklerini de bildirdi. SSCB Afrika ülkelerinden Nijerya'da, yükseköğrenimde şiddet olaylannın yoğunlaşması üzerine askeri yönetim 5 universiteyi daha kapattu Bildirildiğine göre, askeri yönetimin bu kararı, çeşitli üniversitelerde gösteri yapan ve dersleri boykot eden öğrenciler ile pous Kuvveaeri arasında meydana gelen çatışmalarm artmasının yanı sıra, bazı öğrencilerin bir hapishane ve bir karakolu taşlamaları nedeniyle almdu Nijeryu'da 5 üniversite daha kapatıldı Rüşvet alanlar idam edüebüecek MOSKOVA, (a.a.) Sovyet lideri Mihail Gorbaçov'un iktidara geldikten sonra söz verdiği yolsuzlukla mücadele programı çerçevesinde bazı önlemler alındı. Resmi haber ajansı " T A S S " , bu konuda alınan bir dizi önlemi dün açıkladı. Önlemlerin bazıları 1 temmuzdan itibaren uygulanmaya başlanacak. Açıklanan önlemler uyarınca, yuksek mevkilerde görevli olup da rüşvet alanlar ölümle cezalandınlabilecekler. Yine bu kişilerin mal varlıklarına da el konacak. Öteki yolsuz davranışlarda verilecek hapis cezaları ise 5 ile 15 yıl arasında değişiyor. TASS'a göre, kamu araçlarını kişisel amaçlarla kullananlara 100200 ruble para cezası verilecek. Ünlü "Forbes" dergisinin iddiası: NEW VORK. (a.a.) ünlu finansman dergisi "Forbes"e göre, Filistin Kurtulu* Örgutu, ekonomik olarak iflas ediyor. Işin ilginç yanı, orgüluıı tek umudunun kendisine karşı <;urekli mücadele verdiği ABD olması. Forbes dergisinin ı,jk >ayıda diplomat, istihbarat görevlisi ve yatınm kuruluşlan yetkilileri iie 'FKO, mati açıdan iflasta' yaptiğı göruşmeler sonucu elde ettiği verilere göre. FKÖ'nun bir yıllık harcamalan 200 milyon dolan aşıyor. Geliri ise 150 milyon dolar dolayında. FKÖ'yu bu çıkmazdan kurtarabilecek maddi kaynak ise ABD. Forbes dergisine gore FKO, ABD tarafından "daha sert yontemler kullanmayı amaçlayan grupların guç kazanmamaları için" desteklenmek zorunda. Beyrut'ta çatışnıalar: 7 ö'lü Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta FUistin, gerillalarla EMEL örgütü milisleri arasında önceki gün meydana gelen çatışmalarda yedi kisi öldü, 35 kisi de yaralandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle